مسا الجمال والدلال / Osmanli Türkçesi̇ Ki̇tabi PDF | PDF

مسا الجمال والدلال

مسا الجمال والدلال

Osmanli Türkçesi̇ Ki̇tabi PDF

0 evaluări0% au considerat acest document util (0 voturi)
vizualizări pagini

Titlu original

OSMANLI TÜRKÇESİ seafoodplus.info

Drepturi de autor

Formate disponibile

PDF, TXT sau citiți online pe Scribd

Partajați acest document

Partajați sau inserați document

Vi se pare util acest document?

0 evaluări0% au considerat acest document util (0 voturi)
vizualizări pagini

Titlu original:

OSMANLI TÜRKÇESİ seafoodplus.info

ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ YAYINI NO:


AÇIKÖ⁄RET‹M FAKÜLTES‹ YAYINI NO:

OSMANLI TÜRKÇES‹NE G‹R‹fi

Yazar
seafoodplus.info Mertol TULUM

Editör
seafoodplus.info Abdülkadir GÜRER

ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t
veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.

Copyright © by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

UZAKTAN Ö⁄RET‹M TASARIM B‹R‹M‹


Genel Koordinatör
seafoodplus.info Levend K›l›ç

Genel Koordinatör Yard›mc›s›


Doç.Dr. Müjgan Bozkaya

Ö¤retim Tasar›mc›s›
seafoodplus.infoç.Dr. Evrim Genç Kumtepe

Grafik Tasar›m Yönetmenleri


Prof. Tevfik Fikret Uçar
Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z
Ö¤r.Gör. Nilgün Salur

Ölçme De¤erlendirme Sorumlusu


Ö¤r.Gör. F. fiennur Arslan

Kitap Koordinasyon Birimi


seafoodplus.infoç.Dr. Feyyaz Bodur
Uzm. Nermin Özgür

Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar

Dizgi
Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi

Osmanl› Türkçesine Girifl

ISBN

4. Bask›

Bu kitap ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Web-Ofset Tesislerinde adet bas›lm›flt›r.


ESK‹fiEH‹R, Aral›k
‹çindekiler
Sunufl xi

1. ÜN‹TE Osmanl› Türkçesi Alfabesi 2


OSMANLI TÜRKÇES‹ 3
Halk Dili 4
Edebiyat Dili 6
YAZI VE YAZIM 7
OSMANLI TÜRKÇES‹ ALFABES‹ 8
Bitiflen ve Bitiflmeyen Harfler 9
Harflerde fiekilce Benzerlikler 10
Harflerin Bitiflme Biçimleri 10
El Yaz›s›nda Bitiflmeyle ‹lgili Özel Durumlar 12
Osmanl› Alfabesi ‹flaretlerinin Latin Alfabesindeki Karfl›l›klar› 14
Yard›mc› ‹flaretler 17
Türkçenin Ünlü ve Ünsüz Seslerinin Yaz›l›fllar› 18
Ünlülerin Yaz›l›fl› 18
Ünsüzlerin Yaz›l›fl› 23
Osmanl› Alfabesi Üzerine K›sa De¤erlendirme 25
YAZI TÜRLER‹ 26
Özet 29
Kendimizi S›nayal›m 31
Okuma Parças› 34
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› 35
S›ra Sizde Yan›t Anahtar› 36
Yararlan›lan Kaynaklar 37

2. ÜN‹TE Alfabe ‹flaretlerinin Ses De¤erleri 38


G‹R‹fi 39
TÜRKÇEN‹N ÜNLÜ SESLER‹ 39
Niteliklerine Göre Ünlüler 40
Ünlülerde Nicelik 40
ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINMA KEL‹MELERDE ÜNLÜLER 41
Arapçan›n Ünlüleri ve Yaz›l›fllar› 41
1. a Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 42
2. i Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 47
3. u Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 49
Farsçan›n Ünlüleri ve Yaz›l›fllar› 51
1. a Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 52
2. i Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 54
3. u Ünlüsü ve Yaz›l›fl› 56
Osmanl› Türkçesinin Ünlüleri Üzerine De¤erlendirme 57
TÜRKÇEN‹N ÜNSÜZ SESLER‹ 61
Niteliklerine Göre Ünsüzler 61
ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINMA KEL‹MELERDE ÜNSÜZLER 62
Arapçaya Özgü Ünsüzler ve Ses De¤erleri 63
Farsçaya Özgü Ünsüzler ve Ses De¤erleri 67
iii
Osmanl› Türkçesinin Ünsüzleri Üzerine De¤erlendirme 69
Özet 73
Kendimizi S›nayal›m 75
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› 78
S›ra Sizde Yan›t Anahtar› 78
Yararlan›lan Kaynaklar 79

3. ÜN‹TE Yaz›m 80


G‹R‹fi 81
OSMANLI TÜRKÇES‹ YAZIMININ BAfiLICA ÖZELL‹KLER‹ 82
ARAPÇA VE FARSÇA KEL‹MELER‹N YAZIMINDA YAPILAN
DE⁄‹fi‹KL‹KLER 82
TÜRKÇE KEL‹ME KÖKLER‹ VE EKLER‹NDE ÜNLÜLER VE ÜNSÜZLER‹N
YAZILIfiI 87
Ünlüler 88
I. Tek Ünsüz Sesten ‹baret Ekler 90
II. Tek Ünlü Sesten ‹baret Ekler 93
III. Bafl› Ünsüz, Aç›k Tek Hece Yap›s›ndaki Ekler 94
IV. Bafl› ve Sonu Ünlü, ‹ki ve Üç Heceli Ekler 98
V. Bafl› Ünsüz, Sonu Ünlü ‹ki Heceli Ekler 99
VI. Bafl› Ünlü, Sonu Ünsüz Tek Heceli Ekler
VII. Bafl› Ünlü, Sonu Ünsüz ‹ki Heceli Ekler
VIII. Bafl› ve Sonu Ünsüz Tek Heceli Ekler
IX. Bafl› Ünsüz, Sonu Ünsüz ‹ki ve Üç Heceli Ekler
Ünsüzler
Yaz›m›n Geliflme Sürecinde Görülen De¤iflmeler
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

4. ÜN‹TE Çeviriyaz›


G‹R‹fi
ÇEV‹R‹YAZI NED‹R?
Dil, Sesler ve Yaz›
Dilde De¤iflim Karfl›s›nda Yaz›
Alfabe ile Ses Sisteminin ‹liflkisi
Ses Sistemini Belirlemenin Kaynaklar›
ÇEV‹R‹YAZI ALFABES‹
Çeviriyaz›l› Metinler
KULLANACA⁄IMIZ ÇEV‹R‹YAZI S‹STEM‹ VE ALFABES‹
Çeviriyaz› Sistemimiz
Çeviriyaz› Alfabemiz
ÇEfi‹TL‹ ÇEV‹R‹YAZI ALFABELER‹
Bu Alfabenin Uyguland›¤› Bir Metin Örne¤i
ÇEV‹R‹YAZIDA YAZIM KURALLARI VE NOKTALAMA
Özet

iv
Kendimizi S›nayal›m
Okuma Parças›
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

5. ÜN‹TE Kelime


G‹R‹fi
TÜRKÇEN‹N HECELER‹
Aç›k ve Kapal› Heceler
Hecede Kurucu Ses
ALINTI KEL‹MELER‹N HECELER‹
Düzensiz Hecelerin Türkçelefltirilmesi
TÜRKÇEDE HECELER‹N SIRALANIfi KURALI
TÜRKÇEN‹N KEL‹MELER‹
1. Yap› Bak›m›ndan Öz Türkçe Kelime
Kök
Yap›m Eki
Çekim Eki
2. Türkçe Kelimelerde Ünlülenme Düzeni
3. Türkçe Kelimelerde Ünsüz Sistemi
Osmanl› Türkçesinde Uyumlar Üzerine De¤erlendirme
ALINTI KEL‹MELER
Arapça Kelimeler
Osmanl› Türkçesinde Arapça Kelimeler
Arapça Kelimelerin Seslendirilmesi
Arapça Kelimelerde Hece Sonu Ünsüzleri
Arapça Kelimelerde Ünsüz Benzeflmesi
Düzensiz Hecelerde Ünlü Türemesi
Arapça Kelimelerde Hece Yap›s› ve Say›s›
Arapça Kelimelerin Eklerle ve Birlefltirme Yoluyla Uzat›lmas›
Arapça Kelimelerin Kal›plar›
Farsça Kelimeler
Osmanl› Türkçesinde Farsça Kelimeler
Farsça Kelimelerin Seslendirilmesi
Farsça Kelimelerde Hece Yap›s› ve Say›s›
Farsça Kelimelerin Eklerle ve Birlefltirme Yoluyla Uzat›lmas›
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Okuma Parças›
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

6. ÜN‹TE Kelime S›n›flar› I: Adlar


G‹R‹fi
ADLAR
ADLARIN ÇEfi‹TLER‹

v
ADLARDA C‹NS‹YET (KEYF‹YET)
Erillik ve Diflillik
Arapça Eril ve Diflil Adlar
ADLARDA SAYI (KEM‹YET)
Teklik-Çokluk
Arapça Kelimelerde Say› (Kemiyet)
Farsça Kelimelerde Say›
ADLARDA ÇEK‹M
TÜRKÇE TÜREM‹fi ADLAR
‹simlerden ve Fiillerden Türemifl Adlar
ARAPÇA ADLAR
Yap›lar›na Göre Arapça Adlar
ARAPÇA TÜREM‹fi ADLAR
FARSÇA ADLAR
Yap›lar›na Göre Farsça Adlar
FARSÇA TÜREM‹fi ADLAR
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

7. ÜN‹TE Kelime S›n›flar› II: S›fatlar


G‹R‹fi
SIFATLAR
SIFATLARIN ÇEfi‹TLER‹
I. Niteleme S›fatlar›
1. Karfl›laflt›rma S›fatlar›
2. Berkitme S›fatlar›
3. Küçültme S›fatlar›
II. Belirtme S›fatlar›
1. Gösterme S›fatlar›
2. Soru S›fatlar›
3. Belirsiz S›fatlar
4. Say› S›fatlar›
Yap›lar›na Göre S›fatlar
OSMANLI TÜRKÇES‹NDE TÜREM‹fi SIFATLAR
‹simden S›fat Yapanlar:
Fiilden S›fat Yapanlar
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

8. ÜN‹TE Kelime S›n›flar› III: Zamirler ve Zarflar


G‹R‹fi
ZAM‹RLER

vi
ZAM‹RLER‹N ÇEfi‹TLER‹
Kifli Zamirleri
Kifli Zamirlerinin Çekimi
Dönüfllülük Zamirleri
Gösterme Zamirleri
Gösterme Zamirlerinin Çekimi
SORU ZAM‹RLER‹
Belirsiz Zamirler
‹linti Zamirleri
ZARFLAR
ZARFLARIN ÇEfi‹TLER‹
Nitelik (Hâl, Tarz, Tav›r) Bildiren Zarflar
Nicelik (Azl›k Çokluk, Miktar) Bildiren Zarflar
Yer, Yön Zarflar›
Zaman Zarflar›
Soru Zarflar›
Olumlu Karfl›l›k, Benimseme, Be¤enme ve Onaylama Bildiren Zarflar
Olumsuz Karfl›l›k, Benimsememe, Be¤enmeme, Onaylamama
Bildiren Zarflar
Gösterme Zarflar›
Say›, Ölçü, S›kl›k, Seyreklik, Yineleme Bildiren Zarflar
S›ra Bildiren Zarflar
Yo¤unluk Derecesi, Çokluk ve Üstünlük Bildiren Zarflar
Derecelenme Bildiren Zarflar
‹yi Dilek, Umma, Beklenti Bildiren Zarflar
Yüreklendirme, K›flk›rtma Zarflar›
Sak›nd›rma, Uyarma Zarflar›
Korkutma, Göz Da¤› Verme Zarflar›
Be¤enme, Alk›fllama Zarflar›
Selâmlama, U¤urlama Zarflar›
Dilek, ‹stek, Yalvarma Zarflar›
Lânetleme, Beddua Zarflar›
fiüphe, Tereddüt, ‹htimal Bildiren Zarflar
Benzerlik Bildiren Zarflar
Birliktelik Bildiren Zarflar
Ayr›l›k Bildiren Zarflar
Kabullenme, Sayma Bildiren Zarflar
And Verme Zarflar›
‹stem D›fl›l›k, Kendili¤inden Olufl Bildiren Zarflar
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

9. ÜN‹TE Fiiller


G‹R‹fi
F‹‹LLER

vii
Fiillerde Anlam
Kullan›fllar›na Göre Fiiller
Fiillerde Çat›
Çat› Eklerinin Yaz›l›fl›
ÇEK‹MS‹Z F‹‹LLER
Adfiiller
S›fatfiiller
Zarffiller
ÇEK‹ML‹ F‹‹LLER
Eklerin S›ras›
Fiillerde Zaman
Fiillerde Kifli
‹sim Fiili ve Çekimi
Örnek Çekimler
1. Genifl Zaman
2. Sürekli fiimdiki Zaman
3. Geçmifl Zaman
4. Dolayl› Geçmifl Zaman
Gelecek Zaman
Gelecek Zaman
Kesin Gereklik
Salt Gereklik
Niyetli Gereklik
‹stek
‹stek
8. Dilek-fiart
9. Emir
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

ÜN‹TE Kelime S›n›flar› V: Tak›lar, Ba¤lamlar ve Ünlemler


G‹R‹fi
TAKILAR
Adlar› Yal›n Durumda, Birtak›m Zamirleri ‹se ‹lgi Durumunda
‹steyen Tak›lar
Yönelme Durumunda Ad ‹steyenler
Ayr›lma Durumunda Ad ‹steyenler
Belirsiz Ad Tak›mlar›n›n Bafll›ca Yer Yön, Bilelik, Birliktelik, Görelik
Durumu Ekleri Almas›yla Biçimlenen Tak›lar
Arapça ve Farsça Ön Tak›lar
Arapça Ön Tak›lar
Farsça Ön Tak›lar
BA⁄LAMLAR
Türkçe As›ll› Ba¤lamlar
Yabanc› As›ll› Ba¤lamlar

viii
ÜNLEMLER
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

ÜN‹TE Adtak›mlar› ve S›fattak›mlar›


G‹R‹fi
ADTAKIMLARI
Türkçe Adtak›m›
Belirli Adtak›m›
Belirsiz Adtak›m›
Adtak›m›n›n Üyeleri Aras›nda S›ra De¤iflikli¤i
Adtak›m›n›n ‹ki Üyesinin Birbirinden Uzak Düflmesi
Adtak›mlar›n›n Çekimi
Adtak›m›n›n Zincirlenmesi
Arapça Adtak›m›
Yaz›l›fl› ve Okunuflu
Farsça Adtak›m›
Yaz›l›fl› ve Okunuflu
FARSÇA ADTAKIMININ TÜRLER‹
Farsça Adtak›m›nda S›ra De¤iflikli¤i
Üyelerin Uzak Düflmesi
Farsça Adtak›mlar›n›n Çekimi
Adtak›m›n›n Zincirlenmesi
SIFATTAKIMI
Türkçe S›fattak›m›
S›fattak›mlar›n›n Çekimi
S›fattak›m›nda Zincirlenme
Arapça S›fattak›m›
Yaz›l›fl› ve Okunuflu
Uyuflma
Farsça S›fattak›m›
Nitelikçe Uyuflma
Özet
Kendimizi S›nayal›m
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
Yararlan›lan Kaynaklar

Metinler
Metinler
Yavrumun Elifbâs› (‹lk Okuma Kitab›)
Elifbâ Harfleri (Matbu)
Elifba Harfleri (Elyaz›s›)
Küçük Gemi
Tahtadaki Çivinin Yerleri

ix
Bir Damla Suyun Hikâyesi
Son Bahar
F›nd›k Kurdu
“Kapat Gözünü Nine” nin Hikâyesi
Rüzgâr
Son Bahar
Arabî ve Farsî Kelimelere Ahengin Tesiri
Kelebek
Anadolu Kad›n›
Kay›kç›
Mektup
Sad›k Köpek
Yeni Devir Simâlar›
Ezik Palamut
Mensur fiiirler
Doktorun Kat›r›
Çal›flkan
Tiryaki Sözleri
‹hsân-› Atâ

x
Sunufl
Osmanl› Türkçesi, “Bat› Türkçesi” ve “Bat› O¤uzcas›” da denilen Türkiye Türk-
çesi'nin ikinci dönemine verilen add›r. Bu dönem XVI.-XIX. yüz y›llar›, demek ki
dört yüz y›ll›k bir zaman dilimini kapsar. Günlük dilden oldukça uzaklaflarak iki
yönde geliflmifl olan bu dönem yaz› dilinin en belirgin çizgileri, kelime da¤arc›¤›-
n›n Arapça ve Farsçadan al›nm›fl say›s›z denilecek ölçüde kelimeyle yüklü olmas›,
Türkçenin söz dizimi kural›na ayk›r› yap›daki Farsça adtak›m› ve s›fattak›mlar›n›n
ifllek olarak kullan›lmas› ve Türkçe kurall› örneklere uymayan cümlelere oldukça
genifl yer verilmesidir.
Dilimizin bu tarihî döneminde çeflitli alanlarda pek çok bilim kitab› yaz›lm›fl, fli-
ir ve düz yaz› türlerinde say›s›z edebiyat eseri var edilmifl, devletin bütün ifl ve ifl-
lemleri belgelendirilerek büyük bir arfliv meydana getirilmifltir. Dil, tarih, edebiyat,
sanat, kültür, hukuk ve iktisat tarihi alanlar›ndaki araflt›rmalar bu yaz›l› ürünlerin
incelenmesine dayan›r. Bu yüzden üniversitelerimizin Türk dili ve edebiyat› ile ta-
rih baflta olmak üzere çeflitli bölümlerinde bu dönem yaz› dili Osmanl›ca ya da Os-
manl› Türkçesi ad› alt›nda ö¤retilmekte, bu yüzy›llara ait metinlerin okunup anla-
fl›labilmesi amac›yla ö¤rencilere gerekli donan›m kazand›r›lmaktad›r.
Türkçenin grameri üzerinde yerli çal›flmalar Tanzimat'tan sonra bafllam›fl, okul
programlar›na Türkçe ö¤retiminin konmas›ndan sonra Latin harflerinin kabulüne
() kadar çok say›da okul kitab› yaz›lm›flt›r. Bunlar›n ortak yan›, konular›n se-
çiminde, ifllenmesinde ve yap›lan s›n›flamalarda daha çok Arap gramercili¤inin,
baflka deyiflle Arapçan›n gramerinin örnek al›nm›fl olmas›d›r. Daha sonra Frans›z-
ca için yaz›lm›fl gramerlerin de bir ölçüde örneklik etti¤i bütün bu denemelerin
baflka bir ortak yan›, kendi ça¤lar›n›n yaz› dilinin tasvirine dayanan çal›flmalar ol-
malar›, tarihî derinliklerinin bulunmamas›d›r. Harf devriminden sonra da pek çok
gramer yaz›lm›flt›r. Bunlar›n da hemen hemen hepsi dilimizin son dönemini, bafl-
ka bir deyiflle yaflayan dili temel alan çal›flmalard›r. Türkiye Türkçesinin özellikle
XVII. ve XVIII. yüz y›llarda önemli de¤iflmelere u¤ram›fl ve geliflmeler göstermifl
oldu¤u önceki dönemi ise; ses, biçim ve dizim bak›mlar›ndan tafl›d›¤› özgelik ve
ayr›ks›l›klar›n› ortaya koyan ba¤›ms›z bir araflt›rma ve çal›flman›n konusu olmam›fl-
t›r. Son 60 y›l içinde üniversitelerdeki Osmanl›ca dersleri için yaz›lan kitaplar da,
dilimizin bu dönemini bir tarihî dönem olarak ele almak düflüncesine uzak kalm›fl,
daha çok eski alfabenin ve yaz›n›n tan›t›lmas›na, Arapça ve Farsçadan al›nm›fl ke-
limeler ile kimi gramer biçimlerinin aç›klanmas›na a¤›rl›k veren bir anlay›flla haz›r-
lanm›flt›r. En son bas›lan ve bugün Osmanl›ca ö¤retiminde kullan›lmakta olan ki-
taplarda da bafll›ca konular alfabe, yaz›m (=imlâ), Arapça ve Farsçan›n kelimeleri-
nin ve kimi kelime öbeklerinin yap›lar› ile ilgili gramer kurallar›d›r. Öte yandan bu
kitaplarda kullan›lan gramer terimlerinin ço¤u ya Tanzimat sonras›nda yaz›lan gra-
merlerden oldu¤u gibi aktar›lm›fl ya da, ö¤rencinin ö¤renmesi gerekli say›larak,
kullan›lan yeni terimlerin yan›nda bunlar parantezler içinde verilmifltir. Aç›kças› bu
kitaplar›n hiç birinde dilimizi öz çehresiyle görmek; onu kendi sesleri, ses düzen-
leri ve portresini oluflturan çizgileriyle tan›mak mümkün de¤ildir.
Osmanl› Türkçesi dersleri için haz›rlanan kitap, bu tarihî dil dönemini farkl› bir
bak›fl aç›s›yla ele almaktad›r. Dayand›¤›m›z esas, dilimizin bu dönemini tasvir eder-
ken öz yap›s›n› biçimlendiren ayr›ks› yanlar› yans›tmak, önemli bir de¤iflme süre-
cinde izlenebilen geliflmeleri ve baflkal›klar›, XVI.-XIX. yüz y›llardaki ortak konufl-
ma dili ile kitap dili (=okuma dili) aras›ndaki ayr›l›klar› göstermek, bunun sebep-

xi
lerini aç›klamak, böylece onu gerçek çehresiyle sunmakt›r. Böylesi bir tasvir Arap
harfli metinlere dayan›larak yap›lamazd›; bu yüzden yararland›¤›m›z kaynaklar
XVII. yüz y›ldan bafllayarak Avrupal› dil bilimciler taraf›ndan yaz›lm›fl gramerler ol-
mufltur. Üniteler içinde an›lacak olan bu Türkçe gramer yazarlar› dilimizin bu tari-
hî dönemini hem konuflulan dil, hem de yaz› dili (=edebiyat dili) seviyelerinde ol-
dukça ayr›nt›l› olarak tan›mam›z› sa¤layan güvenilir veriler sunmaktad›r.
Bu kitap 2 cilt olarak tasarlanm›fl olan Osmanl› Türkçesi gramerinin 1. cildi
olup, ses bilgisi ve yap› bilgisi ile ilgili belirli konular› içine almaktad›r. Görülece-
¤i gibi, tutulan yol, bir gramerde yer almas› beklenen bütün konular yerine bu dö-
nemin ayr›ks› yanlar›n› göstermek için yaln›zca ele al›nmas› gerekli bulunan konu-
larla s›n›rl› kalmak, ele al›nan konular›n ayr›nt›s› bak›m›ndan da benzer bir tutum
sergilemek olmufltur. Öte yandan bu kitab›n bir bilimsel araflt›rma kitab› de¤il, bir
ders kitab› oldu¤u gözden uzak tutulmam›fl, bu yüzden her konu ya da kural ile
ilgili çok say›da örnek verilmifltir. Örnekler özenle seçilmifl, her ünitede de¤iflen
say›da olmak üzere verilen bu örneklerin aras›na bugün kullan›lmayan kelimeler
serpifltirilmifl, bunlar›n anlamlar› t›rnak içine konmak suretiyle de bir söz da¤arc›-
n›n oluflmas› amaçlanm›flt›r. kadar kelimeyi içine alan bu da¤arc›¤›n ezber-
lenmesi okunacak kolay metinler için sözlük kullanma ihtiyac›n› büyük ölçüde
karfl›layacakt›r.
Bu kitab›n son ünitesi asl›nda söz dizimine ayr›lm›fl olan ikinci kitab›n konula-
r›ndan birine ayr›lm›flt›r. Bunun sebebi, dilimizin bu döneminde ifllek olarak kul-
lan›lm›fl al›nt› bir söz dizimi birli¤ini, Farsçan›n adtak›m› ve s›fattak›m› kal›b›n› ta-
n›man›n önceli¤idir. Okunan bir metinde bu kal›pla yap›lm›fl öbekleri tan›mak
do¤ru okuman›n, dolay›s›yla okunan metni do¤ru anlaman›n önemli flartlar›ndan
biridir. Kitab›n sonuna konulmufl kolay metinlerin sonuncusunda bu yap›n›n ör-
nekleri yer almaktad›r. Bunlara do¤ru okunmas› için gerekli iflaret konmufltur.
Bu kitap oldukça k›sa bir sürede haz›rlanm›flt›r. Bu yüzden gerek yer verdi¤i
bafll›klar, gerekse üniteler içinde ele al›nan konular aras›nda gözden kaçan eksik-
ler bulunabilir. Bunlar yap›lacak uyar› ve elefltirilerin de¤erlendirilmesiyle sonraki
bask›larda tamamlanabilecektir. Yap›lan›n yeni bir bak›fl aç›s›na dayanan bir dene-
me oldu¤u, dört yüz y›l› içine alan bir dönemin eksiksiz bir grameri olmak iddi-
as›ndan uzak bulundu¤u unutulmamal›d›r.
Amaç, dilimizin tarihî bir dönemini ayr›ks› yanlar›yla tan›tmak, ö¤renmek iste-
yenlere ana dilimizin eski bir portresini sunmakt›r. Osmanl› dönemine ait son de-
rece önemli tarihî metin yay›mlar›nda bulunmufl ve olanca ömrünü tarihî gramer-
cili¤e vakfetmifl de¤erli hocam›z Mertol Tulum’un kaleme ald›¤› iki ciltlik seriden
bu ilki için kendisine çok teflekkür ediyor ve ö¤rencilerin bu kitab› tat alarak oku-
yacaklar›n› umuyor, baflar›l› olmalar›n› diliyorum.

Editör
seafoodplus.info Abdülkadir GÜRER

xii
OSMANLI TÜRKÇES‹NE G‹R‹fi

1
Amaçlar›m›z
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

• Osmanlı Türkçesinin Türkçenin hangi tarihî dönemi olduğunu


açıklayabilecek,
• Yazı ve yazım arasındaki ilişki ve farkı ayırt ederek, Osmanlı Türkçesi
yazımıyla ilgili ön bilgileri sıralayabilecek,
• Osmanlı Türkçesi alfabesini, bu alfabenin harflerinin yazıdaki
biçimlerini tanıyabilecek,
• Başlıca yazı türlerini görerek, Türkçe yalın kelimeleri yazabilecek ve
okuyabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
• Konuşma Dili
• Yazı Dili
• Şehirli Dili
• Halklılaştırma
• Dil Kalıbı
• Süslü Söz
• Yazım
• Ses Değeri

‹çerik Haritas›
• OSMANLI TÜRKÇESİ
• OSMANLI TÜRKÇESİ ALFABESİ
• YAZI TÜRLERİ

2
Osmanl› Türkçesi Alfabesi
OSMANLI TÜRKÇES‹
Osmanlı Türkçesi Oğuz Türklerinin Anadolu'da kurdukları yazı dilinin
ayrıldığı üç dönemden ikincisi için kullanılmaktadır. Bu üç dönemi be-
lirleyen, dilin iç ve dış yapısında meydana gelen değişme ve gelişmeler-
dir. ‘İç yapı’ deyimiyle dilin söz dizimi, ‘dış yapı’deyimiyle ise söz var-
lığı anlatılmak istenir.

Oğuz boylarının konuşma diline dayanan ve “Batı Türkçesi”, “Batı


Oğuzcası”, “Türkiye Türkçesi” gibi adlarla anılan bu yazı dilinin ilk dö-
nemine “Eski Osmanlıca”, “Eski Türkiye Türkçesi” ve “Eski Anadolu
Türkçesi” gibi adlar verilmiştir. Zaman bakımından bu dönem Anadolu
Selçukluları ve beylikler çağı ile Osmanlı Devleti'nin XV. yüzyılın ikin-
ci yarısına kadar uzanan kuruluş dönemini içine alır. Buna göre “Os-
manlı Türkçesi” tarih bakımından Osmanlı Beyliği'nin gittikçe güçlene-
rek Anadolu'da siyasi birliği sağlamasından sonra, özellikle İstanbul'un
fethiyle birlikte bu kentin yeni bir bilim, kültür ve uygarlık merkezi hâ-
Günlük dil: Sözlü anlat›m dilidir.

line gelmesiyle gelişen bir yazı dilidir. XVI-XIX. yüzyıllar boyunca


Bir dili konuflanlar›n günlük
iliflkilerinde anlaflmak ve iletiflim

günlük dilden oldukça farklı olarak iki seviyede gelişme gösterdiği gö-
kurmak amac›yla kulland›klar› dil

rülen bu yazı dilinin en belirgin niteliği kelime dağarcığının zengin, do-


seviyesidir.

layısıyla anlam ve kavram çeşitliliği bakımından anlatım gücünün geliş-


Yaz› dili: Yaz›l› anlat›m dilidir.
Özenli, geliflmifl, söz da¤arc›¤› ve

kin ve ergin olmasıdır.


anlat›m kal›plar› bak›m›ndan
zengindir. ‘Edebiyat dili’ de denir.

Bu yazı dilinin iki ayrı seviyede kullanıldığı görülür. İlk seviye, kimi
yönleriyle konuşma dilinden oldukça farklıdır; ancak geniş bir okur-ya-
zar kitlesi tarafından kolayca okunup anlaşılabilir bir nitelik taşır; daha
çok faydayı öne alan, anlatım dilini araç olarak gören bir anlayışa daya-
nır. Bu yüzyılların pek çok yazarı eserlerinin kolay anlaşılmasını, dolayı-
sıyla geniş kesimlere ulaşmasını amaçladıklarından bu seviyede bir dili
kullanmayı yeğlemişlerdir.

3
İkinci seviye sanat amaçlıdır. Daha da zengin bir kelime
kadrosu ve yabancı söz kalıpları yanında, özellikle ortak İslam
kültüründen beslenen bilgi ve kültür unsurlarına geniş yer verir.
Yüksek kültürlü bir toplum kesimine, açıkçası zamanın
seçkinlerine hitap eder. Kendine özgü bir zevk ve güzellik
anlayışını ön plana çıkaran bu dil sanat amacı güder. Dil bu
seviyede artık ‘araç’ olmaktan uzaklaşmış, ‘amaç’ hâline
gelmiştir. Amaç sanatkârca yazmak, hüner sergilemek, ustalık
göstermektir. Konuları bakımından öğretici kimi eserlerde bile,
böyle bir dilin kullanılmış olması, bu amacı açıkça ortaya koyar.
Dil bu seviyede daha çok nesir (düz yazı) türünde kullanılmıştır.
Osmanlı Türkçesinin yazı dilinde ayrı bir kolda gelişen bu yüksek
seviyedeki dil, konuşma dilinden tamamen kopmuştur. Arapça ve
Farsçadan alınma çok sayıda kelime, dil kalıbı ve kural ile karma
Alıntı: Bir dilin başka görüntülü bir ‘özel dil’ manzarası gösterir. Özellikle alıntıların
dillerden aldığı kelime ve sesçe nitelik ve niceliklerinin korunması kaygısı bu dile tam bir
gramer biçimlerine denir.
karma dil niteliği kazandırmıştır. Böyle bir dil kullanmış olan
kimi yazarların yaptığı açıklamalar, gerçekten de, bu seviyedeki
Osmanlı Türkçesinin üç dilli bir yapı olarak görüldüğünün
göstergesidir.
Her dilde konuşma diliyle yazı dili arasında belli ölçülerde
farklar bulunur; ancak sözünü ettiğimiz dilin, gününün konuşma
diliyle ilişkisi, çok sayıda yazarın eserlerinde görüldüğü gibi,
yalnızca dilin cümle yapısının büyük ölçüde korunmasından
ibaret kalmıştır. Bir benzetmeyle söyleyecek olursak; iskelet
korunmuş, ama beden dolgusu ve üzerine geçirilen süslü püslü
giysiler onun kişiliğini örtmüş, tabii kılığını değiştirmiştir.
Bu dili bütün özellikleriyle tanımaya girişmeden önce halk dili
ve edebiyat dili terimleri üzerinde biraz daha durmak, bunların
sınırlarını belirlemek açısından yararlı olacaktır.

Halk Dili

Halk dili terimiyle anlatılan, genel olarak günlük hayatta


insanların iletişim kurmakta kullandıkları dil, yani konuşma
dilidir. Buna ‘sesli dil’ de denmektedir. Bir dilin gelişme tarihi
içinde sesli dilin belirli bir zaman dilimindeki durumunu
belirlemek kolay olmadığı gibi gelişme basamaklarını izlemek de
mümkün değildir. Bu yüzden dilin tarihî dönemleri bakımından
bu terime yükleyebileceğimiz anlam, ‘günlük konuşma dili’ değil
de yazılı metinlerde niteliği belirlenebilen dil, demek ki bir
bakıma ‘yazıya geçirilmiş konuşma dili’dir.



Halk dili ortak anlaşma dilidir, bu yüzden herkesçe anlaşılır
olmak zorundadır. Toplum içinde, eğitim seviyesi ve yeri ne
olursa olsun, herkesin böyle bir dil kullanması hem olağan, hem
gerekli, hem de kaçınılmazdır. Doğal olarak böyle bir dilin kelime
dağarcığının ve anlatım olanaklarının çok da geniş olması
beklenemez. Toplu yaşayışın gerekli kıldığı ilişkiler içinde kişiler
arasında iletişim aracı olarak kullanılan halk dili, bu yüzden
köküne daha bağlı, başka dillerin etkisine oldukça kapalı, hızlı
değişime karşı ise dirençli ve korumacıdır. Halk dilinin kuşkusuz
bir de edebiyatı vardır ve bu edebiyat kendi geleneğinden
kopmadan yüz yıllarca geniş kesimlerin beğenip paylaştığı,
titizlikle koruyup sürdürdüğü bir edebiyattır. Toplumların yeni
kültür ve medeniyet çevreleriyle karşılaşmalarından doğan
etkilerle ortaya çıkan değişimler kaçınılmaz olsa da, bu edebiyatın
dilinin günlük konuşma diline göre çok da farklılaşmadığı bir
gerçektir. Böyle bir dilde değişen inanç, anlayış ve eğilimlerin ve
bunların yön verdiği hayat tarzlarından doğan günlük ihtiyaçların
Halklılaştırma: Başka zorlamasıyla alınmış olan kelimeler de halklılaştırılmıştır.
dillerden alınmış Bununla birlikte, halk dilinin de, tıpkı yazı dili gibi, eğitim ve
kelimelerdeki sesçe
yabansı yanların bir dili
kültür alanlarındaki gelişmeye bağlı olarak sürekli bir gelişme,
konuşan halk tarafından dolayısıyla da değişme göstermesi söz konusudur. Edebiyatı
kendi dilinin ses yalnızca belli toplum kesimlerinde yayılma ve gelişme göstermiş
düzenine uygun hâle
getirilmesidir.
olsa da, Batı Türkçesinin bütün dönemlerinde böyle bir dil,
toplumu oluşturan bütün kesimler için gerekli ve geçerli olmuş,
sultandan hiç okumamış köylüye kadar, belli seviye farklarını
korumuş olarak, toplumda hem ‘sesli dil’ olarak kullanılmış, hem
de ‘yazı dili’ olarak sürekli kullanımda kalmıştır. Batı
Türkçesinin ilk döneminde, özellikle beylikler çağında üretilmiş
olan çok sayıda telif ve tercüme eserin dili bu halk Türkçesi
olduğu gibi, Osmanlı Türkçesi döneminde de bu dille pek çok
eser kaleme alınmıştır.
Medrese eğitiminin yaygınlaşması, doğal olarak okur-yazar
oranının artması sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak Arapça
ve Farsça öğrenenlerin sayısı hızla çoğalmıştır. Bu arada Fars
edebiyatına karşı geniş bir ilgi uyanmış, bu ilgi aruzla yazılmış
birçok manzum eserin Türkçeye aynı ölçü kullanılarak manzum
çevirilerinin yapılması yolunu açmıştır. Öte yandan medrese
eğitimi görmüş olanların edebiyat sanatı bilgileri de edinerek
aruzla ve özellikle Fars edebiyatını örnek tutarak şiir yazma
hevesi giderek artmış, bu arada edebiyata duyulan ilgi ve şaire
verilen destek de bu hevesleri beslemiştir. İşte bütün bu sebeplerle
yazı diline çoğalan ölçüde kelime girmeye başlamıştır. Türkiye
Türkçesinin ilk dönemi içinde başlayan bu gelişmenin XV.
yüzyılın ortalarına kadar oldukça yavaş yol aldığı görülür.
Özellikle beylikler döneminde ve Osmanlı Beyliği'nin kuruluş
çağında yapılan geniş çeviri çalışmalarının hazırladığı bu gelişme,



beylerden büyük destek görmüş, ancak bu dönemin beyleri halk
dilinin sınırlarını aşan böyle bir dile ve bu dille kurulmaya
çalışılan bir edebiyat akımına uzak ve yabancı kalmışlardır. XV.
yüzyılın ikinci yarısından başlayarak özellikle büyük
medreselerin bulunduğu, bu yüzden de birer bilim ve kültür
merkezi olma yolundaki İstanbul, Bursa ve Edirne gibi şehirlerde
söz konusu gelişme daha hızlı seyretmiştir. İşte bu hızlı
gelişmenin etkisiyle giderek farklılaşan halk dili Osmanlı
Türkçesi döneminde, ‘şehirli dili’ denebilecek bir okumuş kesim
dili niteliği kazanmış, özellikle İstanbul'da eğitimli, aydın
kimselerin konuştukları bu dil ‘İstanbul Türkçesi’ adını almıştır.
Geniş bir okumuş kesimin konuşma dili olan bu gelişmiş ve
zengin dil, aynı zamanda yazı dili olarak da, özellikle edebiyatın
nesir türünde yaygın olarak kullanılmıştır. Başlıca özelliği
yabancı dil kalıplarına oldukça az yer vermek olan bu dilin daha
çok geniş kitlelere ulaşmayı amaçlayan öğretici ve eğitici
eserlerde kullanılmış olduğu görülür.

Edebiyat Dili

Edebiyat dili, daha çok ‘yazı dili’ anlamında kullanılır. Bununla


birlikte bu terim, dar anlamda Osmanlı Türkçesi döneminde
toplumun yalnızca belli kesimlerine hitap eden, şiirde ve nesirde
‘sanat dili’ olarak gelişmiş bir dil için de kullanılmaktadır. Bu
dilin sokak diliyle neredeyse hiçbir ilgisi bulunmadığı gibi,
Dil kalıbı: Dilde birden yukarıda tanıttığımız şehirli diliyle de pek yakınlığı
çok kelimenin bulunmamaktadır. Bu dili belirleyen ana nitelik, kullandığı söz
öbekleşmesi ile oluşmuş
belli özelliklerle
malzemesinin büyük ölçüde alıntı olmasıdır. Bu alıntı malzeme
tanımlanan yapılardır. içinde ilk sırada sınırı belirsiz ölçüde kelime yer alır, ikinci sırada
ise çok sayıda dil kalıbı ile yabancı kültür unsurları bulunur. Öte
Fesahat: Bir kelimenin
yandan nesirde ve nazımda alıntı kelimelerin ait oldukları dildeki
açık, ses nitelikleri
korunarak, pürüzsüz ve ses ve yapı özelliklerinin korunmasına büyük özen gösterilmiştir.
yanlışsız olarak Eskilerin fesahat dedikleri söz özelliğinin dayanaklarından biri
söylenmesi ve sayılan bu tutum, giderek okumuşların konuşma diline de belli
kullanılmasıdır.
ölçüde yansımış, bu yansıma şehirli diline de bulaşarak Türkiye
Ünlü değeri: Bir ünlüyü Türkçesine yeni bir ünlü değeri girmesine yol açmıştır. Bu dille
diğer ünlülerden ayıran yazanların anlayışı ‘Sanat sanat içindir’ anlayışıdır; bu yüzden dil,
ve ses yolunda oluşması
sırasında beliren nitelik artık yalnızca bilginin, düşüncenin ve heyecanın aktarılma aracı
ve nicelik özelliğidir. değil, aynı zamanda hüner, beceri ve ustalık aracıdır; sonuç
olarak, kendisi doğrudan bir amaç hâline gelmiştir.
Özellikle XVI.-XIX. yüzyıllarda birçok yazar tarafından
kullanılmış olan bu üst seviyeli dil, şüphesiz belli estetik
kaygılara ve sanat anlayışı ölçülerine dayanmaktadır. Bu anlayışın
temsilcilerinden biri olan XVI. yüzyıl yazarı Âlî'ye göre söz, yani
dil, güzel bir bakire kız gibidir. Sözün endamı, güzel bir kızın



endamı gibi pürüzsüz, düzgün, belli ölçülere uygun olmalıdır. Bu,
güzelliğin ilk şartı ve ayrılmazıdır. Ayrıca bu şarta ek olarak, tıpkı
zarif ve işveli bir kızın duruş ve davranışlarındaki incelik gibi,
sözün anlam ve anlatım bakımından ince, yani edalı olması
gerekir. Daha da önemsenen bir başka şart ise, bir söz güzelinin
olanca güzellik malzemesiyle, yani söz ve anlam sanatlarıyla
süslenerek daha da güzel bir görünüme sokulmasıdır. Buna göre
Süslü söz: Eskiler güzel söz; açık, anlaşılır, yerinde olmakla birlikte süslü sözdür.
sözün süslülük niteliğine Bir şairin, bir nesir yazarının asıl amacı da sözü en süslü
‘belîğ’ derlerdi.
görünüme sokmaktır.
Batı Türkçesinin Osmanlı Türkçesi dönemini öğrenmeye
çalışırken, dilin yukarıda kısaca özetlenen seviyelerindeki
kullanımıyla ilgili bütün yapı ve kullanım özelliklerini göz
önünde bulundurmak gerekir. Amaç bu dönemde yazılmış eserleri
okuyup anlayabilmek, kendi insanımızın geçmiş zamanlardaki
yaşamı, etkinlikleri, üretimleri, yaratıcılıkları hakkında ilk elden
bilgi edinebilmek, onların yazı aracılığıyla aktarmış oldukları çok
yönlü tarih bilgilerine, kültürel ve estetik değerlere ulaşabilmektir.
Bir eski metin söyleyeceğini söyleyip susmuş, artık
konuşmayan bir konuşmacıya benzer. Onu okurken sorularımıza
sesli karşılık alamayız. Yapacağımız şey; ne demek, neleri
anlatmak istediğini yazıya geçirilmiş olandan anlamaya çalışmak,
sonuç olarak da yazı aracılığıyla onu anlayabilmek, onunla
anlaşabilmektir. Ama bu, uzunca bir yolda gerçekleştirilecek
çalışma, gösterilecek çaba ve esirgenmemesi gereken sürekli bir
ilgi ile başarılabilecek bir iştir.
Her gidiş bir ilk adımla başlar, her iş bir atılım ister. Bu işin ilk
adımı yazıyı bilmek, atılımı da onu öğrenmeye koyulmaktır.

YAZI VE YAZIM
Yazı, bilgiyi, duygu ve düşünceyi aktarmakta kullanılan bir araç,
bir işaretler sistemidir. Bu işaretler konuşma dilinin zengin ses
çeşitlerini yansıtmadığı gibi, vurgu ve tonlama gibi özel yanlarını
da göstermez. Öte yandan yazı belli bir alfabenin işaretleri ile dilin
ortalama seslerini karşılarken, bu seslerin zaman içinde geçirdiği
değişikliklerle birlikte kendisi de değişebilen bir nitelik taşımaz.
Şekil Tek şekilliliğe eğilimli ve bu eğilimlerin gelenekleştiği ölçüde
onlara bağımlıdır. Bununla birlikte, Osmanlı Türkçesi döneminde
’de yayınlanmış
görüldüğü gibi, yeni eğilim ve arayışların ortaya çıkmasıyla bu
ilkokul 1. sınıf okuma
kitabı Yavrumun bağımlılığın gevşediği, ortaya çıkan gelişmelerin önceleri az, ama
Elifba’sının iç kapağı. giderek çoğalan sayıda yazıya yansıtıldığı görülür.



Yazım ise, yazı aracılığıyla gerçekleştirilen bir uygulamadır.
Bir dilin ses örgülerinden oluşan türlü birimlerini alfabe
işaretleriyle yazıya dökmektir. Bu uygulama kimi zaman önceden
belirlenmiş ve kabul edilmiş kurallara göre yapılır, kimi zaman
ise bir geleneğe bağlı bulunur ve kullanım süreci içinde meydana
gelen değişikliklerle birlikte şekillenir.
Batı Türkçesinin yazılışı ikinci durum için iyi bir örnek
oluşturur. Arap asıllı alfabenin Türkçeye uygulanmasında ilk
dönemde görülen yazılış biçimleri daha çok ünsüz seslerle ünlü
uzunluklarının gösterilmesine dayanan Arapçanın yazılış
düzenine uydurulmuştur. Ancak sonraki süreçte Türkçenin
ünlülerinin birtakım harf işaretleriyle gösterilmesi yaygınlaşmış;
tam olarak uygulanmamış olsa bile, büyük ölçüde belli kurallar
ortaya çıkmıştır.
Arap alfabesini kullanan, ama Uygur yazısı geleneğine bağlı
Doğu Türkçesi: XIII. Doğu Türkçesi yazımıyla karşılaştırıldığında, Batı Türkçesi
yüzyıldan sonra ortaya
yazımının Orta Asya geleneğine bağlı olmayan, kendi başına bir
çıkan yazı dillerinden
biri. XV. yüzyıldan sonra gelişme yolu izlediği görülür. Eski Osmanlıcanın en eski
‘Çağatayca’ adıyla metinlerinde Uygur yazı geleneğine bağlı örneklerle karşılaşılırsa
anılmıştır. da, bunlar yaygınlık kazanamamıştır. Doğu Türkçesi yazımının
Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı, kök sesleriyle
bütün yapım ve çekim eklerinde ünlülerin harf işaretleriyle
gösterilmesidir.

OSMANLI TÜRKÇESİ ALFABESİ


Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap alfabesine dayanır. 28 harften
oluşan Arap alfabesine Farslar kendi dillerindeki farklı üç ses
için küçük değişikliklerle 3 işaret eklemişler ve harf sayısını 31'e
çıkarmışlardır. Farsçanın bu sesleri Türkçede de bulunduğu için,
bu 31 harflik alfabe Türkler tarafından da aynen alınıp
benimsenmiştir. Bu alfabenin harfleri Türkçedeki adlarıyla
şunlardır:

Şekil ‫ ا‬elif, ‫ ب‬be, ‫ پ‬pe, ‫ ت‬te, ‫ ث‬se, ‫ ج‬cim, ‫ چ‬çim, ‫ ح‬ha, ‫ خ‬hı, ‫د‬
Yavrumun Elifbâ’sından dal, ‫ ذ‬zel, ‫ ر‬rı, ‫ ز‬ze, ‫ ژ‬je, ‫ س‬sin, ‫ ش‬şın, ‫ ص‬sad, ‫ ض‬dad, ‫ ط‬tı,
Osmanlı alfabesi harfleri.
‫ ظ‬zı, ‫ ع‬ayın, ‫ غ‬gayın, ‫ ف‬fe, ‫ ق‬kaf, ‫ ك‬kef, ‫ ل‬lam, ‫ م‬mim, ‫ن‬
nun, ‫ و‬vav, ‫ ه‬he, ‫ ى‬ye.

Bu harflere ‫ ل‬lam ile ‫ ا‬elif in birleştirilmiş biçimi olan ‫ ﻻ‬lamelif


i de katmak gerekir. ‘Lâ’ olarak okunan bu birleşik harf yazıda
yalın bir harfmiş gibi değerlendirilir.



Harflerin bu biçimleri yazıda büyük ölçüde değişikliğe uğrar.
Yukarıdaki biçimler yalnızca birtakım harflerden sonra kelimede
son ses olmaları durumunda korunur. Bu yazılış özelliklerine göre
de harfler iki öbekte toplanmıştır.

Bitişen ve Bitişmeyen Harfler

Arap yazısının en önemli özelliği sağdan sola doğru yazılmasıdır.


Harfler yazıda sağdan sola doğru dizilirken kimi harfler
kendisinden sonraki harfle bitişmez, yalın durumunu korur. Kimi
harfler ise önden ve sondan bitişir ve bunların yalın biçimi
Bitişmeyen harfler:
Eski gramerlerde değişir; başta, ortada ve sondaki yazılış biçimleri küçük farklarla
bunlara ‘munfasıl harfler’ da olsa birbirinden ayrılır. Bu özellikleri yüzünden alfabe harfleri
denmiştir. bitişmeyen harfler ve bitişen harfler olmak üzere iki bölük
Bitişen harfler: Eski oluşturur. Yazı öğrenirken her şeyden önce hangi harflerin
gramerlerde bunlar da bitişen, hangi harflerin bitişmeyen harfler olduklarını bilmek
‘muttasıl harfler’ diye gerekir:
adlandırılmıştır.
a. Bitişmeyen harfler. Bunlar yazıda yalnızca kendilerinden
önce gelen diğer harflerle bitişir; içinde kendileri de yer
almak üzere, sonra gelen harflerle ise bitişmez:

‫ه و ژ ز ر ذ د ﺍ‬

Ünlü: Seslerin oluştuğu Sonuncu harf ancak bir ünlü yerine kullanıldığı yerlerde
ses yolunun tamamen bitişmez. Buna eski gramerlerde “hâ-i resmiye (=şekilce he)”
açık bulunduğu durumda
alt çenenin, dilin ve
denir.
dudakların hareketleriyle
ağız boşluğunda b. Bitişen harfler. Hem kendileriyle, hem kendilerinden önce
şekillenen seslerdir. ve sonra gelen öteki bütün harflerle bitişir. Bu duruma
göre, biçimleri özellikle başta ve ortada değişikliğe
uğrayan harfler bunlardır. Bunlar, önceki harf bitişmeyen
harfse baştaki şekliyle, bitişen harfse ortadaki şekliyle
yazılır; sonda yer aldıklarında ise yalın biçimlerine
kavuşur:

‫ىﻫنملكقفغعظطضصشسخحچجث تﭖب‬

Aşağıda bitişmeyen harflerden sonra bitişen harflerin değişmeyen


biçimlerinin alfabedeki sırasına göre ilk üçü yazılarak yazma
örneği olmak üzere verilmiştir. Sağdan sola doğru yazmak
gerektiğini unutmadan kalan bitişen harfleri ekleyerek siz de bu
harflerle ilgili yazı çalışması yapınız: ‫ وت رپ ﺍب‬.



Harflerde Şekilce Benzerlikler

Bu alfabenin harfleri şekilce benzerlikleri bakımından da


öbekleşirler. Bir öbek içinde yer alan harfleri diğerlerinden ayıran
üstlerine ve altlarına konulan bir, iki ya da üç noktadır. Aslında
harflerin alfabedeki sırası da benzerlerin art arda gelmesiyle
şekillenmiştir. Bu öbekler şunlardır:

‫ث ت پ ب‬

‫( ن‬nun) ve ‫( ى‬ye) harfleri de aşağıdaki tabloda (bak. Tablo )


göreceğimiz gibi, başta ve ortadaki yazılış şekliyle bu öbekte yer
alan diğer harflere benzer, dolayısıyla bu benzerlik yönüyle bu
ikisini de bu öbek içine katmak doğru olur.
‫خ ح چ ج‬
‫ذ د‬
‫ژ ز ر‬
‫ش س‬
‫ض ص‬
‫ظ ط‬
‫غ ع‬
‫ق ف‬

Harflerin Bitişme Biçimleri

Alfabe konusundaki bu öncelikli tanıtıcı bilgilerden sonra,


yalnızca kendilerinden önce gelen öteki harflerle bitişen harflerin
ortak bitişme biçimleriyle hem kendileriyle, hem de kendilerinden
önce ve sonra gelen öteki bütün harflerle bitişenlerin ise biçimce
uğradıkları değişiklikleri bilmek, bu alfabeyle yazı yazabilmek ya
da yazılmış bir yazıda harfleri tanıyabilmek açısından çok
önemlidir.
Aşağıdaki tabloda yalnız bitişen harfler yer almaktadır. İlk
sırada harflerin alfabedeki yalın biçimleri, ikinci sırada önden ve
sondan bitişen harflerin başta, ortada ve sondaki biçimleri, üçüncü
sırada ise bunların birbirine ulanmış biçimleri verilmiştir.

10 

Tablo Yalın biçimler Sonda Ortada Başta Ulanmış biçimler

Bitişen Harflerin Yalın, ‫ب‬ ‫ﺐ‬ ‫ﺒ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺒﺐ‬


Başta, Ortada, Sonda ve
Birbirine Ulanmış ‫پ‬ ‫ﭗ‬ ‫ﭙ‬ ‫ﭘ‬ ‫ﭘﭙﭗ‬
Biçimleri
‫ت‬ ‫ﺖ‬ ‫ﺘ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺗﺘﺖ‬
‫ث‬ ‫ﺚ‬ ‫ﺜ‬ ‫ﺛ‬ ‫ﺛﺜﺚ‬
‫ج‬ ‫ﺞ‬ ‫ﺠ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺠﺞ‬
‫چ‬ ‫ﭻ‬ ‫ﭽ‬ ‫ﭼ‬ ‫ﭼﭽﭻ‬
‫ح‬ ‫ﺢ‬ ‫ﺤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺤﺢ‬
‫خ‬ ‫ﺦ‬ ‫ﺨ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺨﺦ‬
‫س‬ ‫ﺲ‬ ‫ﺴ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺴﺲ‬
‫ش‬ ‫ﺶ‬ ‫ﺸ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺸﺶ‬
‫ص‬ ‫ﺺ‬ ‫ﺼ‬ ‫ﺻ‬ ‫ﺻﺼﺺ‬
‫ض‬ ‫ﺾ‬ ‫ﻀ‬ ‫ﺿ‬ ‫ﺿﻀﺾ‬
‫ط‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻂ‬ ‫ﻁ‬ ‫ﻃﻄﻂ‬
‫ظ‬ ‫ﻆ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻅ‬ ‫ﻅﻆﻈ‬
‫ع‬ ‫ﻊ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻌﻊ‬
‫غ‬ ‫ﻎ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻏ‬ ‫ﻏﻐﻎ‬
‫ف‬ ‫ﻒ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻓ‬ ‫ﻓﻔﻒ‬
‫ق‬ ‫ﻖ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻗ‬ ‫ﻗﻘﻖ‬
‫ك‬ ‫ﻚ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﻛﻜﻚ‬
‫ل‬ ‫ﻞ‬ ‫ﻠ‬ ‫ﻟ‬ ‫ﻟﻠﻞ‬
‫م‬ ‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻤﻢ‬
‫ن‬ ‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻨﻦ‬
‫ه‬ ‫ﻪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻫﻬﻪ‬
‫ى‬ ‫ﻰ‬ ‫ﻴ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻳﻴﻰ‬

Bitişmeyen harflere gelince, daha önce de belirttiğimiz gibi,


bunlar önceki harfe bitişir, ancak sonraki harfle bitişmez.
Bunların bitişme biçimleri ortaktır. Aşağıda görüldüğü gibi,
bitiştirme küçük bir ekleme çizgiyle sağlanır:

11 

Tablo
‫ﺍ‬ ‫ﺎ‬
Bitişmeyen Harflerin
Yalın, Ortada ve Sondaki ‫د‬ ‫ﺪ‬
Biçimleri
‫ذ‬ ‫ﺬ‬
‫ر‬ ‫ﺮ‬
‫ز‬ ‫ﺰ‬
‫ژ‬ ‫ﮋ‬
‫و‬ ‫ﻮ‬
‫ه‬ ‫ﻪ‬

Başta, ortada ve sondaki biçimler, kendileriyle birleşmelerinde


olduğu gibi, başka bitişen harflerle birleşmelerinde de olağan
olarak bu değişik şekilleri korurlar. Aşağıdaki örneklerde bulunan
noktasız harflere nokta koyarak, noktalı olanların noktalarını
değiştirerek on örnek yazınız:

‫ﺑﺘﺮ‬ ‫ﺗﺒﺰ‬ ‫ﺟﻴﺺ‬ ‫ﻏﻴﺐ‬ ‫ﻓﻘﻂ‬

El Yazısında Bitişmeyle İlgili Özel Durumlar

Birçok yazı türünden günlük hayatta kullanımı en yaygın olan


yazı rık’a denilen yazıydı. Bu yazının harfleri çabuk yazmaya
elverişli bir duruma getirilmiş; ‘diş’ denilen çıkıntıları kaldırılmış,
kimi harflerdeki iki nokta çizgiye, üç nokta da küçük bir ters v'ye
(ˆ)çevrilmiş, nun ve kafın noktaları ise sonlarına eklenen birer
çizgiciğe dönüştürülmüştür. Bu arada bitişmeyen harfler bile
bitişik yazılır biçimler kazanmıştır. Bunlar istenirse ‘hattat’
denilen bir yazı ustasından öğrenilebilir. Ancak el yazısıyla
Şekil
yazılmış bir metni okuyabilmek için bilinmesi gereken, özel
biçimlerden çok, kimi harflerin bitişmelerindeki ortak biçimlerdir.
Yavrumun Elifbâsı’ndan Bunlardan başlıcaları şunlardır:
rık’a harfler.

a. ‫( ب‬be) ve ona benzeyen harfler ‫( م‬mim) ile yukarıdan bir


yuvarlak çizgicikle bitiştirilir ve mim harfinin baştaki
biçimi (‫ )ﻣ‬yuvarlaklığını kaybederek düzleşir:

‫ ﳝ ﳕ ﲦ ﲤ ﲟ ; ﱘ ﱎ ﰒ ﰎ ﰈ‬gibi.

12 

b. ‫( ج‬cim) ve gövdesi ona benzeyenler ‫( ب‬be) ve benzerleriyle
bitişirken yukarıdan yapılan bitiştirmede bu harfler için ucu
aşağıya bakan bir çizgicik kullanılır:

‫; ﲞ ﲝ ﲜ‬ ‫; ﲣ ﲢ ﲡ‬ ‫ ﳜ ﳛ ﳚ ; ﳔ ﳓ ﳒ‬gibi.

Bununla birlikte el yazısında harfi gösteren bu çizgiciği


birleştiren uzantı yuvarlak bir biçim kazandığı gibi, cim ve
benzeri harflerin biçimleri de yuvarlaklık kazanır.

c. ‫( ب‬be) ve benzerleri ile ‫( ن‬nun), ‫( ﻯ‬ye)'nin sondaki


biçimiyle, birleşme noktasında ucu içe doğru kıvrılan düz
bir çizgicikle birleştirilir: ‫ ﱙ ﱏ ﰐ ﰉ‬gibi.

‫( ﻯ‬ye) sonda bulunduğunda diğer harflerle bitişme noktası


da yukarıdandır, dolayısıyla bu harflerin baştaki biçimleri
üstte kalır:

‫ ﱃ ﰱ‬gibi.

ç. ‫( ﺝ‬cim) ve benzerleriyle ‫( ﻫ‬he) harfi, ‫( م‬mim) ile, gövdeleri


yukarıda kalmak üzere bir çizgicikle bitiştirilir:

‫ ﳘ ﲬ ﲪ ﲨ‬gibi.

Bununla birlikte, el yazısında çoklukla cim ve benzerlerinin


açık olan ağız kısımları kapanır, mim ise düz bir çizgiciğe
dönüşür.

d. ‫( س‬sin), ‫( ش‬şın), ‫( ص‬sad), ‫( ض‬dad), ‫( ط‬tı), ‫( ظ‬zı), ‫( ع‬ayın),


‫(غ‬gayın), ‫( ف‬fe), ‫( ق‬kaf) harfleri mim ile baştaki biçimleri
yukarda kalmak üzere, yuvarlak bir çizgicikle bitişir:

‫ ﲰ‬gibi.

e. ‫( م‬mim) harfi, ‫( ج‬cim) ve benzerleriyle, düz bir çizgicikle


bitiştirilir; ancak baştaki içi boş biçim değişikliğe uğrayarak
kapalı bir görünüm kazanır:

‫ ﳐ ﳏ ﳎ‬gibi.

13 

Kendisiyle bitiştiğinde ise bu çizgicik yuvarlaklaşır:

‫ ﳑ‬gibi.

f. ‫( ل‬lam) harfi bitişmede yukarıdan aşağı çekilen düz bir çizgi


biçimindedir; ancak ‫( ج‬cim) ve benzerleri ile ‫( م‬mim), ‫( ﻫ‬he),
‫( ﻯ‬ye) ile birleşirken birleşme noktası bu harflerin
üstündedir:

‫ ﳍ ﳌ ; ﳋ ﳊ ﳉ ; ﱁ ﱀ ﰿ‬gibi.

Kendisinden sonra yine yukarıdan birleşen bir harf


geldiğinde, onunla da üstten birleştiği için, harfler arasında
üst üste bir yığılma meydana gelir:

‫ ﶈ‬gibi.

g. ‫( ب‬be) ve benzerlerinden ikisi ‫( ر‬rı), ‫( ز‬ze), ‫( ژ‬je) ile sonda


bulunan ‫( ن‬nun) harfinden önce birlikte geldiğinde, bitişme
özel bir biçim kazanır:

‫ ﱳ ﱭ ﱰ ﱪ‬gibi.

h. ‫( ب‬be) ve benzerlerinin sonda yer alan ‫( ﻯ‬ye)'den önce


ortadaki yazılışını, yuvarlakça bitiştirme çizgisi ile ‫( ﻯ‬ye)
harfinin başlangıç noktasında oluşan diş biçimlendirir:

‫ ﲕ ﲎ ﱴ ﱮ‬gibi.

Osmanlı Alfabesi İşaretlerinin Latin Alfabesindeki


Karşılıkları

Harfler seslerin işaretleri olduğu için her harf bir ses değerini
Ses yolu: Gırtlağın karşılar. Bu değer bir sesin ses yolunda kazandığı niteliktir.
ortasında bulunan ses Demek ki bir alfabedeki her işaret ayrı nitelikteki bir ses içindir.
dudaklarından başlayıp
dudaklara ve burun
Osmanlı alfabesi de böyledir. Aşağıda yalnızca Türkçenin sesleri
deliklerine uzanan bakımından değerlendirilmiş olarak her harfin bugünkü Latin
yoldur. asıllı alfabemizin hangi harfine karşılık düştüğü gösterilecektir.
Arapçanın sesleri için kullanılan harflerin ses değerleri ile
bunların Türkçedeki söyleniş değerleri ise sonraki ünitede
işlenecektir.

14 

1. ‫ ا‬elif:
Hareke: Arapça'da kısa a. Kelime başında e harfini karşılar. Hareke denilen yardımcı
ünlüleri göstermek üzere
işaretler kullanıldığında başta ı, i, o, ö, u, ü ünlüleri için de
kullanılan yardımcı
işaretlere verilen addır. kullanılmıştır. Ancak bu durumda kendisi harekelerin
konuldukları yeri göstermek için kullanılmış bir dik
çizgiden başka bir şey değildir, demek ki bir ses değeri
taşımaz.

b. Bir ünsüz ses işaretinden sonra hecenin kurucu ünlüsü


yerindeki a sesinin karşılığıdır. ‫( و‬vav) ve ‫( ﻯ‬ye)
önündeki özel durumu ünlüler incelenirken ele alınacaktır.

2. ‫ ب‬be = b
3. ‫ پ‬pe = p : Bu harf Türkçe ve Farsçadaki ortak sesin
işaretidir. Arap alfabesine sonradan eklenmiştir.
4. ‫ ت‬te = t
5. ‫ ث‬se : ‘Peltek se’ diye anılan bu ses yalnız Arapça
kelimelerde bulunur.
6. ‫ ج‬cim = c
7. ‫ چ‬çim = ç :
8. ‫ ح‬ha : Yalnız Arapça kelimelerde bulunur.
9. ‫ خ‬hı : Türkçe kelimelerde, bugünkü konuşma dilimizde
bulunmayan, ancak Anadolu ağızlarında duyulan bir sesin
Tonsuz: Bir ünsüz sesin işareti olarak kullanılmıştır. Bu harf kalın sıradaki
yalnızca gürültü olarak kelimelerimizdeki tonsuz art damak ünsüzünün
duyulma özelliğine denir.
(bakmak'taki k'lar gibi) süreklileşmesinden doğmuş bir
sestir. Özel değer gösteren bir sesin işareti olarak Arapçada
ve az sayıdaki Farsça kelimede de yer alır.
‫ د‬dal = d
‫ ذ‬zel : ‘Peltek ze’ diye adlandırılmıştır. Arapçaya özgü bir
sesin işaretidir. Bununla birlikte XIV.-XV. yüzyıl
metinlerinde kimi Farsça kelimelerde de geçer.
‫ ر‬rı = r
‫ ز‬ze = z
‫ ژ‬je = j : Bugünkü Türk alfabesinde yer alan bu harf,
Türkçenin kökten gelen bir sesine karşılık değildir. Batı
dillerinden alınma kelimelerdeki belli bir sesin işaretidir.
Bu ses Farsçada da bulunduğundan Fars alfabesi yoluyla
Osmanlı alfabesine de girmiştir.

15 

‫ س‬sin = s
‫ ش‬şın = ş
‫ ص‬sad = s : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Türkçenin
kalın sıradan kelimelerinde ‫( س‬sin) yerine kullanılmıştır.
‫ ض‬dad: Arapçaya özgü bir sestir; dolayısıyla yalnızca
Arapçadan alınma kelimelerde geçer.
‫ ط‬tı = t : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Birkaç Farsça
kelimede de karşılaşılır. Türkçenin kalın sıradan
Tonlu: Bir ünsüz sesin kelimelerinde ‫ ت‬te ve ‫ د‬dal yerine de kulanılmıştır. Daha
rengini belirleyen
gürültünün gırtlaktan çok kelime başında görülen bu kullanım sesin tonlu ve
gelen havayla birlikte tonsuz okunması konusunda farklı değerlendirmelere yol
oluşan niteliğine denir.
açmıştır.
‫ ظ‬zı = z : Arapçaya özgü bir sesin işaretidir. Kalın sıradaki
birkaç Türkçe kelimede ‫ ز‬ze yerine kullanılmıştır.
‫ ع‬ayın: Arapçaya özgü ünsüz bir sesin işaretidir, demek ki
yalnız Arapça asıllı kelimelerde karşılaşılır.
‫ غ‬gayın = g, ğ : Türkçenin kalın sıradan kelimelerindeki
tonlu art damak ünsüzünü karşılar. Bugünkü alfabemizde,
biri yumuşayan (süreklileşen) değerini karşılayan iki ayrı
işareti bulunmaktadır.
‫ ف‬fe = f
‫ ق‬kaf = k : Üç dilde ortak bir sesin işaretidir. Türkçenin
kalın sıradan kelimelerindeki tonsuz art damak sesine
karşılıktır.
‫ ك‬kef = k, g, ğ, n : Türkçenin tonlu ve tonsuz iki ön damak
sesi ve tonlu olanının süreklileşmiş değeriyle yine bir
damak sesi olan ve genizsi özelliğiyle ayrılan bir sesi
karşılamaktadır. Farslar g'yi k'den ayırmak için bu harfi
‘keşide’ denilen çizgisini ikileyerek yazmışlardır: ‫ ﮓ ﮔ‬.
Bu iki çizgili biçime kimi ilk dönem Türkçe metinlerinde
Genizsi n: Bugün de yer verilmiştir. Öte yandan Türkçenin genizsi n sesini
olağan n sesine dönmüş
olan bir geniz sesi. ayırt etmek için de, kimi metinlerde üstüne üç nokta ‫ﯖ ڭ‬
Ağızlarda yaşamaktadır. konulmuş bir ayrı biçim kullanılmıştır.
‫ ل‬lam = l
‫ م‬mim = m
‫ ن‬nun = n

16 

‫ و‬vav = v : Bu harf Türkçe kelimelerde aynı zamanda dört
ayrı ünlü sesimiz için kullanılmıştır. Aşağıda ünlüler
konusu işlenirken ele alınacaktır.
‫ ه‬he = h
‫ ﻯ‬ye = y : Bu harf de Türkçe kelimelerde aynı zamanda iki
ünlü ses için kullanılmıştır. Biraz sonra görülecektir.

Bugünkü alfabemizdeki karşılıklarına göre Türkçenin ünsüz


seslerini karşılayan asıl harfler hangileridir?

Yardımcı İşaretler

Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız


harfler dışında, yardımcı işaretleri de vardı. Arapçada özellikle
Kur’an'da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri kısa ünlü
işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde
özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir:

1. ‫ ﹷ‬üstün,
2. ‫ ﹻ‬esre,
3. ‫ ﹹ‬ötrü.

Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri


için, ötrü ise o, ö, u, ü ünlüleri için kulanılmıştır.

Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: ‫ ﹱ‬. Türkçe


kelimelerde bu işaretin özellikle kimi ilk dönem metinlerinde
ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür: ‫دﺍﹰ‬
(-dan/-den) gibi.
Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:

1. ◌ۤ ‫ ـ‬med,

2. ‫ ﹽ‬şedde,

3. ‫ ﹿ‬cezm.

17 

Med Arapçada ünlü uzunluklarını göstermek için kullanılmış
bir işarettir. Türkçede kelimede ön ses olan a için ‫ ا‬elif üzerine
konulmuştur. Alfabeye katılan bu yeni işaret ‘medli elif’ diye
anılır: ‫ آ‬.

Şedde Arapçada kelime içinde yan yana gelen ve tek harf


olarak yazılan bir ünsüz sesi iki kez okutmak için kullanılmış bir
işarettir. Türkçe, kelimelerin yazımında bu işaret kullanılmamış,
harf iki kez yazılmıştır: ‫ ﺑﻠﻠﯽ‬belli gibi.

Harekesiz: Buna eski Cezm Arapçada bir ünsüz sesin harekesiz okunduğunu
gramerlerde ‘sakin’ adı
verilmiş, söz konusu
gösteren işarettir. Türkçe metinlerde de aynı amaçla, yani kapalı
işaret de ‘sükûn işareti’ hecelerde heceyi kapayan ünsüz ses işareti üzerine konmuştur.
diye adlandırılmıştır.

Türkçenin Ünlü ve Ünsüz Seslerinin Yazılışları

Yukarıda alfabe işaretlerini tanıtırken koyduğumuz küçük


açıklamalardan anlaşılmış olacağı gibi, Türkçenin sesleri için bu
alfabenin ancak belli işaretleri kullanılmıştır. Burada bu konu ele
alınacak, dilimizin seslerini göstermek için kullanılmış işaretlerle
ilgili tamamlayıcı açıklamalar verilecek ve bu alfabenin
Türkçenin seslerini karşılamakta ne derece elverişli olduğu
konusuna ışık tutulmaya çalışılacaktır.

Ünlülerin Yazılışı

Türkçenin ünlü seslerini yazıya geçirmekte bu alfabe çok yetersiz


kalmıştır. Bu yetersizlik aynı işaretin birden çok ses için
kullanılmış olmasından kaynaklanır.

Dilimizin sekiz ünlüsü için şu dört işaret kullanılmıştır: ‫ه و ﺍ‬


‫ی‬.

Bunlardan ‫ ﺍ‬ve ‫ ه‬a, e ünlülerini, ‫ ی‬ı, i ünlülerini, ‫ و‬ise o, ö, u,


ü ünlülerini göstermek içindir.
Türkçe kelimelerde bir ünlünün yazılışı kelimenin başında (ön
ses), içinde (iç ses) ve sonunda (son ses) oluşuna göre değişebilir.
Bunun yanında, ilk hecede ya da sonraki hecelerde bulunup
bulunmamasına göre de harfle belirtilip belirtilmemek gibi ikili
durumlar söz konusu olabilir. Bu durum başlangıçta Türkçe
ünlülerin yazılışı için açık ve kesin kurallar konmamasından ya da
zaman içinde bu türlü kurallar oluşmamasından kaynaklanmakta,

18 

bu da bu yazıyı yeni öğrenmeye başlayanlar için zorluklara yol
açmaktadır.
Aşağıda her ünlü için kullanılmış olan birden çok yazılış
biçimi örneklerle gösterilecektir. Ancak bunlar yine de son dönem
yazımı ile ilgili yaygınlık kazanmış biçimlerdir. Eski dönem
metinlerinde değişik yazılış biçimleri bulunur. İleride bunlara da
değinilecektir.
1. a ünlüsünün yazılışı. Kelime başında, içinde ve sonundaki
yazılışları bakımından kurallı değildir, çeşitlenmiştir:
Kelime başında ön ses olarak bu ünlü çoklukla ‫( آ‬medli elif)
ile yazılır:

‫ آت‬at, ‫ آی‬ay gibi.

Bununla birlikte metinlerde elifin yalın biçimiyle yazıldığı


örneklerle de karşılaşılır:

‫ اﻻﻯ‬alay, ‫ ات‬at gibi.

Kelime içinde iç ses olarak yazılması farklılıklar gösterir:

a. Kelime tek heceliyse ‫ ﺍ‬ile gösterilir:

‫ ﺑﺎل‬bal, ‫ دار‬dar gibi.

b. Kelime iki heceliyse ve her iki hecenin ünlüsü a ise:

1. Her iki hecede de ‫ ا‬ile yazılır:

‫ ﺑﺎﺗﺎق‬batak, ‫ ﻳﺎﺑﺎن‬yaban gibi,

2. Yalnızca ikinci hecedeki a sesi için bu işarete yer


verilir:

‫ ﺑﺘﺎق‬batak, sakal ‫ ﺻﻘﺎل‬gibi.

c. İki heceli kelimenin yalnızca ilk hecesinde a varsa yazılır:

‫ ﻃﺎﻧﻖ‬tanık gibi.

d. İkiden çok heceli kelimelerde ikinci hecedeki yazılışı üç


türlüdür:

19 

1. ‫ ﺍ‬kullanılır: ‫ ﻳﺎزﻣﺎدم‬yazmadım,

2. ‫ ﻪ ﻩ‬ile yazılır: ‫ ﻳﺎزﻣﻪدم‬,

3. İşaret kullanılmaz: ‫ ﻳﺎزﻣﺪم‬gibi.

Kelime sonunda ise iki ayrı işaretle yazılır:

a. ‫ ا‬ile: ‫ ﻳﺎرا‬yara, ‫ ﻗﻮﻻ‬kula,


b. ‫ ه‬ile: ‫ ﻳﺎرﻩ‬yara, ‫ ﺑﺎﺟﻪ‬baca, ‫ اوﻃﻪ‬oda gibi.

2. e ünlüsünün yazılışı. Belli bir kurala bağlı değildir.

Kelime başında ‫ ا‬ile yazılır. Bu yaygın kullanım yanında, daha


az olmak üzere, ‘hemzeli elif’ denilen işaretle de ( ‫) ﺃ‬
yazılmıştır: ‫ ات‬ve ‫ ﺃت‬et gibi. Harekeyle gösterildiğinde üzerine
konulan üstün için dikine bir çizgi değerindedir: ‫ اﹶ‬.

Kelime içindeki yazılışı da kurallı değildir:


a. İlk hecede harfle gösterilmez:

‫ ﻳﺮ‬yer, ‫ ﻛﻞ‬gel, ‫ ﻛﺲ‬kes gibi.

b. İkinci ve sonraki hecelerde kök ve gövde sesi olarak:


1. Gösterilmez:

‫ ﻛﻠﺒﻚ‬kelebek, ‫ اﺳﺘﺪی‬istedi, ‫ اﻟﺪی‬eledi gibi,

2. ‫ ﻪ ه‬ile yazılır:

‫ ﺑﺰﻩك‬bezek, ‫ دﻳﻟﻪدی‬diledi gibi.

Kelime sonunda her zaman ‫ ﻪ ه‬ile yazılır:

‫ ﺗﭙﻪ‬tepe ‫ ﻛﭽﻪ‬keçe gibi.

Bu ünlünün yapım ve çekim eklerindeki yazılışı daha


düzenlidir. Bunlar 2. Ünite’de tek tek ele alınacak, her ekin
yazılışı orada gösterilecektir.

20 

Bir öbek Türkçe kelimede bugünkü söyleyişe göre e olan
ses, i sesinin işareti ile, yani ‫ ﻴ ﻳ‬ile yazılmıştır:

‫دﳝﻚ‬ demek
‫اﻳﺮﻣﻚ‬ ermek
‫اﻳﻞ‬ el
‫اﻳﻠﭽﯽ‬ elçi
‫اﻳﺘﻤﻚ‬ etmek
‫اﻳﺮﺗﻪ‬erte
‫ﻛﻴﺠﻪ‬ gece
‫وﻳﺮﻣﻚ‬ vermek
Bu durum sesin değerindeki değişmelerle ilgilidir ve
Türkçenin tarihî ses bilgisi üzerindeki çalışmaların belli başlı
konularından biridir.
3. ı ve i ünlülerinin yazılışı. Türkçenin, ses değerleri farklı bu
iki ünlüsünü göstermekte de bu alfabe yetersiz kalmıştır.
Kelime başında iki ses arasında ayırım olmaksızın iki türlü
yazılmıştır:

a. ‫ ﺍ‬ile:

‫ ال‬il , ‫ اﺳﺴﺰ‬ıssız,‫ اﺻﺮﻣﻖ‬ısırmak, ‫ اﺻﻼق‬ıslak.

b. ‫ اﻳ‬ile:

‫ اﻳﻞ‬il, ‫ اﻳﺴﯽ‬ısı gibi.

Kelime içindeki yazılışı da düzensizdir.


İlk hecede:

a. Çoklukla ünsüz sesin harfi önünde ‫ ﻴ‬ile gösterilir:

‫ ﻗﲑ‬kır, ‫ ﻛﲑ‬kir gibi,

b. Harf işareti kullanılmaz:

‫ ﺑﺮ‬bir, ‫ ﻳﻞ‬yıl, ‫ ﴰﺪی‬şimdi, ‫ ﺻﭽﺮاﻣﻖ‬sıçramak gibi.

21 

İkinci ve sonraki hecelerde de aynı düzensizlik görülür:

a. ‫ ﻴ‬ile gösterilir:

‫ ﺳﻴﻠﻴﻚ‬silik, ‫ اﻳﻠﻴﻖ‬ılık gibi.

b. Harf işareti kullanılmaz:

‫ ﻛﻠﺮ‬gelir, ‫ آﱂ‬alım gibi.

Kelime sonunda ‫ ی‬ile yazılır: ‫ ﻛﺸﯽ‬kişi, ‫ ﻳﻜﻰ‬yeni, ‫ ﺑﺎﺷﯽ‬başı


gibi.

Bu iki ünlüyü karşılayan ye (‫')ی‬nin Türkçe ve alıntı


kelimelerde aynı zamanda ünsüz bir sesi karşılamasıyla ilgili
durum ve aruz vezninin uygulanması ile ilişkisi ileride
değerlendirilecektir.
4. Yuvarlak ünlülerin yazılışı. Türkçenin dört yuvarlak
ünlüsü (o, ö, u, ü) için Arap harfli eski Türk yazımında
başlangıçtan beri biri harf, diğeri hareke olmak üzere iki
işaret kullanılmıştır. Bunlardan harf olanı ‫ و‬vav, hareke
olanı ise ‫ ﹹ‬ötrüdür.

‫ ﻭ‬, aynen ı, i için kullanılan ‫ ی‬gibi, aynı zamanda hem alıntı


kelimelerde uzun ünlüler için, hem de üç dilde birden ünsüz v
sesi için kullanılmıştır. Bu durum bu seslerin tarihî gelişimini
ve geçirdikleri değişiklikleri izlemeyi imkânsız kılmıştır. Bu
yüzden denilebilir ki, Arap asıllı alfabenin Türkçe sesleri
karşılamak açısından en yetersiz kaldığı nokta budur.
Kelimelerdeki dört yuvarlak ünlü yerine kullanıldığında ‫’ﻭ‬ın
yazılışı belli bir düzene ve kurala bağlı değildir.

Kelime başındaki yuvarlak ünlüler çoklukla ‫ اﻭ‬gibi yazılır:

‫ اﻭﻕ‬ok, ‫ اﻭﻙ‬ön, ‫ اﻭﻥ‬un, ‫ اوزوم‬üzüm gibi.

Kelime içinde iç ses olarak yazılışı kararsızdır:

a. İlk hecede çoklukla ‫ ﻭ‬ile yazılır:

‫ ﻗﻮل‬kol, ‫ ﻛﻮﺯ‬göz, ‫ ﺑﻮز‬buz, ‫ ﻗﻮﺟﺎق‬kucak, ‫ ﻗﻮﻻق‬kulak,


‫ دوز‬düz gibi.

22 

Tek heceli kelimeler için bu yazılış hemen hemen
kurallıdır. Birden çok heceli kelimelerde ikinci ve
sonraki hecelerin de yuvarlak ünlü taşıması hâlinde, ilk
hecede yazılmayabilir:

‫ ﺑﻴﻮك‬büyük, ‫ ﺑﭽﻮق‬buçuk gibi.

b. Türkçe kelimelerin ikinci ve sonraki hecelerinde yalnız u,


ü bulunabilir, bunlar çoklukla ‫ ﻭ‬ile yazılır:

‫ ﻗﺎﺑﻮق‬kabuk, ‫ ﺑﻮﻳﻮن‬boyun, ‫ ﺑﻮﻳﻨﻮز‬boynuz, ‫ اوﺳﺘﻮن‬üstün gibi.

Kimi zaman yazılmadığı da olur:

‫ ﻳﺎوز‬yavuz, ‫ ﺑﻮﻟﺶ‬buluş gibi.

Kelime sonunda bu seslerin yazılışı oldukça düzensizdir.


Osmanlı Türkçesi döneminde yüzyıllara göre farklılık
gösterdiği gibi, aynı yüzyılda yazılmış bir metnin içinde
de farklı yazılışlarla karşılaşılır. Çoklukla ‫ ﻭ‬ile gösterilir:

‫ ﻗﻮﻳﻮ‬koyu,‫ ﻗﻮﻳﻮ‬kuyu, ‫ ﻗﻮﻃﻮ‬kutu gibi.

Bununla birlikte aynı kelimelerde bu sesler ‫ ی‬ile


yazılmış olarak da görülür:

‫ ﻗﻮﻃﯽ ﻗﻮﻳﯽ‬.

Her ünlü ses için harf kullanmak suretiyle şu kelimeleri yazınız:


al, kal, kalın, kardeş, arslan, alık, el, gel, dile, ince, yıldız, ışık,
ılıca, sırık, bil, sil, it, dit, titre, koy, göz, bul, tut, süs, güneş,
gümüş.

Ünsüzlerin yazılışı: Türkçenin ünsüz seslerinin bu alfabenin


hangi harfleriyle karşılandığını yukarıda görmüştük. Burada, Arap
dilinin farklı ünsüz seslerinin değerlerini yansıtan kimi işaretlerin
Türkçe kelimelerin yazımında kullanılmış olanlarına ve
kullanılma sebeplerine kısaca değinilecektir.
Önce şu önemli noktanın altını çizelim: Bu harflerin Türkçe
kelimelerde kullanılmış olmasının bunların gerçek ses
değerlerinin Türkçeye geçmiş olmasıyla ilgisi yoktur.

23 

Örneklerden de anlaşılacağı gibi, bu harfler aslında Türkçe
kelimelerde ünlülerin kalınlık-incelik değerlerini gösteren
Sıra: Türkçede yalın ve işaretler olarak kullanılmıştır; başka bir deyişle sıra belirleyici
eklerle genişlemiş
kelimelerde bütün hece
harflerdir. Aslında bunlar söyleniş özellikleri bakımından
ünlülerinin kalın ya da Arapçada bir öbek oluştururlar ve söylenişleri sırasında dil
ince olmasıyla ortaya damağa doğru yükseldiğinden müsta’liye harfleri (=yükseltilmiş
çıkan ayırımdır.
harfler) adını alırlar: ‫ ق غ ظ ط ض ص خ‬.

İki damak sesini karşılayan ‫ ﻕ‬ve ‫ ك‬Türkçe kelimelerde,


özellikle de birçok ekin yazılışında yer aldığı için ünlü değerlerini
belirlemek açısından çok önemli harflerdir. İşte aralarında bu iki
işaretin de bulunduğu yukarıdaki öbekte yer alan ‫ ﺹ‬ve ‫ ﻃ‬da aynı
amaçla, kalın sıradan kelimelerde Türkçenin s ve t sesleri için
kullanılmışlardır. Böylece ‫ س‬ince sırayı, ‫ ﺹ‬kalın sırayı; ‫ ﺕ‬ince
sırayı, ‫ ﻃ‬kalın sırayı belirler. Türkçe kelimelerin doğru okunması
için yarar sağlayan bu kullanım ne yazık ki ‫ ﻕ‬ve ‫ ﻙ‬gibi kurallaşıp
yaygınlık kazanamamış, belli örneklerle sınırlı kalmıştır:

‫ ﺻﺎچ‬saç, ‫ ﺻﻮ‬su, ‫ ﺻﻴﺠﺎق‬sıcak, ‫ ﺻﻮوق‬soğuk, ‫ اﺻﻼق‬ıslak, ‫ ﺻﺎغ‬sağ,


‫ ﺑﺎﺻﻤﻖ‬basmak, ‫ ﻃﺎت‬tat, ‫ ﻃﺎوق‬tavuk, ‫ ﻃﺶ‬taş, ‫ ﻃﻮﻳﻨﺎق‬toynak ‫ﻗﻨﺎط‬
kanat gibi.

‫ د‬harfinin de yanındaki ünlünün niteliğini tanıtmaya elverişli


olmaması yüzünden, ‫ ط‬kimi zaman kalın ünlüye işaret olmak
üzere ‫ ﺩ‬yerine de kullanılmıştır:

‫ دﻳﺶ‬ve ‫ ﻃﻴﺶ‬dış, ‫ دوداق‬ve ‫ ﻃﻮداق‬dudak, ‫ دوﻏﺮﻭ‬ve ‫ ﻃﻮﻏﺮو‬doğru


gibi.

İşte ‫' ﻃ‬nın hem ‫ ﺕ‬hem de ‫ ﺩ‬yerine kullanılması yüzünden


birçok kelimede bu harfin gerçekte hangi sesi gösterdiği
konusunda ortaya bir değerlendirme sorunu çıkmıştır. Türkçede
ses değişmeleri arasında önemli bir yeri olan t'den d'ye geçiş,
metinlerdeki bu tür örneklere dayandırıldığından, henüz
çözülmemiş bir problem olarak dilcilerin önünde durmaktadır. Bu
konu 2. Ünite'de yeniden ele alınacak, ayrıntılı bir değerlendirme
yapılacaktır.

Aynı öbekte yer alan ‫ ظ‬da aynı amaçla, yani kelimede kalın
ünlüyü tanıtmak için kullanılmış bir harftir, ancak örnekleri çok
sınırlıdır: ‫ ﻗﺎظ‬kaz gibi.

24 

Ünsüz sesler ve onları tanıtan harflerle ilgili bu bilgiler, ünlü
ses işaretleri ile birlikte, Türkçe kelimeleri okuyabilmek ve doğru
yazabilmek için bilinmesi gerekli ön bilgiler sayılır.

Aşağıda Türkçenin bütün ünlü ve ünsüzlerinin içinde yer aldığı


bir öbek kelime verilmiştir. Bunları işlenen konuların
uygulaması olmak üzere yazmaya çalışınız.
abla, ayva, batak, bağ, patlak, pırpır, tarla, taş, ileri, taşı, cırlak,
cırtlak, çocuk, çalış, çık, dışarı, dağ, zıpır, sis, süs, sağlam, saç,
sığır, katık, fısıl fısıl, efe, of, öğren, eksilt, kişi, keşkek, emek,
emmek, um, un, in, bin, ne, var, ver, vur, ev, davar, izle, iste,
işle, ye, yaş, arı, kuru, deri, begüm.

Osmanlı Alfabesi Üzerine Kısa Değerlendirme

Osmanlı alfabesinin kaynağı Arap alfabesidir. Farslar tarafından


tek noktalı üç harfinin ikişer nokta eklenerek üç noktalı harfler
biçimine sokulmasıyla genişletilmiş olan bu alfabe bize o yoldan
gelmiştir. Başlangıçta Türkçe için gerekli olanların seçilip
alınması ve yapılacak eklemelerle geliştirilmesi o günün
şartlarında mümkün olmamıştır. Bu alfabe, yukarıda gördüğümüz
gibi, Türkçenin ünsüzlerini karşılayacak işaretler bakımından
yeterli olmuş, ancak ünlü sistemini yansıtabilme imkânları
açısından son derecede yetersiz kalmıştır. Özellikle kalın-ince,
düz-yuvarlak denklikleriyle Türkçenin ahenkli ses düzenini kuran,
Şekil başka dillere göre çok sayıdaki ünlülerini aktarabilmek bu
alfabeyle hiçbir dönemde söz konusu olamamıştır. Yukarıda
’de yayınlanmış değindiğimiz gibi, zaman içinde Arapçanın farklı sesleriyle ilgili
Bizim Kırâ’at adlı ilkokul
2. sınıf okuma kitabının işaretlerini de kullanarak yapılmak istenen düzenlemeler de
kapak sayfası. verimsiz kalmış, Türkçenin ses düzeninin tarihî gelişim
sürecindeki durumunu yansıtmaya yarayacak sistemli bir yapıya
dönüşememiştir. Öte yandan Arapça ve Farsçadan alınma
kelimelerin Türkçeleşme süreçleri, değişimler zamanında büyük
ölçüde yazılışa aktarılamadığı için, izlenemez durumda kalmış,
daha sonra ele alacağımız bu mesele Osmanlı Türkçesinin bir
karma dil görüntüsü kazanmasına yol açmıştır. Bununla birlikte
bu durum arınma döneminde oldukça yararlı olmuş ve günlük dile
inip de halklılaşamamış, üst seviyedeki edebiyat dilinde yabansı
kalmış kelimeler ile gramer biçimleri kendiliğinden ve kolayca
tasfiye edilmiştir. Yabancı asıllı kelimelerin yabansı yönleri ile
bunların Türkçeleşme sürecinde geçirdikleri başlıca değişmeler 2.
Ünite'de ele alınacaktır.

25 

YAZI TÜRLERİ
Bugünkü Latin asıllı alfabenin kabulüne kadar yüzyıllarca
kullanılmış olan yazı, Arap alfabesine dayanır. Araplar, İranlılar
ve Türkler tarafından kullanılmış olan bu alfabeyle yazılan yazı,
tarih içinde işlenmiş, geliştirilmiş ve çeşitlenerek çok sayıda yazı
türü ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında en eskisi özellikle Kur’an
yazmakta en çok kullanılmış bir yazı türü olan nesihtir. Bu yazı
ayrıca, dinî kitaplar başta olmak üzere, her türlü kitabın
yazılmasında ve çoğaltılmasında XVII. yüzyıla kadar Türkler
tarafından tercih edilen bir yazı türü olmuştur. Çoklukla yardımcı
yazı işaretlerinin kullanıldığı bu yazının harfleri düzgün, açık
seçik, dolayısıyla okunaklıdır. Türklerde bu yazının ilk büyük
ustası Şeyh Hamdullah, ikincisi ise Hafız Osman'dır. Matbaanın
kullanılmaya başlamasından sonra dizgi için hazırlanan harf
kalıpları bu yazının ustaları tarafından yazılmış harflere dayanır.

Şekil

XV. Yüzyıl şairlerinden


Ahmed-i Dâ’î
Divanı’ndan nesih yazı
örneği.

Çok kullanılmış bir yazı türü de sülüstür. Nesihe çok benzer;


ancak harfleri daha büyük ve çizgileri kalındır. Harflerin başları,
gözleri, ağızları ve dişleri daha belirgin ve gelişmiş bir biçim
kazanmış, daha derli toplu bir görünüşe bürünmüştür. Nesih gibi
harekeli olan bu yazıda harekeler daha açıktır ve özgürce
çizilmiştir. Düz bir hat oluşturacak biçimde yazıldığı gibi, daha
Şekil 1,6 çok yazanın zevkine ve estetik ilhamına göre yazıya türlü biçimler
verilir. İstiflenen yazıda kalan boşluklar birtakım şekillerle
Cumhuriyetin ilk doldurulur. Bu yazının da en ünlü ustaları Şeyh Hamdullah ve
yıllarında yayımlanmış
Hafız Osman'dır. Levhalarda ve bilhassa kitap ve son dönem
Yeni Kitâb adlı derginin
kapağından sülüs yazı
dergi kapaklarında çok kullanılmıştır. Aşağıda bu yazının bir
örneği. örneği verilmiştir.

26 

Şekil

Târîh-i Edebiyât-ı
Osmâniyye adlı kitabın
kapağından sülüs yazı
örneği

Eskilik bakımından üçüncü yazı taliktir. Bu yazının başlıca


özelliği harflerin eğik yazılması, kuyruk kısımlarının
uzatılmasıdır. Aslında sülüsten geliştirilmiştir. Bu yazı türü de
Osmanlılar döneminde Türkler tarafından işlenip yeni bir
güzelliğe büründürülmüş, özellikle Yesarî-zâde elinde estetik
yönden en olgun seviyeye çıkarılmıştır. Osmanlı taliki İran
talikinden çarpıcı biçimde farklıdır, bu yüzden İranlılar Türk
talikine nestalik adını vermişlerdir. Kitap yazmakta da
kullanılmış olan bu yazıda hareke kullanılmazdı.

Şekil

XVIII. yüzyıl şairi Osman


Sürurî’nin Divan’ından
talik yazı örneği.

Bu üç yazı yanında söz etmemiz gereken bir yazı türü de


oldukça geç bir tarihte ortaya çıkmış, rık’a adı verilen türdür.
Zamandan tasarruf ihtiyacından doğmuş, günlük işlerde
kullanılan, çabuk yazmaya elverişli bir yazı idi. Bu yazıda, daha
önce kısaca değindiğimiz gibi, şekillerin ayrıntıları yok edilmiş;
sülüs yazıdaki eliflerin ucunda bulunan saçaklar (zülfeler)
düşmüş, gözlü harflerin gözleri kapatılmış, dişli harflerin dişleri
düzlenmiş, iki noktalar çizgiye, üç noktalan ters v'ye
dönüştürülmüş, eğri çizgiler düzleşmiş, ya da şın ve nun'da oldu
gibi, kırılarak köşeli duruma getirilmiştir. Bu yazıyı kullanan,
sanat kaygısı gütmezdi, amacı hızla ve bir an önce yazacağını
kâğıda dökmekti. Bununla birlikte bu yazının da güzeli ve güzel
yazanları vardı. Tanzimat dönemi paşalarından Âlî Paşa ve Fuat
Paşa'nın yazdıkları rık’anın çok güzel olduğu ve bu yazıya yeni
bir üslup kazandıran hattat İzzet Efendi'nin onların yazılarını
inceledikten sonra gerekli gördüğü ekleme ve düzeltmelerle bu
yeni üslubu geliştirdiği söylenir. Osmanlıların resmî yazısıydı.
Günlük yazışmalarda ve haberleşmelerde kullanılmış, her okur
yazarın öğrendiği ve kullandığı bir yazı türü olmuştur. Özensiz,
çabuk yazılmış olanını okumak oldukça güçtür. Rık’a yazısının iri

27 

ve büyük yazılan türleri yoktur. Bununla birlikte, aşağıda güzel
bir örneğini göreceğiniz gibi, kitap başlıklarında ve ilanlarda,
biçimce herhangi bir değişiklik göstermeyen, yalnızca boyutça
büyütülmüş olarak kullanılmıştır.

Şekil

Bizim Kırâ’at'ten rık’a


örneği.

28 

Özet

Osmanlı Türkçesinin Türkçenin hangi tarihî dönemi olduğunu


açıklayabilmek.
Osmanlı Türkçesi XIII. yüzyıldan sonra Anadolu'da gelişmeye
başlayan bir yazı dilinin ikinci dönemine verilen addır. Bu dönem
tarih olarak XVI-XX. yüzyılları içine alır. “Eski Osmanlıca”,
“Eski Türkye Türkçesi”, “Eski Anadolu Türkçesi” gibi adlar
verilmiş olan önceki dönem bu yazı dilinin emekleme ve gelişme
dönemidir. Bir yandan devlet dili, öte yandan ise edebiyat dili
olarak bu yüzyıllarda büyük bir gelişme göstermiş, çok zengin
anlatım imkânları kazanmış olan bu dil iki Doğu dilinden, Arapça
ve Farsçadan çok miktarda kelime, ayrıca gramer şekilleri almış,
karma bir dil görüntüsüne bürünmüştür. Ancak bu görüntü dilin
üst seviyede kullanımıyla ilgilidir. Okumuş, kültürlü, sanatsever
bir sınıfın edebiyat dili olarak geliştirdiği bu üst seviyeli dil,
aslında hiçbir zaman konuşma dili yerine geçmemiştir. Bu
yüzyıllarda da önceki dönemde olduğu gibi, Oğuz boylarının
konuşma diline dayanan bir halk dili ve edebiyatı var olmuş,
ancak bu dil de kendi yatağında gelişip değişerek sokak diline
göre farklılaşan bir şehirli diline dönüşmüştür. İşte Osmanlı
Türkçesi denildiği zaman anlaşılması gereken bu iki seviyede var
olmuş ve gelişmiş olan dildir.

Yazı ve yazım arasındaki ilişki ve farkı ayırt ederek, Osmanlı


Türkçesi yazımıyla ilgili ön bilgileri sıralayabilmek.
Yazı bir dilin alfabesini oluşturan harflerle yardımcı kimi
işaretleri de kullanarak bilgi, düşünce ve duyguları anlatmanın
aracıdır, bir işaretler sistemidir. Bu işaretler dilin konuşma
seslerini ortalama değerlerle aktarır. Zengin ses çeşitlerini
göstermekte hiçbir zaman yeterli olamaz. Bunun yanında dilde
zaman içinde meydana gelen ses değişmelerini aktarmak
bakımından da yetersiz kalır; çünkü alfabeler gerektikçe
değişikliğe uğratılamaz, tek şekilliliğe eğilimlidir. Yazım ise,
alfabenin uygulamasıdır. Bir dilin değişik ses örgülerinden oluşan
birimlerinin sabitleşmiş biçimlerini aktarmaya yarar. Bu aktarma
işlemi yapılırken ortak ve gelenekleşmiş biçimler kullanılır.
Birtakım yardımcı şekillerle de desteklenen bu uygulama
anlatılmak istenenin doğru olarak algılanmasını sağlamak amacını
güder.

29 

Osmanlı Türkçesi alfabesini, bu alfabenin harflerinin yazıdaki
biçimlerini tanıyabilmek.
Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap asıllı bir alfabe olup İranlıların
yaptığı birkaç katkıyla şekillenmiş ve Türkler tarafından bu
şekliyle kabul edilmiş bir alfabedir. Bu alfabenin harfleri yazıda
biçim değiştirir. Türkçeye uygulanmasında özellikle ünlü seslerin
karşılanması açısından yetersiz kalmış, Türkçe kelimelerin
yazılışında uyulan belli kurallar bulunmadığından farklı yazılış
biçimleri söz konusu olmuştur. Bu ünitede verilen bilgiler daha
çok Türkçenin seslerini karşılama açısından alfabenin
değerlendirilmesine dayanmaktadır.

Başlıca yazı türlerini görerek, Türkçe yalın kelimeleri yazabilmek


ve okuyabilmek.
Arap harfleri ile yazılan yazı zaman içinde geliştirilmiş, işlenmiş
ve birçok yazı türü ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı süsleme
amaçlı olarak geliştirilmiştir. Başta Kur’an metni olmak üzere
daha çok dinî kitapların yazılmasında kullanılan yazı nesih adıyla
anılan yazı türüdür. Hareke denilen yardımcı işaretlerin de
kullanıldığı bu yazı doğru ve kolay okumayı amaç edinmiştir.
Türkler tarafından da yazma kitaplarda en çok bu yazı
kullanılmıştır. Bu yazının boyutça büyüğüne sülüs denir. Daha
çok camilerde, türbelerde, kitabelerde ve levhalarda, basma kitap
kapaklarında, gazete başlıklarında vb. yerlerde kullanılmış süslü
bir yazıdır. Çok kullanılan bir yazı türü de taliktir. Bu da kitap
yazmakta nesih kadar kullanılmış, ayrıca sanat amaçlı olarak en
çok taş üzerine yazılan kitabelerde uygulanmıştır. Oldukça geç bir
dönemde geliştirilmiş olan bir yazı türü de rık’adır. Günlük
yazışmalarda çabuk yazmaya elverişli bir yazı olarak
geliştirilmiştir.

30 

Kendimizi Sınayalım

1. Bir dilin başka bir dilden aldığı kelimeyi kendi ses düzenine
benzetmesine ne ad verilir?
a. Türkçeleştirme
b. Benzeştirme
c. Farklılaştırma
d. Sadeleştirme
e. Halklılaştırma

2. Aşağıdaki harflerden hangisi aynı zamanda ünlü yerine de


kullanılır?
a. ‫ن‬
b. ‫و‬
c. ‫ز‬
d. ‫ت‬
e. ‫ر‬

3. Aşağıdakilerin hangisinde ünlü yerine kullanılan harf yoktur?


a. ‫و ج‬
b. ‫ا ل‬
c. ‫ه م‬
d. ‫ك ق‬
e. ‫ی ر‬

4. Anlamlı birer kelime olarak da okunabilecek olan aşağıdaki


Türkçe tek heceli kelimelerin hangisinde ünlü için harf
kullanılmamıştır?
a. ‫ﻛﭻ‬
b. ‫ﺑﻴﻞ‬
c. ‫ﻗﻮل‬
d. ‫ﻳﺎش‬
e. ‫دﻩ‬

31 

5. Aşağıdaki harflerden hangisi Türkçe kelimelerin yazılışında
kullanılmaz?
a. ‫س‬
b. ‫ط‬
c. ‫ذ‬
d. ‫ص‬
e. ‫ز‬

6. Aşağıdaki harflerden hangisi şekilce benzerlik yönünden bir


öbek içinde yer almaz?
a. ‫چ‬
b. ‫ض‬
c. ‫ث‬
d. ‫ش‬
e. ‫ﻙ‬

7. Aşağıdaki harf birleşmelerinden hangisinin yazımı birleşme


bakımından yanlıştır?
a. ‫ﺏﺍ‬
b. ‫ات‬
c. ‫ﺟﻮ‬
d. ‫ﻳﯽ‬
e. ‫ﺗﻦ‬

8. Aşağıdakilerden hangisi, Arapçaya özgü bir sesi karşılayan


harf olduğu hâlde kimi Türkçe kelimelerde de kullanılır?
a. ‫د‬
b. ‫س‬
c. ‫ﻁ‬
d. ‫ت‬
e. ‫ل‬

32 

9. Aşağıdakilerden hangisi günlük hayatta kullanılan bir yazı
türünün adıdır?
a. Talik
b. Nesih
c. Reyhani
d. Rık’a
e. Sülüs

Aşağıdaki yardımcı işaretlerden hangisi bir harfin iki kez


okunmasını sağlar?
a. ‫ﹱ‬
b. ‫ﹹ‬
c. ‫ﹽ‬
d. ‫ﹿ‬
e. ‫ﹻ‬

33 

Okuma Parçası

ŞERMİN’İN ELİFBÂSI
- Elifbânı oku cicim.
- Elif, be, pe, te, se, cim, çim,
Ha, hı, dal, zel, sin . . . yok, zel, rı, Ze, je, sin, şın, sat, dat, tı, zı,
Ayın, gayın, fe, kaf, kef, lâm,
Yok, lâ; bir de gef var.
Bir de üç noktalı kef var.
- Hangi harfler kalındırlar?
- Ha, hı, sat, dat, tı, zı, ayın,
Gayın. - Peki, bir de kaf var.
En kalını ayın, gayın.
- Hangileri bitişmiyor
Kendinden sonrakine?
- Hoca yedi harf var, diyor:
Elif, dal, zel, rı, ze … yine.
Ben yoruldum artık!
- Peki yalnız söyle: hemze nedir?
- Hemze … hemze… Evet, o bir
Küçük ayın başıdır ki
E okunur, i okunur.
Ba’zan eliflere konur.
- Harf-i imlâ hangileri?
- Bilmiyorum!
- Yok, bilirsin.
- Elif, vav, he, ye değil mi?
Artık, nine, bana izin.
- Peki, yavrum, haydi oyna;
Koca bir âferin sana!
Tevfik Fikret

34 

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı

1. e Yanıtınız doğru değilse, “Halk Dili” başlıklı kısmı yeniden


okuyunuz.
2. b Yanıtınız doğru değilse, “Ünlülerin Yazılışı” konusunu
yeniden okuyunuz.
3. d Yanıtınız doğru değilse, “Ünlülerin Yazılışı” konusunu
yeniden okuyunuz.
4. a Yanıtınız doğru değilse, “Ünlülerin Yazılışı” konusunu
yeniden okuyunuz.
5. c Yanıtınız doğru değilse, “Osmanlı Alfabesi İşaretlerinin
Latin Alfabesindeki Karşılıkları” başlıklı kısmı yeniden
okuyunuz.
6. e Yanıtınız doğru değilse, “Harflerde Şekilce Benzerlikler”
başlıklı kısmı yeniden okuyunuz.
7. a Yanıtınız doğru değilse, “Harflerin Bitişme Biçimleri”
başlıklı kısmı yeniden okuyunuz.
8. c Yanıtınız doğru değilse, “Osmanlı Alfabesi İşaretlerinin
Latin Alfabesindeki Karşılıkları” başlıklı kısmı yeniden
okuyunuz.
9. d Yanıtınız doğru değilse, “Yazı Türleri” konusunu yeniden
okuyunuz.
c Yanıtınız doğru değilse, “Yardımcı İşaretler” başlıklı kısmı
yeniden okuyunuz.

35 

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1
Yazdıklarınız, yan yana getirdiğiniz harfler bakımından farklı,
ancak ilk harfinin bitişmeyen harflerden biri olması açısından
aşağıdaki örneklere benzer olmalıydı:

‫ زث‬, ‫ ژج‬, ‫ دچ‬, ‫ ذد‬, ‫ اذ‬, ‫ ار‬, ‫ زژ‬, ‫ دس‬, ‫ وش‬, ‫ رص‬, ‫ ذض‬, ‫ رط‬, ‫ اظ‬, ‫وع‬
, ‫ اغ‬, ‫ دف‬, ‫ ژق‬, ‫ دك‬, ‫ ذل‬, ‫ ام‬, ‫ ون‬, ‫ دو‬, ‫ رﻩ‬, ‫ ای‬.

Sıra Sizde 2
Yazdığınız on kelime arasında şu örnekler yer alabilirdi:

‫ ﭘﻨﺰ‬, ‫ ﻧﱰ‬, ‫ ﭼﻨﺾ‬, ‫ ﺣﺒﺾ‬, ‫ ﺧﻨﺺ‬, ‫ ﻋﺒﺖ‬, ‫ ﻋﺘﺚ‬, ‫ ﻏﻨﺐ‬, ‫ ﻗﻔﻂ‬, ‫ ﻓﻔﻆ‬.

Sıra Sizde 3
Bugünkü alfabemizde Türkçenin ünsüz sesleri için 21 harf
bulunmaktadır. Osmanlı alfabesinde bu ünsüz sesleri karşılayan
asıl harfler olarak şu harflerin seçilmesi gerekirdi:

‫ز ی و ت ش س ر پ ن م ل ك ق ژهكغ ف د چ ج ب‬

Sıra Sizde 4
Verilen kelimeleri her ünlü harf için harf kullanmak suretiyle
aşağıda olduğu gibi yazmış olmalıydınız:

‫ آل‬, ‫ ﻗﺎل‬, ‫ ﻗﺎﻟﲔ‬, ‫ ﻗﺎردﻩﺵ‬, ‫ آرﺳﻼن‬, ‫ آﻟﻴﻖ‬, ‫ ال‬, ‫ ﻛﻞ‬, ‫ دﻳﻠﻪ‬, ‫ اﻳﻨﺠﻪ‬, ‫ ﻳﻴﻠﺪﻳﺰ‬,
‫اﻳﺸﻴﻖ‬, ‫اﻳﻠﻴﺠﻪ‬ , ‫ ﺻﲑﻳﻖ‬, ‫ ﺑﻴﻞ‬, ‫ اﻳﺖ‬, ‫ دﻳﺖ‬, ‫ ﺗﻴﱰﻩ‬, ‫ ﻗﻮی‬, ‫ﻛﻮز‬, ‫ ﺑﻮل‬, ‫ ﺗﻮت‬,
‫ﺳﻮس‬, ‫ﻛﻮﻧﻪﺵ‬, ‫ ﻛﻮﻣﻮش‬.

İleride okuyacağınız metinlerde bu kelimelerden en az üçünün


farklı biçimde yazılmış olduğunu göreceksiniz: ‫ﻛﻤﻮش ﻛﻮﻧﺶ ﻗﺎردش‬
ya da ‫ ﻛﻮﻣﺶ‬. Bu durumun sebebi, gördüğümüz gibi, Türkçe
kelimelerde ünlülerin yazılmasında belirli bir düzenin
bulunmamasıdır.

36 

Sıra Sizde 5
Türkçe kelimelerde ünlü ve ünsüzlerin kullanımıyla ilgili
öğrendiklerinize göre, verilen kelimeleri aşağıdaki gibi yazmış
olmanız gerekiyordu. Cevap anahtarını incelediğinizde çok sayıda
kelimenin iki türlü yazılmış olduğunu göreceksiniz. Bunun sebebi
hem ünsüz, hem de ünlü sesler için farklı harflerin kullanılabilir
olmasıdır. Bu da eski yazımdaki tutarsızlık ve düzensizliğin
göstergesidir.

‫ آﺑﻼ‬, ‫ آﻳﻮا‬, ‫ ﺑﺎﺗﺎق‬ya da ‫ ﺑﺘﺎق‬, ‫ ﺑﺎغ‬, ‫ ﭘﺎﺗﻼق‬, ‫ ﭘﲑﭘﲑ‬, ‫ ﺗﺎرﻻ‬ya da ‫ ﺗﺎرﻟﻪ‬,


‫ﻃﺎش‬, ‫ اﻳﻠﺮی‬ya da ‫ اﻳﻠﺮو‬, ‫ ﻃﺎﺷﯽ‬, ‫ ﺟﲑﻻق‬, ‫ ﺟﲑﺗﻼق‬, ‫ ﭼﻮﺟﻮق‬ya da
‫ﭼﻮﺟﻖ‬, ‫ ﭼﺎﻟﺶ‬, ‫ ﭼﻴﻖ‬, ‫ دﻳﺸﺎری‬ya da ‫ ﻃﻴﺸﺎری‬, ‫ داغ‬ya da ‫ ﻃﺎغ‬, ‫ زﻳﭙﲑ‬,
‫ﺳﻴﺲ‬, ‫ ﺳﻮس‬, ‫ ﺻﺎﻏﻼم‬, ‫ ﺳﺎچ‬ya da ‫ ﺻﺎچ‬, ‫ ﺻﻴﻐﲑ‬, ‫ ﻗﺎﺗﻴﻖ‬, ‫ ﻓﻴﺼﻴﻞ ﻓﻴﺼﻴﻞ‬, ‫اﻓﻪ‬
, ‫ اوف‬, ‫ اوﻛﺮن‬, ‫ اﻛﺴﻴﻠﺖ‬, ‫ ﻛﻴﺸﯽ‬ya da ‫ﻛﺸﯽ‬, ‫ﻛﺸﻜﻚ‬, ‫ اﻣﻚ‬, ‫ اﳑﻚ‬, ‫ اوم‬,
‫اون‬, ‫ اﻳﻦ‬, ‫ ﺑﲔ‬, ‫ ﻧﻪ‬, ‫ وار‬, ‫ وﻳﺮ‬, ‫ وور‬ya da ‫ اور‬, ‫ او‬ya da ‫ ﺃو‬, ‫ داوار‬ya da
‫ ﻃﻮار‬, ‫ اﻳﺰﻟﻪ‬, ‫ اﻳﺴﺘﻪ‬, ‫ اﻳﺸﻠﻪ‬, ‫ ﻳﯽ‬ya da ‫ ﻳﻪ‬, ‫ ﻳﺎش‬, ‫ آری‬, ‫ ﻗﻮرو‬ya da ‫ ﻗﻮری‬,
‫ دری‬, ‫ ﺑﻜﻮم‬.

Yararlanılan Kaynaklar

Deny, J. (). Grammaire de la Langue Turque, Dialecte


Osmanli. Paris.
Elöve, A. U. (). Türk Dili Grameri. İstanbul.
Meninski, F. à M. (). Grammatica Turcica, (Tıpkıbasım),
İstanbul, Simurg Yayıncılık.
Tevfik Fikret. Şermin. İstanbul: Karanfil Yayınevi.
Timurtaş, F. K. (). Osmanlı Türkçesi Grameri. İstanbul:
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Viguier, M. (). Elements de La Langue Turque.
Constantinople.

37 

OSMANLI TÜRKÇES‹NE G‹R‹fi

2
Amaçlar›m›z
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

• Osmanlı Türkçesi alfabesindeki ünlü ve ünsüz harflerinin ses değerle-


rini tanıyacak,
• Arapça ve Farsçaya özgü sesleri gösteren harflerle ortak sesleri karşıla-
yan harfleri ayırabilecek,
• Ünlü ve ünsüz sesler için kullanılmış olan birden çok işaretin ses nite-
liklerini değerlendirebileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
• Ünlülerde Nitelik
• Ünlülerde Nicelik
• Ortalama Uzunluk
• Boğumlanma
• Ünsüzlerde Ton
• Ses Değerlerinde Halklılaşma

‹çerik Haritas›
• GİRİŞ
• TÜRKÇENİN ÜNLÜ SESLERİ
• ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINMA KELİMELERDE ÜNLÜLER
• TÜRKÇENİN ÜNSÜZ SESLERİ
• ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINMA KELİMELERDE ÜNSÜZLER

38
Alfabe ‹flaretlerinin
Ses De¤erleri

G‹R‹fi
Birinci ünitede Osmanlı Türkçesi döneminde kullanılan alfabeyi tanı-
mış, bu alfabedeki ses işaretlerinin (harflerin) bugünkü Latin asıllı al-
fabemizdeki karşılıklarını görmüş, Türkçenin ünlü ve ünsüz seslerinin
karşılanmasında bu alfabenin hangi işaretlerinin kullanıldığını gözden
geçirmiş, yeterliliği-yetersizliği üzerine değerlendirmede bulunmuştuk.
Bu ünitede ağırlıklı olarak bu dönemde dilimize girmiş çok sayıdaki ke-
limenin kaynak dilleri olan Arapça ve Farsçanın sesleri, bu seslerin ya-
zıya yansıtılmasında kullanılan işaretler, bunların Türkçe söyleyiş açı-
sından ses değerleri üzerinde duracağız.

TÜRKÇEN‹N ÜNLÜ SESLER‹


Ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundan geçerken ses yolunda bir
daralma ve kapanma olmaksızın alt çenenin, dilin ve dudakların aldığı
şekillere göre özellik kazanan seslerdir. Türkçemiz ünlü varlığı bakımın-
dan zengin bir dil olup, kendisine ahenk bakımından çok çarpıcı bir özel-
lik kazandıran uyumları bu zengin ünlüleri üzerine kuruludur. Yabancı
dillerin ünlülerini tanımadan önce dilimizin bu ünlülerini ve özellikleri-
ne göre sınıflandırılmasını hatırlamak, karşılaştırma yapabilmek açısın-
dan yararlı olacaktır.

Türkçenin bütün heceleri bir ünlüyle kurulur. Bu hece kurucu ünlüle-


rin sayısı 8'dir:
a e ı i o ö u ü

39
Niteliklerine Göre Ünlüler

Ünlülerimiz nitelik değerleri bakımından üç öbekte toplanır:


1. Dilin geriye çekilmiş ve ileri sürülmüş olmasına göre
çıkan ünlüler. Bu durum ünlülerin kalınlık-incelik
niteliklerini belirler. Geriye çekilmiş durumda çıkan
ünlüler kalın, ileri sürülmüş durumda çıkan ünlülerse ince
ünlülerdir:
a ı o u kalın, e i ö ü ince.
2. Dudakların düz ve yuvarlak durumuna göre çıkan ünlüler.
Bu durum da ünlülerin düzlük-yuvarlaklık niteliklerini
belirler. Dudakların düz ve yayvan bulunduğu durumda
çıkan ünlüler düz, yuvarlak ve büzülmüş durumunda
çıkanlarsa yuvarlak ünlülerdir:
a e ı i düz, o ö u ü yuvarlak.
3. Alt çenenin aşağı düşürülmesi ve yukarı çekilmesi ağız
boşluğunu genişletir ve daraltır. İşte bu iki duruma göre de
ünlüler genişlik-darlık özelliklerini kazanır:
a e o ö geniş, ı i u ü dar.
İşte ünlülerimizin ses yolundaki bu üç oluşum biçimi her ünlüye
üç ayrı özellik kazandırır, bu özellikler de kelime içinde hecelerin
sıralanmasında belli düzenleri meydana getirir.

Ünlülerde Nicelik

Ünlüler bir de nicelik bakımından taşıdıkları özelliklerine göre


çeşitlenir. Nicelik bir ünlünün duyulurluk süresiyle ilgili bir
özelliktir. Buna göre kısa, ortalama uzunlukta, ya da uzun
Ortalama uzunluk: Ne ünlülerden söz ederiz. Türkçemizin bütün ünlüleri ortalama
kısa, ne de uzun olan,
ikisi arasındaki olağan
uzunlukta ünlülerdir. Ne var ki Osmanlı Türkçesi döneminde
ve orta değeri anlatır. alınmış olan yabancı asıllı kelimelerle birlikte uzun ünlüler de
Bundan böyle ortalama konuşma dilimize girmiştir. Bugün yaşamakta olan bu ünlülerin
uzunluk yerine uzunluklarının yazıda gösterilip gösterilmemesi, hangi
kısaltılmış olarak
ortalama kullanılacaktır. durumlarda gösterilmesi gerektiği gibi konular yazımımızın
çözüm bekleyen konuları arasındadır. Şikâyetçi olunan söyleyiş
bozuklukları henüz benimsenebilir bir uzlaşma yolu bulunamamış
olan bu meseleden kaynaklanır.

40 

Aşağıdaki kelimelerin hecelerinde bulunan ünlüleri niteliklerine
göre sınıflandırınız:
ala, alım, elek, ekim, ılık, ıslak, ilik, istek, oy, boyun, öfke, ölüm,
ulak, ulu, tünek, tütün.

ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINMA KELİMELERDE


ÜNLÜLER
İlk ünitede gördüğümüz gibi, Türkçe’nin 8 ünlüsü için eski
alfabenin sağladığı imkân 4 harf ( ‫ ) ی ه و ا‬ile hareke denilen
kimi yardımcı işaretlerdi. Bunlar aslında, önce Farsların, sonra da
Türklerin Arap yazısından almış oldukları imkânlardır. Demek ki
Arapçada da bu işaretler aynı zamanda ünlüler için kullanılmıştır.
İşte aynı harflerin hem ünlü işareti olarak, hem de ünsüz
değerlerini gösteren işaretler olarak kullanılması bir kelimenin
çoğu kez birkaç türlü okunabilmesine yol açar. Bu durum
Bağlam: Bir kelimenin kelimenin anlamca bağlamı göz önüne alınmadığında, yanlış
başka kelimelerle bir
arada bulunmasından
okuma, dolayısıyla da yanlış anlama sonucunu doğurur. Örnek
doğan anlamını olarak ‫ آل‬âl Arapçada “aile, ocak, soy sop; asker; serap” gibi
belirleyici ilişki ve
ortamdır. anlamlara gelir; ama aynı yazılış Türkçe “kırmızı” ya da “hile”
anlamındaki al için ortaktır. Bunun gibi Arapça ‫ ﺑﻮل‬bevl “işemek”
anlamındaki kelime Türkçe bol ya da bul gibi de okunabilir. ‫ﻣﻴﻞ‬
Arapçada hem meyl “eğilme, dönme; eğilim”, hem de mîl
“özellikle kadınların sürme çekmek için kullandıkları uzunca ince
metal çubuk” gibi okunabilir. Her ikisi de bu yazılışlarıyla
Osmanlı Türkçesi döneminde dilimize girmiştir. Aynı yazılış çok
sonraları Fransızcadan alınma “bir uzunluk ölçüsü birimi”
anlamındaki mil için de kullanılmıştır. ‫ ﺟﻮ‬Farsçada hem cev
“arpa”, hem de cû “akarsu, ırmak; arayan, araştıran” gibi
okunabilir. Aynı yazılış Arapçada cevv şeklinde okunan ve “gök
boşluğu” demek olan kelime için de geçerlidir. Verilen örneklere
benzer yüzlerce örnek sıralanabilir; ancak şu verilenler bile eski
alfabeyle yazılmış metinleri okurken ne derece dikkatli
davranmamız gerektiği konusunda bir fikir vermeye yeter.

Arapçanın Ünlüleri ve Yazılışları

Klâsik Arapçada uzunları da bulunan 3 ünlü vardır: a i u.


Ortalama uzunlukta olanların yazıda harf karşılıkları yoktur.

41 

Gösterilmek istendiğinde hareke denilen yardımcı işaretler
kullanılır. Daha önce gördüğümüz bu işaretlerin Arapçadaki
adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötrü)dir. Yardımcı
işaretlerin yazıda kullanılması genel olarak Kur’an yazımıyla
sınırlıdır; bir de alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara
özgüdür. Bunlar aşağıda hem ait oldukları dildeki değerleri, hem
de Türkçedeki değer ve çeşitlenmeleri bakımından ele alınacaktır.
Not. Bu ünitede verilecek örnek kelimelerde bütün uzunluklar
için uzatma işareti kullanılacak, her ünsüz harf bugünkü
alfabemizde bulunan karşılığıyla yazılacak; örnek, kullanmakta
olduğumuz bir kelime ise, bugünkü yazılışı ayrıca parantez içinde
gösterilecektir. Bunun yanı sıra yapılacak açıklamalara bağlı
olarak kimi ses değerleri için özel işaretler kullanılacaktır:
kapalıca ve incelmiş bir a (= á) gibi.

1. a Ünlüsü ve Yazılışı
Bu ünlünün uzunluk bakımından ortalama ve uzun olmak üzere
iki türü vardır.
Ortalama a. Harekelerle işaretlenmiş metinlerde fetha (üstün) ile
gösterilir. Bu fetha kalın ünsüz harfleri denilen ‫ض ص خ ح‬
‫ ق غ ع ظ ط‬harflerinden sonra:

a. Türkçe a'dan biraz farklı, kapalıca ve incelmiş bir a (= á)


gibi seslendirilir:

‫ ﺣﺮف‬hárf, ‫ ﺧﱪ‬háber, ‫ ﺻﱪ‬sábr (sabır), ‫ ﺿﺮﺑﻪ‬dárbe, ‫ﻃﻠﺐ‬


táleb (talep), ‫ ﻇﻔﺮ‬záfer, ‫ ﻋﻘﻞ‬ákl, ‫ ﻏﺮب‬gárb, ‫ ﻗﻠﻢ‬kálem;

b. Diğer seslerle birlikte ise e'ye çok yakın bir ses verir:

‫ ﺗﺮك‬terk, ‫ ﺛﺒﺎت‬sebât (sebat), ‫ ﺟﻠﺐ‬celb (celp), ‫ درس‬ders,


‫ ذﻛﺎ‬zekâ, ‫ رﻓﺎﻩ‬refâh (refah), ‫ زﻫﺮ‬zehr “çiçek”, ‫ ﺳﺠﺪﻩ‬secde,
‫ ﺷﻬﺮ‬şehr (şehir), ‫ ﻓﺮد‬ferd (fert), ‫ ﻛﺴﺮﻩ‬kesre, ‫ ﻟﻮﺣﻪ‬levha,
‫ ﻣﻜﺘﻮب‬mektûb (mektup), ‫ ﳒﻢ‬necm “yıldız”, ‫وﺳﻮﺳﻪ‬
vesvese, ‫ ﻫﻴﺒﺖ‬heybet, ‫ ﻳﻮم‬yevm “gün”.

Kalın ünsüz harflerinin hece sonunda yer alması durumunda da


hece ünlüsünü gösteren fetha (üstün), á gibi okunur:

42 

‫ اﺣﻜﺎم‬áhkâm, ‫ اﺧﺒﺎر‬áhbâr, ‫ ﺑﺼﺮﻩ‬Básra, ‫ ﻓﺮض‬fárz, ‫ ﻏﻠﻂ‬gálát,
‫ ﻣﻈﻠﻮم‬mázlûm (mazlûm), ‫ ﻣﻌﻠﻮم‬má’lûm (malûm), ‫ﻣﻐﻠﻮب‬
máğlûb (mağlûp), ‫ ﻣﻘﱪ‬mákber.

Türkçeye girmiş olan Arapça kelimelerde söz konusu 9 harf


konuşma dilinde ünlünün söylenişi için yol göstericidir. Konuşma
dilinde bu ünlü Türkçenin kendi a'sıdır. Söyleyişçe
halklılaştırılmış olan bu ses, Arapça bilen şehirlinin dilinde
(İstanbul Türkçesinde) ise yabansı değeriyle zamanla kimi
kelimelerin söylenişine yerleşmiş ve varlığını bugüne dek
sürdüregelmiştir. Bugün bile; harfler, saati, sıhhatiniz, dikkatle
kelimelerinde görüldüğü gibi, kalın sıradan heceyi izleyen
hecelerin ince sıradan gelmeleri önceki hecedeki bu yabansı a
yüzündendir.

Kelime başında ‫ ا‬elif ile yazılır. Bu işaret tek başına bir ünlü
değeri taşımaz ve kısa ünlülerin işaretleri olan harekelerin
varlığını göstermek amacıyla kullanılır. Bu durumdaki elife
Kürsü. “Üzerine oturulan kürsü adı verilir. Kelime başındaki elif, aslında Arapçaya özgü
nesne, dayak”
anlamındaki bu kelime bir ünsüz olan ‫ ء‬hemze'nin kürsüsüdür ve bu ikisi birlikte hemze-
Arapça’nın hemze
elif ya da hemzeli elif diye anılır; ancak Araplar da bu elifi her
denilen ünsüz harfinin
üzerine oturtulması için zaman hemzeli yazmazlar. Hareke konulmamış bir kelimede bu
yazıda kullanılan ‫ ا‬elif ve elifin hangi kısa ünlü gibi okunması gerektiği bilinmez, bu
diş denilen küçük yüzden metinlerde çoğu zaman tereddütlere ve yanlış okumalara
çıkıntıya ( ‫ ) ﺋ‬verilen
addır.
yol açar.
Kelime başındaki ‫ا‬elif, konulmamış üstünüyle birlikte, ancak
yukarıda verdiğimiz harflerden önce a olarak okunur:

‫ اﲪﻖ‬ahmak, ‫ اﺧﻼق‬ahlâk (ahlâk), ‫ اﺻﻼ‬aslâ, ‫ اﺿﺪاد‬azdâd


“zıtlar”, ‫ اﻃﻠﺲ‬atlas, ‫ اﻇﻬﺮ‬azher “pek açık, pek belli”, ‫اﻋﺪاد‬
a’dâd “adetler, sayılar”, ‫ اﻏﻴﺎر‬ağyâr (ağyar) “yabancılar”,
‫ اﻗﻼم‬aklâm “kalemler”.

Türkçeye girmiş olan kelimelerde de çoklukla böyledir; ancak


kimi ünsüz seslerde bu kurallı durumun bozulduğu görülür:

‫ اﺿﺪاد‬azdâd yerine ezdâd, ‫ اﻃﻔﺎل‬atfâl “çocuklar” yerine


etfal, ‫ اﻃﺮاف‬atrâf yerine etrâf.

Kelime içinde, hareke için, ünsüz harfin kendisi kürsü


görevindedir. Yazıda konmayan üstün, harfin sesiyle birlikte a

43 

olarak okunur. Örnekler için yukarıda a sesinin tanıtımı sırasında
verilen örneklere bakınız.

Kelime sonunda ‫ ﻪ ه‬he ile yazılır; ancak bu he klâsik Arapçada


Ekleme te: Buna eski kimi kelimelerin sonunda yer alan ekleme te'ye dayanır. Aslında
gramerlerde tâ-i
merbûta (bağlı te) adı üzerine iki nokta konmuş bir he ( ‫ ) ﺔ‬biçiminde yazılan bu te,
verilmiştir.
ünsüz harfin harekesi olan üstün ile birlikte atun gibi okunur.
Ancak yazıda bu biçim değiştirilmiş, noktasız he ( ‫ ) ﻪ ه‬olarak
yazılmış, bu yazılış söyleyişe de yansıtılarak a gibi okunur
olmuştur:
fathatun yerine fatha (fetha), maddatun yerine madda (madde)
gibi.

Türkçe'ye alınan kelimelerde ise bu ‫ ﻪ ه‬he yalnızca kalın


harflerden sonra a olarak okunur:

‫ ﻣﻠﻴﺤﻪ‬Melîha (Meliha), ‫ ﻧﻔﺨﻪ‬nefha “üfürme, üfürük”, ‫ﺧﻼﺻﻪ‬


hulâsa, ‫ ﻋﺎرﺿﻪ‬ârıza (arıza), ‫ ورﻃﻪ‬varta “tehlike, uçurum”,
‫ ﳊﻈﻪ‬lahza, ‫ ﻧﻔﻘﻪ‬nafaka gibi.

Bununla birlikte, birçok kelimede bu ekleme te Türkler


tarafından ünsüz bir ses olarak okunmuş ve alfabedeki asıl
biçimiyle yazılmıştır:

‫ ﺻﺪاﻗﺖ‬sadâkat (sadakat), ‫ ﺷﻔﺎﻋﺖ‬şefâat (şefaat), ‫ﺑﻼﻏﺖ‬


belâgat gibi.
Uzun a. Arapça konuşanlar tarafından dar ve incelmiş, e'ye
yakın uzun bir ses gibi söylenir. Türkçede söyleyişçe
halklılaştırılmış ve ortalama açıklığa sahip niteliğiyle
söylenmiştir. Bununla birlikte Kur’an okuma eğitimi alanlar
Arapçadaki sesleri kendi nitelikleriyle çıkarma becerisi
kazandıklarından bu sesi de Araplar gibi söyleyebilirler. İşte
eskiden medrese eğitimi sırasında bu beceriyi kazanmış olanların
Türkçe bir metni (şiir ya da düz yazı) okurken de Arapça
kelimelerdeki bu uzun a'yı e'ye yakın söyledikleri, özellikle XVII.
ve XVIII. yüzyıl Osmanlıcası üzerine yabancılar tarafından
yazılmış gramerlerde belirtilmiştir.
Öte yandan a ünlüsünün uzunluğu edebiyat dilinde özellikle ve
özenle korunmuştur. Bu korumayı besleyen, eski şiirde
kullanılmış olan aruz vezni olmuştur. Şehirli okumuşların diline
de bulaşmış olan uzun söyleyişin açık hecelerde tutunup yerleştiği

44 

bugün bile birçok kelimede varlığını korumasından kolayca
anlaşılabilir:
şikâyet, rivâyet, nâmus, nâme, hâsılat, siyâset gibi.
Kapalı hecelerdeki uzunlukların ise hecenin kapalı kaldığı
durumlarda korunduğunu ileri sürmek oldukça zordur:
deccal, fettan, hisar, kitap, silah, meydan gibi.
Hece ekleşme ile açıldığında, yukarıdaki örnek kelimelerde
olduğu gibi, kaybolan uzunluk geri gelmez:
deccalı, fettanı, hisarı, kitabı, silahı, meydanı gibi.
Kimi kelimelerde ise uzunluk yeniden varlık kazanır:
civar, ama: civârı, etraf, ama etrâfa, karar, ama karâra,
misal, ama misâli gibi.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma dilinde bu sesin
açık hecelerde bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı
söylenebilir:
kabâhat değil kabahat, nebâhat değil nebahat, cerâhat değil
cerahat gibi.
Ağızlardaki halklılaşmış örnekler daha eski ve halklılaştırmada
daha ileri bir seviyeyi yansıtır. Bunlar işleyen sürecin ortak
kullanıma giren ilk örnekleridirler:
câhillik yerine cahıllık, zâlimlik yerine zalımlık gibi.
Arap yazısında a sesinin uzunluğunu göstermek için elif harfi
kullanılır. Bütün ünsüz harfleri yanındaki elif Arapçada her zaman
uzun bir a olarak okunur:

‫ ﺑﺎﻃﻞ‬bâtıl (batıl), ‫ ﺗﺎﺟﺮ‬tâcir (tacir), ‫ ﺟﺎﻫﻞ‬câhil (cahil), ‫ﺣﺎﻛﻢ‬


hâkim, ‫ ﺧﺎﻟﻖ‬hâlık, ‫ داﻫﯽ‬dâhî (dâhi), ‫ ذاﺗﯽ‬zâtî (zatî), ‫ راﺿﯽ‬râzî
(razı), ‫ زاوﻳﻪ‬zâviye (zaviye), ‫ ﺳﺎﻛﻦ‬sâkin (sakin), ‫ ﺷﺎﻛﺮ‬şâkir
(şakir), ‫ ﺻﺎﱀ‬Sâlih (Salih), ‫ ﻗﻀﺎ‬kazâ (kaza), ‫ ﻃﺎﻟﻊ‬tâli‘ (talih),
‫ ﻇﺎﱂ‬zâlim (zalim), ‫ ﻋﺎﱂ‬âlim, ‫ ﻏﺎﻓﻞ‬gâfil (gafil), ‫ ﻓﺎﺗﺢ‬fâtih
(fatih), ‫ ﻛﺎﺗﺐ‬kâtib (kâtip), ‫ ﻻﻳﻖ‬lâyık (lâyık), ‫ ﻣﺎﺟﺮا‬mâcerâ
(macera), ‫ ﻧﺎدر‬nâdir (nadir), ‫ واﻟﯽ‬vâlî (vali), ‫ دﻳﺎﻧﺖ‬diyânet
(diyanet).

45 

Kısaltılmış elif: Eski Arapça’da ‫ ا‬elif'ten başka, yalnızca kelime sonlarında
gramerlerdeki adı elif-i
maksûre’dir.
bulunabilen ikinci bir uzunluk işareti daha vardır; üstünle okunan
bir ünsüz harfin önüne gelen ‫ ﻯ‬ye. Buna kısaltılmış elif denir:

‫ دﻋﻮی‬da‘vâ, ‫ ﻣﻌﻨﯽ‬ma‘nâ, ‫ ﻓﺘﻮی‬fetvâ gibi.

Böyle adlandırılmasının sebebi Arapçada bu a'nın kısa


sayılmasıdır. Bununla birlikte söyleyişte bu ses Türkçe a'dan
uzundur. Türkçe okuyuşta bu ‫ ﻯ‬ye'nin ‫ ا‬elif 'ten farkı yoktur.

Uzatılmış elif: Eski Kelime başında ‫ ﺁ‬medli elif ile yazılır. Bu elife uzatılmış elif
gramerlerdeki adı elif-i
memdûde’dir. denir: ‫ آدم‬âdem, ‫ آﻟﺖ‬âlet, ‫ آﻣﺮ‬âmir “buyurucu” gibi.

Uyarı. Türkçe kelimelerde ön ses durumundaki a'nın da ‫ﺁ‬


medli elif ile yazıldığını görmüştük. Demek ki aynı işaret Osmanlı
yazısında iki ayrı değer için kullanılmıştı.
Kelime içinde ünsüz harfin önüne konan ‫ ا‬elif ile gösterilir:

‫ آداب‬âdâb, ‫ آﻣﺎل‬âmâl “emeller”, ‫ آﻓﺎق‬âfâk “ufuklar”, ‫ﻛﺮاﻣﺖ‬


kerâmet, ‫ ﺳﻼﻣﺖ‬selâmet gibi.

Kelime sonunda kalan elifler de uzun a değerindedir; ancak


bunlar çoğu kez hecenin iç sesidirler ve önlerinde kelimenin bir
ünsüz sesi olan ‫ ء‬hemze yer alır. Türkçe yazımda bunlar
düşürüldüğünden elif sonda kalmış olmaktadır:

‫ ﺑﻨﺎ‬- ‫ ﺑﻨﺎء‬binâ, ‫ ﺟﻔﺎ‬- ‫ ﺟﻔﺎء‬cefâ gibi.

Not. Arapçada aslında Türkçedeki e'ye benzer bir ünlü yoktur.


Yukarıda geçen kalın ünsüz harfleri dışında kalan öteki ünsüz
harflerinde, eğer konmamışsa, gerçekte olması gereken üstün
kapalı, incelmiş, e'ye yakın söylenen bir ünlü değerindedir. Başka
bir deyişle, bu harfler üstünlü okunduğunda e'ye yakın bir ünlü ile
birlikte okunmuş olur. Bu durum ünsüz harfinin hem kelimenin
başında hem de içinde olması durumunda geçerlidir:

‫ ﺑﺮﻛﺖ‬bereket, ‫ ﺟﺰا‬cezâ, ‫ دوا‬devâ, ‫ ذوق‬zevk, ‫ ﺳﻼﻣﺖ‬selâmet,


‫ ﺷﻔﻘﺖ‬şefkat, ‫ ﻓﻨﺎ‬fenâ, ‫ ﻛﺮم‬kerem, ‫ ﻟﻴﻼ‬leylâ, ‫ ﻣﻜﺎن‬mekân, ‫ﻧﺰاﻛﺖ‬
nezâket, ‫ وﻓﺎ‬vefâ, ‫ ﻳﺰﻳﺪ‬yezîd.

Arapçada kelime sonundaki bu ünlü sesi gösteren harf ise,


yukarıda a'nın kelime sonundaki yazılışıyla ilgili açıklamamızda
46 

Yuvarlak te: Eski yer alan ‫' ﻪ ه‬dir. İşte aslı yuvarlak te (‫ ) ﺓ ﺔ‬olan bu işaret üstteki
gramerlerde tâ-i gird
diye geçer. örneklerde bulunan ünsüz harflerinin üstünü yerine geçer ve bu
harflerden sonra eklenir. Aynı zamanda ünsüz harfi olması
Biçimce he: Eski
gramerlerde hâ-i yüzünden, bu gibi yerlerde kullanıldığında bu işarete biçimce he
resmiye denilirdi. denmiştir:

‫ ﺧﺮاﺑﻪ‬harâbe, ‫ ﻗﺒﻠﻪ‬kıble, ‫ ﺣﻜﺎﻳﻪ‬hikâye, ‫ دﺳﻴﺴﻪ‬desîse, ‫ﻗﻬﻮﻩ‬


kahve, ‫ ﺟﺎﺋزﻩ‬câize gibi.

Örneklerin Latin harfli yazılışlarında da görüldüğü gibi,


Arapçanın bu e'ye yakın söylenen a ünlüsü Türkçede söyleyişçe
halklılaştırılmış ve söz konusu ünsüz harflerinin önünde kendi
olağan e sesine dönüştürülmüştür.

2. i Ünlüsü ve Yazılışı
Arapçada ı ünlüsü bulunmaz, bütün ünsüz seslerle birlikte
duyulan ses i’dir. Bu ünlünün de Arapçada ortalama ve uzun
olmak üzere iki türü vardır.
Ortalama i. Yazıda bir harfle varlığı belirtilmez, bir ünsüz
harf esre (kesre) denilen harekeyle okunduğunda duyulmuş olur:

‫ ﺑﻼل‬bilâl, ‫ ﲡﺎرت‬ticâret, ‫ ﺩﻳﺎر‬diyâr, ‫ زﻳﺎرت‬ziyâret, ‫ ﻛﺒﺎر‬kibâr,


‫ ﻟﺴﺎن‬lisân, ‫ ﻣﺜﺎل‬misâl, ‫ وﺻﺎل‬visâl gibi.

Kelime başında i, esreli okunan bir ‫( ا‬elif)’tir. Kimi zaman bu


elifin altına ‫ ء‬hemze de konur; o zaman ses değeri taşımaz,
yalnızca bir ünsüz harfi olan hemzenin bulunduğu yeri gösteren
bir çizgiden başka bir şey değildir. Altında hemze
bulunmadığında ise, kelime başında bir ünlü (hareke)
bulunduğunu göstermek üzere yazılmış olur ve esre'nin ses
değerini yüklenir:

‫ اﻛﺮام‬- ‫ ﺇﻛﺮام‬ikrâm gibi.

Kelime içinde harfle gösterilmez, sesin değerini taşıyan hareke


esredir ve kelimenin ünsüz harfi bu esrenin kürsüsü yerindedir:

‫ ﻓﻜﺮ‬fikr (fikir), ‫ ﻛﱪ‬kibr (kibir), ‫ ﻛﱪ‬kiber “büyüklük”, ‫ﻏﺎﻟﺐ‬


gâlib (galip), ‫ ﻣﻌﺮﻓﺖ‬ma‘rifet (marifet) gibi.

Daha önce verdiğimiz kalın ünsüz harflerinden birinin yer


aldığı hecede esre, Türklerce ı okunur:

47 

‫ ﺧﻴﺎﻧﺖ‬hıyânet, ‫ ﺻﺮاط‬sırât (sırat) “yol, geçit”, ‫ ﻣﻀﺮ‬muzırr
“zarar verici”, ‫ ﻛﺎﻇﻢ‬Kâzım, ‫ ﻃﺐ‬tıbb (tıp), ‫ ﻇﻞ‬zıll “gölge”,
‫ ﻗﻄﻌﻪ‬kıt‘a (kıta) gibi.

Bununla birlikte bu ünsüz harflerinin değerlerinde Türkçe


söyleyişte meydana gelen değişmeler, birlikte bulundukları
ünlüleri de etkilemiştir. Bunlara aşağıda ünsüzlerle ilgili
açıklamalar arasında yer verilecektir.
Uzun i. Arapçada belli bir uzunlukta söylenen bir sestir.
Alınan kelimeler yoluyla bu uzunluk Türkçeye de geçmiştir.
Özellikle edebiyat dilinde özenle korunmuş, bu korumayı eski
şiirde kullanılmış olan aruz desteklemiştir. Şehirli okumuşların
günlük diline de bulaşmış olan uzun söyleyişin daha çok açık
hecelerde tutunduğu ileri sürülebilir. Bugün birçok kelimede
yaşamaktadır:

‫ اﳚﺎب‬îcâb (icap), ‫ اﳚﺎد‬îcâd (icat), ‫ ﻓﻀﻴﻠﺖ‬fazîlet (fazilet),


‫ ﻏﻨﻴﻤﺖ‬ganîmet (ganimet) gibi.

Kapalı hecelerdeki uzunluklar ortak söyleyişte herhâlde


başlangıçtan beri varlığını koruyamamıştır:

‫ اﺳﲑ‬esîr değil esir, ‫ ﲨﻴﻞ‬Cemîl değil Cemil, ‫ رذﻳﻞ‬rezîl değil


rezil, ‫ ﻛﺮﱘ‬Kerîm değil Kerim, ‫ ﻣﺮﻳﺾ‬marîz değil mariz, ‫ﳝﲔ‬
yemîn değil yemin, ‫ ﺗﺄﺛﲑ‬te’sîr değil tesir gibi.

Kapalı heceler ekleşme ile açıldığında, a'da olduğu gibi,


kaybolan uzunluk bugün çoğu kez geri gelmez. Yukarıda verilen
örneklerin hepsinde böyledir. Kimi kelimelerde ise uzunluğun
yeniden canlandığı görülür:

‫ ﺗﻨﻘﻴﺪﻧﺪﻩ‬tenkîdinde, ‫ ﺗﺸﻜﻴﻠﻪ‬teşkîle (ama: teşkilât) gibi.

Açık hecede kısalan bu sesin düştüğü örnekler bile


bulunmaktadır: hazîne'nin hazne, hazna oluşu gibi. Bu örneği
Farsça âşinâ’nın ağızlarda aşna (aşna fişne'deki) olması destekler.
Düşen ses her ikisinde de kısa ve vurgusuz bir sestir.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma dilinde, bugün
olduğu gibi, bu sesin açık hecelerde bile kısalarak söyleyişte
büyük ölçüde halklılaştığı söylenebilir. Ağızlar halklılaştırmanın
en eski örneklerini saklar. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi, bunlar
yabancı kelimelerin halklılaşma süreci bakımından en eski

48 

örnekler sayılır. Bunların önceleri ortak dilde geniş bir yaşama
alanı buldukları şüphesizdir.
Şunu da belirtelim ki, Osmanlı Türkçesi'nin gramerini yazmış
olan yabancı gramercilerin değerlendirmede en kararsız kaldıkları
konu uzun ünlülerin söylenişteki değerleri olmuştur.
Halk diliyle yazılmış eski metinlerde söyleyişteki değişmeleri
izlemek açısından çarpıcı örnekler bulunmaktadır.
Bu ince ünlünün uzunluğu, yazıda, aynı zamanda bir ünsüz
harf olan ‫ ی ﻳ‬ye ile gösterilmiştir.

Kelime başında ‫ ﺍﻳ‬biçiminde yazılır. Ortalama i'de olduğu gibi, ‫ا‬


(elif) burada da esreli hemze'nin yerini tutmaktadır. Bu durumda
ye, esre'nin, yani i'nin uzunluğunu gösterir:
îcâd (icat), îfâ (ifa), îrâd (irat) “gelir”, îzâh (izah) gibi.
Kelime içinde bir ünsüz harften sonra o harfin esre'sinin, yani i
olan ünlüsünün uzun okunduğunu göstermek üzere yine ‫ ﻳ‬ye ile
yazılır:

‫ﻛﺒﲑ‬ kebîr (kebir), ‫ ﻧﺘﻴﺠﻪ‬netîce (netice), ‫ ﺧﺰﻳﻨﻪ‬hazîne


(hazine), ‫ دﻓﻴﻨﻪ‬defîne (define), ‫ اﺳﲑ‬esîr (esir), ‫ ﺷﺮﻳﻒ‬Şerîf
(Şerif), ‫ ﻛﺮﱘ‬Kerîm (Kerim) gibi.

Kelime sonunda da ‫ ﻯ‬ye ile gösterilmiştir:

‫ ﻋﻠﻤﯽ‬ilmî, ‫ ﻧﺎﺟﯽ‬Nâcî (Naci), ‫ ﺑﺎﻗﯽ‬Bâkî (Baki), ‫ ﻋﺎﺻﯽ‬âsî (asi),


‫ ﻓﺮدی‬ferdî, ‫ ﻗﺎﺿﯽ‬kâdî (kadı), ‫ راﺿﯽ‬râzî (razı) gibi.

Türkçe söyleyişte sondaki bu uzun ünlü de değişikliklere


uğratılmıştır. Kısa söylenmesi için yukarıdaki son iki örnek (kadı,
râzı) çarpıcıdır.

3. u Ünlüsü ve Yazılışı

Arapçanın bu tek yuvarlak ünlüsünün de ortalama ve uzun olmak


üzere iki türü bulunmaktadır.
Ortalama u: Ünsüz harfin ötrülü (zammeli) okunuşuyla
duyulan bir sestir.

49 

Kelime başında ötrülü hemze değerindeki ‫( ا‬elif) ile yazılır: ‫اﻓﻖ‬
ufuk, ‫ اﺻﻮل‬usûl, ‫ اﻓﻮل‬ufûl “görünmez olma, batma” gibi.

Kelime içinde harfle belirtilmez, bir ünsüz harfin ötrülü


okunuşuyla duyulan sesten ibarettir: ‫ ﺣﻀﻮر‬huzûr, ‫ ﺧﺴﺮان‬husrân,
‫ ﻗﺮﺑﺎن‬kurbân, ‫ ﺑﻌﺪ‬bu‘d “uzaklık”, ‫ ﻗﺮب‬kurb “yakınlık”, ‫ ﻇﻠﻢ‬zulm
(zulüm) gibi.
Osmanlı Türkçesine alınmış kelimelerin sonunda bulunmaz.
Arapçanın tek yuvarlak ünlüsü olan bu ortalama u, Türkçede
çeşitlenmiş, dört yuvarlak ünlü değeriyle söylenir duruma
gelmiştir. Bu da yabancı kelimelerin söyleyişçe
halklılaştırılmasından başka bir şey değildir:

‫ ﺣﺮﻣﺖ‬hurmat yerine hürmet ve hörmet,

‫ ﺧﺴﺮان‬husrân yerine hüsrân,

‫ ﻋﻤﺮ‬umr yerine ömür,

‫ ﻋﻤﺮ‬Umar yerine Ömer,

‫ ﻋﺜﻤﺎن‬Usmân yerine Osmân,

‫ ﻧﻘﻄﻪ‬nukta yerine nokta

‫ ﻟﻘﻤﻪ‬lukma yerine lokma

‫ ﺻﺤﺒﺖ‬suhbat yerine sohbet

‫ ﻋﺬر‬uzr yerine özür

‫ ﻤﺖ‬tuhmat yerine töhmet

‫ ﺷﻬﺮت‬şuhrat yerine şöhret

‫ ﻣﻬﻠﺖ‬muhlat yerine mühlet, möhlet gibi.

50 

Uzun u. Ötrü işaretinin karşıladığı ünlünün uzun okunduğunun
belirtisi olmak üzere yazıda her zaman ‫( ﻭ‬vav) ile gösterilmiştir.

Kelime başında ‫ او‬şeklinde yazılır. ‫( ا‬elif), ötrülü hemze


yerindedir, ‫( ﻭ‬vav) ise, u gibi okunan ötrünün uzunluğunu
göstermek amacıyla konmuştur: ‫ اوﻻ‬ûlâ “birinci” gibi.

Kelime içindeki yazılışı açık ve kapalı hecelerde ötrülü okunan


ünsüz harf önüne katılan ‫( ﻭ‬vav) iledir:

‫ ﺻﻮرت‬sûret, ‫ ﻗﺒﻮل‬kabûl, ‫ ﺟﺴﻮر‬cesûr, ‫ ﺿﺮورت‬zarûret, ‫ ﻃﻮر‬Tûr


gibi.
Kelime sonunda bulunmaz; ancak kimi Arapça kelimelerin
sonunda yer alan ‫( ّﻭ‬şeddeli vav), önceki ünsüz harfinin ötrüsü
önünde uzunluk gösteren bir işleyiş yüklenerek Türkçede bu gibi
kelimelerin son hecelerinin uzun u gibi okunmasına yol açmıştır:
‫ﻋﺪو‬
ّ aduvv yerine adû “düşman”, ‫ﻋﻠﻮ‬ ّ uluvv yerine ulû “yükseklik”
gibi. Türkçe okunuşta ortaya çıkan bu durum bu kelimelerin
metinlerde aldığı Türkçe eklerden açıkça anlaşılmaktadır: ‫ﻋﺪوﻳﻪ‬
adû-ya, ‫ ﻋﻠﻮﺳﯽ‬ulû-su gibi.

Bugün kullanmakta olduğumuz Arapça asıllı kelimelerde ünlü


uzunlukları genel olarak gösterilmez. Aşağıdaki kelimeleri
inceleyerek hangi hecelerin ünlülerinin uzun söylendiğini
belirleyiniz ve harf karşılıklarını kullanarak bu kelimeleri yazınız:
ticaret, ifa, zaruret, ifade, ima, akide, Tuba, Nuri.

Farsçanın Ünlüleri ve Yazılışları

Farslar Müslüman olduktan sonra Arap alfabesini almışlar, kendi


dillerine özgü ünsüz sesler için kimi işaretlere küçük eklemeler
yaparak bu alfabeyi genişletip kullanmışlardır. Türklerin daha
sonra alıp benimsedikleri alfabe, bu alfabedir.
Farsçaya alınmış olan çok sayıda Arapça kelimenin yazılışının
korunması, üç dilin yazımında büyük ölçüde ortaklık meydana
getirmiştir. Türkçede olduğu gibi, Farsçada da yazıda görülen
ayrılık alfabenin kendi kelimelerine uygulanmasında, daha
doğrusu kendine özgü seslerin aktarılmasında ortaya çıkar.

51 

Farsçada 3 ünlü vardır: a, i, u. Bunların hem nitelik, hem de
nicelik bakımından çeşitleri bulunmaktadır: a, â, é, î, ê, û, ô.
Nicelik bakımından çeşitlilik olağan olarak Farsçada da uzunluk
değerinin yazıya yansıtılması ihtiyacını doğurmuştur.
Ünlü uzunlukları Farsça yazımda da aynı harflerle
gösterilmiştir:

‫ ی وا‬.
1. a Ünlüsü ve Yazılışı

Farsçanın a'sı söylenişçe Arapçanın kapalı ve incelmiş a'sına


benzer; yani a ile e arasında, Türkçenin e'sinden daha açık bir ses
olarak söylenir. Bu ses Osmanlı Türkçesinde söylenişte
benimsenmemiştir. Azerî Türkçesi Arapça ve Farsça asıllı kimi
kelimelerde belli ünsüz seslerle birlikte bugün de bu sesi
kullanmaktadır:

‫ ﺣﺮﻛﺖ‬háreket, ‫ ﺧﺴﺘﻪ‬háste, ‫ ﺻﻤﺪ‬sámed , ‫ ﻇﻔﺮ‬záfer, ‫ﻋﺴﻜﺮ‬


ásker gibi.
Bu ünlünün nicelik bakımından ortalama ve uzun olmak
üzere iki türü vardır. Buna bir de ‫ ﺥ‬hı önündeki ortalama a'dan
gelişmiş bir o sesini katmak gerekir. Aşağıda her biri ayrı ayrı ele
alınmıştır.
Ortalama a. Arapçanın a'sına benzer. Farslar da bu sesi a ile e
arası bir sesle, açık bir e gibi söylerler:

‫ ﺧﺮ‬hár “eşek”, ‫ ﭼﺮخ‬çárh “çark”, ‫ ﻃﺸﺖ‬táşt “geniş leğen”,


‫ ﺧﺴﺘﻪ‬hástá (hasta), ‫ اﺳﱰ‬ástár “katır”, ‫ ﺩر‬dár “kapı” gibi.

Türkler Farsçadan aldıkları kelimelerde bu sesi çeşitlendirip


kalın ve ince ünsüz harflerine göre kendi a ve e'leri gibi
söylemişlerdir:
har, çark, taşt, hasta, ester, der “kapı” gibi.
Kelime başında bu sese karşılık gelen işaret, harekeli yazıda

‫( اﹶ‬üstünlü elif), harekesiz yazıda ise yalnızca ‫( ا‬elif)'tir:

‫ اﺑﺮ‬ebr “bulut”, ‫ اﺑﺮو‬ebrû “kaş”, ‫ اژدرﻫﺎ‬ejderhâ, ‫ اﺧﻜﺮ‬ahger


“ateşli kül, ince kor”, ‫ اﺧﱰ‬ahter “yıldız”, ‫ اﺳﺐ‬esb “at”, ‫اﺷﻚ‬
eşk “göz yaşı” gibi.

52 

Kelime içinde bir ünsüz harften sonra harfle gösterilmez,
ünsüz harf üstünlü okunarak varlığı belirtilmiş olur:

‫ ﲞﺖ‬báht, ‫ ﲞﺶ‬báhş “pay, kısmet”, ‫ ﭼﺸﻢ‬çeşm “göz”, ‫ درد‬derd


(dert), ‫ رﻓﺘﺎر‬reftâr “yürüyüş, gidiş”, ‫ زرد‬zerd “sarı”, ‫ ﺷﺐ‬şeb
“gece” gibi.

Kelime sonunda, Arapça ve Türkçede olduğu gibi, ‫ ﻪ ه‬ile


yazılır:

‫ آﻫﺴﺘﻪ‬âheste, ‫ ﺑﺴﺘﻪ‬beste “bağlı”, ‫ دﺳﺘﻪ‬deste, ‫ ﭼﺮﻣﻪ‬çerme “kır


at”, ‫ ﲣﺘﻪ‬tahta, ‫ ﺧﺴﺘﻪ‬hasta, ‫ زردﻩ‬zerde, ‫ ﻛﻨﺪﻩ‬gende “kokmuş, pis
kokulu” gibi.

Ortalama a'dan gelişmiş bir ünlü: o . Farsçada yalnız ‫( ﺥ‬hı)


ile başlayan ünlüsü ortalama a'lı kapalı hecelerde, bir de uzun
okunmayan bir vav'ın kalıntısı olarak o ünlüsü bulunmaktadır. Bu
gibi kelimelerde vav, eski Farsçadaki bir tür ‫( ﺥ‬hı)'nın
söyleyişteki yuvarlak niteliğini (‫ = ﺧﻮ‬hv) belirtmek için yazıda
kullanılmıştır: ‫ ﺧﻮش‬hoş (eski söylenişi: hvaş), ‫ ﺧﻮر‬hor (eski
v
söylenişi: h ar) gibi.
Bu gibi kelimelerdeki bu ünlünün Osmanlı Türkçesi dönemi
Türkçe metinlerinde birkaç türlü yazılmış olduğu görülür:

a. ‫( و‬vav) ve ‫( ا‬elif) ile: ‫ ﺧﻮاب‬hvâb “uyku”, ‫ ﺧﻮاﺟﻪ‬hvâce “hoca,


önder”, ‫ ﺧﻮان‬hvân “sofra”, ‫ ﺧﻮار‬hvâr “aşağı, zavallı; yiyen,
içen”, ‫ اﺳﺘﺨﻮان‬ustuhvân “kemik” ;

b. yalnız ‫( و‬vav) ile: ‫ ﺧﻮﺟﻪ‬hoca, ‫ ﺧﻮن‬hon, ‫ ﺧﻮر‬hor;

c. yalnız ‫( ا‬elif) ile (günlük dille yazılmış klasik yazımı


aktarmayan metinlerde) : ‫ ﺧﺎب‬hâb, ‫ ﺧﺎن‬hân, ‫اﺳﺘﺨﺎن‬
üstühân.
Bu yazılışlar belli sayıdaki bu kelimelerin Türkçedeki söyleniş
biçimlerini yansıtır ve gerçekleşen değişmelere işaret eder.
Uzun a. Farsça konuşanlarca a ile o arası uzun bir sesle
söylenir. Osmanlı Türkçesi bu sesi de almamış, kendi a'sına
dönüştürmüştür.

53 

Not. Bu ses bugünkü Özbek yazı dilinin dayandığı Taşkent
Özbekçesine geçmiştir. Güneydoğu Anadolu ağızlarında da
bulunmaktadır.

Kelime başında Arapçadaki gibi ‫( ﺁ‬medli elif) ile yazılır

‫ آب‬âb, ‫ آﺑﺎد‬âbâd “bakımlı, bayındır”, ‫ آﻛﺎﻩ‬âgâh (Agah) “bilgili,


uyanık”, ‫ آوارﻩ‬âvâre (avare) “başı boş” gibi.

Uyarı. Aynı işaretin Türkçede uzun olmayan a için


kullanıldığını hatırlayalım.
Kelime içinde bir ünsüz harften sonra ‫(ا‬elif) ile karşılanır:

‫ ﺑﺎر‬bâr “yük; meyve”, ‫ ﺟﺎﻧﺎن‬cânân “sevgili”, ‫ ﭘﺎرﻩ‬pâre


“parça”, ‫ ﭼﺎرﻩ‬çâre, ‫ دارو‬dârû “ilaç”, ‫ راﺳﺖ‬râst “doğru”, ‫ زار‬zâr
“inleme, inleyiş”, ‫ ژاﻟﻪ‬jâle “çiğ, şebnem”, ‫ ﻛﺸﺎدﻩ‬küşâde
“açılmış, açık”, ‫ ﻛﺎر‬kâr “iş” gibi.

Kelime sonunda uzunluğu gösteren yine ‫( ﺎ ﺍ‬elif)' tir:

‫ ﺧﺎرا‬hârâ “kaya, sert taş”, ‫ داﻧﺎ‬dânâ “okumuş, bilgili”, ‫ﻛﺎﻻ‬


kâlâ “kumaş”, ‫ واﻻ‬vâlâ “yüksek, yüce” gibi.

2. i Ünlüsü ve Yazılışı

Farsçada bu ünlünün de ortalama ve uzun türleri vardır.


Ortalama i . Farslar tarafından i ile e arasında, kapalı bir e (é)
gibi söylenir. Bu söyleniş Arapçadan alınma kelimelere de
uygulanmıştır: éhsân (ihsan) gibi.

Kelime başında harekesiz yazıda yalnızca ‫( ﺍ‬elif) ile yazılır. Bu


durumda elif, ‫( ﹻ‬esre)'nin yerini tutmuş olur:

‫ اﺳﺘﺎدﻩ‬istâde “kalkmış, ayaklanmış”, ‫ اﺷﻜﻨﺠﻪ‬işkence gibi.

Kelime içinde harfle gösterilmez, esreli okunan ünsüz harfiyle


varlığı ortaya çıkarılmış olur:

54 

‫ ﺷﻜﺴﺘﻪ‬şikeste “kırık, kırılmış”, ‫ ﻛﺮان‬girân “ağır”, ‫ ﭼﺮاغ‬çirâğ
“lamba”, ‫ ﺧﺮد‬hired “akıl”, ‫ ﻛﻞ‬gil “çamur, balçık”, ‫ ﻛﺮدﻩ‬girde
“yuvarlak çörek, kirde” gibi.
Kelime sonunda, söyleniş değeriyle ilgili olmak üzere,
Farsçaya özgü bir yazılışı vardır, ‫ ﻪ ه‬ile yazılır:

‫ ﭼﻪ‬çi “ne”, ‫ ﻛﻪ‬ki, ‫ ﻧﻪ‬ni gibi.

Uzun i. Arapçanın uzun i'sinden farklı değildir; ancak


Farsçanın eski dönemlerinde kapalı, uzunca bir e gibi de
söylenmiştir: ‫ ﺷﲑ‬şêr “arslan”, ‫ ﺳﲑ‬sêr “tok; dolu” gibi. Uzun i gibi
okunduğunda, uzunluğu gösteren ‫ ﻳ‬ye harfine yâ-i ma‘rûfe (belirli
ye) adı verilmiş, uzunca e olarak okunduğunda ise aynı ye'ye yâ-i
mechûle (belirsiz ye) denmiştir.
Türkçede ê sesine yer verilmemiş, bu gibi kelimeler ya uzun i
ile ya da ortalama e ile söylenmiştir. Osmanlı Türkçesi üzerine
gramer yazan Batılılar bu duruma değinmişlerdir.

Not. Eski metinlerde karşılaştığımız en çarpıcı örnek ‫ دﻳﻮ‬dêv


“şeytan” kelimesidir. Bu kelimenin bir yandan dîv okunmasını
gerektirecek gibi ‫ دﻳﻮ‬, bir yandan da dev okunduğuna işaret eder
biçimde ‫ دﹶو‬, ‫ دو‬olarak yazıldığı görülür.

Kelime başında, Arapça kelimelerdeki gibi, ‫ اﻳ‬biçimiyle


yazılır:

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir