Akyol Sağlık olarak başta Cezayir olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden hastalarımızı hastanemizde misafir etmekteyiz. İstanbul da bulunan hastanemizde çalışmak üzere Arapça-Fransızca-Türkçe bilen tercüman adaylarının başvurularını bekliyoruz
Tercüman adaylarımızın Tunuslu, Cezayirli veya Faslı olması gerekmektedir
Whatsapp: +
أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ1
Allah'ın buyruğu gelecektir; acele gelmesini istemeyin, Allah, ortak koştukları şeylerden münezzehtir, yücedir.
يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ2
Allah kullarından dilediğine buyruğunu bildirmek için meleklerini vahiyle indirerek şöyle der: "İnsanları uyarın ki, Benden başka tanrı yoktur. Benden sakının."
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ3
Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır. Onların eş koştukları şeylerden yücedir.
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ4
İnsanı nutfeden yaratmıştır. Öyleyken o nasıl da açıkça karşı koymaktadır!
وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ5
Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.
وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ6
Onları getirirken de, gönderirken de zevk alırsınız.
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ7
Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir.
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ8
Sizin için atları, katırları ve merkebleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ9
Yolun eğri olanı da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ10
Yukarıdan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter.
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ11
Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır.
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ12
Geceyi gündüzü, güneşi ayı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda, akleden kimseler için dersler vardır.
وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ13
Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Bunda, öğüt alan kimseler için ibret vardır.
وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ14
Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün- boyun eğdiren de O'dur. Artık belki şükredersiniz.
وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ15
Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.
وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ16
Yeryüzünde, sarsılmayasınız diye, sabit dağlar, nehirler ve belki yolunuzu bulursunuz diye yollar ve işaretler meydana getirmiştir. Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.
أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ17
Hiç yaratan yaratamayana benzer mi? İbret almaz mısınız?
وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ18
Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.
وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ19
Allah, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.
وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ20
Allah'ı bırakıp taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratmazlar; esasen kendileri yaratıktır.
أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ21
Onlar cansız, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler.
إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ22
Tanrınız tek bir Tanrıdır. Ahirete inanmayanların kalbleri bunu inkar eder; onlar büyüklük taslarlar.
لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ23
Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da Allah'ın bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ24
Onlara: "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulsa: "öncekilerin masalları" derler.
لِيَحْمِلُوا أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۙ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ25
Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!
قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ26
Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarının temelini çökertti de tavanları başlarına yıkıldı. Azap, onlara farketmedikleri yerden geldi.
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ27
Sonra kıyamet günü onları rezil eder ve: "Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede?" der. İlim sahibleri şöyle derler: "Doğrusu bugün inkarcılara rezillik ve iğrençlik vardır."
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ ۚ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ28
Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.
فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ29
Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۚ قَالُوا خَيْرًا ۗ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۚ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ ۚ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ30
Sakınan kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denince, "İyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ31
İçlerinden ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükafatlandırır.
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ32
Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: "Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin" derler.
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ33
Onlar kendilerine yalnız meleklerin veya senin Rabbinin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ34
Bu yüzden, işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.
وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ35
Allah'a eş koşanlar: "Allah dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve ne de babalarımız tapardı. O'nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer?
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ ۚ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ36
And olsun ki, her ümmete: "Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının" diyen peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı haketti. Yeryüzünde gezin; peygamberleri yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunugörün.
إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ ۖ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ37
Onların doğru yolda olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da olmaz.
وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ38
Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِبِينَ39
Ölen kimseyi Allah'ın diriltmeyeceği üzerine bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. Hayır; öyle değil, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklamayı, inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bileceklerini, Allah gerçekten vadetmiştir, fakat insanların çoğu bilmezler.
إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ40
Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece ona "Ol" dememizdir ve hemen olur.
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ41
Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşki bilseler!
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ42
Onlar sabreden ve yalnız Rablerine güvenen kimselerdir.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۚ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ43
Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ44
Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.
أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ45
Kötü işler düzenleyenler Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut farketmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler?
أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ46
Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.
أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ47
Veya hareket halindelerken -ki Allah'ı aciz bırakamazlar- ya da yok olmak endişesindeyken onlara azabın gelmesinden güvende midirler? Doğrusu Rabbin şefkatlidir, merhametlidir.
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ48
Allah'ın yarattığı şeylerin, gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ49
Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah'a secde ederler.
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩50
Üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ51
Allah, "İki tanrı edinmeyin, O ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun" dedi.
وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ52
Göklerde ve yerde olan O'nundur. Kulluk da daima O'nadır. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ53
Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ54
Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.
لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ ۚ فَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ55
Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları kendilerine verdiğimize nankörlük ederek Rablerine eş koşarlar. Geçinin bakalım, yakında öğreneceksiniz.
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ ۗ تَاللَّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ56
Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğunu bilmeyen putlara pay ayırırlar. Allah'a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz.
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ ۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ57
Beğendikleri erkek çocukları kendilerine; kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir.
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالْأُنْثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ58
Aralarından birine bir kızı olduğu müjdelendiği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir.
يَتَوَارَىٰ مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ ۚ أَيُمْسِكُهُ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ59
Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!
لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ ۖ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ60
Ahirete inanmayanlar kötülük misalidirler. En üstün misali ise Allah verir. O Güçlü'dür, Hakim'dir.
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۖ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ61
Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَىٰ ۖ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَأَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ62
Beğenmediklerini Allah'a malederler. Dilleri, güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere söyler durur. Cehennemin onların olduğunda ve önceden oraya gideceklerinde şüphe yoktur.
تَاللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ63
Allah'a and olsun ki, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara hep güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.
وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ ۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ64
Sana Kitap'ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.
وَاللَّهُ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ65
Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Kulak veren kimseler için bunda ibret vardır.
وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً ۖ نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ66
Hayvanlarda da size ibretler vardır. Bağırsaklarındakiler ile kan arasından, içenlere halis ve içimi kolay süt içiririz.
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالْأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ67
Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra (içecek) ve güzel rızık elde edersiniz. Düşünen millet için bunda ibret vardır.
وَأَوْحَىٰ رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ68
Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.
ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا ۚ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ69
Rabbin bal arısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü" diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ ۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ70
Allah sizi yaratmıştır, sonra öldürecektir, içinizden bir kısmı da ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken bilmez olurlar. Doğrusu Allah bilendir, her şeye Kadir'dir.
وَاللَّهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الرِّزْقِ ۚ فَمَا الَّذِينَ فُضِّلُوا بِرَادِّي رِزْقِهِمْ عَلَىٰ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَهُمْ فِيهِ سَوَاءٌ ۚ أَفَبِنِعْمَةِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ71
Allah rızıkda kiminizi diğerlerine üstün tutmuştur. Üstün kılınanlar, emirleri altında bulunanların rızıklarını vermezler. Oysa rızıkta hepsi eşittir. Allah'ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَنِينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ أَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللَّهِ هُمْ يَكْفُرُونَ72
Allah size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. Size temiz şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ شَيْئًا وَلَا يَسْتَطِيعُونَ73
Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan ve vermeye güç yetiremeyen şeylere mi tapıyorlar?
فَلَا تَضْرِبُوا لِلَّهِ الْأَمْثَالَ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ74
Allah'a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا ۖ هَلْ يَسْتَوُونَ ۚ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ75
Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوْلَاهُ أَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍ ۖ هَلْ يَسْتَوِي هُوَ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ ۙ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ76
Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz; bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?
وَلِلَّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ77
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.
وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ78
Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir.
أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ79
Göğün boşluğunda Allah'ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka tutan kimse yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır.
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْأَنْعَامِ بُيُوتًا تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ إِقَامَتِكُمْ ۙ وَمِنْ أَصْوَافِهَا وَأَوْبَارِهَا وَأَشْعَارِهَا أَثَاثًا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ80
Allah size evlerinizi dinlenme yeri kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kıllarından bir süre kullanacağınız giyimlikler ve geçimlikler var etmiştir.
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ وَسَرَابِيلَ تَقِيكُمْ بَأْسَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ81
Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış; dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.
فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُبِينُ82
Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ83
Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkar ederler. Zaten çoğu kafir kimselerdir.
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ84
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit getiririz; inkar edenlere itiraz için izin de verilmez, onların özürleri de dinlenmez.
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ85
Zulmedenler, azap görürlerken azabları hafifletilmez de geciktirilmez de.
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ أَشْرَكُوا شُرَكَاءَهُمْ قَالُوا رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ شُرَكَاؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُو مِنْ دُونِكَ ۖ فَأَلْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ86
Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: "Rabbimiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler. Koştukları ortaklar: "Doğrusu siz yalancısınız" diye söz atarlar.
وَأَلْقَوْا إِلَى اللَّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ ۖ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ87
Puta tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar; uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.
الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ88
İnkar eden, Allah'ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuklarına karşılık azap üstüne azap veririz.
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ ۖ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ ۚ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ89
O gün her ümmetten bir kişiyi onlara şahit tutarız. Seni de ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan ve Müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, rahmet ve müjde olarak Kuran'ı indirdik.
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ90
Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.
وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ91
Ahitleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَنْ تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ92
Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar.
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ93
Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ama O, istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir. İşlediklerinizden, and olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.
وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ94
Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin ki, bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak sürçebilir; Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azap tadarsınız ve (ahirette de) büyük bir azaba uğrarsınız.
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ95
Allah'ın ahdini hiçbir değere değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir.
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ96
Sizde olanlar tükenir ama, Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ97
Kadın, erkek, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ98
Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ99
Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُمْ بِهِ مُشْرِكُونَ
O'nun nüfuzu sadece, O'nu dost edinenler ve Allah'a ortak koşanlar üzerindedir.
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَكَانَ آيَةٍ ۙ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler.
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ
De ki: "Kuran'ı; Ruhul Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından, inananların inançlarını pekiştirmek, Müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere gerçekle indirmiştir."
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُبِينٌ
And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.
إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ
Yalan uyduranlar ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır.
مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِهِ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْإِيمَانِ وَلَٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır; büyük azap da onlar içindir.
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir.
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
İşte Allah'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de işte bunlardır.
لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Ahirette zarara uğrayacakların bunlar olduğunda şüphe yoktur.
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir gündür.
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Allah size güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir: Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı.
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Darda kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak şartiyle bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder.
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
Diliniz yalana alışmış olduğu için, "şu haram, bu helaldir" demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.
مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Az bir geçim ama ardından can yakıcı bir azap onlaradır.
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyorlardı.
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
Sonra doğrusu Rabbin, bilmeyerek kötülük işleyip ardından tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Rabbin bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder.
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
İbrahim, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen bir önderdi; puta tapanlardan değildi.
شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Şimdi sana, "Doğruya yönelen, puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" diye vahyettik.
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Cumartesi ibadeti, ancak o gün üzerinde çekişenlere farz kılındı. Rabbin, ayrılığa düştükleri şeylerde, kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ
Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir.
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ
Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır; onlara üzülme, kurdukları düzenlerden de endişe etme.
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
Allah şüphesiz sakınanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir.
في درس اليوم سنقدم لكم كنز حقيقي وهو عبارة عن عدد كبير من الافعال في اللغة التركية والتي تعد الاكثر استخداما والاهم في اللغة التركية مترجمة للغة العربية , علما ان حفظك لهذه الافعال وتعلمك لكيفية نطقها وتصريفها الصحيح حسب الازمنة التي درسناها يحسن بشكل كبير من لغتك التركية ويجعل من الصعب التمييز بينك وبين المواطن التركي العادي .
الافعال في اللغة التركية مترجمة للعربية |
ﺍﻟﺠﻠﻮﺱ Oturmak
ﺍﻟﻤﺠﻲﺀ Gelmek
ﺍﻟﺬﻫﺎﺏ Gitmek
ﺍﻟﺮﺅﻳﺎ Görmek
ﺍﻟﻤﺸﻲ Yürümek
ﺍﻟﺴﺒﺎﺣﺔ Yüzmek
ﺍﻟﺮﻛﺾ Koşmak
ﺍﻟﻄﻴﺮﺍﻥ Uçmak
ﺍﻻﺳﺘﺨﺪﺍﻡ ﺍﻻﺳﺘﻌﻤﺎﻝ Kullanmak
ﺍﻟﻨﻮﻡ Uyumak
ﺍﻻﺳﺘﻴﻘﺎﻅ Uyanmak
ﺍﻟﻨﻬﻮﺽ Kalkmak
ﺍﻻﺳﺘﺤﻤﺎﻡ Duş yapmak/ Duş Almak
ﺍﻟﺤﺪﻳﺚ ﺍﻟﺘﻜﻠﻢ Konuşmak
ﺍﻟﺸﺮﺏ İçmek
ﺍﻟﺴﻘﻮﻁ ﺍﻟﻮﻗﻮﻉ Düşmek
ﺍﻟﺴﺤﺐ ﺍﻟﺘﺼﻮﻳﺮ Çekmek
ﺍﻟﻮﺿﻊ Koymak
ﺍﻟﺘﻔﻜﻴﺮ Düşünmek
ﺍﻟﻔﺘﺢ Açmak
ﺍﻻﻏﻼﻕ Kapatmak
ﺍﻟﺨﻮﻑ Korkmak
ﺍﻟﺪﻓﻊ ﻟﻠﻤﺎﻝ Ödemek
ﺍﻟﺮﻣﻲ ﺍﻟﻘﺬﻑ Atmak
ﺍﻟﺮﻗﺺ Dans etmek
ﺍﻟﻘﺮﺍﺀﺓ Okumak
ﺍﻟﺴﺆﺍﻝ Sormak
ﺍﻋﻄﺎﺀ ﺍﻟﺠﻮﺍﺏ Cevap vermek
ﺍﻟﺪﻓﻊ ﺍﻟﺤﺚ İtmek
ﺍﻟﺒﺤﺚ ﺍﻻﺗﺼﺎﻝ Aramak
ﺍﻻﺳﺘﻤﺎﻉ Dinlemek
ﺍﻻﻋﻄﺎﺀ Vermek
ﺍﻻﺧﺬ Almak
ﺍﻟﻐﺴﻞ Yıkamak
ﺍﻟﻀﺤﻚ Gülmek
ﺍﻟﺒﻜﺎﺀ Ağlamak
ﺍﻟﺮﺳﻢ Resim yapmak
ﺍﻟﺤﻼﻗﺔ Tıraş olmak
ﺍﺟﺮﺍﺀ ﺍﻟﻤﻜﺎﻟﻤﺔ Telefon etmek
ﻭﺿﻊ ﺍﻟﻤﻜﻴﺎﺝ Makyaj yapmak
ﺍﻟﻠﻌﺐ Oynamak
ﺍﻟﻤﺴﺢ Silmek
ﺍﻻﺭﺗﺠﺎﻑ ﺍﻟﺒﺮﺩ Üşümek
ﺍﻟﺘﻌﺮﻕ Terlemek
ﺍﻟﻨﻘﻞ ﺍﻟﺤﻤﻞ Taşımak
ﺍﻟﺘﻌﺐ Yorulmak
ﺍﻟﻄﻼﺀ ﺍﻟﺼﺒﻎ Boyamak
ﺍﻟﻜﻨﺲ Süpürmek
ﺍﻟﺘﻘﺒﻴﻞ Öpmek
ﺍﻟﺘﻤﺸﻴﻂ Taramak
ﺍﻟﺤﺮﻕ Yakmak
ﺍﻻﻃﻔﺎﺀ Söndürmek
ﺍﻟﺴﻜﺐ Dökmek
ﺍﻟﻘﻄﻊ ﺍﻟﻘﺺ Kesmek
ﺍﻟﺘﺄﺷﻴﺮ ﺍﻻﻇﻬﺎﺭ Göstermek
ﺍﻟﻨﻈﺮ Bakmak
ﺍﻟﺪﺧﻮﻝ Girmek
ﺍﻟﺨﺮﻭﺝ Çıkmak
ﺍﻟﻨﺰﻭﻝ ﺍﻟﻬﺒﻮﻁ İnmek
ﺍﻟﺼﻌﻮﺩ ﺍﻟﺮﻛﻮﺏ Binmek
ﺍﻟﻤﺸﺎﻫﺪﺓ Seyretmek /İzlemek
ﺍﺧﺬ ﺣﻤﺎﻡ Banyo yapmak
ﺍﻟﻤﻘﺎﻭﻣﺔ Kavga etmek
ﺍﻻﻛﻞ Yemek
ﺍﻟﻤﻀﻲ ﺍﻟﻌﺒﻮﺭ ﺍﻟﻤﺮﻭﺭ Geçmek
ﺍﻟﺘﻌﺮﺽ ﻟﺤﺎﺩﺙ Kaza yapmak
ﻛﻲ ﺍﻟﻤﻼﺑﺲ Ütü yapmak
ﺍﻟﻔﻮﺯ Kazanmak
ﺍﻻﺻﻼﺡ Tamir etmek
ﺍﻟﺘﺴﻮﻕ Alışveriş yapmak
ﻏﺴﻞ ﺍﻻﻃﺒﺎﻕ Bulaşık yıkamak
ﻃﻬﻲ ﺍﻟﻄﻌﺎﻡ Yemek pişirmek
ﺍﻻﻧﺘﻈﺎﺭ Beklemek
ﺍﻟﺘﺰﺣﻠﻖ Kayak yapmak
ﺍﻟﺰﻭﺍﺝ Evlenmek
ﺍﻟﺪﻭﺭﺍﻥ ﺍﻟﻌﻮﺩﺓ Dönmek
ﺍﻟﻜﺘﺎﺑﺔ Yazmak
ﻣﻤﺎﺭﺳﺔ ﺍﻟﺮﻳﺎﺿﺔ Spor yapmak
ﺍﻟﺸﺠﺎﺭ ﺍﻟﻐﻀﺐ Kızmak
ﺍﻟﻌﻤﻞ ﺍﻟﺪﺭﺍﺳﺔ Çalışmak
ﺍﻟﻌﺪ Saymak
ﺍﻟﻌﻄﺎﺱ Hapşırmak
ﺍﻹﻧﻄﺒﺎﺥ Pişmek
ﺍﻟﺘﺴﻠﻴﺔ ﺍﻻﺳﺘﻤﺘﺎﻉ Eğlenmek
ﺍﻟﻌﺰﻑ ﺍﻟﺴﺮﻗﺔ Çalmak
ﺍﻟﻐﻨﺎﺀ Şarkı söylemek
ﺍﻟﻘﺒﺾ Yakalamak
ﺍﻟﺘﻨﺰﻩ Piknik yapmak
ﺍﻻﺭﺗﺪﺍﺀ Giymek
ﻫﻄﻮﻝ ﺍﻟﻤﻄﺮ Yağmur yağmak
ﺗﺴﺎﻗﻂ ﺍﻟﺜﻠﺞ Kar yağmak
ﺍﻟﺘﻌﻠﻴﻖ ﺍﻟﺸﻨﻖ Asmak
ﺍﻻﺭﺗﺪﺍﺀ Takmak
ﺍﻟﺰﻋﻞ Küsmek
ﺍﻻﺧﺘﻴﺎﺭ ﺍﻟﺘﺤﺪﻳﺪ Seçmek
ﺍﻻﻋﺠﺎﺏ Beğenmek
ﺍﻟﺘﺠﻮﻝ Gezmek
ﺍﻟﻘﻔﺰ Ziplamak
ﺍﻟﺘﺼﻔﻴﻖ Alkışmak
ﺍﻟﺘﺴﻠﻖ Tırmanmak
ﺍﻟﺤﻴﺎﻛﺔ Örmek
ﺍﻟﺨﻴﺎﻃﺔ Dinmek
ﺍﻟﺒﻴﻊ Satmak
ﺍﻟﺮﻓﻊ ﺍﻻﺯﺍﻟﺔ Kaldırmak
ﺭﻱ ﺳﻘﻲ Sulamak
ﻓﺤﺺ Muayene etmek
ﺍﻟﻤﺤﺒﺔ Sevmek
ﺍﻟﺘﻮﺿﻴﺢ Açıklamak
ﺍﻟﻤﺴﺎﻣﺤﺔ Affetmek
ﺍﻻﺳﺘﻨﺰﺍﻑ ﺍﻻﺭﺍﻗﺔ Akıtmak
ﺍﻟﺠﺮﻳﺎﻥ Akmak
ﺍﻟﺨﻴﺎﻧﺔ Aldatmak
ﺍﻟﺘﻌﻮﻳﺪ Alıştırmak
ﺍﻟﻔﻬﻢ Anlamak
ﺍﻟﺸﺮﺡ Anlatmak
ﺍﻟﺘﻨﻤﻴﺔ Artırmak
ﺍﻟﻨﻤﻮ ﺍﻟﺘﺰﺍﻳﺪ Artmak
ﺍﻟﺘﺨﻄﻲ ﺍﻟﻘﻔﺰ Atlamak
ﺍﻟﻀﺒﻂ Ayarlamak
ﺍﻟﺘﻘﻠﻴﻞ Azalmak
ﺍﻟﺼﻴﺎﺡ Bağırmak
ﺍﻻﺗﺼﺎﻝ ﺍﻟﺮﺑﻂ Bağlamak
ﺍﻟﺘﻔﻮﻕ Başarmak
ﺍﻟﺒﺪﺀ Başlamak
ﺍﻟﺪﻋﺲ ﺍﻟﻄﺒﻊ Basmak
ﺍﻟﻐﻮﺹ ﺍﻟﻐﺮﻕ Batmak
ﺍﻻﻏﻤﺎﺀ Bayılmak
ﺟﻌﻠﺔ ﻳﻨﺘﻈﺮ Bekletmek
ﺍﻻﺑﻼﻍ Bildirmek
ﺍﻟﻤﻌﺮﻓﺔ Bilmek
ﺍﻻﻧﻬﺎﺀ Bitirmek
ﺍﻻﺗﺤﺎﺩ Bitişmek
ﺍﻻﻧﺘﻬﺎﺀ Bitmek
ﺍﻻﻧﻘﺴﺎﻡ ﺍﻟﺘﻔﺮﻳﻖ Bölmek
ﺟﻌﻠﺔ ﻣﻄﻠﻴﺎ Boyatmak
ﺍﻟﻌﻄﺐ Bozmak
ﺍﻻﻳﺠﺎﺩ Bulmak
ﺍﻟﻨﻤﻮ Büyümek
ﺍﻻﻧﻤﺎﺀ Büyütmek
ﺍﻻﺳﺘﺪﻋﺎﺀ ﺍﻟﻤﻨﺎﺩﺍﺓ Çağırmak
ﺍﻟﺘﺸﻐﻴﻞ ﺟﻌﻠﻪ ﻳﻌﻤﻞ Çalıştırmak
ﺍﻟﻀﺠﺮ Can sıkılmak
ﺍﻻﺻﻄﺪﺍﻡ Çarpmak
ﺍﻻﺟﺎﺑﺔ Cevaplamak
ﺍﻟﺘﺮﺟﻤﺔ ﺍﻟﺘﺤﻮﻳﻞ Çevirmek
ﺍﻟﻤﺨﺎﻟﻔﺔ Ceza vermek
ﺍﻻﺧﺮﺍﺝ Çıkarmak
ﺍﻟﺘﻠﻤﻴﻊ Cılalamak
ﺍﻟﺮﺳﻢ ﺍﻟﻨﻘﺶ Çizmek
ﺍﻟﺘﻜﺎﺛﺮ Çoğalmak
ﺍﻻﻛﺜﺎﺭ Çoğaltmak
ﺣﻞ ﺍﻟﻤﺸﻜﻠﺔ Çözmek
ﺍﻟﺘﺴﻮﺱ Çürümek
ﺍﻟﺘﺸﺘﺖ ﺍﻟﺒﻌﺜﺮﺓ Dağılmak
ﺍﻻﺳﺘﻬﺰﺍﺀ Dalga geçmek
ﺍﻟﺘﻨﻘﻴﻂ Damlamak
ﺍﻟﺘﺸﺎﻭﺭ Danışmak
ﺍﻟﺘﻀﻴﻴﻖ Daralmak
ﺟﻌﻠﻪ ﺿﻴﻘﺎ Daraltmak
ﺍﻟﺪﻋﻮﺓ Davet etmek
ﺍﻟﺘﻐﻴﻴﺮ Değiştirmek
ﺍﻟﺠﻨﻮﻥ Delirmek
ﺍﻟﺘﺠﻨﻴﻦ ﺟﻌﻠﻪ ﻣﺠﻨﻮﻧﺎ Delirtmek
ﺍﻟﻘﻮﻝ Demek
ﺍﻟﻤﺤﺎﻭﻟﺔ Denemek
ﺍﻻﻛﻤﺎﻝ ﺍﻟﻤﺘﺎﺑﻌﺔ Devam etmek
ﺍﻟﺰﺭﻉ Dikmek
ﺍﻟﺘﻤﻨﻲ Dilemek
ﺍﻻﺳﺘﺮﺍﺣﺔ Dinlenmek
ﺍﻟﻮﻻﺩﺓ Doğmak
ﺍﻟﻠﻤﺲ Dokunmak
ﺍﻟﺘﺠﻮﻝ Dolaşmak
ﺍﻟﺘﺠﻮﻳﻞ Dolaştırmak
ﺍﻟﺤﺸﻮ ﺍﻟﺘﻌﺒﺌﺔ Doldurmak
ﺍﻟﻀﺮﺏ Dövmek
ﺍﻻﺭﺿﺎﺀ Doymak
ﺍﻟﻮﻗﻮﻑ Durmak
ﺍﻻﺻﻐﺎﺀ Duymak
ﺍﻟﺘﻨﻈﻴﻢ ﺍﻟﺘﺮﺗﻴﺐ Düzenlemek
ﺍﻟﺘﻨﺼﻴﺐ ﺍﻟﺘﺄﺳﻴﺲ Kurmak
ﺍﻻﺿﺎﻓﺔ Eklemek
ﺍﻟﻘﻠﻖ Endişelenmek
ﺍﻟﻮﺻﻮﻝ Erişmek
ﺍﻟﺘﺜﺎﺅﺏ Esnemek
ﺍﻟﻔﻌﻞ Etmek
ﺍﻟﺴﺤﻖ ﺍﻟﻬﺮﺱ Ezmek
ﺍﻋﻄﺎﺀ ﻓﺮﺻﺔ Fırsat vermek
ﺍﻟﺘﻬﺎﻣﺲ Fısıldamak
ﺍﻟﺘﺄﺧﺮ Gecikmek
ﺍﻟﺘﻄﻮﺭ Gelişmek
ﺍﻻﺣﺘﻴﺎﺝ Gereksemek
ﺍﻻﺣﻀﺎﺭ Getirmek
ﺟﻌﻠﻪ ﻳﺤﻀﺮ Getirtmek
ﺟﻌﻠﻪ ﻳﺬﻫﺐ Gidermek
ﺍﻟﺸﺮﻭﻉ ﺍﻟﺒﺪﺀ Girişmek
ﺍﻻﺧﻔﺎﺀ ﺍﻻﺧﺘﺒﺎﺀ Gizlemek
ﺍﻻﺭﺳﺎﻝ Göndermek
ﺍﻟﻈﻬﻮﺭ Görünmek
ﺍﻻﺭﺳﺎﻝ Götürmek
ﺍﻟﻤﺮﺍﺟﻌﺔ ﺍﻻﻋﺎﺩﺓ Gözden geçirmek
ﺍﻟﺜﻘﺔ Güvenmek
ﺍﻻﻫﺎﻧﺔ Hakaret etmek
ﺻﺮﻑ ﺍﻟﻤﺎﻝ Harcamak
ﺍﻟﺘﻬﺠﺌﺔ Harf harf söylemek
ﺍﻟﻤﺮﺽ Hasta olmak
ﺍﻟﺘﺬﻛﺮ Hatırlamak
ﺍﻟﺘﺬﻛﻴﺮ Hatırlatmak
ﺍﻟﺘﺒﺎﻫﻲ Hava atmak
ﺍﻟﺘﺤﻀﻴﺮ Hazırlamak
ﺍﻟﺸﻌﻮﺭ Hissetmek
ﺍﻻﺣﺘﻴﺎﺝ İhtiyacı olmak
ﺍﻟﻠﻤﺲ ﺍﻟﺨﻔﻴﻒ İlişmek
ﺍﻟﺴﻤﺎﺡ İmkan vermek
ﺍﻟﺘﻮﻗﻴﻊ İmzalamak
ﺍﻻﻋﺘﻘﺎﺩ İnanmak
ﺍﻟﺘﺮﻗﻴﻖ İnceltmek
ﺍﻻﺫﻯ İncitmek
ﺍﻟﻀﺮﺭ İncinmek
ﺍﻟﺘﺤﻤﻴﻞ ﺍﻟﺘﻨﺰﻳﻞ İndirmek
ﺍﻻﻧﻘﻄﺎﻉ İnkıtaa uğratmak
ﺍﻻﻧﺘﺤﺎﺭ İntihar etmek
ﺍﻻﻟﻐﺎﺀ İptal etmek
ﺍﻧﻬﺎﺀ ﺍﻟﻌﻤﻞ İşini bitirmek
ﺍﻟﺘﺪﻓﺌﺔ Isıtmak
ﺍﻟﺴﻤﺎﻉ İşitmek
ﺍﻟﺘﻌﺬﻳﺐ İşkence etmek
ﺍﻻﺑﺘﻼﻝ ﺍﻟﺘﺮﻃﻴﺐ Islanmak
ﺍﻟﻤﻌﺎﻟﺠﺔ İşlemek
ﺍﻻﺭﺍﺩﺓ İstemek
ﺍﻟﺘﺤﺴﻦ İyi olmak
ﺍﻻﻳﻀﺎﺡ İzah etmek
ﺍﻟﺸﻮﺍﺀ İzgara yapmak
ﺍﻋﻄﺎﺀ ﺍﻻﺫﻥ İzin vermek
ﺍﻟﻔﻬﻢ ﻣﺘﺄﺧﺮﺍ Jeton düşmek
ﺍﻟﻘﺒﻮﻝ Kabul etmek
ﺍﻟﺘﻬﺮﻳﺐ Kaçırmak
ﺍﻟﻬﺮﺏ Kaçmak
ﺍﻟﺒﻘﺎﺀ Kalmak
ﺍﻟﺘﺨﻴﻴﻢ Kamp yapmak
ﺍﻳﻘﺎﻑ ﺍﻟﺘﺸﻐﻴﻞ Kapamak
ﺍﻋﻄﺎﺀ ﺍﻟﻘﺮﺍﺭ Karar vermek
ﺍﻟﺘﻌﺘﻴﻢ Kararmak
ﺟﻌﻠﻪ ﻋﺎﺗﻤﺎ Karartmak
ﺍﻟﺘﻘﺎﺑﻞ ﺍﻟﺘﻮﺍﺟﻪ Karşılaşmak
ﺍﻟﺨﺴﺎﺭﺓ ﺍﻟﻔﻘﺪﺍﻥ Kaybetmek
ﺍﻟﺘﺴﺠﻴﻞ ﺍﻟﺤﻔﻆ Kaydetmek
ﺍﻟﻘﻠﻖ ﺍﻟﻬﻢ Kaygılanmak
ﺍﻟﺴﻠﻖ Kaynamak
ﺟﻌﻠﻪ ﻣﺴﻠﻮﻗﺎ Kaynatmak
ﺍﻟﻔﻮﺯ ﺍﻟﻜﺴﺐ Kazanmak
ﺍﻟﺤﻔﺮ Kazmak
ﺍﻟﻘﻔﻞ Kilitlemek
ﺍﻟﻜﺴﺮ Kırmak
ﺍﻟﺘﻘﺼﻴﺮ ﺍﻻﺧﺘﺼﺎﺭ Kısalmak
ﺟﻌﻠﻪ ﻗﺼﻴﺮﺍ Kısaltmak
ﺍﻟﺨﺠﻞ ﺍﺣﻤﺮﺍﺭ Kızarmak
ﺍﻟﻘﻠﻲ ﺍﻟﺘﺤﻤﻴﺮ ﺍﻟﺸﻮﻱ Kızartmak
ﺍﻟﺸﻢ Koklamak
ﺍﻟﺘﻴﺴﻴﺮ ﺍﻟﺘﺴﻬﻴﻞ Kolaylaştırmak
ﺍﻟﺘﺮﻛﻴﺰ Konsantre olmak
ﺍﻟﺘﻔﻘﺪ ﺍﻟﺘﺤﻜﻢ Kontrol etmek
ﺍﻟﺘﻘﺎﻁ ﺷﻲﺀ ﻣﺎ Koparmak
ﺍﻻﻟﺘﻘﺎﻁ Kopmak
ﺍﻟﻨﺴﺦ Kopya çekmek
ﺍﻟﻨﺴﺦ Kopyalamak
ﺍﻟﺘﺨﻮﻳﻒ Korkutmak
ﺍﻟﺤﻤﺎﻳﺔ Korumak
ﺍﻟﻤﻄﺎﺭﺩﺓ Kovalmak
ﺍﻟﺤﻀﻦ Kucaklamak
ﺍﻟﺘﻀﺎﺅﻝ Küçülmek
ﺗﺼﻐﻴﺮ Küçültmek
ﺍﻟﺘﻘﻠﻴﻞ ﻣﻦ ﺍﻟﺸﺄﻥ Küçümsemek
ﺍﻟﺸﺘﻢ Küfür etmek
ﺍﻻﻧﻘﺎﺫ Kurtarmak
ﺍﺗﺒﺎﻉ ﺍﻟﻘﻮﺍﻋﺪ Kurula uymak
ﺍﻻﻣﺘﻨﺎﻥ Memnun olmak
ﺍﺳﺘﻼﻡ ﺭﺳﺎﻟﺔ Mesaj almak
ﺍﺭﺳﺎﻝ ﺭﺳﺎﻟﺔ Mesaj atmak
ﺍﻟﺘﺨﺮﺝ Mezun olmak
ﺍﻟﺼﻼﺓ Namaz kılmak
ﺍﻟﻜﺮﺍﻫﻴﺔ Nefret etmek
ﺍﻟﺨﻄﺒﺔ Nişanlamak
ﺍﻟﺘﺪﻳﻦ ﺍﻻﺳﺘﻌﺎﺭﺓ Ödünç almak
ﺍﻟﺘﺄﻓﻒ Öfkelenmek
ﺍﻟﺘﻌﻠﻢ Öğrenmek
ﺍﻟﺘﻌﻠﻴﻢ Öğretmek
ﺍﻋﻄﺎﺀ ﺍﻟﻨﺼﻴﺤﺔ Öğüt vermek
ﺍﻟﺴﻌﺎﻝ Öksürmek
ﺍﻟﻘﻴﺎﺱ ﺍﻟﺘﻘﻴﻴﻢ Ölçmek
ﺍﻟﺼﻴﺮﻭﺭﺓ Olmak
ﺍﻟﻤﻮﺕ Ölmek
ﺍﻹﻧﺸﺎﺀ Oluşturmak
ﺍﻟﺘﺼﻠﻴﺢ Onarmak
ﺍﻟﺘﺄﻛﻴﺪ Onaylamak
ﺍﻟﺼﻴﺎﻡ Örüç tutmak
ﺍﻟﺘﻐﺮﻳﺪ Ötmek
ﺍﻹﺟﻼﺱ ﺟﻌﻠﻪ ﻳﺠﻠﺲ Oturtmak
ﺍﻻﺷﺘﻴﺎﻕ Özelmek
ﺍﻻﻋﺘﺬﺍﺭ Özür dilemek
ﻳﺸﺎﺭﻙ ﺍﻟﻨﺸﺮ Paylaşmak
ﺍﻟﺘﻘﺴﻴﻢ ﺍﻟﻤﺸﺎﺭﻛﺔ Paylaştırmak
ﺍﻻﺳﺘﻘﺮﺍﺭ Sabitleştirmek
ﺍﻻﻣﺘﻼﻙ Sahip olmak
ﺍﻹﺧﻔﺎﺀ Saklamak
ﺍﻟﻈﻦ sanmak
ﺍﻟﻌﻨﺎﻕ sarılmak
ﺍﻟﻘﻮﻝ Söylemek
ﺍﻟﺘﺮﻫﻞ ﺍﻟﺘﻬﺪﻝ ﺍﻟﺘﺤﺪﺏ Sarkıtmak
ﺍﻟﺘﺮﺍﻛﻢ ﺍﻻﻓﺮﺍﻁ Sarkmak
ﺍﻻﻧﺪﻫﺎﺵ Şaşmak
ﺍﻟﺸﺮﺍﺀ Satın almak
ﺍﻟﺪﻓﺎﻉ Savunmak
ﺍﻻﻧﺘﺨﺎﺏ Seçilmek
e-Devlet şifrenizi içeren zarfınızı PTT Merkez Müdürlüklerinden, şahsen başvuru ile, üzerinde T.C. Kimlik numaranızın bulunduğu kimliğinizi ibraz ederek temin edebilirsiniz.
Bu uygulama, sizin yerinize başka bir kişinin şifre alıp adınıza işlem yapmasının önüne geçilmesi için gerekmektedir. e-Devlet Kapısı üzerinden verilen hizmetler yüksek güvenlik seviyesi gerektirdiğinden, şifreler başvuru sahipleri için özel olarak oluşturulmaktadır. Bu nedenle ancak kimlik ibrazı ve şahsen başvuru ile şifreler verilmektedir.
Şifre ilk alındığında PTT tarafından işlem masrafı olarak 2 TL tahsil edilmektedir. Şifrenin kaybedilmesi, unutulması vb. durumlarda PTT'den alınacak her şifre için ayrıca 4 TL ücret ödenmektedir. Bu işlem masrafı dışında herhangi bir yıllık ücret ödenmesi söz konusu değildir.
e-Devlet Kapısı kayıtlı kullanıcısıysanız ve şifrenizle giriş yaptıktan sonra "Profilim" alanında bulunan iletişim bilgileri kısmına cep telefonunuzu kaydettiyseniz ya da cep telefonunuzu veya hem cep telefonunuzu hem de e-posta adresinizi e-Devlet Kapısında doğruladıysanız şifre yenileme hizmetinden yararlanarak yeniden şifre temin edebilirsiniz. Bununla birlikte, mobil imza, elektronik imza, yeni T.C. kimlik kartı veya internet bankacılığı kullanıyorsanız, e-Devlet Kapısına bunlardan biri ile giriş yaptıktan sonra da şifre oluşturabilirsiniz.
e-Devlet şifresi yurt dışında Elçilik ve Konsolosluklardan ücretsiz olarak temin edilebilmektedir.