Tarihin doğal bölünmeleri yoktur. yüzyılda Floransa'da yaşayan bir kadın kendini bir Rönesans kadını olarak düşünmüyordu. Tarihçiler, kendilerine ve öğrencilere tarihin özelliklerini ve değişimleri açıklamak için tarihi büyük ve küçük birimlere ayırırlar. Unutmayın, karşınıza çıkan herhangi bir tarihsel dönem inşa edilmiş bir şeydir ve basitleştirilmiştir. Başlamanız için bazı önemli temel bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.
Aşağıdaki zaman çizelgesini okurken, Afrika, Asya, Amerika kıtaları ve Pasifik'te de eşit derecede önemli gelişmeler meydana geldiğini de unutmayın.
Tarih öncesi (yaklaşık M.Ö öncesi)
Yazılı tarih öncesi için "tarih öncesi" terimi kullanılır. Batıda yazı, M.Ö. yılından hemen önce eski Mezopotamya'da icat edilmiştir. Yani bu dönem bundan önce üretilmiş görsel kültürü (resim, heykel, ve mimari) içerir. Sanat olarak nitelendirebileceğimiz en eski dekoratif biçimler Afrika kökenlidir ve M.Ö. yılına kadar uzanabilir. Buna karşın, bilinen en eski mağara resimleri yaklaşık yaşındadır. Eskiden sadece bizim türümüzün -Homo Sapiens- sanat yaptığı düşünülürken, artık antropologlar Neandertal türünün de bazı bulunan çok eski resimleri yaptığını tahmin etmektedirler.
İnsanlık tarihindeki en derin gelişmelerin meydana geldiği Neolitik devrim, Tarih Öncesi Çağlarda gerçekleşmiştir. Bu, atalarımızın göçebe hayatı bırakıp yerleşerek şehirleri ve medeniyetleri inşa etmek için tarım ve hayvanlarını evcilleştirmeyi öğrendiği zamandır.
Antik (M.Ö. yaklaşık 'den M.S. yaklaşık 'e)
Bu dönem, Yakın Doğu'daki büyük eski medeniyetleri (Babil gibi); eski Mısırı, eski Yunanı, Etrüskleri ve Romalıları, yani yazının icadından sonra ve Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden önce olan her şeyi kapsar. Roma İmparatorluğu'nun parçalanmasının yüzyıllar sürdüğünü unutmayın, ancak kabaca M.S. yılı civarında bittiğini söyleyebiliriz.
Yunanlar'ın ilk defa insan mantığını doğal dünya gözlemlerine uyguladıkları ve en erken naturalist görselleri oluşturdukları zaman bu dönemdi. Bu dönem bazen Batı felsefesinin, matematiğin, tiyatronun, bilimin ve demokrasinin doğduğu dönem olarak görülür. Buna karşılık olarak, Romalılar Avrupa'nın çoğunu kapsayan Akdeniz'e kıyısı olan bir imparatorluk kurmuştur. Romalılar usta yöneticiler ve mühendislerdi ve kendilerini, onlardan önceki büyük uygarlıkların, özelikle de (fethettikleri) Yunanistan ve Mısır'ın mirasçısı olarak görmüşlerdir.
Tarih bazen art arda gelen olay dizileri halinde sunulmuş olabilir ancak gerçekte anlatımlar aynı olayları kapsıyor olabilir. Bu da tarihi hem daha karmaşık hem de daha ilgi çekici hale getiriyor. Örnek olarak, şu anda İsa dediğimiz figür Roma İmparatorluğu zamanında yaşamıştır. İsa ve havarileri, o zaman Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olan ancak günümüzde İsrail sınırlarındaki bölgede yaşayan Musevi erkeklerdi.
Orta Çağ (MS yaklaşık 'den MS yaklaşık 'e)
Bu bin yıllık dönemin ilk yarısı, Roma İmparatorluğu'nun istikrarını bozan göçmen istila dalgalarıyla Batı Avrupa'da korkunç siyasi ve ekonomik karışıklıklara tanık oldu. Roma İmparatoru Konstantin, Konstantinopolis'i (günümüzde İstanbul) yeni başkent olarak MS 'da kurdu ve Batı Roma İmparatorluğu bundan kısa bir süre sonra parçalandı. Doğu Akdeniz'de, Konstantinopolis'i başkent olan Bizans İmparatorluğu yükseldi.
Hıristiyanlık, daha önce Roma İmparatorluğu'na ait olan yerlerde ve hatta göçmen istilacılar (Vandallar, Vizigotlar vb.) arasında bile yayıldı. Papa önderliğindeki Hıristiyan Kilisesi, Batı Avrupa'daki en güçlü kurum olarak ortaya çıktı ve Ortodoks Kilisesi de Doğu'yu egemenliği altına aldı.
İslamiyet'in yani üç büyük tek tanrılı dinlerden birinin doğduğu dönem bu dönemdir. Hz. Muhammed'in MS 'deki ölümünden sonraki yüz yıldan biraz daha fazla zaman geçtikten sonra İslam, İspanya'dan Kuzey Afrika'ya, Orta ve Yakın Doğu'dan Hindistan'a kadar uzanan bir imparatorluk haline gelmişti. Ortaçağ'da İslam, bilim ve teknolojinin lideriydi ve dünyanın en önemli öğrenme merkezlerinden (örneğin, Kurtuba veya Cordoba) bazılarını kurmuştu. İslam kültürü, antik dünyada oluşturulan bilginin çoğu kaybolmuşken Antik Yunan metinlerini korumak ve çevirmekte önemli rol oynamıştır.
Petrarca ('lerde yaşamış bir yazar), erken Ortaçağ dönemini "Karanlık Çağlar" olarak betimlemiştir çünkü bu dönemi, özellikle Antik Yunanlar ve Romalılarla karşılaştırdığında insan başarısının düşüşe geçtiği bir zaman olarak görmüştür. "Ortaçağ" bu isimle adlandırılmıştır çünkü Rönesans bilginleri bu dönemi uzun ve ilkel olan, Antik Yunan ve Roma gibi andıkları ve gıpta ettikleri büyük medeniyetlerden ayrı olan bir dönem olarak görmüşlerdir.
Ortaçağ toplumu, keskin çizgilerle tanımlanmış farklı katmanlar şeklinde düzenlenmişti. En üst katmanda kral vardı. Altında da daha az soylular vardı. Lordlar köylüler ve kölelere (nüfusun büyük çoğunluğuna) hükmederlerdi. Serfler, lordlarının sahip olduğu toprakları işlemek zorunda olan köle işçilerdi. Bu sistemin en basit birimi, Feodalizm olarak bilinen lord ve köle ilişkisiydi. Vasal, lorddan toprak ve koruma karşılığında tarlada ya da savaşta iş gücü sağlardı. Katmanlar arasında yer değiştirme çok az görülen bir olaydı.
Ortaçağ'da bin yıl içinde elbette birçok büyük sanat ve edebiyat eseri üretildi ancak bu eserler Petrarca'nın değer verdiklerinden farklıydı. Ortaçağ'da üretilen eserler çoğunlukla kilisenin öğretilerine odaklanmıştı.
Ortaçağ döneminde ruhban sınıfı (keşişler, rahipler vb.) haricinde okuyabilen ve yazabilen insan sayısının çok az olduğunu unutmamak gerekir. Dünyanın yılında sona ereceği beklentilerine rağmen Batı Avrupa giderek daha istikrarlı hâle geldi. Bu döneme bazen Geç (ya da Yüksek) Ortaçağ denir. Bu dönemde büyük ölçekli binaların yenilenmesine ve büyük kentlerin yeniden kurulmasına rastlanır. Kluni Tarikatı gibi manastırlar zenginleşmiş, eğitim için önemli merkezler hâline gelmiştir.
Ortaçağ sanat tarihinde erken Hristiyanlık, Bizans, Şarlman, Otto, Romanesk ve Gotik gibi alt bölünmeler olmuştur. Ortaçağ'ın yıllık sanat ve politikasına yakından baktığımızda, Roma İmparatorluğu'nun anıları ve mirasıyla karmaşık bir ilişki içerisinde olduğunu ve bunun Rönesans'ın temeli olduğunu görürüz.
Rönesans (yaklaşık 'den 'e)
Rönesans, kısmen, Antik Yunan ve Roma kültürüne olan ilginin tekrar doğmasıydı. Aynı zamanda Avrupa'da -özellikle İtalya ve Kuzey Avrupa'da- ekonomik refaha ulaşıldığı bir dönemdi. Sanat tarihinde, hem Rönesans hem Kuzey Rönesansı incelenir. Dünyaya farklı bir açıdan bakan ve insan bilgisine yenilenmiş bir değer veren akıma Hümanizm denir. Hümanizm, ilahi alanlara odaklanmaktan çok Antik Yunan ve Roma'nın edebiyat ve sanatını model alarak bu dünyanın yaşanmışlıklarına odaklanmıştır.
Tarihte, her şeyi değiştirebilen olayların sayısı bir avuç kadardır. Matbaanın icadı ve yaygınlaşması kesinlikle bunlardan biriydi. Kitaplara erişimin artması sayesinde Avrupa'daki okur yazarlık oranı büyük bir oranda arttı. Okurlar bilgilenip güçlendiler. Ayrıca, kendi bilgi devrimimizin kökenini yüzyıl Almanyası ve Gutenberg'in ilk matbaasına dayandırabiliriz.
'de Alman teolog ve keşiş Martin Luther, Papanın otoritesine meydan okumuş ve Protestan Reformu'nu başlatmıştır. Matbaa sayesinde Luther'in fikirleri hızlı bir şekilde yayılmıştır. Reform hareketi, kilisenin gücüne meydan okuyarak ve bireysel vicdanın gücünü ön plana çıkararak (insanların Kutsal Kitap İncil'i indirildiği dillerde değil, kendi dillerinde okumaları gitgide daha fazla mümkün oluyordu) modern kültürün bireye verdiği değerin temelini oluşturmuştur.
Bilimsel Devrim'in başladığı ve evreni (insanların yeri de dahil olmak üzere) din değil gözlem yoluyla anladığımız dönem de bu dönem olmuştur. Kopernik, antik Yunan'a ait cennet gökleri modelini alt üst etmiştir ve Güneş'in güneş sisteminin merkezinde olduğunu, gezegenlerin onun yörüngesinde döndüklerini öne sürmüştür. Ancak bu teoriyi gözlemle bağlamada yine de sorunlar vardı. yüzyılın başında, Kepler gezegenlerin eliptik yörüngelerde (dairesel değil) hareket ettikleri ve yörüngelerin hızlarının, gezegenin Güneş'e olan uzaklığına göre değiştiğini söyledi ve kuramını oluşturdu (doğru bir şekilde!). Yunanlar'ın ideal geometrisi buraya kadarmış!
Erken Modern (yaklaşık - )
"Modern çağ" başlangıcını çok önceden başlatmak tuhaf gelebilir ama bizim toplumlarımızı çoğunlukla şekillendiren ve yüzyılların bilimsel, siyasi ve ekonomik devrimleri bu dönemde gerçekleşmiştir.
Sanat tarihçilerinin incelediği konular arasında yüzyılın Barok üslubu da vardır. Bu dönem Avrupa'nın güçlenen büyük monarşileri sebebiyle Katolikler ve Protestanlar arasındaki şiddetli ve uzun anlaşmazlıkların olduğu bir zamandı. Aynı zamanda devletlerin genişlediği, zenginlik ve özerkliğin arttığı ve ulusal sınırların sertleştiği, şu anki ülkelerin (örnek olarak Fransa, İspanya ve İngiltere) oluştuğu bir zamandı. Ayrıca Avrupa'daki güçlerin bölünüp doğal kaynakları ve insanları kendi yararları için sömürmeye başladıkları kolonileşme zamanıydı (özellikle Afrika köle ticaretini ya da Amerika kıtalarındaki yerli insanlara boyun eğdirilmesini ve zorla din değiştirtilmesini düşünün).
'lere genelde Aydınlanma Çağı denir. İtalyan Rönesansı ve daha genişçe olarak Protestan Reformu sırasında bireysel görüşe olan ilgi bir çok yönde ilerlemiştir. Rousseau, Voltaire ve Diderot gibi düşünürler, Kilise gibi yerleşmiş kurumların öğretilerine yaslanmaktansa kendi kendine muhakeme etme yeteneğimizin olduğunu ileri sürdüler. Sanat tarihi bölümünde Rokoko ve Neoklasik üslupları inceliyoruz.
Amerikan ve Fransız Devrimleri bu dönemde olmuştur. Orta sınıfların (daha sonra da işçi sınıflarının) yükselişi, siyasi güç kazanmak için yüzyıllarca süren bir seferberlik başlatmıştır. Bu da aristokrasinin ve monarşinin kontrol gücüne meydan okumuştur. Art arda gelen reform hareketleri (bu dönem ve yüzyılda) ve devrimler giderek ayrıcaklıkları (oy verme hakkını) genişletmiştir. Daha öncelerde oy hakkı, toprak sahibi ya da bir miktar vergi ödeyen erkeklerle sınırlıydı. Evrensel oy hakkı, Avrupa ve Kuzey Amerika'da ancak ve yüzyılın ikinci yarısında bir norm haline geldi.
Kapitalizm, bu dönemde baskın ekonomik sistem haline geldi (kökleri Rönesans'a dayansa bile). Bireyler, ucuz ve ücretli işgücüne bağlı ve para birimine dayalı bir piyasada mal üretmek için sermayelerini riske attılar. İşgücü en sonunda sendikalara (eskinin loncaları) bölündü ve bu sayede kayda değer bir şeklide etkisini arttırdı. Daha geniş paylaşılan siyasi iktidar, genel yaşam standardındaki iyileşmeyle ve devlet eğitimindeki ilk denemelerle desteklendi.
Fabrikalardaki buharla çalışan makinalar ve vasıfsız işçiler, vasıflı zanaatkarların yerini almaya başladı. İnsanlar kırsal bölgeden taşınınca ve yüksek yaşam standartları için göç etmeye başlayınca, Londra, Paris ve New York şehirleri daha önce görülmeyen bir nüfus artışı yaşadı.
Tarihteki en şiddetli dönem yüzyıldı. İki dünya savaşı, Soğuk Savaş, sömürgeciliğin sonu ve totaliter devletin oluşumu bu döneme rastlar. Diktatörler (Mussolini, Hitler, Stalin, İdi Amin, Pol Pot ve Kuzey Kore liderleri) kitlesel açlık, kitlesel yer değiştirmeler ve soykırımlar gibi aşırı siyasi sistemler uygulamışlardır. Aynı zamanda yüzyıl, insan hakları için mücadele ve küresel kapitalizmin yükselişi için önemli bir dönem olmuştur.
Daha önceden sanatçılar kilise veya devletle bağlantılı zengin patronların talimatlarıyla çalışsalarda, bu dönemde sanat, piyasa ekonomisinin bir parçası oldu ve sanatın kendisi kişinin kendini ifade etmesi olarak görülmeye başladı. İlk başta Antik Yunan ve Roma'da, daha sonra Rönesans'ta ortaya çıkan ve bireye çok değer verilmesini öngören düşünce, Batı kültürünün öncelikli değeri oldu. Daha önceki sanatsal üsluplar (örneğin Barok) geniş bölgelere ve uzun dönemlere yayılan sayısız sanatçıyı kapsasa da, yüzyılın sonlarında ve yüzyılda sanatsal üsluplar artan bir hızla değişti ve her bir sanatçının uygulamalarına göre şekillendi.
Biz tüm bunların içinde nerede duruyoruz?
Bizler kendi zamanımıza fazlasıyla odaklandığımız için etrafımızdaki dünyayı objektif bir şekilde görmek zor olabilir. Aslında, "sanatçı"nın günümüzdeki tanımlarından biri de kendi zamanının kültürünü iyi bir biçimde kavramış olan kişidir. Küresel kapitalizm, sosyal medya ve internet sayesinde tarihin herhangi bir dönemine göre bizler birbirimize daha bağlantılı ve bağlıyız. Bazı insanlara göre yaşadığımız dönem ütopik bir dönemdir. İnternet bağlantıları sayesinde hepimiz "Bilgi Devrimi" denilen şeye hem katıkıda bulunup hem de bundan yararlanabiliriz. Bazıları içinse teknolojinin hayatımızda bu kadar yer kaplaması kişiselliğimizi ve mahremiyetimizi tehlikeye atmakta ve bizi Facebook, Google ve Apple gibi şirketlerin gelir sağladığı bir veri noktasına indirgemektedir. Şurası kesin: Sanat, yukarda betimlenen zaman dilimleri süresince farklı anlamlar ifade etmiştir ve gelecekte de farklı bir anlama kavuşması çok muhtemeldir.
İnsanlık tarihi, görsel kültürümüzde kayıtlıdır. Aynı önceki medeniyetlerin kaderi gibi, zaman eninde sonunda bugünkü görsel kültürümüzün çoğunu yok edecektir. Gelecekteki sanat tarihçileri, bizim aşina olduğumuz nüansları daha iyi anlamak için şu an yaşadığımız dünyayı tekrar inşa etmeye çalışacaklar. Belki de birgün bir sanat tarihçisi, komik internet paylaşımlarından birini, Richard Serra'nın Bükülmüş Elips'ini ya da bir okul bahçesindeki grafitiyi inceleyecek.
Orijinal metni yazanlar: Dr. Beth Harris ve Dr. Steven Zucker