11 sınıf secmeli tarih ders notları / (PDF) . Sınıf Tarih (Kültür Tarihi) Ders Notları (Tüm Üniteler) | emine bilgin - seafoodplus.info

11 Sınıf Secmeli Tarih Ders Notları

11 sınıf secmeli tarih ders notları

g TARİH 11 DERS NOTLARI Türk Kültür Tarihi MURAT KILINÇ TARİH ÖĞRETMENİ 1. ÜNİTE TÜRKLERDE DEVLET TEŞKİLATI A. İlk Türk devletlerinde devlet teşkilatı B. Türk-İslam devletlerinde devlet teşkilatı C. Klasik dönem Osmanlı devlet teşkilatı Ç. Tanzimat dönemi Osmanlı devlet teşkilatı D. Meşrutiyet dönemi Osmanlı devlet teşkilatı E. Cumhuriyet dönemi devlet teşkilatında gelişmeler İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI İlk Türk Devletlerinde Devlet Anlayışı  Türklerde devlete İl (el) adı verilirdi. İl aynı zamanda barış anlamında kullanılmıştır.  Devleti yöneten hükümdar yönetme yetkisini Gök tanrı dan alır ve yaptığı tüm işlerden de Gök Tanrı ya karşı sorumludur.( Kut Anlayışı)  Hükümdar devleti keyfi yönetemez, hükümdarın yetkilerini Töre ve Gök tanrı dini kısıtlardı.  Türkler Devlete baba, Vatana (ülke) ana demişlerdir. Türk Cihan Hâkimiyeti Anlayışı: Türklerin dünyayı yönetme ve dünyaya hâkim olma fikridir. Türklerde Devleti Oluşturan Unsurlar: a- Bağımsızlık(Oksızlık) : Türklerin sahip olduğu atlı göçebe yaşam tarzı, onların özgürlüklerine düşkün olmalarını ve bağımsızlığın milli bir karakter olmasını sağlamıştır. b- Halk(Millet) : Türklerde halk sınıflara ayrılmamıştıseafoodplus.infoşilerin ekonomik ve sosyal hakları bulunmaktaydı.”Halk Devlet İçin Değil; Devlet Halk İçindir.” Anlayışı hakimdir. c-Ülke(Vatan-Toprak) : Türkler özgür olarak yaşadıkları ve egemenlik haklarını tam olarak kullandıkları topraklara yurt , ülke , uluş adını vermişlerdir. d- Teşkilatlanma : Türkler teşkilatlanma, devlet kurma becerileri yüksek bir seafoodplus.info boyunca hiçbir zaman devletsiz kalmamışlardıseafoodplus.infoi oluşturan boylar ,güçlü bir siyasi birlik sağlayarak devleti yaşatmışlardır. 2. Türklerde Ordu Türklerin tarih boyunca birçok büyük devlet kurmalarının temel etkenlerinden birisi güçlü ordulara sahip olmalarıdır. Bozkır göçebe hayatının zorlukları Türklerin mücadeleci ve disiplinli bir yapıya sahip olmalarına neden olmuştur. Türk Ordusunun genel özellikleri şunlardır. a- Türk ordusunda ücretli askerlik yoktur. Halk kadın erkek ayırt edilmeksizin her an savaşa hazır durumda olduğu için Türk milleti için ordu-millet deyimi kullanılmıştır. b- Sürekli ordunun bulunduğu Türk devletlerinde ordunun temeli atlı askerlere dayanır. c- İlk düzenli orduyu Hun hükümdarı Mete 10 luk askeri sisteme göre( onbaşı, yüzbaşı , binbaşı , tümenbaşı ) oluşturmuştur. d- Ordunun başında savaşlara kağan gider, diğer hanedan üyeleri komutan olarak orduya Komuta ederlerdi. e- Türk ordusunun temel silahları ok-yay ve kılıçtır. f- Savaşlarda Turan taktiği (Hilal Taktiği– Kurt kapanı-Sahte Ricat) tekniği kullanılır. NOT: İlk Türk devletlerinde Kağanı koruyan seçme muhafız birliklerine Böri, Keşifler yapan akıncı birliklerine deYelme denir. 3. Devlet Yönetimi a- Kağan:  Türk devletlerinde devletin başı, hakimiyeti Tanrıdan alan hükümdardı. Hükümdar kutsal sayılır ve ona tanrı tarafından bazı güçler verildiğine inanılırdı. Tanrı tarafından verilen bu güçler ; Kut ( Siyasi iktidar-Yönetme gücü, becerisi) Ülüg-Ülüş(İktisadi güç-Hükümdarın ülkeyi zenginleştirmesi ve halka bu bolluğu adil şekilde üleştirme paylaştırma gücü) Küç( savaş Yeteneği- Savaş kazanma becerisi) tür.  Kağan olabilmek için hükümdar ailesinden gelmek ve erkek olmak şartı vardı.  Töreye göre hükümdar 2 şekilde tespit edilirdi; 1- Kurultay tarafından seçilen 2- Baş hatunun en büyük oğlu.  İlk Türk devletlerinde hükümdarın unvanları; Kağan, Han, Yabgu, İl-teber, Şanyü ve İdikut  Hükümdarlık Sembolleri; Otağ, Taht, Sancak, Davul, Sorguç, Kemer, Kılıç ve Kamçı  Kağanın görevleri: 1- Ülkeyi düşmanlardan korumak 2- Ülkede birlik be barışı sağlayıp boyları bir arada toplamak 3- Töre kurallarını uygulamak 4- halkı adaletli ve eşit yönetmek 5- Halkı giydirip doyurmak, refah seviyesini artırmak 6- ordunu başında sefere gitmek 7- Devlet görevlilerini atamak 8-Savaşa ve barışa karar vermek 9- Elçileri göndermek ve kabul etmektir.  Kağanın eşine hatun ya da katun denirdi. Hatunlar kendine has tahtına oturur, kurultay katılır, elçileri kabul eder, savaşa katılır ve hükümdar öldüğünde çocuklar küçük ise bir müddet devleti hatun yönetirdi.  Kağanın erkek çocuklarına Tigin denirdi. Tiginler küçük yaştan itibaren Ataman(İnal-İnanç) adı verilen öğretmenler gözetiminde şehirlere yönetici olurlardı.  Hunlar ülkeyi Orta-Doğu-Batı olmak üzere üç kısma ayırarak yöseafoodplus.infoı hükümdar doğuyu veliaht Tiginler batıyı ise hanedan üyeleri yönetirdi. Göktürk ve Uygurlar da ise ülke doğu-batı olarak ikili teşkilatla yönetilirdi. Doğuda kağan batıda ise hanedan üyeleri vardı. b- Hükümet:  İlk Türk devletlerinde hükümete ayukı denirdi. Ayukının başında aygucı ve üge adı verilen vezir vardı. Ayukı halk arasında sevilen ve hanedan üyesi olmayan kişilerden seçilirdi.  Hükümette birçok görevliler vardı. Bu görevlilere buyruk(Bakan) adı verilirdi. Bu görevliler; Erkin(İlteber devlet memuru) – buyruk (bakan) – Tudun(Vergi memurları) – Tutuk(Vali) Bitikçi(kâtip)-Otacı(Hekim)-subaşı-(ordu komutanı9- Agıçı (Hazine görevlisi) – Tamgacı(Mühürdar) c- Kurultay:  İlk Türk devletlerinde devleti ilgilendiren konuların görüşülüp karar bağlandığı meclislere Kurultay denirdi.  Kurultay üyelerine Toygun denilmekte olup Kağan-Hatun-Vezirler-Devlet memurları-Boy Beyleri-Komutanlar ve halkın ileri gelenleri kurultaya katılırdı.  Hunlarda Kurultay yılda 3 defa toplanırdı. I. Kurultay; Kışın toplanır ve Dini mahiyette konular görüşülür. II. Kurultay; İlkbaharda toplanır ve kağana bağlılık kurultayıdır. III. Kurultay; Sonbaharda toplanır Savaş ve sayım kurultayı da denir. Halk ve hayvanlar sayılırdı.  Kağanı da genellikle Kurultay tespit ederdi. Kurultayın bulunması Türklerde demokratik bir devlet yapısı olduğunu gösterir. Her boyun küçük kurultayları da vardı. Kurultay sonrası Toy denilen şenlikler tertip edilirdi. B. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI Türk-İslam Devletlerinde Devlet Anlayışı  Orta Asya da kurulan ilk Türk-İslam devleti Karahanlılar dır.  İlk Türk devletlerindeki anlayışlar Türk-İslam devletlerinde de devam etti.  Türk-İslam devletlerinde Devlet anlayışının dayandığı temel esaslar ; a- Töre b-İslam dini c- Türk-Cihan hakimiyeti d- Cihat anlayışı şeklindedir.  Türk-İslam devletlerinde Din ve devlet işlerinin ayrıldığı Laiklik ilkesi görülür’de Abbasi Halifesi siyasi otoriteyi Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey’e bıraktı. Halife ise dini otoriteyi temsil etti. 2- Merkez teşkilatı a-Hükümdar:  İlk Türk devletlerindeki Kut inancı (Tanrı tarafından Kutsanma-Tanrı tarafından verilen güçler) İslamiyetin kabulüyle İslami anlam kazanarak Allahın takdiri ve nasibi olarak değiştirildi.  Tahta geçme konusunda aynı şartlar devam etti. Bu da taht kavgalarına ve iç karışıklıklara neden oldu.  İlk Türk-İslam devletlerinde Kurultay benzeri yapılar olmadığı için hükümdarın yetkileri çok genişti. Hükümdar Saray- hükümet-ordu ve adaletin başı olduğundan tüm güçleri (Yasama-Yürütme-Yargı) elinde toplamıştı.  Türk-İslam Devletlerinde hükümdarın kullandığı unvanlar; İlig , Hakan , Han , Sultan dır. Gazneli Mahmut sultan ünvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır.  Türk-İslam devletlerinde hükümdarlık sembolleri, İlk Türk devletlerindeki sembollere ilave olarak Hutbe ve Hilat te eklendi.  Sultanın erkek çocuklarına melik yada şehzade denilmekte olup Selçuklularda hükümdarın erkek çocukları şehirlere vali olarak gönderilirdi. Buna Atabeylik sistemi denir. Melik-Şehzade öğretmenlerine Atabey denir. b-Saray :  Türk-İslam devletlerinde saray 3 kısımdan oluşurdu. 1- Harem (Hükümdar ve ailesinin oturduğu bölüm) 2- Selamlık (devletin idare edildiği bölüm) 3- Enderun(Memurların yetiştirildiği okul bölümü)  Karahanlılarda saraya Kapu, Selçuklularda Dergâh ya da Bargâh denirdi.  Sarayda birçok görevli bulunurdu. Bunların başında ise Hacip bulunurdu. Hacip Sultan ve Vezirden sonra en yetkili üçüncü görevli idi. Sarayda diğer görevliler ise Hares Emiri (saray güvenlikçisi) , silahtar (Hükümdarın silahlarını korur) , Abdar(Hükümdarın Temizlik işleri) , Çaşnigir(Hükümdarın Yiyecek işleri) , Şarabdar(Hükümdarın içecekleri) , Camedar (Hükümdarın Elbiseleri) Candar (sarayı dışarıdan gelen sadırlara karşı korur) , Alemdar(Bayrak ve sancakları korur savaşa götürür.) , Emir-i Ahur(Sarayın atlarına bakar) , emir-i Şikar(Hükümdarın av işleri) c-Hükümet:  Hükümetin başında Karahanlılarda Yuğruş Gaznelilerde Hace-i Buzurg Selçuklularda ise Vezirvardı. Vezir Sultan dan sonra en yetkili kişidir.  Karahanlı, Gazneli ve Selçuklularda hükümet işleri Divan adı verilen dairelerde görülürdü. Türk-İslam devletlerinde belli başlı divanlar, görevleri ve en büyük görevlileri şunlardır. 1- Divan-ı Saltanat (Karahanlılarda Divan-ı Ali, Gaznelilerde Divan-ı Vezaret): Başkanı vezir olup devletle ilgili tüm işler burada görüşülür. Diğer divanların başkanları katılır. 2- Divan-ı Tuğra (Karahanlılarda Divan-ı Tuğra- Gaznelilerde Divan-ı Risalet) : Başkanı Tuğrai olup devletin tüm iç ve dış yazışmalarını yapar. 3- Divan-ı İstifa (Karahanlılarda Divan-ı İstifa- Gaznelilerde Divan-ı Vekâlet) : Başında Müstevfi olup Devletin her türlü mali işleriyle ilgilenir. 4- Divan-ı İşraf (Karahanlılarda Divan- ı İşraf – Gaznelilerde Divan-ı İşraf) Başında Müşrif olup Teftiş divanıdır. 5- Divan-ı Arz ( Karahanlı-Gazneli de aynı): Başında Emir-i Arız olup Askeri işlerle ilgilenir. 3- Taşra Teşkilatı  Karahanlılar da eski Türk ikili idare sistemi bir müddet devam etmiştir. Ancak Karahanlı, Gazneli ve Selçuklularda ülke Eyalet-Şehir-kasaba-Köy olarak idari birimlere ayrılmıştır.  Eyaletleri Şıhne denilen askeri vali ile Melik adı verilen Hanedan üyeleri valiler yönetirdi. Askeri işlerden ise subaşı, Mali işlerden Amil yada imga, Adli işlerden Kadı yada Kadil Kudat, belediye işlerinden ise muhtesipler sorumlu idi. Şehirleri Amid adı verilen askeri valiler yönetirdi. Diğer yöneticiler Eyaletler ile aynı idi. Türk-İslam devletlerinde posta teşkilatına da önem verilmiş, ayrıca Berid adı verilen görevliler Taşradaki görevlileri kontrol eder, raporları merkeze gönderirdi. 4- Ordu Teşkilatı Türk-İslam Ordusunun genel özelikleri a- İlk Türk devletlerinde onlu askeri sistem uygulanmamıştır. b-Ordunun aslı yine Türklerden oluşmasına rağmen Türk İslam devletlerinde başka unsurlarda orduya alınmaya başlamıştır. c-Atlı birliklerin yanı sıra yayalarda kullanılmaya başlanmıştır. d-Ok yay kılıç önemli silahlardır. e-Hükümdarlar ordu komutanıdır. f-Turan taktiği uygulanmıştır. g- Orduya GULAM SİSTEMİ ile asker yetiştirilirdi. h- İlk kez Hz. Ömer Döneminde kullanılan askerî ikta ( ikta sistemi) Büyük Selçuklular tarafından geliştirilip Türk ordusunda uygulanmıştır. GULAM SİSTEMİ: Gulam askerleri, çoğunluğu Türklerden olmak üzere, satın alma yoluyla savaşlarda esir edilenlerle küçük yaşlarda toplanan çocukların gulamhane adı verilen asker yetiştirme merkezlerinde yetiştirilmesi ile oluşturuldu. Not: Osmanlıda Devşirme sistemi, Pençik Usulü, benzer usullerdir. İKTA SİSTEMİ: Ülke topraklarının vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılarak her birinin askerî ve sivil devlet görevlilerine hizmet karşılığında maaş olarak verilmesidir. Görevliler elde ettikleri gelirlerden maaşlarını aldıktan sonra kalan bölümü ile atlı asker beslerlerdi. “Sipahiyan” adı verilen bu askerler savaş zamanında orduya katılırlardı. Not : İkta sistemi,nin Osmanlılardaki karşılığı Tımar Sistemidir. Karahanlılarda Ordu; a-Saray Muhafızları(Hükümdarı koruyan maaşlı askerler) b-Hassa ordusu (Asıl savaşan ordu olup maaşlıdırlar) c-Eyalet ordusu(Şehzade ve valilerin orduları) d-Gönüllü Türkmenlerden oluşurdu. Gaznelilerde ordu; a-Gulaman-ı saray (Sarayı ve sultanı koruyan maaşlı askerler) b- Hassa ordusu (Türklerden oluşan asıl savaşan ordu olup maaşlıdır.) c- Eyalet Ordusu (Şehzade ve valilerin orduları) d- Ücretli askerler e-Gönüllülerden oluşurdu. Selçuklularda Ordu ; a-Gulaman-ı Saray(Sarayı ve sultanı koruyan maaşlı askerler) b- Hassa ordusu(Süvari olup asıl savaşan ordudur.) c- İkta askerleri(İkta sistemiyle yetiştirilen askerler) d-Türkmenler(Akıncı birlikleridir) e-Bağlı devletlerin askerleri f- Yardımcı Hizmet sınıfı(Mancınıkçı-Neftçi-lağımcı) oluşur. Mancınıkcılar: Mancınıkla taş fırlatarak kale surlarına zarar veren sınıf. Neftçiler: Kale kuşatmalarında surlara tırmanmaya çalışan düşman askerlerinin üzerine yağ dökmekle görevli askerî sınıf. Lağımcılar: Kale kuşatmalarında tünel kazarak kaleye girmekle görevli sınıf C- OSMANLI KLASİK DÖNEM DEVLET TEŞKİLATI Osmanlı Devlet Anlayışı  Osmanlı devlet anlayışı genel olarak Selçukluları örnek alarak oluşturulmuştur.  Osmanlı devlet anlayışı 3 esas üzerine kurulmuştur. Bunlar ;  Devlet-i Ebed Müddet (Devletin sonsuza kadar yaşatılması)  Nizam-ı Alem(Dünya düzeninin sağlanması adalet ve barışın sağlanması)  Kanun-ı Kadim (Kamu hukuk kurallarının üstünlüğü , büyük kanunlar) dir.  Osmanlı devletinde tüm yönetim ve kanunlar Töre ve İslam dinine uygun olarak düzenlenmiştir. Bunun yanında bazı hükümdarlar kanunlarda yapmışlardır. Fatih Sultan Mehmet (Fatih kanunnameleri ya da kanunname-i Ali Osman) ve Kanuni Sultan Süleyman buna örnektir. 2. Merkez Teşkilatı Osmanlı merkez teşkilatı Hükümdar-Saray ve Divan-ı Hümayun olarak sıralanmıştır. a- Hükümdar:  Osmanlı hükümdarları bey , Gazi , Hüdavendigar , Sultan, Han ve padişah unvanlarını kullanmışlardır. Osmanlı sülalesine Ali Osman denilmiştir.  Tahta çıkarken belli bir kural olmadığı için taht kavgaları yaşanmıştır. Bunu önlemek için Osmanlı Hükümdarları Veraset sistemine bazı yenilikler getirmişlerdir. Bunlar 1- I. Murat ‘‘Ülke hanedanın ortak malıdır’’ anlayışının yerine ‘‘Ülke padişahın oğullarının malıdır’’ anlayışını getirdi. 2- Fatih Kardeş Katli ilkesini getirdi. 3- I. Ahmet Kardeş Katli ilkesini kaldırarak Ekber ve Erşet(yaşı en büyük hanedan üyesinin tahta geçmesi) getirdi.  Padişahlar Cülus töreni ile tahta çıkar, Eyüp Sultan da kılıç kuşanırdı. Padişah Yasama-Yürütme-Yargı güçlerini elinde toplamıştır.  Padişahın erkek çocuklarına Şehzade denirdi. Şehzadeler 12 yaşlarında Lala(Padişah öğretmeni) adı verilen öğretmenler gözetiminde devlet tecrübesi kazanmak için illere(Sancak) vali olarak gönderilirdi. Bu sistemeSancağa çıkma denir. Sancağa çıkma III. Mehmet döneminde kaldırılınca devlet yönetimi tecrübesi olmayan padişahlar başa geçti. b- Saray:  Saray hem padişahın devleti yönettiği hem de devlet işlerini yürüttüğü merkezdir.  Osmanlı sarayı 3 bölümden oluşmuştur.  Birun(Dış saray)  Enderun(İç saray ve devşirmelerin yetiştirildiği okul)  Harem(Hükümdarın özel hayatını geçirdiği bölüm)  Enderun da devşirmelerin yetiştirildiği Enderun mektebi bulunur. Devşirme; Hristiyan kökenli çocukların Türkleştirilip Müslümanlaştırılması demektir. Küçük yaşta alınan Hıristiyan kökenli çocuklar Anadolu da Türk ailelerin yanına verilir orada bir Müddet kaldıktan sonra çok zeki olanları Enderun mektebine alınırdı. Burada padişahın özel hizmetinde bulunan çocuklar daha sonra çeşitli görevler alarak saraydan çıkarlardı. Devşirmeler Vezir-i azamlığa kadar yükselmişlerdir. Özellikle Fatih devrinden itibaren devşirme kökenli devlet görevlisi sayısı artmış ve Türk kökenli devlet adamları ile devşirme kökenli devlet adamları arasında çekişmeler yaşanmıştır.  Enderun ayrıca her türlü devlet işlerinin görüşüldüğü yerdir. Hükümdar elçileri kabul eder, Divan toplantıları burada (Babüssaade) yapılırdı. Osmanlıda saraylar Topkapı , Edirne ve İbrahim Paşa sarayları önemli saraylardır. c- Divan-ı Hümayun:  Osmanlıda her türlü devlet işlerinin görüşüldüğü meclise divan-ı Hümayun denir.  Osmanlılarda diğer Türk-İslam devletlerinden farklı olarak tek divan vardır.  Divan-ı Hümayun Orhan Bey döneminde kurulmuştur. Fatih dönemine kadar Divana Padişah başkanlık ederken fatihten sonra Vezir-i azamlar başkanlık etmeye başladılar. Divan-ı Hümayun a en yüksek devlet görevlileri katılırdı.  Divanda İlmiye, Kalemiye ve Seyfiye sınıfına mensup görevliler vardı.  Seyfiye: Asker kökenli Divan üyeleri olup Vezir-i Azam (Padişahın mutlak vekili, Padişahtan sonra en yetkili kişi günümüz başbakan benzeri) Vezirler (Veziri azamın verdiği görevleri yerine getirir. Günümüz Bakan benzeri) Yeniçeri Ağası (Yeniçeri askerinin komutanı, günümüz Kara kuvvetleri komutanı benzeri) kaptan-ı Derya (Donama komutanı günümüz Deniz kuvvetleri komutanı)  İlmiye: Medrese kökenli Divan üyeleri olup Yargı ,İfta(Fetva verme) ve Eğitim işleri ile uğraşırlardı.Kazasker (Yargı işerinden sorumlu en büyük hakim-yargıç idi günümüz Adalet Bakanı) Şeyhülislam (fetva verir , medreseleri yönetirdi.)  Kalemiye : Bürokrasi yani memur kökenli devlet adamları olup devletin mali ve yazışma işerlini yürütürdü.Defterdar (Tüm ekonomik-mali işlerden sorumlu idi. Günümüz Maliye bakanı) Nişancı (Devletin tüm yazışmalarını hazırlar padişahın Tuğrasını çekerdi.) 3- Taşra Teşkilatı  Osmanlı devletinde ülke Eyaletler(İllerin birleşmesi ile oluşur) sancak (il) Kaza (İlçe) ve köy şeklinde idari birimlere ayrılmıştır.  Eyaletler; Saliyaneli(Yıllıklı olup Tımar sistemi uygulanmayan fakir Arap eyaletleridir.) saliyanesiz(Tımar sisteminin uygulandığı eyaletler) Bağlı hükümetler(Kırım-Eflak-Boğdan) ve Özel yönetimli eyaletler olarak 4 ana gruba ayrılırdı.  Eyaletlerin başında Beylerbeyi vardı. Eyaletlere bağlı Sancakları Sancak beyi, Kazaları kadılar Köyleri de Kethüda yönetirdi. Tımar sistemi: Osmanlı devletinde bazı asker ve memurlar maaş verilmez, bunun yerine kişinin rütbesine göre toprak verilirdi. Sahib-i Arz denilen bu kimse toprakları çiftçiye kiralar elde edilen gelirler ile kendi ve yanında çalışanların maaşlarının ayırdıktan sonra geri kalanı ile asker beslerdi. Bu sisteme tımar veya Dirlik sistemi denir. Dirlik sistemi içerisinde topraklar 3 gruba ayrılır. 1-Has: gelirleri akçeden fazla olan topraklar olup yüksek dereceli memur ve askerlere verilir. 2-Zeamet: Gelirleri ila akçe arası olan topraklar olup orta dereceli memur ve askerlere verilir. 3-Tımar: gelirleri akçeden az olan topraklardır. Düşük dereceli memur ve askerlere verilir. 4- Ordu teşkilatı  Osmanlı Ordusu 3 ana kısma ayrılır. a- Kapıkulu askerleri b- Eyalet askerleri c- Donanma  Kapıkulu askerleri . bunlar devşirme kökenli olup saray da yaşarlar 3 ayda bir Ulufe adı verilen maaş vecülus bahşişi alırlar evlenmezler askerlik dışına başka meslekle uğraşmazlardı. Yayalar ve Süvariler olarak 2 kısımdırlar. Yaya ocakları şunlardır. 1- acemi Ocağı (devşirmelerin ilk geldiği ve diğer ocaklara asker yetiştiren ocaktır.) 2- yeniçeri Ocağı(Savaşlarda padişahı diğer zamanlarda sarayı koruyan askerlerdir.) 3-cebeci Ocağı(Silahların yapım ve onarımıyla görevli ocaktır.) 4- topçu Ocağı (Top döken ve savaşlarda kullanan ocaktır.) 5- Top arabacıları ocağı(Topları cepheye taşıyan ocaktır.) 6- Humbaracı Ocağı(El bombası havan topu yapan ocaktır.) 7-Lağımcı Ocağı (kale kuşatmalarında kalenin altına tüneller kazan ocaktır.) Süvariler ise şunlardır. Sipahiler-Silahtarlar-Sağ Garipler-Sol Garipler-Sağ Ulufeciler-Sol Ulufeciler  Eyalet askerleri: Osmanlı ordusunun en kalabalık ve en savaşçı bölümüdür. Taşlarda otururlar. Meslekle uğraşabilirler evlenebilirler kendi evlerinde yaşarlar. Eyalet askerleri, tımarlı sipahiler-Akıncılar-Gönüllüler-Beşliler-Azaplar-Yayalar-Müsellemler-Deliler şeklinde teşkilatlanmıştır.  DonanmaDeniz kuvvetleridir. Başında Kaptan-ı derya ulunur. Deniz askerlerine levent denir. Barbaros-Piri reis-Turgut reis-Kılıç Ali Paşa-Seydi Ali reis-Burak reis önemli denizcilerdir. İstanbul-Süveyş-Rusçuk- Gelibolu-Sinop-İzmit-Basra önemli tersanelerdir. Ç- ve YÜZYIL OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI 1-XVIII. yy Islahatları Bu yüzyıllarda meydana gelen önemli değişmeler şunlardır.  Osmanlı devletinde yüzyılda sadrazamın güçlenmesiyle Divan Toplantıları Bab-ıali de(sadrazam konağı) toplanmaya başladı.  Kalemiye sınıfı ve Reisülküttab önem kazandı. Önceki dönemlerde Nişancı ya bağlı bir memur olan Reisülküttab zamanla Hariciye(Dışişleri bakanı) haline geldi.  Lale devrinde ilk önemli ıslahatlar yapıldı.  yy ıslahatları asıl III. Selim döneminde hız kazandı. Bu dönemde ilk daimi dış elçilikler açıldı. Nizam-ı Cedit ıslahatları adı verilen III. Selim ıslahatları, III. Selim in tahttan indirilmesi ile son buldu. 2-XIX. yy Islahatları  Bu dönemde en çok ıslahat yapan hükümdar II. Mahmut tur. II. Mahmut de Anadolu ve Rumeli ayanları ile Sened-i İttifak ı imzaladı. Böylece ilk kez Osmanlı padişahının yetkileri kısıtlandı.  II. Mahmut Yeniçeri ocağını kaldırarak yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli Batı tarzında bir ordu kurdu.  İlk kez Seraskerlik makamı(Genelkurmay başkanlığı)kuruldu.  En önemli devlet görevlileri Sadrazam-Serasker-Şeyhülislam oldu.  Divan-ı Hümayun kaldırılarak yerine heyeti vükela (Bakanlıklar) kuruldu. Vezirlere Nazır, Kazaskere Adliye Nazırı, Reisülküttaba Hariciye Nazırı(Dış işleri bakanı) , Defterdara maliye Nazırı denilmeye başlandı.  Devlet memurlarının maaşları aylık olarak hazineden ödenmeye başlandı. II. MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI 1-Sened-i İttifak: de II. Mahmut döneminde Vezir-i azam Alemdar Mustafa paşa nın katkıları ile Anadolu ve Rumeli ayanları ile Padişah II. Mahmut un imzaladığı bir anlaşma olup bu anlaşma ile Osmanlı da padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır. 2-II. Mahmut yılında Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine Batı tarzında Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında bir ordu kurdu. Tarihte Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına Vakay-ı Hayriye denir. 3- Günümüz genelkurmay Başkanlığı yetkileri sahip Seraskerlik makamı kuruldu. 4- Divan-ı Hümayun ve Bab-ı ali kaldırılarak yerine Heyet-i Vükela yada Nezaretler(nazırlık yani günümüz manasında bakanlıklar) kuruldu. Kubbealtı vezirliği tamamen kaldırıldı.Divan üyeleri; Sadrazama başvekil(başbakan) Kazasker (adliye nezreti=Adalet bakanı) , Reisülküttab (Hariciye nezareti=Dışişleri bakanı) Yeniçeri ağası(yeniçeri ocağı kaldırıldığı için yerine seraskerlik=Genelkurmay) , Sadaret Kethüdası(Dahiliye Nazırı=İçişleri Bakanı) , Defterdar (Maliye nazırı=Maliye Bakanı) seafoodplus.infoere (Nazır=Bakan) ,Kaptan-ı Derya (Bahriye Nazırı-Deniz Kuvvetleri komutanı) , Şeyhülislam ise Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar aynı adla devam etmiştir. 5-Devlet işlerinin kolaylaştırılması için yeni meclisler kuruldu. Askeri işler için Dar-ı Şuray-ı Askeri, Adalet işleri ve kanun yapmak için Meclis-i Ahkâmı Adliye ve yönetim işleri için Dar-ı Şuray-ı Bab-ı Ali meclisleri oluşturuldu. 6- Taşra teşkilatında ise tımar sistemi kaldırıldı ve tüm asker ve memurlara maaş bağlandı. Mahalle ve köy muhtarlıkları kuruldu. İç güvenliği sağlamak için redif adı verilen ordu kuruldu. TANZİMAT DÖNEMİ ISLAHATLARI  Tanzimat Fermanı: da Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde sadrazam Mustafa reşit Paşa nın katkıları ile ilan edilen bir fermandır. Gülhane Parkına okunup ilan edildiği için Gülhane Hatt-ı Hümayun da denir. Bu fermanla Osmanlı halkına bazı haklar verilmiştir. Tüm Osmanlı tebaası(Halk) eşit sayılmıştır. Tanzimat fermanı ile Osmanlı hızlı bir batılılaşma sürecine girmiş ve bu dönemde yapılan ıslahatlara Tanzimat ıslahatları denir.  Islahat Fermanı: da Kırım savaşı sonrası Batılı ülkelerin Azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışmalarını engellemek için Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde yayımlanan bir fermandır. Bu fermanla azınlıklar geniş haklara kavuşmuştur.  Tanzimat döneminde Padişahtan sonra en yetkili devlet görevlileri Serasker, Sadrazam ve şeyhülislam olmuşlardır.  de Şura-yı Devlet (Danıştay) ve Divan-ı Ahkâm-ı adliye(Yargıtay kuruldu.)  Taşra teşkilatında Nizamnamesi çıkarıldı. Bu nizamname ile ülke Eyalet (yöneticisi Müşir) , Sancak(yöneticisi kaymakam) , Kaza(yöneticisi seçimle Kaza Müdürü) ve köy(Yöneticisi Muhtar) olarak bölümlere ayrıldı. İlk kez Eyalet ve sancak genel meclisleri açıldı. Daha sonra ve Nizamnameleri çıkarıldı. Nahiye(Bucak) adı verilen yeni bir taşra yönetim birimi Oluşturuldu MEŞRUTİYET DÖNEMİ YENİLİKLERİ 1- Meşrutiyet: Hükümdarın yanında meclis açılarak halkın kısmen yönetime katıldığı devlet idare şekline meşrutiyet denir. Osmanlı devletinde da II. Abdülhamit in hükümdarlığı döneminde Mithat paşa nın katkıları ile I. Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyetle birlikte Kanun-ı Esasi (ilk Anayasamız) ilan edildi ve de seçimler yapılarak Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan adında 2 meclis açıldı. Mebusan ve Ayan Meclisleri Şuray-ı Devlet tarafından hazırlanan kanunları görüşür ve padişahın onayı ile kanunlar yürürlüğe girerdi. Hükümeti ve Bakanları da bu iki meclis seçer, padişahın onayı ile de hükümet kurulurdu.  KANUN-I ESASİ: de ilan edilen anayasadır. Bu anayasanın amacı özgürlükleri artırarak Osmanlı devletinin dağılmasının önlenmek istenmesidir. Kanun-ı Esasi yi Mithat Paşa önderliğinde Şura-yı Devlet hazırlamıştır. Toplam maddeden oluşmuştur.  MECLİS-İ MEBUSAN: Üyeleri halk tarafından seçilen meclistir.4 yıllığına seçilir. Çalışmalarını açık oturumlarla yapar. Padişah meclisi kapatabilirdi. Toplam mebus(vekil vardır.)  MECLİS-İ AYAN: Üyeleri Padişah tarafından ömür boyu seçilir. Asker, bürokrat ve ulema sınıfından oluşur. Çalışmalarını kapalı oturumda yapardı. Toplam 26 ayan vardır.  ŞURA-YI DEVLET: Padişahın ataması ile oluşan 28 Kişilik bir kurul olup Meclislerin teklifi ile kanun-ı Esasiye aykırı olmamak kaydıyla Kanun hazırlar, kanunlar önce Meclis-i Mebusan daha sonra Meclis-i Ayan da görüşülür ve Padişahın onayı ile yürürlüğe girerdi. 2- –78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) sebebiyle II. Abdülhamit Kanun-ı Esasinin kendisine verdiği yetki ile de Kanun-ı esasi yi Yürürlükten kaldırdı ve Meclis-i Ayan ve Meclis-i mebusanı kapattı. Meşrutiyet isteyen Osmanlı aydınlar Genç Osmanlılar (Jön Türkler) adı Verilen bir örgüt kurarak II. Abdülhamit e karşı muhalefete geçtiler. Bu Örgüt zamanla İttihat ve Terakki Partisi adını aldı. 3- yılına kadar II. Abdülhamit ülkeyi saltanatla yönetti. Ancak İttihat ve Terakkinin başlattığı muhalefet zamanla isyana dönüştü. de Niyazi Bey ve arkadaşları meşrutiyet isteyerek ayaklandı ve de II. Abdülhamit Kanun-ı esasiyi tekrar yürürlüğe koydu. Meclisler tekrar açıldı. de İttihat ve Terakki partisi yapılan seçimleri kazanarak mecliste çoğunluğu elde etti. Ancak II. Abdülhamit da tarihimizde 31 Marta olayı denilen bir isyan hareketiyle tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat Padişah yapıldı. te Enver Paşa önderliğinde İttihatçılar Bab-ı ali Baskını adı verilen olayla Meclis-i Mebusan ı basarak muhalefeti yok ederek idareyi ele aldı. Bab-ı Ali Baskınından sonra Padişahların hiçbir yetkisi kalmadı. Talat Paşa-Enver Paşa ve Cemal Paşa devleti I. Dünya savaşı sonrasına kadar yönetti. Savaştan sonra İttihatçılar öldürüldü ya da sürüldü. – arası Hürriyet ve İtilaf Fırkası ülkeyi yönetti. (En meşhur Hürriyet ve İtilaf partili Damat Ferit Paşa dır.). II. Meşrutiyet döneminde –– ve da olmak üzere 4 tane seçim yapılmıştır. CUMHURİYET DÖNEMİ I. Dünya savaşı sonrası Osmanlı Devleti de İmzalanan Mondros Ateşkes anlaşması ile fiilen tarihi karışmıştır. Ancak Osmanlı devletinin resmen yıkıldığı tarih 1 kasım de saltanatın Kaldırılması iledir. 19 Mayıs da Atatürk ün Samsun a çıkmasıyla Türkiye Devletinin temelleri atıldı. Amasya genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri ile bu gidişat hızlandı. Cumhuriyet döneminde başlıca gelişmeler şunlardır. 1- 23 Nisan de TBMM açılarak Milli Egemenliğe ilk adım atıldı. 2- de Teşkilatı Esasiye ( anayasası ) kabul edildi. (Türkiye devletinin ilk anayasası olup, sırasıyla –– ve anayasalarını kullandık). Anayasasının genel özellikleri şunlardır. A- savaş dönemi anayasasıdır. B- 24 maddelik kısa bir anayasadır. C-Meclis hükümeti sistemi vardır. Meclis Hükümeti Sistemi : hükümet üyelerini meclis seçer herhangi bir parti yoktur. (Ancak Mustafa Kemal in önderliğindeki Müdafaa-i Hukuk grubu vardır.) D- Güçler Birliği esası vardır. Güçler Birliği : Yani devletin temelini oluşturan Yasama(Kanunları yapma)-Yürütme(Yapılan Kanunları uygulama) ve yargı(Yasalara uymayanların cezalandırılması) gücünün tek elde toplanması TBMM de toplanması demektir. Güçler Ayrılığı : Yasama-Yürütme ve Yargının ayrı kurumlarda toplanmasıdır. Güçler birliği sadece Anayasasında vardı. –– anayasalarında ise Güçler ayrılığı esası vardır. Günümüzde Yasama-Yürütme ve yargı birbirinden ayrıdır. Yasamayı TBMM, Yürütmeyi Cumhurbaşkanı-Başbakan-Bakanlar Kurulu ver tüm bürokrasi, Yargıyı ise bağımsız mahkemeler yerine getirir. 3- Anayasası kabul edildi.(Bu anayasada Güçler ayrılığı esası var , İlke ve İnkılap anayasasıdır.) 4- de Anayasamızda bulunan ‘‘Türkiye nin dini İslam’dır.’’ Maddesi anayasadan çıkarıldı. 5– de Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılapçılık ve Laiklik temel Atatürk ilkeleri anayasamıza girmiştir. 6- Cumhuriyet döneminde ilk siyasi partilerde kuruldu. TBMM de Atatürk başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk grubu Cumhuriyet Halk Fırkası adını alarak Türkiye nin ilk siyasi partisi oldu. te Kazım Karabekir ve arkadaşları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular ancak bu parti Şeyh Sait İsyanı ile kapatıldı. da Ali Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası da Menemen Olayı Dolayısıyla kapatıldı. Bundan sonra ya kadar Türkiye de tek parti CHP iktidarı yaşandı. den sonra tekrar çok partili rejime geçildi. 7- te kadınlara da Seçme ve seçilme hakkı verilerek kadınlarında siyasal hayata katılmaları sağlandı. 1. ÜNİTE SONU ÖLÇME DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ KLASİK SORULAR 1 ) – Türklerde Devleti Oluşturan Unsurları yazarak kısaca açıklayınız. 1)- a- Bağımsızlık(Oksızlık) : Türklerin sahip olduğu atlı göçebe yaşam tarzı, onların özgürlüklerine düşkün olmalarını ve bağımsızlığın milli bir karakter olmasını sağlamıştır. b- Halk(Millet) : Türklerde halk sınıflara ayrılmamıştıseafoodplus.infoşilerin ekonomik ve sosyal hakları bulunmaktaydı.”Halk Devlet İçin Değil; Devlet Halk İçindir.” Anlayışı hakimdir. c-Ülke(Vatan-Toprak) : Türkler özgür olarak yaşadıkları ve egemenlik haklarını tam olarak kullandıkları topraklara yurt , ülke , uluş adını vermişlerdir. d- Teşkilatlanma : Türkler teşkilatlanma, devlet kurma becerileri yüksek bir seafoodplus.info boyunca hiçbir zaman devletsiz kalmamışlardıseafoodplus.infoi oluşturan boylar ,güçlü bir siyasi birlik sağlayarak devleti yaşatmışlardır. 2)- Türk-İslam Ordusunun genel özeliklerinden 5 tanesini maddeler halinde yazınız. 2)- a- İlk Türk devletlerinde onlu askeri sistem uygulanmamıştır. b-Ordunun aslı yine Türklerden oluşmasına rağmen Türk İslam devletlerinde başka unsurlarda orduya alınmaya başlamıştır. c-Atlı birliklerin yanı sıra yayalarda kullanılmaya başlanmıştır. d-Ok yay kılıç önemli silahlardır. e-Hükümdarlar ordu komutanıdır. f-Turan taktiği uygulanmıştır. g- Orduya GULAM SİSTEMİ ile asker yetiştirilirdi. h- İlk kez Hz. Ömer Döneminde kullanılan askerî ikta ( ikta sistemi) Büyük Selçuklular tarafından geliştirilip Türk ordusunda uygulanmıştır. 3)- Gulam sistemi hakkında kısaca bilgi veriniz. 3)- Gulam askerleri, çoğunluğu Türklerden olmak üzere, satın alma yoluyla savaşlarda esir edilenlerle küçük yaşlarda toplanan çocukların gulamhane adı verilen asker yetiştirme merkezlerinde yetiştirilmesi ile oluşturuldu. 4)- Ikta sistemi hakkında kısaca bilgi veriniz. 4)- Ülke topraklarının vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılarak her birinin askerî ve sivil devlet görevlilerine hizmet karşılığında maaş olarak verilmesidir. Görevliler elde ettikleri gelirlerden maaşlarını aldıktan sonra kalan bölümü ile atlı asker beslerlerdi. “Sipahiyan” adı verilen bu askerler savaş zamanında orduya katılırlardı. 5)- Osmanlı devlet anlayışını oluşturan esasları yazarak kısaca açıklayınız. 5)- Osmanlı devlet anlayışı 3 esas üzerine kurulmuştur. Bunlar ; Devlet-i Ebed Müddet (Devletin sonsuza kadar yaşatılması) Nizam-ı Alem(Dünya düzeninin sağlanması adalet ve barışın sağlanması) Kanun-ı Kadim (Kamu hukuk kurallarının üstünlüğü , büyük kanunlar) dir. 6)- Osmanlı veraset sisteminde ( tahta çıkma usulü )yaşanan değişimleri kısaca yazınız. 6)- Tahta çıkarken belli bir kural olmadığı için taht kavgaları yaşanmıştır. Bunu önlemek için Osmanlı Hükümdarları Veraset sistemine bazı yenilikler getirmişlerdir. Bunlar 1- I. Murat ‘‘Ülke hanedanın ortak malıdır’’ anlayışının yerine ‘‘Ülke padişahın oğullarının malıdır’’ anlayışını getirdi. 2- Fatih Kardeş Katli ilkesini getirdi. 3- I. Ahmet Kardeş Katli ilkesini kaldırarak Ekber ve Erşet(yaşı en büyük hanedan üyesinin tahta geçmesi) getirdi. 7)- Divan-ı Humayu’nu oluşturan sınıfları yazarak; bu sınıfların görevleri hakkında bilgi veriniz. 7)- Divan-ı Humayun İlmiye, Kalemiye ve Seyfiye sınıflarından oluşmaktadır. Seyfiye: Yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenen sınıftır. Vezir-i Azam ,Vezirler, Yeniçeri Ağası , kaptan-ı Derya gibi asker kökenli divan üyeleri bu sınıfa mensuptur. İlmiye: Yargı ,İfta(Fetva verme) ve Eğitim işleri ile ilgilenen sınıftıseafoodplus.infoer Şeyhülislam gibi medrese kökenli divan üyeleri bu sınıfa mensuptur. Kalemiye : Devletin mali ve yazışma işerlini yürütürdü.Defterdar ve Nişancı gibi memur kökenli divan üyeleri bu sınıfa mensuptur. 8)- Sened-i İttifak hakkında kısaca bilgi veriniz. 8) de II. Mahmut döneminde Vezir-i azam Alemdar Mustafa paşa nın katkıları ile Anadolu ve Rumeli ayanları ile Padişah II. Mahmut un imzaladığı bir anlaşma olup bu anlaşma ile Osmanlı da padişahın yetkileri ilk defa sınırlandırılmıştır. 9)-Tanzimat Fermanı hakkında kısaca bilgi veriniz. 9)- da Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde sadrazam Mustafa reşit Paşa nın katkıları ile ilan edilen bir fermandır. Gülhane Parkına okunup ilan edildiği için Gülhane Hatt-ı Hümayun da denir. Bu fermanla Osmanlı halkına bazı haklar verilmiştir. Tüm Osmanlı tebaası(Halk) eşit sayılmıştır. Tanzimat fermanı ile Osmanlı hızlı bir batılılaşma sürecine girmiş ve bu dönemde yapılan ıslahatlara Tanzimat ıslahatları denir. 10)- Islahat Fermanı hakkında kısaca bilgi veriniz. 10)- da Kırım savaşı sonrası Batılı ülkelerin Azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışmalarını engellemek için Abdülmecit in hükümdarlığı döneminde yayımlanan bir fermandır. Bu fermanla azınlıklar geniş haklara kavuşmuştur. 11)- 1. Meşrutiyetin ilanı ile ilgili olan aşağıdaki metinde eksik bırakılan bölümleri doldurunuz. 11)- Osmanlı devletinde da II. Abdülhamit in hükümdarlığı döneminde Mithat paşa nın çalışması ile I. Meşrutiyet ilan edildi. Meşrutiyetle birlikte Kanun-ı Esasi (ilk Anayasamız) ilan edildi ve de seçimler yapılarak Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan adında 2 meclis açıldı. Bu Meclisler Şuray-ı Devlet tarafından hazırlanan kanunları görüşür ve padişahın onayı ile kanunlar yürürlüğe girerdi. Hükümeti ve Bakanları da bu iki meclis seçer, padişahın onayı ile de hükümet kurulurdu. –78 Osmanlı-Rus savaşı sebebiyle II. Abdülhamit Anayasanın kendisine verdiği yetki ile de meşrutiyete son verdi ,meclisleri kapattı. Meşrutiyet isteyen Osmanlı aydınları Genç Osmanlılar (Jön Türkler) adı Verilen bir örgüt kurarak II. Abdülhamit e karşı muhalefete geçtiler. Bu Örgüt zamanla İttihat ve Terakki Partisi adını aldı. yılına kadar II. Abdülhamit ülkeyi saltanatla yönetti. Ancak İttihat ve Terakkinin başlattığı muhalefet zamanla isyana dönüştü. Niyazi Bey ve arkadaşları meşrutiyet isteyerek ayaklandı ve de II. Abdülhamit anayasayı tekrar yürürlüğe koydu. Meclisler tekrar açıldı. de İttihat ve Terakki partisi yapılan seçimleri kazanarak mecliste çoğunluğu elde etti. Ancak II. Abdülhamit da tarihimizde 31 Marta olayı denilen bir isyan hareketiyle tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat Padişah yapıldı. KAVRAM BİLGİSİ: Tigin : İlk Türk Devletlerinde Kağanın erkek çocuklarına verilen ad. Ataman: İlk Türk Devletlerinde Kağanın erkek çocuklarının eğitiminden sorumlu öğretmen Kurultay :İlk Türk devletlerinde devleti ilgilendiren konuların görüşülüp karar bağlandığı meclislere Kurultay denir. Melik :Türk İslam Devletlerinde Sultanın erkek çocuklarına verilen ad. Meşrutiyet: Hükümdarın yanında meclis açılarak halkın kısmen yönetime katıldığı devlet idare şekline meşrutiyet denir. EŞLEŞTİRME ** Aşağıdaki Türk İslam Devletlerindeki Saray görevlileri ile görev alanlarını uygun şekilde eşleştiriniz. Saray Görevlileri Görev Alanlarını ( a ) Hares Emiri ( c ) Hükümdarın Yiyecek işlerini yürütür. ( b ) Abdar ( e ) Hükümdarın Elbiseleri ile ilgilenir. ( c ) Çaşnigir ( a ) Saray güvenlikçisidir. ( d ) Candar ( f ) Bayrak ve sancakları korur savaşa götürür ( e ) Camedar ( b ) Hükümdarın Temizlik işlerini yürütür. ( f ) Alemdar ( d ) Sarayı dışarıdan gelen sadırlara karşı korur ( g ) Emir-i Ahur ( h ) Hükümdarın av işlerini yürütüri ( h ) Emir-i Şikar ( g ) Sarayın atlarına bakar ** Aşağıda verilen Türk İslam Devletlerindeki divanlar ile görev alanlarını uygun şekilde eşleştiriniz. Divanlar Görev Alanlarını ( a ) Divan-ı Tuğra ( c ) Denetleme işleriyle ilgilenir. ( b ) Divan-ı İstifa ( d ) Askeri işlerle ilgilenir. ( c ) Divan-ı İşraf ( a ) Devletin tüm iç ve dış yazışmalarını yapar. ( d ) Divan-ı Arz ( b ) Devletin her türlü mali işleriyle ilgilenir. BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ İlk Türk Devletlerinde Türklerde devlete İl (el) adı verilirdi. İlk Türk Devletlerinde hükümdar yönetme yetkisini Gök tanrı dan alır ve yaptığı tüm işlerden Gök Tanrı ya karşı seafoodplus.info ( Kut Anlayışı) denir. Türk ordusunda ücretli askerlik yoktur. Halk kadın erkek ayırt edilmeksizin her an savaşa hazır durumda olduğu için Türk milleti için ordu-millet deyimi kullanılmıştır. İlk düzenli orduyu Hun hükümdarı Mete Han 10 luk askeri sisteme göre( onbaşı, yüzbaşı , binbaşı , tümenbaşı ) oluşturmuştur. Göktürk ve Uygurlar’da ülke doğu-batı olarak ikili teşkilatla yönetilirdi. Doğu da kağan batı da ise hanedan üyeleri vardı. İlk Türk devletlerinde hükümete ayukı denirdi Orta Asya da kurulan ilk Türk-İslam devleti Karahanlılar dır. İlk Türk devletlerindeki Kut inancı (Tanrı tarafından Kutsanma-Tanrı tarafından verilen güçler) İslamiyetin kabulüyle İslami anlam kazanarak Allahın takdiri ve nasibi olarak değiştirildi. Gazneli Mahmut sultan ünvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır. Türk-İslam devletlerinde saray, Harem (Hükümdar ve ailesinin oturduğu bölüm), Selamlık (devletin idare edildiği bölüm ve Enderun(Memurların yetiştirildiği okul bölümü) olmak üzere 3 kısımdan oluşurdu. İkta sistemi,nin Osmanlılardaki karşılığı Tımar Sistemidir. Neftçiler Kale kuşatmalarında surlara tırmanmaya çalışan düşman askerlerinin üzerine yağ dökmekle görevli askerî sınıftır. Lağımcılar Kale kuşatmalarında tünel kazarak kaleye girmekle görevli askeri sınıftır. Mancınıkcılar taş fırlatarak kale surlarına zarar veren askeri sınıftır. Osmanlı devletinde tüm yönetim ve kanunlar Töre ve İslam dinine uygun olarak düzenlenmiştir. Padişahın erkek çocuklarına Şehzade denirdi. Bu çocuklar 12 yaşlarında Lala adı verilen öğretmenler gözetiminde devlet tecrübesi kazanmak için illere (Sancak) vali olarak gönderilirdi. Bu sisteme Sancağa çıkma denir. Sistem III. Mehmet döneminde kaldırılınca devlet yönetimi tecrübesi olmayan padişahlar başa geçti. Osmanlıda her türlü devlet işlerinin görüşüldüğü meclise divan-ı Hümayun denir. Osmanlı sarayı Birun (Dış saray) ,Enderun(İç saray ve devşirmelerin yetiştirildiği okul) ve Harem (Hükümdarın özel hayatını geçirdiği bölüm) olmak üzere 3 bölümden oluşur. Osmanlı devletinde ülke Eyaletler(İllerin birleşmesi ile oluşur) , sancak (il) , Kaza (İlçe) ve köy şeklinde idari birimlere ayrılmıştır Kapıkulu askerleri . devşirme kökenli olup saray da yaşarlar, üç ayda bir Ulufe adı verilen maaş ve padişah değişikliklerinde cülus bahşişi alırlar, evlenmezler askerlik dışına başka meslekle uğraşmazlardı. Eyalet askerleri Osmanlı ordusunun en kalabalık ve en savaşçı bölümüdür. Taşlarda otururlar. Meslekle uğraşabilirler evlenebilirler kendi evlerinde yaşarlar. Bu askerler, tımarlı sipahiler-Akıncılar-Gönüllüler-Beşliler-Azaplar-Yayalar- Müsellemler-Deliler şeklinde teşkilatlanmıştır. Donanma Deniz kuvvetleridir. Başında Kaptan-ı derya ulunur. Deniz askerlerine levent denir. Barbaros-Piri reis- Turgut reis-Kılıç Ali Paşa-Seydi Ali reis-Burak reis önemli denizcilerdir. II. Mahmut yılında Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine Batı tarzında Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında bir ordu kurdu. Tarihte Yeniçeri ocağının kaldırılması olayına Vakay-ı Hayriye denir. II. Mahmut döneminde ,tımar sistemi kaldırıldı ,tüm asker ve memurlara maaş bağlandı. Mahalle ve köy muhtarlıkları kuruldu. İç güvenliği sağlamak için redif adı verilen ordu kuruldu. II. Mahmut döneminde Divan-ı Hümayun kaldırılarak yerine heyeti vükela (Bakanlıklar) kuruldu. Vezirlere Nazır, Kazaskere Adliye Nazırı, Reisülküttaba Hariciye Nazırı(Dış işleri bakanı) , Defterdara maliye Nazırı denilmeye başlandı. III. Selim dönemi ıslahatlarına genel olarak Nizam-ı Cedit ıslahatları adı verilmiştir. İlk daimi dış elçilikler bu dönemde açılmıştır. Tanzimat döneminde Nizamnamesi çıkarıldı. Bu nizamname ile ülke Eyalet ,Sancak, Kaza ve köy olarak bölümlere ayrıldı. İlk kez Eyalet ve sancak genel meclisleri açıldı. Nahiye(Bucak) adı verilen yeni bir taşra yönetim birimi Oluşturuldu. TBMM de Atatürk başkanlığındaki Müdafaa-i Hukuk grubu Cumhuriyet Halk Fırkası adını alarak Türkiye nin ilk siyasi partisi oldu. te Kazım Karabekir ve arkadaşları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular ancak bu parti Şeyh Sait İsyanı ile kapatıldı. da Ali Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası Menemen Olayı Dolayısıyla kapatıldı. 2. ÜNİTE TÜRLERDE TOPLUM YAPISI A. İlk türk devletlerinde toplum yapısı B. Türk-islam devletlerinde toplum yapısı C. Klasik dönem osmanlı toplum yapısı Ç. Tanzimat’tan sonra osmanlı toplum yapısındaki değişim D. Çağdaş türk toplumu İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI 1. Toplumsal Yapı  Türk toplumsal yaşayışını düzenleyen kurallara TÖRE adı verilir.  Devlet ile bireyler arasında TÜZ adı verilen yazılı olmayan kurallar vardı.  İlk Türk devletlerinde toplumsal yapı; oğuş (aile), ailelerin birleşmesiyle urug (aileler birliği), urugların birleşmesiyle boy, boyların birleşmesi ile de budun oluşuyordu. OĞUŞ ( AİLE): Toplumu oluşturan en küçük yapıdır.Türk ailesi genellikle baba, anne ve çocuklardan oluşan çekirdek ailedir. Tek eşle evlilik yaygındıseafoodplus.infoil bir yapı vardır ancak; aile içi kararlarda anne de söz sahibi olmuştur. URUG ( AİLELER BİRLİĞİ-SÜLALE): Akrabalık bağı ile birbirine bağlı olan Ailelerin birleşmesiyle oluşmuştur. BOY: Sülalelerin birleşmesi ile oluşmuşseafoodplus.infoın başında Boy beyleri bulunurdu Bu beyler sülale reisleri arasından seçseafoodplus.info boyun kendisine ait,toprağı ( yazlak ve kışlak), askeri gücü, hayvanları ,yönetim meclisi seafoodplus.infoa ait hayvanlar, o boyun işareti olan TAMGA ile damgalanır, bu şekilde hayvanlar birbiriyle karışmazlardı. BUDUN ( MİLLET) : Budun (millet) akraba boyların bir teşkilat etrafında toplanması ile meydana gelmekteydi. Başında “kağan, han, il-teber, yabgu, şad, erkin” gibi unvanlar taşıyan bir başkan bulunmaktaydı. Devlet tek bir budundan oluşseafoodplus.info başkanı olan kağan tüm budunları bir arada tutarak siyasi birlikteliği sağlardı. Budunların ve boyların iş birliği ile oluşan devlet; toprağı, halkı, töresi ile yurdu koruyan; milleti huzur ve barış içinde yaşatan siyasi bir kuruluştur. seafoodplus.infoŞAYIŞ  At Türkler için önemli bir hayvandı.Atın gücünden etinden ve sütünden ( kımız) faydalanırlardı.At dışında en çok beslenilen hayvan koyundu.  Atlı göçebe bir yaşam süren Türkler, çoğunlukla hayvancılık ile uğraştıklarından, yayvanlarına otlak bulmak amacıyla yazın YAZLAKLARA kışın ise; KIŞLAKLARA göç ederlerdi.  Uygurlarla birlikte yerleşik hayata geçen Türkler , zamanla yerleşik şehir hayatı yaşamaya başlamışlardır. seafoodplus.info HAYAT  Eski Türk inancının temelini Göktanrı Dini oluşturmaktaydı. Gök Tanrı inancına göre; Tanrı tektir ve en yüce varlıktır. Sonsuz bir hayata sahip ezeli ve ebedi olan Tanrı, kâinatın yaratıcısı ve hâkimidir. Ahiret inancı olan bu inanç sisteminde iyi insanların “uçmag”a (cennete), kötülerin ise “tamu”ya (cehenneme) gideceklerine inanılırdı. Toplumsal yapıda özel bir statüsü olmayan din adamlarına “kam” adı verilmekteydi.  Eski Türkler tabiatta birtakım gizli kuvvetlerin varlığına da inanıyolardı.  Toplumda ölen kişilere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılırdı. Ataların ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır, onlar için kutsal mağaralar önünde kurban kesilirdi.  Türklerde Göktanrı dininden başka ; Musevilik,Hristiyanlık, Budizm,Maniheizm gibi dinler de görülmüştür. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE SOSYAL YAPI Büyük Selçuklular döneminde toplumlar arası kaynaşma sağlanmış; Türk İslam toplum yapısı oluşmaya başlamıştıseafoodplus.infoçuklular zamanında toplum , yönetenler,yönetilenler olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. 1. Yönetenler  Yönetenler bölümünde hanedan üyeleri, askerler ve din adamları bulunmaktaydı.  Yöneticiler tamamen Türklerden oluşurken halk farklı etnik gruplardan müteşekkildi. Not: Karahanlı Devleti’nde toplum tamamen Türk’tü. Gaznelilerde Gurlular, Hindular gibi farklı unsurlar da yer almaktaydı. Büyük Selçuklu Devleti’nde devleti kuran Türklerin yanı sıra İranlı ve Arap unsurlar yer alırken Tolunoğulları, İhşidiler ve Memluklularda ise halkın büyük çoğunluğunu Arap, Rum, Berberi, Mısırlı vb. Türk olmayan unsurlar oluşturmaktaydı. 2. Yönetilenler (Halk)  Halk Müslümanlar ve Gayrımüslimler şeklinde iki gruba ayrılmıştır.  Yaşama şekillerine göre halk ; köylüler,göçebeler ve şehirliler olarak üç bölümden oluşur.  Köylerde ve şehirlerde çok farklı etnik gruptan oluşan bir nüfus yapısı vardı.Buralarda; Türkler,Araplar,Acemler,Rumlar,Ermeniler Yahudiler, Hristiyanlar vs. birlikte yaşarlardı KLASİK DÖNEM OSMANLI TOPLUM YAPISI a)-Yönetenler b)-Yönetilenler 1-Seyfiye 2-Kalemiye 3-İlmiye Tüccar ve Köylüler Göçebeler Saray halkı esnaflar TOPLUM YAPISI Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir yapıya sahipti. Ancak Türkler, devletin kurucusu olarak esas unsuru meydana getiriyordu. Fakat yine de bütün Müslümanlar hakim unsur durumundaydılar. Osmanlı Devleti'nde toplum, yönetenler (asken) ve yönetilenler (reaya) olarak ikiye ayrılıyordu A. ASKERİLER (YÖNETENLER) Askeri sınıf yani yönetenler, padişahın kendilerine dini adli askeri ya da idari yetki tanıdığı devlet görevlilerinden oluşma ktaydı Bunlar, saray halkı, seyfiye. ilmiye ve kalemiye gruplarından oluşuyordu. Askeri sınıfın en önemli özelliği vergi yükümlülüğü dışında bırakılmalarıdır. Saray halkı: Osmanlı Devleti nde hem padişahların oturaukla-rı yer, hem de en yüksek devlet görevlilerinden bazılarının çalıştığı merkez saraydı Seyfiye: Osmanlı toplumunda, yönetim görevi de bulunan askeri grup 'seyfiye" olarak adlandırılmıştıseafoodplus.infoe. ehl-ı örf veya ümera olarak da isimlendirilmiştir. Seyfıye kapıkulu ve tımar sistemleri içinde yetişen ve görev yapan kişilerden meydana geliyordu. İlmiye: ilmiye, yargıçlık, noterlik ve mahalli yönetim işlerini yürüten kadılardan, tıp ve müneccimlik yani astroloji alanındaki uzmanlar ile her seviyedeki eğitim ve öğretim elemanlarından meydana geliyordu. Ayrıca imam, müezzin gibi din görevlileri, tarikat şeyhleri ve Hz. Peygamber'in soyundan gelen seyyid ve şerifler de ilmiyeye dahildi. ilmiye mensuplarının büyük çoğunluğu Türk asıllıdır. Kalemiye: Osmanlı idari ve mali bürokrasisinin mensuplarından oluşuyordu. Divan'daki temsilcileri Nişancı ve Defterdarlardı. B. REAYA (YÖNETİLENLER) Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere "reaya" denirdi. XIX. yüzyıldan sonra reaya, daha çok Müslüman olmayanlar için kullanılırdı. Reaya ile askeri sınıfın farkı, reayanın vergi ödemesi, askerlerin ise vergi vermemesiydi. Yönetilenler dini yönden de ikiye ayrılmıştı: 1- Müslümanlar: Müslümanlar yönetici olurlar, askerlik yaparlar ve öşür verirlerdi. Müslümanl ar genellikle, tarım ve sanatla uğraşırlardı. 2- Gayrimüslimler : Askerlik yapmazlar, buna karşılık "Cizye" denilen vergiyi verirlerdi. Cizye yetişkin ve sağlıklı erkeklerden alınırdı. Genellikle ticaret ve tarımla uğraşıyorlardı. Islahat Fermanı ile devlet memuru olma hakkını elde ettiler. SOSYAL HAREKETLİLİK 1. Yatay Hareketlilik Ülke sınırları içinde insanların bir bölgeden başka bir bölgeye, köyden şehre göç ederek yerleşmesi olayına yatay hareketlilik denir. Bu hareketlerden bir kısmı kendiliğinden gerçekleştiği gibi bir kısmı da devletin imar ve iskan politikasının uygulanması sonunda gerçekleşmiştir. 2. Dikey Hareketlilik Dikey hareketlilik, bir kişinin, yönetenlerden yönetilenlere ya da yönetilenlerden yönetenler sınıfına geçiş yapabilmesidir. Yönetilen statüsünden yöneten statüsüne geçmenin üç şartı vardı: Müslüman olmak, üzerine aldığı vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek ve padişaha tam bir sadakatla bağlı olmak. MİLLET SİSTEMİ: Osmanlı Devleti’nin ülkede yaşayan toplulukları etnik kökenini dikkate almaksızın , din ya da mezhep esasına göre örgütleyerek yönetme biçimine “millet sistemi” deniliyordu. Devlet, her inanç topluluğunu kendi içinde serbest bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımıştı. Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu oluştururken Ortodoks, Ermeni ve Yahudiler diğer üç temel millet olarak kabul ediliyordu İSKAN SİYASETİ : Osmanlı Devleti feth ettiği yerlerdeki yerleşik halka dokunmaz onları yurtlarından atmazdı.Bununla birlikte bölgede kendi kanunlarını uygular ve bu kanunlara herkesin uymasını isterdi. Osmanlı toprağı yapılan bölgelere göçebe olarak yaşayan , toprağı olmayan Türkmenler yerleştirilir ve buraların Türkleşmesi sağlanırdı. Feth edilen bölgeler her türlü imar faaliyeti ile canlandırılır, Osmanlı mimarisinin tipik örnekleri buralarda oluşturulurdu. SOSYAL YARDIMLAŞMA AHİLİK: Her meslek ve sanat örgütlenmesinin kendi içinde küçükten büyüğe ( usta çırak ilişkisi)doğru sıralanması sonucunda oluşur. Ahilik: yy’da Anadolu’da; İslami kurallar çerçevesinde, sosyal dayanışmayı ve üretimde kontrolü sağlayan esnafmeslek örgütüdür. VAKIF SİSTEMİ: Kişilerin kendilerine ait menkul, gayrimenkul mallarını veya paralarını toplum yararına oluşturulacak eğitim, din, sağlık, bayındırlık gibi sosyal ve kültürel alanlarda daimî kamu hizmeti verecek kuruluşlara bağışlaması veya oluşturmasıdır. Vâkıf : Vakfeden kişiye denir. Mevkûf : Vakfedilen mala denir. Mütevelli: Vakıf yöneticisine denir. Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir. Vakıfların faydaları:  Osmanlı Devleti sınırları içinde uygulanan iskân faaliyetlerinde,  Yerleşim yerlerinin sosyo - kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasında,  Yolların, han, kervansaray gibi binaların yapım ve işletiminde,  Halkın sağlık, eğitim ve öğretim alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanmasında,  İhtiyacı olan tüccarlara vakıflarda biriken paradan kredi kullandırılarak ticaretin desteklenmesinde etkili olmuşlardı TANZİMAT’TAN SONRA OSMANLI TOPLUM YAPISINDAKİ DEĞİŞİM  2. Mahmut döneminde Osmanlı toplumundaki Müslim , gayrimüslim ayrımı sona ermiş ve tüm Osmanlı toplumu (reaya) teba adını almıştır. Tanzimat Fermanı’nda “Yüce devletimizin tebaası Müslümanlarla öbür milletler fermanın belirttiği bütün haklardan yararlanacaklardır.” hükmünün yer alması ile tüm Osmanlı halkı eşit haklara kavuşmuş ve vatandaşlık kavramı yerleşmeye başlamıştır.  Islahat Fermanı ile din ve ırk ayrımı tamamen kaldırılmış ve tüm yönleri ile kaynaşmış bir Osmanlı toplumu oluşturulmaya çalışılmıştır.  Yy dan itibaren savaşlarda alınan yenilgiler ve toprak kayıpları sonrasında Anadolu ya önemli miktarda göç yaşanmıştıseafoodplus.info durum Anadolu nun nüfus özelliklerini değiştirmiş; genel nüfus içerisindeki Müslüman nüfus Gayrimüslim nüfusa oranla artmıştıseafoodplus.infoıca şehirleşme oranı artmış ,göçebeler yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır.  Kadın hakları konusunda batıdan etkilenilmiş ve kadınlar çalışma hayatında rol almaya başlamışlardır NOT: Kadın hakları konusunda Ahmet Cevdet Paşanın kızı Fatma Aliye Hanım yaptığı çalışmalarla etkin bir rol oynamıştır.  Klasik aile yapısı bozulmuş ve Avrupa tarzında aileler şehirler başta olmak üzere ortaya çıkmıştır.  Avrupa tarzı Kılık kıyafetler kullanılmaya başlandı.  Yeme içme alışkanlıkları değişti, masa, çatal-bıçak vb. kullanılmaya başlandı.  Avrupa tarzı müzikli eğlence kültürü oluşmaya başladı.  Teknolojik gelişmelerin Osmanlı ülkesine gelmesiyle birlikte vapur, tramvay, telgraf,telefon günlük hayatta kullanılmaya başlandı.  Darülaceze (yoksullar evi) ,gureba hastaneleri Hamidiye Eftal ( çocuk ) hastaneleri , darüleytam ( yetim evi) ve Hilal ahmer ( Kızılay ) gibi Yeni sosyal yardımlaşma kurumları oluşturuldu. ÇAĞDAŞ TÜRK TOPLUMU  2. Mahmut tan itibaren Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve kanuni Esasi düzenlemelerle oluşturulmaya çalışılan Osmanlı Toplumu anayasası ile anayasal bir tanıma kavuşmuş ve Türkiye’de yaşayan herkes din ve ırk farkı gözetilmeksizin “vatandaş” olarak tanımlanmıştı  Yönetim şeklin,n Cumhuriyete dönüştürülmesi ile egemenlik hakları millete verildi  Yapılan inkilaplar( kılık kıyafet kanunu, şapka devrimi, tevhid-i tedrisat, yeni harflerin kabulü,soyadı kanunu vb.) ile Türk Toplumu her yönüyle çağdaş hale getirildi.  Medeni kanun ile kadın –erkek ilişkileri Avrupa normlarına göre yeniden düzenlendi .  Kültürel ve sanatsal alanlarda radyolar, operalar, çocuk tiyatroları seafoodplus.infoın eğitilmesi için Halk Evleri açıldı. 2. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ KLASİK SORULAR 1)-İlk Türk devletlerinde dini hayat ve inanışlar hakkında bilgi veriniz. 1)- Eski Türk inancının temelini Göktanrı Dini oluşturmaktaydı. Gök Tanrı inancına göre; Tanrı tektir ve en yüce varlıktır. Sonsuz bir hayata sahip ezeli ve ebedi olan Tanrı, kâinatın yaratıcısı ve hâkimidir. Ahiret inancı olan bu inanç sisteminde iyi insanların “uçmag”a (cennete), kötülerin ise “tamu”ya (cehenneme) gideceklerine inanılırdı. Toplumsal yapıda özel bir statüsü olmayan din adamlarına “kam” adı verilmekteydi. Eski Türkler tabiatta birtakım gizli kuvvetlerin varlığına da inanıyolardı. Toplumda ölen kişilere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılırdı. Ataların ruhlarının kendilerini koruduğuna inanılır, onlar için kutsal mağaralar önünde kurban kesilirdi. Türklerde Göktanrı dininden başka ; Musevilik,Hristiyanlık, Budizm,Maniheizm gibi dinler de görülmüştür. 2)- Klasik dönem Osmanlı toplum yapısı hakkında bilgi veriniz. 2)- Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir yapıya sahipti. Ancak Türkler, devletin kurucusu olarak esas unsuru meydana getiriyordu. Fakat yine de bütün Müslümanlar hakim unsur durumundaydılar. Osmanlı Devleti'nde toplum, yönetenler (asken) ve yönetilenler (reaya) olarak ikiye ayrılıyordu Askeri sınıf yani yönetenler, padişahın kendilerine dini adli askeri ya da idari yetki tanıdığı devlet görevlilerinden oluşmaktaydı Bunlar, saray halkı, seyfiye. ilmiye ve kalemiye gruplarından oluşuyordu. Askeri sınıfın en önemli özelliği vergi yükümlülüğü dışında bırakılmalarıdır. Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere "reaya" denirdi. XIX. yüzyıldan sonra reaya, daha çok Müslüman olmayanlar için kullanılırdı. Reaya ile askeri sınıfın farkı, reayanın vergi ödemesi, askerlerin ise vergi vermemesiydi.Yönetilenler dini yönden Müslümanlar ve Gayrimüslimler olarak ikiye ayrılmıştı. 3)- Osmanlı Devletinde uygulanan “Millet Sistemi” hakkında bilgi veriniz. 3)- Osmanlı Devleti’nin ülkede yaşayan toplulukları etnik kökenini dikkate almaksızın , din ya da mezhep esasına göre örgütleyerek yönetme biçimine “millet sistemi” deniliyordu. Devlet, her inanç topluluğunu kendi içinde serbest bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımıştı. Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu oluştururken Ortodoks, Ermeni ve Yahudiler diğer üç temel millet olarak kabul ediliyordu 4)- Osmanlı Devletinin uyguladığı “İskan Siyaseti ” hakkında bilgi veriniz. 4)- Osmanlı Devleti feth ettiği yerlerdeki yerleşik halka dokunmaz onları yurtlarından atmazdı.Bununla birlikte bölgede kendi kanunlarını uygular ve bu kanunlara herkesin uymasını isterdi. Osmanlı toprağı yapılan bölgelere göçebe olarak yaşayan , toprağı olmayan Türkmenler yerleştirilir ve buraların Türkleşmesi sağlanırdı. Feth edilen bölgeler her türlü imar faaliyeti ile canlandırılır, Osmanlı mimarisinin tipik örnekleri buralarda oluşturulurdu. 5)- Vakıf sistemini açıklayarak; Osmanlı Devletine sağladığı yararlar hakkında bilgi veriniz. 5)- Vakıf Sistemi, Kişilerin kendilerine ait menkul, gayrimenkul mallarını veya paralarını toplum yararına oluşturulacak eğitim, din, sağlık, bayındırlık gibi sosyal ve kültürel alanlarda daimî kamu hizmeti verecek kuruluşlara bağışlaması veya oluşturmasıdır. Vakıfların faydaları: Osmanlı Devleti sınırları içinde uygulanan iskân faaliyetlerinde, Yerleşim yerlerinin sosyo - kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasında, Yolların, han, kervansaray gibi binaların yapım ve işletiminde, Halkın sağlık, eğitim ve öğretim alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanmasında, İhtiyacı olan tüccarlara vakıflarda biriken paradan kredi kullandırılarak ticaretin desteklenmesinde etkili olmuşlardı KAVRAM BİLGİSİ REAYA: Osmanlı toplumunda yönetilenlere ,halka verilen addır. CİZYE: Osmanlı’da Müslüman olmayanlardan alınan askerlik vergisi VÂKIF : Vakfeden kişiye denir. MEVKÛF : Vakfedilen mala denir. MÜTEVELLİ: Vakıf yöneticisine denir. VAKFİYE : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir. BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ İlk Türk Devletlerinde toplumsal yaşayışı düzenleyen kurallara TÖRE adı verilir. İlk Türk devletlerinde toplum ; oğuş (aile), urug (aileler birliği), boy ve budun adı verilen yapılardan oluşmuştur. Türk ailesi genellikle baba, anne ve çocuklardan oluşan çekirdek seafoodplus.info genellikle babanın egemen olduğu Ataerkil bir yapı vardır ancak; aile içi kararlarda anne de söz sahibi olmuştur. Karahanlı Devleti’nde toplum tamamen Türklerden oluşuyordu. Selçuklular zamanında toplum , yönetenler ve yönetilenler olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Yönetilenler ise Müslümanlar ve Gayrımüslimler şeklinde iki gruba ayrılmıştır. Ahilik yy’da Anadolu’da; İslami kurallar çerçevesinde, sosyal dayanışmayı ve üretimde kontrolü sağlayan esnaf meslek örgütüdür. 2. Mahmut döneminde Osmanlı toplumundaki Müslim , gayrimüslim ayrımı sona ermiş ve tüm Osmanlı toplumu teba adını almıştır. Islahat Fermanı ile din ve ırk ayrımı tamamen kaldırılmış ve tüm yönleri ile kaynaşmış bir Osmanlı toplumu oluşturulmaya çalışılmıştır. Tanzimat Fermanı ile tüm Osmanlı halkı eşit haklara kavuşmuş ve vatandaşlık kavramı yerleşmeye başlamıştır. Cumhuriyet döneminde Medeni kanun ile kadın-erkek ilişkileri Avrupa normlarına göre yeniden düzenlenmiştir 3. ÜNİTE TÜRLERDE HUKUK A. İlk türk devletlerinde hukuk B. Türk-İslam devletlerinde hukuk C. Osmanlı devleti’nde hukuk D. Cumhuriyet döneminde hukuk TÜRKLERDE HUKUK Hukuk; bireylerin bir arada barış ve güven ortamında yaşamasını sağlamak amacıyla oluşturulan kurallar bütünüdür. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK:  İlk Türklerde yazılı hukuk kuralları yoktu. Bunun yerine Töre adı verilen ve nesilden nesile aktarılan örf ve adetler vardı. Törede toplumun ve zamanın ihtiyaçlarına göre sürekli yenilikler ve düzenlemeler yapılırdı. Törenin değişmez hükümleri ise; adalet iyilik eşitlik İnsanlık idi. Töre hükümleri kağanın teklifi ile Kurultay tarafından değiştirtebilirdi. Kağan dâhil herkes Töre hükümlerine uymak zorunda olup, bu da İlk Türklerde Kanun üstülüğüne kanıttır.  İlk Türkler adalete çok önem vermişlerdir. Dolayısıyla adalet teşkilatları kurmuşlardır. Mahkemelere Yargu, hâkimlere de Yargan ya da yargucu(Yargıç) denirdi. Suçlar ağır ve hafif suçlar olarak ikiye ayrılmış olup, ağır suçların cezası ölümdü. Bu suçlar; Ordu ve savaştan kaçma, vatana ihanet (isyan) , adam öldürmek ve barış zamanı kılıç çekme idi. Bunun yanında hafif suçlarda mala el koyma, özgürlük kısıtlama, para cezası gibi cezalar vardı. Hukukta aile(Oguş) çok önemli idi. Çocuklar babanın velayetinde olup evlilik önemli idi. Evlenme ve Boşanma kadın ve erkeğin karşılıklı rızası ile olurdu. Kız ve erkek tüm çocuklar mirastan pay alırdı. Uygurlarda tüm ticari hükümler anlaşma şeklinde olurdu. Ayrıca elçi dokunulmazlığı ve aman dileyene kılıç çekmeme vardı. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE UYGULANAN CEZALAR  Dövme ve yaralama suçlarının cezası hayvanla ödenen tazminattan ibaretti.  At veya madenden yapılmış Şeylerin çalınması karşılığında suçlu, çaldığı eşyanın sayı ve değerinin on mislini öderdi.  Ordudan kaçma, vatana ihanet, adam öldürme ve barış zamanında başkasına kılıç çekmenin cezası idamdı.  Hayvan kaçıran hırsızın mallarına el konulur, aile fertlerinin hürriyetleri kısıtlanırdı.  Ciddi bir tehlike olmadan ok ve yay kullanmak yasaktı.  Hafif suçların işlenmesi karşılığında hapis cezası on günü aşmazdı.  Bir kişi karşısındakinin bir yerini kırarsa ceza olarak atını verirdi. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK:  Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte hukuk sisteminde değişiklikler yaşanmıştır. Töre devam etmekle birlikte Şeri Hukuk ta uygulanmaya başlamıştır. Böylelikle Türk-İslam devletlerinde Hukuk ikiye ayrılmıştır. 1-Şeri Hukuk; İslam hukuku olup; Kuran Sünnet İcma kıyastan oluşurdu. 2-Örfi Hukuk; fethedilen yerlerdeki Müslüman olmayanlar içinde Töre, Yerli halkların örf ve adetleri dikkate alınarak ve Şeri Hukuka aykırı olmamak üzere hükümdarlar tarafından çıkarılan ferman ve kanunlarla oluşturulan hukuktur. En önemli Örfi hukuk kurallarını Selçuklu Hükümdarı Melikşah koymuştur. Ayrıca Cengiz han tarafından konulan Yasaname-i Buzurg Türk-İslam devletlerinde kullanılmıştır.  Adalet Teşkilatı da 2 bölümdür. 1- Şeri mahkemeler: Türk-İslam devletlerinde yargıca Kadı denmekte olup, Şeri mahkemelerin en büyüğü Divan-ı Mezalim dir. Başında en büyük Kadı olan Kadi’l Kudat(Kadıyıl Kuzzat) bulunurdu. Divan-ı Mezalim küçük mahkemelerin çözemediği ya da itiraz edilen davalara bakardı. 2- Örfi mahkemeler; ise askeri, yönetim ve maliye ile ilgili konulara yani devlet işlerine bakardı. Örfi mahkemelerin başında Emr-i Dad bulunurdu. Ayrıca Türkiye Selçuklularında ordu mensuplarının davalarına da Kadıasker ya da Kadıleşker bakardı. OSMANLI DEVLETİNDE HUKUK 1-Klasik Dönemde Osmanlı Hukuku:  Osmanlı devletinde diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Şer’i ve Örfi Hukuk geçerli olmuştur. Osmanlı devletinde özellikle Yönetim işlerinde Örfi hukuk daha çok kullanılmıştır.  Osmanlı da Örfi Hukuk kuralları Kanunnameler ile oluşturulmuştur. Kapsamlı şekilde en çok kanun yapan Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet olup bu kanunlara Kanunname-i Ali Osman denilmiştir. Kanunnameler ihtiyaca göre, Şeyhülislam fetvası ile Şeri Hukuka aykırı olmayacak şekilde düzenlenirdi. Kanunnamelerin hazırlanma süreci; 1- Divan üyelerinin toplanması- 2-Nişancının konu hakkında bilgilendirme yapması 3-Divanda görüşülüp tartışılması 4-Padişaha arz 5- padişahın kabul ettiğinin Mühimme defterine(devleti ilgilendiren önemli konular ve divan görüşmelerinin kayıt edildiği defter) kaydı 6-Ferman olarak kanunun çıkarılması şeklindedir. Kanunnameler birçok konuyu düzenlemek için çıkarılmıştır. Ferman: Padişahın herhangi bir konuda tuğrasını taşıyan yazılı emirleridir. Berat: Osmanlılarda bir göreve atanan, aylık bağlanan san ve ayrıcalık verilenlere çıkarılan padişah buyruklarıdır. Fetva: Bir kanun yada konunun İslam dinine uygun olup olmadığına dair şeyhülislam tarafından verilen belgedir. Yasakname: Padişahın bir konuda kuralların çiğnenmesini önlemek için verdiği ceza fermanıdır. Amanname: Özellikle gayrı Müslimlere verilen padişahın af fermanıdır. Adaletname: devlet memurlarına halka karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair gönderilen fermanlardır. Zafername: Bir galibiyetin başka ülke hükümdarlarına duyurulması için padişahın gönderdiği yazıdır.  Osmanlı hukuk sisteminde yargıçlara KADI denir.  Kadıların başı Kadıaskerdir. Kadıaskerler Anadolu ve Rumeli kadıaskeri olmak üzere iki tane olup baş Kadıasker Rumeli kadıaskeridir.  Kadılar medrese eğitimi alarak atanırdı.  Osmanlıda 5 çeşit kadı vardır. Taht , Eyalet,Sancak,Kaza ve Nahiye kadısıdır.  Kadılara soruşturmaları için yardımcı olan görevliye Naib denir.  Kadıların denetlenmesi için Mehayif adı verilen müfettişler vardı.  Kadıların yanlış kararlarına itiraz Divan-ı Hümayuna ( İlk Türk İslam Devletlerinde Divann-ı Mezalim ) yapılırdı. Divan-ı Hümayunda görüşülen dava padişahın onayı ile kesinleşirdi. OSMANLI HUKUKUNDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER a- II. Mahmut Dönemi:  Anadolu ve Rumeli ayanrıla ile Sened-i İttifak imzalandı. Böylece Osmanlı padişahlarının yetkileri ilk kez kısıtlandı.  Reaya tabiri yerine tebaa(eşit vatandaşlık) kullanılmaya başlandı.  Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi kabul edildi.  Adalet işleri için Nezaret-i Deavi (adalet bakanlığı) kuruldu. b- Tanzimat dönemi:  Tanzimat fermanı ile padişahın yargı yetkisi mahkemelere seafoodplus.info tebaanın can ve mal güvenliği güvence altına alındı.  Islahat fermanı ile gayr-ı Müslimlere haklar tanındı. Ancak ıslahat fermanı ile yabancı ve gayr-ı Müslimlere tanınan haklar Osmanlı hukuk birliğini bozucu niteliktedir.  Birçok yeni mahkemeler kuruldu.  Şeri mahkemeler; Müslümanların davalarına bakar.  Cemaat Mahkemeleri; gayr-ı Müslimlerin davalarına bakar  Konsolosluk mahkemeleri; Yabancı ülke vatandaşlarının davalarına bakar  Nizamiye Mahkemeleri; Müslüman ve gayr-ı Müslimlerin davalarına bakar  Ticaret mahkemeleri, Osmanlı vatandaşları ile yabancı ülke vatandaşları arasındaki ticaret sorunlarına bakar  Avukatlık, noterlik ve savcılık gibi kavramlar Osmanlıda kullanılmaya başlandı. c- Meşrutiyet dönemi:  Bu dönemde Kanun-ı Esasi kabul edilerek Osmanlıda ilk kez anayasal düzene geçildi. Vatandaşların hak ve özgürlükleri anayasal güvence altına alındı.  Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan açılarak Osmanlı halkı seçme ve seçilme hakkına kavuşarak yönetimde söz sahibi oldu.  Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet tarafından İslam hukukuna bağlı kalınarak ilk Osmanlı medeni hukuku (mecelle) hazırlandı.  de II. Meşrutiyet ile kanun-ı esasiye bazı eklemeler yapıldı.  Modern tarzda hukuk adamı yetiştirmek için Galatasaray sultanisinde Hukuk mektebi kuruldu. Cumhuriyet döneminde Hukuk:  23 Nisan de TBMM nin açılması ile halk egemenliğine adım atıldı.  Saltanatın ve halifeliğin kaldırılması ile demokrasi için önemli bir adım atıldı.  İsviçre’den Türk Medeni kanunu alındı.  ve anayasaları kabul edildi. 3. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ KLASİK SORULAR 1)- Klasik Dönemde Osmanlı Hukuku ile ilgili aşağıda verilen metinde boş bırakılan yerleri doldurunuz. 1)- Osmanlı devletinde diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Şer’i ve Örfi Hukuk geçerli olmuştur. Osmanlı devletinde özellikle Yönetim işlerinde Örfi hukuk daha çok kullanılmıştır. Osmanlı da Örfi Hukuk kuralları Kanunnameler ile oluşturulmuştur. Kapsamlı şekilde en çok kanun yapan ilk Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet olup bu kanunlara Kanunname-i Ali Osman denilmiştir. Kanunnameler ihtiyaca göre, Şeyhülislam fetvası ile Şeri Hukuka aykırı olmayacak şekilde düzenlenirdi. KAVRAM BİLGİSİ Mühimme Defteri: Devleti ilgilendiren önemli konular ve divan görüşmelerinin kayıt edildiği defter Ferman: Padişahın herhangi bir konuda tuğrasını taşıyan yazılı emirleridir. Berat: Osmanlılarda bir göreve atanan, aylık bağlanan san ve ayrıcalık verilenlere çıkarılan padişah buyruklarıdır. Fetva: Bir kanun yada konunun İslam dinine uygun olup olmadığına dair şeyhülislam tarafından verilen belgedir. Yasakname: Padişahın bir konuda kuralların çiğnenmesini önlemek için verdiği ceza fermanıdır. Amanname: Özellikle gayrı Müslimlere verilen padişahın af fermanıdır. Adaletname: devlet memurlarına halka karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair gönderilen fermanlardır. Zafername: Bir galibiyetin başka ülke hükümdarlarına duyurulması için padişahın gönderdiği yazıdır. BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ İlk Türklerde yazılı hukuk kuralları yoktu. Bunun yerine Töre adı verilen ve nesilden nesile aktarılan örf ve adetler vardı. Türk İslam devletlerinde hukuk, şeri hukuk ve örfi hukuk olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Türk-İslam devletlerinde yargıca Kadı denmekteydi. Mahkemelerin en büyüğü olan ve üst mahkeme görevi üstlenen mahkemeye Divan-ı Mezalim adı verilirdi. Örfi mahkemeler; askeri, yönetim ve maliye ile ilgili konulara yani devlet işlerine bakardı. Bu mahkemelerin başında Emr-i Dad bulunurdu. Şeri Hukuk; İslam hukuku olup; Kuran Sünnet İcma kıyastan oluşurdu. II. Mahmut Döneminde Anadolu ve Rumeli ayanları ile Sened-i İttifak imzalandı. Böylece Osmanlı padişahlarının yetkileri ilk kez kısıtlandı. Tanzimat fermanı ile padişahın yargı yetkisi mahkemelere verildi. Tebaanın can ve mal güvenliği güvence altına alındı. Meşrutiyet döneminde Kanun-ı Esasi kabul edilerek Osmanlıda ilk kez anayasal düzene geçildi. Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir heyet tarafından İslam hukukuna bağlı kalınarak ilk Osmanlı medeni hukuku olan mecelle hazırlandı. 4. ÜNİTE TÜRKLERDE EKONOMİ A. İlk Türk devletlerinde ekonomi B. İlk Müslüman Türk devletlerinde ekonomi C. Türkiye’de ekonomik hayat Ç. Osmanlı ekonomisi D. Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomi TÜRKLERDE EKONOMİ İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EKONOMİ  Bozkır hayatında göçebe toplum olarak varlığını sürdüren İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. En çok koyun ve at yetiştirilirdi. Zenginler at eti, diğer insanlar ise koyun eti yerlerdi. Kısrak sütünden kımız, darıdan yapılan Begni ve Boza önemli içecekler olarak göze çarpar.  Bunun yanında Uygurlara kadar az da olsa tarım yapılırdı. Hunlar döneminde açılan Tötö kanalı ile sulama yapılır, Eski Türklerde çiftçilere tarıgçı denirdi. Buğday, arpa, Mısır önemli tarım ürünleri idi. Yerleşik hayata geçen Uygurlarla birlikte tarımın önemi artmıştı. Günümüzde Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan Hububat, sebze ve meyve isimleri Uygurlar tarafından ortaya çıkarılmıştır.  Giyim eşyaları ise genelde deri ve hayvan yünlerinden(yapağı önemli) yapılırdı.  Vergi toplama önemli bir iş olup Köktürklerde Tudun, Uygurlarda Ağıcı adı verilen vergi memurları vardı. İlk Türk devletlerinde 3 çeşit vergi toplanırdı. A-Mesken(Ev ya da çadır) vergisi B- Hayvan (Hayvan sayısına göre) vergisi C- Toprak vergisi  Sanayi ise İlk Türkler özellikle madencilik alnında ileri gitmişler özellikle Türk kılıçları dünyaca meşhurdur.  Ticarette ise Türklerin hâkimiyet için mücadele ettikleri İpek yolu önemlidir. Çin den çıkan bu yol Orta Asya’dan geçtiği için Çin, Sasani ve Bizans gibi devletlerle İpek yolu için mücadeleler yapılmıştır. Bir diğer yol ise Sibirya da Astrahan a ulaşan Kürk yolu idi. Özellikle Uygurlar ve Hazarlar ticaret konusunda oldukça ileri gitmişlerdir.  Ticaret genelde mal takası şeklinde olup; altın, gümüş paralar ile Uygurlarda böz ve kuanpo denilen bez paralar ile Çav denilen kağıt paralarda kullanılmıştır. 2-TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE EKONOMİ  Türk-İslam devletlerinde ekonomi tarım, hayvancılık ve ticarete dayanırdı. Karahanlılardan başlamak üzere hemen tüm Türk-İslam devletleri İpek ve Baharat yolunun kontrolüne önem vermişlerdir. Özellikle Karahanlılar ve Selçuklular bu yollar üzerinde Ribat(hem güvenlik hemde ticaret için oluşturulan sınır ve yol üzerindeki yapılar) ve kervansaray inşasına önem vermişlerdir. Özellikle Selçuklular paraya da önem vermişler Altından yapılan Dinar ile gümüşten yapılan Dirhem önemlidir. Ikta Sistemi: İlk kez Hz. Ömer döneminde oluşturulan Ikta sistemi Türk-İslam devletlerinde uygulanmıştır. Bu sisteme göre fethedilen bölgelerdeki topraklar Miri toprak kabul edilerek(Devlete ait) kişilere bırakılırdı. Kişiler bu toprağı çiftçiye kiralar aldığı kira ve vergiler ile de asker yetiştirirdi. Böylece hem çiftçi hem memur hemde asker aynı topraktan beslenirdi. Ikta sahibi olan vergileri topladığı için devlet vergi toplama işinden de kurtarılıyordu. Ayrıca toprağa bağlı feodal sistem önleniyor, topraklar devlete ait olduğu için büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkması engelleniyordu. Ikta sistemi Osmanlılarda dirlik(Tımar) olarak devam etti. Vergi sistemi: Türk-İslam devletlerinde vergiler şunlardır. a- Zekât: Müslümanların mallarının 1/40 nı fakirlere vermesidir. b- Öşür: Müslümanlardan 1/10 oranında alınan tarım ve ürün vergisidir. c- Haraç: Gayr-ı Müslimlerden alınan toprak ve ürün vergisidir. d- Cizye: Gayr-ı Müslimlerden alınan baş vergisidir. e- Çift-i Avami ya da Çift resmi: Çiftçinin kiraladığı toprak karşılığı Ikta sahibine ödediği vergidir. f- Ticaret ve bac(pazaryeri) vergileri g- Maden-Tuzla ve orman vergileri Ahilik: Selçuklularla başlayıp Anadolu Selçukluları döneminde zirveye ulaşan bir esnaf örgütlenmesi olan ahilik; bekar ve zanaat sahibi gençlerden oluşan esnaf dayanışma örgütleridir. Ahilik teşkilatının önemli özellikleri; a- Sadece Müslümanlar üyedir. b- Merkezi Kırşehir kurucusu Ahi Evren’dir. c- Her meslek grubunun en önemlileri grubun başkanı şeklindedir. d- Şehirde bulunan her meslek Grubunun kendi örgütlenmesi vardır.(derici-Ayakkabıcı gibi) e- Usta çırak ilişkisi ile esnaf yetiştirilir. f- Üretim miktarı ve kalitesi ile fiyat kontrolü yapılır. Vakıf Sistemi: Çeşitli soysal ihtiyaçların karşılanması ve refahın toplumun her kesimine yayılmasını sağlamak amacıyla kurulan sosyal kuruluşlara vakıf denir. Tüm Türk-İslam devletlerinde vakıflar önem verilmiştir. Özellikler Selçuklular ve Türkiye Selçukluları birçok vakıflar kurmuşlardır. XI. Ve XIII. Yüzyıllarda Anadolu da Ekonominin Özellikleri: a- Bu dönemde Türkiye Selçukluları Anadolu’da hâkim olup devlet zirai, ticari ve hayvancılık faaliyetlerini desteklemiştir. b- Karadeniz ve Akdeniz deki limanlar alınarak buralara Türk tüccarlar yerleştirilmiş ve buralardaki Latin tüccarlarla ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. c- Devlet sigortası sistemi getirilerek zarar uğrayan tüccarların zararları devlet tarafından karşılanmıştır. d- Önemli ticaret yolları üzerine kervansaraylar yaptırılmış ve buralarda ücretsiz hizmetler verilmiştir. e-Selçukluların Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’da zayıflamasıyla mevcut durum değişmeye başlamıştır. Savaşların sebep olduğu güvensiz ortam ticareti olumsuz etkilemiştir. 3-OSMANLI EKONOMİSİ Osmanlı ekonomi anlayışının oluşmasında örfler, İslamiyet ve devletin hakim olduğu coğrafyadaki kültürler etkili olmuştur. Tarihi süreç içinde Osmanlı ekonomisinde klasik dönemde 3 temel ilke vardır: 1. İAŞECİLİK: Bu ilkeye göre reayanın refahını sürekli kılmak için öncelikle piyasada istenilen kalitede,uygun fiyatta yeteri kadar mal bulunmalıdıseafoodplus.info nedenle Osmanlı’da üretime önem verilmiştir. 2. GELENKÇİLİK: Bu ilke sosyal ve ekonomik ilişkilerde mevcut dengelerikorumayı ve varolan düzeni bozacak değişme eğilimlerini engelleme eğilimlerini ifade etmektedir.(üretim-tüketim dengesi) 3. FİSKALİZM: Bu ilke hazineye ait gelirleri mümkün olduğunca yüksek tutma ve ulaştığı düzeyin altına indirmemeyi hedefliyordu. Ülke toprakları hanedana aitti ancak bu toprakların kullanımı reayaya(halk) bırakılmıştı.Devlet,her köylünün geçimini sağlayacak kadar toprağı ekmesini sağlamaya çalışıseafoodplus.infoımsal teşkilatlanmayı da tımar sistemiyle gerçekleştirmişti. KLASİK DÖNEM OSMANLI EKONOMİSİ Klasik dönemde Osmanlı mali teşkilatı: a) MerkezMaliyesi b) Tımar c) VakıfSistemleri olmak üzere 3’e ayrılmıştı. A)MERKEZ MALİYESİ: Gelir-gider hesaplarının tutulduğu bu teşkilatın başında BAŞ DEFTERDAR vardı. Baş defterdar Rumeli defterdarı idi. Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında kalan yerlerde de Baş Defterdara bağlı taşra defterdarlıkları vardı. Merkez maliyesinde çalışan memurlar devletten maaş almazlardı. Bunların gelirleri kayıtlar ve tescillerden gelen vergilerdi. Osmanlı’da bu dönemde iki çeşit vergi toplanmıştı Şer’i Vergi 2. Örfi Vergi ŞER’İ VERGİLER: ÖRFİ VERGİLER  AĞIL,AĞNAM VERGİLERİ  İMDADİYE-İ SEFERİYE VERGİSİ  GEÇİT VERGİSİ  AVARIZ VERGİSİ  OTLAK,YAYLAK VERGİSİ ,  LANE-İ CİHADİYYE VERGİSİ  DÖNÜM VERGİSİ  DERBEND RESMİ VERGİSİ  ÇİFTHANE VERGİSİ  KÜREKÇİ BEDELİVERGİSİ  ÇİFTBOZAN VERGİSİ VI. İZN-İ SEFİNE VERGİSİ  İZN-İ SEFİNE VERGİSİ  TAPU VERGİSİ  İMDADİYYE-İ HAZARİYYE VERGİSİ  İHTİSAB VERGİSİ  MADEN,GÜMRÜK VERGİLERİ  HARAC VERGİSİ B) TIMAR SİSTEMİ: Osmanlı mali sisteminde tımar, bir kısım asker ve memurlara geçim,hizmet ve masraflarına karşılık belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir. Topraklar tımar sisteminde gelirlerine göre 3 kısma ayrılardı: 1. HAS: yıllık geliri akçedenfazla arazilerdir. 2. ZEAMET: Yıllık geliri 20 – akçe arasında olan arazilerdir. 3. TIMAR: Yıllık geliri 20 akçeyekadar olan arazilerdir.  Tımar, SİPAHİ denilen eyalet askerlerine tahsis edilirdi.  Tımar topraklarının devlet malı olmasından dolayı miras bırakılması yada devredilmesi yasaktı.  Toprak sipahinin ve köylünün elinden keyfi olarak alınamazdı.  Sipahi-reaya ilişkisi kanunla belirlenmişseafoodplus.info ve diğer dirlik sahipleri tımar sisteminin sürekliliğini sağlamakla müseafoodplus.infoı kaçan sipahi, gelirini seafoodplus.info nedenle reayanın toprağı terk etmesi yasaktı.Sipahi kadının emri gereğince köylüsünü 15 yıliçinde toprağa dönmeye zorlayabilirdi.Köylü kentte iş bulmuşsa sipahiye ÇİFTBOZANVERGİSİ ödemek zorundaydı.Köylü toprağı başkasına devretmek isterse sipahi yeni durumu onaylar ve toprağın tapusunu yeni sahibine seafoodplus.infoarı ihlal eden sipahinin toprağı elinden alınırdı.Köylü ise sipahinin evini yapma,ambarını yapma,1 günlük yürüyüş mesafesindeki pazara sipahinin ürününü götürüp taşıma,sipahinin çayırını biçme gibi görevleri vardı. C) VAKIF SİSTEMİ: Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlılar ’da da servetin toplumun tüm kesimlerine eşit olarak yayılması ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına önem verilmişseafoodplus.info gerçekleştirmek için özellikle vakıflar sosyal refahı arttırmak için önemli yatırımlar yapmışlardır. Vakıflar yaptıkları bu işlerde vergi vermemişlerdir. Faaliyetlerini gerçekleştirmek için nakit para bağışı, kira getiren bir gayrimenkulün bağışlanması,vakfedilen arazinin ekilmesi gibi farklı yollardan gelir elde etmeye çalışmışlardıseafoodplus.infoıflar ekonomide düzenli ve muazzam bir para akışının gerçekleşmesini sağlamışlardır. ÜRETİM YAPISI seafoodplus.info ÜRETİM  Osmanlı da tarımsal faaliyetlerin temelini Tımar Sistemi oluşturmuştur.  Osmanlı toprakları genel olarak tarıma elverişliydi .Hububat tarımının yanında bağcılık,sebze ve meyvecilik de yapılmaktaydı.  Tarımsal üretimde kullanılmak üzere sulama sistemleri oluşturulmuştu. Sulama imkanlarından yararlanma belirli kurallara bağlanmıştı.Sulamayı kendi imkanlarıyla sağlayan çifçilere öşür vergisi %50 oranda az uygulanırdı.  Osmanlı ekonomisinin temellerinden biri olan İAŞECİLİK kapsamında tarımsal üretimde zaman zaman ihracata kısıtlama ve stok uygulamaları yapılmıştır.  Hayvancılık genellikle göçece halk tarafından yapılan mera hayvancılığıydı.Koyun, keçi,sığır hayvancılığının yanında özellikle şehirlerde kümes hayvancılığı da yapılmaktaydı. Ulaşımda kullanılan binek hayvanların yetiştiriciliği de önemliydi.  Yüzyıllardan itibaren iç karışıklıkların çıkması,tımar sisteminin bozulması gibi etmenler zirai üretimi olumsuz etkilemiştir. 2. SANAYİ ÜRETİMİ  Osmanlı sanayisinin temeli küçük imalathanelerden oluşmuşseafoodplus.info imalathaneler LONCA adı verilen ve temelini AHİLİK ten alan esnaf teşkilatlarının denetimindeydi.  Büyük sanayi niteliğindeki tersane işletmeleri bizzat devletin sürdürdüğü bir sanayi dalıydı.  Sanayi genel olarak tarımsal üretim ve hayvancılığa dayalı sanayi ile madenciliğe dayalı sanayi olarak iki grupta incelenebilir. Tarımsal üretim ve hayvancılığa dayalı sanayi: B u alandaki sanayi üretimi dokumacılık ve dericilik üzerine kurulmuşseafoodplus.info maddesini hayvanların yününden ve çeşitli bitkilerden alan dokumacılık önemli bir sanayi seafoodplus.infocılık ve dericilikte şu merkezler öne çıkmıştır:  Eğe ,İstanbul ve Kastamonu çevresi keten dokumacılığı,  Bursa ve Bilecik ipekli dokumacılık,  Uşak, Gördes, Kula, Milas, Denizli halıcılık.  Deri sanayii İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara, Bursa, Konya gibi şehirlerde önemli bir yere sahipti. NOT: Dericilik ve dokumacılıktaki faaliyetlerle birlikte birçok iplik,kumaş ve boya imalathaneleri de kurulmuştur. Madenciliğe dayalı sanayi: Madene dayalı sanayi faaliyetleri madeni para ihtiyacını giderme, savaş malzemeleri üretme,ev aletleri ve tarım gereçleri yapmaya yöneliktir. Not: Osmanlı üretimi Avrupa da ortaya çıkan Sanayi İnkilabı, fabrikalılaşma ve seri üretim gibi gelişmelerden olumsuz etkilenmişseafoodplus.info da ucuz ve bol miktarda üretilen malların Osmanlı pazarlarına girmesi ile Osmanlı üretimini olumsuz etkilemiş ,Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen birçok imalathane kapanmıştır. TÜKETİM  Osmanlı Devleti’nde tüketim alışkanlıkları köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşam şekillerine göre farklılık göstermiştir.  Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. şehirlerde yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu yerdi. Kalabalık nüfusu beslemek için Anadolu’dan ve Rumeli’den un, et, tahıl gibi temel gıda maddeleri düzenli olarak İstanbul’a getirilirdi.  Tarıma bağlı yaşayan köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.  Osmanlı Devleti’nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII. yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet yöneticileri ile şehir halkı arasında kabul görürken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan kırsal kesime ulaşamadı.  Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen toptancı hallerine getirilirdi. Burada “kapan emini” adını taşıyan görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı. TİCARET VE ULAŞIM 1-DENİZ VE NEHİR ULAŞIMI:  Anadolu nun ve diğer Osmanlı coğrafyasının büyük bölümünün denizlerde çevrili olması deniz ulaşımının gelişmesini sağlamıştır.  Osmanlı devleti, Selçuklular, Menteşeoğulları, Karasioğulları gibi devlet ve beyliklerden kalan denizcilik mirasını devralmış ve geliştirmiştir.  Sınırların genişlemesi,Karadeniz,Akdeniz, Kızıldenizin hakimiyetinin sağlanması ile deniz ulaşımının gelişimi hızlanmıştır.  Çeşitli kanal projeleri ile ( don-volga ,Süveyş) deniz ve nehir ulaşımlarının geliştirilmesine çalışılmıştır.  Ülke toprakları üzerinde bulunan Fırat, Dicle Tuna gibi nehirlerden özellikle taşımacılık alanında yararlanılmıştır. 2-KARAYOLU ULAŞIMI :  Osmanlı Devletinin geniş sınırlara sahip olması karayolu ulaşımının önemini arttırmıştır.  Devlet, ülke toprakları üzerinden geçen -özellikle ticaret- yollarının geliştirilmesi için; kervansarayların kurulması, ribatlar , menzil teşkilatlarının oluşturulması , mekkari taifesinin oluşturulması,devlet sigortası gibi çalışmalar yapmıştır.  Feth edilen yeni yerlerde özellikle ulaşıma yönelik ( yol,köprü vb.)imar faaliyetleri vakıflar aracılığı yapılmıştır. PARA VE FİNASMAN SİSTEMİ  Osmanlı Devleti, altın ve gümüş gibi değerli madenleri madeni para basımında kullanmış süs eşyası olarak kullanılmasının önüne geçmeye çalışmıştır.  Altın ve gümüş olarak basılan paraların içerisine zaman zaman maden rezervlerinin durumuna göre bakır karıştırılmış ( kızıl akçe) ve paranın ayarı ile oynamıştıseafoodplus.infoıca yine maden sıkıntısı durumlarında para kırpma ( tağşiş) yoluna gidilmiştir.  Osmanlı da birçok şehirde darphaneler açılmış ve bu darphanelerin işletmesi iltizam yoluyla belirli sürelerle kişilere kiralanmıştır.  Yy a kadar Osmanlıda madeni para kullanılmış, madenden üretilen paralara SİKKE, gümüşten olanlara AKÇE denilmiştir.  Tanzimat döneminde da ilk kağıt para olan KAİME ( Parasal karşılığı olmayan) kullanılmaya başlanmıştır de MECİDİYE ( 20 krş değerinde) ve OSMANLI LİRASI ( krş değerinde ) kullanıldı. Osmanlı Devletinin yeni para birimleri kuruş ve mecidiye oldu. ESNAF BİRLİKLERİ LONCA TEŞKİLATI:  Esnafı a)- Üreticiler b)- Hizmet erbabı olarak ikiye ayırabiliriz. 1)-Üreticiler: Hammaddeyi işleyerek, işlenmiş madde haline getiren esnaflardır. Örneğin: Bakırcı, kılıççı, fırıncı, demirci gibi 2)-Hizmet Erbabı: Toplum için gerekli bir hizmeti yapan esnaftır. Örneğin: Berberler, hammallar gibi  Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.(Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi)  Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi. Loncaların başlıca görevleri şunlardı: 1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek 2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek, 3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek, 4- Üyelerine kredi vermek.  Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı. Şeyh: Çıraklık ve ustalık törenlerini yönetir ve cezaların uygulanmasını sağlardı. Kethüda: Loncayı dışarda temsil eder, hükümetle ilişkileri düzenlerdi. Nakib: Şeyhi temsil eder,esnafla şeyh arasında aracılık yapardı. Yiğitbaşı: Disiplin işleri ve esnafa hammadde dağıtımını yapardı. Ehl-i Hibre: İki kişiydiler. Mesleğin sırlarını bilen, malların kalitesi bildiren, fiyat belirleyen uzman. (Bilirkişi) Bu 6 kişiden oluşan Lonca kurulunun dışında Lonca teşkilatıyla ilgili devlet görevlileri de vardı;Bunlar: Kadı: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözümler ve yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini onaylar veya görevden alırdı. Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı.Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi.(zabıta) NARH SİSTEMİ  Narh uygulaması ürün fiyatlarının ve standartlarının belirlenmesine ve kayıt altına alınmasına yönelik bir uygulamadır.  Narhlar değişen şartlara uygun olarak değiştirilirdi. Aynı ürünün narhı, bölgeden bölgeye değişen şartlar nedeniyle ( nakliye bedeli ,iklim özellikleri, maliyet farkları) farklı olabilirdi.  Narhların tespiti kadıların başkanlığında kurulan komisyonların göreviydi. Bir malın fiyat tespit komitesi, ilgili esnafın şeyh, kethüda, yiğitbaşı, ehli hibre gibi yönetici ve uzmanlarıyla halkın temsilcilerinden oluşuyordu.  Narh, toptancı ve perakendeci için ayrı ayrı tespit edilirdi. Toptancıların dükkân açıp perakendecilik yapmaları yasaktı. Narh tespitinden örnekler: “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” dan (2. Beyazıt dönemi )  Karpuzun ilkin dört okkası bir akçeye,iki günden sonra altı okkası bir akçeye, beş-altı günden sonra sekiz okkası bir akçeye olacak.  Eskiden etin dirhemi bir akçeye olunca, tava biryanın okkası 3,5 ‘ a seafoodplus.info Koyun Biryanın okkası 4 akçe olup,küfe kebabının soğandan gayrı 90 dirhemi 1 akçeye seafoodplus.infoi tandır kebabının dirhemi 1 akçe olacak. NOT: Ağırlık ölçüsü kabul edilmeden önce Osmanli doneminde kullanılan ağırlık ölçü birimine Dirhem denir.1 dirhem kgdır. OSMANLI EKONOMİSİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER  17 ve Yüzyılardan itibaren Osmanlı Ekonomisi çeşitli sebeplerden dolayı bozulmaya başlamıştıseafoodplus.info sebeplerden en önemlileri şunlardır:  İç karışıklıklar ,Celali İsyanları  Avrupa yaşanan gelişmeler;coğrafi keşifler yeni ticaret yollarının sanayi inkilabı, fabrikalılaşma keşfedilmesi  Savaşlarda alınan yenilgiler,toprak kayıpları,önemli limanların, ticaret merkezlerinin , hammadde kaynaklarının elden çıkması  Vergi gelirlerinin azalması  Tımar sisteminin bozulması , üretimde yaşanan aksamalar  İltizam sisteminin bozulması vergilerin toplanmasındaki akasamalar  Osmanlı devleti ekonomik sıkıntılardan kurtulmak için çeşitli önlemler almaya çalışmıştır bu önlemlerden bazıları şunlardır:  İltizam( mukataa) sisteminden Malikane sistemine geçilmiştir.Böylece vergiler daha düzenli ve aksama yaşanmadan toplanılmıştır. İltizam sistemi: Bu sisteme göre devlet bazı işletmelerin ( mukaataların) vergi gelirlerini kişilere ihale yöntemi ile belirli sürelerle kiralıseafoodplus.infoi alan kişi ( mültezim) karşılığında hazineye peşin bir ödeme yapıyor; mukataa gelirlerini ise kendisi alıseafoodplus.info sistem devletin kasasına peşin para sağlamak, uzak bölgelerin vergilerini kolaylıkla toplayabilmek gibi yararlar sağlamıştıseafoodplus.info sistemde sonraları oluşan bozulmalar, etmesi sebebiyle bu sistemde değişikliğe gidilerek , malikane sistemine geçilmiştir. Malikane sistemi:Bu sistemde mukataalar mültezimlere ömür boyu kiralanmıştır.Mültezimler 2 dönemde devlete para ödemişseafoodplus.info olarak ve bir defaya mahsus yüklü miktarda bir para( MUACCELE) ödedikten sonra , her yıl belirlenen oranlarda bedel hazineye aktarılmıştır.Mültezim mukataayı başkasına devrederse bu devir işleminden devlet devir ücreti alırdı.Mültezimin ölmesi halinde mukataa boşta kalır ve tekrar ihale edilirdi. Not: Malikane sistemi uzun vadede olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmış, büyük toprak sahipleri ortaya çıkmış ve ayanlar güçlenmiştir.  İç borçlanma yoluna gidilmiş ve ESHAM adı verilen hazine bonoları satışa çıkarılmıştır. TANZİMAT DÖNEMİ OSMANLI EKONOMİSİ  Tüketim :Tanzimat Döneminde özellikle tüketim alışkanlıklarında önemli değişimler yaşanmıştıseafoodplus.info mallarının Osmanlı ülkesine girmesi ve yoğun kültürel etkileşim ile birlikte Avrupa tarzı giyinme, yeme –içme , eğlenme, konuşma alışkanlıkları hızla yayılmıştır.  Ticaret : Avrupa da ortaya çıkan Sanayi İnkilabının Osmanlı üretimini olumsuz etkilemesi, Balta Limanı Antlaşması gibi ticaret antlaşmaları ile farklı ülkelere ticari imtiyazlar verilmesi gibi sebeplerle Osmanlı sanayisi,ticareti çökme noktasına gelmiş,Osmanlının elindeki ham maddeler elden çıkmış ve Osmanlı pazarı Avrupa nın açık pazarı haline gelmiştir.  Sanayi : Sanayi İnkilabı sonrası rekabet gücünü kaybeden Osmanlı, tarımsal ve sanayi işletmeleri bilgi, teknoloji ve sermaye birikiminin yetersizliği gibi olumsuz koşullar nedeniyle çöküş sürecine girmiştir. Meşrutiyetle birlikte sanayide yerli atılımlar gerçekleştirilmek istendiyse de oldukça sınırlı sanayi girişimleri yabancı ve azınlık sermayecilerinin yatırımlarından ibaret kalmıştır.  Yabancı Yatırımlar : XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde yabancı sermaye yatırımları artış gösterdi. Bu yatırımlar daha çok demir yolları, limanlar, fenerler, su, havagazı, tramvay, elektrik hizmetleri ve madencilik gibi Batılı yatırımcıların Osmanlı Devleti’ndeki ekonomik çıkarları ile ilgili altyapı alanlarında yoğunlaştı.  Tarım : Tanzimat döneminde tarım alanında önemli çalışmalar yapıldı.Tarım yöntemlerinin modernleşmesi için Ziraat ve Sanayi Meclisi, Ziraat Meclisi ve Nafia Hazinesi kuruldu. yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile toprak mülkiyeti pekiştirildi. Zirai eğitim ve uygulama kurumları oluşturuldu. Osmanlı ülkesinde yapılan tarım özellikle Avrupa devletlerinin ham madde ihtiyacını karşılayacak üretime dönüştü  Para ve Bankacılık : 19 yy dan itibaren Osmanlı Devleti Avrupa lı devletlerle ticari ve siyasi ilişkiler kurarak dış ticaret hacmini önemli derecede arttırdı.Piyasaların para ihtiyacını karşılamak için çıkarılan ilk kağıt para Kaime e kadar kullanıldı de ilk banka Galata Bankerlerinin kurduğu Bank-ı Dersaadet oldu de ise köylüyü desteklemek ve kredi sağlamak için memleket sandıkları, Ziraat Bankasına dönüştürüldü.  İç ve dış borçlar : XIX. yüzyıldan itibaren artan para ihtiyacından dolayı kâğıt para( esham) bastırarak ve Galata bankerlerinden para alarak iç borçlanmaya gitti te Kırım Savaşının masraflarını karşılamak amacıyla ilk dış borç İngiltere den alındı.devlet borçlarını ödeyemez duruma gelince ’de Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı Devleti’nin borçlarının tahsili için Duyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ve Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına yabancılar tarafından el konuldu. CUMHURİYET DÖNEMİNDE EKONOMİ ( ’E KADAR)  Yeni Türk Devletinin ekonomi politikalarını belirlemek için 17 şubat - 4 Mart tarihleri arasında İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır.  Osmanlıdan kalan ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyen kapitülasyonlar, Lozan Anlaşması’yla tamamen kaldırılmıştır.  Dış borçlar imparatorluk üzerinde kurulan yeni devletler arasında paylaştırılmıştır.  Sanayicilerin kredi ve sermaye ihtiyaçlarını karşılamak üzere de “Türkiye İş Bankası” kurulmuştur.  te tarımda öşür vergisi kaldırılmıştır.  ’da “Kabotaj Kanunu” kabul edilmiştir  te bankacılık ve madencilik faaliyetlerini yürütmek üzere “Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası” kurulmuştur.  de Teşviki Sanayi Kanunu nun kabulü ile özel sektörün sanayi faaliyetleri desteklenmiştir  Esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan “Halkbankası” ’de faaliyete geçmiştir.  ’de para piyasasını düzenlemek, fiyat istikrarını sağlamak üzere “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” kurulmuştur.  ’te tekstil, demir-çelik, kâğıt vb. olmak üzere farklı alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan ve aynı zamanda bir banka olan “Sümerbank” kurulmuştur.  ’te “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” uygulamaya konulmuştur.  ’te yer altı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere “Etibank”, ardından da “Maden Tetkik Arama Enstitüsü” kurulmuştur. 4.ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETİNLİĞİ KLASİK SORULAR 1)- İlk türk devletlerinde ekonomik faaliyetler hakkında bilgi veriniz. 1)- Bozkır hayatında göçebe toplum olarak varlığını sürdüren İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. En çok koyun ve at yetiştirilirdi. Uygurlara kadar az da olsa tarım yapılırdı. Hunlar döneminde açılan Tötö kanalı ile sulama yapılır, Eski Türklerde çiftçilere tarıgçı denirdi. Buğday, arpa, Mısır önemli tarım ürünleri idi. Yerleşik hayata geçen Uygurlarla birlikte tarımın önemi artmıştı. İlk Türk devletlerinde Mesken vergisi Hayvan vergisi Toprak vergisi olmak üzere 3 çeşit vergi toplanırdı. Sanayi faaliyetleri kapsamında İlk Türkler madencilik alnında ileri gitmişlerdir. Ticarette Türklerin hâkimiyet için mücadele ettikleri İpek yolu öseafoodplus.infoğer yol ise Sibirya da Astrahan a ulaşan Kürk yolu idi. Özellikle Uygurlar ve Hazarlar ticaret konusunda oldukça ileri gitmişlerdir. Ticaret genelde mal takası şeklinde olup; altın, gümüş paralar ile Uygurlarda böz ve kuanpo denilen bez paralar ile Çav denilen kağıt paralarda kullanılmıştır. 2)- Ikta Sistemi hakkında bilgi veriniz. 2)- İlk kez Hz. Ömer döneminde oluşturulan Ikta sistemi Türk-İslam devletlerinde uygulanmıştır. Bu sisteme göre fethedilen bölgelerdeki topraklar Miri toprak kabul edilerek(Devlete ait) kişilere bırakılırdı. Kişiler bu toprağı çiftçiye kiralar aldığı kira ve vergiler ile de asker yetiştirirdi. Böylece hem çiftçi hem memur hemde asker aynı topraktan beslenirdi. Ikta sahibi olan vergileri topladığı için devlet vergi toplama işinden de kurtarılıyordu. Ayrıca toprağa bağlı feodal sistem önleniyor, topraklar devlete ait olduğu için büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkması engelleniyordu. Ikta sistemi Osmanlılarda dirlik(Tımar) olarak devam etti. 3)- Ahilik nedir? Açıklayınız. Ahiliğin temel özellikleri hakkında bilgi veriniz. 3)- Selçuklularla başlayıp Anadolu Selçukluları döneminde zirveye ulaşan bir esnaf örgütlenmesi olan ahilik; bekar ve zanaat sahibi gençlerden oluşan esnaf dayanışma örgütleridir. Ahilik teşkilatının önemli özellikleri; a- Sadece Müslümanlar üyedir. b- Merkezi Kırşehir kurucusu Ahi Evren’dir. c- Her meslek grubunun en önemlileri grubun başkanı şeklindedir. d- Şehirde bulunan her meslek Grubunun kendi örgütlenmesi vardır.(derici-Ayakkabıcı gibi) e- Usta çırak ilişkisi ile esnaf yetiştirilir. f- Üretim miktarı ve kalitesi ile fiyat kontrolü yapılır. 4)- Klasik dönemde Osmanlı ekonomisinin temelini oluşturan temel ilkeleri yazarak, kısaca açıklayınız. 4)- İAŞECİLİK: Bu ilkeye göre reayanın refahını sürekli kılmak için öncelikle piyasada istenilen kalitede,uygun fiyatta yeteri kadar mal bulunmalıdıseafoodplus.info nedenle Osmanlı’da üretime önem verilmiştir. GELENKÇİLİK: Bu ilke sosyal ve ekonomik ilişkilerde mevcut dengelerikorumayı ve varolan düzeni bozacak değişme eğilimlerini engelleme eğilimlerini ifade etmektedir.(üretim-tüketim dengesi) FİSKALİZM:Bu ilke hazineye ait gelirleri mümkün olduğunca yüksek tutma ve ulaştığı düzeyin altına indirmemeyi hedefliyordu. 5)- Tımar Sistemini açıklayarak; temel özellikleri hakkında bilgi veriniz. 5)- Osmanlı mali sisteminde tımar, bir kısım asker ve memurlara geçim,hizmet ve masraflarına karşılık belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir.  Tımar, SİPAHİ denilen eyalet askerlerine tahsis edilirdi.  Tımar topraklarının devlet malı olmasından dolayı miras bırakılması yada devredilmesi yasaktı.  Toprak sipahinin ve köylünün elinden keyfi olarak alınamazdı.  Sipahi-reaya ilişkisi kanunla belirlenmişseafoodplus.info ve diğer dirlik sahipleri tımar sisteminin sürekliliğini sağlamakla mükellefti.  Reayası kaçan sipahi, gelirini seafoodplus.info nedenle reayanın toprağı terk etmesi yasaktı.Sipahi kadının emri gereğince köylüsünü 15 yıliçinde toprağa dönmeye zorlayabilirdi.Köylü kentte iş bulmuşsa sipahiye ÇİFTBOZANVERGİSİ ödemek zorundaydı.Köylü toprağı başkasına devretmek isterse sipahi yeni durumu onaylar ve toprağın tapusunu yeni sahibine seafoodplus.infoarı ihlal eden sipahinin toprağı elinden alınırdı. 6)- Klasik dönemde Osmanlı zirai üretimi hakkında bilgi veriniz. 6)-  Osmanlı toprakları genel olarak tarıma elverişliydi .Hububat tarımının yanında bağcılık,sebze ve meyvecilik de yapılmaktaydı.  Tarımsal üretimde kullanılmak üzere sulama sistemleri oluşturulmuştu. Sulama imkanlarından yararlanma belirli kurallara bağlanmıştı.Sulamayı kendi imkanlarıyla sağlayan çifçilere öşür vergisi %50 oranda az uygulanırdı.  Osmanlı ekonomisinin temellerinden biri olan İAŞECİLİK kapsamında tarımsal üretimde zaman zaman ihracata kısıtlama ve stok uygulamaları yapılmıştır.  Hayvancılık genellikle göçece halk tarafından yapılan mera hayvancılığıydı.Koyun, keçi,sığır hayvancılığının yanında özellikle şehirlerde kümes hayvancılığı da yapılmaktaydı. Ulaşımda kullanılan binek hayvanların yetiştiriciliği de önemliydi.  Yüzyıllardan itibaren iç karışıklıkların çıkması,tımar sisteminin bozulması gibi etmenler zirai üretimi olumsuz etkilemiştir. 7)- Klasik dönemde Osmanlı toplumunda görülen tüketim anlayışı hakkında bilgi veriniz. 7)-  Osmanlı Devleti’nde tüketim alışkanlıkları köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşam şekillerine göre farklılık göstermiştir.  Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. Şehirlerde yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu yerdi. Kalabalık nüfusu beslemek için Anadolu’dan ve Rumeli’den un, et, tahıl gibi temel gıda maddeleri düzenli olarak İstanbul’a getirilirdi.  Tarıma bağlı yaşayan köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.  Osmanlı Devleti’nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII. yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet yöneticileri ile şehir halkı arasında kabul görürken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan kırsal kesime ulaşamadı.  Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen toptancı hallerine getirilirdi. Burada “kapan emini” adını taşıyan görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı. 8)- Osmanlı ekonomik sistemi içerisinde yer alan Lonca Teşkilatının yapısı ve çalışmaları hakkında bilgi veriniz. 8)- Osmanlı toplumunda esnaflar LONCA adı verilen teşkilatlara sahiptiler. Her esnaf muhakkak bir loncaya kayıtlı olur, loncasının koruması ve denetimi altında bulunurdu.(Bugünkü tabipler odası, mimarlar odası, şoförler cemiyeti gibi) Dükkan açma hakkına GEDİK denilirdi. Gedik'e sahip olmak için çıraklık, kalfalık yapıp, ustalık belgesini almak gerekirdi. Her loncada yaşlılardan meydana gelen 6 kişilik bir "ustalar kurulu" vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.Loncaların başlıca çalışmaları şunlardı: 1- Üye sayısını, üretilen malların kalitesini,fiyatını belirlemek 2- Esnaf arasındaki haksız rekabeti önlemek, 3- Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek, 4- Üyelerine kredi vermek. 9)- Osmanlı ekonomik sistemi içerisinde yer alan Narh Uygulamaları hakkında bilgi veriniz. 9)- Narh uygulaması ürün fiyatlarının ve standartlarının belirlenmesine ve kayıt altına alınmasına yönelik bir uygulamadır.  Narhlar değişen şartlara uygun olarak değiştirilirdi. Aynı ürünün narhı, bölgeden bölgeye değişen şartlar nedeniyle ( nakliye bedeli ,iklim özellikleri, maliyet farkları) farklı olabilirdi.  Narhların tespiti kadıların başkanlığında kurulan komisyonların göreviydi. Bir malın fiyat tespit komitesi, ilgili esnafın şeyh, kethüda, yiğitbaşı, ehli hibre gibi yönetici ve uzmanlarıyla halkın temsilcilerinden oluşuyordu.  Narh, toptancı ve perakendeci için ayrı ayrı tespit edilirdi. Toptancıların dükkân açıp perakendecilik yapmaları yasaktı. 10)- Tanzimat döneminde Osmanlı Devletinin İç ve dış borçlarıyla ilgili yaşanan gelişmeler hakkında bilgi veriniz. 10)- XIX. yüzyıldan itibaren artan para ihtiyacından dolayı kâğıt para( esham) bastırarak ve Galata bankerlerinden para alarak iç borçlanmaya gitti te Kırım Savaşının masraflarını karşılamak amacıyla ilk dış borç İngiltere den alındı.Devlet borçlarını ödeyemez duruma gelince ’de Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı Devleti’nin borçlarının tahsili için Duyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ve Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına yabancılar tarafından el konuldu. KAVRAM BİLGİSİ Ribat: Hem güvenlik hem de ticaret için oluşturulan sınır ve yol üzerindeki yapılar. Kervansaray: Ticaret yolları üzerinde kurulan,tüccar ve hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri büyük yapılar Zekât: Müslümanların mallarının 1/40 nı fakirlere vermesidir. Öşür: Müslümanlardan 1/10 oranında alınan tarım ve ürün vergisidir. Haraç: Gayr-ı Müslimlerden alınan toprak ve ürün vergisidir. Cizye: Gayr-ı Müslimlerden alınan baş vergisidir. Çift-i Avami ya da Çift resmi: Çiftçinin kiraladığı toprak karşılığı Ikta sahibine ödediği vergidir. Duyun-u Umumiye: Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının tahsili için yabancı devletler tarafından kurulan idare. BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. Çeşitli soysal ihtiyaçların karşılanması ve refahın toplumun her kesimine yayılmasını sağlamak amacıyla kurulan sosyal kuruluşlara vakıf denir. Osmanlı sanayisinin temeli küçük imalathanelerden oluşmuşseafoodplus.info imalathaneler LONCA adı verilen ve temelini AHİLİK ten alan esnaf teşkilatlarının denetimindeydi. Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen toptancı hallerine getirilirdi. Burada görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı. Osmanlı Devleti yaşanan ekonomik sıkıntıyı hafifletmek amacıyla İç borçlanma yoluna gitmiş ve ESHAM adı verilen hazine bonoları satışa çıkarmıştır. Tanzimat Döneminde özellikle tüketim alışkanlıklarında önemli değişimler yaşanmıştıseafoodplus.info mallarının Osmanlı ülkesine girmesi ve yoğun kültürel etkileşim ile birlikte Avrupa tarzı giyinme, yeme –içme , eğlenme, konuşma alışkanlıkları hızla yayılmıştır. Sanayi İnkilabı sonrası rekabet gücünü kaybeden Osmanlı, tarımsal ve sanayi işletmeleri bilgi, teknoloji ve sermaye birikiminin yetersizliği gibi olumsuz koşullar nedeniyle çöküş sürecine girmiştir. Osmanlı Devleti te Kırım Savaşının masraflarını karşılamak amacıyla ilk dış borcu İngiltere den almıştır. Yeni Türk Devletinin ekonomi politikalarını belirlemek için 17 şubat - 4 Mart tarihleri arasında İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır. Osmanlıdan kalan ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyen kapitülasyonlar, Lozan Anlaşması ile tamamen kaldırılmıştır Cumhuriyet döneminde Sanayicilerin kredi ve sermaye ihtiyaçlarını karşılamak üzere de “Türkiye İş Bankası” kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde Esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan “Halkbankası” ’de faaliyete geçmiştir. 5. ÜNİTE TÜRKLERDE EĞİTİM A. İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM B. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE EĞİTİM C. OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM(XIII – XVIII. YÜZYILLAR) D. CUMHURİYET DÖNEMİNDE E EĞİTİM(’E KADAR) İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞI  İlk Türk devletlerinde bilgiye ve bilgili insana önem verilmiştir.  Bilgili olmak sadece yöneticilerin sahip olması gereken bir özellik olarak görülmemiş toplumun diğer fertlerinin de sahip olması gereken Alp insan anlayışı ortaya çıkmıştır.  Türklerde yazı M.Ö. 5. yy öncesinde kullanıldığına örnek olarak Esik Kurganında tabak üzerine yazılmış 11 harflik iki satır yazı gösterilebilir. Yine ev gereçleri, süs eşyaları vb. üzerinde yazıya rastlanmıştır.  İlk Türk alfabesi Göktürklerin oluşturduğu 38 hafrten oluşan seafoodplus.info alfabe Uygur alfabesidir.  Türklerde Eğitim Toplumsal bir görevdir. – baba gören ok yontar Ana gören elbise biçer.  Töre kuralları nesiller boyu aktarılmıştır.  Eğitimde erkek-kız ayrımı yoktur.  Uygurlarda “ çocuğunu öğretmene ver ondan alıp sanayi ver” sözü eğitime verilen önemi gösterir.  Uygurlar ilk kez örgün eğitim kurumlarını oluşturmuşlardır.  Uygurların Eğitim ve öğretim faaliyetleri sonunda gelişme göstermeleri onları çeşitli devlet kademelerinde kâtiplik tercümanlık ve öğretmenlik yapmaları ile son verilmiştir.  Uygurlar kâğıdı ve matbaayı Avrupalılardan önce kullanmışlardır.  Kütüphanelerinde dini nitelikli eserler bulunmaktadır. ASKERİ EĞİTİM  Atlı göçebe yaşam tarzını benimseyen Türkler sürekli savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğu için her an hazırlıklı olmak zorundaydılar.  Türklerin çocukluk cağlarında oynadıkları oyunlar Askeri Eğitimin başlangıcını oluşturur.  Hiçbir ayrım yapılmaksızın her çocuk, ata binmeyi ve at üzerinde ok atmayı öğrenirdi  Dede korkut hikâyelerindeki Boğaçhan hikâyesi ad alabilmek için kahramanlık yapmak gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.  Barış zamanında yapılan sürek avları askeri tatbikat niteliği taşır. MESLEKİ EĞİTİM  Türkler hayvancılık ve Tarımla uğraşsallarda savaşçı karaktere sahip olduklarından bu yaşantıya uygun araç ve gereç yapmışlardır.  Meslek Eğitim usta-çırak ilişkisi içinde yapılmıştır.  Türklerde madencilik gelişmiştir.  Tahta oymacılığı gelişmiş ve bu da matbaacılığa zemin hazırlamıştır.  Mesleki eğitim kapsamında öğrenilerek yapılabilecek sanat eserleri. Balbal – Taş işlemeciliği , Halı - El sanatı ,Altın işlemeciliği – Madencilik ve süsleme ,Kılıcı – Demircilik , Ahşap disk – Oymacılık , At eyer takımı – Süsleme BİLİM  Yapılan kazılarda bulunan eşyalar Türklerin kimya, ilaç yapımı, veterinerlik, Tıp ile ilgilendiklerini gösterir.  Türklerin yaşam tarzı bilimsel faaliyetlerine etki etmiştir.  Astronomi bilimi ile ilgili çalışmalar 12 hayvanlı Türk takviminin yapılmasını kolaylaştırmıştır.  Yine Astronomi çalışmaları Nevruz gününün tespit edilmesini ve baharın başlangıcı olarak görülmesini sağlamıştır.  Ticaretle uğraşa Türkler Matematik ile de uğraşmışlardır.  Türklerin Tıp alanında da çalışmaları vardır. “ OTACI” denilen şifacılar halkın tedavisinde görev almışlardır. Uygurlar Tıp alanında Diğer Türk devletlerinden daha ileri gitmişlerdir. Eczacılıkta ileri gitmişlerdir. TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞI :  Türk-İslam devletlerinde Karahanlılar dönemi bir dönüm noktasıdıseafoodplus.info türk devletlerinde dağınık şekilde verilen eğitim bu dönemde bir plana bağlanmıştır.Eğitimin tüm toplum kesimleri için önemli olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.  Eğitim,bir bütün olarak değerlendirilerek kurumsallaşmaya gitmişseafoodplus.info eğitim MEDRESE adı verilen kurumlarda yapılmaya başlanmıştır. MEDRESELER :  Medreselerin kuruluşunda Uygurlar dönemi tapınaklarının etkisi görüseafoodplus.infoıca Türkler’in İslam’ı kabul etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki “Darü’l-Hikme, Beytü’l-hikme ve Daru’l-ilm” gibi eğitim kurumları da etkili ve örnek olmuştur.  Medreseler ilk olarak Karahanlılar zamanında yapılmaya başlandı.Dönemin ilk medresesi Semerkant’ta TABGAÇ BUĞRA HAN tarafından kuruldu.  Medreseler cami,kütüphane,genel eğitimin verildiği oda,çalışma odaları,halkın ders dinlemek için katılabileceği salonlar,öğrenci ve öğretmenlerin kalacağı odalar ve dinlenme alanlarından oluşurdu.  Karahanlılar’da medresenin yöneticilerine FAKİH; öğretmenlerine MÜDERRİS seafoodplus.infoe öğretmeninin ve yönetiminin seçimi Semerkant’ta ilim meclisi tarafından yapılırdı.  Medrese çalışanlarına verilen ücret yaptığı işe göre değişirdi.  İlk Selçuklu Medresesi TUĞRUL BEY tarafından NİŞABUR’da açıldı. Nizamü’l-Mülk tarafından kurulan NİZAMİYE MEDRESELERİ eğitim alanında çok önemli bir yere seafoodplus.infoye Medreseleri’nde Hukuk,Din ve dil eğitimi ağırlıklı bir program uygulanıyordu.  Tıp eğitimi hastane-tıp okulu niteliğindeki BİMARİSTAN ve DARU’L-ŞİFA’larda verilmekteydi.  Medreselerin eğitim dili Arapça’ydı. Medreselerden başarıyla mezun olanlara meslek ruhsatı anlamına gelen İCAZETNAME verilirdi.  Anadolu’da kurulan ilk Türk beylikleri ve Türkiye Selçukluları’nın kurdukları medreseler külliye niteliğindeydi.  Tokat Niksar’da yapılan YAĞBASAN MEDRESESİ Anadolu’nun ilk medresesidir  Mısır’da kurulan Tolunoğulları inanç farkı gözetmeksizin bilim insanlarına büyük önem vermişseafoodplus.info durum Mısır’ı bilimin merkezi haline getirdi. YAYGIN EĞİTİM-AHİLİK  Türkiye tarihinde ilk defa Türkiye Selçukluları tarafından oluşturulan AHİ teşkilatının üyeleri USTA-KALFA ve ÇIRAK seafoodplus.info teşkilat üyelerinin dayanışmalarını,mesleklerini iyi bir şekilde yapmalarını ve eğitimlerini amaçlıyordu.  Ahilikte eğitim işbaşında ve iş dışında oluyordu. İş dışında eğitim teşkilatın zaviyelerinde (okul) MUALLİM AHİ ve PİR denilen öğreticiler tarafından seafoodplus.infoşkilat üyelerine; Dinin esasları,Okuma yazma,Ahlak,Temizlik,Kurumun düzeni ve geleneği ,Silah kullanımı , Beden eğitimi öğretilirdi.  Ahiliğin iş başında uyguladığı eğitim çarşı ve dükkanların bedesten gibi yerlerde bir arada bulunmasından dolayı kolay ve seafoodplus.info meslek sahibi yanında mutlaka bir çırak bulundurmak zorundaydı.Zanaat dalında belli bir seviyeye gelen çırak icazet alır ve kendi işini kurardı.  Halka dönük yaygın eğitim ise camilerde,mescitlerde ve medreselerin halka açık bölümlerinde verilirdi. ATABEYLİK  Türklerde şehzadelere devlet yönetimi hakkında eğitim veren bilge kişilere ATABEY seafoodplus.info ilk Türk devletlerinden beri bu sistem vardıseafoodplus.infoler şehzadelerin en iyi şekilde devlet yönetimi noktasında eğitilmelerini sağlamışlardır.  OsmanlıDevleti zamanında Atabeyler LALA ismiyle karşımıza çıkmaktadır. TÜRK-İSLAM DEVLETLERİNDE BİLİM  İslamiyet bilime çok önem verdiğinden Müslüman bilim insanları Abbasiler dönemiyle birlikte birçok yabancı kaynağı kendi dillerine çevirmiş ve orijinal fikirleri sayesinde önemli buluşlar yapmışlardır.  Bilim insanlarının devlet tarafından desteklenmesi,bilimsel çalışmaların özendirilmesi ve açılan medreseler bilim gelişimini olumlu etkilemiştir.  Medreseler sayesinde dini ilimler yanında tıp,astronomi,matematik,kimya,tarih ve coğrafya alanında dünyayı etkileyecek hizmetler ve buluşlar yapılmıştır. OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM (YY.)  Klasik dönemde Osmanlı yönetimi, halkı bulunduğu mekanda yaşamaya yönlendirmişseafoodplus.infoş döneminde okuma- yazma halk için zorunlu bir ihtiyaç değildi.  Osmanlı yönetiminin hedefi her insanın kendisine yetecek kadar bilgilendirmekti.  Okuma-yazma görevi,düzenli bilgi edinme ve bunu kullanma hakkı ulemaya verilmişti.  Osmanlı’nın bir başka hedefi de topluma öncülük ve rehberlik yapacak yönetici yetiştirmekti. Bu yüzden devletin eğitim anlayışı Yy.’a kadar genel olarak ilmiye,seyfiye ve kalemiye için yetişmiş eleman kazandırmaya yönelikti.  Osmanlı’da eğitim faaliyetleri düzenli eğitim kurumları ( örgün) ve sosyal kurumlarda (yaygın) yapılmaktaydı. 1. ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI (DÜZENLİ EĞİTİM) A) SIBYANMEKTEBİ  Osmanlı’da eğitim-öğretimin yapıldığı ilkokul sıbyan mektepleri idi. Külliyeler içinde,cami bitişiğinde veya müstakil halde bulunurlardı.  Sıbyan mektepleri her köy,mahalle ve semtte açılmıştı.Karma,kız ve erkek olarak eğitim verilirdi.  Okula kayıt gibi bir zorunluluk yoktu.Müslüman olan her ailenin çocuğu burada eğitim alırdı.Burada ders verenlerin özel eğitimleri yoktu.  Okulların genel amacı,çocuğa okuma-yazma ve İslami temel kaideleri öğretmekti.  Mezuniyet için bir süre seafoodplus.info karşılık Kur’an-ı Kerim’i bir kez hatmeden öğrenci mezun sayılırdı.  Osmanlı’da ilköğretim II. Mahmut döneminde İstanbul’da zorunlu hale gelmiştir.  Sıbyan mektepleri Tanzimat’a kadar devam etmiştir.  Müslüman olmayan çocuklar kendi cemaatleri tarafından kurulmuş cemaat okullarında eğitim alırlardı. B) MEDRESELER  Osmanlı’da orta ve yükseköğretimin temeli seafoodplus.infoı fetih politikasında fethedilen yerlerde ilk önce cami ve yanına medrese kurulurdu. Medreseler ile topluma ve devlete gerekli din,ilim ve devlet idaresinde ihtiyaç duyulan elemanlar yetiştiriliyordu.  Osmanlı’da ilk medrese yılında İZNİK’te açılmıştır.(Orhan Bey) İlk dönemlerde Suriye,Mısır,İran ve Türkistan’dan gelen alimler ders vermiştir.  Selçuklular’dan Fatih Dönemine kadar Osmanlı medreselerinde eğitim Nizamiye medreselerinin eğitim sistemi kullanıldı.  Fatih döneminden itibaren okutulacak derslerden ödenecek maaşlara kadar bir sistem oluşturulmuşturyılları arasında Fatih tarafından SAHN-I SEMAN MEDRESELERİ açılmıştır.  Kanuni,Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye Camii ve medresesini yaptırmıştıseafoodplus.infoa Fatih’in yaptırdığı medreselerden ilham alınarak yapılan medreseler her tarafa yayılmıştır.  Orta düzeydeki medrese öğrencilerine SOFTA(suhte); yüksek öğretim düzeyindeki öğrencilere DANİŞMEND seafoodplus.info’ı bitiren öğrencilere İCAZETNAME denen diploma verilirdi.  Her medresede esas olarak bir müderris bulunurdu.Müderrisin yardımcısına MUİD denirdi.Müderrisler,sahn’ı bitirenler arasından MÜLAZEMET denilen bir sistemle alınırdı.  Medreselerden mezun olanlar müderris,müftü,kadı,defterdar,hekim vb. olurlardı.  Osmanlı’da eğitim-öğretim vakıflar yoluyla sağlanmıştıseafoodplus.info’nin ilk yıllarında vakıflarca yönetilen tane medrese vardı.  Medresenin her kademesi ücretsiz yapılmaktaydı. Büyük medreselerde öğrencinin yeme,içme,giyim masrafları da medreselerce karşılanırdı.  Yüzyıldan itibaren medrselerin bozulmasında felsefe, mantık gibi akli ilimlerin boş ve gereksiz olduğu düşünülerek bu derslerin kaldırılması, müderris atama sisteminin bozulması,bazı ulema çocuklarına küçük yaşta müderrislik verilmesi ( beşik ulemalığı), öğrencilerin yeterli eğitim almadan müderris olması sayılabilir  Padişahlar zaman zaman fermanlar çıkararak medreseleri ıslah etmeye çalışmışlardır. Koçi Bey, katip Çelebi gibi düşünürler ilmiye sınıfının ıslahına yönelik raporlar sunmuşlardı. seafoodplus.infoşrutiyetle birlikte ıslah çalışmaları gerçekleşmiş ve Tarih,coğrafya,Kimya gibi dersler yeniden okutulmaya başlanmıştır. C) SARAY EĞİTİMİ Enderun: Enderun da devlete sadrazam, vezir, ordu komutanı, vali gibi yöneticiler yetiştirilmekteydi. Burada eğitim yedi kademeden oluşmaktaydı. Bir üst kademeye geçmek için başarılı olmak şarttı. Başarısız olanlar, disiplin cezası alanlar “çıkma” adıyla taşradaki çeşitli görevlere gönderilirdi. Şehzade mektebi ( şehzadegan): Padişah çocuklarının saray içerisinde özel hocalar eşliğinde temel eğitimlerini aldıkları okuldur. Harem: Padişah ailesinin , saray hizmetkarlarının ve cariyelerin eğitim aldığı saray bölümüdür. okuma-yazma ve dinî eğitimin yanında yeteneklerine göre musiki, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi dersler de görmektedir. Eğitim süresi yedi sekiz yıldır. Her kademede başarılı olanlar bir üst eğitime geçmektedir. Buradaki eğitimin diğer amacı yüksek derecedeki askerî, idari görevlilere iyi eğitim almış eş yetiştirmektir. D) ASKER EĞİTİMİ: Osmanlı’nın kara ordusunun temelini Kapukulu askerleri ve tımarlı sipahiler oluşturmaktaydı.Kapukulu ocaklarına devşirme usulü ile alınan gençler acemi oğlanlar ocağında bedeni ve askeri eğitimden geçirildikten sonra alınırdı.Bu gençlerden zeki olanlar ENDERUN’a alınarak devlet kademesinde yönetici olarak görevlendirilirdi. Acemi oğlanlar ocağı ilk kez I. MURAT zamanında Gelibolu’da açılmıştır. Tımarlı sipahiler gelirlerine göre belli sayıda CEBELÜ denilen atlı askerler topla ve eğitim verirlerdi. Deniz kuvvetlerinin askerlene LEVEND seafoodplus.infoler batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilirdi. 2. YAYGIN EĞİTİM (SOSYAL KURUMLAR): A) ESNAF EĞİTİMİ: Osmanlı’da esnaf kuruluşları da bire bir eğitim seafoodplus.infoı’da esnaf birlikleri ahiliğe dayanıyordu. Ahi teşkilatı mensuplarına mesleki,dini ve ahlaki eğitim verilmekteydi. Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak (şakird) olarak işe başlardı.Gerekli eğitimi alanlar sınavla kalfalığa; en az 3 yıllık eğitimden sonra yine sınavla ustalığa yüseafoodplus.info ünvanı alan yeni bir işyeri açabilirdi. B) HALK EĞİTİM: Halk cami, mescit, tekke ve kütüphanelerde, yaren sohbetlerinde eğitilirdi. 3. XVIII VE XIX. YY BAŞLARINDA EĞİTİMDE YENİLEŞME HAREKETLERİ  18 yy da özellikle askeri alanda yenilikler yapılmıştır.  2. Mahmut döneminde Humbaracı Ahmet paşa nın çalışmalarıyla kara ordusu için asker yetiştirmek üzere HENDESEHANE açılmıştır.  Hendesehane 3. Selim döneminde Mühendishane-i Berri Humayun adıyla yeniden düzenlenmiştir.  Yine 3. Selim döneminde deniz askeri yetiştiren Mühendishane-i Bahr-i Humayun kurulmuştur.  yy dan itibaren Avrupa ya öğrenci gönderilmiş ve Avrupa daki teknolojik gelişmeler uygulanmıştır.  Tıp okulları açılarak doktor yetiştirilmiştir.  Bilim adamları devlet tarafından desteklenmiş ve bilimin gelişmesi için çalışılmıştır. TANZİMAT SONRASI OSMANLI EĞİTİMİ Klasik Dönem Osmanlı eğitim sisteminin yetersiz kalması eğitim alanında yeni arayışlara neden olmuştur. Tanzimat Dönemi aydınlar ımedresenin dışında yeni eğitim düzeni kurmak için çalışmaya başladı. Yeni okullar açılarak Müslüman ve gayrimüslim herkesin buralarda aydınlanıp Osmanlı vatandaşlığı bilincine erişmesi hedeflenmiştir. Tanzimatçılar, rüştiye sayısını artırarak Osmanlı tebasını kaynaştırmayı; bir yandan da batı’daki eğitim kurumlarının benzerlerini açarak her alanda eleman ve uzman yetiştirmeyi amaçlamışlardır. Tanzimat dönemindeki bir diğer yenilik de usul-i cedid (yeni usul,yöntem)dir. Buna göre eğitim ve öğretimde ders araç gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması hedeflenmiştir. Medrese dışındaki örgün eğitimde ilk, orta ve yükseköğretim şeklinde bir derecelemeye gidilmiş ve kapsamlı düzenlemeler düşünülmüştür. ’da bütün eğitim işleri Maarif-i Umumiye Nezaretine ( eğitim bakanlığı ) bağlandı. 1. İLKÖĞRETİM  Sıbyan mekteplerinde düzenleme yapılarak okutulacak dersler, sınav sistemi, öğretmenlik şartları ve okulların inşası ve tamiri, öğretmen maaşları, diğer masrafların nasıl karşılanacağı hükme bağlanmıştır.  Yönetimi Maarif Nezaretine bağlı okullara mekteb-i iptidai (ilkokul) denirken Evkaf Nezaretine (vakıflar bakanlığı ) bağlı okullara sıbyan mektebi denilmeye devam edilmiştir.  ’da kabul edilen kanunuesasiye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir. ’te rüştiyelerin ilköğretime dahil edilmesiyle bu mekteplerde eğitim 6 yıla çıkarılmıştır.  ’dan itibaren Osmanlıda azınlıkların girişimiyle özel okul öncesi eğitim kurumları (anaokulu) açılmaya başlandı. ’te ise ilk resmi okul öncesi eğitim kurumu açıldı. 2. ORTAÖĞRETİM A. Rüştiyeler: ( ortaokul) II. Mahmut Dönemine kadar sıbyan mektepleri ile askeri okullar arasında bir öğretim kademesi bulunmuyordu. Özellikle askeri okullara öğrenci yetiştirmek amacıyla rüştiyeler açılmıştır. İlk rüştiyenin olumlu sonuçlar vermesi üzerine hızla yenileri açıldı. Sıbyan mekteplerini bitirip şehadetname alan öğrenciler sınavsız rüştiyelere kabul edilirdi. İstanbul’da kızlar için bir kız rüştiyesi açıldı. yılında 80 kız rüştiyesi bulunmaktaydı. B. İdadiler: (lise) Tanzimat Döneminin sonlarına doğru rüştiyelerin üzerinde ve yüksekokullara öğrenci yetiştiren bir okulun bulunması sorun oluşturmuştu. Bu amaçla ’de Galatasaray Sultanisi açılmıştı. Bütün tebaanın çocuklarının bir arada eğitim görebilmeleri ve Osmanlı birliğini sağlamak için idadilerin açılması fikri, Maarif Nizamnamesi ile gündeme geldi. İdadilerin öğretim süreci 3 yıl olacaktı. Daha sonraki dönemlerde rüştiyelerin idadilerle birleştirilmesiyle kasabalardaki idadilerin eğitim süreci 5, şehirlerdeki ise 7 yıla çıkarıldı. İdadilere duyulan ihtiyaç açıkça belirtilmesine rağmen, ekonomik zorluklar yüzünden yılına kadar bu okulların açılması mümkün olmamıştır. İdadilerin ülke çapında yaygınlaşmaları II Abdülhamit Döneminde olmuştur. yılları arasında önce sultani daha sonrada lise adını aldılar. C. Sultaniler: Sultanilerin açılmasında Fransız eğitim kurumları model alınmış ve idadilerin üzerinde eğitim vermeleri hedeflenmiştir. ’te eğitime başlayan Darüşşafaka, sultani seviyesinde eğitim veren bir okuldu. Fransız asker, lise programını uygulayan bu okulda kimsesiz ve fakir çocuklar okuyordu. İlk kız idadisi ’de İstanbul’da açıldı. Bu okul ’te İstanbul insas (kız) Sultanisi ’te de Bezm-i Alem sultanisi adını almıştır. 3.YÜKSEKÖĞRETİM (DARÜLFÜNUN) Osmanlı devleti’nde yılında medrese dışında bir yükseköğretim kurumu olarak Darülfünunun açılması gündeme geldi.Açılacak okulda Müslüman ve gayrimüslim öğrenciler birlikte okuyacak ve mezun olunca devletin çeşitli kademelerinde görev alacaklardı . Darülfünuna öğrenci yetiştirmek için lise düzeyinde bir okul olan Darül maarif kuruldu.Öğretim elemanı yetiştirmek maksadıyla Avrupa’ya öğrenciler gönderildi. ’de okulların ve açılacak Darülfünunun ders kitaplarını hazırlamak ve bilim akademisi olarak çalışmak üzere ‘’Encümen-i Daniş’’ ( bu günkü talim terbiye kurulu) adıyla bir komisyon seafoodplus.info komisyon on bir yıl kadar çalıştı. Darülfünun ilk derslerini ’te halka açık konferanslar şeklinde vermeye başladı.Derslere rağbet azalınca eğitime son verildi’te tekrar derslere başlanan Darülfünunda felsefe,edebiyat; tabi ilimler,matematik ve hukuk olmak üzere üç bölüm bulunmaktaydı. Bölümlerde eğitim süresi üç yıldı.Ancak bir yıllık eğitimden sonra yine derslere ara seafoodplus.info defa daha açılıp kapanan Darülfünun, varılığını yılına kadar sürdürdü.Yerine İstanbul üniversitesi kuruldu. seafoodplus.infoİ EĞİTİM Osmanlı Devleti’nde yerli sanayi kapitülasyonlar nedeniyle korumasız kalmış ve çöküş sürecine girmişseafoodplus.info adamları bu durumu önlemenin yollarından biri olarak da teknik bilgi verecek okulların açılmasını zorunlu görüyorlardı. XIX.yüzyılın ortalarından itibaren öğretmenlik,ziraat,tıp,memurluk,hukuk,ticaret vb. alanlarda birçok meslek okulu açılmıştıseafoodplus.info dönemde kız çocuklarının eğitimlerine dair yeni düzenlemeler yapılmıştır Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile kızlar için öğretmen okulu açılması,rüştiye sayısının arttırılması kararlaştırıldı.Ayrıca kız sanat okulları ve kadın sağlığı için ebe mektebi açıldı. seafoodplus.infoK VE YABANCI OKULLARI A. Azınlık Okulları Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler,ibadethanelerinde açtıkları okullar vasıtasıyla eğitimlerini sürdürüyorlardı.Bu okullarda devletin herhangi bir denetimi seafoodplus.infoınlıklar Tanzimat tan sonra pek çok okul açtıseafoodplus.infoş imkana sahip azınlık okullarının bazılarında matbaa bile bulunmaktaydı.Bu okullar zamanla azınlık arasında milliyetçilik fikirlerinin yayılmasında etkili olmuştur. B. Yabancı Okullar Osmanlı Devleti, yabancılara ekonomik kapitülasyonların yanında eğitim alanında da ayrıcalık tanımıştı.Yabancılara tanınan bu serbestlik misyonerlerin Osmanlı ülkesine gelmesine neden oldu.Özellikle XIX.yüzyıldan itibaren Osmanlılarla ilişki kuran devletler Osmanlı toplumunda birçok okul açmışlardı. XX.yüzyıla girerken Türkiye’de ‘e yakın azınlık okulu ile başta Amerikan ve Fransız olmak üzere ’e yakın yabancı okul bulunmaktaydı. İlk ve ortaöğretim seviyesindeki bu okulların Osmanlı Devleti tarafından kontrol edilmediği ya da edilemediği anlaşılmaktadır’te kapitülasyonların kaldırılması ile bu okulların çoğu kapatıldı yılında çıkarılan talimathane ile de bu okulların zararlı faaliyetleri önlenmek istenmişti. Yabancı okullar Osmanlı Devleti’ne modern eğitim yöntemlerini ve araçlarını getirmelerini, yabancı dil öğretilmesi ve Osmanlının Batı’ya açılmasında da etkin rol oynamıştıseafoodplus.info bu okullardan yıkıcı faaliyetlere zemin hazırlamıştır. Tanzimat döneminde yapılan değişikliklerle öğretim kurumlarında birlik, olmadığı için uzun yıllar ‘’medrese’’, ‘’ Tanzimat mektepleri’’,‘’Askeri mektepler’’, ‘’Azınlık’’ ve ‘’ Yabancı’’ mektepler gibi çeşitli kaynaklardan çok farklı bilgi, düşünce, ideal ve dünya görüşüne sahip insanlar yetiştirmişseafoodplus.info zıtlıklar toplumda olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıştır. CUMHURİYET DÖNEMİNDE EĞİTİM(’E KADAR) 1. Cumhuriyet Dönemi Osmanlı Eğitim Anlayışı Milli Mücadele eğitimi derinden etkilemiş, Anadolu’daki işgal kuvvetleri, okullarda kendi propagandalarını yaparken bazı okulları da kapatmışlardır. Halkın milli kurtuluş davası yolunda bilgilendirilmesi ve birleştirilmesi amacıyla halk eğitimi çalışmaları yapılmıştıseafoodplus.info savaş yıllarında eğitimi planlama adına Maarif Kongresi toplanmış (), milli mücadele’nin bitmesiyle LozanAntlaşması’nda () yabancı okullar meselesi de ele alınmıştıseafoodplus.info göre yabancı okullar ve diğer okulların bağlı bulunduğu tüzük ve yönetmeliklere uyacaklardı. Cumhuriyet dönemi eğitim alanında yapılan çalışmalar, Osmanlıdan miras kalan problem ve sıkıntıları ortadan kaldırmanın yanında,çağdaş dünyada eğitim alanında meydana gelen değişimleri de yakalamayı seafoodplus.info binalarının çoğu eğitim öğretime elverişli değildi. Ayrıca ders araç gereçleri bakımından okullar yetersiz durumdaydılar. Eğitimle ilgili merkez ve taşra teşkilatı tam anlamıyla cumhuriyetin ilanıyla beraber, yukarıdaki problemleri ortadan kaldıracak adımlar atmışlardır. Cumhuriyet döneminde 3 mart ’te‘’Tevhidi Tedrisat(Öğrenimin Birleştirilmesi)’’ Kanunu’yla eğitim ve öğretim birleştirildi.Böylece eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı. Eğitim alanıda yapılan bir diğer düzenleme ise1 Kasım ’de ‘’Türk Harfleri Hakkında Kanun’un çıkarılmasıdır. 5. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNLİĞİ KLASİK SORULAR 1)- İlk türk devletlerinde görülen “Alp İnsan” anlayışı hakkında kısaca bilgi veriniz. 1)- İlk Türk devletlerinde bilgiye ve bilgili insana önem verilmiştir. Bilgili olmak sadece yöneticilerin sahip olması gereken bir özellik olarak görülmemiş toplumun diğer fertlerinin de sahip olması gereken Alp insan anlayışı ortaya çıkmıştır. 2)- İlk Türk devletlerinde askeri eğitim hakkında bilgi veriniz. 2)- Atlı göçebe yaşam tarzını benimseyen Türkler sürekli savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğu için her an hazırlıklı olmak zorundaydılar.  Türklerin çocukluk cağlarında oynadıkları oyunlar Askeri Eğitimin başlangıcını oluşturur.  Hiçbir ayrım yapılmaksızın her çocuk, ata binmeyi ve at üzerinde ok atmayı öğrenirdi  Dede korkut hikâyelerindeki Boğaçhan hikâyesi ad alabilmek için kahramanlık yapmak gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.  Barış zamanında yapılan sürek avları askeri tatbikat niteliği taşır. 3)-Osmanlı Devletinde eğitim kurumlarından biri olan “sıbyan mektepleri” hakkında bilgi veriniz. 3)- Osmanlı’da eğitim-öğretimin yapıldığı ilkokul sıbyan mektepleri idi. Külliyeler içinde,cami bitişiğinde veya müstakil halde bulunurlardı.  Sıbyan mektepleri her köy,mahalle ve semtte açılmıştı.Karma,kız ve erkek olarak eğitim verilirdi.  Okula kayıt gibi bir zorunluluk yoktu.Müslüman olan her ailenin çocuğu burada eğitim alırdı.Burada ders verenlerin özel eğitimleri yoktu.  Okulların genel amacı,çocuğa okuma-yazma ve İslami temel kaideleri öğretmekti.  Mezuniyet için bir süre seafoodplus.info karşılık Kur’an-ı Kerim’i bir kez hatmeden öğrenci mezun sayılırdı.  Sıbyan mektepleri Tanzimat’a kadar devam etmiştir. 4)- Aşağıda verilen Osmanlı Medreseleri ile ilgili metinde boş bırakılan yerleri tamamlayınız. 4)- Osmanlı’da ilk medrese yılında Orhan Bey döneminde İZNİK te açılmıştır. İlk dönemlerde Suriye,Mısır,İran ve Türkistan’dan gelen alimler ders vermiştir. yılları arasında Fatih S. M. tarafından SAHN-I SEMAN medreseleri açılmıştır. Kanuni,Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye medresesini yaptırmıştır. Orta düzeydeki medrese öğrencilerine SOFTA(suhte); yüksek öğretim düzeyindeki öğrencilere DANİŞMEND seafoodplus.info’ı bitiren öğrencilere İCAZETNAME denen diploma verilirdi. Her medresede esas olarak bir müderris (öğretmen) bulunurdu.Öğretmenin yardımcısına MUİD denirdi. Öğretmenler sahn’ı bitirenler arasından MÜLAZEMET denilen bir sistemle alınırdı. 5)- Osmanlı Devletinde Saray eğitimi kapsamındaki okulları yazarak, bu okullarla ilgili kısaca bilgi veriniz. 5)-Enderun: Enderun da devlete sadrazam, vezir, ordu komutanı, vali gibi yöneticiler yetiştirilmekteydi. Burada eğitim yedi kademeden oluşmaktaydı. Bir üst kademeye geçmek için başarılı olmak şarttı. Başarısız olanlar, disiplin cezası alanlar “çıkma” adıyla taşradaki çeşitli görevlere gönderilirdi. Şehzade mektebi ( şehzadegan): Padişah çocuklarının saray içerisinde özel hocalar eşliğinde temel eğitimlerini aldıkları okuldur. Harem: Padişah ailesinin , saray hizmetkarlarının ve cariyelerin eğitim aldığı saray bölümüdür. okuma-yazma ve dinî eğitimin yanında yeteneklerine göre musiki, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi dersler de görmektedir. Eğitim süresi yedi sekiz yıldır. Her kademede başarılı olanlar bir üst eğitime geçmektedir. Buradaki eğitimin diğer amacı yüksek derecedeki askerî, idari görevlilere iyi eğitim almış eş yetiştirmektir. 6)- Osmanlı Devletinde Esnaf Eğitimi hakkında bilgi veriniz. 6)- Osmanlı’da esnaf kuruluşları da bire bir eğitim seafoodplus.infoı’da esnaf birlikleri ahiliğe dayanıyordu. Ahi teşkilatı mensuplarına mesleki,dini ve ahlaki eğitim verilmekteydi. Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak (şakird) olarak işe başlardı.Gerekli eğitimi alanlar sınavla kalfalığa; en az 3 yıllık eğitimden sonra yine sınavla ustalığa yüseafoodplus.info ünvanı alan yeni bir işyeri açabilirdi. 7)-Tanzimat Döneminde eğitim alanında yapılan ve “Usul-u Cedid” denilen yenilikler hakkında kısaca bilgi veriniz. 7)- Tanzimat dönemindeki bir diğer yenilik de usul-i cedid (yeni usul,yöntem)dir. Buna göre eğitim ve öğretimde ders araç gereçleri konusunda yenileşme, özellikle öğretmenlerin geleneksel öğretim yöntemlerini bırakıp yeni ve etkili öğretim yöntemlerini uygulaması hedeflenmiştir. Medrese dışındaki örgün eğitimde ilk, orta ve yükseköğretim şeklinde bir derecelemeye gidilmiş ve kapsamlı düzenlemeler düşünülmüştür. ’da bütün eğitim işleri Maarif-i Umumiye Nezaretine ( eğitim bakanlığı ) bağlandı. 8)- Tanzimat dönemi ve sonrasında Osmanlıda açılan yabancı ve azınlık okulları ve faaliyetleri hakkında bilgi veriniz. 8)- Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler,ibadethanelerinde açtıkları okullar vasıtasıyla eğitimlerini sürdürüyorlardı.Bu okullarda devletin herhangi bir denetimi yoktu. Bu okullar zamanla azınlık arasında milliyetçilik fikirlerinin yayılmasında etkili olmuştur. XX.yüzyıla girerken Türkiye’de ‘e yakın azınlık okulu ile başta Amerikan ve Fransız olmak üzere ’e yakın yabancı okul bulunmaktaydı. Yabancı okullar Osmanlı Devleti’ne modern eğitim yöntemlerini ve araçlarını getirmelerini, yabancı dil öğretilmesi ve Osmanlının Batı’ya açılmasında da etkin rol oynamıştıseafoodplus.info bu okullardan yıkıcı faaliyetlere zemin hazırlamıştır. Tanzimat döneminde yapılan değişikliklerle öğretim kurumlarında birlik, olmadığı için uzun yıllar Azınlık ve Yabancı okullarından çok farklı bilgi, düşünce, ideal ve dünya görüşüne sahip insanlar yetiştirmişseafoodplus.info zıtlıklar toplumda olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıştır. EŞLEŞTİRME/ SINIFLAMA *** Aşağıda verilen Osmanlı eğitim kurumlarını/ faaliyetlerini örgün ya da yaygın olma durumlarına göre (X) işareti koyarak sınıflayınız. Türklerin Tıp alanında da çalışmaları vardır. “ OTACI” denilen şifacılar halkın tedavisinde görev almışlardır. Medreseler ilk olarak Karahanlılar zamanında yapılmaya başlandı. Nizamü’l-Mülk tarafından kurulan NİZAMİYE MEDRESELERİ eğitim alanında çok önemli bir yere seafoodplus.infoye Medreseleri’nde Hukuk,Din ve dil eğitimi ağırlıklı bir program uygulanıyordu. Medreselerin eğitim dili Arapça idi. Medreselerden başarıyla mezun olanlara meslek ruhsatı anlamına gelen İCAZETNAME verilirdi. Tokat Niksar’da yapılan YAĞBASAN MEDRESESİ Anadolu’nun ilk medresesidir Acemi oğlanlar ocağı ilk kez I. MURAT zamanında Gelibolu’da açılmıştır. Tımarlı sipahiler gelirlerine göre belli sayıda CEBELÜ denilen atlı askerler topla ve eğitim verirlerdi. Deniz kuvvetlerinin askerlene LEVEND denirdi. Osmanlı’nın kara ordusunun temelini Kapukulu askerleri ve tımarlı sipahiler oluşturmaktaydı.Kapukulu ocaklarına devşirme usulü ile alınan gençler acemi oğlanlar ocağında bedeni ve askeri eğitimden geçirildikten sonra alınırdı.Bu gençlerden zeki olanlar ENDERUN’a alınarak devlet kademesinde yönetici olarak görevlendirilirdi. Osmanlı’da ilköğretim II. Mahmut döneminde İstanbul’da zorunlu hale gelmiştir. ’de okulların ve açılacak Darülfünunun ders kitaplarını hazırlamak ve bilim akademisi olarak çalışmak üzere ‘’Encümen-i Daniş’’ ( bu günkü talim terbiye kurulu) adıyla bir komisyon kuruldu Cumhuriyet döneminde 3 mart ’te‘’Tevhidi Tedrisat’’ Kanunu’yla eğitim ve öğretim birleştirildi.Böylece eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı. 6. ÜNİTE TÜRKLERDE SANAT A. İlk Türk devletlerinde sanat B. Türk-İslam devletlerinde sanat C. Osmanlı sanatı Ç. Cumhuriyet dönemi Türk sanatı İLK TÜRKDEVLETLERİNDE SANAT  Orta Asya Türk sanatının temeli ilk Türk devletlerinde görülen altı göçebe kültürüne dayanmaktadıseafoodplus.infoöçer bir yaşam tarzını benimseyen Hunlarda ve Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri öne çıkarken yerleşik hayata geçen Uygurlarda farklı eser tipleri görülmüştür.  Türkler sabit ev kültüründen haberdar olmalarına rağmen konargöçer yaşam tarzından dolayı çadırda yaşamayı tercih etmişler, buda çadır sanatının gelişmesine neden olmuştur.  Türkler ölüyü çadıra koyup yas töreni düzenler ; daha sonra ölünün mezarı üzerine kerpiçten, taş ve ağaçlar kulübe yaparlardı. (Kurgan) KURGAN : Türkler ölümden sonraki yaşama ait dinî inanışları sebebiyle “kurgan” adı verilen mezarlar yapmışlardır. Özellikle Hunlarda rastlanılan kurganlar, açılan çukurlar içerisine zemin ve tavanı karaçam ağaçlarından oluşan bir mezar odasından ibarettir. Bu odanın tamamı keçe yaygılarla örtülür, mumyalanmış ceset başı doğuya ( Türklerde doğunun kutsallığı)gelecek şekilde buraya yatırılırdı. Mezar odasına ölen kişinin eşyaları ve bazı hediyelerle, atı da yakınına kuyruğu kesilmiş veya düğümlenmiş bir şekilde gömülürdü. Hunlardaki cesetlerin mumyalanarak gömülmesi geleneği Anadolu’da bazı İlhanlı ve Selçuklu kümbetlerinde de uygulanmıştır.  Çadır geleneği, mimarinin yanında süsleme sanatını da etkilemiştir. Orta Asya’da Türklerin kullandıkları özellikle kağan çadırlarının (otağ) süsleme bakımından daha zengin ve daha büyük olduğu bilinmektedir.Süslemelerde genellikle; kaplanla dağ keçisinin, grifonla geyiğin ya da bu tür hayvanların mücadelelerini ( haynan uslubu İskitler ) konu edinen betimlemeler vardır.  Köktürkler döneminde anıt mezar geleneği bazı değişikliklerle devam etmiştir. Anıt mezarlar dikdörtgen bir alan içinde, tören yolu ve bu yol üzerinde ölen kişinin yaptıklarından ve devletin durumundan söz eden kitabeler, çeşitli heykeller ve ortada bir sunaktan oluşur  Yerleşik yaşamı benimseyen Uygurlar anıt mezarları,çadırdan esinlenerek kubbeli yapmışlardıseafoodplus.infohoça yakınlarındaki kubbeli anıt mezarları bu döneme ait ilk öseafoodplus.infoar mimari alanda önceki dönemlere göre büyük gelişme kaydetmiş, birçok kent kurup etrafını surlarla çevirmişlerdir.  Evler,saraylar,dinin etkisiyle yapılan manastır ve tapınaklar Uygur kent mimarisinin öseafoodplus.info ve Köktürklerde bilinen kerpiç ve tuğladan yapılmış toprak damlı ev mimarisi Uygurlarda gelişme göstermişseafoodplus.info dönemde yapılan manastır ve tapınaklar, Türk İslam devletlerindeki medreselere örnek olmuştur.  Köktürkler döneminde heykel sanatı önemli gelişme göstermişseafoodplus.infolerdeki yüz ve saç biçimi ile tarzının gerçeğe yakın bir şekilde yontulması dikkat çekicidir (BALBAL). Uygurlar döneminde heykel sanatındaki gelişme devam etmiş; işlenmesi kolay alçı,toprak,ahşap,taş ve madenden eserler yapılmıştır.  Türk resim sanatının temeli uygurlar döneminde atılmıştıseafoodplus.infoarın tapınakları süslemek için yaptıkları duvar resimleri ( fresko ) ve kitapları süslemek için yapılan minyatürler , Türk resim sanatının kaynağını oluşturmuştur. Uygur resim ve minyatür sanatı, Moğollar aracığıyla İran ve Anadolu’ya taşınarak Anadolu Türk sanatını etkilemiştir.  Türkler; demircilik, dokumacılık, dericilik,maden ve ahşap işçiliği gibi el sanatları ile uğraşmışlardır.Türk maden sanatının ilk örnekleri altın,gümüş,demir ve bronz gibi madenlerden elde edilmişseafoodplus.infoşap işçiliğine önem veren Türkler,ihtiyaçlarına göre sandalye,masa,dolap,karyola gibi ev eşyaları,mutfak takımları, göçlerde kullanılan araba ile at koşum takımlarını da ustalıkla yapmışlardır. TÜRK-İSLAMDEVLETLERİNDE SANAT 1. MİMARİ: Türk-İslam sanatının temelleri KARAHANLILAR döneminde atılmıştıseafoodplus.info dönemin mimari eserleri diğer dönemlere örnek teşkil etmiştir. Süslemelerde bitki ve hayvan motifleri kullanılmıştır. KAVRAMLAR: Revak : Yapının ön yüzünde bir kemer dizisi ile dışa açılan üstü örtülü uzunlamasına mekân. Eyvan : Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı avluya ya da diğer bir mekâna açılan bölüm. Portal : Ana kapı, taç kapı. Kemer : İki sütun veya ayağı birbirine bağlayan mimari öge. Avlu : Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan a) Dini Mimari:  Türk-İslam devletlerinde yerleşik hayat tarzının önem kazanması imar faaliyetlerine önem kazandırmış; cami,medrese,kervansaray,köprü vb. eserler inşa edilmişseafoodplus.infor bu eserler arasında ilk sırada yer almıştır.  Karahanlılar’da camide kullanılan kubbe,önemli bir mimari unsur olarak öne çıkmıştır.Türk üçgeni kullanılmaya devam etmiştir.Büyük Selçuklular’da büyük çapta camiler yapılmış ve EYVANLI TİP CAMİ modelinin geliştirmişlerdir.  İslamiyet’in etkisiyle gelişen minare geleneği Türk-İslam sanatında önemli bir yere seafoodplus.infoler tuğlaların farklı dizilmesiyle,çeşitli bitki motifleriyle,geometrik desenler,çini süslemeleri ve kufi yazılarla süslenmiştir.  Yy.’dan itibaren Anadolu’da cami ve medreselerin giriş kapılarına çifte minare yapılmıştır.Çifte minareler devleti sembolize etmesi ve daha ihtişamlı görünmesi nedeniyle kullanılmıştıseafoodplus.infoı minareleri daha önceki dönemlere göre daha ince ve süslüdür.  İlk Türk-İslam devletlerinde anıt mezar ilk kez KARAHANLILAR döneminde TÜRBE MİMARİSİ şeklinde ortaya çıkmıştır.  Selçuklulularda anıt mezarlar TÜRBE VE KÜMBET olmak üzere iki şekilde inşa edilmiştir.  İlk dönemlerde anıt mezar yapımında tuğla kullanılmış; daha sonraları taş kullanılmıştır.  Dini mimarinin önemli unsurlarından biri de Medreselerdir. Türk-İslam devletlerinde ilk medrese KARAHANLILAR zamanın da yapılmıştır.  Selçuklular medrese yeni bir tarz oluşturmuşlar,bu tipte yatılı öğrenci odaları ve dershanelerin birleşmesinden oluşan medreseler karşımıza çıseafoodplus.info dönemin en önemli medresesi şüphesiz NİZAMİYE MEDRESELERİ olmuştur. b) Sivil Mimari:  Bu alanda ilk eser KERVANSARAY’dıseafoodplus.infosarayalar ilk kez KARAHANLILAR zamanında inşa edilmiş ve adına RİBAT denilmiştir.Güvenlik ve konaklama amacıyla yapılan ribatlar savunma duvarlarıyla çevrili,mescit,ahır ve odalardan oluşan bir yapıdır.Türkiye Selçukluları’nda kervansaraylar anıtsallıkları, planları ve süslemeleriyle ön plana çıseafoodplus.info veya SULTAN HAN denilen bu yapılar avlulu kapalı ve açık olarak inşa edilmiştir.  Saraylar, Gazneliler döneminde gelişme göstermişseafoodplus.info saray planları daha sonraki dönemlere örnek oluşturmuşseafoodplus.infoar açık ve kapalı geniş alanlar,büyük bir havlu etrafına sıralanan mekanlar şeklinde karşımıza çıkar.  Türkler Anadolu’ya gelirken Orta Asya ve İran’daki geleneksel mimariden etkilenerek konut mimarisinde yeni sentezler oluşturmuştur. İlk Türk evleri çadırın bir kopyası olarak inşa edilmiştir. Çadırdaki düzen daha sabit sembollerle ev planına aktarıldı. c) Beylikler Döneminde Mimari Alanda Gelişmeler Türkiye Selçukluları’nın yıkılmasından sonra Anadolu’da beylikler dönemi başlamıştıseafoodplus.info beylikler çok güçlü olmasalar da Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır. Türk beylikleri Anadolu- Türk mimarisine yenilikler getirmekle birlikte Osmanlı mimari anlayışına da temel oluşturmuşlardır. 2. SÜSLEME SANATI:  Türk-İslam devletlerinde süsleme sanatı il Türk devletlerine göre değişiklik ve çeşitlilik göstermişseafoodplus.infoardan beri kullanılan çini sanatı Karahanlılar ve Gazneliler’de de görüseafoodplus.info sanat beylikler döneminde de gelişimini sürdürmüştür.Çinilerde yazı ve geometrik şekiller kullanılmıştır.  Türkler Anadolu’ya gelinceye kadar eserlerinde tuğla süslemeleri kullanmışlar,Anadolu’da taşın öncelikli yapı malzemesi olması taş oymacığını da geliştirmiştir.  Taş süslemelerde çift başlı katral,kartal,aslan,geyik,melek,yıldız gibi figürler kullanılmıştır.  Taş süslemenin yanında Türk Sanatında önemli bir yer tutan ahşap işçiliği yapıların pencere ve kapı kanallarında,cami minberlerinde kullanılmıştıseafoodplus.info konusundaki dini endişe minyatür sanatının gelişmesini sağlamıştır.  Türkler İslamiyet’i kabulle birlikte Arap harflerini almış ve bunları estetik hale getirmişlerdir ve süslemelerinde kullanmışlardır. 3. EL SANATLARI:  Büyük Selçuklularla parlak bir dönem yaşayan maden sanatı Yy.’da Artuklular ve Selçuklular’la Anadolu’da varlığını sürdürmüştüseafoodplus.info, kakma, kabartma gibi tekniklerin kullanıldığı bu sanat kandil,şamdan,buhurdanlık gibi gündelik yaşama ilişkin birçok madeni eşyada kendini göstermiştir.  İlk Türk devletlerinden gelen halı ve kilim dokumacılığı gelişerek devam etmişseafoodplus.infoılarda baklava, yıldız,bitki ve hayvan motifleri kullanılmıştır. OSMANLI SANATI Selçuklu Devleti ve Beylikler Döneminde önemli bir yere gelen Türk-İslam sanatı geliştirilmiştir. Ayrıca İran ve Bizans sanatından da etkilenen Osmanlı sanatı, kendine has bir üslup oluşturarak dünya sanat tarihinde kendisine özel bir yer edinmiştir. Bu dönemde sanat; genel olarak mimari, süsleme ve el sanatları (maden, halı, minyatür, çini, hat vb.) şeklinde incelenebilir. A) MİMARİ Dini mimari :İlk dönem , klasik dönem ve geç dönem olmak üzere 3 bölümde incelenebilir.  İlk dönem Osmanlı eserleri İznik, Bursa ve Edirne de verilmişseafoodplus.info mimari kapsamında cami türbe ve medreseler inşa edilmiştir.  Osmanlı klasik dönem mimarisi İstanbul’un fethinden ve 2. Beyazıt döneminden itibaren başlamış ve Osmanlı Devleti kendine özgü bir uslub oluşturmuştur.  Klasik dönemde yalpan Külliyeler Osmanlı mimarisinin önemli örnekleri oldu.  Osmanlı mimari sanatının en önemli sanatçısı Mimar Sinandır.  Mimar Sinan tarafından yapılan ; Şehzadebaşı Camii ( çıraklık), Süleymaniye Camii ( kalfalık) ve Selimiye Camii ve Mimar Sinan’ın Öğrencisi Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmet Camii klasik dönemin önemli camileridir.  Geç dönem Osmanlı Mimarisi Avrupa ile olan yakınlaşmalar ev etkileşimler sonucu ortaya çıkmıştıseafoodplus.info dönemin önemli camileri Dolmabahçe camii ve nuru Osmaniye Camiileridir. Sivil mimari : Osmanlı sivil mimari örnekleri saraylar, köşkler, kervansaraylar,hanlar ,hamamlar, çeşmeler ( sebil) , su kemerleri ve bedestenlerden ( çarşı) oluşmaktadır.  Osmanlının ilk sarayları Bursa ve Edirne de yapılmıştıseafoodplus.infoul’un fethiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Topkapı Sarayı devlete en uzun süre (4 yy) hizmet etmiş saraydıseafoodplus.infoı Sarayına Fatih sonrasında çeşitli ilaveler yapılmıştır.  Geç dönem Osmanlı saraylarında batı etkisi görüseafoodplus.infoahçe sarayı,Yıldız Sarayı bu dönemde yapılan saraylardandır.  Anadolu’da Geç Dönem saray mimarisinin en güzel örneklerinden birisi de Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’dır. Cami, medrese, divan, harem, askerî koğuşlar, cephanelik, fırın, hamam ve iş atölyelerinden oluşan bu Saray sıcak, soğuk ve atık su kanallarıyla Osmanlıların ısıtma sistemine sahip ilk yapısıdıseafoodplus.infoa Türkiye Selçuklu Devletine ait sanatsal özellikler görülmektedir.  Türklerin farklı coğrafyalardan etkilenerek kazandıkları mimari tecrübeler zaman içinde kaynaşarak geleneksel “TÜRK EVİ” ni ortaya çıkarmıştır. Tüm Osmanlı topraklarında inşa edilen bu evler, bugün Balkanlarda ve Kırım’da görülmeye devam ederken etkileri Irak, Mısır ve Sudan’a kadar yayılmıştır. B) SÜSLEME SANATLARI Minyatür : El yazması eserleri süslemek ve metnin aydınlatılmasını sağlamak için perspektif olmadan yapılan resimlere denir. Osmanlı Devleti’nde minyatür yapımına tasvir veya nakış , bunları yapan sanatçılara ise nakkaş denmiştir Matrakçı Nasuh . Nakkaş Osman önemli nakkaşlardandır. Hat sanatı: Güzel yazı yazma sanatı olan hat, Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle önem kazanmıştır. Bu sanatla uğraşanlara hattat denir. Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisarî ve Hafız Osman önemli hattatlardandır Tezhip: (altınlamak) El yazması kitapları süsleme sanatıdır. Ciltçilik: El yazması eserlerin dağılmasını engellemek için yapılan ve çeşitli malzemelerle süslenen sanat türüdür. Ebru:Kâğıt süsleme sanatı olan ebru özel karışımlı suyun içine boya serpiştirmesiyle yapılan bir süsleme sanatıdır. Osmanlılarda ebru sanatı ciltçilikte, levhaların iç ve dış cephelerinde kullanılmıştır. Kakmacılık:Ahşap, taş ve metal üzerine belirli bir desen şekillendirerek açılan oyuklara gümüş, sedef, altın gibi madenlerin gömülerek yapıldığı süsleme sanatıdır. Çinicilik:Özel olarak hazırlanmış toprağın sırlanarak çeşitli nakışlarla süslenip pişirilmesiyle ortaya çıkan süsleme sanatıdır. İznik, Kütahya, Diyarbakır, Bursa ve İstanbul’da çini atölyeleri açılmıştır. Bursa Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Topkapı Sarayı çini sanatının en güzel örneklerinin verildiği 6. ÜNİTE SONU DEĞERLENDİRME ETKİNİĞİ EŞLEŞTİRME/ SINIFLAMA **** Aşağıdaki açıklamaların hangi sanat dalına ait olduğunu karşılarına yazınız. AÇIKLAMA SANAT DALI El yazması eserleri süslemek ve metnin aydınlatılmasını sağlamak için perspektif olmadan yapılan resimlere denir. Minyatür Güzel yazı yazma sanatıdır. Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle önem kazanmıştır. Hat sanatı El yazması kitapları süsleme sanatıdır. Tezhip Özel karışımlı suyun içine boya serpiştirmesiyle yapılan bir süsleme sanatıdır. Ebru sanatı Özel olarak hazırlanmış toprağın sırlanarak çeşitli nakışlarla süslenip pişirilmesiyle ortaya çıkan süsleme sanatıdır. Çinicilik El yazması eserlerin dağılmasını engellemek için yapılan ve çeşitli malzemelerle süslenen sanat türüdür. Ciltçilik Ahşap, taş ve metal üzerine belirli bir desen şekillendirerek açılan oyuklara gümüş, sedef, altın gibi madenlerin Kakmacılık gömülerek yapıldığı süsleme sanatıdır. KAVRAM BİLGİSİ KÜMBET: Türk İslam devletlerinde anıt mezar KURGAN: İlk Türk devletlerinde görülen , ölenlerin eşyaları ile gömüldükleri oda mezar. FRESKO: Duvar resmi REVAK: Yapının ön yüzünde bir kemer dizisi ile dışa açılan üstü örtülü uzunlamasına mekân. EYVAN: Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı avluya ya da diğer bir mekâna açılan bölüm. PORTAL: Ana kapı, taç kapı. KEMER: İki sütun veya ayağı birbirine bağlayan mimari öge. AVLU: Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan RİBAT: Ticaret yolları üzerinde güvenlik ve konaklama amacıyla yapılan, savunma duvarlarıyla çevrili,mescit,ahır ve odalardan oluşan yapıdır. BOŞLUK DOLDURMA / DOĞRU YANLIŞ Orta Asya Türk sanatının temeli ilk Türk devletlerinde görülen altı göçebe kültürüne dayanmaktadır. Hunlarda ve Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri öne çıkarken yerleşik hayata geçen Uygurlarda farklı eser tipleri görülmüştür. Evler,saraylar,dinin etkisiyle yapılan manastır ve tapınaklar ilk Türk devletlerinden biri olan Uygur kent mimarisinin ögeleridir. Türk-İslam sanatının temelleri KARAHANLILAR döneminde atılmıştır. İlk Türk-İslam devletlerinde anıt mezar ilk kez Karahanlılar döneminde TÜRBE mimarisi şeklinde ortaya çıkmıştır. İstanbul’un fethiyle Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Topkapı Sarayı devlete en uzun süre (4 yy) hizmet etmiş saraydır. Geç dönem Osmanlı saraylarında batı etkisi görüseafoodplus.infoahçe sarayı,Yıldız Sarayı bu dönemde yapılan saraylardandır. Anadolu’da Geç Dönem saray mimarisinin en güzel örneklerinden birisi de Doğubeyazıt’taki İshak Paşa Sarayı’dır. Osmanlı mimari sanatının en önemli sanatçısı Mimar Sinandır Mimar Sinan tarafından yapılan ; Şehzadebaşı Camii, Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii ile Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmet Camii klasik dönemin önemli camileridir.

11 - Sinif Türk Kültür Ve Medeni̇yet Tari̇hi̇ Ders Notlari-Cenan Şi̇ri̇n

me/tarihogretmeni )
Telegram kanalımızın linkidir
DAVETLİSİNİZ

Hazırlayan
CENAN ŞİRİN
Tarih Öğretmeni

SINIF
TÜRK KÜLTÜR VE MEDENİYET TARİHİ DERSİ
NOTLARI
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

I. ÜNİTE

TÜRKLERDE DEVLET TEŞKİLATI


1. ÜNİTE
TÜRKLER ’DE DEVLET TEŞKİLATI
A) İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLÂTI

• İlk Türk Devletleri’nde devlet il (el) kelimesi ile ifade ediliyordu.


• İl kelimesi aynı zamanda barış manasına da gelmekteydi.
• Türk inanışına göre kağan yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan almıştır. Bu düşünceye Kut
Anlayışı adı verilmektedir.
Türklerde devlet dört unsurdan meydana geliyordu:

a) Bağımsızlık: (Oksızlık) Türklerde bağımsızlık candan ve maldan daha değerlidir.


Türkler için üzerinde hür yaşadıkları toprak gerçek vatandır.

b) Halk (Millet): Millet devleti yaşatan ve kağanı başarılı kılan ana unsurdur.
Kağan da milletin haklarını korumak zorundaydı.

c) Ülke (Ulus): Ülke, bağımsız bir devletin yetkilerini özgürce kullanabileceği coğrafi
Mekândır.
• Türkler ülke sınırlarına yaka diyorlardı.

d) Teşkilatlanma:
• Tarihte birçok ülkeye hâkim olan Türklerde teşkilatlanma önemliydi.
• Bozkır yaşamının etkisi Türklerin kolay teşkilatlanmasını sağlamıştır.
• Tarih boyunca Türklerin güçlü devletler kurmaları güçlü orduları sayesinde mümkün olmuştur.
• Türkler Hazarlar hariç ücretli asker bulundurmamıştır.
• Türk ordu sisteminde ilk düzenlemeyi Mete Han yapmış ve orduyu 10, ,
ve ’ lere ayırmıştır.
• Bunların başına onbaşı, yüzbaşı, binbaşı ve tümen başı gibi komutanlar atamıştır.
• Türkler Turan Taktiği (Kurt Oyunu), Keşif (Yelme) ve Yıpratma
taktiklerini savaşlarda uygulamışlardır.

Türklerde Devlet Yönetimi


Türklerde devlet yönetimi kağan, ayukı (hükümet) ve kurultaydan oluşur.

A-Kağan: Devlet başkanıdır. Yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan alır.


• Türk milletine hizmet etmek, orduyu yönetmek, adaleti sağlamak, Türk boylarını toplamak,
töreyi uygulamak, mahkemelere başkanlık etmek ve kurultayı toplantıya çağırmak
Kağan’ın görevleri arasındaydı.
Hükümdarlar; han, İdikut, il–Teber, Şanyü, yabgu, kağan gibi unvanları kullanıyordu.
NOT: Hükümdara devlet yönetiminde hatun adı verilen eşleri yardımcı olurdu.
Hatun devlet meclislerine katıldığı gibi elçi kabullerinde de bulunurdu.
Hükümdar çocuklarına Tigin veya şehzade deniyordu.
Ülke, hanedanın ortak malı sayıldığından sık sık taht kavgaları yaşanıyordu.

Türklerdeki Bazı Devlet Görevlileri:


Tamgacı : Mühürdar
Agıçı : Hazinedar
Subaşı : Ordu komutanı
Tutuk : Askeri vali
Todun : Vergi memuru
Bitigçi : Kâtip

b) Hükümet (Ayukı):
Türklerde önemli kararlar Toy (kurultay)’ da alınırdı. Toy her zaman toplanamadığından toy kararlarının
düzenli olarak uygulanması için bir bakanlar kurulu (hükümet) oluşturulmuştur.

c) Kurultay (Toy):
Devletin her türlü meselesinin görüşüldüğü meclistir. Büyük kurultayın yanı sıra her boyun kendi
kurultayları da bulunurdu.

NOT: Kurultay üyelerine Toygun adı veriliyordu.


B) TÜRK – İSLÂM DEVLETLERİ’NDE DEVLET TEŞKİLATI

• İlk Türk Devletleri’ndeki “kut anlayışı” Türk – İslâm Devletleri’nde de devam etmiştir.
• Yani hükümdarlığın kendilerine Allah tarafından verildiğine inanıyorlardı.
• Dolayısıyla kendilerini Cihan hükümdarı olarak görüyorlardı.
• Türk – İslâm hükümdarları Müslümanların dini lideri olan halifenin varlığını kabul ediyorlardı.
• Tuğrul Bey’in Bağdat Seferi ile halife siyasi yönden Selçuklu hükümdarlarına bağlanmıştır.

Türk – İslâm Devletlerinde Divanlar:


1. Divanı saltanat: Devlet işlerinin yürütüldüğü büyük divan.
2. Divanı istifa: Mali işlere bakardı. Başında Müstevfi bulunur.
3. Divanı tuğra: Devletin iç ve dış yazışmalarına bakardı. Başkanına Tuğrai denir.
4. Divanı israf: Askeri ve hukuki işler dışında devleti denetlerdi. Başkanına Müşrif denir.
5. Divanı arz: Askerlik işlerinden sorumlu divan. Başkanına Emiri arz denir.
6. Divanı mezalim: Zulme uğrayanların şikâyetlerinin dinlendiği divandır. Başkanı doğrudan sultandır.

Merkez Teşkilâtı

• Türk – İslâm Devletleri’nde merkez teşkilâtı; hükümdar, saray ve hükümetten meydana gelmektedir.

Hükümdar

• Ülke hanedanın ortak malı sayıldığından şehzadeler arasında taht kavgaları eksik olmuyordu.
• Hükümdar yasama, yürütme ve yargıdan sorumluydu.
• Para bastırmak ve hutbe okutmak en önemli hükümdarlık alâmetiydi.
Saray

• Saray doğrudan hükümdara bağlıydı.


• Devlet yönetiminde hükümdarın arkasındaki en önemli kuruluştu.
• Saray; harem (hükümdarın ailesiyle yaşadığı yer), selamlık (devlet işlerinin görüldüğü yer) ve
Enderun (devlet memuru yetiştirilen yer) olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Bazı Saray Görevlileri

Hacip Divan üyeleri ile sultan arasındaki yazışmaları düzenlerdi.


Kapucubaşı Sarayın günlük hizmetlerinden sorumludur.
Silahtar Hükümdarın silahlarından sorumlu kişi.
Alemdar Devlete ait bayrakları taşır.
Emiri hür Hükümdarın hayvanları ile ilgilenir.
Çaşnigir Hükümdarın yiyecekleri ile ilgilenir.
Hansalâr Saray mutfağı ile ilgilenir.

Hükümet

• Devlet işlerinin yönetildiği büyük divana Divanı saltanat denir.


• Divanısaltanat’ın başında “Sahibidivanıdevlet” adı verilen büyük vezir bulunur.
• Selçuklularda vezirler sultan adına ülke yönetiminden sorumlu idi.
• Tıpkı hükümdar gibi ferman yayımlayabilirdi.

Taşra Teşkilâtı
Türk – İslâm Devletleri’nde taşra teşkilâtı dört ayrı yönetim birimine ayrılmıştır.

Bunlar;
1. Eyalet
2. Sancak
3. Kaza
4. Köy

Türk Devletleri’ndeki ikili teşkilâtın bir benzerini Türk – İslâm Devletleri’nde de görmek mümkündür.
Meselâ Karahanlılar ülkeyi “doğu ve batı” olmak üzere ikiye ayırmışlardır.
Taşra Görevlileri
Melik: Hükümdardan sonra gelen eyalet yöneticisi
Şıhne: Askeri vali
Amid: Sivil görevliler
Amil: Vilayetlerin vergisini toplar
Muhtesip: Ticari hayatı düzenleyen kişiler
Ulak: Vilayetlerdeki posta teşkilâtı,Berid
ATABEY: Büyük Selçuklularda sancaklara yönetici olarak gönderilen şehzadelerin eğitiminden
sorumlu olan kişiler.
Osmanlı Devleti’nde bu görevlilere “lala” adı verilmektedir.
Ordu Teşkilâtı
• Türkler İslamiyet’e girdikten sonra da eskiden olduğu gibi orduya büyük önem vermişlerdir.
• Orduda, Abbasi ve Samanoğulları’nı örnek almışlardır.
• Karahanlı ve Selçuklularda, Hunlara ait onlu sistem uygulanmıştır.
Gulam Sistemi

• Bu sisteme göre satın alınan veya esir alınan çocuklar gulamhane adı verilen yere gönderilirdi.
• Bu çocuklar burada askeri, yönetim ve protokol kuralları bakımından yetiştirilirdi.
• Askeri eğitim alan çocuklar hükümdarın özel ordusu olan (Gulaman-ı saray) ve ordunun asıl
önemli kısmı olan Hassa Ordusu’nu oluşturuyorlardı.

B) OSMANLI KLÂSİK DÖNEMİ DEVLET TEŞKİLÂTI


1. OSMANLI DEVLET ANLAYIŞI:

• Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezleri olarak Söğüt, Karaca hisar, Bursa, İznik, Edirne ve
İstanbul’u görmekteyiz.
• Osmanlı Devlet anlayışında Selçuklu izlerini görmekteyiz, İlhanlıları da örnek almışlardır.
• Osmanlı yönetim anlayışının temelinde hoşgörü ve adalet vardır.
• Bu özelliğinden dolayı Osmanlı Devleti için “Nizam-ı Alem”, “Kanun-u
Kadim” tabirleri kullanılır.
2. Merkez Teşkilâtı

• Merkez teşkilâtında mutlak otorite padişahtı.


• Devleti yönetme yetkisi Osmanlı hanedanına aittir.
• Osmanlı Devleti bir İslâm devleti olduğundan yönetimde şeri ve örfi hukuk etkili olmuştur.
• Osmanlı merkez teşkilâtı, padişah, saray ve Divanıhümayun’dan oluşmaktadır.

a) Padişah
• Padişah devleti yönetmek, kanunları koymak ve halkın huzur ve mutluluğunu sağlamakla
görevliydi.
• Padişahlar I. Murat’a kadar “Bey”, “Gazi” gibi unvanları kullanırken, I. Murat
ile “Sultan”, Fatih’ten itibaren “Padişah” ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra
ayrıca “Halife-i Müslim’in” unvanını kullanmışlardır.

• seafoodplus.info’a kadar “ülke hanedanın ortak malı”, I. Murat’la birlikte “ülke


padişah ve çocuklarının malı”, Fatih’ten itibaren “ülke padişahın
malıdır” prensibi kabul edilmiştir.
Ekber ve Erşed Sistemi:

• Ahmet Dönemi’nden itibaren “Ekber’i Erşed” sistemi uygulanmıştır.


• Buna göre padişahın ölümünden sonra en güçlü değil, en yaşlı ve en tecrübeli şehzade
padişah olacaktır.
• Amaç şehzade katlini önlemektir.
• Tanzimat Fermanı ile padişahlar kendi gücünün üstünde kanun gücünün varlığını kabul etmiştir.
• I. Meşrutiyet’in ilânı ile halk ilk defa padişahın yanında yönetime ortak olmuştur.
• Padişah çocuklarına şehzade, çelebi ya da efendi denmiştir.
• Geleceğin padişah adayları olan bu çocuklar “lala” adı verilen bilgili ve tecrübeli kişiler tarafından
eğitiliyordu.

b) Saray

• Saray, padişahın devleti idare ettiği ve ailesi ile yaşadığı yerdir.


• Kuruluş Dönemi’nde Bursa ve Edirne’de saraylar inşa edilmişse de İstanbul’un fethi ile Topkapı
Sarayı devletin merkezi olmuştur.
• yüzyılda ise Dolmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi gibi yeni saraylar inşa edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde Saray;

Birun
Enderun
Harem olmak üzere 3 bölümden meydana gelir.
Birun: Sarayın dış bölümü olup saray hizmetine bakan birçok görevli burada bulunurdu.
Bu görevlilerden bazıları; Yeniçeri Ağası, Topçular – Cebeciler, Çaşnigirler (yemek işlerinden sorumlu)
Çavuşlar, Çakırcılar (av işlerinden sorumlu), Seyisler (binek hayvanlarının bakımından sorumlu)

Enderun: Devşirme adı altında alınan Hristiyan çocuklarının yetiştirildiği saray okulu.

Harem: Hükümdarın eş ve çocuklarıyla aile hayatını geçirdiği yerdir. Halife adlı kadın hocalar buranın
eğitiminde sorumludur. Haremin genel sorumlusuna ise Harem Ağası denir.

c) Divanıhümayun

• Bugünkü karşılığı Bakanlar Kurulu olup Orhan Gazi Dönemi’nde kurulmuştur.


• Divanda her türlü ülke meseleleri görüşülüp, son sözü söyleme hakkı hep padişaha aittir.
• Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren padişahlar divan başkanlığını sadrazama bırakmışlardır.
• Bu durum sadrazamlık makamının önemini artırmıştır.
• Divan teşkilâtı II. Mahmut Dönemi’nde kaldırılmış ve yerine bakanlıklar kurulmuştur.
Divan Üyeleri
Padişah: Kuruluş devri boyunca divanın tabi başkanıdır. Fatih’ten sonra divan toplantıları sadrazama
bırakılmıştır.

Sadrazam (Veziriazam): Padişahtan sonra en yetkili kişidir. Padişahın mührünü taşır. Padişahın savaşa
katılmadığı zamanlar ordu komutanlığı görevini üstlenir. Bugünkü Başbakandır.

Kubbealtı Vezirleri: Devlet yönetiminde Sadrazama yardımcı olurlar. Bugünkü devlet bakanlarıdır.

Kazasker: Askeri davalara bakar.

Defterdar: Devletin her türlü mali işlerine bakar. Bugünkü Maliye bakanıdır.

Nişancı: Padişahın yazdığı ferman veya beratlara tuğrasını çeker. Ayrıca fethedilen arazileri gelirlerine göre
tapu defterlerine tahrir yazar.

Kaptanıderya:Donanmanın başkomutanıdır.

Şeyhülislam (Müftü):Divanda alınan kararların İslâm dinine uygun olup olmadığına karar verir.

Yeniçeri Ağası: Yeniçeri Ocağı’nın sorumlusu.

Reisül Küttab: yüzyılda dış işleri görevine getirilmiştir.

3. Taşra Teşkilâtı
Osmanlı Devleti, taşra teşkilatında Anadolu Selçuklu Devleti’ni örnek almıştır.

Taşrada görev yapan diğer görevliler ise şunlardır:


Muhtesip: Çarşı ve pazarların güvenliğine bakar.
Kapan Emini: Sebze ve meyvelerden alınacak vergiyi belirler.
Beytülmal Emini: Kamu haklarını koruyan görevli
Gümrük ve Bac Emini: Şehirlerde ticaretle uğraşanlardan vergi toplayan görevliler.
Osmanlı eyalet sistemi ise;
a) Merkeze Bağlı Eyaletler
Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler
Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler
b) Bağlı Beylik ve Hükümetler diye bölümlere ayrılır

Osmanlı Taşra Teşkilatı’nda tımar ve iltizam sistemi uygulanmaktadır.

TIMAR SİSTEMİ: Bu sistemde devlet; asker ve memurlarına maaş yerine toprak verirdi. Toprağı alan kişi
hem geçimini sağlar hem de devlete asker yetiştirirdi. Devlet bu sayede para harcamadan düzenli bir orduya
sahip oluyordu.

İLTİZAM SİSTEMİ: yüzyıldan sonra ortaya çıkan bir çeşit vergi toplama sistemi. Bu sistemde devlet,
uzak yerlerdeki toprak gelirlerini açık artırma ile satıp parasını peşin alıyordu. Devlet bu sayede sıcak para
ihtiyacını karşılamış oluyordu. Bu işle uğraşan kişilere mültezim adı veriliyordu.
4. Ordu Teşkilâtı
Osmanlı Devleti kurulduğu sırada düzenli bir orduya sahip değildi. Fakat Orhan Gazi Dönemi’ndeki Bursa
kuşatması esnasında düzensiz orduların yetersizliği anlaşılmış ve ilk ordular yaya ve müsellem adı ile
kurulmuştur.

Osmanlı Ordusu;
a) Kapıkulu Askerleri
b) Eyalet Askerleri
c) Yardımcı Kuvvetler
d) Donanma olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.

Osmanlı Ordusunda Yapılan Yenilikler


Osmanlı Devleti yüzyıldan itibaren askeri alanda Avrupa’nın gerisinde kaldığını anlayınca birçok alanda
olduğu gibi askeri alanda da Avrupa’yı örnek almıştır. Askeri alanda yapılan ıslahatları şu şekilde
sıralayabiliriz:
-Humbaracı Ahmet Paşa, topçu ve humbaracı ocaklarında ıslahat yapmıştır.
-III. Mustafa Dönemi’nde Sürat Topçu Ocağı kurulmuştur.
-I. Abdülhamit devrinde İstihkâm Okulu açılmıştır.
-III. Selim devrinde Nizamı cedit Ordusu kurulmuştur.
-II. Mahmut Dönemi’nde Sekbanı cedit ordusu kuruldu.
-II. Mahmut Dönemi’nde Yeniçeri Ocağı’nın yerine Asakirimansureimuhammediye Ordusu kuruldu.
-Tımarlı Sipahilerin yerine eyaletlerde redif birlikleri kuruldu.
-Tanzimat Fermanı ile askerlik vatan borcuna dönüştürüldü.
-Hristiyanlar için Islahat Fermanı ile bedelli askerlik getirildi.
’da ordu redif, nizamiye ve mustahfız olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır.
-Osmanlı ordu Mondros Ateşkes Antlaşması ile dağıtılmıştır.

TANZİMAT DÖNEMİ OSMANLI DEVLET ANLAYIŞI


1- ve Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Meydana Gelen Değişmeler
Avrupalı Devletler Rönesans ve Reform ile bilim, teknik ve sanatta zirve yaparken, Osmanlı Devleti bu
gelişmelere ayak uyduramamıştır.
yüzyılda dirlikler ehil olmayan kişilere verilince tımar sistemi bozulmuştur. Buna bağlı olarak eyalet
ordusu ve toprak sistemi de bozulmuştur.
Devlet gücünü kaybettiğinde mültezim veya ayan adı verilen kişiler eyaletlerde güçlenmeye başladılar.
Osmanlı Devleti, Lâle Devri ile birlikte ilk kez Avrupa’yı örnek almaya başlamıştır.
Avrupalılar ile olan ilişkilerini sıcak tutmak isteyen Osmanlı Devleti Lâle Devri’nde geçici, III. Selim
devrinde ise bazı Avrupa başkentlerine daimî elçilikler açmıştır.
2- Yüzyıl Islahatları
yüzyılda ıslahat çalışmaları olarak II. Mahmut ön plana çıkmaktadır. Bunun en önemli nedeni
ıslahatların önündeki en büyük engel olan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmasıdır.

II. Mahmut Islahatları


Ayanlarla yılında Senedi İttifak imzalanmıştır.
Divan kaldırılarak, bakanlıklar kurulmuştur.
Mahalle ve köylerde muhtarlıklar kurulmuştur.
Askeri amaçlı ilk nüfus sayımı yapılmıştır.
Tımar sistemi kaldırılarak memurlara maaş bağlanmıştır.
Yurt dışı seyahatlerde pasaport uygulamasına geçilmiştir.
Polis teşkilâtının temelleri atılmıştır.
İlköğretim İstanbul’da zorunlu hale getirilmiştir.
Avrupa’ya ilk kez öğrenci gönderilmiştir.
Takvimi Vakayi adlı ilk resmî gazete çıkarılmıştır.
Devlet memurlarına fes, pantolon ve ceket giyme zorunluluğu getirilmiştir.
Sekbanı Cedit adlı ordu kurulmuştur.
Eşkinci Ocağı kurulmuştur.
Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır.
(Vakayihayriye: Hayırlı olay)
Yeniçeri Ocağı’nın yerine Asakir-i Mansureyi Muhammedîye adlı yeni bir ocak kurulmuştur.
Feshane açılmıştır.
Yerli tüccarlara gümrük indirimi yapılmıştır.
Yerli malı kullanımı teşvik edilmiştir.

AYAN: Bir bölgenin ileri gelenlerine verilen isim. Bu kişiler yönetim ile halk arasındaki ilişkileri
düzenliyorlardı.

3. Tanzimat Dönemi ( – )


3 Kasım ’ da Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda halka okunan fermana
Tanzimat Fermanı denir.

Önemli Maddeleri;
1. Müslüman, gayrimüslim herkesin can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2. Kanun önünde herkes eşit kabul edilecek.
3. Herkes gelirine göre vergi verecek.
4. Rüşvet ve iltimas (adam kayırma) önlenecek.
5. Mahkemeler herkese açık olacak, hiç kimse yargılanmadan, sorgulanmadan ceza almayacak.
6. Askerlik, vatan borcu şeklinde olacak.
7. Herkes mal mülk sahibi olacak ve bunu miras bırakabilecek.

NOT: Tanzimat Fermanı ile, Osmanlı tarihinde ilk kez kanun gücü kabul edilmiştir. Bu ferman ile
padişah, kendi gücünün üstünde kanun gücünün varlığını kabul etmekle yetkilerini sınırlandırmıştır.
Osmanlı Devleti, tarihinde Tanzimat Fermanı’nın devamı niteliğinde sayılan Islahat Fermanı’nı
yayımlamıştır. Bu ferman ile, ülkede yaşayan azınlıklara yeni haklar tanınmıştır.

a) Merkez Yönetimi
Tanzimat Dönemi merkez teşkilâtında önemli düzenlemeler yapılmıştır.

Bu düzenlemeler şunlardır.
Başvekâlete çevrilen sadrazamlık makamı eski konumuna getirilmiştir.
Şeyhülislamlık makamının siyasi danışmanlık yönü azaltılarak devamı sağlanmıştır.
Meclis-i Vakayi ahkâmı adliye (yüksek mahkeme) yeniden düzenlenmiştir.
’te Meclis-i âli Tanzimat açıldı.
’de bugünkü Danıştay’ın vazifesini yürüten Şurayıdevlet kuruldu.
’de bugünkü Yargıtay’ın görevini üstlenen Divan-ı ahkâm adliye kuruldu.

Tanzimat Dönemi Meclisleri;


1. Meclis-i âli Tanzimat
2. Meclis-i Vakayi ahkâmı adliye
3. Şurayıdevlet (Danıştay)
4. Divan-ı ahkâm adliye (Yargıtay)

b) Taşra Yönetimi
Devletin en büyük idari birimi olarak eyalet kabul edildi.
’ de devlet görevlilerinin yanı sıra Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşan meclisler kuruldu. (Büyük
meclis)
’ te Vilayet Nizamnamesi kabul edildi.
Vilayetler il adını aldı.
Vilayetler liva (sancak), kaza ve köylere ayrıldı.
Vilayet Nizamnamesine göre; Liva’da mutasarrıf, kazada kaymakam, nahiyede nahiye müdürü ve
köylerde ise muhtarlar yönetici oldular.
’ de sancak ve kazalarda belediye örgütleri kuruldu.
’ de çıkartılan Belediye Yasası, 1 Eylül
’a kadar yürürlükte kaldı.

D) MEŞRUTİYET DÖNEMİ OSMANLI DEVLET TEŞKİLÂTI


1. Kanunuesasi ve I. Meşrutiyet’in İlânı (23 Aralık )
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren monarşi (yetkilerin bir kişi tarafından kullanıldığı yönetim şeklidir)
ile yönetiliyordu. 23 Aralık ’ dan itibaren meşrutiyet (hükümdarın başkanlığında toplanan meclis) ile
yönetilmeye başlamıştır.
Tanzimat Dönemi’nde ortaya çıkan aydın gruba Jön Türk veya Genç Osmanlılar adı verilmektedir. Bu
aydınlar, imparatorluğun dağılmaması için meclisin bir an evvel açılmasını istiyorlardı.
Meşrutiyet taraftarları meclisin açılmasına sıcak bakmayan Abdülaziz’i tahttan indirerek V. Murat’ı
padişah yapmışlardır. Fakat V. Murat’ın sağlık sorunları (akli dengesi bozulmuştu) olduğundan, onun
yerine meclisi açacağına dair söz veren II. Abdülhamit’i padişah ilan etmişlerdir.
II. Abdülhamit’te söz verdiği gibi 23 Aralık ’da Kanunuesasiyi (Türk tarihinin ilk anayasası) ilan
ederek meclisi açmıştır.

NOT: Meclisin açılması ile Osmanlı yönetim anlayışında en önemli değişiklik yaşanmış ve halk ilk defa
padişahın yanında yönetime ortak olmuştur. Kanunuesasi maddeden oluşuyordu ve Anayasa Komisyonu
Başkanı Mithat Paşa’ dır.

Kanunuesasinin Bazı Maddeleri

Meclis; Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi’nden oluşmaktadır.


Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha aittir.
Hükümet meclise karşı değil, padişaha karşı sorumludur.
Kişisel hak ve özgürlükler anayasada yer almıştır.
Bu ilk mecliste devletten ayrılmamalarını sağlamak için azınlıklara da temsil hakkı tanınmıştır.
Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa getirilmiştir.
20 Mart ’ de ilk toplantısını yapan meclisin üye dağılımı şu şekilde idi:

44 Hristiyan
4 Yahudi
71 Müslüman
26 Ayan Meclisi üyesi

Kanunuesasi ile Gelen Yenilikler:


Padişahın kişiliği kutsal kabul edilmiştir.
Padişahlık, hanedanın en büyük erkek evladına aittir.
Padişah, kararlarından dolayı kutsal değildir.
Osmanlı Devleti’nin dini İslâm’dır.
Yasaların anayasa ve dine uygunluğunu Ayan Meclisi denetler.
Şeyhülislam aynı zamanda Bakanlar Kurulu’nun üyesidir.

Meclisin Kapanması
– Osmanlı – Rus Savaşı’ndan iyi haberler gelmemesi
Ekonominin giderek kötüleşmesi
Azınlık mebuslarının meclis çalışmalarını olumsuz etkilemesi
gibi nedenlerden dolayı padişah II. Abdülhamit anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak meclisi 14
Şubat ’ de kapatmıştır.

2. II. Meşrutiyet’in İlanı (23 Temmuz )


II. Abdülhamit tarafından ilk meclisin kapatılması Genç Osmanlıların padişaha karşı cephe almalarına neden
olmuştur. Genç Osmanlılar; ayrıca ekonominin bozukluğunu, Girit, Ermeni ve Makedonya olaylarını bahane
ederek padişaha karşı tepkilerini artırmışlardır.
Belli bir süre sonra bu cemiyete bağlı subaylar kurdukları Hürriyet Taburları ile halkı ayaklandırmışlardır.
Ayaklanmanın daha fazla büyümesini istemeyen II. Abdülhamit isyancıların isteği doğrultusunda II.
Meşrutiyet’i ilan etmiştir. (23 Temmuz )

II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Mebusan Meclisi’nde;


Türk
60 Arap
27 Arnavut
26 Rum
14 Ermeni
4 Musevi
10 Slav
olmak üzere toplamda mebus bulunuyordu.

31 Mart Olayı (13 Nisan )


Bu olay, Rumi takvime göre 31 Mart’a denk geldiğinden bu isim ile anılmıştır.
İsyan doğrudan Meşrutiyet rejimine karşı yapılmıştır. Yönetimi eleştiren İstanbul gazeteleri isyanın
çıkmasında etkili olmuştur.
İsyan merkezi, Selânik olan Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır.
İsyan sonrası İttihat ve Terakki Partisi, olaylara karıştığı gerekçesiyle II. Abdülhamit’i tahttan indirerek
yerine V. Mehmet Reşat’ı getirmişlerdir.
II. Meşrutiyet Dönemi Siyasi Partiler
1. Hürriyet ve İtilaf Fırkası
2. Osmanlı Ahrar Fırkası
3. Fedakâranımillet Cemiyeti
4. İttihadı Muhammedîye Fırkası
5. Osmanlı Demokrat Fırkası
6. Mutedil Hürriyet Pervan Fırkası
7. İttihat-ı esasiye-i Osmaniye Fırkası

CUMHURİYET DÖNEMİ DEVLET TEŞKİLÂTINDAKİ GELİŞMELER


I. Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti, imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile savaştan
çekilmiştir.
Savaşın kaybedildiğini gören yönetimdeki İttihat ve Terakki Partisi kendini feshederek Teceddüt Fırkası
adını aldı. Ayrıca bu partinin önde gelen adamlarından Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa ülkeyi terk
etmiştir.
Tüm bu olaylar yaşanırken 21 Aralık ’ de Osmanlı Mebusan Meclisi dağıtılmıştır.
İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan) özellikle Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7.
maddesine dayanarak Anadolu topraklarını işgale başlamışlardır.
Anadolu yer yer işgal edilince bu işgallere boyun eğmeyen halkımız işgallere ilk tepki olarak cemiyetleri
kurmuşlardır.
Bu olaylar yaşanırken Suriye’deki Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal 13 Kasım ’ de
İstanbul’a gelmiştir.
Aynı gün İstanbul’a İtilaf Devletleri’ne ait bir donanmada gelmiş ve başkent adeta fiilen işgal edilmişti. Bu
manzarayı gören Mustafa Kemal o meşhur sözünü söylemiştir: GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

Kurtuluş için İstanbul’da kalmanın yeterli olamayacağını gören Mustafa Kemal 16 Mayıs ’ da
Bandırma Vapuru ile 9. Ordu Müfettişi olarak yola çıkmış ve 19 Mayıs ’ da Samsun’a varmıştır.
Mustafa Kemal’in Samsun’a varması ile milli mücadele resmen başlamıştır. Samsun’a varan Mustafa
Kemal, ülkenin içine düştüğü durumu görmüş ve o gün şu karara varmıştır.
Mustafa Kemal, Samsun’dan sonra daha güvenli bir yer olan Havza’ya geçerek protesto mitinglerini
başlatmıştır.
Havza’dan Amasya’ya gelen Mustafa Kemal 22 Haziran ’ da tarihi Amasya Genelgesi’ni
yayımlamıştır. Bu genelge ile milli mücadelenin amacını, gerekçesini ve yöntemini belirtildiği gibi ileride
millet egemenliğine dayalı yeni bir devletin kurulacağının da ilk sinyalleri verilmiştir.
Mustafa Kemal, Amasya’dan sonra askerlik mesleğinden istifa etmiş ve sivil bir vatandaş olarak Erzurum’a
gelerek kongre çalışmalarına katılmıştır.

Erzurum Kongresi ile,


1. Milli Egemenlikten kesin olarak bahsedilmiştir.
2. Mebusan Meclisi’nin açılması istenmiştir.
3. Manda ve himaye ilk kez gündeme gelmiş ve reddedilmiştir.
4. Temsil Heyeti oluşturulmuştur.
5. Doğuda birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
Mustafa Kemal’in başkanlığında 4 – 11 Eylül tarihlerinde milli bir özellik taşıyan Sivas Kongresi
toplanmıştır.
Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Amasya Görüşmeleri ’nde gündeme gelen ortak madde Son Osmanlı
Mebusan Meclisi’nin bir an evvel açılması idi.
Nitekim Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak ’ de İstanbul’da toplandı. Bu meclis 28 Ocak ’ de
tarihi Misakımilli kararlarını almıştır.
Misakımillî’nin ilanı ile İtilaf Devletleri İstanbul’u resmen işgal ettiği gibi toplantı halindeki meclisi
basarak milletvekillerini de tutuklamışlardır.
Padişah VI. Mehmet (Vahdettin) ise hiçbir etkisi kalmayan Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ni kapatmıştır.
(11 Nisan )

TBMM’ NİN AÇILIŞI (23 Nisan )


TBMM, 23 Nisan ’ de dualarla, kurbanlarla resmen açılmış ve meclis başkanlığına Mustafa Kemal
seçilmiştir.
TBMM’ nin açılışı ile millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet resmen kurulmuştur. TBMM, 20 Ocak
’ de ise Yeni Türk Devleti’nin ilk anayasası olan Teşkilâtı Esasi’yi ilan etmiştir.
“ Anayasası’na göre egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” ilkesi benimsenmiştir.
Anayasası savaş dönemi şartları içinde hazırlandığından yeterli bir anayasa değildi. Bu eksikliği gören
TBMM, Anayasası’nı hazırlamıştır.
Yeni Türk Devleti, 29 Ekim ’te Cumhuriyet’i ilan ederek yönetim şeklini belirlemiştir. Yönetim
şeklinin Cumhuriyet olduğu Anayasası’na eklenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yönetiminde Yapılan Bazı Değişiklikler


’ de devletin dini İslâm’dır maddesi anayasadan çıkarılarak laiklik ilkesi benimsenmiştir.
’ de Atatürk İlkeleri anayasaya eklenmiştir.
’ te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, ’ da ise Serbest Cumhuriyet Fırkası kurularak çok partili
hayata geçilmek istendi. Fakat yılına kadar bu teşebbüs gerçekleşmedi. (Demokrat Parti’nin kuruluşu
ile çok partili hayata geçildi)
TBMM, kadınlara verdiği ayrıcalıklar yönüyle birçok Avrupa devletine örnek olmuştur.
Türk kadını; yılında belediye seçimlerine yılında muhtarlık seçimlerine yılında ise
milletvekili
seçimlerine katılma hakkını elde etmiştir.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

II. ÜNİTE

TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI


2. ÜNİTE:
TÜRKLERDE TOPLUM YAPISI

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI


Türklerin yaşadığı yer olan Orta Asya coğrafi yapısı itibariyle burada yaşayan Türkleri göçebe bir hayat
sürmeye zorlamıştır. Bu yaşam şekli Türklerin teşkilatçı ve mücadeleci olmasını sağlamıştır.
Orta Asya’da göçebe olarak yaşayan Türklerin temel geçim kaynakları ise hayvancılıktı. Hayvancılıkta
hayatlarını sürdüren Türkler, hayvanlarına ot ve su bulmak için yaylak ve kışlaklara göç etmişlerdir. Göç
esnasında Türkler kağnı ve develeri kullanıyorlardı.
Yaylaya çıkışları neşe ile gerçekleşiyordu.

Orta Asya
Orta Asya, Türklerin yaşadığı coğrafi mekândır. Coğrafi sınırlar olarak doğuda Kingan Dağları, batıda
Hazar Denizi, kuzeyde Kafkasya, güneyde ise Himalaya Dağları ile çevrilidir.
Orta Asya, Tian Shan gibi büyük dağlara, Karakurum ve Taklamakan gibi büyük çöllere sahip bir bölgedir.
Bitki örtüsü bakımından yoksul bir bölge olan Orta Asya ağaçsız steplere sahipti. Asya kıtası iklim olarak
genelde kuraktır. Bundan dolayı tarım yerine hayvancılık yaygındır.

Orta Asya, su kaynakları arasında tampon bir bölge olduğundan sıcaklık farklılıkları çok fazla olan bir
bölgedir. Bölge genellikle çöl iklimi altındadır. Ayrıca bölgenin kurak ve denizlere uzak olması tarımı
engellediğinden ticaret gelişmiştir. Tarihi İpek Yolu buradan geçmektedir

Bu bölge sadece Türklerin yaşadığı bir bölge değildir. Zamanla Çin ve Rusya’da bölgede hâkimiyet
kurmuştur. Bugün dahi bölgede birçok bağımsız Türk Devleti bulunmaktadır.
Türkler ve Yayla
Göçebe bir yaşam süren Türkler, Orta Asya’da yayla hayatı yaşıyorlardı. Temel geçim kaynakları özellikle
küçükbaş hayvancılık olan Türkler hayvanlarına daha iyi otlak bulabilmek için yaylalarına göç ediyorlardı.
Türkler yaylalara genellikle mayıs ayı ortaları gibi göç ediyor ve dört ay kadar buralarda kalıyorlardı. Bu
süre zarfında geçimlerini sağlamak için süt, yağ, peynirle yün elde ediyorlardı.
Sonbahara doğru daha ılıman yerlere göç eden Türkler, ürettikleri ürünlerini burada satıyorlardı.
Yaylacılık geleneği ilk Türklerden başka Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde devam etmiştir. Bugün dahi
Karadeniz, Doğu Anadolu ve Toroslar ’da yayla geleneği sürdürülmektedir.

Türklerde Toplumsal Yapı


Türk toplum yapısında töre önemli bir yer tutmaktadır. Türk toplumunda devlet ve toplum birbirinden
ayrılmaz bir bütün olmuştur. Bu sistemde devlet adaleti sağlayacak, fertlerde devlete karşı sorumlulukları
olan askerlik ve vergi işlerini yapacaktır.

a) Aile:
Toplumsal hayatın çekirdeğidir.
Kan akrabalığı esasına dayanmaktadır.
Türklerde aile geniş aile gibi (ataerkil) gözükse de çekirdek aile daha yaygındır.
Türklerde evlenen çocuklara bir miktar mal ve çadır verilir ve bu çocuk baba evinden ayrılırdı.
Kız çocukları evlenirken çeyiz aldıklarından dolayı mirastan yararlanamazdı. Türklerde exogami (dışarıdan
evlilik) yaygındı. Ayrıca tek eşle evlilik çoğunluktaydı. (Monogami)
Türklerde evliliğin aşamaları söz kesme, nişan ve düğün törenleri şeklinde sıralanır.
Evliliğin hukuki bir boyut kazanması için ayrıca nikâh yapılırdı.
b) Urug (Aileler Birliği):
Ailelerin birleşmesiyle sülâleler meydana geliyordu.
Urug, boyun bir parçasıydı.
Urug’ da aileler kan bağı ile birbirine yakın kimselerden oluşuyordu.
Urug’ da amaç; sosyal, ekonomik ve güvenlik açısından birbirlerine destek olmaktı.
Urug ile ilgili kararlar aile reisi tarafından alınırdı.

c) Boy (Uruglar Birliği):


Boy için Bod tabiri de kullanılmaktadır.
Boyların başında bir bey bulunurdu.
Boy beyi silahlı mücadele ile boyun menfaatlerini sağlıyordu.
Boyların geniş arazileri ve askeri birlikleri vardı.
Boyların kendilerine ait yaylak ve kışlakları vardı. Her boyun kendisine ait damgası vardı. Bu damgayı
başka boyların sürülerine karışmaması için hayvanlarına vururlardı.

d) Bodun (Millet):
Boyların birleşmesiyle oluşuyordu.
Boy beyleri boyun büyüklüğüne göre yabgu, şad ve ilteber gibi unvanları kullanıyorlardı.
Bodun bağımsız olabileceği gibi bir İl’e bağlıda olabilirdi.
Devlet bodunlardan meydana geliyordu.
Bodun ve boyların iş birliği sonucu (il) meydana geliyordu.
Bodunların güçlü olması devleti de güçlü kılıyordu.

2. Türklerde Yaşayış
Göçebe yaşam ve onun bir gereği olarak da hayvancılıkla uğraşan Türkleri, otlak ve mera yüzünden sık sık
yer değiştiriyorlardı. Bu yer değişikliklerinde attan çok istifade ediyorlardı. At, Türklerin en önemli binek
hayvanı olmakla beraber onun sütünden kımız adı verilen içecek üretiyorlardı. Hayvancılık alanında da daha
çok küçükbaş hayvancılıkla (koyun) uğraşıyorlardı.
At ve koyun, Türklerin hayatına çok önceleri girmiştir. M.Ö. yıllarına ait olduğu sanılan Afanesyevo
kültürüne ait olan kazılarda at ve koyun kemiklerine rastlanmıştır.
Temizliğe çok önem veren Türkler evlerinde hamam bulunduruyorlardı.
Göçebe yaşam şekli Uygurlara kadar devam etmiş ve Uygurlar ilk defa yerleşik hayata geçmiştir.
Yerleşik hayata geçen Uygurlar, Türk tarihinde ilk defa Beşbalık, Turfan, Balasagun adı verilen şehirler inşa
etmişlerdir.
Türklerde birçok bayram ve merasimler düzenleniyordu. Meselâ yılın beşinci ayında toplu olarak merasim
yapan Türkler ataları için kurban kesip spor müsabakaları düzenliyorlardı.

Türklere ait önemli spor dalları olarak:


Ok atma
Ata binme
Çavgan
Güreş
Cirit atma
Kılıç
Tepik gösterilebilir.

NEVRUZ BAYRAMI
Bu bayram yazılı olarak ilk kez 2. Yüzyılda Pers, kaynaklarında geçmektedir. İran takvimine göre yılın ilk
günüdür. Günümüzde İran’da şenlik olarak, Orta Asya Türk topluluklarında ise baharın gelişi olarak
kutlanmaktadır.
Nevruz, Orta Asya ve Türkiye’de 21 Mart günü kutlanır. O güne mahsus sümelek denilen buğdaydan
yapılan tatlı halka ikram edilir. Türk takvimine göre Nevruz yılbaşıdır ve o gün gece – gündüz eşittir
(ekinoks) Nevruz, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde de kutlanmıştır. Hatta Osmanlı Dönemi’nde o güne
mahsus Nevruziye adlı macun yapılmış ve halka dağıtılmıştır. Bu gelenek Manisa’da Mesir macunu
geleneği olarak günümüze kadar devam etmiştir.

Türklerde Dini Hayat


a) Şamanizm
Bir dinden ziyade sihir ve büyü olarak göze çarpmaktadır.
Şamanizm, din olarak görülmemektedir.
Şaman veya kamlar ölü, şeytan, cin ve perilerle temas kuran, korku ve saygı uyandıran insanlardı.
Şamanizm’de şifa vericilik esastır.

b) Tabiat Kuvvetlerine İnanma


Türkler; dağ, tepe, akarsu, ay ve yıldız gibi tabiat varlıklarının kutsal olduğuna inanıyorlardı. Bu varlıklarda
bir nevi gizli güç bulunduğunu düşünüyorlardı.
Bu inanışta iyilik ve kötülük seven ruhlar vardı. Kutsal kabul edilen bu ruhlara idik yer – su adı
verilirken, Umay adı verilen tanrıçaların varlığına inanıyorlardı.
Türklerde bir de ya da taşı vardı, bu taş rüzgâr estiriyor veya yağmur yağdırıyordu. Bu taşta kutsaldı.
Türkler kutsal kabul ettikleri bu ruhlara ilkbahar ve sonbahar olmak üzere yılda iki kez kurban kesiyorlardı.

c) Atalar Kültürü
Türkler ölen kişiler veya ataları için kurban kesiyorlardı.
İnanışa göre atalarının ruhları onları her türlü kötülükten koruyordu. Buna bir vefa borcu olarak o kutsal
ruhlar için kurban kesiyorlardı. Atalarının mezarları kutsaldı ve bu mezarlara saldırı savaş sebebi
sayılıyordu. Örneğin Attila’nın Bizans’a karşı yaptığı I. Balkan Seferi’nin nedeni Hun mezarlarına karşı
yapılan saldırıdır.

d) Gök Tanrı İnancı


Yukarıdaki inançların yanı sıra Türklerde etkili olan inanç Gök Tanrı’dır. Yani kâinat Gök Tanrı tarafından
yaratılmıştır.
Türkler Gök Tanrı’ya Tengri diyorlardı. Tengri, yaşatır, öldürür, cezalandırır veya mükâfatlandırırdı. Tengri
tektir ve en yüce varlıktır.

Gök Tanrı İnancı ile İlgili Bazı Tabirler


Yuğ: Cenaze töreni
Kurgan: Türklerdeki mezarlar ahiret inancından dolayı mezarlara ölen kişi eşyalarıyla gömülüyordu.
Balbal: Ölen bir Türk’ün hayatta iken öldürdüğü düşman adedince heykelin yapılıp mezarın başına
dikilmesi
Uçmağ: Cennet
Tamu: Cehennem
Kam: Din adamı

Bu dinlerin yanı sıra Türkler arasında Buda, Manihaizm, Hristiyanlık, Musevilik ve İslâmiyet’te yayılmıştır.

TÜRK – İSLAM DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI

Talas Savaşı sonrası Türkler arasında İslâmiyet yayılmış ve Türkler bu yeni dinin etkisiyle sosyal ve
kültürel hayatlarında birçok değişiklik yaşamışlardır. Türkler; Selçuklular Dönemi’nde doğu ve güneyde
Fars, Arap ve Hintlilerle, batıda ise Ermeni, Gürcü, Rum ve Süryanilerle karşılaşmıştır. Bu etkileşim
Türklerin hem bu uygarlıklarından etkilenmesine hem de bu toplumları etkilemesine neden olmuştur.
Türk – İslâm kültürünün oluşmasında kilit konumda olan devlet Karahanlılardır. Selçuklu ve Gaznelilerde
bu sürece katkıda bulunmuşlardır.
Büyük Selçuklu Devleti’nde Toplum:
a) Yönetenler (hanedan üyeleri, asker, vali ve din adamları)
b) Yönetilenler (halk) olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Türk toplumunda Avrupa’dakine benzer asiller sınıfı veya Hindistan’dakine benzer bir Kast sistemi yoktur.
Kanun önünde herkes eşittir. Bundan dolayı bir kişi en üst makamlara kadar yükselebiliyordu.

Türk – İslâm Toplumunda Aile


Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşuyordu.
Baba hayatta olduğu müddetçe oğullar ayrılamazdı. Bundan dolayı aynı evde baba, oğul, dede, torun
yaşayabiliyordu.
Evlilikte samimiyet esastı.
Tek eşle evlilik yaygındı.
Evde baba hâkimiyeti gözükse de (ataerkil) annenin de söz hakkı vardı.

Türk – İslâm Toplumunda Halk


1. Göçebeler
2. Köylüler
3. Şehirliler
Olmak üzere üçe ayrılmıştı.

Türk – İslâm Toplumunda Hoşgörü ve Yardımlaşma


Türk – İslâm toplumunda din adamlarına büyük saygı duyuluyordu. Hükümdarlar dini hoşgörü ve dini
hayatın yayılması için çok çalışıyorlardı. Bu doğrultuda birçok medreseler inşa etmişlerdir.
Bu medreselerde birçok alim ve sufi yetişmiştir. Bu alimler arasında ilk göze çarpanlar
Ahmet Yesevi, Yunus Emre ve Mevlâna Celaleddin Rumi’dir.
Türk – İslâm toplumunda hoşgörü egemendi.
İslâm hukuku her alanda esas alınıyordu.
Gayrimüslimler, her türlü dini hürriyete sahipti.
Türk – İslâm toplumunda görülen yardımlaşma vakıflar aracılığıyla yapılıyordu.
Yolcuların ve tüccarların konaklaması için birçok kervansaray inşa etmişlerdir.
Devlet birçok yerde darüşşifa (hastane), aşevleri, Bimarhane (akıl hastanesi) inşa etmiştir.
Sosyal yardımlaşmada devlete en büyük katkıyı sağlayanlar şüphesiz Ahilerdir.
Selçuklu hastanelerinde hastalar ücretsiz tedavi edilir ve yine ilaçlar da ücretsiz verilirdi.

Toplumsal Yaşantı
Türkler, İslâmiyet’i kabul etseler de kendi kültürlerini de unutmamışlardır.
Pamuk ve ipekli giysiler giyen Türkler, renk olarak yeşil ve kırmızıyı tercih ediyorlardı.
Kadınlar süs eşyası olarak yüzük, gerdanlık, toka ve bilezik kullanırken, erkekler ise kıyafetlerinin
tamamlayıcısı olarak börk (başlık) kullanıyorlardı.
Oğuz erkekleri uzun saç, bıyık ve kakül bırakıyorlardı.
Düğün ve nişan merasimleri Türk – İslâm toplumunda yardımlaşmanın zirve yaptığı günlerdi.
Avcılık, top kapma, koşma, dağa çıkma, cirit ve güreş Türk – İslâm toplumunun önemli sporlarıydı.

Türklerde Yemek
Türkler yemek yerine aş ismini kullanmıştır.
Türkler içecek olarak, baldan ürettikleri sücüv’ü tüketiyorlardı.
Türklerdeki en önemli yemekler akıtmak, bulamaç, keşkek, höşmerim, mantı, samsa, tutmaç, yufka ve
yoğurt gösterilebilir.

Bazı Yemekler
Akıtmak: Saç üzerinde yapılan hafif bir hamur yemeğidir. Deve veya koyun sütünden yapılır.
Höşmerim: Yörüklere ait meşhur peynir tatlısıdır. Rizeliler bu tatlıya “Höşmerli” derler.
Samsa: Uygur Türkleri, kuru bohça şeklindeki hamur yemeğine bu ismi veriyorlardı.
KLÂSİK DÖNEM OSMANLI TOPLUM YAPISI
Osmanlı Toplumunun Etnik Yapısı

Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı toplumunun büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşuyordu. Zamanla sınırların
genişlemesine paralel olarak Slavlar, Bulgarlar, Rumlar, Araplar, Romanlar ve Ermenilerde Osmanlı
sınırları içine dahil olmuşlardır.
Osmanlı Devleti, bu kadar farklı milletleri hoşgörülü bir politika uygulandığından uzun süre idare
edebilmiştir.
Osmanlı Devleti, Ermeniler için “Millet-i sadıka” tabirini kullanmıştır.
Fransız İhtilâli’nin yaymış olduğu milliyetçilik akımı Osmanlı idaresi altında yaşayan azınlıkları
etkilemiş ve bu milletler birer birer Osmanlı Devleti’nden kopmuşlardır.

Osmanlı Toplumunun Sosyal Yapısı


a) Yönetenler
Padişahın idari ve dini yetki tanıdığı devlet görevlileridir.

Kendi aralarında;

1-Saray Halkı (Bu sınıfın en üstünde padişah bulunur.)


2) Seyfiye (sadrazam, beylerbeyi, sancak beyleri, neferler, tımarlı sipahiler) bu sınıf askerlik ve yöneticilik
yapıyordu ve vergiden muaf tutulmuşlardı.
3) İlmiye (kadılar, kazaskerler, imamlar, müezzinler, şerifler, tarikat şeyhleri, şeyhülislam) bu sınıfı
oluşturan kişilere ulema adı da verilmektedir. Bu sınıfın en kıdemlisi şeyhülislam ve kazaskerdir.
4) Kalemiye (defter eminleri, reisülküttap, Anadolu ve Rumeli defterdarı, nişancı) Bir nevi devletin bürokrat
kesimidir. Kalemiye mensuplarında usta – çırak ilişkisi göze çarpmaktadır.

b)Yönetilenler
Bu sınıfa reaya (halk) adı verilmektedir. Osmanlı toplumunun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Köylüler,
şehirliler, göçebeler, askeri, ilmi ve kalemi olmayanlar bu sınıfı oluşturmaktadır.

Yerleşim Durumuna Göre Osmanlı Toplumu


1) Köylüler
Köylerde oturup, çiftçilikle uğraşıyorlardı.
Kendilerine verilen toprağı işler, geçimini sağlar ve devlete vergi öderler.
2) Şehirliler
Şehirlerde oturup, ticaret ve sanatla uğraşıyorlardı.
Şehirlilerde kendi aralarında:
1) Askeriler
2) Tüccarlar
3) Esnaflar
Olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.

3) Göçebeler (Konar göçerler)


Bunlara Yörük adı veriliyordu.
Geçim kaynakları hayvancılıktı.
Devlete küçükbaş hayvan vergisi (adet-i ağnam), sürülerden alınan vergi (ağıl resmi) ve ayrıca yaylak,
kışlak vergisi ödüyordu.
Göçebeler kavşak ve dağ geçitlerini korumakla görevliydiler.
Gerekli durumlarda askere alınıyorlardı.
Nehir veya deniz kenarında yaşayanlar donanmaya yardım ediyorlardı.
SOSYAL HAREKETSİZLİK

a) Yatay Hareketlilik
Devleti oluşturan fertlerin herhangi bir statü değişmesi olmadan bir yerden başka bir yere göç etmesine
denir.
Orta Asya’dan Anadolu’ya, Balkanlara veya
Avrupa’ya yapılan göçler örnek olarak gösterilebilir.

b) Dikey Hareketlilik
Dikey hareketlilikte sınıflar arası geçiş söz konusudur.
Meselâ yöneten sınıfından yönetilen sınıfına geçme veya yönetilen sınıfından terfi edip yöneten sınıfına
geçme gibi.
Dikey hareketlilik gayrimüslimler için de geçerliydi. Meselâ Devşirme sistemi ile bir gayrimüslim
sadrazamlık makamına kadar yükselebiliyordu.

MİLLET SİSTEMİ

Osmanlı Devleti bünyesinde Hristiyan Yahudi, Ermeni gibi farklı etnik gruplar yaşıyordu. Devlet uyguladığı
politikalar sayesinde bu farklı grupları rahatça bir arada tutmuştur. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan
sonra buradaki Rum ve Ermenileri özerk cemaatler şekline getirmiş hatta bu unsurların başına bizzat patrik
atamıştır.
Osmanlı özerk cemaatler şeklinde örgütlediği bu unsurlara daha sonra “millet” adını vermiştir.
Fatih Sultan Mehmet, ’de İstanbul’da Gregoryen Ermeni Patrikhanesi’ni kurdu.
Bursa Metropoliti Ovakim’i patrik olarak atadı.
Fatih Sultan Mehmet’in başlattığı bu uygulama Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde genişleyerek devam
etmiştir.
II. Mahmut’a ait aşağıdaki söz, Osmanlının millet sistemine ne kadar önem verdiğini gösterir.
“Ben tebaamdan Müslümanları camide, Hristiyanları kilisede, Yahudileri ise havrada görmek isterim.”
Tanzimat ve Islahat Fermanları ile Ermenilere verilen imkânlar daha da artırılmıştır.
Yine ve yılında açılan Osmanlı Mebusan Meclisi’nde birçok azınlık milletvekili görev yapmıştır.
Yahudilerde Osmanlı toplumunun önemli bir unsuruydu. ’ de Hristiyan zulmünden kaçan Yahudiler,
Osmanlı Devleti tarafından kurtarılarak Selânik ve İstanbul’a yerleştirilmiştir.

BİLGİ NOTU:
Osmanlı Devleti’nde Ermeni, Rum ve Yahudi toplumundan başka Süryani, Nasturi ve Kildani (Keldani)
toplumları da huzur içinde yaşıyorlardı.

OSMANLIDA AİLE
Osmanlı toplumunda aile İslami kurallara göre şekilleniyordu. Aile genellikle anne, baba ve küçük
çocuklardan oluşmakla birlikte dede, amca ve teyzelerle de birlikte yaşayan aileler vardı.
Geniş aileler genellikle konaklarda yaşıyorlardı ve bunların hizmetçileri de bulunuyordu. Osmanlı
toplumunda tek eşle evlilik yaygındı. Boşanma durumunda kadının mağdur olmaması
için Mehir uygulamasına önem verilmiştir.

MEHİR
Evlenen bir erkeğin nikâh esnasında kadı ve şahitlerin huzurunda kadına verdiği nikâh bedelidir.
Evlilik kadı tarafından gerçekleştiriliyordu. Evlilik gerçekleştikten sonra bu durum Tereke
defterine kaydediliyordu.
Osmanlıda evin reisi babadır. En büyük yardımcısı ise annedir. Kadın çeyiz getiriyor ve Mehir alıyordu.
Bundan dolayı kadın boşanma durumunda bunları talep edebiliyordu.
Boşanma her ne kadar erkeğin tek taraflı isteğine bağlı gibi gözükse de İslâm hukuku bu konuda kadına
önemli haklar vermiştir.
Osmanlı evleri, genellikle kagir ve ahşaptan yapılırdı. Evlerde kadınlara ait haremlik ve erkeklere
ait selamlık bölümleri bulunmaktadır.

SOSYAL DAYANIŞMA
Osmanlıda Vakıflar
Vakıf, zengin kişilerin kazandıkları mallarının bir kısmını ömür boyu insanlığın hizmetine sunmalarıdır.
Malını vakfeden kişiye vâkıf, vakfedilen mala mevkuf, vakfın kuruluş belgesine vakfiye ve vakfın yönetim
kuruluna mütevelli adı verilir.

Bir kişinin malını vakfedebilmesi için; özgür, yetişkin ve malın kendisine ait olması gerekir. Vakıf malları
satılamaz, başka birine devredilemez veya miras bırakılamazdı.
Hayır kurumları ve sosyal müessese olan cami, han, hamam, kervansaray, yol, imarethane gibi müesseseler
vakıflar aracılığıyla kurulurdu.
Genellikle vakıflar padişah, vezir, beylerbeyi, valide sultan gibi üst düzey kişiler tarafından kurulmuştur.

Vakıfların Yararları
Vakıflarda biriken paralar geri ödeme şartıyla tüccarlara veriliyordu. Bu da ticari hayatı canlandırıyordu.
Han, hamam, kervansaray gibi yerlerin işletimi sağlanmıştır.
İskân faaliyetlerinin gerçekleşmesinde vakıflar faydalı olmuştur.
Şehir ve kasabaların sosyal ve kültürel ihtiyaçları sağlanmıştır.
Sağlık ve eğitim faaliyetlerinin yapılması sağlanmıştır.
Vakıflardan toplanan avarız akçesi sayesinde ortak giderler karşılanmıştır.
Vakıflar sayesinde birçok eğitim kurumu bu kurumlardan birçok bilim adamı yetişmiş, binlerce ciltlik
kütüphane açıldığı gibi, yoksul halka üç öğün yemek veren imarethaneler (aşevi) kurulmuştur.

BİLGİ NOTU: II. Mahmut Dönemi’nde Evkâfıhümayun Nezareti (Vakıflar Bakanlığı) kurularak, tüm
vakıflar tek çatı altında toplanmıştır.

OSMANLI DEVLETİ’NDE SOSYAL YARDIMLAŞMA ÖRNEKLERİ


a) Ahilik
Ahi Evran Hazretleri tarafından Hacı Bektaşi Veli’nin tavsiyeleriyle kurulan esnaf dayanışma teşkilâtıdır.
Ahiliğin kendine özgü kuralları vardır. Ahilikte iyi ahlâk, doğruluk, kardeşlik ve yardım severlik esastır.

BİLGİ NOTU:
Ahiliğin Abbasilerdeki karşılığı Fütüvvet Teşkilatı’dır.
Ahilik teşkilâtı ilk olarak ’te Kayseri’de kurulmuştur.
Ahilik sayesinde Anadolu’da Türkleşme hızlandığı gibi Türk şehirciliği de gelişmiştir.

Ahiliğin Yedi Şartı:


1. Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak.
2. Zulüm kapısını bağlamak, hilim ve mülayemet kapısını açmak.
3. Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak.
4. Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak.
5. Halktan yana kapısını bağlamak, Hak’tan yana kapısını açmak.
6. Hezeyan kapısını bağlamak, marifet kapısını açmak.
7. Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak.

Ahilikte Dereceler
Yiğit, Yamak, Çırak, Kalfa, Usta, Ahi, Halife, Şeyh, Şeyhülmeşayıh
b) Sadaka Taşları
Osmanlı Devleti’ne ait yardımlaşma örneğidir. Bu taşlar 1,5 – 2 m yüksekliğinde olup mermerden
yapılmıştır. Sadaka verenler parayı çanak şeklindeki oyuğa bırakırlar. Bu sayede en hayırlı yardım sayılan
gizliden gizliye yardım yapılmış olurdu. Dilenmekten çekinen ihtiyaç sahibi günün belli bir vaktinde taşın
bulunduğu yere giderek ihtiyacı kadar parayı alabiliyordu. Bazen bu taşlardaki paralara haftalar boyunca
kimse dokunmuyordu.

c) Zimen Defteri
Bu defter borçlu ile borcunun yazılı olduğu defterdir.
Özellikle Ramazan ayında maddi durumu iyi olan insanlar rastgele bir bakkala girip zimen defteri olup
olmadığını sorduktan sonra; “Lütfen baştan, ortadan ve sondan şu kadar kişinin borcunu hesaplarmısın?”
diye sorar ve ardından da hiç tanımadığı insanların borcunu öderdi. Ardından da “Borçlarını silin, Allah
kabul etsin!” der ve oradan ayrılırdı.

TOPLUMSAL YAŞANTI

Osmanlı toplumunda günlük hayat; saray, şehir, köy ve konar göçer hayatı olmak üzere dörde ayrılır.

a) Saray Hayatı

Hanedan üyeleri ve yöneticilerin büyük kısmı sarayda yaşıyordu. Devletin idare edildiği sarayların en
önemlisi Topkapı Sarayı’dır.

Osmanlı Sarayları;

Birun: Sarayın dış hizmetlerinin görüldüğü yer.

Enderun: Önemli görüşmelerin yapıldığı sarayın iç bölümüdür. Bu bölüm zamanla devlet adamlarını
yetiştirilen okul hüviyetini kazanmıştır.

Harem: Padişahın aile yaşantısını geçirdiği yer. Buranın baş sorumlusu Harem Ağası’dır. Harem’de de
aynen Enderun gibi eğitim – öğretim faaliyetleri yapılmıştır.

b) Şehir Hayatı
Ticari hayatın ve kültürel etkinliklerin yaşandığı şehirlerdir. Burada Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar
beraberce yaşıyorlardı. Şehirler mahallelerden oluşuyordu. Şehir halkı akşamları cami, kahvehane veya
esnaf odalarında toplanıyordu. Bu mekânlarda meddah, karagöz gibi eğlenceler düzenleniyordu. Kadınlar ise
kendi aralarında ve evlerde toplanıyorlardı. Osmanlı toplumunda nişan, düğün ve sünnet merasimlerine çok
önem veriliyordu. Cuma günü tatildi. Cuma günü Müslümanlar camiye, cumartesi günü Yahudiler havraya,
pazar günü Hristiyanlar kiliseye gidiyorlardı. Şehirlerde zaman sabah namazı ile başlayıp akşam namazına
kadar sürüyordu. Yemek olarak pirinç, et ve sebze, içecek olarak ise boza, pekmez ve bal suyu
kullanılıyordu. Osmanlıda ilk kahvehaneler ’te İstanbul’da açıldı.

c) Köy Hayatı
Köylerde temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. İmam ve kefhüdalar köy yönetiminden sorumlu
idiler. Köyde yaşam yazın bağ ve bahçelerde çalışarak, kışın ise köy odalarında sohbet ederek geçiyordu.
Köyler beş altı haneden oluşuyordu. Bunlardan daha büyük olan yerlere ise nahiye veya kaza deniyordu.
Köylerde sadece Müslümanlar yaşadığı gibi, Hristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadığı köylerde vardır.

d) Konargöçer Hayatı
Göçebe yaşıyorlardı. Geçim kaynakları hayvancılıktı. Yayla veya kışlaklarda yaşıyorlardı. Göçebelerin
kurdukları çadırlara ev veya yurt diyorlardı. Genellikle kıldan yaptıkları çadırlarda yaşıyorlardı. Başlarında
aşiret reisleri vardı. Hareketli bir yaşam sürdüklerinden at ve deve onların vazgeçilmez binek hayvanlarıdır.
TANZİMAT SONRASI OSMANLI TOPLUM YAPISINDA DEĞİŞMELER

II. Mahmut Dönemi’yle birlikte tüm Osmanlı halkı için “tebaa” tabiri kullanılmıştır. Gayrimüslimler
Müslümanlardan hiçbir konuda ayrı tutulmamış ve tam bir hoşgörü toplumu oluşturulmuştur.
Tanzimat Fermanı ile Müslüman – gayrimüslim herkes eşit sayılmıştır.
Bu fermanın devamı niteliğinde olan Islahat Fermanı ile; Azınlıklar devlet memuru olabilecekti.
Banka, okul, şirket ve hastane açabileceklerdi.
Ayrıca devlet memuru olabileceklerdi.

BİLGİ NOTU:
Osmanlı Devleti bütün bunlarla kaynaşmış bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir. Osmanlı toplum
yapısındaki değişim kadınlar üzerinde de etkisini göstermiştir. Kadın – erkek eşitliği tartışılır hâle gelmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım kadın hakları konusunda savunuculuğu üstlenmiştir.
Değişim kıyafet alanında da kendini göstermiştir. Memurlar ve halk sarık yerine fes, şalvar yerine pantolon,
kadınlar ise ferace ve yaşmak yerine maşkah (süslü baş örtüsü), yeldirme (hafif manto) ve sık çarşaf
kullanmaya başlamışlardır.
Değişime yemek kültürü de uğramıştır. Mesela daha önce kullanılan sini ve sahanların yerini masa, sandalye
ve tabaklar almıştır.

Osmanlı Devleti’nde Sosyal Yardımlaşma Örnekleri


Darülaceze (Yoksul Evi)
yılında II. Abdülhamit tarafından kurulmuştur. m2’lik bir alanda kurulmuştur. İdari bina, aceze
bölümü, çocuk yuvası, revir, hastane, cami, kilise, sinagog, aş ocağı, fırın, hamam, çamaşırhane ve gasil
haneden (ölü yıkama yeri) oluşmaktadır. Bu mekânlarda kimsesiz insanlara bakıldığı gibi 0 – 6 yaş arası
çocuklara da ücretsiz bakılmaktadır.

Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi


Asıl ismi Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi’dir. İstanbul Fatih semtinde
kurulmuştur. Hastane Abdülmecit’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından açılmıştır.

Hamidiye Etfal Hastanesi


II. Abdülhamit tarafından ’da İstanbul’da açılmıştır. Bugünkü adı Şişli Etfal Hastanesi’dir Türkiye’deki
ilk çocuk hastanesidir. II. Abdülhamit’in yedi aylık kızı Hatice Sultan difteri hastalığından ölünce bu
duruma çok üzülen padişah Dr. İbrahim Bey’e bu hastaneyi kurdurmuştur.

Dârüşşafaka
’te Şefkat Yuvası adıyla Abdülaziz Dönemi’nde açılmıştır. Maddi durumu kötü ve yetim çocuklar
eğitim görmüştür. Okul ’ ten itibaren eleme yöntemi ile öğrenci almaya başlamıştır.

Darüleytam
Birinci Dünya Savaşı sırasında yetim ve öksüz çocuklar için açılan yurtlardır. İttihat ve Terakki Partisi
Dönemi’nde bu yurtlara gelir bulunamadığından çocuklar perişan olmuştur. Bu çocukların kabiliyetli
olanları zamanla Dârüşşafaka Okulu’na alındı. Zamanla Dârüşşafaka tamamen kaldırılmıştır.

Hilâlıahmer Cemiyeti (Türk Kızılay’ı)


Irk, din ayrımı gözetmeden yardımı esas alan bir kurumdur. Bu cemiyet ilk olarak yılında “Osmanlı
Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kuruldu. yılında Türk Kızılay’ı adını aldı.
Cemiyetin ilk başkanı Rum asıllı Doktor Marko Paşa’dır.

Donanma Cemiyeti
Cemiyet, Osmanlı Donanması’nın güçlendirilmesi amacıyla İstanbul’da açıldı. Halk, öğrenci ve esnaflardan
cemiyete ilgi arttı. Zamanla Anadolu’ya da yayıldı. Padişah V. Mehmet Reşat Cemiyet’e katkı sağlayanlara
“Donanma İane Madalyası” verdi.
Dernek 2 Nisan ’ da kapatılmıştır.
ÇAĞDAŞ TÜRK TOPLUMU

Bünyesinde çok farklı milletleri barındıran Osmanlı Devleti, yüzyıl sonlarında ciddi toprak kayıplarına
uğramış ve kaybedilen topraklardan Anadolu’ya göç dalgası yaşanmıştı. Bu durum Osmanlı nüfus yapısında
önemli değişikliklere neden olmuştu. I. Dünya Savaşı ile Osmanlı Devleti yıkılmış ve Anadolu toprakları
işgale uğramıştı. İşgali kabul etmeyen Türk toplumu tam bir var olma – yok olma mücadelesi vermiştir.
Millî Mücadele’yi kazanan Türk halkı 24 Temmuz Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazanmıştır.
Türk halkı ulusal bağımsızlıkla ulusal egemenlik mücadelesini birlikte vermiş ve hızlı bir şekilde
imparatorluktan milli devlete geçmiştir. Yeni Türk Devleti de halkı arasında hiçbir ayrım yapmamış ve onlar
için “vatandaş” tabirini kullanmıştır.
Seviyeli bir toplum oluşturmayı hedefleyen Mustafa Kemal, birçok inkılâba imza atmıştır.

Eğitim Alanında İnkılaplar


Tevhidi tedrisat Kanunu kabul edildi. (3 Mart )
Yeni Türk Alfabesi ’nin kabulü (1 Kasım )
Türk Tarih Kurumu’nun Açılması ()
Türk Dil Kurumu’nun Açılması ()

Toplumsal Alanında İnkılaplar


Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
Kılık – kıyafet yasası
Soyadı Kanunu’nun kabulü
Takvim, saat ve ölçülerde değişiklik yapılması

Çağdaş Türk Toplumunda Kadın


Osmanlı Devleti Dönemi’nde Ahmet Cevdet Paşa’nın hazırladığı “Mecelle” adlı kanun kitabı
kadın hakları konusunda yetersizdi.
Bu durumu gören Yeni Türk Devleti 17 Şubat ’ da İsviçre Medeni Kanunu’nu kabul etmiştir. Medeni
Kanun ile Türk kadını şu haklara kavuşmuştur:
Toplumsal ve ekonomik alanda kadın – erkek eşitliği sağlanmıştır. Kadınlar istediği mesleğe girme hakkını
elde etmiştir. Tek eşle evlilik ve resmi nikâh zorunluluğu getirilmiştir. Miras, boşanma ve şahitlikte kadın –
erkek eşitliği sağlanmıştır. Türk kadını Medeni Kanun ile bu hakları elde ettiyse de henüz siyasi haklarına
kavuşamamıştı.

Türk kadını;
yılında belediye seçimlerine,
yılında muhtarlık seçimlerine,
yılında ise milletvekilliği seçimlerine
Katılma hakkını elde etmiştir.

BİLGİ NOTU:
Türk kadını siyasal haklar konusunda birçok Avrupa devletine örnek olmuştur.

BİLGİ NOTU:
İlk kadın milletvekilimiz Satı Kadın olup
– yasama döneminde TBMM’ye on beş kadın milletvekili girmeyi başarmıştır.

Toplumsal alanda çağdaşlaşmayı hedefleyen Mustafa Kemal başka yenilikler de yapmıştır.

Bu yenilikler şunlardır:
• Yapılan yeniliklerin halka duyurulması amacıyla radyo kurulmuştur.
• Ankara Radyosu ’de Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi tarafından devreye sokulmuştur.
• İstanbul Şehir Tiyatrosu kurulmuştur.
• ’ da Opera Cemiyeti kurulmuştur.
• Darülfünun, İstanbul Üniversitesi adını almıştır.
• Lâtin Alfabesi ‘nin halka öğretilmesi amacıyla Halkevleri açılmıştır. Halkevleri ilk olarak ’ de
Adana, Afyon, Ankara, Aydın, Bursa, Çanakkale, İstanbul, İzmir, Konya ve Van gibi illerde açılır.
Diğer adı ulusevi’dir.
• Demokrat Parti Dönemi’nde Halkevleri yılında kapatılmıştır.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

III. ÜNİTE

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK


3. ÜNİTE
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK
Hukuk, bir arada yaşayan insan topluluklarının hayatlarını sürdürebilmeleri için uygulanan kurallar
bütünüdür.

Türklerdeki siyasi ve sosyal hayatı düzenleyen hukuk kurallarına “töre” diyoruz.

Töre yazılı değildir. Töreye uymak çok önemlidir. Törede asıl olan adalet, eşitlik, iyilikle insan
sevgisidir. Töreyi uygulamamak en büyük suç sayılıyordu. Hükümdar dahil herkes töreye uymak
zorundaydı.

BİLGİ NOTU: Halk ve yöneticilerin töreye uyma zorunluluğunun bulunması Türklerde “kanun
üstünlüğü” nün olduğunu göstermektedir.

Törede bir değişik yapılacaksa buna ancak kurultayda karar verilirdi.


Kurultayda halktan da üyeler bulunurdu.
Bu durum şunu gösteriyor ki, bu organ bir yasama (kanun yapma) organı olduğuna göre kanunların
hazırlanmasında halkın da etkili olduğunu görmekteyiz.

İlk Türk Devletleri’nde Hukuki Yapı

Türklerin inanışına göre ülkeyi yönetme yetkisi hükümdarlara tanrı tarafından verilmiştir: (KUT
anlayışı)

Gök Tanrı adaletli bir yönetim istediğinden Türkler adalete çok önem vermişlerdir. Adalet teşkilâtının
başında bulunan kağan ölüm dahil her türlü cezayı verebiliyordu. Türklerde yargu adı verilen
mahkemeler vardı.

Bu mahkemeler yüksek mahkeme özelliği gösterir ve başında kağan bulunurdu. Yalan ve hırsızlık başta
olmak üzere adi suçlara bakan mahkemeler de vardı. Bu mahkemelerin başında ise yargın
(Yargucı) bulunurdu.

Türklerdeki Bazı Cezalar:


• Adam öldürmenin cezası idamdı.
• Hırsızlık yapan kişi yakalanırsa malına el konur ve aile fertlerinin hürriyeti kısıtlanırdı.
• Tehlike olmadıkça ok ve yay kullanmak yasaktı.
• Barış zamanı başkasına ok çekmenin cezası ölümdü.
• Zinanın cezası idamdı.
• Ordudan kaçanlar ve vatana ihanet edenlerin cezası ölümdü.

BİLGİ NOTU: Türkler göçebe bir yaşam sürdüklerinden dolayı uzun süreli hapis cezası
vermiyorlardı.
Türklerdeki en uzun hapis cezası on günü geçmiyordu. Ayrıca suçlunun cezası devlet tarafından
anında verildiğinden dolayı “kan gütme” olaylarına rastlanmıyordu.

Türkler suçları içeriğine göre ikiye ayırmışlardır.


1) Hafif suçlar
2) Ağır suçlar: Vatana ihanet, adam öldürme, devlete isyan

Aile Hukuku
Türkler aile müessesesine oguş diyorlardı.
Aile ortamı kurulurken mutlaka bir tören düzenlenirdi ve eşlerin birbirine denk olmasına dikkat edilirdi.
Çocuklar babanın velâyeti altındaydı. Bireyler arasında mal ayrılığı esası olduğundan bir kadın kendine ait
olan malı istediği gibi tasarruf hakkına sahipti
Boşanma Türklerde nadirdi. Tarafların karşılıklı isteği ile boşanma gerçekleşiyordu.
Mirastan kız ve erkek çocuklar eşit şekilde yararlanıyordu.

TÜRK – İSLÂM DEVLETLERİ’NDE HUKUK


Türkler Müslüman olduktan sonra törenin yanı sıra İslam hukukunu kullanmaya başlamışlardır. Töre
tamamen terk edilmemekle birlikte şer’i hukuk da uygulanmıştır.
Şer’i hukuk dört ana temele dayanmaktadır:
1. Kuran
2. Sünnet
3. İcma
4. Kıyas

Türk – İslam Devletleri şer’i hukukun yanı sıra örfi hukuku da uygulamışlardır.
Çünkü fethedilen yerlerdeki halkın örf ve adetleri de dikkate alınmalıydı. Bu durum örfi hukuku ortaya
çıkarmıştır. Fakat örfi hukuk hiçbir zaman şer’i hukuka ters düşmemekteydi.
Kanunları çıkarma yetkisi hükümdara aitti. Fakat hükümdar şer’i hukuka ters düşmemek
durumundaydı.
Büyük Selçuklu, Karahanlı ve Anadolu Selçuklularında bu durum aynen sürmüştür.
Moğol imparatoru Cengiz Han Cengiz Yasası’nı oluşturmuştur. Uygur dili ile yazılan bu yasaya aynı
zamanda ‘’Yasanâmeibüzürg” denmektedir.

Türk – İslam Devletleri’nde Hukuki Yapı


Türk – İslam hukuku;
1. Şer’i hukuk
2. Örfi hukuk
Olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Şer’i Hukuk
Başında kadı bulunur. Kadı’larına başı ise baş kadı manasına gelen Kadilkudât’dır. Şer’i hukukun
konuları arasında aile, miras, ölüm ve ticareti gösterebiliriz. Hayır işleri ve vakıfların idaresinden de
kadılar sorumludur.

BİLGİ NOTU: Kadı’larına verdikleri karara itiraz edilirse mesele Divanımezâlim’de görüşülürdü.

Örf’i Hukuk
Askeri, mali ve yönetim konularına bakar. Örfi yargının başında “Emir-i dâd” bulunurdu.
Bu mahkemenin verdiği önemli kararlar bizzat sultanın başkanlık ettiği mahkemelerde hükme bağlanırdı.
BİLGİ NOTU: Anadolu Selçuklu Devleti’nde örfi yargıya “Darü’l adl” (adalet evi) adı veriliyordu.
BİLGİ NOTU: Türk – İslam Devletleri’nde askeri davalara Kadı asker veya kadıleşker bakardı.

BİLGİ NOTU: Türk – İslam Devletleri’nde Kadı’lar aldıkları kararlarda baskı yapılmadığından yargı
bağımsızlığını gösterir.

C) OSMANLI DEVLETİ'NDE HUKUK

1. Klâsik Dönem Osmanlı Hukuku


Osmanlı Devleti hukukta Anadolu Selçuklu Devleti’ni örnek almıştır.
Devletin ilk dönemlerinde yazılı bir hukuk yoktu. Fakat sınırların genişlemesine paralel olarak hukukta yeni
düzenlemeler ortaya çıkmıştır.
Osmanlı Devleti’nde de hukuk şer’i ve örfi olmak üzere ikiye ayrılır.
Şer’i hukuk İslami hukuk, örfi hukuk ise padişahın koymuş olduğu kurallardır. İki hukuk birbiri ile
çelişmemek durumundaydı. Şer’i hukuk İslami hukuk olduğundan sadece Müslümanlar için geçerliydi.
Gayrimüslimlerin kendi hukuk kuralları bulunuyordu.

Örfi hukuk bizzat padişahın ferman veya beraatlarına dayanıyordu. Bu hukuk sosyal hayatı düzenleyen
kurallardı. İlk Osmanlı kanunnameleri bizzat Fatih Devri’nde hazırlanan Kanunnâmeiâliosman’dır.

II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde de kanunlar hazırlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman
Dönemi’nde Kanuni Kanunnamesi hazırlanmıştır.

BİLGİ NOTU: Fatih Kanunnamesinde merkezi otoriteyi düzenleyici kurallar yer almıştır. Hatta bu
kanunnamede kardeş katline dâhi izin verilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde Kanunnameler:

1) Umumi Kanunnameler
a) Kanunname-i âli Osman
b) Teşkilât Kanunnameleri

2) Hususi Kanunnameler
a) Özel askeri gruplara ait kanunnameler
b) İktisadi gruplara ait kanunnameler
c) Sosyal gruplara ait hususi kanunnameler

3)
a) Ferman
b) Berat
a) Yasak Nameler

4) Sancak Kanunnameleri
5) Miri arazi ve tımar nizamına ait kanunnameler
6) Adalet nameler

a) Osmanlı Devleti’nde Hukuki Yapı


Osmanlı Devleti, ilk kurulduğu zaman üç yüz çadırı geçmeyen bir beylikken kısa sürede dünyanın en güçlü
devletlerinden biri haline gelmiştir. Bundaki en büyük etkenlerden biri de din ve ırk ayrımı gözetmeden tüm
halkına adaletli bir yönetimle yaklaşmasıydı. Öyleki bir Padişah bir Rum usta ile Kadı’nın karşısına
çıkabiliyor ve mahkeme tarafından padişah cezalandırılabiliyordu. (Fatih devri) Osmanlı hukukunun
işleyişinden adaletin divandaki temsilcisi Kazasker sorumludur.
Kazasker aynı zamanda kadı ve müderrislerin atamalarından da sorumluydu.
Osmanlı Devleti’ndeki Divan Teşkilâtı bir yüksek mahkeme gibi çalışıyordu. Şeyhülislam’ın hukuk ile ilgili
görevi ise divanda alınan kararların dine uygunluğuna karar vermekti.

Kadılar
Adaletten sorumlu kişilerdir.
Kadı’nın verdiği karara padişah karışmazdı.
Kadı’nın verdiği karara itiraz edilirse durum bir üst mahkeme gibi çalışan Divanıhümayun’da
görüşülürdü.

Kadılar kaza ve sancaklardaki mahkemelerin başkanlıkların da yapıyorlardı.


Kadılar şeri ve örfi hukuka bakıyorlardı.
Başkentten gelen ferman veya beraatların halka ulaşmasını sağlıyorlardı.
Bulundukları bölgenin asayişini sağlıyorlardı.
Vakıfların denetimine bakıyorlardı.
Miras, ticaret ve nikâh gibi işlere bakıyorlardı.

BİLGİ NOTU: Bu işleri yaparken kadılara böcekbaşı, subaşı ve çöplük subaşını gibi görevliler yardımcı
oluyordu.
Nahiyelerde kadıların görevini naipler yapıyordu.
Mahkemelerde alınan kararlar Şer’iyye sicillerine yazılıyordu.

BİLGİ NOTU: Halk ile fazlaca kaynaşmamaları için kadıların bir yerde görev süresi 18 ay ile 3 yıl
arasında sınırlandırılıyordu.

BİLGİ NOTU: Osmanlı Devleti’nde kadılıkta en üst makam İstanbul kadılığıdır (Taht kadılığı).
İstanbul kadısını doğrudan padişah atıyordu. Mekke, Medine, Kudüs, Şam ve Kahire kadılıkları da
önemliydi.

b) Osmanlı Hukuk Sistemindeki Değişmeler


III. Mahmut Dönemi’nde ayanlarla imzalanan tarihli Senedi ittifak ile ayanların varlığı kabul
edilmiş ve padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır.

II. Mahmut Dönemi’nde gayrimüslim halk için kullanılan reaya kelimesi yerine tebaa tabiri kullanılmıştır.
II. Mahmut Dönemi’nde “müsadere” sistemi kaldırılmıştır.

MÜSADERE: Suçlu görülen bir kişinin malına devletin el koymasıdır.

II. Mahmut Dönemi’nde hukuk alanındaki en önemli gelişme ise bugünkü Adalet Bakanlığı olan
"Nezaretideavi" nin kurulmasıdır.

2. Tanzimat Dönemi Osmanlı Hukuku

Tanzimat Fermanı, yılında dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa tarafından I. Abdülmecit’in
emriyle ilan edilmiştir.

Bu ferman ile Osmanlı Devleti hukuk devleti olmuştur.


Batı tarzı işleyen mahkemeler kurulmuştur.
Karma mahkemeler kuruldu. Bu mahkemelerde Hristiyanlarda tanık olabiliyordu.
Şer’i mahkemeler varlığını devam ettirmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı ülkesinde kanun gücü etkili olmuştur.

Islahat Fermanı ile de azınlıklar birçok yenilik elde etmişlerdir.

Meselâ mahkemelerinde kendi dinlerine göre yemin edebilecekleri gibi birçok meselelerini kendi din
adamlarının nezaretinde çözebileceklerdi.

BİLGİ NOTU: Tanzimat Dönemi’nin Osmanlı hukukuna en büyük getirisi Müslümanlarla


gayrimüslimlerin kanun önünde eşit olmasıdır.

BİLGİ NOTU: Osmanlı Devleti’nde mahkemelerde alınan kararların duyurulması amacıyla Ceride-i
mahakim adlı gazete çıkarılmıştır.

3. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Hukuku


Osmanlı Devleti’nde 23 Aralık ’ da meşrutiyet ilan edilmiş ve aynı gün Kanunuesasi adlı anayasa
ilan edilerek anayasal düzene geçilmiştir.
Meşrutiyet’in ilanı ile ilk defa Osmanlı halkı padişahın yanında yönetime ortak olmuştur.

Fakat bu meclis azınlık kökenli milletvekillerinin olumsuz tutumları yüzünden uzun ömürlü olmamış ve bir
yılını dâhi doldurmadan kapanmıştır.

Fakat padişah II. Abdülhamit meclisi kapatsa da anayasaya dokunmamıştır.

Kanunuesasi ’ye göre;


Osmanlı halkının temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır.
Kanun önünde eşitlik sağlanmıştır.
Basın – yayın özgürlüğü sağlanmıştır.
Kamu hizmetlerinden eşit bir biçimde yararlanma kabul edilmiştir.

BİLGİ NOTU:
Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Cevdet Paşa’nın hazırlandığı Mecelle-i ahkâmı adliye adlı eser Osmanlı
Devleti’nin ilk medeni hukuk kitabıdır.

BİLGİ NOTU: İttihat ve Terakki Partisi’nin baskıları sonucu padişah II. Abdülhamit 24 Temmuz
’ de II. Meşrutiyet’i ilan etmiştir.

Bu dönemde Kanunuesasi ’de yapılan değişiklikle padişahın mutlak otoritesi sınırlandırıldığı gibi
temel hak ve özgürlükler de genişletilmiştir.

Padişah, eskiden olduğu gibi mutlak veto yetkisine sahip değildi. ( değişikliği ile)

Kanunuesasi ile Osmanlı Halkına Tanınan Hak ve Özgürlükler


• İbadet, kişi ve vatandaşlık güvencesi Müsadere, işkence ve angarya kaldırılacaktı.
• Konut dokunulmazlığı
• Öğretimde eşitlik
• Kazancına göre vergi verme
• Yasal olmayan tutuklamaların kaldırılması
• Kişilere ait evrak veya mektupların mahkeme kararı olmadan açılmaması
• Toplantı ve gösteri yürüyüşü
• Padişaha tanınan sürgün yetkisinin kaldırılması
• Dernek kurma hakkı

D) CUMHURİYET DÖNEMİNDE HUKUK


1) Hukuk Alanında Düzenlemeler
Hukuk, toplumun huzur ve güvenlik içinde yaşamasını sağlar.
Uygar toplumlarda toplumun ve bireylerin ihtiyaçları toplumda huzur ve güveni sağlayacak şekilde
düzenlenir.
M. Kemal’e göre Batılılaşma hem kalkınma hem de aydınlanmanın ön şartıdır. Bu nedenle hukuk alanında
da Batı tarzı kurallar egemen olmalıydı.

2) Laik Hukuk Sistemine Geçiş


Atatürk Diyor ki;
“Cumhuriyet Türkiye’sinde eski hayat kuralları ve eski hukuk kuralları yerine yeni hayat kuralları ve yeni
hukukun kaim olmuş bulunması bütün gayri tabii tereddüt bir emrivakidir. Büsbütün yeni kanunlar getirerek
eski esasat’ı hukukiye ’yi temelinden yok etmek teşebbüsündeyiz.”

Atatürk’ün Söylem ve Demeçleri


Laik hukuk sistemi demek, devlet kurallarının dini esaslara dayanmamasıdır. Kanunlar kişinin
ihtiyaçlarına göre konulmalıdır. Laik hukuk, tüm medeni devletler tarafından da kabul edilmektedir.
Osmanlı hukuku, dine dayalı (teokratik) bir hukuk idi. Cumhuriyet’in ilanı ile hukukta laikleşme
süreci başlamıştır.

Laik Hukuka Geçişin Nedenleri


a) Eski hukuk sisteminin modern çağın icaplarına cevap verememesi
b) Türkiye’nin Batı medeniyetine ulaşmak istemesi
c) Dini hukuk yüzünden farklı dindeki insanlar için ayrı hukuk kuralları gerekiyordu. Bu da hukuk
birliğini zedeliyordu.
d) Hukukta laikleşme ile siyasi bağımsızlık garanti altına alınmış olacaktı.

ÖNEMLİ: Laik Hukuk Alanında Kabul Edilen Kanunlar


• İsviçre’den Borçlar Kanunu alınmıştır.
• İtalya’dan Ceza Kanunu alınmıştır.
• Almanya’dan Ceza Muhakemeleri Usulü
• Kanunu alınmıştır. ()
• İtalya’dan İcra ve İflas Kanunu alınmıştır. ()
• Fransa’dan İdare Hukuku alanında yararlanılmıştır.
• 17 Şubat ’ da İsviçre’den Medeni Kanun alınmıştır.

Ankara Hukuk Mektebi


5 Aralık ’ te Ankara Adliye Hukuk Mektebi adıyla kurulmuştur.
İlk anda üç yüz bir öğrenci kayıt yaptırmıştır.
Okula uygun bina bulunamadığından açılışı TBMM salonunda yapılmıştır.
Mektebin açılış konuşmasını Mustafa Kemal yapmıştır.
Okul yılında “Ankara Hukuk Fakültesi” adını almıştır.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

IV. ÜNİTE

TÜRKLERDE EKONOMİ
4. ÜNİTE
TÜRKLERDE EKONOMİ
İLK TÜRK DEVLETLERİ’NDE EKONOMİ

a) Hayvancılık Türklerde ekonomik hayatın temelini hayvancılık faaliyetleri oluşturuyordu.


Konargöçer yaşam çerçevesinde şekil alan bu hayat; at, koyun, deve, sığır gibi hayvanların beslenmesi ve bu
hayvanlardan elde edilen yiyecek, içecek, giyim vb. ürünlerin hayatın her alanında kullanılması ile devam
ettiriliyordu.

b) Tarım Türkler hayvancılığın yanında tarıma elverişli bölgelerde tarımsal üretimde yapmışlardır.
Türklerin kullandıkları en önemli tarım aletleri saban, orak ve Düven’dir. Türklerde tarım deyince
ilk akla gelen devlet Uygurlardır.
Sulama kanalı açmak, üzüm, kavun, karpuz yetiştiriciliğiyle ön plana çıkmışlardır. Ayrıca Köktürk
Hakan’ı Kapgan Kağan’ın Çin’den vergi olarak tohumluk buğday ve tarım aleti alması Türklerde tarıma
bakış açısını Uygurlardan öncesine de taşımaktadır.

c) Madencilik Maden işçiliğinde ileri giden Türkler kendi silah ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bu işin
aynı zamanda ticaretini de yapmışlardır.

d) Ticaret: Türk Devletleri’nin ekonomisinde önemli bir yere sahip olan İpek Yolu ve Kürk Yolu tarih
boyunca Türk Devletleri’nin ekonomisine önemli bir katkı sunmuştur. Bu sebeple bu yolların elde
tutulması Türk Devletleri için kaçınılmaz olmuştur.

e) Vergi Sistemi: Ekonominin ana kaynaklarından olan vergi toplama işine Hunlar, Köktürkler ve Turfan
Uygurları özel memurlar tahsis ederek bu konuya önem verdiklerini ortaya koymuşlardır. Ticari ödeme
modelleri olarak Türklerde uygulanan en yaygın model hizmet karşılığı mal takası şeklindeydi.
Ayrıca Uygurlar ödeme aracı olarak Böz (mühürlenmiş kumaş) madeni para, altın, gümüş ve bakır
paraların yanında Çav adı verilen kâğıt parayı da kullanmışlardır.

TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ’NDE EKONOMİ


İlk Müslüman Türk Devletleri’nde eski ekonomik anlayışın devam ettirilmesi yanında, İslâmiyet’le birlikte
iktisadi anlayışta yeni anlayış ortaya çıkmıştır.

İlk Müslüman Türk Devletleri tarım ve hayvancılığın yanı sıra ticarete de büyük önem vererek ticaret
yollarına hem hâkim olmak hem de güvenliğini sağlamak için büyük çaba sarf etmişlerdir.

Selçuklular bir taraftan İpek Yolu üzerindeki şehirleri ele geçirmeye çalışırken diğer taraftan fethedilen
şehirlerde vergi indirimi başlamasına giderek imar faaliyetlerine katkıda bulunmuşlardır. Melikşah
Döneminde birçok sosyal kurumun inşası imar faaliyetlerine en güzel örnektir.

İlk Türk Devletleri’nden Mısır’da kurulan Tolun oğulları ve İhşidler ticareti geliştirmek için bir
taraftan Baharat Yolu’nun Akdeniz’e açılan limanlarını elde tutmaya çalışırken diğer taraftan
Avrupa ülkeleri ile ilişkili ticari anlamda sıkı tutmuşlardır.

TÜRK – İSLÂM DEVLETLERİ’NDE İKTİSADİ KURUMLAR

İKTA SİSTEMİ

Mülkiyeti devlete ait olup, ordu mensuplarına ve memurlara hizmet veya maaş karşılığında verilen
topraklar İkta Sistemi’ni oluşturmaktaydı.
Hz. Ömer Dönemi’nde uygulanmaya başlayan İkta Sistemi Emeviler ve Abbasilerle devam etmiş,
Selçuklu Devleti bu sistemi daha da geliştirmiştir.

İkta Sistemi Uygulama Şekli

İkta olarak verilen bölgelerin vergileri İkta sahipleri tarafından toplanmakta idi. Böylece merkezden
herhangi bir vergi memuru tayin edilmeden, İkta sahiplerinin maaşlarının dışında kalan miktar
hazineye devrediliyordu.

İktalarda toplanacak vergiler kanunla tespit ediliyordu.

Devlet feodal bir yapıya geçilmesini önlemek için büyük İktalarda babadan oğula geçme durumuna
izin vermiyordu.

İkta Sistemi Anadolu Selçuklularında küçük İktalar şeklinde devam etse de miri toprakların malikâne ve
vakıf hâline getirilmesi, Moğol istilası, iktaların özel mülk olarak dağıtılması sistemi zayıflatmıştır.

Tüm bu gelişmelere rağmen Beylikler Dönemi’nde sistem korunmuş daha sonra Osmanlı Devleti bunu
geliştirerek Tımar Sistemi’ne dönüştürmüştür.

İkta Sistemini İlhanlılar, Eyyubiler, Memluklerde uygulamış, hatta Hindistan’a kadar yayılmıştır.

VERGİ SİSTEMİ

Türk – İslâm Devletleri’nde ekonomiyi oluşturan en önemli kalemlerden birisi de vergi idi. Bu
dönemde vergi sistemi İslâm hukuku çerçevesinde oluşmuştur.

VERGİ GELİRLERİ
1. Zekât: Müslüman halktan 1/40 oranında alınan vergi.
2. Öşür: Müslüman halkın yetiştirdiği ürün üzerinden alınan vergi.
3. Haraç: Gayrimüslim halkın vermekle yükümlü olduğu ürün ve toprak vergisi
4. Cizye: Gayrimüslim erkeklerden askerlik hizmetinden muaf olmalarına karşılık alınan vergi. Çocuklar,
papazlar ve yaşlılardan bu vergi alınmazdı.
5. Bağlı devlet ve beyliklerin ödediği vergiler.
6. Ülkede var olan değişik iş kolları, kervanlar, tüccarlar ve pazar yerlerinden alınan vergiler.

AHİLİK
Türkiye Selçuklu Devleti Dönemi’nde ortaya çıkan Ahilik, esnaf ve zanaatkârların ticari hayatını
şekillendiren dini ve iktisadi yönü ağır basan sosyal bir teşkilattır.

AHİLİK TEŞKİLATI
• Çırak, kalfa, usta ilişkisini kurarak mesleki eğitim yapmıştır.
• Esnaflar arası dayanışmayı sağlamıştır.
• Üretimin kalitesini ve fiyatların ayarlanmasını sağlamıştır, üyelerin dini ve ahlaki bilgilerinin
artırılmasını sağlamıştır.
• Moğol istilası sonrası Anadolu’da huzuru ve güvenliği sağlamaya çalışmışlardır.
• Ahilik teşkilatına gayrimüslim esnaf ve tüccarlar alınmayarak ticaret ve sanayi hayatına Müslüman
Türklerin hâkim olması sağlanmaya çalışılmıştır.
VAKIF SİSTEMİ

Türk – İslâm tarihinde önemli bir yere sahip olan Vakıflarına tarihi Uygurlara kadar uzanmaktadır.
Vakıf sistemi Türk – İslâm tarihinde Büyük Selçuklu Döneminde hızla gelişmiş, Türkiye Selçuklularında
I. Gıyasettin Keykavus ve I. Alâeddin Keykubat zamanlarında zirve noktaya ulaşmıştır.

ve YÜZYILLARDA ANADOLU’DA EKONOMİK HAYAT

Anadolu tarih boyunca stratejik önemini korumuş, Türkiye Selçukluları Dönemi’nde tarım, ticaret, sanayi
gibi alanlarda merkez olma durumunu devam ettirmiştir.

Anadolu’nun Ticari Açıdan Gelişmesinin Nedenleri

• Madenlerin işletilmesi
• Fetih hareketlerinin ticari amaçlı yapılması
• Sanayinin Ahiler tarafından teşkilatlandırılması
• Latinlerle ticaret anlaşmaları yapılması
• Yabancılara düşük gümrük vergisi uygulanması
• Kervansarayların yapımına önem verilerek zarara uğrayan tüccarlara “devlet sigortası” sisteminin
getirilmesi
• Karadeniz ve Akdeniz limanlarının fethedilmesi

Kösedağ Savaşı ()’ ndan sonra Anadolu’nun iktisadi yapısı büyük zarar gördü. Toprak sistemi
altüst oldu.
Tarlalar boş kaldı. Ürünler hasara uğradı. Bunlara ek olarak kuraklık ve çekirge afeti ülkede açlık ve sefaleti
beraberinde getirdi.

Beylikler Dönemi’nde Anadolu’da ekonomi kısmen de olsa canlanmaya başlamıştır.


Bu dönemde Venedik, Ceneviz, Napoli, Fransa gibi devletlerle ticari anlaşmalar yapılarak ticarete devam
edilmiştir. Karamanoğulları, Ramazanoğulları, Candaroğulları, Saruhanoğluları ve Menteşeoğluları bu
dönemde ön plana çıkan beyliklerdir.

OSMANLI EKONOMİSİ

Osmanlı ekonomisinin temelini; örfler, gelenekler, İslami anlayış ve fethedilen toprakların kültürleri
oluşturmaktadır.

Osmanlı Klasik Dönem Ekonomisinin İlkeleri

1. İaşecilik (Provizyonizm): Toplum içinde her türlü malın (metanın) bol olması ve buna bağlı olarak
fiyatların düşük olması esasına dayanır.

2. Gelenekselcilik: Ekonominin; kişilerin, kurumların ve toplumun içinde anlamını bulduğu geleneğe


göre işlemesidir. Devlet tüketimle birlikte üretimi de kontrol altında tutmayı amaçlar. İhtiyaç duyulan
miktarda ithalata izin verir.

3. Fiskalizm: Devletin ekonomik kararlar alırken bir taraftan hazine gelirlerini yükseltme diğer
yandan da gelir seviyesinin düşmemesi için harcamaları kısma esasına dayanır.
KLASİK DÖNEM EKONOMİK YAPI

Bu dönemin ekonomik yapılanması Merkez Maliyesi, Tımar sistemi ve Vakıf sistemi olmak üzere üç
kısımda incelenmektedir.

1. Merkez Maliyesi: Osmanlı Devleti’nde merkezde baş defterdar Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında
kalan diğer eyaletlerde baş defterdara bağlı taşra defterdarlıkları bulunmaktaydı.
Devletin en önemli gelir kaynağı vergilerdi. Vergiler şeri vergiler ve örfi vergiler olmak üzere iki kısma
ayrılmakta idi.

ŞERİ VERGİLERE ÖRNEKLER


Öşür vergisi: Müslümanlardan ürettikleri ürün üzerinden alınan vergi.
Tapu vergisi: Miri arazi üzerine yapılan bina, harman vb. yapılan yapılardan alınan vergi.

MADEN GÜMRÜK VERGİLERİ


Haraç vergisi: Gayrimüslimlerin ürettikleri ürün üzerinden alınan vergi.

OTLAK – YAYLAK VERGİLERİ


Ağıl, ağnam vergisi: Sipahinin yaptığı ağıl ve hayvan vergileri.
Çift bozan vergisi: Toprakları sebepsiz yere üst üste üç yıl boş bırakanlardan alınan vergi.

ÖRFİ VERGİLERE ÖRNEKLER

Avarız vergisi: Olağanüstü durumlarda toplanan vergi.

İzni sefine vergisi: Yabancı tüccarlardan Boğazlardan geçmelerine verilen izinlere karşılık alınan vergi.

Derbent resmi vergisi: Tüccarların geçtiği kapı ve geçitlerde elde edilen vergiler.

TIMAR SİSTEMİ:

Selçuklu Devleti’ndeki İkta sisteminin devamı olan “Tımar Sistemi” Osmanlı Devleti’nde askerlere ve
devlet görevlilerine belli bir bölgenin vergi ve maaş karşılığı verilmesidir.

Devlet görevlilerine verilen bu bölgelere dirlik adı verilmektedir. Dirlikler gelirlerine göre üç kısma
ayrılmaktadır.

1. Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden fazla olan topraktır.


2. Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arası olan topraklar.
3. Tımar: Yıllık geliri yirmi bin akçeye kadar olan topraklar.

Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olduğu için tımar sistemine çok önem vermiş, tımar
toprakları devlet mülkü sayıldığından dolayı, miras bırakılması, bağışlanması ve vakfedilmesi
yasaklanmıştır.

Devlet Sipahi – Reaya ilişkilerini kanunla düzenlemiş, üretimin sürekliliğinin sağlanması için hem sipahinin
sorumlulukları hem de reaya ’nın sorumlulukları yakın takibe alınmış böylece suiistimallerin önüne
seçilmiştir.

Böylece “Tımar Sistemi” ile hem bölgenin güvenliği sağlanmış hem üretimde süreklilik korunmuş
hem de hazineden para harcamasının önüne geçilmiştir.
VAKIF SİSTEMİ:

İslâmiyet’e gönülden bağlanmış zengin kişilerin alın teri ile kazandıkları mallarının bir kısmını ömür boyu
insanlığın hizmetine sunmasına vakıf denir.
Vakıflar Osmanlı toplumunda toplumsal dayanışma ve sosyal refahı artırmak için birçok yatırım
yapmışlardır.

Vakıfların Faaliyetleri

• Vakıflarda biriken paralar geri ödeme şartıyla tüccarlara kredi olarak verilerek ticari hayat canlı
tutulmuştur.
• Mahallelerde sıkıntıya düşenler desteklenmiş kervansaray, han ve yolların yapımında etkili
olmuşlardır.
• Sağlık, eğitim ve öğretim faaliyetlerini desteklemişlerdir. Şehir surları ve kale inşa ederek savunma
çabalarına katkıda bulunmuşlardır.
• Kütüphaneler, eğitim kurumları, imarethaneler inşa edilerek hem halkın eğitim seviyesi yükseltilmiş
hem de sosyal devlet anlayışına yardımcı olunmuştur.

Üretimin Yapısı:

Üretime büyük önem veren Osmanlı Devleti Zirai üretimi “Tımar sistemi” çerçevesinde Sınai Üretimi
ise “Loncalar” kanalıyla sağlamakta idi.

Miri arazi olarak adlandırılan devlet toprakları üretimin sürekliliği için kullanım hakkı fertlere bırakılmıştır.

Osmanlı Devleti üretim ve tüketim dengesini korumak için kaynakların paylaştırılmasında büyük
farklılıkların oluşmaması için “eşitlikçi” eğilime önem vermiştir.

Zirai Üretim
Osmanlı Devleti; ülke topraklarında hububat üretiminin yanı sıra bahçecilik, sebzecilik ve bağcılık da
yapılmaktaydı. Devlet, üretimin artırılması ve üretici için destekleme fonlarına da başvuruyordu.
Osmanlı toplumunda konargöçerler hayvancılıkla uğraşmakta idiler. Ordunun et ihtiyacının karşılanmasında
önemli bir açığı kapatan da konargöçerlerdi. ve yüzyıllarda Celali İsyanları, Savaşlar, otorite boşluğu
gibi sebeplerle tımar sistemi bozulmaya başlamış bu durum üretimin düşmesine sebep olmuştur.

Sınai Üretim
Osmanlı Devleti’nde sanayi Loncalar etrafında şekillenmiştir. Loncalar bir meslek örgütlenmesi
olarak gelişmiş, kentler büyüdükçe Lonca sayısı artmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Tarım ve hayvancılığa dayanan sanayiler ve gemi inşa sanayi önemli ölçüde
gelişmiştir.

Tarım ve Hayvancılığa Dayanan Sanayiler

1. Dokumacılık: Osmanlı Devleti’nde dokuma sanayi; lifli bitkiler, yünlü kumaş üretilenler, ipekli
dokumacılar olmak üzere üç kısımda faaliyet göstermiştir. Bursa, İstanbul, Ankara, halıcılıkta Uşak, Gördes,
Milas ön plana çıkan yerlerdir.
2. Dericilik: Hayvancılık sektörüne bağlı olarak gelişen deri sanayi daha çok İstanbul, Edirne, Kayseri,
Konya, Ankara ve Bursa’da ön plana çıkmıştır. Dericilik ve dokuma sanayi Boyacılığında gelişmesini
sağlamıştır.

Maden ve Madencilik Sanayii


Maden sanayi daha çok madeni para ve savunma sanayisiyle ilgilidir. Maden işlemeciliği savaş malzemeleri,
at koşum takımları gülle döküm fabrikaları ve savaş gemisi yapımını hızlandırmıştır.
II. Mahmut Dönemi’nde madenlerin işletilmesiyle ilgili tedbirler alındı. Osmanlı Devleti yüzyıldan
itibaren Tersanedeki gemi inşa faaliyetlerinde Avrupalı teknisyenlerden faydalanmaya başladı.

Tüketim:
Osmanlı Devleti’nde tüketim alışkanlıkları halkın, yaşadığı sosyal sınıfa göre farklılık göstermektedir.
İnsanlar yaşadığı köy, kasaba, şehir yaşamına göre tüketim anlayışı mevcuttur. Tüketimin en yoğun olduğu
il İstanbul’dur. Buranın ihtiyacı Anadolu ve Rumeli’den sağlanırdı.
Büyük şehirlere gelen ihtiyaç malları kapan adı verilen toptancı hâllerine getirilir Kapan Emini adı
verilen görevlilerce satıcılar ve imalatçılara verilirdi.

Ticaret ve Ulaşım Sistemi:

Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde Kırım’ın fethi ile İpek Ticaret Yolu, Yavuz
Dönemi’nde Mısır’ın fethi ile Baharat Ticaret Yolu’nu denetimine aldı.

Devlet bu yollar sayesinde önemli ölçüde ticari canlılık kazandı.

Osmanlı Devleti ticareti geliştirmek ve mal sıkıntısını yaşamamak için Venedik Fransa
daha sonraki yıllarda ise İngiltere ve Hollanda’ya kapitülasyonlar vermiştir.

Aynı zamanda devlet bu kapitülasyonları vererek Atlas Okyanusu’na kayan Avrupa tiransit ticaretini
Akdeniz’e çekmeyi hedefliyordu.

Osmanlı Devleti hem deniz hem de kara ticaretinin gelişmesi için gerekli önlem ve projeleri (Süveyş,
Don Volga vb.) üretmeye çalışmış, özellikle de kara ticareti için ulaşım güvenliği için memurlar ve
tüccarların rahatı için han ve kervansaraylar inşa etmiştir.

Para ve Finansman Sistemi:


Para bir bağımsızlık sembolüdür.

Osmanlıda ilk para Osman Bey Dönemi’nde basılmıştır.

Kullanılan bu ilk paralara “Sikke” adı verilmektedir. Osmanlı Devleti’nin temel para birimi Akçe idi.

İlk Osmanlı kâğıt parası “Kaime” dir. I. Abdülmecit Dönemi’nde yılında bastırılmıştır.

Osmanlı Devleti yılından itibaren 4 yıl boyunca milyon liranın üzerinde kâğıt para çıkarmıştır. Bu
paralara “evrak-ı nakdiye” adı verilmiştir.

Esnaf Birlikleri:
Osmanlı Devleti’ndeki esnaf ve zanaatkârlar Lonca adı altında teşkilatlanmışlardır.
Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. En büyük liderleri “Ahi Evran” dır.

Lonca ile ilgili bazı kavramlar

Gedik: Bir iş yeri ya da dükkân açma hakkına verilen ad


Şeyh: Yönetim kurulu başkanı
Kethüda: Lonca ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen kişi
Yiğit başı: Esnaflara verilen cezaları uygulayan kişi
İşci başı: Standartları denetleyen kişi
Ehli hibre: Yeni üyeleri seçen kişilere verilen ad
Narh Sistemi: Esnaf ve zanaatkârların kâr oranlarının devlet ve Lonca teşkilatı tarafından belirlenmesine
narh denilmektedir.
Osmanlı Ekonomisinde Meydana Gelen Değişmeler
Osmanlı ekonomisi ve Yüzyıllarda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Uzun süren ve yenilgiyle
sonuçlanan savaşlar,
Celali İsyanları bütçe açıklarının meydana getirdiği, Tağşişler (devalüasyon) yönetim, ordu ve Tımar
Sistemi’nin bozulması ekonominin bozulmasında başlıca etken olmuştur.

Osmanlı Devleti yüzyıldan itibaren Tımar Sistemi’nden yavaş yavaş vazgeçerek İltizam Sistemi
(toprak gelirlerinin açık artırma ile satılıp parasının peşin alındığı sistem) usulüne yönelmiştir.

Devlet bu sayede az da olsa nakit para ihtiyacını gidermiştir.

Bu uygulamayı daha sonra Malikâne Sistemi (mukataa topraklarının hayat boyu kiralanmasıdır)
takip etmiştir.

Devlet Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra nakit ihtiyacını karşılamak için “esham
kanunu” (hisse senedi) ni çıkarmıştır.

Osmanlı ekonomisinin bozulmasında Coğrafi Keşifler sonrası bol miktarda altın ve gümüşün Osmanlı
ülkesine girmesi, Maden Ocakları’nın kapanması ve buna paralel darphanelerin kapanması etkili
olmuştur.

Bu yüzyılda ithalatı kısıtlayan ihracatı teşvik eden Merkantilizm anlayışı Avrupa’nın ana politikası
olmuş. Osmanlı, Avrupa için açık bir pazar olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde ilk bütçe Tarhuncu Ahmet Paşa tarafından yapılmıştır.

Sanayi İnkılabı ve Sonuçları Osmanlı ticaretine ilk ciddi zarar veren olay Coğrafi Keşifler ’dir.

Bunu başlangıçta Osmanlı Devleti’nin lehine olan fakat daha sonra aleyhine döndüğü Kapitülasyonlar
izlemektedir.

Osmanlı ticareti özellikle Sanayi İnkılabı ile çok ciddi yara almıştır.

’li yıllarda İngiltere’de başlayan ve zamanla Avrupa’ya yayılan Sanayi İnkılabı sonucunda;
Osmanlı ülkesi yabancıların açık pazarı hâline gelmiştir.

• Bol, ucuz, kaliteli üretim sağlanmıştır.


• İşçi sınıfı ortaya çıkmıştır.
• Üretimde makine gücü ve seri üretime geçilmiştir.
• Köyden şehre göç başlamıştır.
• Sömürgecilik gelişmiştir.
• Dünya Savaşlarına sebep olmuştur.
• Osmanlı el sanayi çökmüş küçük atölyeler kapanmıştır.
• Alınan borçlar ve imzalanan Antlaşmalar ( Balta Limanı Ticaret Antlaşması) devleti
Avrupalıların nüfusu altına itmiştir.

Sanayi Üretiminin Artırılması için yapılan çalışmalar


İthal ürünlerden alınan vergiler artırılarak, çuha, kumaş, ipek, feshane ve demir fabrikaları kurulmuş
Avrupa’dan ustalar getirilmiş, Avrupa’ya öğrenci gönderilmiş Yeni kurulan fabrikalar vergiden muaf
tutulmuş Islahı sanayi Komisyonu kurulmuştur.

Tarım:
Tanzimat Döneminde her alanda olduğu gibi tarım alanında da gelişmeler olmuştur. Tarım araştırmaları
ve tarımın çeşitlendirilmesi için Ziraat ve Sanayi Meclisi ve Nafia Hazinesi kurulmuştur.
yılında Arazi Kanunnamesi çıkarılarak özel mülkiyete geçilmiştir. Vergi yükleri
hafifletilmiştir.

Yollar yapılmıştır. Nehirlerin ulaşıma açılmasına çalışılmıştır.


Devlet tekelleri kaldırılmıştır. Bütün bu düzenlemeler tarımın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Yabancı Yatırımlar:

yüzyıldan itibaren Osmanlı ülkesine yabancı yatırımlar artmıştır. Bu yatırımlar daha çok su, liman,
demiryolu, havagazı ve madencilik alanlarında olmuştur.

Para ve Bankacılık:

Daha önce “Kaime Mutebere Nakdiye” adıyla basılan kâğıt paranın sahteleri basılınca yılında
tedavülden kaldırılmıştır.

Sultan Abdülmecit Dönemi’nde 20 kuruş değerinde Mecidiye adı verilen gümüş para basılmıştır.

Bankacılık:

Osmanlı Devleti’nde yılında Galata Bankerleri Bank-ı der Saadet’i kurdular.

Daha sonra merkezi Londra’da olan İngiliz sermayeli Bankı Osman-i şahane kuruldu. Temelini Mithat
Paşa’nın kurduğu Memleket Sandıkları ’nın oluşturduğu Ziraat Bankası ise yılında kuruldu.

Osmanlı Devleti’nin İç ve Dış Borçları

yüzyıldan itibaren açık veren Osmanlı maliyesi, devlet için borçlanma kapısını açmıştı.
Başlangıçta halktan alınan iç borçla (esham uygulaması) bu açık kapatılmaya çalışılmıştır.

yılına kadar ara ara Galata sarraflarından borç alınmış.

Osmanlı Devleti ilk dış borcu yılında İngiltere’den almıştır.

Her yıl katlanarak artan dış borç yılında devletin borç ödemelerini durdurmasına ve
Moratoryum (borçların ertelenmesi) ilan etmesine sebep oldu.

Osmanlı Devleti borçları ödemeyecek duruma gelince 20 Aralık yılında Muharrem Kararnâmesi
yayınlanarak Duyun umumiye İdaresi kurulmuş ve Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına alacaklı
devletler el koymuşlardır.

24 Temmuz ’te imzalanan Lozan Antlaşması ile “Duyunûumumi İdaresi” kaldırıldığı gibi
Osmanlı Devleti’ne ait borçlarda çözüme kavuşturulmuştur.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE EKONOMİ (’ E KADAR)


Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı ülkesi siyasi, askeri ve ekonomik açıdan tam bir yıkıma uğramıştı.
Millî Mücadele Dönemi’nde Ankara’da toplanan TBMM çok büyük ekonomik sıkıntılar çekti. Mustafa
Kemal; siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferler ile taçlandırılmaz ise
elde edilen zaferin kalıcı olmayacağının farkındaydı. Bu nedenle hiç zaman kaybetmeden milli
mücadele devam ederken 17 Şubat – 4 Mart tarihleri arasında İzmir’de Türkiye İktisat
Kongresi’ni topladı.
Mustafa Kemal bu kongrede alınan birçok kararın yanı sıra tarihteki başarı veya başarısızlıkların tümünün
ekonomi ile bağlantılı olduğunu çağımızda ekonominin önemli olduğunu ve buna önem verilmesi
gerektiğini dile getirdi.

İzmir İktisat Kongresi yeni hükümetin mali ve iktisadi politikasının temellerini oluşturmuştur.
Kongre’de alınan kararların uygulanmasıyla ilgili;

• Kapitülasyonların kaldırılması
• Dış borçlar meselesinin çözülmesi
• Türkiye İş Bankası’nın kurulması
• Öşür Vergisi’nin kaldırılması
• Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi önemli hamlelerdir.

Ekonomide Özel Sektör


Cumhuriyet’in ilk yıllarında özel sektöre önem verilmiş ve bu konuda bazı adımlar atılmış ise de özel
sektörün devletten beklenti içinde olması, yeterli sermaye, nitelikli iş gücü ve teknik eleman
eksikliğinden dolayı istenilen sonuç elde edilememiştir.

29 Ekim Dünya Ekonomik Buhranı


Türkiye’yi de derinden etkilemiş devlet yılından sonra ekonomide devletçi, müdahaleci ve
korumacı politikalar izlemiştir.

Türkiye’de benimsenen devletçilik politikası çerçevesinde yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası’nın kurulmasını değişik alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan “Sümer Bank” ın
kurulması izledi.

yılında 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek ülke
genelinde planlı sanayileşmeye geçilmiştir.

yılında yer altı kaynaklarını değerlendirmek üzere Etibank daha sonra Maden Tetkik Arama
Enstitüsü kurulmuştur.

yalında esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacı için Halk Bankası kurulmuştur.

Ayrıca tarımla ilgili reformların yanı sıra devlet sermayeli büyük çiftlikler kurulmuştur.

Devlet dış ticarette ithalata sınırlamalar getirerek Türk lirasının değerini korumaya çalışmıştır.

Yapılan ekonomik hamleler sonucunda Türkiye yılına gelindiğinde pek çok alanda yeni fabrikalarının
açıldığı, ulaştırma alanında ciddi atılımların yapıldığı, tarımda modern teknik ve araçların kullanılmaya
başladığı ve sanayileşme yolunda ilerlenen modern bir ülke durumuna gelmiştir.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

V. ÜNİTE

TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM


5. ÜNİTE
TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM
İLK TÜRK DEVLETLERİ’NDE EĞİTİM
İslamiyet’ten önceki Türkler, 38 harfli Göktürk (Orhun) Alfabesi ve 18 harfli Uygur alfabesini
kullanmışlardır.
Göktürk alfabesi Türklerin kullandıkları ilk alfabedir.
Sav: Atasözü
Sagu: Ağıt
Koşuk: Kopuz denilen saz eşliğinde söylenen şiirler.
Göktürklere ait «Orhun Abideleri» Türk tarihinin ve edebiyatının en önemli kaynakları kabul
edilmektedir.
Uygurlar dışında örgün eğitim yoktur. (Nedeni: Göçebe Hayat)
Uygurlar döneminde örgün eğitime geçilmiştir. (Nedeni: Yerleşik Hayat)
Orta Asya’da yaygın olarak kullanılan On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ni ilk kez Türkler düzenlemiştir.
Otacı: Halkı tedavi eden kişiler

a) Eğitim Anlayışı

İlk Türk Devletleri’nde bilgiye ve bilgili insana önem verilmiştir. Cesur ve bilgili anlamında “Alp
insan” anlayışının ortaya çıkması bunun önemli bir göstergesidir.

Yapılan kazılarda Türklerin yazıyı MÖ. V. yüzyıllarda kullandıkları görülmektedir.

Türklerin kullandığı ilk alfabe Köktürk alfabesidir.

Türklerin eğitim anlayışı; yaşam çerçevesinde gelişmiştir. Yazılı olmayan töre kanunlarını nesiller boyu aktarmaları,
eğitimde kız – erkek ayrımı yapmamaları eğitime verdikleri önemi göstermektedir.

İlk Türk Devletleri’nde ilk kez “Örgün Eğitim” kurumlarına Uygurlarda rastlanmıştır.

Uygurlar kâğıdı ve matbaayı kullanmış sahip oldukları kütüphane ve mabetlerinde dini nitelikli eserler
ortaya koymuşlardır.

Türkler, savaş tehlikeleri ile her an karşı karşıya oldukları için hazırlıklı olmak durumunda idiler. Bu
durum Türklerde askeri eğitimi zorunlu hale getirmiştir.

Ayrıca yaşam biçimleri çerçevesinde de “Mesleki Eğitim” in usta – çırak ilişkisi içerisinde tecrübelerin
aktarılması ile geliştiği de görülmektedir.

İlk Türk Devletleri’nin bilimsel çalışmaları da hayat tarzlarına göre gelişmiştir.

Türkler Astronomi, Matematik, Kimya ve Tıp gibi bilim dallarında önemli çalışmalar yapmışlardır.

Örneğin, Astronomide 12 Hayvanlı takvim, Matematikte dört işlem ve on tabanlı sistem, Kimyada
demirin işlenmesi, kuyumculuk, bakırcılık, Tıpta ise otacı denilen şifacılar ve Akupunktur benzeri bir
tedavi, bilimsel alandaki çalışmalara örnek gösterilebilir.
TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ’NDE EĞİTİM
a) Eğitim Anlayışı

Eğitim Türk – İslam Devletleri zamanında belli bir düzene oturtularak kurumsallaşmaya gidilmiştir.

Türk eğitim tarihinde Karahanlılar bir dönüm noktasıdır.

ÖNEMLİ: Türk – İslam Devletleri’nde eğitim modeli olarak Farabi, ikna metodunu savunurken
İbn–i Sina ise zihinsel gelişmeyi sağlamanın yanı sıra kişinin kabiliyetlerininde göz önünde
bulundurulmasını savunmuştur.

Türk – İslam Devletleri’nde eğitime verilen önem sayesinde ünlü bilim insanları bu devletlerin bünyesinde
toplanmıştır.

b) Medreseler
Türk – İslam Devletleri’nin en önemli eğitim kurumları Medreselerdir.

Medreseler ilk defa Karahanlılar Dönemi’nde kurulmaya başlanmıştır.

Karahanlılarda medrese yöneticilerine “fakih” öğretmenlerine ise “müderris” adı verilmekteydi.

Çalışanların görevlerine göre ücret takdir edilirken öğrencilerin tamamına burs verilmekteydi. Medreselerin
kurulmasına Gazneliler Dönemi’nde devam edilmiş en önemli seviyeye medreseler Selçukluların inşa
ettiği “Nizamiye Medreseleri” ile ulaşmıştır.

Nizamiye Medreselerinde din, dil ve hukuk ağırlıklı bir program uygulanmıştır. Anadolu’da kurulan ilk
beylikler ve Türkiye Selçukluları Dönemi’nde, medreseler bir külliye niteliği taşımakta idi.

Önemli: Anadolu’nun ilk medresesi Niksar’da Danişmentlilerin yaptığı Yağıbasan


Medresesi’dir.

Anadolu’da Danişmentlilerle başlayan medrese kurma geleneği Beylikler ve Türkiye Selçuklularıyla yaygın
hale geldi. Anadolu’da başta Konya, Kayseri, Tokat, Sivas, Diyarbakır, Kütahya, Mardin olmak üzere birçok
şehirde medreseler kuruldu. Mısır’da kurulan Tolunoğulları ve İhşidoğulları da Mısır’ı bir kültür merkezi
haline getirerek eğitime önemli katkılarda bulunmuşlardır.

c) Yaygın Eğitim
Türk – İslam Devletleri’nde yaygın eğitimin en önemli ayağını Ahilik Sistemi (Esnaf kendi arasında
toplanarak kurdukları dini ve iktisadi teşkilatlanma) oluşturmaktaydı.

Ahilikte eğitim, iş başında ve iş dışında olmak üzere uygulamalı olarak yapılmaktaydı. Yaygın eğitimin
verildiği diğer mekânlar ise Cami, mescit, ilim insanlarının evleri, kütüphaneler ve ahi teşkilatının
zaviyeleridir. Ayrıca medreselerdeki derslere halkın dinleyici olarak katılması da yaygın eğitime örnek
verilebilir.

d) Atabeylik
Türklerde şehzadelerin eğitimine çok önem verilmekteydi. Büyük Selçuklu Devleti’nde Şehzadelerin
eğitimi için görevlendirilen bilge kişilere Atabey adı verilmekteydi.
e) Türk – İslam Devletleri’nde Bilim
Referanslarını İslamiyet’ten alan Müslüman bilim insanları; tıp, felsefe, matematik, astronomi gibi bilim
dallarında önemli gelişmelere imza attılar. Bu dönemde Buhara, Semerkant, Fergana, Bağdat önemli kültür
merkezleri haline geldi. Bu kültür merkezleri Farabi, İbn–i Sina, Cezeri, Harezmi, El İdrisi, Yusuf Has
Hacip, İbn–i Rüşt, İbn’ül – Heysem, Biruni, Cabir Bin Hayyam, Kaşgarlı Mahmut gibi bilim insanlarıyla
aydınlandı.

OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM (Klasik Dönem)


a) Eğitim Anlayışı
Osmanlı Devleti farklı din, dil ve ırka mensup geniş bir coğrafyayı idare etmekte idi. Bu coğrafya ’da
huzurlu aşamanın yolu eğitimden geçiyordu. Bu nedenle devlet eğitim anlayışını itaatkâr, dürüst, dindar,
vatanını seven, vefakâr, çevresine duyarlı ideal insan modelini yetiştirme yolunu seçti. Osmanlı Devleti’nde
eğitim faaliyetleri örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere iki şekilde yapılmakta idi.

Örgün Eğitim Kuralları


Sıbyan Mektepleri
Medreseler
Acemi Oğlanlar Ocağı
Yeniçeri Ocağı
Enderun Mektebi
Saray Eğitimi (Enderun, Şehzade eğitimi, Harem)

Yaygın Eğitim Kuralları


Camiler, tekkeler, loncalar, zaviyeler
Saraylar, köşkler, dergâh, konak – evler
Sıbyan Mekteplerinde öncelikle çocuklara okuma – yazma ve İslam dininin kuralları ile Kuranı kerim
öğretme amaçlanmıştır.
Gayrimüslimler inanış ve ibadet hürriyeti sağlanarak eğitimlerini açtıkları okullar sayesinde
gerçekleştirirlerdi.

b) Medreseler
Osmanlı Devleti’nde orta ve Yükseköğretim kurumlarını Medreseler oluşturuyordu.
Osmanlıda ilk medrese İznik’te açılmıştır.

Fatih Döneminde Sahnı seman Kanuni Döneminde ise Süleymaniye Medreseleriyle eğitimde önemli
atılımlar gerçekleştirilmiş hem ders içerikleri hem personel maaşları daha da geliştirilmiştir. Osmanlı
ülkesinde medreseler vakıflar tarafından finanse edilmiştir.

Medreselerle İlgili Kavramlar


Softa: Medrese öğrencisi (orta düzey)
Danişment: Medrese öğrencisi (yükseköğretim)
Muit: Müderris yardımcısı
Müderris: Öğretim görevlisi
Mülazemet: Atanmak için sıra bekleyen öğretim görevlisi
İcazetname: Medreseyi bitirenlere verilen diploma

Akademik Kariyer Basamakları

Softa-> Danişment –> Muid ->Mülazim->Müderris

ÖNEMLİ: Medreseler; pozitif bilimlerin ötelenmesi, müderris atama sisteminin bozulması,


beşik uleması uygulamaları yanında müderrislerin yetersizliği ve öğrencilerin işsiz kalma korkusu ve
disiplinsizliklerden dolayı bozulmaya başlamıştır.
Medreseleri ıslahı için fermanlar ve layihalar hazırlanmış, Kâtip Çelebi ve Koçi Bey ıslaha ilişkin
fikirler üretmişlerdir.

Islah çalışmalarına I. Ahmet IV. Murat, III. Ahmet, I. Mahmut, III. Selim zamanında devam edildi.
Fakat bozulma engellenemedi.

II. Mahmut Dönemi’nde devam edilen ıslahlar II. Meşrutiyet Dönemi’nde ancak yapıldı. Bunu
Medreseleri Islah Nizamnamesi ’nin çıkarılması izledi.

c) Saray Eğitimi
Osmanlı Devleti’nde saraylar bir eğitim mekânı olarak kullanılmıştır. Eğitim sarayda üç bölümde
gerçekleşmektedir.
1. Enderun
Bir saray okuludur. Devşirme usulüyle alınan çocuklar iyi bir eğitimden geçerek gelecekte sadrazam, vezir,
ordu komutanı, vali gibi seçkin kişiler olarak devlet kademesinde yerlerini alırlardı.

2. Şehzade Eğitimi
Padişahların erkek çocukları için saray içinde açılan Şehzadegan Mektebi’nde şehzadeler ilköğretim
eğitimlerini almakta idiler. Daha sonra Lala’larına gözetiminde sancaklara gönderilmekteydiler.

3. Harem Eğitimi
Bir okul niteliği taşıyan haremde kalfaların sıkı denetimi altında cariyeler ders görmekte idi. Haremde
okuma, yazma ve dini eğitim yanında müzik, resim, edebiyat, nakış, dikiş, örgü gibi eğitimlerde verilmekte
idi.
d) Askeri Eğitim
Osmanlı Ordusu içerisindeki her Ocak’a kendi uzmanlaştığı alanda eğitim verirdi. Bu konuda Acemi
Ocağı ve Yeniçeri Ocağı ön plana çıkmaktadır.

Bir sanat okulu niteliği taşıyan Acemi Oğlanlar Ocağı’nda; Humbarahane (havan topu dökümü el
bombası yapımı), Mehterhane, Cambazhane, Tophane, Tüfekhane, Kılıçhane gibi bölümler
mevcuttur.

Osmanlı Devleti’nde sürek avları, Tımarlı Sipahilerden Cebelü askerlerinin eğitimi, Tersane ve gemilerde
deniz askerleri denilen leventlerin eğitimi de önemli bir yer tutmaktaydı.

Osmanlı Devleti, örgün eğitim yanı sıra Yaygın Eğitim Kurumlarına da çok önem vermiştir. Bu
konuda esnaf eğitimi için Loncalar halk eğitimi için cami, mescit, tekke, dergâh, cem evleri,
kıraathane, sıra geceleri, kına gecelerindeki faaliyetler etkili olmuştur.

e) Eğitimde Yenileşme Hareketleri

Osmanlı Devleti yüzyıldan sonra Avrupa’yı örnek alan ıslahatlar yapmaya başladı. Bu çerçevede;

I. Mahmut Dönemi’nde “Hendesehane (Kara Mühendishanesi) açıldı. ()

III. Selim Dönemi’nde Hendesehane genişletilerek istihkâm ve topçu subayı yetiştiren Mühendishane
berrihümayun’a dönüştürüldü. ()

III. Mustafa Dönemi’nde “Deniz Mühendishanesi” açıldı () daha sonra genişletilerek
“Mühendishane bahrihümayun” adını aldı.

yılında Matbaa kullanılmaya başlandı ilk basılan eser Arapça – Türkçe sözlük olan Vankulu
lugatidir. (Lale Devri Dönemi)
yüzyılda Avrupa’ya öğrenci gönderilmeye başlandı.

II. Mahmut Dönemi’nde ordunun doktor ihtiyacı için Tıphaneiamire ve Cerrahhaneimamure


kuruldu (). Bu gelişmeleri ve yüzyılda sanayiden hukuka, ticaretten eğitime birçok kurumun
açılması izledi.
f) Osmanlıda Bilim

Osmanlı Devleti’nde bilim, akli ve nakli ilimler olmak üzere iki kısımda ele alınmıştır. Osmanlı bu iki bilim
dalını da medreselerde okutarak büyük bilim adamlarının yetişmesine zemin hazırlamıştır. Beylikten
Devlete Geçiş Dönemi’nden itibaren devlet bilim ve bilim insanına önem vermiştir. Bu nedenle ilk yıllarda
mantık, tıp, matematik, astronomide Ahmedi, Molla Fenari, Celaleddin Hızır, Kadızadeirumi gibi bilginler
yetişmiştir.
Fatih Dönemi’nde İstanbul bir bilim merkezi haline gelmiş, Ali Kuşçu, Molla Lütfi, Mirim Çelebi,
Hoca Sinan Paşa gibi bilim insanları bilime yön vermişlerdir.

ve Yüzyıllarda Etkili Olan Bilim İnsanlarından Örnekler

Sabuncuoğlu Şerafettin (Tıp)

Kadızade–i Rumi (Astronomi – Matematik)

Ebu’s-Suud Efendi (Tefsir, Fıkıh, Hadis)

Altuncuzade (Üroloji)

Piri Reis (Coğrafya) Eseri; Kitab–ı Bahriye

Seydi Ali Reis (Coğrafya) Eseri; Mir’atül Memalik

Takiyyüddin Mehmet (Astronomi)

Kâtip Çelebi (Tarih, Coğrafya, Bibliyografya)

Evliye Çelebi (Coğrafya)

Koçi Bey (Sosyal Bilimci)

TANZİMAT SONRASI OSMANLI EĞİTİMİ


Osmanlı Devleti Tanzimat’la birlikte yeni eğitim arayışlarına girmiştir. Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü
korumak için Osmanlıcılık ilkesi çerçevesinde adımlar atılmıştır.

Bir taraftan Rüştiyelerin sayısı artırılırken diğer taraftan yeni öğretim yöntemleri ile örgün eğitimde ilk, orta
ve yükseköğretim şeklinde derecelemeye gidilmiştir.

Maarifi umumiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurulduktan sonra tüm eğitim işleri buraya
bağlanmış yılında Maarifi umumiye Nizamnamesi çıkarılarak eğitimdeki uygulamalar bir sisteme
bağlanmıştır.

Bu sistem içerisinde;

1) İlköğretim

Kanunuesasi ’ye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiş, sıbyan mekteplerinden okutulacak dersler, sınav
sistemi, öğretmenlik şartları, okulların ihtiyaçları bir hükme bağlanmıştır.
2) Ortaöğretim
Ortaöğretim daha önceleri medrese çatısı altında devam etmekte idi. Yeni dönemde eğitim
meclisleri ortaöğretime yeni düzenlemeler getirdi. Ortaöğretim Rüştiyeler, İdadiler, Sultaniler olarak
düzenlendi.

Rüştiyeler: Askeri okullara öğrenci yetiştirmek için kurulan okullar

İdadiler: Yüksekokullara öğrenci yetiştiren okullar. Daha sonra rüştiyeler idadilerle birleşerek eğitim
süresi uzamıştır.

Sultaniler: Her vilayet merkezinde idadilerin üzerinde Mektebi sultani adı verilen lise konumunda okul.
Dârüşşafaka Lisesi de Sultani seviyesinde eğitim veren bir okuldur.

3) Yükseköğretim

İlk defa ’te Darülfünunun kurulmasına karar verildi.

Darülfünuna öğrenci yetiştirmek için Darulmaarif açıldı. Öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için
Avrupa’ya öğrenciler gönderildi. Darülfünunun ders kitaplarının hazırlanması için bilim akademisi
gibi çalışmak üzere “Encümenidaniş” kuruldu.

4) Mesleki Eğitim

Avrupa’daki gelişmeler mesleki eğitimi olumsuz yönde etkiledi. Devlet Yüzyılda meslek okullarının
açılmasına ağırlık verdi.

yılında İstanbul’da öğretmen yetiştirmek için Darülmuallimin (erkek öğretmen okulu) açıldı.

Daha sonraki yıllarda bu mektebi ıslahhane adı verilen sanat okulları, Lisan Mektebi, Eczacı Mektebi,
Hukuk Mektebi, Ticaret Mektebi, Ziraat Mektebi, Baytar Mektebi gibi okullar izledi.

seafoodplus.info II. Meşrutiyet Dönemleri ’nde Güzel Sanatlar, İktisat Okulu, Polis Mektebi, Konservatuvar, Ormancılık
Mektebi, Maden Mektebi, Telgraf Mektebi ve Müze Mektebi gibi okullar açıldı.

5) Azınlık ve Yabancı Okullar


Osmanlı Devleti’nin bünyesinde yaşayan gayrimüslimler eğitim faaliyetlerini ibadethanelerinde ve açtıkları
okullarda bir kısmı ise Avrupa ülkelerinde sürdürmüşlerdir.
Tanzimat’la birlikte azınlıklar Osmanlı ülkesinde birçok okul açmışlardır. Aynı zamanda devletin açtığı
okullara gayrimüslim öğrencilerde alınmıştır.
Azınlıkların açtığı okullar azınlıklar arasında milliyetçilik fikrinin yayılmasına etki etmiştir.

Yabancı Okullar
Yabancılara ekonomik anlamda tanınan ayrıcalıklar eğitim alanında da birçok ayrıcalığı beraberinde
getirmiştir. Birçok misyoner Osmanlı ülkesine geldi.
Yabancıların kendi politik çıkarları için en fazla okul açtıkları dönem yüzyıl oldu. Daha sonra bu
okullara Müslüman halkta çocuklarını vermeye başladı.
yüzyıl başlarında Osmanlı ülkesinde yedi bin civarında azınlık okulu dört yüze yakın yabancı okul
bulunmakta idi.

Yabancı Okullar: Modern eğitim sistemlerini, yeni ders araç ve gereçlerini, yabancı dil öğretilmesini
ve Osmanlı Devleti’nin Batı’ya açılmasını sağlamışsa da yıkıcı faaliyetlere zemin hazırlaması,
azınlıklar arasında milliyetçiliğin yayılması, Osmanlı bütünlüğünün parçalanması ve Rum, Ermeni
isyancı liderlerinin bu okullarda yetişmiş olması bakımından zararlı bir unsur olmuşlardır.

5) CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE EĞİTİM


a) Eğitim Anlayışı
Cumhuriyet Dönemi eğitim anlayışının temeli Millî Mücadele yıllarında atılmıştır.

Millî Mücadele Dönemi’nde eğitime halkın bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi ile başlanmıştır.

Eğitimin öneminin farkında olan Mustafa Kemal, batı cephesinde savaş devam ettiği sırada
yılında Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’ne katılarak eğitimin önemine vurgu yapmıştır.

Mustafa Kemal Kongre’de eğitimcilere ve ülkeyi yönetenlere hedefler göstererek üç konu üzerinde
durmuştur.
a) Daha önce izlenen öğretim yöntemleri
b) Eğitimin milli olması
c) Çocuklarımıza, gençlerimize milli varlığa düşman yabancı unsurlarla mücadele gereğinin
öğretilmesi

b) Eğitim Politikasının Temelleri

Mustafa Kemal’in değişik zaman dilimlerindeki konuşmalarında vurguladığı Çağdaşlaşma, Eğitim ve


Öğretimin Birliği ve müsbet ilim vurgusu eğitim politikalarının temelini oluşturur.

Atatürk’e göre eğitim politikası Milli, Çağdaş, Halkçı, Akılcı ve Gerçekçi bir
temele oturmalıdır.

Cumhuriyet Dönemi’nde eğitim alanında yapılan çalışmaların hedefi; Osmanlıdan kalma problemleri
çözmeye çalışırken diğer taraftan da dünya standardını yakalamayı hedefliyordu.

Yapılan Çalışmalar

Öncelikle 3 Mart tarihinde “Tevhidi tedrisat” kanunuyla eğitim ve öğretim birleştirildi.

Milli eğitim bütçesi müstakilleştirildi.

Din uzmanları yetiştirmek için İlahiyat Fakülteleri din hizmetleri için ayrı okulların kurulması kararlaştırıldı.

Yabancı okulların ders programlarına Türkçe dersi konulması ve Türk öğretmenlerce okutulması sağlandı.

Azınlık ve yabancı okulların zararlı faaliyetleri önlenmeye çalışıldı. (Lozan Antlaşmasıyla Türk kanunlarına
diğer okulların tabi olduğu tüzük ve yönetmeliklere uyma zorunluluğu getirildi)

2 Mart ’ da kabul edilen Maarif Teşkilatı hakkında kanun ile eğitim hizmetleri düzenlendi.

Eğitim alanında en önemli adımlardan birisi de şüphesiz ’ de kabul edilen Türk Harfleri
Hakkındaki kanundur. Ülkede yeni harflerin öğretilmesi için Millet Mektepleri açılmıştır.

Bu hamleler neticesinde ’ de %10 olan okuma yazma oranı yılında % 87’ ye ulaşmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren eğitimin yaygınlaşması için büyük çaba sarfedilmiş,

Türk insanının cehaletten kurtulması için yaygın eğitime de önem verilmiştir.

Halk eğitimini sağlamak için yapılan faaliyetlerin yanında Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu,
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün
açılması da ülke genelinde eğitimi hızlandırmıştır.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

VI. ÜNİTE
TÜRKLERDE SANAT
6. ÜNİTE
TÜRKLERDE SANAT
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE SANAT

Orta Asya’da Kültür Merkezleri

– Anav Kültürü
– Afanesyevo Kültürü
– Andronova Kültürü
– Karasuk Kültürü
– Tagar Kültürü

Orta Asya’da Kültür Merkezleri

– Anav Kültürü
– Afanesyevo Kültürü
– Andronova Kültürü
– Karasuk Kültürü
– Tagar Kültürü

Bu kültür merkezlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkan topraktan ve madenden yapılmış süs eşyalarına,
nakışlı seramik parçalarına, tuğladan yapılmış evlere, çeşitli dokumalara rastlanması gelişmiş bir kültürün
işaretidir.

• Hunlar ve Köktürklerde taşınabilir sanat eserleri ortaya çıkarken Uygurlarda ise yerleşik
hayata seçmelerinden dolayı taşınamaz sanat eserleri de görülmektedir. (Yaşam şekli Türkler’in
sanatına da yansımıştır)

a) Çadır Sanatı: Türklerin yaşam tarzı sanat anlayışlarına da etki etmiştir. Bu durum çadır sanatının
gelişmesine etki etmiştir. Türklerdeki çadır geleneği daha sonraki dönemlerde anıt mezar ve dini mimari
üzerinde etkisini göstermiştir. Kurganlar (Büyük mezar)’da anıt mezar mimarisini
etkilemiştir. Çadır sanatı aynı zamanda süsleme sanatını da etkilemiştir.

b) Anıt Mezar geleneği: Köktürklerde ön plana çıkmıştır. Tonyukuk, Kültigin, Bilge Kağan
Anıtları buna örnektir. (Orhun Abideleri)
Uygurlar Dönemi’nde anıt mezarda kubbeli sisteme geçilmiş bu gelişme Selçuklu ve Osmanlıda Türk
üçgeni olarak adlandırılmıştır. Kent mimarisinin en önemli örneklerini veren Uygurlar evler, saraylar,
tapınaklar inşa ederek mimaride ileri gitmişlerdir.

c) Heykel Sanatı: Hunlar Dönemi’nde daha çok küçük boyutlu heykelciklere rastlanmaktadır.
Köktürklerde ise Orhun Anıtları ve Balballar anıtsal örnekler olarak görülmektedir. Uygurlar Dönemi İnsan
Heykellerinde gerçekçi bir anlatım görülmektedir. Uygurlar Dönemi’nde heykel sanatının gelişmesinde
dini inançlar etkili olmuştur.

d) Resim Sanatı: Hun resim sanatında Şamanizm ve kutsal hayvan türleri inancının
etkileri görülmektedir. İlk Türk Devletleri’nde resim sanatı daha çok Uygurlarda gelişmiştir. Uygurların
yaptığı duvar resimleri (Fresk) portre sanatının ilk aşamasıdır. Minyatür sanatında da ileri giden
Uygurlar Moğollar aracılığıyla Anadolu Türk sanatını etkilemişlerdir.
e) El Sanatları: Türk Devletleri diğer sanat dallarının yanı sıra el sanatlarında da oldukça mahir
oldukları bilinmektedir. Demircilik, dericilik, dokumacılık, maden ve ahşap işçiliği
alanında ileri gitmişlerdir.

Yaptıkları eserlerde; Kıvrık Dal Bitki Üslubu ve Hayvan Üslubu etkin bir biçimde
kullanılmıştır.

Dünyanın en eski halısı olan Pazırık halısı da Türklerin halıcılık alanında seviyelerinin
göstermesi bakımından önemlidir.

f) Maden Sanatı: Türkler Altın ve gümüş işlemeciliğinin yanı sıra demir


ve bronz madenlerini kullanmıştır. Ham demirden çelik elde ederek kılıç, kalkan, mızrak, ok
uçları ve üzengi gibi savaş malzemeleri yapmışlardır. Türkler yaşam şartları çerçevesinde çeşitli ev eşyaları
yaparak ahşap işçiliğine ait örneklerde ortaya koymuşlardır.

TÜRK – İSLAM DEVLETLERİ’NDE SANAT


a) Mimari

• Karahanlılar Dönemi Türk – İslam sanatının temellerinin atıldığı


dönemdir.
• Gazneliler Dönemi’nde Hint ve İslam sanatı kaynaşma imkânı bulmuştur.
• Büyük Selçuklular Abbasi, Karahanlı ve Sasani mimarisini geliştirerek Türkiye Selçuklu sanatına
kaynaklık etmiştir.
• İlk Türk Beylikleri Anadolu’da mimari alanda tuğla tekniği yerine kesme
taşlar kullanmışlardır. Bu dönemde mimaride revak, eyvan, portal gibi yeni stiller
geliştirilmiştir.

b) Dini Mimari

Türk – İslam Devletleri’nde dini mimarinin en önemli örnekleri cami, anıt mezar ve
medreselerdir.
Camiler Karahanlılar Dönemi’nde camilerde mimari unsur olarak kubbe ön plana çıkmıştır.
Gazneliler bu stili devam ettirmiş Büyük Selçuklular ise “Eyvanlı tip” cami stilini
geliştirmişlerdir.
Türkiye Selçuklu Cami mimarisi Büyük Selçuklularda olduğu gibi çok sütunludur.
Mekân açısından benzerlik gösteren bu tarz ahşap ve taş kullanma yönüyle farklılık göstermektedir.
Türk – İslam Devletleri’nde minarelerin yapımına da özel önem verilmiş coğrafyaya ve mekâna göre farklı
şekillerde stilize edilmiştir.

Anıt Mezarlar İlk Türk Devletleri’ndeki anıt mezarlar Karahanlılarda Türbe


mimarisi olarak devam etmiştir.
Anıt mezar geleneği en büyük gelişmeye Selçuklular Dönemi’nde ulaşmıştır. Anıt mezarlar
Türbe ve Kümbet şeklinde yapılmıştır.
Türk – İslam tarihinde konik veya piramit bir külahla örtülen mezarlara Kümbet, kubbeyle
örtülü mezarlara ise Türbe denmektedir.
Medrese Mimarisi İlk defa Karahanlılar Dönemi’nde yapılan medreseler Büyük
Selçuklu Dönemi’nde İran kültüründen etkilenilerek, kare planlı ve eyvanlı yapılar
olarak ortaya çıkmıştır.

Beylikler ve Anadolu Selçukluları medrese mimarisinde Büyük Selçuklu’yu örnek almış medreseleri daha
küçük ölçekte dikdörtgen şeklinde yapmışlardır.

c) Sivil Mimari

Sivil mimarinin en önemli örnekleri, kervansaray, saray ve konutlardır.


Kervansaraylar Karahanlılar Dönemi’nde kervansaraylara “Ribat” adı verilmekteydi.
Tarihte ribatların en önemli fonksiyonu konaklama ve güvenlik olmuştur. Selçuklular Dönemi’ne kadar
mimari şeklini anıtsal
yapı olarak sürdüren kervansaraylar Türkiye Selçukluları Dönemi’nde
süsleme, plan ve anıtsallık yönüyle ön plana çıkmıştır.
Saraylar:
Saray mimarisi Karahanlılar’a göre Gaznelilerde daha çok gelişmiştir. Türkiye Selçuklularında
kervansaraylar saraylardan daha gösterişlidir. Dış görünüşleri sade olan sarayların yapımında tuğla ve taş
kullanılmıştır. İç mekânda ise çini, alçı ve taş süslemeleri dikkat çekmektedir.

Konut Mimarisi Türk – İslam Devletleri farklı coğrafyalarda hüküm sürdükleri için tarihi tecrübelerinden
istifade ederek konut mimarisinde yeni sentezler ortaya koymuşlardır. Konut mimarisinde özellikle çadırın
etkisi görülmektedir.

Türk – İslam Mimarisinde Kullanılan Bazı Kavramlar


Eyvan: Üç tarafı ve üstü kapalı, bir tarafı avluya ya da diğer bir mekâna açılan bölüm.
Revak: Yapının ön yüzünde bir kemer dizisi ile dışa açılan üstü örtülü uzunlamasına mekan.
Portal: Ana kapı, taç kapı

Avlu: Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan

Kemer: İki sütun veya ayağı birbirine bağlayan mimari öge

d) Süsleme Sanatları
Türk – İslam Devletleri süsleme sanatında da kendilerinden önceki devletlerden etkilenmişlerdir. Büyük
Çini sanatında yeni teknikler denemişler, sonraki devletlerce etki etmişlerdir.
Selçuklular
Ahşap işçiliğinde Türkiye Selçuklu sanatı parlak bir gelişme göstermiş, bu gelişme beylikler
döneminde de devam etmiştir. Uygurlarla başlayan minyatür sanatı Anadolu’ya
kadar gelmiştir.
minyatür
Türk – İslam Devletleri’nde resim yapılmasındaki dini endişe sanatkârları
sanatına yöneltmiştir yüzyılın en önemli minyatürleri, El Cezeri tarafından
yazılmış Otomata” adlı kitapta yer almaktadır.
Türkler Müslüman olduktan sonra Arap harflerini sanatta kullanmışlardır. Güzel yazı yazma sanatı olarak
bilinen hat alanında en önemli kişi Amasyalı Yakut’tur.
Maden Sanatı
Maden sanatının en parlak dönemi Büyük Selçuklular Dönemi’dir.

Bu süreç Artuklular ve Türkiye Selçuklularıyla devam etmiş. Madeni eşyalarda oyma,


kabartma ve kakma gibi çeşitli teknikler kullanılmıştır.
Halı ve Kilim Sanatı
Türk yaşamının vazgeçilmezi olan halıcılık sanatı tarih içinde gelişerek devam etmiş. Halı
baklava, yıldız gibi geometrik şekiller bordürlerde
dokumacılığında
bitki ve hayvan figürleri kullanılmıştır.
Sonraki yıllarda hayvan üslubundan uzaklaşarak halılarda bitkisel ağırlıklı süsleme yazı ve geometrik
şekillerde oluşan soyut kavramlar ön plana çıkmıştır.

OSMANLI SANATI
Osmanlı Devleti sanatsal ve kültürel faaliyetlerle yakından ilgilenmiş Selçuklular ve Beyliklerden devraldığı
sanat anlayışını İran ve Bizans sanatının etkisiyle sentez oluşturarak kendine has bir üslup ortaya
koymuştur.

a) Mimari

Osmanlı sanatının en bariz ön plana çıktığı alan mimaridir. Osmanlı mimarisi Erken, Klasik, Geç
dönem olarak sınıflandırılmıştır.
Dini Mimari Erken dönem dini mimari eserleri Bursa, İznik, Edirne ve İstanbul’da yoğunlaşmıştır.

Bu dönemde Osmanlı cami mimarisi dört şekilde gözlemlenmektedir.


1. Tek Kubbeli Camiler ” Hacı Özbek Camii
2. Ters T planlı Camiler ” Yıldırım Camii
3. Çok Kubbeli Camiler ” Bursa Ulu Camii
4. Merkez Kubbeli Camiler ” Edirne Üç Şerefeli Camii

Klasik dönem Osmanlı mimarisi İstanbul’un fethiyle başlar.


Bu dönem büyük külliyeler dönemi olarak da adlandırılmaktadır.
İstanbul Süleymaniye Külliyesi, Edirne Selimiye Külliyesi buna örnek gösterilebilir. Bu dönemde
Avrupa’da Rönesans mimarisi hakimdir.
Osmanlı Devleti’nde merkezi planın genişletilerek alanın üzerinin tek kubbeyle örtülmesi Mimar
Sinan’la başarıya ulaşmıştır. Bu anlayış Yeni Camii ve Sultanahmet Camii’nde de devam etmiştir.
yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Batı ile etkileşimi mimari alanda da görülmüş, bu etkileşim sonucunda
Geç Dönem Osmanlı Mimarisi tarzı oluşmuştur.
Geç Dönem Osmanlı Camii Mimarisi Dönemleri
Lale Devri ( – ) Dini mimari alanında eser sayısı azdır.
Türk Barok ve Rokoko Devri ( – ) Laleli Camii, Eyüp Camii vb.
Türk Ampir Üslubu ( – ) Dolmabahçe ve Nusretiye Camii
Seçmeci Devir ( – ) Saray mimarisinde etkin
Neoklasik Dönem ( – ) Bostancı Camii

Medreseler

Osmanlı Devleti’nde erken dönem mimari anlayışı Türkiye Selçukluları ve Beylikler Dönemi etkisinde
devam etmiştir. Genellikle kubbeli büyük bir dershanenin önünde açık avlu ve etrafı kubbelerle örtülü
öğrenci odalarının oluşturduğu tarz. Klasik dönem medreseleri daha çok külliyeler içinde yer
almıştır.

Anıt Mezar Mimarisi


İlk dönemlerde kare planlı ve sade yapılan türbeler daha sonraki yıllarda çokgen gövdeli ve süslemesi
yapılmıştır. Kırgızlar (İznik’te) türbesi buna örnektir. Mimar Sinan’la birlikte önü revaklı türbeler
görülmeye başlanmıştır.

b) Sivil Mimari
-Osmanlı Devleti’nde saray
köşk, kervansaraylar, han, çarşı, sebil (çeşme),
hamam ve su kemerleri sivil mimarinin geliştiği alanlardır.
İlk Osmanlı sarayları Bursa ve Edirne’de yapılmıştır.
Fatih Döneminde yapılan Topkapı Sarayı Osmanlı Çini ve süsleme sanatının en zengin
koleksiyonu gibidir.

Avrupa Sarayları örnek alınarak yapılan ilk saray Dolmabahçe Sarayı’dır.


Bu sarayda Batı ve Türk anlayışı birlikte uygulanmıştır. Sarayın süslemelerinde barok, rokoko ve ampir
üslubu hakimdir.
Osmanlıda Geç Dönem Saray mimarisinin en güzel örneği İshak Paşa Sarayı’dır.
Osmanlıda ilk ısıtma sistemine sahip beyaz renkte yontma taştan yapılan ve bitki motifleriyle süslenen bir
yapıdır.

Geleneksel Türk Evi Mimarisi


Türklerin tarihi tecrübesi geleneksel “Türk evi” mimarisini ortaya çıkarmıştır.
Bu mimari geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Geleneksel “Türk evi” bahçe, zemin kat ve üst kattan
oluşmaktadır.

Kervansaray Mimarisi
Daha önce Türk Devletleri’nde var olan kervansaray mimari anlayışı Osmanlı Dönemi’nde de devam etmiş,
Osmanlı Devleti’nde hanlar iki katlı yapılmıştır. Alt katlar depo ve ahır, üst katlar ise konaklama olarak
kullanılmıştır. Hanlar aynı zamanda haberleşme ve alışveriş merkezi olarak da düzenlenmiştir.
• Bedestenler

Etrafları dükkanlarla çevrili olup taştan yapılmış yapılardır.


Yapıların dört yanı demir kapılarla çevrilidir.
Amacı; şehir hayatında malların korunduğu ve ticaretin yapıldığı yerlerdir.
• Çeşmeler
Halkın su ihtiyacını karşılamak için gerek devlet gerekse fertler tarafından yapılan mimari alanı küçük, sanat
değeri büyük eserlerdir. Malzeme olarak mermer kullanılmaktadır. Üzerlerinde ayetler, kasideler ve
süslemeler hakimdir. Sultanahmet Çeşmesi, Tophane Çeşmesi, İshak Ağa Çeşmesi bu yapılara örnektir.

• Sebiller
Genellikle camilerin yanında gelip geçen insanlara su içmeleri amacıyla yuvarlak plan üzerine, üzeri
kubbeyle örtülerek inşa edilmiş yapılardır. Gazanfer Ağa Sebili, Mimar Sinan Türbesi Sebili, Nakşidil
Valide Sultan Sebili bu yapılara örnektir.

c) Süsleme Sanatları

Osmanlı Devleti’nde Minyatür Sanatı saraya bağlı olarak gelişmiştir.

Osmanlı minyatür sanatının ilk örnekleri Fatih Dönemi’ne aittir.


Nakkaş Sinan Bey’in “Gül Koklayan Fatih” portresi bu açıdan önemlidir.

yüzyılda minyatür sanatı Matrakcı Nasuh’la zirveye ulaşmıştır.


yüzyılda daha çok albüm resmi ön plana çıkmıştır.
yüzyılda minyatür sanatında mekânda derinlik, doğal renkler kullanılmıştır.

Dönemin ünlü sanatçısı Levni’dir.


yüzyılda resim dersleri verilmeye başlanmış, minyatür sanatı gerilemiş minyatürün yerini yağlı boya
resimleri almıştır.

• Kalem işi
İç mimaride kullanılan bu sanat dalı özellikle tavan ve kubbelerin renklendirilmesinde ön plana çıkmıştır.

• Çini Sanatı
Sırça adı da verilen bu sanat Osmanlı Devleti’nde çok gelişmiştir.
Osmanlı Çini Sanatının en önemli merkezleri İznik ve Kütahya’dır.
En önemli örnekler Topkapı Sarayı, Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Sultanahmet
Camii’ dir.
• Hat Sanatı
Güzel yazı yazma sanatıdır. Bu sanatla uğraşanlara hattat adı verilmektedir.
Osmanlının en ünlü hattatları; Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyon Karahisarlı Ahmet,
Hafız Osman ve Mustafa Rakım Efendi’dir.
• Tezhip Sanatı
Kitap süsleme sanatıdır. Bu işle uğraşanlara müzehhip denir. yüzyılın en önemli tezhip
sanatçısı Kara Mehmet’tir.
• Ahşap İşçiliği
Rahleler ve vaaz kürsüleri ahşap işçiliğinin en güzel örnekleridir.

D) EL SANATLARI
Osmanlı halı sanatında önceki dönemlerden farklı olarak yeni tarzlar ortaya konmuştur.
Bu tarzın esası halının zemininin karelere bölünmesidir .
Hayvan figürlerinden daha çok yıldız ve geometrik desenler ağırlık kazanmıştır. Osmanlıda üretilen saray
halılarında çiçek ve yaprak motifi hakimken, Uşak halılarında bitkisel süslemeler hakimdir.

Maden İşçiliği
Osmanlıda maden işçiliği daha çok “tombak” adı verilen altın kaplamalı eşyalar yanında ibrik, leğen, minare
alemleri, gümüş, bakır tepsiler ve kaplarda kullanılmıştır.

Ciltçilik Sanatı
Eserlerin dağılmaması için icra edilen bir sanattır. Malzeme olarak deri kullanılmıştır. Ciltçilik sanatında
hat, ebru, tezhip sanatları aynı anda kullanılmıştır.
5) CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK SANATI
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk
sanatı çağdaş dünyada var olmanın şartı olarak görmüştür. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilk
yıllarından itibaren yetenekli gençleri müzik, resim, heykel ve edebiyat öğrenimi için Avrupa’ya
göndermiştir.
Milliyetçilik akımı, Osmanlı mimarisini Batı etkisinden kurtarmak isteyen mimarları I. Ulusal Mimarlık
Akımı etrafında toplanmasını sağladı. Dönemin mimari anlayışında sütun ve kemerlerin kullanılmasının
yanı sıra, planlar batı tarzı olup süslemelerde Çiniler kullanılmıştır. Yapılan eserlerde cephe, giriş ve köşeler
kubbelerle hareketlendirilmiştir. Bu dönemde batı ile doğu sentezi denenmiştir.

Bu dönemde ön plana çıkan mimarlardan örnekler


Ali Talat Bey ( – ),
Mimar Kemalettin ( – ),
Vedat Tek ( – ),
Bruno Tauto ( – )

Bu dönemde yapılan eserlere örnekler:


Üsküdar Kuzguncuk, Beşiktaş İskeleleri
TBMM Binası, Ankara Gazi Köşkü
Ankara Atatürk Lisesi
II. Ulusal Mimarlık Akımı ( – )
İkinci Ulusal Mimarlık Akımı Anadolu’ya özgün sivil mimarlığın, özellikle de Türk evinin biçim dilinden
etkilenmiştir. Yapılarda daha çok kesme taş kullanılmıştır. Dönemin en önemli mimarları Emin Onat, Orhan
Arda, Paul Bonatz’dır.

Dönemin en önemli eserleri ise; Anıtkabir, İstanbul Adalet Sarayı, Büyük Tiyatro, Ankara Erkek Teknik
Öğretmen Okulu’dur.
Heykel Sanatı
Cumhuriyet Döneminde heykel sanatı hızlı bir gelişme göstermiştir. Avrupa’ya birçok öğrenci
gönderilmiştir.

Paris’te eğitim gören ilk Türk heykeltıraşı Ratıp Aşir Acuroğlu’dur.

Bu dönemde yurt dışından birçok heykeltıraş getirilmiştir.


Dönemin ilk heykeltıraşları, çok sayıda Atatürk Portresi ve büstü yapmışlardır.
İnkılapları ve savaşları konu alan kompozisyonlar oluşturmuşlardır.
Dönemin ünlü heykeltıraşları; Ali Hadi Busa, Zühti Müridoğlu, İlhan Kuman, Hüseyin Gezerdir.

Resim Sanatı
Cumhuriyet Dönemi’nde heykel sanatı yanında resim sanatı da batılı örnekler esas alınarak gelişmiştir.
Türkiye’de resim sanatının gelişmesinde en önemli role sahip eğitim kurumu ’ de kurulan “Sanayii
Nefise Mektebi” dir. Bu kurum yılında Güzel Sanatlar Akademisi, de ise Mimar Sinan
Üniversitesi ismini aldı. Kuşağı denilen İbrahim Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran gibi sanatçılar
Türkiye’de resim sanatının gelişmesine önemli katkılarda bulundular.
yılında bazı ressamlar Türk resim sanatına yeni bir çizgi ve boyut getirmek için “D Grubu” nu kurarak
Kübist anlayışın etkisinde kalmışlardır.

Grubun en önemli temsilcileri; Nurullah Berk, Abidin Dino, Elif Naci, Turgut Zaim, Bedri Rahmi
Eyuboğlu’ dur.
Gruba sonradan katılan Turgut Zaim ve Bedri Rahmi, mahalli tema ve motiflere yönelerek bu eğilimi
“Kübist” anlayışla kaynaştırmışlardır. Grup ’ den sonra dağılmıştır.
( seafoodplus.info )
Telegram Kanal Linkimizdir

HAZIRLAYAN
CENAN ŞİRİN

VII. ÜNİTE
TÜRKLERDE SPOR
7. ÜNİTE
TÜRKLERDE SPOR
İlk Türk devletlerinin bulunduğu coğrafyanın şartları, o bölgelerde yaşayan insanların
hayatlarını etkilediği gibi o insanların spor anlayışlarını da şekillendirmiştir.

Doğa ile mücadele, Türklerin beden ve ruh sağlığını olumlu yönde etkilemiştir. Türk toplumunda
birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli rol oynayan spor, yiğitlik ve kardeşlik duygularını da
geliştirmiştir.

Türkler; çevgan, okçuluk, binicilik, güreş, cirit, mızrak, gökbörü ve avcılık gibi sporlarla
ilgilenmiştir.

Bu spor faaliyetleri Türk insanının mücadele yeteneğini geliştirmiştir.

Türk İslam Tarihinde Spor


Spor faaliyetleri; Türkler için önemini hiçbir zaman yitirmemiş, İslamiyet öncesi dönemde
olduğu gibi İslamiyet’e geçişten sonra da spora büyük önem verilmiştir.

Sporun toplumsal hayat içerisinde yer edinmesi Türklerin hem güçlü bir bedene sahip olmalarını
hem de askerî alanda başarılı olmalarını sağlamıştır.

Türk İslam devletlerinde savaşa her an hazır olma gerekliliği; kişilerin bedensel hareket
yapma zorunluluğunu doğurmuş, bu durum küçük yaştaki çocukların spor sayesinde
savaş eğitimi almalarını zorunlu kılmıştır.

Osmanlı Devrinde Spor


Önceki Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de spor son derece önemliydi.
Çünkü spor, bedensel gelişimin yanında ahlaki gelişimin sağlanmasına da büyük katkı
sağlıyordu.

Centilmence yarışılması, yenilginin kabullenilmesi, yenenin tebrik edilmesi ve


yenilene teselli verilmesi, sporun kazandırdığı ahlaki değerler arasında yer alırdı.

Osmanlı Dönemi’nde yapılan sporlar, kendine has kurallarıyla sporcuları âdeta bir
eğitimden geçirmekteydi.

Örneğin, okçuluk sporundaki kurallar sayesinde ok atan kemankeşler, ruhsal ve bedensel açıdan
terbiye edilirdi.

Diğer Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de;


Güreş yapmak, cirit atmak, avcılık, atıcılık, okçuluk (kemankeşlik), binicilik (cündilik),
kılıç kullanma, ağırlık kaldırma, gürz ve topuz kullanma gibi spor etkinlikleri, savaş öncesi
idmanı olarak değerlendirilmiştir.

Osmanlı’nın ilk dönemlerinde halk, sporu iyi bir savaşçı olmak için yapmıştır.
Her çocuk dört beş yaşından itibaren ata binmesini ve güreş yapmasını öğrenerek spora başlamış,
yedi yaşından sonra ok atmayı, biraz daha büyüyünce de ava gitmeyi, kılıç ve gürz kullanmayı öğrenmiştir.
Bu faaliyetler Türk çocuklarının hem bedensel gelişimlerini sağlamış hem de savaş idmanı yapmalarına
imkân tanımıştır.

Cumhuriyet Döneminde Spor


Cumhuriyet Döneminde spor, Atatürk’ün özel gayretleriyle ileri bir düzeye gelmiştir.
Atatürk, Türkiye’nin gelişmesinde gerekli olan gücün ve enerjinin kaynağı olan güçlü beyinlerin sağlam
vücutlar üzerinde taşınabileceğini bildiği için beden eğitimini ve spor konusunu hükûmet programına
almıştır. Atatürk, spor ile ilgili görüşünü şu veciz sözlerle ifade etmiştir. “Ben sporcunun zeki,
çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.”
Yeni Türk devleti, sporun kurumsallaşması yönündeki ilk faaliyetini yılında kurulan
İdman İttifakı Heyeti Muvakkatesi ile gerçekleştirmiştir.

Türkiye, yılında gerçekleştirilen Paris Olimpiyat Oyunları’na davet edilmiş, Paris
Olimpiyat Oyunları; Türkiye Cumhuriyeti’nin olimpiyat oyunlarına ilk kez davet
edildiği bir organizasyon olmuştur.

Sonuç olarak, spor bireyin fiziki ve zihinsel yapısını olumlu yönde etkilemekle birlikte,
bireyi sosyalleştirerek onda çevre bilincinin oluşmasına da katkı sağlamıştır.

Toplu bir şekilde yapılan sporlar yarışma ve kaynaşma aracı olarak, toplumda birlik ve beraberliğin
tesis edilmesini sağlamıştır.

Footer menu

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir