15-17 yüzyıl filozofları / Yüzyıl - Yüzyıl Felsefesi | PDF

15-17 Yüzyıl Filozofları

15-17 yüzyıl filozofları

Yüzyıl – Yüzyıl Felsefesi Konu Anlatımı

Felsefe ayt konu anlatımı, Felsefe tyt konu anlatımı , Felsefe yks konu anlatımı… Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımızda Yüzyıl – Yüzyıl Felsefesi hakkında bilgi vereceğiz. Yazımızı okuyarak bilgi edinebilirsiniz..

yüzyıl felsefesi Batı ekseninde gerçekleşir. Rönesans ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış ve burada ilk örneklerini vermiştir. Rönesans’ın ortaya çıkışıyla ilgili birden çok etkenden bahsedilmektedir.

Rönesans; yeniden doğuş anlamına gelmektedir. Bir zamanlar var olduğuna inanılan özgür düşüncenin yeniden doğması istenmektedir.

Rönesans&#;ın ortaya çıkışıyla ilgili olarak birden çok etkenden bahsedilmektedir;

&#;İslam coğrafyasından yapılan çeviriler, coğrafi keşifler, ekonomik faaliyetler ve siyasal hareketlilikler.
&#;Hint, Mısır, Antik Yunan ve İslam ilimleri kitaplarının Avrupa dillerine çevrilmesiyle başlayan bilim ve felsefenin etkisi; Batı&#;da aklın ön plana çıkmasını sağlamıştır. Aristoteles&#;in eserlerinin orijinalleri çevrildikçe Skolastik dünyanın Aristotelesçi yorumu ile gerçek Aristoteles arasında ciddi farklar olduğu görülmüştür.
&#;Coğrafi keşifler neticesinde matbaanın kullanılması okuryazarlığı arttırmıştır. Ticarette gelişmeler görülmüştür.

Rönesans, bilgi alanında hızlı ve köklü değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu dönem Avrupa&#;sında din felsefesinden uzaklaşıldığı ve bilim felsefesine yaklaşıldığı görülmüştür. Rönesans Felsefesi, bir önceki dönemin düşünsel yapısından kopuşun başladığı ancak hala izlerinin görüldüğü geçiş dönemidir. Değişimin ilk izleri sanat alanında görülmüştür. Edebiyatta Cervantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonardo da Vinci veMichelangelo.

yüzyıl felsefesi, bir önceki dönemin düşünsel yapısından kopuşun başladığı ancak hâlâ izlerinin görüldüğü geçiş dönemidir.

Skolastik felsefe, Hristiyan inancı öğretilerini akılla anlaşılır kılma çabasının sonucudur. Skolastik felsefede teoloji egemendir. Akıl-inanç probleminde aklın yetersizliği vurgulanmış, bu eksikliğin inançla tamamlanabileceği düşünülmüştür. Yönetim, ekonomi ve hukuk gibi alanlarda da din tek belirleyici unsurdur. Rönesansla başlayıp yüzyılda pekişen düşünce sistemine modern düşünce adı verilir. Modern düşünce, felsefenin bilimi ve bilimsel yöntemi temele alan düşünce sistemidir. Birey ön plana çıkarılmıştır. Aklın bilimsel yöntemi kendine kılavuz etmesi beklenmektedir.

Bu dönem felsefesini açıklayabilmek için dönemde öne çıkan konulara değinilmesi seafoodplus.info;

Hümanizm: İnsanın merkeze alındığı ve aklın öne çıkarıldığı bir bakış açısıdıseafoodplus.infoın bu dünyada ki yeri ve anlamı sorgulanmıştır. Bireyi benliğinin ve kişiliğinin peşinde mücadele eden biri olarak tanımlamışlardır.Hümanizm ilk olarak İtalya&#;da ortaya çıkmıştır.

&#;Dante, Petrarca, Baccaccio ilk İtalyan hümanistlerdir.
&#;Erasmus, Hristiyanlığı hümanizm ile uzlaştırmaya çalışmıştır. &#;Deliliğe Övgü&#; adlı eserinde Katolik
Kilisesi&#;nin uygulamalarını eleştirmiş fakat dinin özüne yönelik kesin bir kuşkuculuk duymamıştır.
&#;Hristiyancı hümanizmin temsilcisi olarak görülen Luther ise; Hristiyanlığın reformdan geçirilmesini savunmuştur. Din adamları sınıfını ve kiliseyi gereksiz bulur. Önemli olan Tanrı&#;ya yönelmek ve iman &#;etmektir. Kilisenin dini törenlerinin değeri olmadığını söyler.
&#;Bir diğer hümanist Montaigne ise kuşkucu hümanizmin temsilcisidir. İnsanın tüm yetilerini kullanabileceği sürekli bir araştırma ruhu içinde bulunması gerektiğini düşünmüştür.

Bilimsel Yöntem:Rönesans düşüncesi bilimde otorite olmuş bilgilere değil deney, gözlem ve hesaplanabilir bilimsel çalışmalara yönelmiştir. Gözlem, kontrollü deney, hipotez ve matematiksel hesaplama bilimin yöntem kazanmasına katkı sağlamıştır.

Kartezyen Felsefe: Descartes felsefesi olarak da bilinir. Descartes, yüzyılla çoğalmaya başlayan ve yüzyılda hız kazanan bilimle din arasında anlaşılır bir bağ kurmanın yolunu denemiştir. Descartes, felsefesini metodik şüphe olarak bilinen yöntemle kurmuştur. Özne, bilginin merkezidir. Varlık alanında iki ana töz vardır: Yaratan ve yaratılan tözler. Yaratılan töz ise birbirine indirgenemeyen iki alt tözden oluşan ve aynı zamanda sonlu olan ruh ve madde tözleridir. Bu açıdan Descartes felsefesi düalist bir felsefedir.

Devlet ve Hukuk Felsefesi: Rönesans, artık öbür dünyaya değil de bu dünyaya bağlı olmak isteyen bir kültürün kurulmaya başlandığı çağdır. Bilim, sanat, din, devlet vs. kendi özerkliğini kazanmaya doğru ilerler. Hümanizm, insanın kendi doğasını,
kendi öz yasasını, kendi hakkını bulmasını sağlamıştır. Rönesans&#;ın bu özgürlüğe doğru ilerlemesi birey üstü kurumlara da yani devlet ve topluma da yayılmıştır.

Rönesans yeni bir devlet ve hukuk anlayışı da getirmiştir. Bu dönemde din birliğinin yerini millet birliği aldığından ‘Din devletine’ karşılık ‘ Ulus Devlet’ ortaya çıkmıştıseafoodplus.info kimlik bilinci ve reform hareketleri, devlet ve hukuk üzerine düşüncelerin artmasını sağlamış ve kilisenin gücü giderek azalmıştır. Filozoflar; yönetim şekli, doğal hukuk ve egemenlik gibi konularda fikirler ortaya sürmüştür. Ayrıca ideal toplum düzeni arayışları &#;ütopik toplum&#; düzenlerini ortaya çıkarmıştır.

Yüzyıl – Yüzyılde Öne Çıkan Düşünürler

Nicolaus Kopernik: Gezegenler, sanılanın aksine dünyanın değil güneşin etrafında dönmektedir. Dünyanın dönüşleri vardır. Dünya, kendi ekseni etrafında bir günde Güneş’in etrafındaysa bir yılda dönüşünü gerçekleştirir. Kopernik’in güneş merkezli evren görüşü, düalist evren anlayışından monist evren anlayışına geçilmesinde etkili olması bakımından öncelikle yüzyıl felsefesini etkilemiştir.

Francis Bacon:Aristoteles’in “tümdengelim” yöntemine karşı Bacon, “tümevarım” yöntemini öne sürer. Doğanın doğru bilgisi için ilk önce ona yönelen zihin; kuruntulardan, ön yargılardan ve putlardan yani F. Bacon’ın adlandırması ile “idol”lerden kurtulmalıdır. Bacon, bilimsel yöntemi açıklama ve bilimsel araştırmaya kurumsal bir kimlik kazandırma açısından yüzyıl felsefesini etkilemiştir. Ayrıca olgusal olana ve bilimsel bilgiye verdiği önem, günümüz pozitivist felsefesinin epistemik temellerini oluşturmuştur.

Galileo Galilei : Astronom, fizikçi,mühendis, filozof ve matematikçi Galileo, hem dünya merkezci anlayıştan hem de kutsal kitaptan şüphe duymuş, &#;gözlemsel astronominin babası&#; olarak anılmıştı. Gökyüzünü gözlemlemek için teleskobu kullanan ilk bilim insanı olmuştur. Mekanik fiziğin temellerini atmıştır. Dinamik ve mekanik fiziğin genel yasalarını ortaya koymuştur. Fizikte, serbest   düşme,serbest salınım ve sarkaç yasalarını, ivmeyi bulmuştur. Kopernik&#;in güneş merkezli evren sistemini savunduğu için kilise tarafından engizisyon mahkemesinde yargılanmış ve hayat boyu ev hapsine mahkum edilmiştir.

İsaac Newton:Matematik ve fizik bilimlerinde çalışmalarıyla bilinen insandır. Yerçekimi kanununu o bulmuştur. Newton sayesinde maddi evrenin matematiğin terimleriyle açıklanabileceği doğrulanmış ve ispatlanmıştır. Böylece fiziki evrenin işleyişinin gerçekten yasalara bağlı olduğu, bu yasaların insanlar tarafından anlaşılabilir olduğu kanıtlanmıştır. Newton&#;un görüşleri yy felsefesinin yanında yy felsefesini de derinden etkilemiştir.

 

 

Yüzyıl – Yüzyıl Felsefesi, Yüzyıl – Yüzyıl Felsefesi Konu Anlatımı

kaynağı değiştir]
Rasyonalizmin babası ve yüzyıl felsefesinin kurucusu René Descartes

Rönesanstaki düşünce parçalılığı ve çeşitliliği bu dönemde belirli felsefe eğilimlerinde ve dünya görüşlerinde derli toplu ve bir örnek halde sistematikleştirilmeye yöseafoodplus.infotes, Hobbes, Leibniz, Spinoza yüzyıl felsefesinin en önemli isimleridir. Macit Gökberk, birlik ve kapalılığı dolayısıyla yüzyıl felsefesinin antikçağ ya da rönesans felsefesine değil, Orta Çağ felsefesine benzediğini söyler. Bu birlik ve kapalılık durumu sağlayan ise Orta Çağdan tamamen farklı bir ilke, rasyonalizmdir.[1]

yüzyılda rasyonalizmin kaynağında matematik ve fizik bulunmaktadır. Bu dönem belirleyici olmuş düşünürlerde matematik ve geometriye açık bir ilgi vardır. Kaydedilen gelişmelerle, doğanın da bir matematik formüllerle ya da kavramlarla anlaşılabileceği düşüncesine varılmıştır; doğa ile akıl, madde ile zihin arasında bir uygunluk fikrinden hareketle ünlü rasyonalizm düşüncesine ulaşılmıştır.

Genel bir eğilim olarak felsefesinde rasyonalizm Kartezyen felsefe olarak adlandırılan eğilimi doğuracak, bu yönelim aydınlanma felsefesini derinden etkileyecektir. Düalist ya da monist rasyonalizm modelleri söz konusudur bu yüzyılda, ancak felsefe tarihinin ana yöneliminde düalist argümanların belirli bir süre egemenliği söz konusudur denilebilir. Descartes'ın ortaya attığı tartışmalar günümüze kadar sürüp gelmiştir, özellikle onun düalizmi şiddetli eleştiriler almıştır.

Doğabilimlerinde kaydedilen gelişmeler de, bu dönem felsefesinin gelişiminde belirleyici bir etki etmiştir. Bunlardan özellikle Kopernikus devrimi olarak adlandırılan gelişme, Giordano Bruno'nun evren tasarımı ve Galileo'nun ortaya koyduğu mekanikteki gelişmeleri anmak gerekir. Kopernikus tüm bir dünya görüşünü değiştirecek olan bir sistem geliştirmiştir. En temel sonucu, gerçeklik karşısında gören gözün yanılabilirliğini açık bir şekilde ortaya koyması olmuştur. Güneş, ay ve yıldızların dünyanın etrafında döndükleri yanılsamasını düzeltmiştir. Böylece gerçek dünyayı değil algıladığımız dünyayı bildiğimize dair derin bir çıkarsamayı belirginleştirmiştir.

Yeni bilimsel gelişmelere ve felsefe oluşumlarına etki eden Galileo

Bunun dışında genel bir eğilim olan ama özellikle Hristiyan öğretide sistematik olarak bulunan evren modelini de geçersizleştirmiştir. İnsanmerkezcilik özellikle sorunlu bir hale gelmiştir. Böylece hem evrenin hem de doğanın hareketleri bir bütün niteliği kazanır. Galileo'nun kurduğu mekanik sistem ise, dönemin bilimsel gelişmelerinin bir başka evresidir. Süredurum yasası olarak adlandırılan yasa, bir hareketin karşı bir kuvvet olmadığı sürece itildiği doğrultuda düz bir şekilde gideceği önermesini ileri sürüyordu. Daha sonra buna Newton'un "genel çekim yasası" eklenecek ve doğanın yasalarının genelgeçerliliği üzerinden evrenin ve doğanın birliği düşüncesi kesinleştirilecektir.

Bu gelişmelerin öğretileri değiştirmesi ve belirgin bir şekilde bilgi teorilerinde değişikliklere götürmesi kaçınılmaz olmuştur. yüzyıl felsefelerinde bu gelişmelerin etkilerini ve yeni epistemolojik katkıları görmek mümkündür. Daha sonra da bu etki devam edecek, aydınlanma düşüncesinde ve modern felsefelerde belirleyici bir rol oynayacaktır. Mateksel bilimlerin ve doğabilimlerinin bu kesin gelişmeleri, yüzyıl filozoflarına doğanın matematiksel olarak kanıtlanabilir olduğu düşüncesini vermenin yanı sıra rasyonalizmi de vermiştir. yüzyıl felsefesini genel olarak bıçakla keser gibi kesintilerle tarihsel dönemlere ayırmak, öteki dönemlere yapılamadığı gibi kolay değildir. Bir bakıma Francis Bacon'ı ve John Locke'ı da bu döneme ait görenler vardır. Yine de, yüzyıl felsefesini belirlemiş ve daha sonraki felsefi gelişmelere doğrudan yön vermiş belli başlı (daha az etkili ve tanınmış, düşüncenin gelişiminde önemli olan başka pek çok düşünürler de olmakla birlikte) filozofları şu şekilde kısaca belirtmek ve değerlendirmek mümkündür.

Descartes[değiştir

15 - YÜZYIL FELSEFESİ

To print the story please do so via the link in the story toolbar.

CREATION OF ADAM – Adem’in Yaratılışı Michelangelo Buonarroti –

Modern Felsefenin Başlangıcı

Aşağıdaki soruları yanıtlamaya çalışarak başlayalım..

  • yüzyılda toplumsal hayatta ne gibi gelişmeler yaşandı?
  • Söz konusu gelişmeler dönemin felsefesini nasıl etkiledi?
  • yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamı hakkında neler söylenebilir?
  • yüzyıl felsefesinde öne çıkan görüşler nelerdir?
ANDREA MANTEGNA () 'The Triumph of the Virtues (Erdemlerin zaferi) - Minerva Expelling the Vices from the Garden of Virtue',

Tarihsel Açıdan Rönesans

Rönesans Nedir?

MS yüzyıl arasında Avrupa’da egemen olan düşünsel yapı, yüzyılla birlikte değişime uğramaya başlamıştır. Bu değişime yol açan temel unsur, toplumsal hayatta yaşanan gelişmelerdir. yüzyıla gelindiğinde ilk olarak İtalya’da kendini hissettiren bu durum, zamanla Avrupa coğrafyasını sarmıştır. Avrupa’da yaşanan bu döneme Rönesans adı verilir. Rönesans “yeniden doğuş” anlamına gelmektedir.

Rönesans ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış ve burada ilk örneklerini vermiştir.

Rönesans’ın ortaya çıkışıyla ilgili birden çok etkenden bahsedilmektedir. İslam coğrafyasından yapılan çeviriler, coğrafi keşifler, ekonomik faaliyetler ve siyasal hareketlilikler etken olarak gösterilebilir.

Bu dönemde felsefe alanındaki değişimlerden önce bilim, sanat, din, ekonomi ve bunların bir sonucu olarak toplumsal hayat ve kültürel alandaki değişimden bahsedilmektedir.

Rönesans, bir yandan zihniyet dönüşümlerinin yaşandığı bir yandan da toplumsal hayatın farklı yönetim dengelerinin yeniden oluştuğu bir dönemdir.

Rönesans’ta yaşanan değişimlere karşı başlarda kilisenin birey üzerindeki baskısı artmış ama yüzyıla doğru bu baskı zayıflamıştır.

Yine bu dönem felsefesinde ulus bilincinin oluşmaya başladığı görülmüştür

MICHELANGELO BUONARROTI () 'The Libyan Sybil' from the Sistine Chapel Ceiling, (fresco)

Rönesans Felsefesinin Özellikleri Nelerdir?

Ortaçağ Felsefesiyle karşılaştırmalı biçimde düşünelim..

  • Ortaçağ felsefesinin ana rengi dindi. Hristiyanlık bu çağda kendi ide ve ilkeleriyle çok sıkı bir birliği olan evrensel bir kültür yapısı kurmuştu. Felsefe bu büyük kültür organizması içinde sadece bir organdı. Felsefenin görevi kilisenin öğretilerini desteklemekti. Rönesans’ta ise felsefenin ana eğilimi kendini her türlü bağlılıktan sıyırmak, yalnız kendine dayanmak, kendini arayıp bulmaktır. Kendini bütün otoritelerden bağımsız kılmaya çalışan Rönesans düşüncesi hayat hakkında görüşlerini deneysel bilimin ve aklın sağladığı doğrular kullanılacak şekillendirecektir.
  • Katolik kilisesi çerçevesinde toplanmış Hristiyan ulusların ortak malı olan felsefe kapalı bir sistemdi. Olmuş bitmiş bu felsefede yapılan şey daha çok biçimseldi ve sistem içerisindeki pürüzleri düzeltmek, uyuşmazlıkları bir çözüme bağlamak gibi şeylerdi. Rönesans ise bu tek sisteme karşı çıkarak bir sistemler çokluğu benimsemiştir. Antikçağın çok renkli düşünce tablosu Rönesans ile yeniden karşımıza çıkacaktır. Felsefe de ortaçağdakinin aksine sadece Latince değil, ulusların kendi diliyle yapılmaya başlanacaktır.
  • Rönesans düşünürü ortaçağ düşünürü gibi sadece din adamlarından oluşmaz, yazarlar, araştırmacılar ve üniversitelerdeki öğretmenler, akademisyenlerden oluşur.
  • Ortaçağ düşünürü bu tamamlanmış felsefede yeni bir şey aramazken Rönesans filozofu ilkece yeni bir şey getiren bir dönemin temsilcisidir.
  • Ortaçağ düşüncesinin birliği bozulmaya başlamıştır ve artık doğruya ulaştıran yol bir tane değildir. Bu yeni felsefe insan ve evrene ilişkin bütün sorunları ele alır, bunları çözmek için her türlü yolu dener. Bu yüzden karşımıza bir çok akım çıkarken bunların birbiriyle ilgisinin pek az oluğu görülür. Tek ortak noktaları Skolastiğe karşı koymaktır. Bunların felsefeleri birbirlerine çokça zıt olsa da skolastiğe karşı koymakta tam bir birlik gösterirler. Skolastik dilden nefret, kilisenin kardinallerinde ve piskoposlarında dahi görünür.
Le Berger Pâris (detail), c. Jean-Baptiste Frédéric Desmarais

Bir Rönesans Düşüncesi Olarak Hümanizm

Hümanizm Nedir?

  • Hümanizm, modern insanın yeni hayat anlayışını ve duygusunu dile getiren bir akımdır. İnsanın özü ile bu dünyadaki yerinin ne olduğunu araştıran çalışmaları ifade eder.
  • Bu çalışmaların amacı dinden bağımsız bir kültür kurmak, insan ve dünya ile ilgili bir felsefe yaratmak ve kültür bilimlerinin doğal bir sistemini temellendirmektir.
  • Hümanizmin ilk olarak İtalya’da ortaya çıktığını görüyoruz. İtalya, Antik Roma İmparatorluğu’nun anayurdu olmasıyla antikçağ ve ortaçağ kültürünün de ağırlık merkezini kendisinde bulunduruyordu. Ortaçağ kültürü çözülmeye başlayınca tamamıyla unutulmamış antikçağ kültürünün burada yeniden ortaya çıkması güç olmamıştır.
  • İtalya’nın bu dönemde kısmen demokrat bağımsız şehir devletlerinden oluşması da yine bu değişime imkân tanımıştır.
  • Ortaçağ insanı her cevabı tanrıda bulduğunu için “ben neyim, ne olacağım” diye sormazdı. Rönesans, bu insanı içinde bulunduğu bu “kişiliksizlik” durumdan çıkarıp onu kişiliğini arayan, benliğinin özel renklerini bütün canlılıklarıyla ortaya koymak isteyen bir insana dönüştürmek istiyordu.
  • İnsan kalabalık bir ümmetin renksiz, donuk bir üyesi değil, bir birey olabilecekti bu sayede. Kendine özgü bir benliği olduğu bilincini taşıyan bir insan topluluğu olarak ulus da Rönesans’ta ortaya çıkar.
  • Felsefeye dair ilk çalışmalar, Floransa’da kurulan Platon Akademisi’nde görülmüştür. Burada Platon’un tüm eserleri çevrilmiş ve Platon felsefesi bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Aristoteles’le ilgili olarak da İbn Rüşd’ün yorumlarına yönelme Aristoteles düşüncesinin yeniden ele alınmasını sağlamıştır. Bu yönelimin odak noktasını Aristoteles felsefesinin skolastik anlayıştan ayrıştırılması düşüncesi oluşturmuştur.
  • Hümanizm düşüncesinde skolastik düşünce tarzı reddedilmiştir. Özellikle kilisenin otorite olarak görülmesine karşı çıkılmıştır. Bazı hümanist düşünürlere göre kilisenin otoritesi ve uygulamaları insanları asıl olan inançtan uzaklaştırmıştır. Bu düşünceler, reform düşüncelerine de temel oluşturmuştur.
  • Hümanizm özellikle sanat alanında kendini göstermiş, yeni düşünceler sanatsal ürünlerde ifade edilmeye başlanmıştır.
  • Bu dönemle birlikte MS 2-MS yüzyıl felsefesinin geri plana attığı kuşkucu felsefe yeniden önemli hâle gelmiştir.

Leonardo da Vinci's Vitruvian Man (c. )

Leonardo da Vinci'nin Vitruvius Adamı, ideal insan vücudu oranlarının geometri ile ilişkisini gösterir. Antik Romalı ünlü mimar ve yazar Marcus Vitruvius Pollio'nun (MÖ) "De Architectura" adlı eserinde açıkladığı oranlardan esinlenerek yapıldığından, "Vitruvius Adamı" olarak anılır.

Leonardo da Vinci'nin Vitruvius Adamı, Rönesans döneminde yapılmış örnek bir bilim ve sanat eseri olma özelliğini taşır. Leonardo'nun oranlara duyduğu ilgi ve merakın bir kanıtıdır. Bunun yanında resim, Leonardo'nun insan ve doğayı birbiri ile ilişkilendirme-bütünleştirme çalışması için de bir dönüm noktasıdır.

Britannica Ansiklopedisi'ne göre Leonardo "insan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu" düşünüyordu. Bununla birlikte Leonardo'nun maddesel varlığı kare, ruhsal varlığı ise daire ile sembolize ettiği ve insanoğlunun iki yönünü çizimde bu şekilde ifade ettiği sanılmaktadır.

Portrait of Michel de Montaigne.

İlk Hümanistler Kimdir?

  • Karşımıza önce İtalyan şair ve bilgin Francesca Petrarca () çıkar. Onun düşüncesinin arka planında Hristiyan dünya görüşü olsa da o, bu dünyaya bağlı, bu dünyadaki yaşama ve sorunlarına bağlıdır. “Kendi ben”i, Petrarca’nın bütün düşünmelerinin ağırlık merkezidir. Benliğini yaşayıp duymuş olan ilk modern insan Petrarca’dır denilebilir.
  • Petrarca bu dönüşümü gerçekleştirmek için önce Grekçe öğrenerek, eski yazmaları kurtarmaya ve toplamaya çalışır. Antikçağın ünlü kişileri üzerine biyografiler yazar, Latin şiirinin bütün türlerini dener.
  • Petrarca klasik bir ortaçağ insanı gibi bu dünyayı hiçe saymaz, onun üzerine düşünür, onu anlamaya çalışır. Bu hayat sadece öbür dünyaya bir geçiş değildir, kendinde değerlidir der ve bunun gerçekleşebilmesi için antikçağ filozofları gibi akla rol verir.
  • Daha meşhur olan Niccolo Macchiavelli () insan doğasının ne olduğu sorusunun üzerine durarak pratik-politik ödevleri çözmeye çalışır. Onun kuracağı siyaset felsefesinde ortaçağın dinsel idealist devleti yerine olguya dayanan seküler bir devlet anlayışı ortaya çıkacaktır.
  • Yine dönemin çokça bilinen hümanisti Michel de Montaigne () için de insan hayatı, insan doğasının yapısı başlıca konudur. Montaigne aynı zamanda antikçağın şüpheciliğinin de temsilcisi olacaktır.

“Her şeyden önce ben kendimi araştırıyorum; benim fiziğim de metafiziğim de bu.” Montaigne

Montaigne, bir Antik Mısır hikâyesinden yola çıkarak felsefe yapmayı "insanın ölümü ağzında hazır bulundurmasına" benzetiyor. Filozof Simon Critchley'den dinliyoruz.

Düşünelim..

Skolastik Dönem sonrası bu döneme ait olan tüm unsurlarda değişim yaşanmıştır. Rönesansla başlayan ve yüzyılda gelişen düşünce sistemine modern düşünce adı verilir. Bu bakımdan skolastik düşünce ve modern düşünce arasındaki farklar nelerdir? Karşılaştırmalı biçimde kısaca açıklayınız.

Bibliography

  • Macit Gökberk, Felsefe tarihi, Remzi Kitabevi
  • Montaigne, Denemeler, İş Bankası Kültür Yayınları
  • Filozofun Yolu, seafoodplus.info
kaynağı değiştir]

Ana madde: Pierre Bayle

Bayle, yüzyıl felsefesinin şüpheci düşünürlerindendir. Akla yönelik şüpheyi derinleştirmiş ve sistematik bir septisizme varmıştır. Din ile bilim'in uzlaştırılamazlığı fikrinden hareket etmiştir, dinsel dogmalarla aklın bilgileri arasında bir uzlaşma sağlanamayacağını öne sürmüştür. Dolayısıyla -Pascal ile aynı şekilde- her şeyin akıl ile aydınlatılabileceğine inanmaz. Çifte doğruluk önermesini ileri sürer; aklın doğruları ve inancın doğruları. Bayledan, hem de matematik aksiyomların kesinliğinden şüphe eder. Ona göre bilginin hiçbir yerinde şüpheyi sona erdirecek bir kesinlik söz konusu olamaz.

Hobbes[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir