15 temmuz konuşma metni diyanet / 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Nöbeti

15 Temmuz Konuşma Metni Diyanet

15 temmuz konuşma metni diyanet

27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a Metinlerle Türkiye Darbe Tarihçesi* Hazırlayan: Serhat Aslaner 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe teşebbüsü ve sonrasındaki süreci kapsayan Bülten’in sayısında, 15 Temmuz darbe teşebbüsünü vesile ittihaz ederek elinizdeki “Mecmua” kısmını hazırladık. Bugüne kadar bu konuyu ele alan muhtelif vadilerde Mecmua dergi özel sayısı, televizyon programı, gazete eki, fotoğraf albümü ve daha az sayıda olmakla beraber- kitap yayınlandı. Hiç kuşkusuz muhtevası ve kalitesi nasıl olursa BSV Bülten, Sayı: 91, Mayıs-Ağustos olsun, literatürü oluşturan bütün bu yayınlar, ileride yapılacak daha soğukkanlı ve akademik çalışmalara kaynaklık teşkil edecekleri itibarla değerlidirler ve bu nedenledir ki bu ve benzeri süreçlere dair bütün belgeleme faaliyetleri önemlidir. Bu değerin ve önemin farkında tüm askerî darbelerin kritik metinlerine yer verdiğimiz BSV Bülten’in “Mecmua” kısmında anahatlarıyla iki hususu gözettik: Bunlardan ilki; 15 Temmuz darbe teşebbüsü sürecinin bizatihi kendisini, ikincisi ise bu hadisenin köklü darbe geleneğimiz içerisinde işgal ettiği mevkiyi anlamayı ve anlamlandırmayı mümkün kılacak, meselenin ele alınmasına tarihi bir derinlik katmaya imkan verecek metinleri bir araya getirmek. Bu itibarla; “Mecmua”nın ilk bölümünde 27 Mayıs ’tan 15 Temmuz ’ya kadar yaşadığımız konvansiyonel, postmodern ve elektronik- her türlü darbe ve darbe teşebbüslerinin aktörleri ve siyasî muhataplarının kritik metin ve demeçlerini bir araya getirmeye çalıştık. İkinci bölümde 15 Temmuz darbe teşebbüsü sürecinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın oynadığı role, aldığı pozisyona dair metinlere yer vermeye çalıştık. Üçüncü ve son bölümde ise 15 Temmuz gecesi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in talimatı ile hemen her camiden yapılan ve halkı darbe teşebbüsüne karşı koymaya davet eden anonsların temsil kabiliyetini haiz olduğunu düşündüğümüz kayıtlarının çözümlerini yayınlayarak dikkatlerinize sunuyoruz. Elinizdeki dosyanın daha önemli çalışmalar için vesile olması temennisi ile… 78 MECMUA * Metinlerin yer aldığı kaynaklardaki imlâ korunmuş, sesli ve görüntülü kayıtlar aynen deşifre edilmiştir. 27 Mayıs Darbe Bildiri Metni (Milli Birlik Komitesi tarafından hazırlanan, Alparslan Türkeş tarafından TRT Radyosu’nda okunan darbe bildirisi) Sevgili Vatandaşlar, Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında, en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz, hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavüzkâr bir fiile müsaade etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş; kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele göre- cektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde aynı milletin, aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir. Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır. Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur. Milli Birlik Komitesi 12 Mart Muhtıra Metni Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın Kendi ülkesini işgal eden ordu öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür. Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri’nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik 79 durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve MECMUA kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize… 12 Eylül Milli Güvenlik Konseyinin Bir Numaralı Bildirisi : Yüce Türk Milleti: Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği, ülkesi ve milletiyle bir bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir. Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, Anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bü­rünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildi- ğine artırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür. Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masun köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür. Aziz Türk Milleti: İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Tür- kiye Cumhuriyetini kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur. Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır. Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat ’ten itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Bu kollama ve koruma harekâtı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat ’deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde yapılacaktır. Vatandaşların sükûnet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izleme- 80 MECMUA lerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmelerini beklerim. Kenan EVREN Orgeneral Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren’in 12 Eylül Tarihli Televizyon Konuşma Metni Yüce Türk Milleti, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla sizlere radyo ve televizyondan hitap etmek imkanını bulmuş ve ayrılan kısıtlı süre içerisinde mümkün olduğu kadar, yurdumuzun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durumu ile anarşik ve bölücü eylemleri; alınması gereken tedbirleri çok kısa olarak izah etmeye çalışmıştım. Yine çok iyi hatırlayacaksınız ki, iki yıldır her fırsattan istifade ile muhtelif defalar verdiğim beyanat ve radyo-televizyon konuşmalarımda da bu hayati önemi olan konuları dile getirmiştim. Kalbi bu vatan ve millet için atan sağduyu sahibi vatandaşlarım kabul edeceklerdir ki; ülkemizin halen içinde bulunduğu hayati önemi haiz siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar, devlet ve milletimizin bekasını tehdit eder boyutlara ulaşmış ve bu hal devletimizi, Cumhuriyet tarihinin en ağır buhranına sürüklemiştir. Yine hepinizin bildiği gibi; anarşi, terör ve bölücülük, her gün 20 civarında va- tandaşımızın hayatını söndürmektedir. Aynı dini ve milli değerleri paylaşan Türk Vatandaşları siyasi çıkarlar uğruna, çeşitli suni ayrılıklar yaratılmak suretiyle muhtelif kamplara bölünmüş ve birbirlerinin kanlarını çekinmeden akıtacak kadar gözleri döndürülerek, adeta birbirlerine düşman edilmişlerdir. Atatürk ilkelerini esas alarak kurulan Cumhuriyetimizin bu duruma düşürülebi- leceğini, bundan 10 sene evvel tasavvur dahi etmek mümkün değildi. Bugüne kadar iktidara gelen çeşitli hükümetlerin, her yıl artan bir hız ile yaygın- laşan ve dünya tarihinde sayısız örnekleri görülen özel harbin sızma ve çökertme harekatına karşı iç güvenliği sağlayacak kararları ve tedbirleri birinci öncelikle alacaklarını vadetmelerine rağmen; sonuç alacak teşebbüsleri, siyasi çıkar ça- tışmaları ve basit parti hesapları, kaprisler, hayaller, gerçek dışı talepler ve Türk Devleti’nin niteliklerine ters düşen gizli ve açık emeller arasında kaybolup gitmiştir. Düşmanın amaç ve yöntemleri, anarşi, terör ve bölücülüğün ulaştığı düzey; özel hukuki tedbirlere, idari düzenlemelere, sosyal koşulların geliştirilmesine milli eğitim ve iş hayatının düzenlenmesine ihtiyaç göstermekteyken; milletin vekaletini taşıyan milletvekilleri ve senatörler Meclislerde aylardan beri, hiçbir sorumluluk duymadan yalnız parti menfaat ve disiplini uğruna bu olaylara seyirci kalabilmişlerdir. İktidarların başarı ümit ederek aldıkları her tedbir, muhalefetler tarafından kınanarak ve hatta memleket yararına da olsa baltalanmıştır. Milli birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz dönemlerde bile kutuplaşmalar ve bölünmeler adeta teşvik edilmiş; yangını beraberce söndürmek yerine, üze- rine benzin dökülerek memleket bilerek veya siyasi çıkarlar uğruna, sırf iktidara gelebilmek pahasına bir yangın yerine çevrilmek istenmiştir. 81 Ağızlarından düşürmedikleri hukuk devleti kavramı, bir kısım anayasal kuruluş- MECMUA larca, devletin parçalanması pahasına da olsa yalnız kişilerin müdafaası olarak yorumlanmış, devletin ve milletin savunulması ise sahipsiz kalmıştır. Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesinin birlikte getirdiği sorumluluk, uygulamada kuvvetler çatışmasına dönüştürülmüştür. Düşüncelerimiz, dinimiz üzerinde ve akla gelebilen her konuda dış ve iç kaynaklı bölücü ve yıkıcı faaliyetler bütün şiddetiyle sürdürülürken ne hazindir ki; bir kı- sım gerçeğe uymayan özerklik, dar görüşlü, sahibinden başkasının inanmadığı bilimsellik ve koşulları dikkate almayan salt hukuk savunucuları, yıkılacak devletin enkazı altında kalacaklarının, yok olup gideceklerinin idraki içinde olamadıkları görünümünü vermişlerdir. Bu acı hakikatleri görüp çare arayanların veya Türk Ulusunu uyaran ve milleti bütünleşmeye davet edenlerin ise seslerini duymak mümkün olamamıştır. (Bir kısım kıymetli Türk basınının bu konuda zaman zaman yaptıkları uyarıları burada şükranla belirtmek isterim.) Siyasi partiler, bu kritik dönemde milletin özlemle beklediği önlemleri almak yerine; iç gerilimi devamlı olarak arttırarak, yıkıcı ve bölücü mihrakları büsbütün kışkırtarak, onlara cüret ve cesaret verecek beyan ve eylemleri ile adeta yarışır- casına seçim yatırımları için zemin yaratma yollarını tercih etmişlerdir. İktidara gelen siyasi partiler, devlet teşkilatının bütün kademelerini kendi görüşleri doğrultusundaki kişilerle doldurarak, kamu görevlilerinin ve vatandaşlarımızın bir tarafa girerek kamplara bölünmesini zorunlu hale getirmişler, giderek anarşi ve bölücülüğü destekleyen kaynakların şekillenmesine ve kamu kuruluşlarında çalışanlarla, polis ve öğretmenlerin dahi birbirine düşman kamplara ayrılmala- rına neden olan partizan tutum ve davranışlardan vazgeçmemişlerdir. Böylece tarafsız halkımız, devletten beklediklerini parti kapılarında aramaya mecbur bırakılarak devlet otoritesi yok olmaya, vatandaşların hak ve hukukunu korumak ve ona tarafsız hizmet götürmek yerine, devletin saygınlığı yavaş yavaş erimeğe mahkum olmuş ve dolayısıyla ülkemizde tam otorite boşluğu teşekkül etmiştir. Bir kısım bedbahtlar Türk Milletinin bağımsızlığını, birlik ve beraberliğini temsil eden İstiklal Marşımıza, koyu taassup veya sapık ideolojik amaçlarla protesto maksadıyla oturarak veya İstiklal Marşı yerine Enternasyoneli söyleyerek açıkça saygısızlık gösterebilmişler ve buna doğrudan sorumlu kişiler tevil yoluna sapmak suretiyle savunmalarını yapabilmişlerdir. Uzun zamandan beri bu fevkalade üzücü olayları yakından takip eden Türk Silahlı Kuvvetleri hatırlayacağınız gibi; milletin kendisine verdiği yetkileri kullanamayan ve bu korkunç gidişi acz içinde seyreden anayasal kuruluşların tümünü Cum- hurbaşkanımız aracılığıyla uyararak, alınması gereken tedbirlere de yer vermek suretiyle büyük Türk Milletine karşı yüklendiği sorumluluğu dile getirmiştir. Ara- dan geçen 8 aylık süre içerisinde yaptığımız sayısız uyarmalara rağmen hemen 82 hemen bu tedbirlerin hiç birine yasama ve yürütme organları ile diğer anayasal kuruluşlardan yeterli bir cevap alınamamış ve bu konuda müspet faaliyetleri de izlenememiştir. Bu uyarı mektubundan sonra bir kısım yasaları etkisiz hale geti- MECMUA rerek çıkaran Meclislerimiz 22 Mart tarihinden beri siyasi çıkar hesapları ile çıkmaza sürüklenen Cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı içinde bulunduğumuz buhran ile mücadelede en kıymetli unsur olan zamanı fütursuzca harcamışlardır. Dünyanın hiçbir ülkesinde Cumhurbaşkanlığı makamı ve seçimi bu kadar hafife alınmamış ve bu kadar zaman boşa harcanmamıştır. Asayiş ve ekonomik bunalıma çareler getirmesi ve kanunlar yapması beklenen yasama organlarımız, memleket üzerine çöken bu kabusa karşı kayıtsız kalmışlardır. Anayasamız, Türk Vatandaşlarının dini inançlarından ötürü kınanamayacağını, açıkça belirtmiş olmasına rağmen, tek bir oyun peşinde koşan siyasi partilerimiz, yüce Atatürk’ün Cumhuriyeti Döneminde unutulmuş mezhep ayrılıklarını kışkırtmakta faydalar görerek Erzincan, Sivas, Kahramanmaraş, Tunceli ve Çorum illerinde siyasi çıkarlar uğruna vatandaşlarımızın birbirini katletmelerine neden olmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan ve kendini Türk Vatandaşı kabul eden herkesin tek bir vücut halinde Türk Milleti’ni oluşturduğu unutulmuş ve değişik mezheplere bağlı vatandaşlarımızın tam bir kardeşlik bağı ile kaynaş- malarını engellemek isteyen kışkırtıcılar siyasi destek görmüşlerdir. Bir kısım anayasal kuruluşlar muhtelif etkiler altında anarşi, terör ve bölücülük karşısında tarafsız, adil ve ortak bir yol izlemek yerine, bizzat Anayasanın ihlali karşısında dahi sesiz kalmayı tercih etmişlerdir. Bütün bu şartlara rağmen; hukuk devletinin temel ilkelerini savunmakla görevli anayasal kuruluşlarımız, devletin en üst kademesindeki anarşizmin yarattığı tehlikenin büyüklüğünü idrak edemediklerinden veya terör odaklarının tehdidin- den çekindiklerinden, devletin temellerine konan dinamitle her an parçalanma tehlikesi karşısında olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışmışlardır. Devlet çöker- tildiği zaman Anayasanın kanatları altına sığınan tüm hukuk kurumları ile özerk, bilim ve müessese ve derneklerinin bu enkaz altında yok olacağı unutulmuştur. Son iki yıllık süre içinde terör can almış, kişinin yaralanmasına veya sakat kalmasına sebep olmuştur. İstiklal Harbinde, Sakarya Savaşındaki şehit miktarı , yaralı miktarımız ’dir. Bu basit mukayese dahi Türkiye’de hiçbir insanlık duygusuna değer vermeyen bir örtülü harbin uygulandığını açıkça ortaya koymaktadır. Sevgili Vatandaşlarım, İşte bütün bunlar ve buna benzer sayılabilecek ve hepiniz tarafından yakinen bilinen daha birçok sebeplerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri ülkenin ve milletin bütünlüğünü, milletin hak, hukuk ve hürriyetini korumak, can ve mal güvenliğini sağlayarak korku- dan kurtarmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, kanun ve nizam hakimiyetini, diğer bir deyimle devlet otoritesini tarafsız olarak yeniden tesis ve idame etmek gayesiyle devlet yönetimine el koymak zorunda kalmıştır. Bugünden itibaren yeni hükümet ve yasama organı kuruluncaya kadar muvakkat bir zaman için yasama ve yürütme yet- kileri benim başkanlığımda, Kara, Deniz, Hava Kuvveti Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı’ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi tarafından kullanılacaktır. 83 Büyük Atatürk’ün deyimiyle “Ulusal kültürümüzü, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne MECMUA çıkarmak yurdumuzu dünyanın en mamur ve en uygar araç ve kaynaklarına sahip kıl- mak” hedefine yönelik hızlı bir kalkınma döneminin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi zaruretine inanıyoruz. Bu inancımızın gerçekleşmesi için yüce ulusumuzun, bağrından çıkardığı ve yurdumuzdaki kutuplaşmada hiçbir tarafı tutmayan, sadece Atatürk ilkeleri doğrultusunda yürüyen Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimine güveneceğinden kuşkumuz yoktur. İçinde bulunduğumuz buhrandan çıkmamız için ulusça arzu edildiğine inandı- ğımız, disiplinli ve her türlü tasarrufa ağırlık veren bir yaşam ve dayanışma ortamına girilmesini ve milletçe gücümüzün tümünü ortaya koyacak bir çalışma hızını bekliyor ve yüce Türk Milleti’ne güveniyoruz. Vatandaşlarımızı kaderde, kıvançta ve tasada ortak bir bütün halinde milli şuur ve ülküler etrafında birleştirmenin iç barış ve huzurun sağlanmasında vazgeçilmez faktör olduğu düşüncesiyle, Atatürk Milliyetçiliğinden hız ve ilham almanın, politikada “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine bağlı kalmanın, milli mücadele ruhunun, millet egemenliğine Atatürk ilke ve devrimlerine olan bağlılığın tam şuurunu yerleştirmek ve geliştirmekle ülkemize yönelik tehditlerin ulusça göğüsleneceğine inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, NATO dahil tüm ittifak ve anlaşmalara bağlı kalarak, başta kom- şularımız olmak üzere bütün ülkelerle karşılıklı bağımsızlık ve saygı esasına dayalı, birbirlerinin iç işlerine karışmamak kaydıyla eşit şartlar altında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini geliştirme kararındadır. Uluslararası sorunların barışçı yollarla çözümlenmesinden yana bir dış politika izlen- mesine devam edilecektir. Birçok tutum ve davranışlarıyla demokratik özgürlükçü parlamenter sisteme inancını defalarca kanıtlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, en kısa zamanda Bakanlar Kurulu’nu ku- rarak, yürütme sorumluluğunu bu Kurula bırakacak ve hür demokratik parlamenter sistemin şimdi olduğu gibi dejenere edilmesine ve tıkanmasına mani olucu ve Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa ve Seçim Kanunu ile Partiler Kanununu hazırlamayı ve bunlara paralel düzenlemeleri yapmayı müteakip insan hak ve hürriyetlerine saygılı, milli dayanışmayı ön plana alan, sosyal adaleti gerçekleştirecek, ferdin ve toplumun huzur, güven ve refahına önem veren özgürlükçü demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı bir yönetime ülke idaresini devredecektir. Sayılan bu hazırlıklar tamamlanıncaya kadar Yurdumuzda her türlü siyasi faaliyetler her kademede durdurulmuştur. Zorunlu olarak faaliyetleri durdurulan siyasi partilerin yeniden hazırlanacak Anayasadaki düzenlemelere ve yeni Seçim ve Partiler Kanununa göre zamanı, koşulları ilan edilecek seçimlerden yeterince önce faaliyete geçmesine müsaade edilecektir. Parlamento üyeleri, siyasi faaliyetlerden dolayı suçlanmayacak ve yeni yönetime karşı suç teşkil edecek tutum ve davranışlarda bulunmadıkları sürece haklarında herhangi bir işlem yapılmayacaktır. 84 MECMUA Ancak, kanunların suç kabul ettiği fiilleri vaktiyle işlediği saptanan parlamenterler hakkında gerekli kovuşturma yapılacaktır. Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partilerinin parti başkanları şimdilik can güvenliklerinin sağlanması amacı ile Silahlı Kuvvetlerin koruma ve gözetiminde belirli yerlerde ikamete tabi tutulmuşlardır. Durum müsait olunca serbest bırakılacaklardır. Memlekette idarenin tam bir tarafsızlık içinde vatandaşın hizmetine koşması sağlana- caktır. Devlet hizmetinde bulunanların siyasi etkiler dışında çalışmaları kanun hakimiyeti altına alınacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyduğu şu anda devletin yanında tarafsız ve adil hizmet görecek yöneticiler, eski zamanın siyasi davranışlarına yönelmedikçe hizmet ve görevlerine devam edeceklerdir. Kanun ve nizam hakimiyetini sağlamada tecrübeli ve yetenekli kişilerden oluşan mahkemelerin süratle ve doğru kararlar vermelerini ve bunları korkusuzca uygulaya- bilmelerini sağlayacak yasal ve idari tedbirler alınacaktır. Memleketin ekonomik koşullarını kendi gücümüzle iyileştirmek için her alanda elden gelen gayret sarfedilecektir. Çalışkan ve vatanperver Türk işçisinin mevcut ekonomik koşullar çerçevesinde her türlü hakları korunacaktır. Ancak temiz Türk işçisini sömüren, onları kendi ideolojik görüşleri istikametinde kullan- mak için her türlü baskı oyunlarına başvuran, işçinin hakkı yerine kendi menfaatlerini ön planda tutan bazı ağaların bu faaliyetlerine asla müsaade edilmeyecektir. Tüm işverenlerin iş barışının koşullarını sağlayacak esaslardan ayrılmadan üretimin arttırılması ve ihracata yönelik gayretlerin gelişmesine yardımcı olmaları için her türlü tedbir alınacaktır. Köylünün, milletimizin efendisi olduğu inancını, kuvveden fiilen çıkarmak için tarım ala- nında üretimi artıracak bir tarım seferberliği ve fiyat politikası ile gerekli diğer önlemlerin alınmasına, bilhassa önem verilecektir. Türk köylüsünün tarlasından ayrılıp şehirlere göç etmesini zorlayan ekonomik ve sosyal nedenlere çare aranacaktır. Eğitim ve öğretimde Atatürk Milliyetçiliğini yeniden yurdun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştıracak tedbirler en kısa zamanda alınacaktır. Yarının teminatı olan evlatlarımızın Atatürk ilkeleri yerine yabancı ideolojilerle yetişerek sonunda birer anarşist olmasını önleyecek tedbirler alınacaktır. Bu maksatla hepimizin tek tek saygıyla andığımız öğretmenlerimizin Der’li, Bir’li derneklere üye olarak bö- lünmelerine müsaade edilmeyecektir. Her düzeyde öğrencinin amacı Atatürk ilkeleri ve milliyetçiliği ile pekişmiş ve üretime yönelik bilgi ve becerisini kazanmak olacaktır. En kıdemsiz erinden, en üst komutanına kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm personeli, bu amaçlara ulaşmada devletin iç ve dış tehditlere karşı kollayıcı ve koruyucu gücü olarak siyasetin dışında kalacaktır. Aziz Yurttaşlarım; Bir defa daha belirtiyorum ki; Silahlı Kuvvetler aziz Türk Milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi (azalmaya) azaltılmaya çalışılan Atatürk ilkelerine yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır. Komutan, subay, astsubay ve erler olarak hepimiz vatan ve. milletin refah ve mutluluğu 85 uğruna her şeyimizi, bu arada hayatımızı dahi seve seve feda etmeye hazırız. Memle- MECMUA kette her zaman bulunabilen ve özellikle son zamanlarda çoğalan kötü niyetli birçok kişi ve kuruluşlar sizlere yalanlar düzerek, bunun aksini söyleyebilecekler ve menfi propagandalara başvurabileceklerdir. Bunlara asla inanmayınız. Bütün uygulamalar milletin gözü önünde yapılacaktır. Kıymetli Vatandaşlarım; Her zaman milletiyle bir bütün ve Türk milletinin emrinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yeni yönetime karşı yapılacak her türlü direniş, gösteri ve tutum anında en sert şekilde kırılarak cezalandırılacaktır. Yurtta kan dökülmemesi için bütün vatandaşlarımın tahriklere kapılmaksızın sükunet içinde yayınlanacak bildiriler doğrultusunda hareket etmelerini ve ikinci bir bildiriye kadar sokağa çıkmamalarını rica ederim. Vatandaşlarımın birbirlerinin hak ve hukukuna saygılı olmalarını, sevgi içinde kırgın- lıklarını unutmalarını, hepimizin bu mübarek topraklar üzerinde aynı haklara sahip bir Türk vatandaşı olduğumuzun idraki içerisinde olarak yeni yönetime yardımcı olmalarını vatanperverlik ve asil karakterlerinden bekler, mutlu ve aydınlık yarınlar dilerim. 28 Şubat Milli Güvenlik Kurulu Sayılı Karar Metni 1. Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat günü Sayın Cumhurbaşkanı Başkanlığında Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin iştirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıştır. 2. Kurul’un bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasada belirlenmiş, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimizi ve cumhuriyet re- jimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile, bunların oluşturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir. 3. Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda; a. Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların, Anayasanın tanımladığı demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimize karşı çok yönlü bir tehdit oluşturduğu, b. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların lâik ve anti lâik ayırımı ile demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri, c. Türkiye’de lâikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı bir yaşam tarzı olduğu, d. Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayı- şından vazgeçilemeyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağ dışı uygulamaların 86 MECMUA takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı hususlarında görüş birliğine varılmıştır. 4. Bu görüş ve değerlendirmeler sonucunda; a. Türkiye’de Şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla; EK-A’daki tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine, b. Sayılı MGK ve MGK Genel Sekreteliği Kanununun 9ncu maddesine uygun olarak, MDK Genel Sekreterliği tarafından; EK’te belirtilen tedbirlere ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilmeyen uygulamaların, sonuçları hakkında belli süreler içerisinde Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK’na bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır. EKLER: EK-A: Rejim Aleyhtarı İrticai Faali Karşı Alınması Gereken Tedbirle / 2 Sayfa Milli Güvenlik Kurulu’nın 28 Şubat Tarih ve Sayılı Kararına EK-A (Rejim Aleyhtarı İrticai Faaliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler) 1. Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4’üncü maddesi ile teminat altına alınan lâiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayırım gözetmeksizin uygulan- malı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır. 2. Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı’na devri sağlanmalıdır. 3. Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet sevgisi, Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından: a. 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı. b. Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebile- ceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolunda faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 4. Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları ye- tiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır. 5. Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığınca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir. 6. Mevcudiyetleri  Sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir. 7. İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri 87 (TSK) ‘nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK’ni dine karşıymış gibi MECMUA göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır. 8.  İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir. 9. Türk Silahlı Kuvvetlerine aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır. Ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İran İslâm Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran’a karşı komşuluk münase- betlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. Aşırı dinci kesimin TÜRKİYE’de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrıl- masına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir. T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır. Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır. Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir. Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır. Özel üniforma giydirilmiş korumalar, ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır. Ülke sorunlarının çözümünü “Millet Kavramı Yerine Ümmet Kavramı” bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak 88 onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir. Büyük Kurtarıcı Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen MECMUA suçlar hakkındaki  sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir. 28 Şubat tarih ve sayılı MGK Kararı’nın Eki’dir. (2 sayfa ve 18 maddeyi ihtiva etmektedir) 27 Nisan TSK Genelkurmay Başkanlığı BA/07 No’lu Basın Açıklaması Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır. Bu bağlamda; Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir. 22 Nisan tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur. Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir. Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir. 89 Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel MECMUA olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir. Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir. Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir. Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 90 MECMUA 28 Nisan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in Basın Toplantısı Metni “Dün Genelkurmay Başkanlığı tarafından çeşitli konulardaki görüşlerini ifade eden bir açıklama basın yayın organlarına gece yarısı verilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yayınlanmıştır. Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz, demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır.  Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakan’a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkan- lığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri Anayasa ve ilgili yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan’a karşı sorumludur. Bu metnin basın yayın organlarına verilmesi ve Genelkurmay’ın internet sitesinde yayınlanmasındaki zamanlama manidardır. Öncelikle, devletimizin yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı’na Cumhurbaşkanı’nı seçme sürecinde böyle bir metnin, hem de geceyarısı ortaya çıkması son derece dikkat çekicidir. Bunun, bu hassas dönemde, Anayasa Mahkemesi eksenli tartışmalar yapılırken ortaya çıkması, yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır. Herkes şunu açıkça bilmelidir ki, hükümetimiz, devletimizin Anayasa’nın 1, 2 ve 3. maddelerindeki temel ve vazgeçilmez ortak değerleri, ülkemizin birlik ve bütünlüğü, milletimizin saygınlığı, Türkiye’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliği konusunda herkesten daha fazla taraftır ve hassastır. Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğü ve Türk Milleti’nin esenliği bu değerlerin korunması ile mümkündür. Cumhuriyetimizin temel niteliklerine, Anayasa ve yasalara aykırı, gerçek ve tüzel kişiler tarafından zaman zaman ortaya konan hiçbir tutum ve davranışı tasvip etmek mümkün değildir.  Bu durumlarda zaten başta Cumhuriyet Savcıları olmak üzere, soruşturma makam- ları hiç kimseden izin almadan gerekli soruşturmaları yapma yetkisine sahiptirler. Bu konularda gereğini yapmak vazifeleridir. Ayrıca hükümetimizin ve bağlı birimlerin gerek basın yoluyla duyulan, gerekse çeşitli ortamlarda dile getirilen, devletimizin temel değerleri ile çelişen uygulamalar konusunda duyarsız kalması sözkonusu olamaz. 91 Bu nedenle ilgili metinde Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümetle ilişkileri bakımından son derece yanlış ifadelerin yer alması üzücü olmuştur. Devletimizin tüm temel ku- rumlarının bu konularda daha özenli ve dikkatli olması gerektiği, Türkiye’nin güçlenme, modernleşme ve demokratik standartlarını yükseltme sürecinin sağlıklı yürümesi MECMUA bakımından zorunludur. Aksi halde devletimizin güçlenmesine, ülkemizin huzur ve refahına telafi edilemez zararlar verilmiş olacaktır. Devletimizin temel değerlerini koruma konusunda birincil görev hükümetindir, Hükümet bu konuda tavizsiz bir şekilde taraf olduğu için, hükümete bağlı tüm kurumların da bu doğrultuda taraf olmaları zaten eşyanın tabiatı gereğidir. Türkiye’nin her sorunu hukuk kuralları ve demokrasi içinde çözülecektir. Aksi bir dü- şünce ve tutum asla kabul edilemez. Herkese ve her kuruma düşen görev, bu sürecin işlemesini kolaylaştırmaktır. Bunun dışındaki arayışların ülkemize ve milletimize ne kadar zarar verdiği geçmişte yeteri kadar, acı biçimde tecrübe edilmiştir.  Hükümetimiz, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi daha da güçlendirmek ve demokrasimizi zedeletmemek konusunda tam bir kararlılık içindedir. Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz vazgeçilmez, geri döndürülemez bir kazanımdır. Bugün devletimizin temel niteliklerini korumak konusunda hepimiz el ve gönül birliği içinde geleceğe nasıl daha güçlü yürürüz onun mücadelesini vermeliyiz. Enerjimizi iç tartışmalarla tüketmek yerine ülkemizi küresel rekabette daha güçlü hale getirmeye ve milletimizin refah ve mutluluğunu arttırmaya sarfetmeliyiz. Bu bağlamda, bazı iyi niyetli olmayanların hükümetimizle Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi karşı karşıya getirme çabalarını boşa çıkarmalıyız. Türkiye’nin uluslararası toplumda itibarını zedeleyen, çağdaş dünyadaki konumumuza zarar veren, Türk ekonomisinin istikrarını tehdit eden, demokrasiye aykırı ve Türk Milleti’nin vicdanında yara açan davranışlardan tüm sorumluluk sahiplerinin kaçınması gereklidir. Güven ve istikrarı zedeleyenler, ülkemizin ve milletimizin ali menfaatleri bakımından doğuracağı olumsuz sonuçların sorumluluğunu da yükleneceklerini bilmelidirler. 15 Temmuz Yurtta Sulh Konseyi Darbe Bildirisi () Bu metnin, Tüm Türkiye Cumhuriyeti kanallarında yayınlanması Türk Silahlı Kuvvetle- ri’nin bir isteği ve emridir. Türkiye cumhuriyetinin değerli vatandaşları, Sistematik bir şekilde sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri; devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri dahil olmak üzere devletin tüm kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla görevlerini yapamaz hale getirilmiştir. Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri tarafından; temel hak ve hürriyetler zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı, laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz; uluslararası ortamda hak ettiği itibarini yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz ardı edildiği, korkuya dayalı otokrasi ile yönetilen bir ülke haline getirilmiştir. 92 MECMUA Siyasi idarenin aldığı hatalı kararlarla mücadeleden geri durduğu terör tırmanarak birçok masum vatandaşımızın ve teröristle mücadele eden güvenlik görevlilerimizin hayatına mal olmuştur. Bürokrasi içerisindeki yolsuzluk ve hırsızlık ciddi boyutlara ulaşmış, ülke sathında bununla mücadele edecek hukuk sistemi işlemez hale getirilmiştir. Devletin yönetimi teşkil edilen yurtta sulh konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta sulh konseyi  BM-NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır. Meşruiyetini kaybetmiş siyasi iktidara görevden el çektirilmiştir. Vatana ihanet içeri- sinde bulunan tüm kişi ve kuruluşların en kısa zamanda ulusumuz adına hakkaniyet ve adaletle karar vermeye yetkili mahkemeler önünde hesap vermesi temin edilecektir. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. İkinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır. Vatandaşlarımızın kendi güvenlikleri için bu yasağa hassasiyetle uymaları önem arz etmektedir. Havaalanları, sınır kapıları ve limanlardan yurt dışına çıkışlara yönelik ilave tedbirler getirilmiştir. Devlet düzeninin en kısa zamanda tesis ve idamesi için her türlü tedbir alınmış ve uygulanmaktadır. Hiçbir vatandaşımızın zarar görmesine müsaade edilmeyecek, kamu düzeninin bozulmasına fırsat verilmeyecektir. Hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımızın ifade özgürlüğü, mülkiyet hakki, evrensel temel hak ve hürriyeti yurtta sulh konseyinin teminatı altındadır. Yurtta sulh konseyi üniter devlet yapısı içinde dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir anayasa hazırlanmasını en kısa zamanda sağlayacaktır. Çağdaş, demokratik, sosyal, laik hukuk ilkelerine dayalı anayasal düzen tesis edilene 93 MECMUA kadar yurtta sulh konseyi ulusumuz adına her türlü tedbiri alacaktır. Tüm vatandaşlarımıza saygıyla duyurulur. 15 Temmuz Başbakan Binali Yıldırım’ın NTV’ye Yaptığı Açıklama () Buket Aydın: Başbakan sayın Binali Yıldırım şu anda telefon hattımızda. Sayın Yıldırım, efendim, teşekkür ediyoruz bağlandığınız için öncelikle. Oldukça merak edilen bir durum söz konusu. Hem İstanbul hem Ankara’da bir hareketlilik olduğu konuşuluyor. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz? Binali Yıldırım: Doğrusu bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz. Belli ki emir komuta zinciri olmadan asker içerisindeki bazı kişilerin kanunsuz bir eylemi söz konusu. Ancak vatandaşlarım ve milletim şunu bilsin ki demokrasiye zarar getirecek hiçbir faaliyete izin verilmeyecek. Bu, bir. İkincisi; Türkiye Cumhuriyeti hükümeti vatandaşın, milletin seçtiği, milletin iradesini temsil eden hükümet iş başındadır. Bunun işbaşından gitmesi ancak milletin kararı ile olur; bu bilinmelidir. Bu kalkışmayı yapanlar, bu çılgınlığı yapanlar, bu kanunsuz eylemin içerisinde olanlar da en ağır şekilde bedelini ödeyeceklerdir. Vatandaşımın bunu bilmesini istiyorum. Asla ve asla bu gibi kalkışmalara pabuç bırakmayacağız. Vatandaşlarımız sakin olsunlar. Ama asla ve asla bu ve buna benzer çılgınlıklara da müsaade etmeyeceğimizi bilsinler. Teşekkür ediyorum. Buket Aydın: Sayın Başbakan, efendim, asker içerisinde bir yapılanmanın bir teşebbüsünden söz ediyorsunuz anladığımız kadarı ile Binali Yıldırım: Evet, ama bunun tabii boyutu … Buket Aydın: Bir darbe mi gerçekleştirilmeye çalışılıyor, bunu mu anlıyoruz? Binali Yıldırım: Bunun adına henüz bir darbe demek doğru olmaz. Bir kalkışma olduğu doğrudur. Belirli bölgelerde sorumsuzca devletin emanet ettiği silahları, araçları alıp vatandaşların üzerine giden, [insan]ları yere yatırıp etkisiz hale getirmeye çalışan bir takım gruplar var. Bu grupların kim olduğu, hangi amaçla hareket ettiğini kısa sürede anlayacağız ve gereğini yapacağız. Milletimiz rahat olsun. Asla ve asla yasadışı, demokrasiyi kesintiye uğratacak faaliyetlere müsamaha göstermeyeceğiz. Buket Aydın: Hâlihazırda bu gruplara yönelik bir çalışma, bir operasyon sürüyor mu efendim? Binali Yıldırım: Güvenlik güçlerimiz harekete geçmiştir, gereği yapılacaktır. Teşekkür ederim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te, kaldığı otelin önünde yaptığı ancak yayınlanamayan basın açıklaması () 94 Değerli basın mensubu arkadaşlarım, öncelikle bu akşam bir grup, silahlı kuvvetleri- mizin içerisine malum yapıya ait ülkemizin birliğine, beraberliğine bütünlüğüne yönelik bir kalkışma hareketinin içine girmişlerdir ve bu hareketin içersine girmek suretiyle MECMUA de bütün şehirlerimizde de şu anda bir huzursuzluğun zeminini oluşturmuşlardır. Bu bir millî iradeye yönelik ayaklanma hareketidir. Millî iradeye yönelik bu ayaklanma hareketine karşı tabii ki hukuk yasalarımız, anayasamız neyi gerektiriyorsa bunun bir defa cevabını bu yapı ister silahlı kuvvetler içerisinde olsun, bir grup azınlık da olsa, ister başka kurumlarımızın içerisinde olsun gerekli cevabı alacaklardır. Bir defa şunu bilmeleri lazım: Bu ülkede millî iradenin üstünde - beşer planında-bir güç söz konusu değildir. Ben şu anda ülkemin Cumhurbaşkanı olarak şunu çok açık net söylüyorum: Kurucusu olduğum partimin tüm mensupları, bunun yanında millî iradeyi oluşturan cumhurun kendisini özellikle şehirlerimizin meydanlarına davet ediyorum. Şehirlerimizin meydanlarında biz halkımızla elele olacağız ve bu kalkışmayı yapanlara gereken dersi orada vereceğiz. Zaten yargı da biliyorsunuz a bu ayaklanma hareketini yapanlara karşı şu anda tutuklama kararını vermiş durumdalar. Ve bir taraftan aynı şekilde göz altı kararları çıkmaya başlamıştır. Türkiye bu tür ayaklanmalarla ucuza satılacak bir ülke değildir. Ve Pensilvanya’dan da yönetilecek bir ülke de değildir. Bu ülkeyi bu ülkede yaşayan şu anda seçmen sayısı itibariyle 45 milyonu bulan insanımızın iradesi belirler. Bu irade yönetir. Ve az önce sayın başbakanın da ifade ettiği gibi bu tanklar bunların tankları değildir, bu milletin tanklarıdır. Ha, bu tankların önünde durmasını da biz gayet iyi biliriz. Ve bunlardan çekinme gibi bir şey söz konusu da olamaz. Bakın şu anda silahlı kuvvetlerin içerisinde çatışmalar olduğunu duydum. Bu tür haberler geldi. Ama şunu bilmeleri gerekir ki şu anda silahlı kuvvetlerin içerisindeki bir azınlığın aynı şekilde emniyet teşkilatımızda da böyle bir şeyin içerisine girmesinin bedelini bunu teşvik eden üst akıl çok ağır bir şekilde ödeyecektir. Ve biz tamamiyle millî iradenin temsilcileri olarak da dimdik duracağız. Milletimin de dimdik duranların arkasında aynı şekilde durmasını özellikle istiyorum. Ve kendilerini havalimanlarına ve bunun yanında meydanlara özellikle davet ediyorum. Yani bizim için bu geceler inanıyorum ki gündüzler olacaktır. Kesinlikle durmak diye bir şey söz konusu değil. Özellikle içerdeki planlamayı yapanlar vs. bunlar da bunun bedelini çok çok ağır ödeyeceklerdir. Hiç yılmayalım. Hiçbir şeyden çekinmemize gerek yok. Çünkü bu ülkemizin kalkınma harekâtının olduğu bir dönemde, güçlenmenin olduğu bir dönemde bu tür adımların atılması kabul edilebilir bir şey değildir. Bir olacağız, beraber olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, her birlikte Türkiye olacağız. Kimseye de prim vermeyeceğiz. Çok teşekkür ediyorum. Sabırlı olalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CNN TÜRK’e yaptığı açıklama () Recep Tayyip Erdoğan: İyi akşamlar. Tabii bugünkü bu gelişme gerçekten silahlı kuv- vetlerimiz içerisindeki azınlığın kalkışma hareketidir. Ve bu malum yapıya ait, paralel yapılanmanın teşvik ettiği, üst akıl olarak onların kullandığı bir harekettir. Ülkemizin birliği, beraberliği, bütünlüğüne yönelik bu harekete karşılık inanıyorum ki milletçe vereceğimiz güzel bir cevapla bunlar gerekli olan cezayı alacaklardır. Yani şu anda 95 bu milletin imkanlarıyla ortaya konmuş olan tankı, topu seafoodplus.info, uçağını, helikopterini kullanarak milletin üzerine gelmenin bedelini bunlar çok ağır ödeyeceklerdir. Ve bu konuda gerek cumhurbaşkanı olarak, gerek başbakanımız, hükümetimiz olarak bizler atılması gereken adımlar neyse dik durmak suretiyle bu adımı atacağız. Yani bunun MECMUA bedelini asla bizler farklı bir şekilde yorumlayamayız ve meydanı da onlara bıraka- mayız. Şu anda yapmış oldukları işgali de çok kısa zamanda ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Kararlı bir şekilde de bu işin üzerine gideceğimizi özellikle bildirmek istiyorum. Ve bu konuda bu kararlığımı kimsenin test etmeye de gücü yetmeyecektir. Bu arada da milletimize bir çağrı yapmak istiyorum. O da şudur: Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum. Havalimanlarına davet ediyorum ve milletçe mey- danlarda, havalimanında toplanalım ve bunların o azınlık grubu tanklarıyla, toplarıyla gelsinler ne yapacaklarsa halka orada yapsınlar. Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar (…) siyasi hayatımda. Bundan sonra da zaten böyle bir şey tanımamız söz konusu değil. Hande Fırat: Sayın cumhurbaşkanım, yayındayız, Abdülkadir Selvi ile birlikte. Yüksek müsadelerinizle.. [Abdulkadir Selvi’ye dönerek] İstersen sen sor önce. Abdülkadir Selvi: Sayın cumhurbaşkanım! Bugün demokrasiye sahip çıkma günü. Bu hareket emir-komuta zincirinde mi? Bu yönde bilgiler, bildiriler yayınlanıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı olarak ne diyeceksiniz? Recep Tayyip Erdoğan: Kesinlikle burada emir komuta zinciri filan çalışmamaktadır. Şu anda emir komuta zinciri askıya alınmıştır, çiğnenmiştir ve emir komuta zinciri içerisinde olanlar şu anda ne yazık ki altın üste yönelik burada atılmış adımlar söz konusudur. Zaten bu ülkede cumhurun başı olarak ben cumhurbaşkanıyım ve baş- komutanım aynı zamanda. Başkomutan olarak benim haberimin olmadığı böyle bir adımı atanlara da yargı zaten hemen cevabını verdi. Gereği neyse bunu da zaten yapacağız, yapılacaktır. Bundan zaten kimsenin endişesi olmasın. Hande Fırat: Sayın Cumhurbaşkanım, Genel Kurmay Başkanı’nın rehin tutulduğu bazı komutanlarla birlikte [şeklinde] bir iddia dolanıyor, bir haber dolanıyor. Anadolu Ajansı da geçti. Bu konuda bilginiz var mı acaba? Bu tür haberleri ben de duydum. Ama şu anda ne denli sağlıklıdır, onu tam bilemi- yoruz. Biliyorsunuz, bu tür olayların olduğu zamanlarda hava iyice bulanık olur. Şu anda da böyle bir bulanık hava söz konusudur ve bu havayı bulanık hale getirenler bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Bunu da özellikle ifade etmek isterim. Abdülkadir Selvi: Sayın Cumhurbaşkanım, halkı demokrasiye sahip çıkmaya çağırı- yorsunuz, meydanlara çağırıyorsunuz. Bu çağrınızı biz de buradan tekrarlıyoruz. Bu darbe girişimi bastırılıp, buna kalkışanlar adalet önünde hesap verebilecekler mi? Recep Tayyip Erdoğan: Kesinlikle bunun bedelini yargı önünde çok ağır ödeyeceklerdir. Ve bu, şu anda demokrasiye inananların işini de kolaylaştıracaktır. Ama onlara da bunun bedelini çok ağır ödettirecektir. Hande Fırat: Sayın Cumhurbaşkanım, birkaç cümle daha rica etsek. Şunun için: Şimdi gerçekten herkes çok tedirgin oldu. Hepimiz evlerimizde… Çocuklarımız biz konuşurken ‘ne demek darbe’ diye sorarlarken biz evlerden çıktık. Küçük çocuklardan 96 MECMUA bahsediyorum. Pek çok iddia var, bazı yerlere ateş açıldığı yönünde… Recep Tayyip Erdoğan: Hande hanım siz şimdi nasıl stüdyonuza geldiyseniz, sayın Selvi nasıl stüdyosuna geldiyse ben de şimdi milletime çağrı yapıyorum: Meydanlara gelin ve meydanlardan bunlara gereken cevabı her beraber verelim. Ben de başko- mutan olarak meydana geliyorum. Abdülkadir Selvi: Sayın cumhurbaşkanım, sizden halkımızın bir talebi var. Şu anda bu yayınımız Türkiye’de tüm haber kanalları tarafında veriliyor. Lütfen biraz daha yayında kalıp halkımıza çağrınızı tekrarlar mısınız? İkincisi, darbeciler başarılı olacak mı? Halk bunu soruyor, bu yönde kaygılar var. Recep Tayyip Erdoğan: Ben kesinlikle bu darbecilerin başarılı olacağına inanmıyorum. Tarih boyunca darbeciler başarılı olamamışlardır. Er veya geç onlar yok olmuşlardır, bunu da böyle bilmeniz lazım. Hande Fırat: Sayın cumhurbaşkanım, siz de gelecek misiniz Ankara’ya? Recep Tayyip Erdoğan: Tabii tabii. Çok teşekkür ediyorum. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun NTV’ye Yaptığı Açıklama () Buket Aydın: Efendim merhabalar, oldukça hareketli bir gece yaşıyoruz. Bu gelişme- lere ilişkin yorumlarınızı merak ediyoruz. Buyrun. Ahmet Davutoğlu: Her şeyden önce hayırlı geceler diliyorum. Bugün, bu gece hepimiz için bir onur günüdür, onur gecesidir. Onurumuz için sesimizi yükseltme günüdür, gecesidir. Bu gece karanlık gibi görünebilir ama yarın şafak doğduğunda demokra- simizin, milli onurumuzun, insanlık onurumuzun korunduğu bir güne başlamalıyız. Bugün hangi partiye mensup olduğumuz, hangi siyasi görüşü benimsediğimiz önemli değildir. Çünkü bu millet bir bütün olarak 10 Ağustos ’te cumhurbaşkanını hür iradesi ile seçmiştir, 1 Kasım ’te de parlamentosunu hür iradesi ile seçmiştir. Bu hükümet de bu partlamentodan çıkmıştır. Dolayısıyla bütün milletime sesleniyorum: Onurumuzu nasıl dış müdahalelere karşı korumuşsak, doğrudan bize, bizim irademize müdahale şeklindeki bu tür teşebbüslere karşı da korumak konusunda hiçbir tereddüt göstermemeliyiz. Hepimiz omuz omuza! Her siyasi görüşe, her farklı etnik mezhebî gruba ait olan bütün vatandaşlarım! Bugün oyumuzu, irademizi, milli kimliğimizi ko- ruma günüdür. Aynı şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli subaylarına sesleniyorum! Silahlı kuvvetlerimiz bütün tarih boyunca milletin emrinde olmuştur ve millet emrini milli irade ile tecelli ettirmiştir. Silahlı kuvvetlerimizin onurunu korumak için de bütün Silahlı Kuvvetler mensuplarımızın, milletimizle karşı karşıya gelmek değil, milletimizle omuz omuza durma günüdür. En küçük neferinden en üst kademedeki komutanına kadar, ben, bu Silahlı Kuvvetler’le çalışmış bir başbakan olarak ifade ediyorum: Sizlere güveniyoruz. Sizler bir takım illegal yapıların emirlerine itaat etmeyeceksiniz. Milletin iradesine saygılı ve milletin iradesinin içinden çıkmış parlamentosuna ve onun içinden çıkan demokratik hükümetine sadık kalacaksınız. Silahlı Kuvvetler’imiz bugün tarihinin en önemli sınav günlerinden birinden geçiyor. Milletimiz bir sınavla karşı karşıya. Bu darbeye kim teşebbüs etmişse, arkasında kimler varsa bilsinler ki bu millet kolay teslim alınan bir millet değildir. Bilsinler ki Türk Silahlı Kuvvetleri geleneğini kolay kurmamıştır 97 ve son derece çetin günlerde millet iradesine karşı çıkanlara da dimdik durmuştur. MECMUA Ben bu zor günde, bu zor gecede güzel bir aydınlık güne doğacağımız inancını ta- şıyorum. Milletimiz topyekün omuz omuza olmalıdır. Seçilmiş cumhurbaşkanının, seçilmiş parlamentonun, seçilmiş hükümetin yanında durmalıdır. Bugün bir onur günüdür, onurumuza sahip çıkma günüdür. Ben başta NTV olmak üzere demokratik yapıdan, demokrasiden yana tavır alan bütün yayın kuruluşlarına da teşekkürü bir borç biliyorum. Gün ses yükseltme günüdür, gün onurumuzu koruma günüdür. Hiç kimse demokrasimizi de milletimizi de teslim alamayacaktır. Eğer birilerinin herhangi bir şekilde bir görüşü varsa bunu demokratik platformlarda dile getirir ve millî iradenin tecelli edeceği demokrasi yöntemleri içinde kalır. Bizler bu yöntem dışına çıkan kim olursa olsun, çağdaş hukuk devletini ve milli birliği temsilin ana odağı olan demokrasiyi korumaya kararlıyız. Ben tekrar teşekkür ediyorum ve bütün gücümüzle demokrasinin ve memleketimizin yanında olduğumuzu vurgulamak istiyorum. 1 Kasım’daki iradeye herkes sahip çıkmalı. Oğuz Haksever: Çok çok teşekkür ederiz sayın Davutoğlu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün NTV’ye Yaptığı Açıklama () Oğuz Haksever: İnternet üzerinden Cumhurbaşkanımız sayın Abdullah Gül ile bağlantı halindeyiz. Sayın Gül, olanlarla ilgili değerlendirmelerinizi rica ediyoruz öncelikle efendim. Abdullah Gül: Önce bütün milletimize şunu söylemek isterim. Düşüncesi, fikri, partisi ne olursa olsun herkes bu farklılığını bir kenara bırakmalı bugün ve demokrasi için sımsıkı sağlam durması gerekir. Türkiye bir Latin Amerika ülkesi değil, Türkiye bir Afrika ülkesi değil. Türkiye’de böyle bir grubun darbe yapması, milli iradeye karşı çıkması, böyle bir gece baskınıyla rejim değişikliği yapıp her şeye, nizama el koyması düşünülemez, kabul edilemez. Dolayısıyla hatada olanlar bir an önce hatasından vazgeçsin, hemen boşaltsınlar, kışlalarına çekilsinler. Bu zaten bir emir komuta zinciri altında olan bir şey değil, gayet açık bir şekilde. Genelkurmay Başkanı[nı], bir tarafta terörle bir tarafta Türkiye’nin milli menfalarını kazanmak ve savunmak için büyük bir mücadele veren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başını bu şekilde tutmak büyük bir zuldür, çok büyük bir suçtur. Herkes, bu hatayı yapanlar bundan hemen vazgeçsinler, kışlalarına dönsünler. Bir daha milletin yüzüne bakamayacak hale gelirler. Tekrar bütün aziz milletimden benim ricam, gayet vakar içerisinde, herhangi bir saldırganlık olmadan, herhangi bir çatışmaya hiç fırsat ver- meden, ağırbaşlı bir şekilde demokrasiye sahip çıkmalarıdır. Gün bu gündür! Herkesin sınav günüdür. İnanıyorum ki Türkiye bu sıkıntılı geceyi atlatacak. Ve ondan sonra demokrasi, hukukun üstünlüğü ve evrensel hukukun geçerli olduğu bir nizam olacak Türkiye’de. Onun için bir kez daha bütün aziz vatandaşlarımdan ricam şudur ki; bu tip 98 MECMUA ne olduğu belirsiz müdahalelere, ayaklanmalara karşı saflarını sık [tutsunlar] gayet tavırlı dursunlar ve demokrasiye, millet iradesine sahip çıksınlar. Oğuz Haksever: Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı, siz de vatandaşlardan bu girişime karşı duruş mesajını ortaya koydunuz. Yalnız bir sözünüz dikkatimi çekti: “Genelkurmay başkanını tutuyorlar” dediniz. Böyle bir bilgi mi var sizde efendim? Abdullah Gül: Bunu tabii ki televizyonlardan ve gelen haberlerden duyuyorum. Böyle bir ayıbı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup hiç kimse yapamaz, böyle bir zulü Türk Silahlı Kuvvetler tarihine kara leke olarak geçiremez. Bunu kimler yapıyorsa bir an önce bu yanlışlarından vazgeçsinler ve bir an önce yaptıkları hata[nın], yaptıkları bu büyük yanlışın farkına varsınlar. Kendilerine kim talimat veriyorsa bu talimatlarını asla dinlemesinler. Buket Aydın: Sayın Gül, herkes aslında sokağa çıkmaya başladı yavaş yavaş. Yani bu çağrılar bir şekilde yanıt bulmuş gibi gözüküyor. Siz bunun dönüşünün nasıl olaca- ğını düşünüyorsunuz? Herkes, çünkü özellikle sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrısının ardından, sokaklarda. Her yer boştu, şimdi bir hareketlilik başladı. Biz de aktarıyoruz. Abdullah Gül: Şu… Tekrar hatırlatıyorum, bakın: Türkiye bir Latin Amerika ülkesi değil. Türkiye bir Afrika ülkesi değil. Bu şekilde gece baskınıyla Türkiye’de yönetim asla değişmez. Onun için ülkeye daha çok zarar vermemek için, vatandaşlarımız arasında üzüntüyü [daha] fazla derinleştirmemek için, Türkiye’yi bir kaosa sokmamak için bir an önce bu yanlışın içerisine bulaşmış olanlar, hemen vazgeçsinler bunlar. Kendilerine talimat verenler varsa, bunların yanlış olduğunu söylesinler. Ve emir komuta zinciri içerisinde olmayan hiçbir şeyi kabul etmesinler. Türkiye inanıyorum ki bu günleri atlatacaktır. Oğuz Haksever: Sayın Gül, sizin bulunduğunuz yerde bir olağanüstülük var mı efendim? Abdullah Gül: Yok. Hiçbir aksilik yok. Oğuz Haksever: Peki sayın Cumhurbaşkanımız, çok çok teşekkür ediyoruz. Sağolun yayınımıza katkılarınız için. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk Havalimanında yaptığı basın açıklaması () Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi değerli arkadaşlar, bugün, bildiğiniz gibi, öğleden sonra bir hareketlilik, ne yazık ki silahlı kuvvetlerimizin içinde, mevcuttur. Ve bu hareketliliğin neticesinde de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisinde bir azınlık, ne yazık ki ülkemizin birliğini beraberliğini, bütünlüğünü hazmedemeyen; milletimizin birliğini, beraberliğini ne yazık ki kabullenemeyen bu grup, çok daha önceden söylediğim gibi paralel devlet yapılanmasının ta kendisiydi. Ve bu yapılanma tabii 40 yıllık bir sürecin neticesinde silahlı kuvvetlerimizin içinde de emniyet teşkilatımızda da, devletin diğer kurumların da kendine yer bulmuş, her türlü kılığa, kılıfa girmiş ve bu günlere kadar da bu şekilde gelmişti. Şu andaki hareket bir ihanet hareketidir, bir ayaklanma hareketidir. Ve bu vatana ihanet hareketinin bedelini de tabii çok ağır ödeyecekler, bunu bir defa peşinen 99 söyleyeyim. Yani burada milletin oylarıyla işbaşına gelmiş olan bir hükümete, mil- letin oylarıyla işbaşına gelmiş - Anayasa’nın ifadesiyle - Başkomutan olarak Tayyip Erdoğan’ı hazmedemeyişleri, bu iş onlar için bitiş olmayacak. Onlar hangi yola, başvururlarsa vursunlar, şunu bilmelerini özellikle istiyorum ki; biz bu yola, bu MECMUA kutlu davaya başımızı koymuşuz, canımızla, kefenimizle bu yola çıkmışız. Ve her olanda hayır vardır anlayışından hareketle de şu anda bu olay, bu hareket Allah’ın bize büyük bir lütfu. Niye büyük bir lütfu? Çünkü bu tertemiz olması gereken silahlı kuvvetlerimizin temizlenmesine vesile olacak olan bir harekettir. Şu anda biliyorsunuz Ağustos başında Yüksek Askeri Şura var. YAŞ’ın öncesinde böyle bir adımın atılmış olması manidardır. Çünkü birileri ne olacağını çok iyi kestirdiler, çok iyi biliyorlardı onun için de böyle bir adımı attılar. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye eski Türkiye değil. Yeni Türkiye’nin davranış biçimleri çok daha farklıdır. Ve bu davranış biçimlerini kullanmak suretiyle biz bu adımı atıyoruz. Bakın şu anda şu çatısı altında bulunduğumuz Yeşilköy Atatürk Havalimanı, şurada kısa bir süre önce DAİŞ militanlarının adeta işgaline uğramış ve burada onlarca insanı kaybetmiştik. Şimdi de paralel devlet yapılanmasının bir işgali burada söz konusu ve düşünebi- liyor musunuz?: Atatürk Havalimanı’nın üzerinde F’lar uçuyor. Bu F’lar niye uçuyor? Biz bu F’ları niye aldık? Bunu biz düşmana karşı bu ülkeyi savunsun diye aldık. Şimdi ise bu F16’ları uçuranlar, uçurmaya muktedir olduğunu zanne- denler - düşünebiliyor musunuz? - bu havalimanına normal yolcuların inmesine, kalkmasına bile müsaade etmemek üzere bunu yapıyor ve cumhurbaşkanını da bir taraftan tehdit ediyor. Ben buraya gelmeden önce farklı bir yerdeydim; Marmaris’te. Ve ayrıldığım yerde de hemen arkamdan oraları ne yazık ki aynı şekilde bombalamışlar. Herhalde bizim hâlâ orda olduğumuzu zannediyorlardı ve buraya gelişimizi de herhalde takip edemediler. Şimdi yaptıkları iş bu. Aynı şekilde devletin kurumlarına, MİT’e, cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa Ve benim şu anda genel sekreterimi alıp gö- türdüler. Ne oldu? Ne yapacaksınız siz benim genel sekreterimi alıp götürmekle? Genelkurmay başkanımızın şu anda durumunu bilemiyorum. Ama hemen buradan bir seslenmede bulunuyorum: Ordumuzun üst derecedeki bütün komutanlarına, başta kuvvet komutanları olmak üzere, komutanlarına sesleniyorum: Sizler, inanıyorum ki, bu milletin değerle- rine sahipsiniz. Ama bir de bu milletin değerlerine sahip olduğunu zannettiğiniz komuta kademelerinde belki bugüne kadar arkadaşlarınız oldu. Ama bilesiniz ki onlar ne yazık ki sizler gibi bu ülkenin, bu milletin değerlerine sadık değildiler. Onlar Pensilvanya’dan talimat alıyorlardı. Onlar gelip de, ordunun içerisindeki ast üst zincirine bağlı olarak bir çalışma yapmıyorlardı. Aynı şekilde er/erbaş bütün askerimize sesleniyorum. Sizler bizim evladımızsınız. Sizler bizim Mehmetçiği- mizsiniz. Evlatlarımız olarak, Mehmetçiğimiz olarak, Mehmetlerimiz olarak şu anda karşınızda bulunan halka, sizin annelerinize, babalarınıza, kardeşlerinize karşı silah doğrultmanızı asla kabul etmemiz mümkün değil. Bu silahlar size bu millet tarafından verildi. Bu millet tarafından size verilen silahları eğer siz, size bu silahı veren milletinize doğrultursanız bunun bedelini de, faturasını da ağır ödersiniz. Bu yanlıştan çabuk dönmeniz lazım. Bakın şu anda yargı tutuklamaya MECMUA başladı. Bir çok yerde albay, binbaşı, yarbay vs. şu anda tutuklanıyorlar. Ve bu orada kalmayacak. Daha yukarılara da gidecek. Çünkü gitmesi gerekiyor. Ordumuz temizdir. Silahlı kuvvetlerimizin tertemiz haline leke getirilmemesi lazım. Leke getirenlerin burada kalması, bilesiniz ki, silahlı kuvvetlerimizin geleceğini mah- veder. Onun için bu operasyona başladık, bunu tam manasıyla artık bitireceğiz. Bugün bu iş başladı, ama bunun devamı nasıl terör örgütleriyle olduysa aynen bunda da bu şekilde devam edecek. Zira bu da bir terör örgütüdür demiştik. İşte buyurun, aynı zamanda silahlı bir terör örgütü de olduğu ortaya çıktı mı? Çıktı. Öyle çıktı ki, bunlar üstelik bu milletin silahlarıyla milleti vuruyorlar. Böyle bir durum ortaya çıktı, bu bambaşka bir felakettir. Ve dünya medyasında da bazı, ülkemizin bu gelişmesini hazmedemeyenlerin kalkıp ‘asker Türkiye’de duruma el koydu’ [yazması]. Nereye el koydu? Askerin içinde bunlar bir grup azınlık. Türkiye’de şu anda milletin oylarıyla seçilmiş olan bir iktidar vardır. Aynı şekilde milletin oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı vardır. Ve bizler görevimizin başındayız. Ve sonuna kadar da bu görevimizi Allah’ın iz- niyle yürüteceğiz. Ve bu işgalcilere ülkemizi asla bırakmayacağız. Bunu bilmenizi istiyorum. Teşekkür ediyorum. Sonu iyi olacak. Sağolun. Bir muhabir: Son durum nedir? Acaba son durum nedir şu anda? 17 şehit olduğu söyleniyor Gölbaşı’nda. Recep Tayyip Erdoğan: Arkadaşlar, şu anda sayısal durumları bilmiyoruz. Ama bakanlar kurulumuz Çankaya’da çalışmalarını sürdürüyor. Ve zannediyorum kısa bir süre içerisinde başbakanımız da onlarla beraber olacak. Ve bakın sizin için en önemli olan nedir biliyor musunuz? Şu anda Türkiye genelinde -saatimiz kaç? milyonlarca vatandaş nerde? Sokaklarda. Niye bu millet sokaklarda? Bir vatandaş: Sayın cumhurbaşkanım, ben Kürdüm, Bingöllüyüm. Bayrağım şerefimdir, ülkem şerefimdir ve ben buraya (…) eğer gerekiyorsa ölmeye geldim. Recep Tayyip Erdoğan: Allah razı olsun. Bu bir şeyi gösteriyor. Ha millet.. Hep şunu söyledik: Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bundan taviz vermeyeceğiz. Ve milyonlarca insan şu anda sokaklarda eğer şu gelişmelerin sonucunu bekliyorsa bu, şu demektir: Biz sonuna kadar bu işi yürüteceğiz ve bu tanklarla sokaklarda dolaşanlar aynı şekilde tanklarla çıktıkları yere geri dönecekler. Çünkü bu tanklar onların değil, bu tanklar onlara emanettir. Ve bunlar emanete hıyanet etmiştir. Şu anda yargı bunlarla ilgili zaten operasyonlar sürdürüyor. Aynı şekilde bunlar da devam edecek. Bir muhabir: Efendim, askerî anlamda bu darbe girişiminin başında kimin olduğunu biliyor musunuz acaba? Kimdir? İsmi var mı? Recep Tayyip Erdoğan: Arkadaşlar, biraz sabırlı olun. Hepsi çıkar meydana. Ben şu anda halkımla beraberim, bir yere gitmiyorum. Vatandaşlarımla beraberim. [Biz de sizinleyiz sesleri] MECMUA 16 Temmuz TBMM Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı Ortak Bildiri Metni Bizler, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları olarak aziz milletimizin kendisine, millî iradeye, devletimize, özellikle de millet iradesinin temsilcisi olan milletvekillerine ve Gazi Meclise yönelik 15 Temmuz gecesi başlatılan ve 16 Temmuz sabahı etkisiz hâle getirilen darbe girişimini ve Meclise yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz. Milletimiz, bütün dünyaya örnek olacak şekilde darbenin karşısında durmuş ve kanlı darbe girişimini engellemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve kurumlarını canı pahasına koruyan bu aziz millet her türlü övgü ve takdiri ziyadesiyle hak etmektedir. Bu uğurda canlarını veren şehitlerimize milletçe minnettarız ve o kahramanlarımızı da asla unutmayacağız.  Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu aziz ve kahraman milletin temsilcisi olarak mille- timizin verdiği yetkiyle bombaların ve kurşunların altında görevini ifa etmiş, bir kez daha milletine layık bir Meclis olduğunu göstermiştir.  Unutulmamalıdır ki TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, Türkiye’nin demokrasiye geçişini gerçekleştiren, demokratik parlamenter sistemi yıllar içinde geliştirmiş, bir milleti yokluk ve yoksulluktan alıp muasır medeniyet seviyesine çıkarmanın müca- delesini vermiş bir meclistir.  Meclisimiz tek yürek, tek vücut olarak büyük bir cesaretle darbeye karşı haysiyetli bir duruş sergilemiştir. Darbecilere gereken cevabı, dünyaya da gereken mesajı vermiştir.  TBMM’nin, meşum darbe girişimine karşı sergilediği kararlılık, Türkiye’de demokrasinin daha da yerleşmesi ve gelişmesi adına da son derece değerlidir.  Herkes bilmelidir ki, bugün olduğu gibi gelecekte de milletimize, millî iradeye, Gazi Meclise uzanacak her el, karşısında TBMM’nin çelikten iradesini bulacaktır.  TBMM milletin demokrasiye sarsılmaz inancını yansıtmayı sürdürecektir. Meclisimizde bulunan tüm parti gruplarının darbe girişimine ortak bir tavır ve ortak bir dille karşı durmaları değerlidir ve tarihe geçecektir. Bu ortak tavır ve ortak dil, milletimizi ve millî iradeyi daha da güçlendirecektir.  Türkiye Büyük Millet Meclisi tek yürek hâlinde görevinin başındadır.  Milletin Meclisi, millete ve egemenliğine yönelik bu saldırıya girişenlere bedelini hukuk içinde en ağır şekilde ödetecektir.  Türkiye’de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının en somut ispatı da işte bu ortak bildiridir.  Dört parti olarak farklı görüşlerimiz olsa da hepimiz, tüm milletvekillerimizle, tüm MECMUA teşkilatlarımızla, milli iradenin yanındayız, milli iradeye hep birlikte sahip çıkıyoruz ve ebediyen sahip çıkacağız.  Milletimiz müsterih olsun.  Milletin Meclisi ve milletvekilleri, milletin emanetini yere düşürmemiştir ve düşürmeyecektir.  Bir kez daha demokrasimize, milletimize, milli iradenin tecelligahı TBMM’ye saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Demokratik tepki sınırlarını aşan, ülkemize yakışmayan şiddet eylemlerinden uzak durulmasını halkımızdan rica ediyoruz.  Darbeye direnirken vefat eden şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyor, milletimize geçmiş olsun diyoruz.  Bu zor anımızda Türkiye’nin ve aziz milletimizin yanında duran, destek mesajlarını ileten tüm dost ve kardeş ülkeleri de buradan selamlıyoruz. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Basın Bildirisi (20 Temmuz ) Milli Güvenlik Kurulu 20 Temmuz tarihinde toplanmıştır. 1. Toplantı neticesinde aşağıdaki hususların aziz milletimizle paylaşılması kararlaş- tırılmıştır: “Fetullahçı Terör Örgütü adı verilen bir ihanet çetesi, 15 Temmuz tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki mensupları vasıtasıyla silahlı bir darbe girişimi başlatmıştır. Bu örgüt, kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla milleti ve devleti kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yuvalanmış asker elbisesi içerisine girmiş eli kanlı terörist canilerini harekete geçirerek ülke yönetimine el koymaya çalışan Fetullahçı terör örgütün bu girişimi, milletimizin feraseti, cesareti ve fedakârlığı ile güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde başarısız olmuştur. Bu tarihi süreçte canlarını hiçe sayma pahasına milli iradeye ve demokrasiye sahip çıkan aziz milletimiz, siyasi partilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve medya kuru- luşlarımız, tüm görüş farklılıklarını bir tarafa bırakarak silahlı darbe girişimi karşısında tek vücut olmuş ve meydanları çete mensubu terörist hainlere terk etmemiştir. Devletimiz, milletiyle el ele vererek, ertesi gün akşam olmadan silahlı darbe girişimini bastırmış, durumu kontrol altına almıştır. “ 2. Kurulumuzca sivil, asker, polis tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar dilenmiştir. 3. Kurulumuz, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne olan bağlılığı bir kez daha teyit etmiştir. Toplantıda, kurul üyelerinin değerlendirmeleri doğrultusunda, bundan sonra atılması gereken adımlar detaylı olarak görüşülmüştür. Bu çerçevede, demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla, Anayasamızın maddesi gereği, hükümete olağanüstü hal ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır. Bu tavsiye, sadece ve sadece demok- rasiye, hukuk devletine, hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması MECMUA için yapılacak çalışmaları kolaylaştırma amacına yöneliktir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunulur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Tarafından MGK ve Bakanlar Kurulu Toplantılarını Müteakiben Yapılan Basın Açıklaması (20 Temmuz ) Ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarım, Dünyanın dört bir yanında gönlü ve gözü Türkiye’ye kilitlenmiş sevgili dostlar, Aziz kardeşlerim; Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Türkiye, 15 Temmuz akşam saatlerinden itibaren tarihinin en kritik günlerinden birini yaşamıştır. Ülkemizin ve milletimizin gözbebeği olan Türk Silahlı Kuvvetleri- miz içinde yuvalanmış bir grup, emir-komuta zinciri dışına çıkarak darbe girişimi başlatmıştır. Fetullahçı terör örgütü üyesi oldukları anlaşılan bu grup, uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla, silahlarla devlete ve millete karşı saldırıya geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, Genelkur- may Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT yerleşkesi, Boğaziçi Köprüsü ve çeşitli askeri birimlerimiz, yoğun saldırı altında kalmıştır. Şahsımın ve hükümetin kararlı duruşu, milletimizin darbe girişiminde bulunanların karşısına cesurca dikilmesi ve güvenlik güçlerimizin etkili müdahalesi sayesinde hamdolsun bu teşebbüs amacına ulaşamamıştır. Milletimizin ülkesine ve iradesine kararlı bir şekilde sahip çıkması karşısında dar- becilerin silahları da, tankları da, helikopterleri de, uçakları da işe yaramamıştır. Asker elbisesi giymiş teröristler karşısındaki dik duruşlarıyla memleketine ve geleceğine sahip çıkan milletimiz, gece boyunca kahramanlık destanları yazmıştır. Gencinden yaşlısına, işçisinden patronuna, köylüsünden şehirlisine kadar milleti- mizin tüm fertleri darbeciler karşısında tek vücut olmuştur. Darbe teşebbüsünde bulunan hainlerin karşısına dikilen vatandaşlarımız gözlerinin önünde onlarca kişi vurularak şehit olurken, yaralanan birçok kardeşimiz de bütün bu şehit olan kardeşlerimizi o yaralı halleriyle kurtarmak gayreti içerisine girmiş, sabaha kadar kararlı bir şekilde direnişlerini sürdürmüşlerdir. Hamdolsun, kendisini bu vatanın bir evladı, bu milletin bir ferdi olarak hisseden herkes darbe girişiminin karşısında yer almıştır. Milletimiz darbesinde Menderes ve arkadaşlarına sahip çıkamamanın üzüntüsünü yıllarca yaşamıştır. darbesinde bir sağdan, bir soldan anlayışıyla darağaçlarına gönderilen gençlerine sahip çıkamayan toplumumuzun acısı hâlâ tazedir. 15 Temmuz tarihi, bu kötü gidişe dur denilen bir dönüm noktası MECMUA olmuştur. Ülkemiz tarihinde ilk defa bir silahlı darbe girişimi, milletin bizzat kendisi tarafından akamete uğratılmıştır. Türkiye, demokrasi ve hukuk devletine olan bağlılığını, vatandaşlarının canı pa- hasına ispat etmiştir. Darbe girişiminde bulunanların açtıkları ateş sonucu sivil vatandaşlarımızdan, polislerimizden ve askerlerimizden şu an itibarıyla masum insan hayatını kaybetmiş, masum vatandaşımız da yaralanmış- tır. Bu vesileyle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Çok açık söylüyorum, şu anda şu siyasi parti, bu siyasi, parti; bunun üzerinde duracak değilim. Ama cumhurun başkanı olarak ben milletimle iftihar ediyorum ve milletimizle birlikte inanıyorum ki bütün bu engelleri aşmak suretiyle demok- rasi tarihine bir kahramanlık destanını Türk milleti olarak biz yazmış oluyoruz; bu böyle anılacaktır. Aziz vatandaşlarım; Darbe girişiminin haber alındığı andan itibaren Cumhurbaşkanı olarak başbakanı- mızla, bakanlarımızla, Emniyet Teşkilatımızla, Silahlı Kuvvetlerimizin darbecilere karşı duran komutanlarıyla çok yakın bir çalışma içinde olduk. Tüm tehlikeye ve tehditlere rağmen derhal İstanbul’a giderek milletimle birlikte darbecilerin kar- şısında dimdik bir duruş sergiledik. Milletimizin dirayeti ve kararlılığı karşısında, darbe girişimi ertesi gün akşam olmadan tamamen bertaraf edilmiştir. Bugün, yani 20 Temmuz Çarşamba günü de önce Milli Güvenlik Kurulu’muzu topladık, ardından da Bakanlar Kurulu toplantımızı gerçekleştirdik. Milli Güvenlik Kurulu üyeleri olarak yaptığımız kapsamlı değerlendirme sonunda, darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilebilmesi için ülkemizde Anayasamızın maddesi uyarınca olağanüstü hal ilan edilmesini, hükümete tavsiye etme kararı aldık. Bakanlar Kurulumuz da bu tavsiye doğ- rultusunda Türkiye’de 3 ay süreyle olağanüstü hal ilan edilmesini kararlaştırdı. Bilindiği gibi Anayasamızın maddesi, ülkede demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik şiddet hareketleri olması durumunda olağanüstü hal ilan edilmesine imkan sağlıyor. Olağanüstü hal ilanının amacı, ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir. Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir, tam tersine bu değerleri koruma ve güçlendirme amacına yöneliktir. Yaşadığımız darbe girişimi Türkiye’de kimlerin canları pahasına demokrasinin ve hukuk devletinin yanında olduğunu, kimlerin de diktatörlük peşinde olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Hükümetimiz, siyasi partilerimiz, sivil toplum kuru- luşlarımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin emir-komuta kademesi ve elbette en önemlisi milletimiz tercihinin daima demokrasiden yana olduğunu göstermiştir. Bu vesileyle, 15 Temmuz gecesinden itibaren meydanları, sokakları doldurarak devletinin ve hükümetinin yanında olduğunu haykıran tüm vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. MECMUA Partisi, siyasi fikri, inancı ne olursa olsun, tankların karşısında dikilen her bir vatandaşım benim gözümde Mehmet Akif’in ifade ettiği gibi: “İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür, / İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Onlar gerçekten o imanlarıyla o tankların karşısında durdular ve şahadete koştuklarını haykırdılar. Değerli kardeşlerim; Namluların karşısında dimdik duran, ki bu noktada tabii ki beraber yıllarca ça- lıştığımız arkadaşlarımızı da biz burada uğurladık. Önüne, arkasına bakmadan paletlerin altına yatan 32 yaşındaki bir hanım kardeşimiz, bakıyorsunuz şahadete yürüyor. Bunlar işte bir bayanı tankla ezecek kadar alçak, bu denli namussuz, bu denli vahşi… Ama benim o hanım kardeşim, şahadet şerbetini yudumladı ve oraya yürüdü. Durmadılar; ama milletim de durmadı. Onlarca insan vurulduğu halde saatlerce bulunduğu yeri terk etmeyen vatandaşlarımın her biri İstiklal Harbi kahramanlarımızın torunları olduklarını ispatlamışlardır. Savaş uçakları, helikopterler tepesinde dolaşıp bombalar atmasına, ağır silahlarla ateş etmesine rağmen sokakları, asker kılıklı teröristlerin hedef aldıkları yerleri boşaltmayan kardeşlerimin kahramanlığını ifade edecek kelime inanın bulamıyorum. Darbe girişiminin bastırılmasının ardından başka birileri yeniden aynı cüreti göste- remesin diye günlerdir tüm şehirlerimizin meydanlarında demokrasi nöbeti tutan vatandaşlarımızın her biri isimlerini tarihe altın harflerle yazdırdıklarını bilmelidirler. İşte bugün saat 4, baktım 4’ten itibaren herkes Kızılay’a yürümeye başlamış, şu anda yine binlerce insan Kızılay Meydanı’nda, onbinler Konya’da meydanda ve biraz sonra telekonferansla onlara bağlanacağız, onlara hitap edeceğiz. Şurası çok çok önemli: Ankara’da Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı, An- kara Emniyet Müdürlüğü binalarında görev yapanlar başta olmak üzere, darbe girişiminde bulunanların ağır saldırıları altında kalmalarına rağmen bir an olsun tereddüt göstermeden görevlerinin başına koşan, mücadele eden polislerimizin fedakarlıkları her türlü takdirin üzerindedir. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde darbe girişimlerine karşı kararlı bir duruş sergileyen, bu uğurda şehit olan, yaralanan askerlerimizin sağlam duruşlarını da milletimiz asla unutmayacak ve onları sürekli hayırla yâd edecektir. Ve kendile- rine yanlış emir veren, ‘artık komuta da bizdedir’ diyeni, evet, alnından vurarak öldürmek suretiyle daha sonra kendisi de şehit olan askerimizi, Niğdeli kardeşimi de ben buradan hayırla yâd ediyorum, mekanı cennet olsun. Valiliklerimiz ve belediyelerimiz başta olmak üzere darbe girişimini haber aldıkları andan itibaren tüm imkânlarıyla, tüm güçleriyle devletlerinin ve milletinin yanında yer alan kurumlarımızın yöneticilerini de tebrik ediyorum. Aynı şekilde darbe teşebbüsü karşısında millet iradesinin yanında saf tutan tüm medya kuruluşla- MECMUA rımıza ve sivil toplum örgütlerimize de şükranlarımı sunuyorum. Aziz milletim; Türkiye tarihinin en güçlü devlet-millet birlikteliğini 15 Temmuz darbe girişimi karşısında ortaya koymuştur, milletimiz devletine, devletimiz de milletine sahip çıkmıştır. Demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler konusunda hiçbir vatandaşımızın, hiçbir kurumun en küçük bir endişesi olmasın. Hükümetimizin ilan ettiği olağanüstü hal, bu değerleri onlara yönelik saldırılardan koruma amacı gütmektedir, asli hedef budur. Ülkemizin yaşadığı tehditle mukayese edilemeyecek derece küçük terör olayları karşısında benzer tedbirler alan Avrupa ülkelerine seslerini çıkartmayanların Türkiye’yi eleştirmeye hakları kesinlikle yoktur. Aldığımız bu kararı eleştirmeye kesinlikle hakları yoktur, önce onlar kendilerine baksınlar. Biz kimseden ihsan istemiyoruz, sadece gölge edilmesin yeter. Bu millet kendi kaderini belirlemeye muktedirdir, bunu herkes böyle bilsin. Olağanüstü hal ilanının sadece ve sadece ülkemizin karşı karşıya bulunduğu terör tehdidine karşı gerekli önlemlerin alınmasına; demokrasinin, hukuk devletinin, temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik bir tedbir olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Özellikle ekonominin yurt içindeki ve yurt içindeki unsurlarının olağanüstü hal uygulaması konusunda en küçük bir olumsuz çekinceleri, tereddütleri olmama- lıdır. S&P (Standard & Poor’s / Uluslararası kredi ve derecelendirme kuruluşu) Türkiye’nin kredi notunu BB+’dan BB’ye, görünümünü de durağandan negatife indirmiş. Türkiye’yle senin ne alakan var? Türkiye senin şu anda zaten üyen filan değil. Daha önce de bunları yaptın. Biz dedik ki, ‘bizim seninle alakamız yok’ ve kestik ilişkiyi. Şu anda siyasi bir karar açıklıyor kendine göre, yani ‘ben bunu açıklarsam acaba Türkiye’de yatırımlar’ durur mu? S&P, boşuna uğraşma, bizimle hele hiç uğraşma, aynı şeyleri bundan önce de yaptınız tutmadı ve bu- gün de tutmaz. Biz kararlı bir şekilde yatırımlarımıza nasıl devam edeceğimizi göreceksin. Bak Osmangazi Köprüsü’nü açtık, şimdi 26 Ağustos’ta Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü de açacağız, 20 Aralık’ta inşallah Avrasya Tüneli’ni, Boğaz’ın altından onu da açacağız. Sizin gücünüz bizim bu yatırımlarımızın ne açılmasına, ne de yapılmasına yetmez; biz buna devam edeceğiz. Bütün bu yaptıkları değerlendirme Türkiye ekonomisinin gerçeklerini yansıtmıyor. Bunlar her şeyi yapabilirler böyle dönemlerde. Zaten onlar böyle dönemlerde bu anları beklerler. Yarın bakarsanız bunlar piyasaya bol bol virüs de salarlar, farklı bazı adımlar atmaya da yönelirler. Ama şunu çok açık ve net söylüyorum: Bu süreçte Türkiye başta tasarrufların arttırılması konusundaki teşvikler olmak üzere, ekonomideki reformlarını kesintisiz sürdürecektir. Merkez Bankamız gayet güzel açıklamalarını, ön açıcı açıklamalarını da yaptı. Bundan sonra da kararlı bir şekilde yürüyeceğine inanıyorum. Piyasada herhangi bir likidite sıkıntısı söz konusu değil ve olmayacaktır da. Piyasaların kendi kuralları içindeki işleyişleri konusundaki hassasiyet, izlenen rasyonel MECMUA ekonomi politikası çerçevesinde sürecektir. Her zaman söylüyorum, yine biz mali disiplinden asla taviz vermez, yolumuza böyle devam ederiz. Bugün yaptığımız Milli Güvenlik Kurulu Toplantımızın hemen arkasından icra ettiğimiz Bakanlar Kurulu Toplantımızın ve aldığımız kararların ben hayırlı ol- masını diliyorum. Milletime şunu söylüyorum: ‘Eyvah, şimdi olağanüstü hal ilan edildi, yoksa bu süreçte artık valiler devreden çıkıp Silahlı Kuvvetler mi yönetime el koyacak?’ Asla böyle bir şey söz konusu değil. Tam aksine valilerimizin yetkileri, iradeleri bu süreç içerisinde daha da artacak ve Silahlı Kuvvetlerimiz valilerimizin emrinde, onların yönetiminde bu süreci sürdüreceklerdir. Ve bizler demokrasiden asla taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz, bunu da böyle biliniz. Silahlı Kuvvetlerimiz de kesinlikle hükümetinin emrinde, hükümetiyle beraber hareket etme noktasındadır. Anayasamızın amir hükmü gereği, bu milletin seçmiş olduğu cumhurbaşkanı olarak, başkomutan olarak bizler de askerimizle beraber Silahlı Kuvvetlerimi- zin içerisindeki bütün o virüsleri temizleme mücadelesini sürdüreceğiz. Diğer kurumlarımızda, emniyette ve diğerlerinde bu tür virüsleri de görüyorsunuz temizleme süreci devam ediyor, kararlı bir şekilde bu da devam edecek. Çünkü adeta bir kanser virüsü gibi vücut metastaz oldu, bunu temizlemeye mecburuz. Bunu inşallah temizleyeceğiz ki milletimiz huzur bulsun, milletimiz geleceğe umutla bakmaya devam etsin. Ben milletime şunu hatırlatıyorum: Sakın endişeye kapılmayın, hiçbir endişeye yer yok. Türkiye bu badireyi hamdolsun atlattı ve bundan sonra da yatırımlarıyla beraber bu süreci güçlenerek devam ettirecektir. Hepinize en kalbi duygularla, şükranlarımı sunuyorum ve hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla. MECMUA DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ve 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ - Belgeler - Hazırlayan: Serhat Aslaner 22 Temmuz Tarihli Cuma Hutbesi GÜN, MİLLETÇE KENETLENME VE GELECEĞİMİZİ İNŞA ETME GÜNÜDÜR Kardeşlerim! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin! Eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”* Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müminin durumuna şaşılır! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ona sabreder; bu da onun için hayır olur.”** Kardeşlerim! İçinden geçmekte olduğumuz zorlu süreçte engin rahmetiyle milletimizi büyük sıkıntılardan ve felaketlerden kurtaran Yüce Allah’a sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bu süreçte kendilerine şehitlik nasip olan bütün kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına ve milletimize sabr-ı cemil ve metanet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar vermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Aziz Kardeşlerim! 15 Temmuz gecesi millet olarak tarihimizin en zor, en uzun ve karanlık gecelerinden birini yaşadık. Yüce Rabbimiz, bütün unsurlarıyla milletimize kenetlenmeyi nasip etti ve milletimiz emanetine sahip çıktı. Hiç kuşkusuz millet olarak sahip olduğumuz bu MECMUA * Al-i İmran, 3/ ** Müslim, Zühd ve rekâik, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu en büyük nimetlerden biridir. Hamdolsun! Bu büyük nimet sayesinde ateş çukuruna yuvarlanmaktan ve karanlığa gömülmekten kurtulduk. Kardeşlerim! Bu acı tecrübe bize şunu gösterdi: Hiçbir güç Allah aşkı ve vatan sevgisiyle dolu yü- reklerden daha üstün olamaz! Bu hain saldırılar bize şunu öğretti: Şerefli milletimizi sindirmeyi, itibarını zedelemeyi hedefleyenler rezil ve zelil olmaya mahkûmdur! Kim mazlumun, mağdurun, muhacirin yanındaysa Cenab-ı Hakk’ın kudret, rahmet ve inayeti de onun yanındadır. Değerli Kardeşlerim! Allah’a sonsuz hamdolsun ki, bu topraklar asırlardır Müslüman yurdudur. Bu millet şüheda evladıdır. Bu ezanlar, bu cumalar İslam’ın şiarıdır. Bu dinin, tek bir harfi bile değişmeyen bir kitabı vardır. Bu dinin, en güzel örnek olma vasfına sahip bir Peygam- beri vardır. Allah’ın bize verdiği bir akıl, bir kalp vardır. Bizim değişmez değerlerimiz, 14 asırlık engin bir tecrübemiz vardır. Hiçbirimiz Müslüman olarak bütün bunları bir tarafa bırakamayız. Aklımızı, idrakimizi, vicdanımızı bir kişiye ya da gruba teslim edemeyiz. Dünya menfaati için dinimizden geçemeyiz. Din-i mübin-i İslam’ı alet ederek dünyayı elde etmeye çalışanlara ise asla fırsat veremeyiz. Muhterem Kardeşlerim! Geliniz, bu Cuma gününde, bu mübarek saatte hep birlikte el açıp Yüce Rabbimize yalvaralım: Allah’ım! İzzetine sahip çıkmak için tanklara meydan okuyan bu millete zeval verme! Asırlar boyunca mazlumların umudu olmuş, mağdurların yanında yer almış, muha- cirlere kucak açmış bu milletin üzerinden rahmet ve nusretini eksik etme! Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak isteyenlere, topraklarımıza fesat tohumları ekmeye çalışanlara fırsat verme! Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici düş- manlardan bizleri halas eyle! Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik, gücümüzü sana ettiğimiz imandan aldık, yıkılmamıza ve dağılmamıza izin verme Allah’ım! Zalimlerin zulmüne rağmen bizi adaletten ve merhametten ayırma Allah’ım! Kötülerin kötülüklerine rağmen bizi iyilikten ayırma Allah’ım! İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, MECMUA mağrur olup haddi aşan kullarından olmaktan sana sığınırız. Sen, milletimizin bu soylu direnişini bir adalet ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle! [22 Temmuz tarihinde okunmak üzere Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tara- fından hazırlanarak bütün camilere gönderilen Cuma Hutbesi metnidir.] Olağanüstü Din Şûrası Kararları* ( Ağustos ) Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY Dini istismar eden bir örgüt (FETÖ/PDY) tarafından 15 Temmuz gecesinde gerçekleştirilen kanlı darbe girişiminin ardından, ülke ve millet olarak içinden geçtiğimiz süreci değerlendirmek, bu ve benzeri yapıların ülkemize, milletimize ve dinimize verdiği zararları tespit etmek, dinî açıdan bu konularda istişarelerde bulunmak ve atılacak somut adımları belirlemek amacıyla Din Şûrası Tüzüğü’nün 5’inci maddesi gereğince Diyanet İşleri Başkanlığı, tek gündem maddesiyle Ağustos tarihlerinde Din Şûrası’nı Ankara’da olağanüstü toplamıştır. Hain ve kanlı darbe girişimi karşısındaki vakur, cesur ve âlicenap tutumuyla tüm dünyaya örnek olan; vatanına, milletine, millî iradeye ve hukuk düzenine sahip çıkan aziz milletimizin 15 Temmuz gecesindeki onurlu duruşu ve bu direnişte milletimizin maneviyatını canlı tutan bütün din gönüllüsü kardeşlerimiz nesiller boyu şükran ve minnetle anılacaktır. İstiklal mücadelesi günlerinde olduğu gibi, milletin kendi izzet ve haysiyetine sahip çıkma davetine derhâl icabet edip şehadet mertebesine kavuşan aziz şehitlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyor, yaralanan gazilerimize acil şifalar diliyoruz. Halk iradesine dayanan meşru bir yönetimi, din kisvesi altında örgütlenip silah zoruyla devirmeye teşebbüs etmek, millî iradeyi hiçe saymak bir hak gasbıdır. Dinen meşru görülemez. Bu girişimi şiddet ve nefretle tel’in ediyoruz. İki gün süren Şûra’da gündem, üye, katılımcı ve davetliler tarafından müzakere edilmiş, alınan kararlar ittifakla kabul edilmiş ve kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür: 1. Gizli ve karanlık emellerine ulaşmak için her türlü yolu mübah gören, dini ve dinî duyguları istismar eden; milletimizin zekâtını, sadakasını, kurbanını çalan, evladını elinden alıp yanlış yönlendiren, dinimizin temel değerlerini, kavramla- rını tahrif ve tahrip eden, gayr-i İslamî ve gayr-i ahlakî tutum ve davranışlarla fitne, fesat, yalan ve desiselerle kendine insan ve imkân devşiren, devletin tüm organlarına sızarak, milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışan ve son darbe girişimiyle millet tarafından suçüstü yakalanan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ/ PDY) dinî bir oluşum olarak nitelenemez. Bu örgütün elebaşı “din âlimi” ya da “hocaefendi” olarak kabul edilemez. 2. İslam’a göre Hz. Peygamber’den başka, “masum ve tartışılmaz” bir otorite ve rehber kabul edilemez. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı, kendisini dinin mutlak temsilcisi olarak göremez ve insanları kendisine kayıtsız şartsız itaat ve bağlılığa çağıramaz. İslam’da mutlak itaat ve bağlılık, çerçevesi Kur’an ve Sünnet tarafından belirlenen ilkeler için söz konusu olduğundan, İslam’a göre hiçbir kişinin kendisini * Olağanüstü Din Şurası’nın ardından Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından yayınlanan ve şûrada MECMUA alınan kararları da ihtiva eden Dini İstismar Hareketi FETÖ/PDY başlıklı raporun tam metni için bkz. seafoodplus.info lanan-dini-istismar-hareketi-fetopdy-raporu/ (Erişim Tarihi: ). yanılmaz bir otorite ve rehber olarak kabul etmesinin veya bağlıları tarafından böyle görülmesinin bir geçerliliği yoktur. Bu, Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamber’in sünnetine açıkça aykırıdır. Bu çerçevede bir kişinin, özel, seçilmiş ve yanılmaz olduğu, beyan ve öğretilerinin kutsiyet arz ettiği iddiası dinen kabul edilemez. 3. İslam’da davet, Allah’a ve Hz. Peygamber’in yoluna yapılır. Allah adı kullanılarak çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik davet, insanları din ve Allah diyerek aldatmaktır ve dine yapılmış en büyük haksızlıktır. Hiç kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. Din adına, Allah adına insanların manevî duygularını istismar ederek kurulan yapıların İslam’dan onay alması mümkün değildir. 4. Dinî görünümlü eğitim faaliyetlerini bir güç ve çıkar ağına dönüştürerek dünyevî, siyasî ve ekonomik bir yapı oluşturmak, böylece her türlü gizli ve kirli ilişkilerini perdelemek, İslam’ın temel ilkeleri ile hiçbir şekilde bağdaşmaz. Öte yandan din üzerinden menfaat elde etmenin ve nüfuz oluşturmanın da herhangi bir dinî temeli yoktur. 5. Tarih boyunca toplumun güvenliğini tehdit eden mehdici-mesihçi ve hurufî- bâtıni karakter arz eden pek çok fitne ve fesat hareketi ortaya çıkmıştır. Sır, gizem, adanmışlık, karizmatik kişilik gösterisi ve takıyyecilik/çift şahsiyetlilik bu hareketlerin en bariz özelliği olmuştur. Modern zamanlarda ise bu tür hareketler, uluslararası siyasal mühendisliklerin güdümünde İslam toplumlarının parçalanması ve sömürülmesinin birer aracı olarak kullanılmışlardır. 6. Bu yapının sözde dinî söylemlerinde, İslam’ın temel bilgi kaynaklarından çok, rüyalar, gizemli hikâyeler revaç bulmuş, bunlar aracılığıyla masum kitleler aldatılıp efsunlanmış, hastalıklı bir zihniyet oluşturulmuştur. Bu amaçla özellikle medya kullanılarak sohbet, vaaz ve konferanslar yoluyla dinin tahrifine tevessül edilmiştir. Bu vaaz ve sohbetlere Hz. Peygamber’in katıldığı iddia edilmiş, mensuplarına verilen emir ve talimatlar rüya yoluyla Peygamber’e dayandırılmaya çalışılmıştır. Bu şekilde insanları kandırarak kendi otoritesini tahkim etmeyi bir yöntem olarak kabul eden bir yapının dinden cevaz alması mümkün değildir. 7. İslam toplumunda, farklı mezhep, meşrep ve düşünce ekolleri ahenkli bir şekilde bir araya gelmiş ve büyük bir zenginlik oluşmuştur. Ancak İslam’da Müslümanla- rın birliği esas olduğundan vahdeti parçalayacak her türlü tefrika ve gruplaşma yasaklanmıştır. (FETÖ/PDY) Hakikati kendi tekeline alarak kendisinin dışında herkesi dışlayan bir yapı İslam geleneği ile bağdaşmaz. Dolayısıyla İslam ümmetini MECMUA parçalamayı esas alan hiçbir yapı, düşünce ve hareket masum kabul edilemez. 8. Din alanında gizli faaliyet gösteren, denetime kapalı olan ve özellikle malî kay- nakları şeffaf olmayan yapı ve organizasyonların, her türlü şaibe ve karanlık ilişkiyi içinde barındıracağı muhakkaktır. Bu noktada kendince dinî argümanlar üreterek meşruiyet sağlamaya çalışan bir hareketin takip ettiği siyaset ve stratejinin hiçbir sağlam ve sahih temeli yoktur. Dolayısıyla bu yapı insanların dinî duygularını istismar ederek kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. 9. Kendini gizleme, olduğundan farklı görünme, ikiyüzlü davranma, çift dilli konuşma, takıyye gereği helal-haram gözetmeme, kod adı kullanma, bulunduğu ortamda inandığından farklı yaşama, yalan söyleme, tecessüste bulunma, mahremiyeti ihlal etme, şantaj yapma, kayırmacılık, kötü emeller için örgütlü dayanışma gibi yöntemler gayr-i İslamî ve gayr-i ahlakîdir. Kendi mensuplarını kadrolara yerleştirip devleti ele geçirmek amacıyla başta soru hırsızlığı olmak üzere her türlü yolsuzluğu ve hukuksuzluğu yapmak, kul ve kamu hakkına tecavüz etmektir. Böyle bir yöntemi, örgütlenmesinin temel aracı yapmış olan bir yapı İslamî kabul edilemez. Buna önderlik eden, yol veren ya da göz yuman insanların vicdandan, ahlaktan ve dinden nasipleri yoktur. Allah için yapılması gereken ibadetler, farklı amaçlar için istismar edilemez. Zekât ve kurban parasıyla televizyon kurmak, medya çalışmaları yapmak, lobi faaliyeti yürütmek, bu paraları değişik ülkelerde seçim kampanyalarına aktarmak, asla meşru görülemez. FETÖ/PDY batılı kamuoyunun ilgi ve desteğini sağlamak, medeniyetler ça- tışması tezine karşı duyarlılık üretme adına ‘Dinlerarası diyalog’ ve ‘ılımlı İslam’ diyerek şaibeli girişimler başlatmış, pek çok sırlı ve gizemli ilişkiyle uluslararası dünyada Müslümanların aleyhine oluşturulan karanlık projelerin bir parçası ol- maktan çekinmemiştir. Hiç şüphe yok ki Allah katında hak din İslam’dır. Başka din mensuplarıyla dinî özgürlükleri zedelemeden barış içinde yaşamak esas olup insanlığın faydasına olacak her işte onlarla ortak zeminde yardımlaşma ve dayanışma mümkündür. Dolayısıyla dinlerarası diyalog adı altında belli bir siyaset mühendisliği olduğu anlaşılan ortak bir dinî teoloji veya dinî kültür birliği oluşturma çabası hiçbir şekilde tasvip edilemez. İslam’ın temel esaslarından ödün vermek, söz gelimi kelime-i tevhidin ikinci kısmı olan Hz. Muhammed’in (s.a.s.) risâletini göz ardı etmek asla kabul edilemez. FETÖ/PDY, başta ülkemiz olmak üzere dünyanın pek çok yerinde özellikle Asya ve Afrika’da açtıkları okullar marifetiyle içi boş bir İslam söyleminin öncüsü olmuş, bu bölgelerde yaşayan Müslümanların umut ve enerjilerini heder etmiştir. FETÖ/PDY terör örgütünün eğitim gönüllüleri adı altında gönül coğrafya- mızda, Orta Asya, Balkanlar, Afrika ve Uzak Doğu’da gerçekleştirdiği tahrifat ve tahribat ile bu ülkelerde dini ve dinî değerleri kullanarak kurdukları hegemonya tespit edilecektir. Söz konusu tespitler Kasım ayında toplanacak Avrasya İslam Şûrası’na katılacak ülkelerin Din İşleri Bakanları ve Diyanet İşleri Başkanları ile paylaşılacaktır. MECMUA Diyanet ve İlahiyat camiasının FETÖ ve benzer yapıların dini istismar faaliyet- lerini irdeleyen ilmî çalışmalar yapmaları aciliyet kesbetmektedir. Bu bağlamda örgütü ve liderini yüceltici sözde bilimsel çalışmalar ve yayınlar da ilgili kurumlarca incelenerek bilimsel açıdan değerlendirilmeli ve gereği yapılmalıdır. Din İşleri Yüksek Kurulu bünyesinde, İlahiyat Fakültelerindeki farklı branşlardan akademisyenlerin de iştirakiyle özel bir komisyon oluşturulacaktır. Bu komisyon, öncelikle FETÖ/PDY terör örgütünün İslam’a ve Müslümanlara verdiği zararları, İslam’ın inanç ilkeleri, ibadet telakkisi ve ahlak düsturlarında yaptığı tahrifat ve tahribatı, İslam’ın temel kavramlarına dair çarpıtmaları tespit edilecek ve bu tespitler kamuoyu ile paylaşılacaktır. Bu tür dinî yapıların toplumu bir kez daha aldatmasına fırsat vermemek için, din eğitim ve öğretim politikaları yeniden değerlendirilmeli ve bu çerçevede her seviyede din eğitimi ve öğretimi gözden geçirilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, özellikle Din İşleri Yüksek Kurulu marifetiyle -öz- gürlüklerine müdahale edilmeksizin Türkiye’de din hizmetine ve din eğitimine destek veren sivil dinî-sosyal teşekküllerle, İslam’ın tarih boyunca medeniyetler kuran ana yolundan ayrılmamak, her türlü ifrat ve tefritten uzak kalmak, daha şeffaf ve denetlenebilir yapılar olmak yönünde ortak çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca dinî ve ilmî denetim ve rehberlik için Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde üst kurullar oluşturulmalıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca din-devlet-toplum arasında yaşanan sosyo-politik gerilim süreçlerinde ülkemize özgü bir kurumsallaşmanın yeterli düzeyde ve eş zamanlı olarak gerçekleştirilememesi nedeniyle ortaya çıkan boşlukta türeyen din eksenli yapılar, zaman zaman toplumun dinî hayatını zaafa uğratacak boyutlara ulaşmıştır. Bu durum, ülkemizde din-devlet-toplum ilişkilerinin gerekli yasal zeminin inşası da dâhil olmak üzere yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Dini ve maneviyatı kirletmekten kaçınmayan bu hain saldırı neticesinde pek çok vatandaşımızın bilhassa genç nesillerin maneviyatını derin bir bunalım ve çıkmaza sürükleme potansiyelini bertaraf etmek için özel çalışmalar yapılacak ve yayınlar gerçekleştirilecektir. Raporun tamamına aşağıdaki linkten ulaşılabilir: seafoodplus.info dan-hazirlanan-dini-istismar-hareketi-fetopdy-raporu/ MECMUA 15 Temmuz’da Minarelerden Neler Söylendi? Serhat Aslaner 15 Temmuz gecesinin önemli aktörlerinden birisi de Diyanet İşleri Başkanlığı personeli idi. Halkın, İstanbul ve Ankara’da darbe girişimini engelleme ve durdurmaya dönelik mücadelesine Diyanet İşleri Başkanlığı da ülke genelindeki bütün cami personelini göreve çağırarak halkın seferberlik halini takviye etti. Bu çerçevede daha önce emsali görülmemiş bir şekilde yurt genelindeki bütün camilerden halkı sokağa çıkmaya, darbe girişimini engellemeye teşvik eden çağrılar yapıldı. Müezzinler; tekbirler, salat-ı ümmi- yeler, salâlar, dualar, İstiklal Marşı, şiirler ve anonslar eşliğinde herhangi bir metne bağlı olmaksızın irticalen civardaki ahaliyi 15 Temmuz gecesinde darbeye karşı koymaya, vatanı/ bayrağı/ezanı/namusu kurtarmaya, demokrasiye sahip çıkmaya; müteakip gecelerde ise- ilk günlerde her vakit ezanından önce ardından sadece yatsız ezanından önce salâ vermek suretiyle - halkı meydanlara, 10 Ağustos tarihinde sona eren demokrasi nöbetlerine iştirake davet etti. Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin hemen tamamının Temmuz gecesi için bazı bölgelerde çatışmanın ortasında kalmak bahasına bazı bölgelerde ise çevredeki vatandaşların bir kısmının sözlü ve fiili saldırılarına uğramak suretiyle - rol oynadığı bu süreç Diyanet İşleri başkanı Mehmet Görmez’in ilk olarak sularında Ülke TV’ye canlı yayına telefonla bağlanarak* verdiği sözlü talimatla başladı**: “Bütün din gönüllüsü kardeşlerime sesleniyorum. Lütfen her biriniz minarelere koşun. Oralardan önce bir Peygamberimiz (sav)’a bir sala getirin ve ardından da milletimizin her ferdini milletimizin hukukuna sahip çıkmaya, iradesine sahip çıkmaya [davet edin]” Televizyondan canlı yayınlanana bu sözlü talimatın yanı sıra saat sularında ise bütün Diyanet personeline Mehmet Görmez tarafından aşağıda metni yer alan kısa mesaj (sms) gönderildi: “Din gönüllüsü kardeşim. bugün milletimizin hukukunu korumak için üzerimize düşeni yapmak en büyük vecibedir. Ülkenin ve milletin birliğinin, huzur ve refahının ayaklar altına alınması, milli iradenin cebir ve şiddetle çiğnenmesi asla kabul edilemez. Milletimizin manevi rehberleri olarak her türlü kanun ve hukuk dışı girişimlere karşı milletimizle beraberiz. Hepinizi özgürlüğün simgeleri olan minarelerimizden halkımıza bu büyük ihanete şiddete başvurmadan karşı koymaya davet ediyorum. Salalar verilerek milletimiz hukukuna sahip çıkmaya davet edilecektir. Mehmet Görmez” * Mehmet Görmez’in o gece başka kanallara da bağlanmaya çalıştığı bilgisi için bkz. Abdulkadir Selvi. “Görmez: Diyanet Cumhurbaşkanlığı’na Bağlanmalı”, Hürriyet, Mehmet Gör- mez’in minarelerden salâlar okunamasına dair düşüncesinin Kıbrıs Barış Harekatı günlerine giden hikâyesi için bkz. Görmez, agm.; Mehmet Görmez’in ’da TRT HABER’de canlı olarak yayınlanan mülâkatı. (Söz konusu programı şu linkten izleyebilirsiniz: seafoodplus.info- seafoodplus.info?v=KZ83VqQfxxE (Erişim Tarihi: ). ** Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii müezzini Yeni Şafak gazetesinin 24 Temmuz tarihli Pa- zar eki için verdiği beyanatta henüz herhangi bir talimat gelmeden önce salâ vermeye başladığını ve ilçe müftüsünü arayarak bütün camilerde okunması gerektiğine dair bir tavsiyede bulunduğu- MECMUA nu belirtiyor. Müâkatın tam metni için bkz. “İlk Salâ Hıçkırıklarla Edirnekapı’dan Yükseldi”, http:// seafoodplus.info (Erişim Tarihi: ). Mehmet Görmez’in bu talimatının ardından artık bütün minarelerden salâlar ve ezanlar, dualar, anonslar yükselmeye başlamıştı. Mehmet Görmez gerek televizyonda gerekse personele gönderdiği mesajda müezzinler için genel çerçeveyi çizmiş, personelin - bu çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla - bu hususta serbest bırakmıştı. Bu irticali durum ortaya değerlendirilmeyi bekleyen zengin bir materyal potansiyelinin çıkmasına da zemin hazırladı. Zîra 15 Temmuz gecesi minarelerden yapılan çağrılara ait kayıtlar; bir yandan diyanet personelinin bu meş’um olayı nasıl telakki ve bu telakkinin halka nasıl intikal ettiğini diğer yandan da halkın motivasyon araçlarından - belki en etkililerinden - birisinin nasıl bir fonksiyon icra ettiğini anlamaya yardımcı olacaktı. Elinizdeki metin bu düşüncelerden hareketle hazırlandı. Dosyayı hazırlarken; İnternet ortamında, ses ve video paylaşım sitelerinde (özellikle ve birkaç ortamda varsa tercihen Youtubeda) olabildiğince geniş bir arama yapmaya, bulduklarımız içerisinde bir bütünlüğü haiz ve ses kalitesi bakımından deşifre edilmeye en müsait olanları tesbit etmeye gayret ettik. Ulaştığımız dosyaların tamamını burada neşretmemekle beraber temsil kabiliyetini haiz bir derleme yapmaya gayret ettik. De- şifrelerini verdiğimiz kayıtların hangi camiye ait olduğunu tesbit etmeye gayret ettik. Keza kayıtların linklerini - dosyaların bizzat kendilerine ulaşmak isteyenler için - metin sonlarına ekledik. Deşifre metinler içerisinde gerekli durumlarda verdiğimiz izahları ise [ ] içerisinde belirttik. Gelecekteki çalışmalara kaynaklık teşkil etmesi ve bu mütevazı dosyanın geliştirilmesi bu dosyanın en mühim gayesidir*. 1. İstanbul Eyüp Sultan Camii “Essalatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Allahümmensuril islâme ve’l-müslimîn! Allahümme eyyid kelimete’l-hakki ve’d- din. Allahümme eşğili’z-zalimîne bi’z-zalimîn! Ve ehricna min beynihim salimîn! Allahümme kahhiri’l keferete ve’l-fecerete ve’l-mülhidîne ve’l-mürtedîn! Ya rabbelalemin! İslam’a ve müslümanlara yardım et! Vatanımızı, milletimizi, devletimizi ve ümmet-i Muhammedi her türlü tehlikeden koru. Birliğimizi, beraberliğimizi daim eyle ya Rab! Birliğimize kasteden hainlere, düşmanlara fırsat verme ya Rab! Kurmuş oldukları tuzakları, desiseleri kendi başlarına çevir ya Rab! Onlara fırsat verme ya Rab!. Bizleri birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat verme ya Rab! Şu mübarek gecede sana yalvarıyoruz ya Rab! Şu yalvarmalarımızı, yakarmalarımızı boş çevirme ya Rab! Dualarımızı boş çevirme ya Rabb! MECMUA Ya rabbelalemin ve ya hayrennasırîn! * Geçtiğimiz aylarda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Diriliş Bestesi: Sala isimli bir belgesel ha- zırlandığını ve bu belgeselin TRT Diyanet’te yayınlandığını bu vesile ile belirtmiş olalım. Belgeseli ayrıca şu linkten de izleyebilirsiniz: seafoodplus.info?v=cG22djcuzrc (Erişim Ta- rihi: ). Ecdadımız Kuran için, İslam için, bizler için mücadele etti, kanını akıttı ve bu cennet vatanı bizlere emanet etti. Ya rab! Ecdadımızın yolunda gitmeyi bu cennet vatana sahip çıkmayı ve kanımızın son damlasına kadar bu vatanı savunmayı hepimize nasip eyle. Ya rabbelalemin! Ümmet-i Muhammede yardım eyle! Polislerimize askerlerimize yardım eyle Ya Rab! Tefrikaya düşmekten bizleri muhafaza eyle! İçimizdeki hainlere fırsat verme ya Rab! Ya rabbelalemin! Ya rabbelalemin! Biz birbirimizi senin rızan için seviyoruz. Senin rızan için bir araya geliyoruz. Daha mutlu ve huzurlu yaşayalım diye, daha müreffeh bir hayat yaşayalım diye bir araya geldik, şu meydanda toplandık. Şu meydanda toplanan kardeşlerimizi iki cihanda aziz eyle. Huzurunda bulunduğumuz Eba Eyyub el-Ensari hazretlerinin şefaatına bizleri nail eyle ya Rab!. Onun yüzü suyu hürmetine ya Rab, bu ümmet-i Muhammede, şu güzel kardeşlerimize yardım eyle ya Rab!. Ya rabbelalemin! İlahî! Vermiş olduğumuz bütün nimetleri saymaya kalksak saymamız mümkün değildir. Ya Rab! Nankörlük etmekten bizleri muhafaza eyle! Birlik beraberliğimizi daim eyle. Aramızdaki hainlere fırsat verme Allah’ım. Bizleri, ülkemizi, vatanımızı, yurdumuzu …” [Kayıt burada kesiliyor.] Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=C63cAoYRukg (Erişim Tarihi: ). 2. İstanbul Şehzade Camii [Çatışmalar esnaında… Salâyı müteakiben…] “Ey Mehmed’im! … cihanın süsü Mehmedim! Nedir bu … Mehmedim! Sen ki vatanımın bekçisi, namusumun bekçisi, ezanımın bekçisi ey Mehmedim! Sen bensin ben senim. Ey kınalı kuzu Mehmedim! Kışlamız seni bekliyor! (…) Her taraftaki Mehmetçik çekildi kışlasına. Bir tek sen burada kaldın. Sen de çekil, üzme vatandaşını. Sen namusumun bekçisi, ezanımın bekçisi, bayrağımın bekçisi sensin Mehmedim! Kışlana dön! Sen bensin ben senim. Bizden başka biz yok, bu vatandan başka vatan yok. Gelin bir olalım! Diri olalım! Hep birlikte küfre karşı zulme karşı dimdik duralım. Bayrak dinmesin, ezanlar, salalar dinmesin! Senin namlun düşmana çevrilsin, bna değil ey Mehmedim! Ey kınalı kuzu Mehmedim! Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=6zbnNPn7OTQ ve https://www. seafoodplus.info?v=SyEV4zx7xdM (Erişim Tarihi: ). [Müezzin İstiklal Marşı’nı okuyor:] Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=m53VAzASnOI (Erişim Tarihi: ). MECMUA [Teşrik tekbirleri, salat-ı ümmiyeler ve Kuran-ı Kerim tilaveti için bkz.: seafoodplus.info?v=kVWTL-A_YL8 (Erişim Tarihi: ). 3. Güngören Merkez Camii “Kıymetli kardeşlerim! Kalbinde, gönlünde iman aşkıyla bu vatanı, bu milleti, askerini, polisini, bütün mem- leketini seven, her bir karış toprağına sevdalı olan, bir ağacının dalının yaprağının düşmesine dahi müsaadesi olmayan kıymetli kardeşlerim! İman sahipleri! Vatanımıza, milletimize, devletimize, mukaddes değerlerimize, camilerimize, mina- relerimize, ezan ve bayrağımıza kastedenler, huzuru bozmaya çalışanlar, vatan ve millet hainleri için tüm halkımızı, tüm milletimizi, tüm gönüldaşlarımı tepki vermeye, duruşunu sergilemeye sokağa davet ediyoruz. Ulubatlı Hasanlar gibi, Sütçü İmamlar gibi, bu vatanın, bu milletin bu toprağın bağrında yetişen aslanlar gibi asla geçit vermeyelim! Asla müsaade etmeyelim! Ve diyoruz ki Ya Rab! Bu milletin huzuruna kastedenlere fırsat verme ya Rab! Birliğimizi, beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme ya Rab! Yarın çocuklarımıza açıklama yapmakta zorluk çekeğimiz bu günleri bizlere yaşatma ya Rab! Kin ve nefret besleyen, kin ve nefret duygularıyla hareket edenlere fırsat verme ya Rab! Kurmuş oldukları tuzakları, kurmuş oldukları hileleri, desiseleri kendi başlarına çevir ya Rab! Ya rabbelalemin! Bizlere bu dünyada da hem de ahrette de iyilekler ver, güzellikler ver. Kardeşliğimizi bozan, bozmak isteyenlere fırsat verme! Tüm halkımızın tüm gönüldaşlarımızın, tüm insanımızın, iman ehli, İslam ehli, haki- kat ehli insaniyet namıyla birlikte, İslamiyet sadasıyla birlikte tepki vermeye tepki koymaya davet ediyorum. Rabbim gazamızı mübarek eylesin.” Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=EsPBt2XmN0c (Erişim Tarihi: ). 4. İstanbul Çağlayan Yeni Cami [Camide Ramazan ayından kalma ay-yıldız motifli mahya var. Müezzin İstiklal Mar- şı’nın tamamını okuyor] Web erişim: seafoodplus.info?v=z_BzVTETIcI (Erişim Tarihi: ). 5. İstanbul Tuzla Toki Camii MECMUA [16 Temmuz, gündüz] “(…) Şiddete başvurmadan meydanlara sahip çıkmaya davet ediyoruz. Aziz vatandaşlarım! Devletimize yönelik terör girişimine karşı devletimizin meşru güçleri duruma hakim olmuştur. Sorumlular göz altına alınmış ve alınmaya devam etmektedir. Vatandaşlarımızı devletimizin yanında yer almaya devam etmeye, tam bir istikrar sağlanana kadar şiddete başvurmadan meydanlara sahip çıkmaya devam etmelerini arz ediyorum. Necip milletim, aziz kardeşlerim! Bu şanlı devlete yönelik olarak terör girişiminde bulunma gafleti içinde olanlara karşı devletin meşru güçleri duruma hakim olmuştur. Sorumlular göz altına alınmış ve alınmaya devam etmektedir. Vatandaşlarımızı devletimizin yanında yer almaya devam etmeye ve tam bir istikrar sağlanana kadar şiddete başvurmadan meydanlara sahip çıkmaya devam etmelerini arz ediyorum. Rabbim bu necip milletin ve Mehmetçiğimizin, güvenlik güçlerinin yar ve yardımcısı olsun. Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=IGwNXyGSMhs [ arası] (Erişim Tarihi: ). 6. Ankara - Cami tesbit edilemedi Değerli vatandaşlarım! Allah adına, devlet adına, millet adına meydanlara çıkın! Devlet başkanımızın, cum- hurbaşkanımızın çağrısına uyun! Allah için çıkın dışarıya! Meydanlara çıkın! Devletimiz adına, Allah adına milletimizi meydanlara bekliyoruz. Çıkın değerli kardeşlerim. [daha yüksek sesle ve devamla] Çok kıymetli vatandaşlarım! Lütfen! Allah aşkına, İslam aşkına, demokrasi aşkına ülkemize ve milletimize sahip çıkmak amacıyla lütfen meydanlara gelin! Sayın cumhurbaşkanımızın davetine lütfen icabet edelim. Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=innOM1bRlxU (Erişim Tarihi: ). 7. Şanlıurfa Kadıoğlu Camii [Makamsız teşrik tekbiri… Müteakiben] “Muhterem cemaat, mahalle halkı! Fatih Sultan Mehmed’in, Sultan Murad’ın, Abdülhamid Han’ın emanetini elimizden almak istiyorlar. Avrupası, Amerikası, Fethullah Gülen’in köpekleri idareyi yönetimi elimizden almak istiyorlar. Vatanımıza göz dikenler, namusumuzu, vatanımızı eli- mizden almak istiyorlar. Muhterem cemaat, muhterem mahalle halkı! Hepimiz bir olalım, beraber olalım. Buradan beraberce topluca valiliğin önünde top- MECMUA lanalım. Valilik binasının önüne yürüyelim. İrademize, yönetimimize, namusumuza, vatanımıza sahip çıkalım. Hiç kimse irademize ipotek koyamaz. Biz bu vatanın sahipleriyiz. Bize bu vatanı dar edecek olanları bize kazdıkları kuyuya, oynadıkları oyunun içine gömeriz. Muhterem cemaat! Caminin önünde toplanalım. Gençlerimizle, çocuklarımızla, kadınlarımızla, erkek- lerimizle, yaşlılarımızla caminin önünde toplanalım. Kalabalık bir şekilde valilik binasının önüne gidelim. Cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza sahip çıkalım. Hiç kimse hele hele Yahudi, Hristiyan oyuncağı olmuş, bu milletin başına bela olmuş köpekler bizi yönetemezler. Muhterem cemaat! Camimizin önünde toplanalım, valilik binasının önüne yürüyelim. Valimize ida- remize sahip çıkalım. Caminin önünde toplanalım cemaat! Cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, vatanımıza, namusumuza sahip çıkalım. Bizi silah zoruyla, bizi darbeyle yönetmek istiyorlar. Hiç kimse buna … nasip olamaz bu kendisine. Ca- minin önünde toplanalım inşallah. Caminin önünde toplanalım cemaat! Caminin önünde toplanalım gençler! Evinizde yatmayın uyumayın. Bizi Mısır’a çevirmek istiyorlar. Bizi Suriye’ye çevirmek istiyorlar. Bu milletin %50’sinin oy verdiği adamı hapse atmak, öldürmek istiyorlar. Osmanlı padişahlarına yaptıklarını Recep Tayyip Erdoğan’a da yapmak istiyorlar. Bu siyaset değildir cemaat! Gün siyaset günü de- ğildir. Gün darbeye karşı ayağa kalkma günüdür. Ayağa kalkalım! Ayağa kalkalım! Dik duralım! Bize oynanan oyunlara karşı ayağa kalkalım cemaat!” [Tekrar makamsız olarak teşrik tekbiri.. Devamla:] “Toplanalım cemaat. Caminin önünde kalabalık bir şekilde toplanalım. Susmayalım. Yan gelip yatarak, evimizde oturarak bu millete, vatana, toprağa sahip çıkamayız. Caminin önünde toplanalım, kalabalık bir şekilde. Yahudinin, Hristiyanın maşası oyuncağı olmuş kişiler, kimseler bizi yönetemezler. Muhterem mahalle halkı yat- mayın, kalkın! Zaman yatma zamanı değildir. Uyuma zamanı değildir. İradenize sahip çıkın. Tek bir kişi de olsak tek başımıza da olsak valiliğin önüne yürüyoruz. Sizi bekliyoruz. Kalabalık şekilde bekliyoruz inşaallah” Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=BMuxLBrFt0w (Erişim Tarihi: ). 8. Denizli [Cami tesbit edilemedi] “Sevgili Denizli halkımız! Denizli Çınar Camii’nden şu anda sala verilecektir. Bütün halkımızı devletine ülkesine sahip çıkmaya Çınar Meydanı’na çağırıyoruz. Sevgili Denizli halkı! Çınar camimizden bütün Denizli’ye yönelik sala verilecek. Bütün halkımızı Çınar Meydanı’na ülkesine milletine sahip çıkmaya davet ediyoruz. MECMUA [Salâyı müteakiben] “Sevgili Denizli halkımız! Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşka- nımızın ve Diyanet İşleri Başkanımızın çağrısıdır… Bütün Denizli halkımızı Çınar Meydanı’na ülkesine, devletine, milletine sahip çıkmaya çağırıyoruz. [Daha yüksek sesle devamla] “Sevgili Denizli halkı! Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımızın ve Diyanet İşleri Başkanımızın çağrısıdır. Bütün Denizli halkını ülkesine, milletine sahip çıkmaya Çınar Meydanı’na çağırıyoruz. Sevgili kardeşlerim! Bugün, bugün tarihi bir gündür. Cumhurbaşkanımızın ve Diyanet İşleri Başkanımızın çağrısıdır! Tüm kardeşlerimizi Denizli Çınar Meydanı’na ülkesine, milletine sahip çıkmaya davet ediyoruz. [Tekrar salâ ve devamla:] “Sevgili kardeşlerim, sevgili Denizlili kardeşlerim! Türkiye Cumhuriyeti Cumhur- başkanımızın ve Diyanet İşleri Başkanımızın Çağrısıdır. Sevgili Denizlili kardeşlerim! Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımızın ve Diyanet İşleri Başkanımızın Çağrısıdır. Bütün Denizli halkını Çınar Meydanı’na vatanına, ülkesine, milletine bağımsızlığına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Sevgili Denizlili kardeşlerim! Şu anda, şu anda Çınar Meydanı’nda on binler, ida- recilerimiz, kardeşlerimiz ülkesine bağımsızlığına sahip çıkmak için Çınar Meyda- nı’ndadır. Bütün kardeşlerimizi Çınar Meydanı’na davet ediyoruz.” Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=jA0oWzcsD8c (Erişim Tarihi: ). 9. [Şehir ve cami tesbit edilemedi] “Amin. Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Ve’l-hamdülillahi rabbilalemin. Vessalatu vesselamu ala rasulina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Allahümme rabbena ya rabbena tekabbel minna inneke entessemi’ul-alîm. Ve tüb aleyna ya mevlana inneke ente’t-tevvabürrühim. Allahümmensuri’l islame vel müslimin. Allahümme eizze’l-islame ve’l-müslimin. Alla- hümme merhamu ümmet-i muhammedin! Ya Rahim ü ya Rahman! Ya Muin Ya Allah! Ya rabbellalemin ve ya erhamerrahimin! Ellerimizi açtık yalvarıyoruz ya Rabbi, dua ediyoruz. Milletimize, devletimize birlik beraberlik ihsan eyle. Bu güzel vatanımızın, bu biricik vatanımızın yok edilmesine, dağıtılmasına, parçalanmasına çalışanlara fırsat verme ya Rabbi! Birlğimizi beraber- liğimizi daim eyle ya Rabbi! Sen her şeye kadir olansın! Zalimlere, kafirlere, münafıklara karşı ümmet-i muhammede yardım eyle ya rabbi! Vatan hainlerine fırsat verme ya Rabbi! Zalimlere fırsat verme ya Rabbi! Dirliğimizi, düzenimizi, birliğimizi, beraberliğimizi daim eyle ya Rabbié MECMUA Ezanlarımızın susmasına [çalışanlara], bayraklarımızın dalgalanmasına engel olmak isteyenlere fırsat verme ya Rabbi! Allah’ım! Biz sana inanıyoruz, sana güveniyoruz sen her şeye kadir olansın, her şeye güç yetirensin. Allah’ım! Ümmet-i muhammede yardım eyle! Allah’ım milletimize yardım eyle! Allah!ım devletimize yardım eyle! Ya Rabbi! Bizleri zor durumda bırakma. Vatanımızı zor durumda bırakma. Kafirleri sevindirme ya Rabbi! Münafıkları sevindirme ya Rabbi! Zalimleri sevindirme ya Rabbi! Velhamdülillahi rabbilalemin. Ümmet-i Muhammedin sıhhat ve selameti için, birliği- mizin beraberliğimizin devamı için, Ümmet-i Muhammed’in dirlik ve düzeni için, Allah rızası için el-Fatiha. Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=t9JTz8Q0fF0 (Erişim Tarihi: ). Elazığ İzzet Paşa Camii “Essalatu vesselamu aleyke ya Rasulallah. Essalatu vesselamu aleyke ya Habiballah Kıymetli Elazığ halkı! Halk iradesine ve demokrasiye karşı bir kalkışma ile karşı karşıyayız. Bütün vatandaş- larımızın bu kalkışmaya karşı demokratik yollarla tepkilerini göstermelidirler. Hepinizi yürütme yetkisini halktan elden devlet otoritelerine ve temsilcisi olan emniyet teşki- latına destek olmaya davet ediyoruz. [Ardından müezzin teşrik tekbirlerine başlıyor, meydandaki halk iştirak ediyor] Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=OpyK_Gf8GII (Erişim Tarihi: ). Aksaray Kurşunlu Camii [Ezanı müteakiben. Müezzinin ilk cümleleri anlaşılamadı.] “Bu yapılan olay vatana ihanettir. Hep birlikte yılmadan bu ihanetin kalkması için yüce yaratıcıya, mevlamıza dua edelim.” [Müezzin tarafından 3 defa, halkın da iştirak ettiği, teşrik tekbiri. Müteakiben:] “Değerli arkadaşlar, bu olaya karşı tepkimizi bu meydanda demokratik ölçüler içerisinde göstermeye gayret edelim. Aynı zamanda bu olaya tepki için dua yapmak isteyen kar- deşlerimiz de camimizde namaz kılıp namazı müteakip dua edebilirler. Camimiz açık.” Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=dbJRHFss (Erişim Tarihi: ). Manisa Hatuniye Camii MECMUA [Salâyı müteakiben] “Sayın halkımızı, milletimizi birlik beraberlik içerisinde devletimizin yanında olmaya davet ediyoruz Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=qUfZWEZkt0U (Erişim Tarihi: ). Cami tesbit edilemedi [Müezzin Arif Nihat Asya’nın “Biz Kısık Sesleriz” şiirini okuyor.] Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=hpBI_4srQwQ (Erişim Tarihi: ). Cami tesbit edilemedi “ (…) Şimdi gerçek Müslümanlığı gösterme zamanı. Bu bir cihaddır! Allah için sokaklara inelim, evde durmayalım! Rabbim hainlere fırsat vermesin. Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=IGwNXyGSMhs arası] (Erişim Tarihi: ). Antalya - Cami tesbit edilemedi “Demokrasiye sahip çıkmak için tüm halkımızı meydanlara davet ediyoruz. [3 defa. 3. defada yüklem “bekliyoruz] Web erişim adresi: seafoodplus.info?v=IGwNXyGSMhs arası] (Erişim Tarihi: ). MECMUA

Camiler ve Din G&#;revlileri Haftası Programı’nda Yaptıkları Konuşma

Diyanet İşleri Başkanlığımızın Değerli Yöneticileri,

Diyanet Camiamızın Kıymetli Mensupları,

Saygıdeğer Hocalarım,

Aziz Kardeşlerim,

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepinizin, hepimizin üzerine olsun. Sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle siz kıymetli hocalarımızı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ülkemizin dört bir yanındaki din görevlilerimizi temsilen milletin evine, bu gazi mekâna teşrif eden siz kıymetli hocalarımıza hoş geldiniz diyorum.

Sizlerin aracılığıyla yurt içinde ve yurt dışında görev yapan bütün Diyanet mensuplarımıza selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Burada bulunan kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm imamlarımızın, müezzinlerimizin, Kur'an kursu hocalarımızın, vaiz, vaize ve müftülerimizin, din hizmetleri müşavirlerimizin Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı gönülden tebrik ediyorum. Bu anlamlı hafta vesilesiyle bizleri biraraya getiren Sayın Diyanet İşleri Başkanımıza ve ekibine de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığımız, bin mensubuyla 81 vilayetimizin tamamının yanı sıra Asya’dan Avrupa’ya dünyanın farklı köşelerinde ilim ve irşat çalışmaları yürüten gözbebeğimiz bir kurumdur. Mihrapları imamsız, minberleri hatipsiz, mineralleri ezansız bırakmayan tüm hocalarımızdan Allah razı olsun diyorum.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası sizlerin bu çalışmalarının bilinmesi, farklı toplum kesimlerine ulaştırılması açısından da bir fırsat teşkil ediyor. Maalesef toplumun belli bir kesimi Diyanet İşleri Başkanlığımızın özellikle görev alanının sadece cami ile sınırlı olduğunu düşünüyor. Oysa Diyanet camiamız insani yardım çalışmalarında, eğitim ve irşat faaliyetlerinde, insanlar arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde milli bünyemize yabancı sapkınlıklarla mücadelede çok önemli roller üstleniyor. Yaşadığımız onca provokasyona rağmen milletimizin birlik ve beraberliğini korumasında Diyanet İşleri Başkanlığımızın katkısı göz ardı edilemez.

Sınırlarımızın hemen dibinde yuvalanan DEAŞ belasının en az zararla atlatılmasında da Diyanet camiamızın payı büyük olmuştur.

Gerek 15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulmasında, gerek FETÖ ihanet çetesinin toplum bünyemizde açtığı yaraların sarılmasında Diyanet İşleri Başkanlığımız hep ön saflarda yer almıştır.

Diyanet personelimiz koronavirüse karşı yürüttüğümüz mücadelede de fedakârca görev yaptı. Vefa Sosyal Destek Gruplarında tam 62 bin Diyanet görevlimiz sorumluluk üstlendi. İmamlarımız, müezzinlerimiz hiçbir karşılık beklemeden zor günlerinde ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın imdadına koştu. Devlet-millet dayanışmasının en güzel örneklerini sergilediğimiz o sıkıntılı dönemi hamdolsun diğer ülkelere nazaran daha rahat atlattık. İnsanların tek başına çaresizce son nefesini verdiği görüntülerin hiçbirini sizlerin de desteğiyle milletimize yaşatmadık.

Bu vesileyle, samimiyetle bizzat şahit olduğumuz çok değerli kardeşim Ömer Döngeloğlu başta olmak üzere kovid hastalığına kurban verdiğimiz tüm hocalarımızı rahmetle yad ediyorum.

Sağlık görevlilerimizle beraber salgınla mücadelemize destek veren tüm kardeşlerime şahsım ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.

TMM diye sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kurallarına riayet ederek salgınla mücadelemizi sürdürüyoruz. Hep söylediğimiz gibi, bu kurallara uymamak kul hakkına girmektir. Hiçbir vatandaşımın bilerek ve isteyerek böylesi ağır bir vebalin altına girmeyeceğine inanıyorum.

Diyanet camiamızdan toplumumuzun bilinçlendirilmesinde oynadığı öncü rolü aynı kararlıkla devam ettirmesini bekliyorum. Rabbimden bizi, milletimizi ve tüm insanlığı salgın musibetinden bir an önce kurtarmasını niyaz ediyorum.

Kıymetli Kardeşlerim,

Çok Değerli Hocalarım,

Bizim inancımızda dünya, ahiretin tarlasıdır, burada ne ekersek yarın Ruz-i Mahşer’de onu biçeriz. Dünya tarlasına iyilik, güzellik eken, ahiret hasadına iyilik, güzellik toplamak suretiyle devam eder. Bu hayatın albenisine kendini kaptırıp nefsinin esiri olan kişiyse dünyasını da, ahiretini de kaybeder. İmtihan dünyasında kul varlıkla beraber yoklukla, nimetlerle beraber külfetle de sınanır. Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta ise sabretmektir. Gerçek mümin musibetler karşısında kahrında hoş, lütfunda hoş, diyerek acıyı bal eyleyendir. Kur’an-ı Kerim bizlere her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylığın olduğunu müjdeliyor. Nitekim koronavirüs salgınıyla mücadele ettiğimiz sıkıntılı dönemde millet olarak Rabbimizin birçok müjdesine mazhar olduk. Karadeniz’de tarihimizin en büyük doğal gaz rezervini keşfettik. Toplamda milyar metreküplük bu rezerv salgın günlerinde milletimize umut vermenin yanı sıra, daha büyük keşifler için inancımızı arttırdı. Doğu Akdeniz’de yürüttüğümüz sondaj çalışmalarından da inşallah güzel haberler almayı ümit ediyoruz.

Yine bu dönemde 86 yıllık uzun bir hasretin ardından Ayasofya’yı asli kimliğine döndürmenin bahtiyarlığını yaşadık. Ayasofya-ı Kebir Camii Şerifini 24 Temmuz Cuma günü dualar, niyazlar, gözyaşlarıyla yeniden ibadete açtık. Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyetine uygun şekilde tekrar cami hüviyetine kavuşması milletimizin en büyük hayallerinden biriydi. Bu uğurda pek çok şairimiz, edebiyatçımız, siyaset adamımız ağır bedeller ödedi, hatta aralarında idamla yargılananlar oldu. Bizler de ilk gençlik yıllarımızdan itibaren Ayasofya’nın minarelerinden yükselecek Ezan-ı Muhammedileri dinlemenin umuduyla yaşadık. Ayasofya Camii’nin ibadete açılması hukuk ve demokrasi içinde yürütülen her günü sabırla örülmüş, 86 yıllık mücadelenin en tatlı meyvesidir. Türkiye’nin kendi hükümranlık haklarını kullanarak, attığı bu adım dünya siyasetinde yeni bir dönemin habercisidir. Ayasofya kararıyla Türkiye bağımsızlığı üzerindeki bir gölgeyi kaldırmış, iradesine vurulan bir prangadan daha kurtulmuştur. Hemen arkasından Kariye’nin onun da yine camiye çevrilmesi aynı şekilde ardı ardına bizler için bir müjdeydi. Ayasofya’nın hemen sonrasında restorasyonunu tamamlayarak açılışını yaptığımız Sümela Manastırı ise ülkemizin dini özgürlüklerle ilgili hiçbir kompleksinin olmadığını dost, düşman herkese göstermiştir. Bu açılışla Ayasofya kararı üzerinden acımasızca Türkiye’yi eleştirenlere de en güzel cevabı verdik. Rabbime bizlere üstat Necip Fazıl’ın ifadesiyle Ayasofya’yı aziz bir kitap gibi açma imkânı bahşettiği için sonsuz hamt ediyorum. Ayasofya-ı Kebir Camii Şerifi’nin ibadete açılmasının milletimize, ümmete ve tüm insanlığa tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli Hocalarım,

Türkiye dini hak ve özgürlükler konusunda örnek bir tavır sergilerken, Batı dünyasında tam zıttı bir atmosferin hâkim olduğunu görüyoruz. Uzun yıllar demokrasinin beşiği olmuş Batı ülkelerinde ırkçılık, ayrımcılık ve İslam düşmanlığı zehirli bir sarmaşık gibi yayılıyor. Müslümanlara ait iş yerleri hemen her gün faşist grupların hedefi oluyor. Müslüman kadınlar başörtülerinden dolayı sokakta, çarşıda, okulda sözlü ve fiili tacize maruz kalıyor. Neredeyse her gün sırf Türk ve Müslüman olduğu için saldırıya uğrayan, hakları gasp edilen, işten atılan insanlarımızın haberlerini alıyoruz. Bu eylemlerden Müslümanlarla birlikte etnik kimliği, görüşünü, dini aidiyeti farklı olan diğer kesimlerde etkileniyor. Neo Nazi terörü bizim vatandaşlarımız kadar Afrikalı, Asyalı göçmenleri, Müslümanlar kadar Musevileri de hedef alıyor. DEAŞ benzeri ideolojik bir fanatizmin Avrupa toplumlarını günden güne daha fazla zehirlediğine şahit oluyoruz. Özellikle camilere ve diğer dinlerin ibadethanelerine yönelik eylemler akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. İsveç’te Kur’an yakılması, Norveç’te Kur’an-ı Kerim’in yırtılması, Fransa’da basın özgürlüğü adına Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselam’ı tahkir eden karikatürlerin teşvik edilmesi kutsallarımıza yönelik saldırılardan sadece birkaçıdır.

Geçen yıl Yeni Zelanda’da 52 kardeşimizin şehit edildiği terör saldırısı insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidi gözler önüne sermiştir. Ancak Batı dünyası kanser hücresi gibi büyüyen bu tehditle yüzleşme cesareti gösterememiştir. Çok daha vahimi, Müslümanların mukaddes değerlerine yönelik saldırıların fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden gelinmesidir. Camilere ve Müslümanlara ait iş yerlerine saldıran caniler kovuşturmaya dahi uğramıyor. NSU gibi artık ayyuka çıkmış örgütlerin cürümleri neyse dönerci cinayetleri yaftası vurularak önemsizleştirilmeye çalışılıyor. Çok açık ve net söylüyorum, bugün birçok Batı ülkesinde ırkçılık ve İslam düşmanlığı bizzat devlet tarafından himaye edilmektedir. Neo Nazi yapılar ordu ve emniyet içinde rahatça örgütlenmektedir. Medya adeta bu örgütlerin halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütmektedir. Avrupa ülkeleri terör eylemlerinin faillerine göre tavır takınmaktadır. Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan o soykırımlar gibi, yılında ki Breivik katliamlarından da gereken dersi çıkarmadığı anlaşılıyor. Breivik’in vahşice katlettiği masumlar arasında sadece yabancılar yoktur, kendi ülkesinden çocuklar, gençler de vardır. Yakın tarihte şahit olduğumuz diğer saldırılar şiddetin belli bir bölgeyle, belli bir etnik kimlikle veya dini grupla ilgisinin olmadığını ortaya koydu. Ancak Avrupa ülkeleri ısrarla bu gerçeklere gözlerini yummayı tercih etti. Bununla da yetinilmedi bizim gibi hakikatleri haykıran siyasetçiler itibar suikastıyla düşmanlaştırılmaya çalışıldı. Son yıllarda bazı Avrupalı liderler ve medya kuruluşları eliyle körüklenen Türk ve İslam düşmanlığının arkasında yatan sebeplerden biri de budur. Türkiye’yi sustururlarsa meselelerin çözüleceğini zannediyorlar. Bizi düşmanlaştırınca hatalarının görülmeyeceğine inanıyorlar. Nasıl deve kuşu kuma kafasını gömünce gözden kaybolmuyorsa, sorunlar da yok sayılınca ortadan kalkmıyor. Irkçılık ve İslam düşmanlığı ile yüzleşmek yerine hedef saptıranlar en büyük kötülüğü kendi toplumlarına yapmaktadır. Bugün görmezden geldikleri sorunlar yarın daha büyük felaketler olarak karşılarına çıkacaktır.

Kıymetli Hocalarım,

Müslümanlara saldırmak Avrupalı siyasetçilerin başarısızlıklarını perdelemek için kullandıkları en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Daha önce faşist grupların oy devşirmek için başvurdukları bu ucuz politikaya şimdi kimi başbakan ve cumhurbaşkanları da tevessül ediyor. İç siyasette sıkışan, dış politikada çuvallayan Avrupalı liderler İslam’ı hedef göstererek, kifayetsizliklerini örtmeye çalışıyor.

Bu kervana katılan son isim Fransa Cumhurbaşkanı Macron olmuştur. Macron’un Müslümanların yoğunlukta olduğu bir şehirde yaptığı “İslam krizde” açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur. Fransız Devlet Başkanı olarak, daha şurada bir hafta gün önce münasebetlerimizi geliştirelim, görüşmelerimizi geliştirelim derken, nasıl da çabucak unutuveriyor. Hemen ardından bu açıklamayı yapmakla kendisine ne denli saygı duyulacağını gösteriyor.

Fransız Devlet Başkanı olarak İslam’ın yapılandırılmasından bahsetmesi ise hadsizliktir, edepsizliktir. Bizim ağzımızdan bugüne kadar Hristiyanlığın yapılandırılması diye bir şey duydunuz mu? Bizim ağzımızdan bugüne kadar Museviliğin yapılandırılması diye bir şey duydunuz mu? Sen kimsin ki İslam’ın yapılandırılmasını diye bir ifadeyi ağzına alıyorsun?

Devletin görevi milyarlarca inananı olan bir dine müdahale etmek değil tüm inanç mensuplarının hak ve özgürlüklerini garanti altına almaktır. Devlet eliyle sözüm ona dinde reform girişimleri totaliter toplumların alametifarikasıdır.

Aslında Macron İslam dünyasının krizinden bahsederek, Fransa’nın ve Fransız toplumunun içinde bulunduğu krizi perdelemek istiyor. Aşırılıkla Mücadele Yasasıyla asıl amacın fanatizmle mücadele etmek değil, İslam’la ve Müslümanlarla hesaplaşmak olduğu anlaşılıyor. Avrupa İslam’ı, Fransa İslam’ı, konsüler İslam gibi kavramlarla Müslümanlara dinsiz bir dindarlık dayatılmak isteniyor. Oryantalizmin yeni bir versiyonu olan bu zihniyet, samimi Müslümanları ötekileştirirken DEAŞ ve FETÖ gibi istismarcıların önünü açıyor.

Yarım asırdır Fransız toplumu içinde yaşayan Müslümanların ayrılıkçı olarak damgalanması çok büyük çatışmaların kapısını aralayacaktır. Hiç kimsenin Müslümanların can ve mal emniyetini inanç ve ibadet özgürlüğünü riske atma hakkı yoktur. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın canı, malı, namusu o ülkelere emanettir. Onlarca insanını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu tür provokasyonlara sessiz kalamayız.

Dinimize ve inancımıza yönelik hürmetsizliği asla sineye çekemeyiz. Özellikle de Hakk’ın hatırını üç günlük dünya hayatında feda etmeyiz.

Devlet başkanları insanların kutsallarıyla ilgili konularda söz söylerken kılı kırk yarmalı. Macron’un özellikle cahili olduğu meseleler de konuşurken çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor, bunu kendisine defaatle söyledim; bu işleri bilmiyorsun, dedim. Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur; böyle bir durumda. Kendisinden artık sömürge valisi gibi davranmak yerine, sorumlu bir devlet adamı gibi hareket etmesini bekliyoruz.

Burada şu gerçeği de ifade etmekte fayda görüyorum: Türkiye olarak asimilasyona ne kadar karşısıysak, entegrasyonu da o derece kuvvetli bir şekilde savunuyoruz. Yurt dışındaki kardeşlerimize asla içlerine kapanmamalarını, siyasette, sanatta, kültürde, iş hayatında hep görünür olmalarını telkin ediyoruz. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın kimliklerini koruyarak, sağlıklı entegrasyonunu hedefleyen iyi niyetli tüm çabaları desteklemeye hazırız.

Türkiye yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, kültürel ırkçılık ve aşırılıkla mücadelede Batılı ülkelerin en büyük imkânıdır. İstanbul, Hatay, Mardin gibi şehirlerimiz bir arada yaşama kültürünün sembolleridir. Avrupalı siyasetçilerin bu şehirlerimizden alacağı birçok ders vardır.

Yurt dışında görev yapan imamlarımız, din hizmetleri müşavirlerimiz hem vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarının karşılanmasında, hem de bulundukları topluma entegrasyonlarında önemli roller üstlenmişlerdir. DEAŞ gibi sapkın akımların Türk toplumuna sirayet edememesinde din görevlilerimizin yürüttüğü irşat çalışmalarının çok büyük payı olmuştur. Avrupalı devletlere düşen bu kazanımları dinamitlemek yerine daha fazla yayılmasına katkı sunmaktır. Batılı liderlerin popülizm uğruna çok ciddi maliyetleri olacak yanlış yollara sapmamalarını temenni ediyoruz.

Bölgemizde ve dünyada hoşgörüsüzlük ne kadar artarsa artsın, biz hep farklı yerde durmaya, hoşgörüyü yüceltmeye devam edeceğiz. Bin yıldır olduğu gibi gelecekte de tüm insanlığın barış, huzur ve esenliği mücadeleye etmeyi bu anlamda sürdüreceğiz.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyor, bu düşüncelerle sözlerime son verirken ahirete irtihal eden tüm din görevlilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatta olanlara sıhhat ve afiyet içerisinde Rabbimin daha nice hizmetler nasip etmesini niyaz ediyorum. Diyanet İşleri Başkanlığımızın tüm mensuplarına hizmetleri için şahsım, ailem, milletim adına tekrar teşekkür ediyorum.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı bir kez daha tebrik ediyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun, kalın sağlıcakla.

 

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik G&#;n&#; Anma Programı ile Demokrasi M&#;zesi A&#;ılış T&#;reni’nde Yaptıkları Konuşma

Aziz Milletim,

Değerli Şehit Yakınlarımız,

Kıymetli Gazilerimiz,

Kıymetli Misafirler,

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Sözlerimin hemen başında 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlerin kurşunları ve bombaları altında son nefeslerini veren şehidimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Aynı gece yaralanarak gazilikle müşerref olan kardeşlerimize Rabbimden sağlık ve afiyet temenni ediyorum.

“Âmin! desin hep birden yiğitler, “Allâhu ekber!” gökten şehitler. Âmin! Âmin! Allâhu Ekber!”

Evet, bin yıldır Anadolu’yu ebedi vatanımız kılmak için bu toprakları kanlarıyla yoğuran kahramanlar silsilesine katılan 15 Temmuz şehitlerimize borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz. Az önce açılışını yaptığımız 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’ni onların aziz hatıralarını yaşatarak, gelecek nesillerin bu büyük ihanet kalkışmasını daima hatırlamalarını, ibret almalarını sağlamak için inşa ettik. Biraz gecikmeyle de olsa bu müzeyi milletimizin hizmetine sunarak ülkemizde demokrasi, hak, özgürlük, adalet mücadelesinin öyle kolay kazanılmadığını tüm dünyaya göstermek istedik.

Müzemizde 15 Temmuz hadisesi, Türkiye ve dünyada darbeler, bir mermi tehdidi, karanlığa atılmak, en uzun gece, iz bırakanlar, sala, şehitlere saygı, demokrasi nöbetleri başlıkları altında sekiz farklı temayla sekiz ayrı salonda anlatılıyor. Müzemizde 15 Temmuz gecesi milletimizin sergilediği o direniş ve ertesi gün aydınlık Türkiye’ye nasıl ulaşıldığı dijital teknolojiler yardımıyla ziyaretçilere gösterilecek. Müzemiz salonları ve diğer üniteleriyle bu büyük mücadelenin sembol mekânlarından biri olacaktır. Yaklaşık 66 bin metrekarelik müze bölümü 57 metreye 75 metrelik elips kubbesi, açık hava vadili 93 bin metrekarelik peyzaj alanı, araçlık otoparkıyla bu eser inşallah şehitlerimizin hatırasını hep yaşatacaktır.

Kubbe bölümü dışında tamamının yerin altında bulunması ve dünyada ilk defa tüm kapalı alanların salgın tehdidine karşı ozon teknolojisiyle temizleniyor olması da müzemizin diğer özellikleridir. Müzenin tasarlanmasında ve inşasında emeği geçen tüm kurumlarımızı, mimarından mühendisine, işçisine, herkesi tebrik ediyorum.

Rabbimden bir daha milletimizi 15 Temmuz gibi imtihanlara maruz bırakmamasını diliyorum.

Türkiye’nin benzer ihanetlere uğramaması için FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine gizli-açık her türlü fitne-fesat odaklarına, varlığımıza ve birliğimize kasteden tüm tehditlere karşı teyakkuz halinde olmayı sürdüreceğiz.

Aziz Milletim,

Değerli Şehit Yakınları ve Gazilerimiz;

Milletimizin 15 Temmuz’un ardından tam 27 gün süreyle 81 vilayetimizin tamamında 24 saat kesintisiz şekilde sürdürdüğü demokrasi nöbetlerine katılan vatandaşlarımıza bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Kardeşlerim,

Bu nöbetler ülkemizin istiklaline ve istikbaline göz dikenlere topunuz birden gelin, diyerek meydan okuduğumuz bir başka destan olmuştur. İhanet nöbetini FETÖ’nün bırakıp PKK’nın devraldığı, onun bırakıp DEAŞ’ın devreye girdiği, onların yetmediği yerde başkalarının sahne aldığı bu dönemin amacı, Türkiye’ye diz çöktürmek, Türk milletini esir etmekti. Bu ihanet zincirinde her şeyi düşünen, her şeyi inceden inceye planlayanlar tek bir şeyi hesaba katmamışlardı; evet, bu büyük oyunu kuranlar Türk milletinin ülkesini ve devletini canı pahasına koruyacağını, en modern savaş araçlarının karşısında göğsünü siper ederek ezanına, bayrağına, Meclisine, Cumhurbaşkanına sahip çıkacağını hesap etmemişlerdi.

Bir şeyi daha hesap etmemişlerdi, o da, Rabbimiz öyle buyuruyor: “Ve mekeru ve mekerallah, vallahü hayrul makirin.'' Hesapların üstünde Allah’ın da bir hesabı vardır. İşte Allah’ın hesabı bütün hesapların üstündeydi ve o hesabı bunlar hiç düşünmemişlerdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin FETÖ’nün veya kendini onun sahibi zannedenlerin değil Türk milletinin ordusu olduğunu düşünememişlerdi. Bizim milletimiz tarih boyunca sayısız defa her şey bitti denildiği anda adeta küllerinden yeniden doğarak çok daha büyük atılımlar içerisine girmiş bir millettir. Hamdolsun 15 Temmuz gecesi aynı dirayeti, aynı kararlılığı, aynı azmi, aynı cesareti bir kez daha göstermiştir. Hem de öyle bir göstermiştir ki tüm dünyanın ağzı açık kalmıştır. O gece şehitler tepesini boş bırakmamak için sokaklara çıkan, yolları dolduran, darbecileri önüne katıp kovalayan kahramanlarımız sayesinde Türkiye’nin geçilmez olduğu bir kez daha görülmüştür.

Elbette her büyük mücadele gibi burada da kayıplarımız oldu. FETÖ’cü alçaklar tarafından şehit edilen kardeşimizin her birinin hikâyesi tek başına bu millete asırlarca ilham verecek ayrıntılarla doludur. İşte bunlardan bir tanesi de malum Ömer Halisdemir kardeşimizdi. Kendi yakın çalışma arkadaşlarımdan Erol Olçok, bunlardan bir tanesiydi. Profesör Doktor İlhan Varank yine bunlardan bir tanesiydi. Pek çok şehitlerimiz oldu. Çeşitli vesilelerle bizzat tanıştığımız, görüştüğümüz kardeşlerimizden şehitlik makamına uğurladıklarımız var. Hemen şu karşımızdaki cadde üzerinde birçok şehitlerimiz oldu. Tek bir damlası bile boşa akmayan bu kanları vatan topraklarına vurduğumuz yeni istiklal mühürleri olarak görüyoruz.

İstiklal Marşı’mızda ne diyor:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ,

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hudâ

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

Allah şahittir, milletim de emin olsun ki eğer o gece darbeciler Marmaris’te veya İstanbul’da Atatürk Havalimanı’nda karşımıza dikilselerdi şehadete yürümek için bir an bile tereddüt etmeyecektik. Çünkü havalimanındaki on binler oraya şehadet için gelmişlerdi. Hiçbir tereddütleri olmadığını gözlerimle görmüş ve o anı yaşıyor gibiydim.

Nasıl o gece Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ulaşabilen milletvekillerimiz, “öleceğiz, ama burayı terk etmeyeceğiz” demişlerse;

Nasıl Genelkurmay ve Meclis’in önünde, Külliye’nin etrafında, Ankara Emniyet Müdürlüğü Binası’nda, İstanbul’da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde, Üsküdar’da, Saraçhane’de on binlerce vatandaşımız adeta şehadet sırasına girmişse;

Nasıl ülkemizin dört bir yanında milyonlarca yürek aynı gaye ile harekete geçmişse;

Nasıl dünyanın dört bir yanında yüzlerce milyon kalp ülkemiz için duaya durmuşsa;

Nasıl henüz bıyıkları terlememiş delikanlılardan pirifanilik mertebesine ulaşmış büyüklerimize kadar bir millet topyekun kıyama kalkmışsa, işte biz de aynı hissiyat içindeydik.

“Şehitler ölmez” ifadesi bizim için kuru bir slogan değil uğruna her şeyimizi feda edebileceğimiz bir inanç akidesidir. Her şey gibi şehitlik de nasip işidir. 15 Temmuz gecesi bu şerefe nail olan kardeşlerimize gıptayla bakıyoruz, ne mutlu size, ne mutlu eşlerinize, ne mutlu annelerinize, babalarınıza, evlatlarınıza, ne mutlu. Ne mutlu size ki Sevgililer Sevgilisine komşu oldunuz. Ne mutlu size ki geriden gelecek olanları Cennette karşılayacaksınız.

Onları her hatırlayışımızda, geride bıraktıkları emanetleriyle her karşılaşmamızda, gazilerimizle her bir araya gelişimizde aynı duyguyu tekrar tekrar yaşıyoruz. Rabbimiz bize bu makamı nasip etmediğine göre bu dünyada yapmamız gereken işler, yerine getirmemiz gereken vazifeler var demektir. İşte bu anlayışla ve şehitlerimize layık olabilmek için onların uğruna canlarını feda ettikleri ülkemizi güçlendirmek, büyütmek, geliştirmek, vatanımızın bütünlüğünü korumak, milletimizin aydınlık ve müreffeh geleceğini inşa etmek gayesiyle gece-gündüz çalışıyoruz, çalışacağız. İnşallah büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar da durup dinlenmeden mücadeleyi sürdüreceğiz.

Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile önümüze çıkartılan engelleri birer-birer aşarak, tuzakları birer-birer bozarak hedeflerimize doğru yürüyoruz. Kritik yol ayrımlarının çoğunu geride bıraktık, şimdi önümüzde hedeflerimize Cumhur İttifakı olarak o bütünleştirdiğimiz son bir eşik var, onu da aştığımızda artık ülke ve millet olarak yeni bir döneme giriyoruz. Türkiye’yi bu seviyeye getirdiğimizde şehitlerimize layık olabilmenin sevincine ve huzuruna inşallah kavuşmuş olacağız.

Aziz Milletim,

Değerli Şehit Yakınları ve Gazilerimiz,

Türkiye tarihi boyunca pek çok saldırıya, pek çok tuzağa maruz kalmıştır. Milletimiz için vatanımızı korumak veya hakkımızı almak gayesiyle mücadele etmek, bu uğurda şehitler vermek; adeta ekmek yemek, su içmek kadar tabii şeylerdir. Böylesine büyük bir mücadele müktesebatına sahip millet gerektiğinde düşmanını affetmesini de, gerektiğinde yeni ittifaklar kurmasını da bilir. Ama bu milletin asla affetmeyeceği bir şey varsa, o da kendi içinden çıkan hainlerin yaptığı ihanetlerdir.

Sevgili Gençler,

Bu millet ihaneti affetmez, haini de affetmez, hainlerin arkasında duranları da affetmez. Güya kendi aklınca onları kullanarak siyasi çıkar devşirmeye kalkan mülevvesleri de affetmez. İşte bunun için diyoruz ki; ne olursa olsun FETÖ’nün son ferdi de etkisiz hale getiriline, cezasını çekene, ülkenin ve milletin kazan defterinden düşürülene kadar mücadelemiz sürecektir. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; millete silah çekenin, milletin kanını dökenin, milletin bayrağına ve ezanına göz dikenin, milletin geleceğini karartmaya kalkanın affı da olmaz, müsamahası da olmaz. Devleti karanlık mahfillerin emrine sunmak için çalışanın affı da olmaz, müsamahası da olmaz. Ülkenin geleceğini karartma pahasına kendine veya içinde yer aldığı gruba ikbal devşirme peşine düşenin affı da olmaz, müsamahası da olmaz. Gerekirse kan kusar kızılcık şerbeti içtik deriz, ama ülkemizi ve milletimizi böyle bir ayıbın içine sokmayız. Dışarıda veya içeride her kim FETÖ’cülerle, PKK’lılarla veya diğer terör örgütleriyle ilgili hak, hukuk, adalet edebiyatı yapıyorsa, bilin ki kafasının arkasında ülkemiz ve milletimizle ilgili karanlık bir amaç vardır. Bize bu şekilde nasihat çekenler var, o nasihati kendinize saklayın. Biz ne yaptığımızı, ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Paraları yokmuş, paraları kalmamış; onların paraları stoktadır stokta, onların nerede ne olduğu bellidir. Bu bizim defalarca deneyerek, doğruluğunu gördüğümüz şaşmaz bir ölçüdür.

15 Temmuz darbe girişiminin beşinci yıl dönümünde şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin de aralarında bulunduğu milletimizin huzurunda bu kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

Açılışını yaptığımız 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’nin bir kez daha ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu eserin ortaya çıkmasında emeği geçenleri tekrar tekrar tebrik ediyorum. Ve gecikmeyin, en kısa zamanda bu müzemizi gezin tavsiyesinde bulunuyorum.

Hepinize sevgilerimi saygılarımı sunarken şimdiden Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum. İnşallah Pazartesi-Salı bir Kıbrıs yolculuğumuz olacak, Devlet Bey’le birlikte geniş bir ekip inşallah orada olacağız ve Kurban Bayramı’nı Kuzey Kıbrıs’ta inşallah, namazımızı da orada kılacak ve merasimlere orada katılacağız. Geniş bir ekiple beraber gidiyoruz.

Yolumuz açık olsun. Bayramımız şimdiden mübarek olsun. Kalın sağlıcakla diyor ve dua için Diyanet İşleri Başkanımızı buraya davet ediyorum.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir