2 mahmut nasıl öldü / Sultan 2. Mahmut Kimdir? | İslam ve İhsan

2 Mahmut Nasıl Öldü

2 mahmut nasıl öldü

kaynağı değiştir]

Sultan II. Mahmud, 20 Temmuz ’te Topkapı Sarayı'nda dünyaya geldi. Babası, Sultan I. Abdülhamid; annesi ise I. Abdülhamid'in sekizinci hanımı olan Nakşidil Sultan'dır. Bütün hayatı boyunca kullanacağı "Adlî" mahlası, kendisine doğduğu zaman verilmiştir.

Şehzade Mahmud, peder-i âlileri vefat ettiğinde henüz 4 yaşındaydı. Sultan I. Abdülhamid’in ardından 'da tahta çıkan III. Selim kısır[2] olduğu için Şehzade Mahmud ile çocuğu gibi ilgilenmişti. Şehzade Mahmud’un kendisinden 6 yaş büyük olan ağabeyi Şehzade Mustafa ile birlikte ikisinin de eğitimlerine önem vermiş hatta onlara dönemin koşullarının elverdiği ölçüde özgürlük de tanımıştır. Şehzade Mahmud, Topkapı Sarayı'nda Şehzadegan Mektebi'ne devam edip, geleneksel tarzda bir eğitim alırken; diğer taraftan Sultan Selim onu sık sık yanına çağırıp siyasal ve diplomatik sorunlar üzerine sohbetler ederdi. Şehzade Mahmud reformların gerekliliği ile Sultan Selim’in bir dizi reform çabası içerisinde geçen saltanatı sırasında tanışmıştır.

Büyük bir müzisyen olan Sultan III. Selim, dönemin musikî üstatlarını toplayarak Topkapı Sarayı'nda fasıl heyeti düzenlerdi. Sultan II. Mahmud'un şehzadeliğinde bu musiki ortamından etkilendiği çok açıktır ki kendisi de tambur çalar ve ney üflerdi. Mûsikî sevgisi, onun da tüm hayatına damgasını vurmuştur ve kuzenine yakın seviyede büyük bir bestekâr olmuştur.[kaynak belirtilmeli]

Sultan III. Selim, sık sık Galata Mevlevihanesi'ne giderek Şeyh Gâlib'i ziyaret eder, burada ney üfleyip semâ âyinlerine katılır, şiir sohbetleri yapardı.[kaynak belirtilmeli] Bu toplantılar, aynı sıklıkla sarayda da tekrarlanırdı.

Sultan II. Mahmud'un hat sanatı ile olan ilgisi de şehzadelik yıllarında başlamış ve iyi bir hattat olarak yetiştirilmişti. Sarayın hat hocalarından Kebecizâde Mehmet Vasfî Efendi’den sülûs, nesih dersleri almış; şehzadeliğinin son yıllarında ’de bir hilye yazarak icâzet almaya hak kazanmıştı.

Sultan Mahmud şehzadeliği sırasında topçuluk alanında kendini geliştirerek topçulukla ilgili bir risâle de yazmıştı. Ayrıca Sadabad'da bulunan kendi adına yazılmış bir dikilitaşta, Sultan II. Mahmud'un buradan karşı tepelere top atış tâlimleri yapmasının anısına o taşın dikildiği belirtilmektedir.

Tahta çıkışı[değiştir

II. Mahmut

Osmanlı padişahlarının otuzuncusu, İslam halifelerinin doksan beşincisi olan II. Mahmut, çöküş içindeki Osmanlı Devleti'nin ıslahatlarla düzeleceğine inanmış ve büyük reformlara imza atmıştır. Tanzimat Fermanı içinde çalışmalarda bulunmuş ancak yetişememiştir. Avrupaî tarzdaki reformları yüzünden kendisine "Gavur Padişah" da denmiştir. 30 yıl süren padişahlık dönemince iç ve dış meseleler ile uğraşmıştır.
20 Temmuz'te İstanbul'da doğan II. Mahmut'un babası I. Abdülhamit, annesi ise Nakş-ı Dil Sultan'dır. Şehzadeliğinde yüksek din ve fen ilimleri, askeri teknik bilgiler ve devlet idaresi konusunda dönemin önemli âlimleri tarafından yetiştirildi.

Şehzadeliği sırasında amcası III. Selim'in yenilikçi düşüncelerinden etkilenen II. Mahmut, Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilen amcasının yerine geçen ve asilerle işbirliği içinde olan IV. Mustafa'nın, Alemdar Mustafa Paşa tarafından tahttan indirilmesi üzerine 28 Temmuz tarihinde Osmanlı tahtına geçti. Tahta geçtiğinde 23 yaşındaydı. Avrupa'daki yenilikleri ve gelişmeleri yakınen takip etmekteydi.

Tahta geçmesine yardımcı olan Alemdar Mustafa Paşa'ya geniş yetkiler vererek iç karışıklıklara ve devletin otoritesinin zayıflamasına neden olan "Ayanlar" meselesinin çözülmesini istedi. Bunun üzerine 29 Eylül'de İstanbul'da toplanan ayanlar ile hükümetin emirlerini yerine getireceklerine dair Sened-i İttifak'ı imzaladı. Bu olay padişahın ayanlar karşısında çaresiz durumda görülmesine yol açtığı için bu belgeler kısa bir süre sonra yok edildi. Amcası III. Selim'in yolundan ilerleyen II. Mahmut, Nizam-ı Cedid ordusunu 14 Ekim tarihinde Sekban-ı Cedid adıyla yeniden düzenledi. Sekban-ı Cedid'in giderek güçlenmesi ve aylıklarının fazla olması nedeniyle rahatsız olan Yeniçeriler ayaklandılar. Bu ayaklanmada Alemdar Mustafa Paşa hayatını kaybetti. İstanbul'da birçok yangının ve yağmanın başlaması üzerine 18 Kasım'de Sekban-ı Cedid ocağı kaldırıldı.

İstanbul'daki olayların yatışması üzerine Hicaz'ı işgal eden Vehhabiler üzerine gidildi. Bu konuda Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım isteyen padişah, hac yolundaki düzensizliğin ve Müslümanlara işkencelerin durdurulmasını istedi. Burada gösterdiği başarı ile Kavalalı Mehmed Ali Paşa itibar kazandı.

II. Mahmut tahta geçtiğinde 'da başlayan Osmanlı-Rus Savaşı devam etmekteydi. Osmanlı Devleti'nin savaş maliyetini ve yogunluğunu kaldıramaması ve Rusya'nın Fransa ile olan mücadelesi dolasıyla 28 Eylül'de Bükreş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Sırplara birçok hak tanınmış oldu. Ancak Bükreş Antlaşması'nın hükümlerini yerine getirmeyen Sırplar, bölücü faaliyetlerde bulunuyorlardı. Ertesi yıl Hurşit Paşa'nın komutasındaki bir ordu ile sefere çıkıldı. Bağımsızlık isteyen Sırplar üzerine yüründü, Belgrad ve Semendire Kaleleri ele geçirildi.

Milliyetçilik fikrinin yayılması sonucu Balkanlarda ve Yunanistan topraklarında sık sık isyanlar başgöstermişti. Rum Patrikanesi'nin ve Etniki Eterya Cemiyeti'nin desteği ile 12 Şubat'de Mora'da Yunan ayaklanması başladı. Kısa zamanda isyan Atina, Teselya ve adalara yayıldı. Bunu 6 Mart'de Eflak'ta çıkan isyan izledi. Asiler Avrupa devletlerinden yardım almaktaydılar. Kısa bir süre sonra isyan bölgesine gönderilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mora ve Girit Valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla isyanı bastırdı. Yunan isyanını destekleyen İngiltere, Mora Valiliğinin Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya verilmesinden hoşnut değildi. İngiltere, Rusya ve FransaYunanistan'a bağımsızlık verilmesi için II. Mahmut ile anlaşma yapmak istediler ancak II. Mahmut'un bunu kabul etmemesi üzerine Yunan kıyılarına giren donanmaları, Navarin Limanı'nında demirlemiş olan Osmanlı donanmasını 20 Ekim'de yaktılar.

Rusya'nın bu olaydan dolayı savaş tazminatı istemesi ile Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Sekban-ı Cedid'in yerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni ordunun teşkilatının henüz oturmaması nedeniyle başarı elde edemediler. Ruslar Eflak ve Boğdan'ı işgal edip Tuna'ya kadar ilerlediler. Ruslar'ın batıda Edirne, doğuda Erzurum'a kadar ilerlemeleri sonucunda Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. 14 Eylül'da imzalanan Edirne Antlaşması'na göre Rusya, Boğdan ve Eflak'tan Dobruca, Silistre, İshakçı, Pazarcık, Varna, Yanbolu ve Rumeli'den işgal ettiği yerleri geri verecek; Prut Nehri Tuna'ya karıştığı yerden sınır kabul edilecekti. 'de İran- Rusya arasındaki Türkançay Antlaşması gereğince Revan, Nahçıvan hanlıkları da Rusya'ya geçmişti. Bu bakımdan iki devlet arasındaki yeni sınır, Ahıska, Poti, Anapa kaleleri Rusya tarafında; Kars, Bayazıt, Erzurum bölgeleri Osmanlılarda kalmak üzere düzenlenecekti. Boğazlar Rus ticaret gemilerine açıldı. Akkerman Antlaşması ile Sırplara tanınmış olan muhtariyet sağlamlaştırılarak; 6 Temmuz'de Londra'da, Rusya, İngiltere ve Fransa arasında ve Yunanistan'ın bağımsızlığıyla ilgili antlaşmaya bağlılık bildirilerek ; 22 Mart'da bu esasa göre düzenlenen protokolü de kabul edecek; antlaşmanın tasdikinden sonra Rusya, İngiltere ve Fransa murahhaslarıyla birlikte ve antlaşma esaslarının uygulanmasını kararlaştırmak üzere, Osmanlı Devleti tarafından murahhaslar tayin edilecekti. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmiş oluyordu.

yılında Yeniçeriler'in Cezayir'in yönetimi için seçtiği İzmirli Hüseyin Paşa, Fransa için borç para vermişti ancak Fransa borcu ödemeyince Hüseyin Paşa'nın hakaretlerinden dolayı iki ülke arasında gerginlik oluştu. Bu olayı da bahane eden Fransa yılında Osmanlı Devleti'ne savaş açtı, yılında da Cezayir'i işgal etti. Ancak o sırada Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın isyanının başlaması üzerine Cezayir meselesi sonuçsuz kaldı. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, II. Mahmut'un emirlerine uymayıp Osmanlı-Rus Savaşı için kuvvetlerini göndermemişti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Suriye Valiliğini istemekteydi. Bunun üzerine Kavalalı Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasında bir orduyu Osmanlı Devleti'nin Suriye eyaleti üzerine gönderdi. - yılları arasında geçen mücedelede Mehmet Ali Paşa'nın kuvvetlerinin çokluğu ve intizamlı olması sebebi ile Kütahya'ya kadar ilerleyince, Osmanlı Devleti Rusya'dan yardım istemek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti ile Rusya'nın yakınlaşması İngiltere ve Fransa'yı tedirgin etti. Fransa'nın aracılığıyla Mehmet Ali Paşa ile Osmanlı Devleti arasında 8 Nisan tarihinde Kütahya Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya Mısır valiliğinin yanında Suriye, oğlu İbrahim Paşa'ya da Adana eyaleti muhassıllık olarak verildi. 8 Temmuz'te Rusya ile savunma ve yardım esasına dayanan Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre hem Rusya hem de Osmanlı Devleti herhangi bir savaş durumunda birbirlerine yardım edeceklerdi. Rusya'ya karşı bir durum olduğunda Osmanlı Devleti boğazlarını diğer ülkelere kapatacaktı.

8 yıllık bir süre için imzalanan bu ittifak antlaşması Fransa ve İngiltere'yi telaşa düşürdü. Osmanlı Devleti 6 yılından itibaren hem ham maddesini dışarıya çıkmasını engellemek hem de işsiz esnafı himaye altına almak için yed-i vahid denilen tekel uygulaması koymuştu. Bu sistem ile yeni kurulan Asarkir-i Mansure-i Muhammediye ordusu için kaynak da elde etmiş oluyordu. İngilizler bu uygulamadan şikayetçilerdi. Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın isyanının Osmanlı Devleti'ni zayıflatmasını fırsat bilerek baskılarını arttırdılar. Görüşmeler sonucunda 16 Ağustos'de Baltalimanı Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile İngiltere'ye ticari imtiyazlar tanınmakla beraber yed-i vahid kaldırılıyordu.

Mısır sorunu tam anlamıyla çözülmemişken 1 Temmuz'da vefat etti. Verem yüzünden vefat eden II. Mahmut, Divanyolu, II. Mahmut türbesine defnedildi. Yerine oğlu I. Abdülmecit padişah olarak tahta geçti.

II. Mahmut, padişahlığı boyunca askeri, idari ve sosyal alanda ıslahatlar yapmaya çalışmıştı. Yeniçeriler'in düzensizliği ve eşkiyalığa varan davranışları nedeniyle düzenli yeni bir ordunun kurulması gerektiğine inanarak Sekban-ı Cedid'i kurmuştu. Ancak gelen tepkiler üzerine bu orduyu kaldırmak zorunda kaldı. Ancak Yeniçeriler'in ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlayarak kaldırmak için hazırlıklara başladı. Amcası III. Selim'in akibetine düşmemek için bu çalışmaları gizli tuttu. Nihayet 15 Haziran'da Yeniçeri Ocaklarını kaldırdı. Büyük bir katliam ile Yeniçeriler toptan yok edildi. Bu olaya tarihte Vaka-i Hayriye denilmektedir. Kaldırılan Yeniçeri Ocağı'nın yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adında yeni bir ordu kurdu.

Avrupa'daki yarı örnek alınarak Divan teşkilatı kaldırıldı ve yerine nazırlıklar (bakanlık) kuruldu. Ayrıca Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde elçilikler kurdu. Devletin yüksek devlet memurlarının mallarına el koyması olan "Müsadere" usulunu ortadan kaldırdı. Devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfi ve yargılanmasıyla uğraşmak üzere Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali kuruldu. Başvekalet, Maliye, Dahiliye, Hariciye, Evkaf nezaretleri gibi teşekküller hep onun emriyle kuruldu. Askeri konuları görüşmekle görevli Dar-ı Şura-yı Askeri, sivil görevlilerin yargılanması ve hükumetle halk arasında davaların görüşülmesi için Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye kuruldu. Bir fermanla ilköğrenimin zorunlu ve parasız olduğunu ilan etti. Rüştiyeler (orta okul) ve devlet memurlarının yetişmesi için Mekteb-i Maarif-i Adliye kuruldu. 'de Tıbbiye ve Harbiye okulları açıldı. Bu okullar için yabancı kaynaklı eserler Osmanlıca'ya çevrildi.

3 Mart'da çıkarttığı kıyafet kanunu ile devlet memurlarının kavuk, sarık, şalvar ve çarık giymelerini yasakladı. Bunların yerine fes, pantolon, ceket giyilecekti. Buna karşı çıkanları şiddetle cezalandırdı. kendisi de setre pantolon giyerek sakalını kısa kestirdi, Padişahın resminin devlet kurumlarına asılması kuralını getirtti.

yılında sadece erkekleri kapsayan nüfus sayımını yaptı. Bu sayım sonucunda 4 milyon Hıristiyan ve 8 milyon Müslüman tespit edildi. Ayrıca Anadolu'da 'dan fazla, Rumeli'de de erkek vatandaşın yaşadığı tespit edildi. 1 Kasım'de ilk resmi gazete olan Takvim-i Vekai'nin çıkmasını sağladı. Posta teşkilatının kurulması ve 'de ilk karantina uygulaması da yine II. Mahmut döneminde gerçekleştirildi. Yabancı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için yerli tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi. Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatlar için, bazı esaslar kabul edildi. Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar mürur teskeresi (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezareti'nden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı.

Mimari alanlarda da çalışmalar yaptı. Ülkenin sanat, hayır ve sosyal kurumlarına önem vererek pek çok eser yaptırdı. Bayezid Yangın Kulesi'ni; Unkapanı ile Azapkapı arasındaki şimdi Unkapanı Köprüsü denilen Mahmudiye Köprüsü'nü; Beylerbeyi ve Çırağan Saraylarını; Tophane'de Nusratiye, Bahçekapı'da Hidâyet, Üsküdar'da Adliye, Arnavutköy sahilinde Tevfikiye Camilerini yaptırdı. Hazret-i Halid’in türbesini tamir ettirip üzerindeki yazıyı kendi el yazıları ile yazdı. Tophane’de Kadiri Camii ve tekkesini tamir ettirdi. Gayret ve azim sahibi olan II. Mahmut, "Adlî" mahlasıyla şiirler de yazardı.

Kaynak:seafoodplus.info

kaynağı değiştir]

Wikimedia Commons'ta II. Mahmud ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.
kaynağı değiştir]

Ana madde: Nizip Savaşı

İngiltere ile yapılan Baltalimanı Ticaret Anlaşması ile İngiltere'nin siyasi desteği sağlanmıştı. Zaten Osmanlı ordusundaki reform çalışmaları ciddi anlamda devam etmekte ve yeniden düzenleme sağlanmaktaydı. Mehmet Ali Paşa etrafında örülmekte olan çemberden kurtulmak ümidi ile elinde bulunan yerlerin babadan oğula geçmek üzere kalıtsal valiliğini istedi. Bunun dışında İstanbul’a göndermek zorunda olduğu vergiyi göndermemekle birlikte bağımsızlığını ilan etti. Sultan Mahmud, Mehmet Ali Paşa’ya karşı savaşa girişilmesi için 21 Nisan ’da emir verdi. İki ordu Fırat nehrinin ötesinde Nizip’te karşılaştı.

Osmanlı ordusunun başında orduyu modernleştirme çabaları içerisinde Avrupa'dan getirtilen Prusyalı 3 subay bulunuyordu. Bir cuma günü Prusyalı subaylar, Osmanlı ordusu Mısır ordusunu yenecek bir durumdayken hemen muharebeye girilmesi için başkomutan Hafız Paşa’ya tavsiyede bulundular. Fakat orada bulunan ulema, Cuma günü harp yapılmasının şer’an caiz olmadığını ileri sürdüler. Ertesi gün Prusyalı subaylar bir gece baskını yapılmasını tavsiye ettiler. Ulema bu seferde ansızın gece haydut gibi baskın yapılmasının padişahın askerlerinin şanına yakışmayacağını ileri sürdüler. Bu esnada İbrahim Paşa ordusu Osmanlı ordusunu kuşatacak bir konum kazandı. 29 Haziran’da başlayan Mısır ordusu saldırısı sonucu Osmanlı ordusu 4 saat içinde perişan oldu. Harp meydanında binlerce ölü on binlerce esir ve parça top bırakıldı. Bir defa daha İbrahim Paşa kuvvetlerine Anadolu ve İstanbul kapıları açılmıştı. Sultan Mahmud, 1 Temmuz ’da mağlubiyet haberinin İstanbul’a varmasından birkaç gün önce öldü.

Saltanatı döneminde gerçekleştirdiği reformlar[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir