kaynağı değiştir]
Bunu izleyen dönemde, ülkeyi perde arkasından yöneten İttihat ve Terakki yönetimine karşı bazı çevrelerde gitgide artan bir hoşnutsuzluk görüldü. 6 Nisan günü muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey'in bir İttihat ve Terakki fedâisi tarafından öldürülmesi, İstanbul'da büyük bir protesto gösterisine yol açtı. Ve sonunda 13 Nisan 'da bazı askerî birliklerin ve medrese öğrencilerinin katıldığı bir ayaklanma başladı; bazı subaylar ve bazı milletvekilleri linç edildi ve İttihatçı olarak bilinen gazeteler yağmalandı. Eski takvimle yeni takvim arasındaki 13 günlük farktan dolayı 31 Mart Vakası olarak anılan bu ayaklanma, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından 24 Nisan'da bastırıldı. 27 Nisan'da yeniden toplanan meclis, II. Abdülhamid'i bu ayaklanmadan sorumlu tutarak tahttan indirilmesine ve yaşlı şehzade Mehmed Reşâd Efendi'nin V. Mehmed adıyla yerine geçirilmesine karar verdi.
8 Ağustos 'da Kanûn-î Esasî üzerinde yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri "sembolik" bir düzeye indirildi. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumluydu. Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükûmetin görevi sona eriyordu. Meclis başkanını padişah değil, meclis kendisi seçiyordu. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki koşullara bağlamış ve üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmişti. Bu değişikliklerle ilk defa parlamenter sistem uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca toplantı özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerden bazıları anayasaya eklendi.
Ancak gerek Meşrutiyeti sahiplenen halk kitleleri ve gerekse ordu içindeki subaylar tarafından Abdülhamid tahttan indirilmiştir. Bundan sonraki süreçte Osmanlı Devletinde padişahlık sadece sembolik düzeyde kalmıştır.[3]
Hüseyin Hilmi Paşa (Mayıs - Ocak ), İbrahim Hakkı Paşa (Ocak - Eylül ) ve Mehmed Said Paşa (Eylül - Temmuz ) kabineleri döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti, resmen görev almamakla birlikte, fiilen ülke siyasetinin yönlendirici gücü oldu.
Aralık
Servet-i Fünun dergisinin 24 Aralık tarihindeki kapağı. İkinci Meşrutiyet'in ilk meclis toplantısını duyuruyor.
Meşrutiyet, hükümdar ile birlikte bir meclisin ülke yönetiminde bulunmasıdır.
Not: İttihatçıların, Meşrutiyet ve ülke yönetimi için ciddi bir hazırlığı olmadığından beklenen sonuçlar alınamamış, Meşrutiyet’e geçişte iktidar boşluğu ve kargaşa yaşanmıştır.
II. Abdülhamitin I. Meşrutiyet yönetimine son verdikten sonra Genç Osmanlılar Cemiyeti üyelerinin faaliyetlerine son vermeleri için baskı uyguladı. Genç Osmanlılar Cemiyeti üyelerinin faaliyetlerine son vermeleri üzerine Meşrutiyet yanlıları yılında İttihat ve Terakki Cemiyetini kurdular.
Avrupalı devletlerin Osmanlı Devletinin içişlerine karışmasını engellemek ve imparatorluğun parçalanmasını önlemek isteyen İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olan subaylardan Enver Bey Selanikte, Resneli Ahmet Niyazi Bey Manastırda kendilerine bağlı birliklerle ayaklandılar.
Rumelide Meşrutiyet yanlısı gösterilerin artması üzerine II. Abdülhamit 23 Temmuz de ikinci kez Meşrutiyet yönetimini ilan etti.
II. Meşrutiyet yönetiminin ilk günlerindeki iç karışıklıklar bazı yeni sorunlara neden oldu.
II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devletinde ilk siyasi partiler kurularak faaliyet gösterdiler, ittihat ve Terakki Partisi, Ahrar (Hürler) Partisi ve Hürriyet ve itilaf Fırkası bu partilerin en tanınmışlarıydı.
İlk isyan edenler, İstanbulda avcı taburlarındaki askerler oldu. Bu isyan Rumi takvime göre 31 Martta çıktığından 31 Mart İsyanı olarak adlandırılmıştır, isyanın çıkmasında, halkın dini duygularının kullanılması da etkili olmuştur.
İsyanın daha fazla büyüyüp meşrutiyet yönetimini sona erdirilmesine neden olmasını engellemek amacıyla İttihatçı subayların yönetimi altındaki Hareket Ordusu Selanikten İstanbula gelerek isyanı bastırdı. Bu ordunun kurmay başkanı Mustafa Kemaldi.
II. Abdülhamit, isyandan sorumlu olduğu gerekçesiyle tahttan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat padişah ilan edildi. 31 Mart Olayı Osmanlı devlet düzenini değiştirmeye yönelik bir isyandır. Bu isyanın bastırılması yeniliklerin devam ettirilmesini sağlamıştır.
2. Meşrutiyet dönemi gelişmeleri ve özellikleri, Osmanlı tarihi incelemesinde büyük bir yer tutar. 1. Meşrutiyet döneminde yürürlüğe giren anayasa padişah tarafından askıya alınmıştır. 2. Meşrutiyet ne zaman ilan edildi sorusuna cevap aranırken bu dönemde anayasanın tekrar yürürlüğe alındığını da bilmeniz gerekir. 2. Meşrutiyet ilanı önemi, siyasi gelişmeler açısından kayda değer bir durumdur. 2. Meşrutiyet dönemi özellikleri, 2. Meşrutiyet hangi padişah döneminde ilan edildi sorusunun yanıtı ve 2. Meşrutiyet sonuçları yazımızın devamında.
2. Meşrutiyet dönemi, askıya alınan anayasanın tekrar yürürlüğe alınma sürecidir. Bu dönem, Kanun-i Esasi'nin ilan edildiği 23 Temmuz tarihinde başlar. Sultan Vahdettin'in padişahlığı dönemindeki 11 Nisan tarihine kadar da devam eder. Söz konusu dönem, iç ve dış politikada birçok çalkantılı dönemin de yaşandığı bir süreçtir. 2. Meşrutiyet döneminde aşağıdaki olaylar cereyan etmiştir.
Osmanlı Devleti, 2. Meşrutiyet döneminde kaybettiği toprakları geri almak için Almanya'nın yanında 1. Dünya Savaşı'na katılmıştır. Ancak Osmanlı'nın bu savaşa katılması devletin aleyhine sonuçlanmış ve savaştan mağlup olarak ayrılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılmasının kaynaklı olarak 2. Meşrutiyet dönemi 6 yıl daha devam etmiştir. Toplanan 3. Meclis-i Mebusan ise 21 Aralık tarihinde feshedilmiştir.
2. Meşrutiyet döneminde, Kanun-i Esasi'de bir kısım değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır. Kurulan sistem, meclis üstünlüğüne dayandırılmıştır. Her ne kadar demokratikleşme anlamında önemli bir adım olsa da devletin teokratik, monarşi sistemi devam etmiştir.
İkinci Meşrutiyet (Osmanlıca: ايکنجى مشروطيت), Osmanlı Anayasası'nın, 30 yıl askıda kaldıktan sonra, 23 Temmuz 'de yeniden ilan edilmesiyle başlayan ve Mebuslar Meclisi'nin Sultan Vahdettin tarafından 11 Nisan 'de tasfiyesi ile sona eren dönemdir. Bu dönemde parlamenter demokrasi, seçim, siyasi parti, askerî darbe ve diktatörlük olgularıyla tanışılmış, iki büyük savaş (Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı) yaşanmış ve imparatorluğun dağılmasına tanık olunmuştur.
Birinci Meşrutiyetresmen sona ermemiş ve yeni bir anayasa yapılmayıp, eski anayasa hükümleri üzerinde değişiklik yapıldığı için bazı tarihçiler tarafından, tek bir Meşrutiyet döneminin ikinci faslı olarak da değerlendirilir.
İkinci Meşrutiyet'in ilanı konulu Osmanlı postakartı
Ermeni, Yunan ve Müslüman milletlerinin başları yeni dönemi duyuruyorlar.