28 cüz kaçıncı sayfadadır / Kuranı kerim 19 cüz kaçıncı sayfada?

28 Cüz Kaçıncı Sayfadadır

28 cüz kaçıncı sayfadadır

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle

Arapça hızlı şekilde okuyamıyorum diyorsanız merak etmeyin. Diyanet'in cüz mukabelesine katılarak sesli bir şekilde Kuran-ı Kerim cüzlerini takip edebilirsiniz, mukabeleye katılabilir ve sesli dinleyebilirsiniz. Peki 28. cüz kaç sayfadır? 28. cüz okunuşu ve yazılışı nasıldır? Kur'an-ı Kerim'in 28. cüzü nasıl okunur? Tefsiri ve meali nedir?

Cüz, Arapça'da "parça, bölüm" anlamına gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'de 1 cüz 20 sayfadan oluşmaktadır. Toplamda 30 cüz bulunmaktadır. 30 cüzden ilk 29 tanesi toplamda 20 sayfadır. Son cüz ise 24 sayfadır. Buna göre Kur'an-ı Kerim toplamda 604 sayfadır. Fakat bazı Kuran-ı Kerim'ler basım farklılığından dolayı 603 sayfa da olabilmektedir. Yani 1-2 sayfa oynama olabilir. Bunun sebebi ise tamamen yayınevi basım farklılığındandır.

Kur'an-ı Kerim'de 28. cüz 20 sayfadır. Yalnızca 30. cüz hariç diğer hepsi 20 sayfa sürmektedir.

28. cüz 541-560 sayfaları arasındadır. Yani cüzün başlangıcı 541. sayfa ile başlar. 560. sayfanın sonunda yirmi sekizinci cüz biter. 561. sayfa ise bir sonraki cüzün ilk sayfasıdır.

Yirmi sekizinci cüzün ilk sayfası : 541. sayfa

Yirmi sekizinci cüzün son sayfası : 560. sayfa

Kur'an-ı Kerim'in 28. cüzünde Mücadele Suresi, Haşr Suresi, Mümtehine Suresi, Saf Suresi, Cuma Suresi, Münafikun Suresi, TegabünSuresi, Talak Suresive Tahrim Suresi yer almaktadır.

541-544 sayfaları arası : Mücadele Suresi

544-547 sayfaları arası : Haşr Suresi

548-550 sayfaları arası : Mümtehine Suresi

550-551 sayfaları arası : Saf Suresi

552-553 sayfaları arası : Cuma Suresi

553-554 sayfaları arası : Münafikun Suresi

555-556 sayfaları arası : Tegabün Suresi

557-558 sayfaları arası : Talak Suresi

559-560 sayfaları arası : Tahrim Suresi

Her cüz başında sol tarafta Hizb işareti bulunur. İçerisinde Arapça cüz yazar. Mesela 5. cüz ise Arapça rakamlarla 5 yazar. 11. cüz başlangıcı ise Arapça sayılarla 11 yazar. Bu şekilde her 20 sayfada bir cüz Hizb işaretine bakarak da cüz başlangıcını tespit edebilirsiniz.

28. cüzü sesli bir şekilde Mukabelesini Diyanet'in resmi hesaplarından dinleyebilirsiniz.

KURANI KERİM 28. CÜZ MUKABELE SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 1. sayfası (541. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 2. sayfası (542. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 3. sayfası (543. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 4. sayfası (544. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 5. sayfası (545. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 6. sayfası (546. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 7. sayfası (547. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 8. sayfası (548. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 9. sayfası (549. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 10. sayfası (550. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 11. sayfası (551. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 12. sayfası (552. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 13. sayfası (553. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 14. sayfası (554. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 15. sayfası (555. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 16. sayfası (556. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 17. sayfası (557. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 18. sayfası (558. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 19. sayfası (559. sayfa)

Kuranı Kerim 28. Cüz tüm sayfalar Arapça okunuşu: 28. Cüz hangi sayfalar arasındadır, kaç sayfadır? 28. Cüz mukabelesi dinle28. cüz 20. sayfası (560. sayfa)

KURANI KERİM 28. CÜZ MEALİNİ VE TEFSİRİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

Haberler.com - Gündem

Kuran-ı KerimArapçaCumaDiniGündemGüncelHaberler

         Sûre, 10. âyetinde “imtihan edin, sınayın” anlamına gelen imtehinû fiili geçtiği için bu adı almıştır. Mümtehine, “imtihan eden” demektir. Bu okunuşa göre “imtihan eden sûre veya bu nitelikteki âyeti içeren sûre” anlamına gelir. “İmtihan edilen kadın” mânasında olmak üzere “Mümtehane” şeklinde de okunmuş olup bir yoruma göre ilk âyette, diğer bir yoruma göre ise 10. âyette kendisine işaret edilen kadın kastedilmektedir. Bu okunuş belirli bir kadınla sınırlı olmaksızın “imtihan edilen kadınlar” anlamıyla da açıklanmıştır.

Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır.﴾1﴿Şâyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkar etmenizi arzu ederler﴾2﴿Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.﴾3﴿

Bir sahâbînin, Mekke’deki yakınlarının güvenliklerini sağlamak amacıyla Hz. Peygamber’in verdiği gizli bir bilgiyi Mekke müşriklerine sızdırmaya teşebbüs etmesi olayı ışığında, müminler değerler sıralamasına riayet hususunda uyarılmakta, düşman tarafta kişinin en yakınları bulunsa bile onlarla, Allah’a ve resulüne iman ve bağlılık ilkesiyle bağdaşmayan, emanete hıyanet niteliği taşıyan ve müslümanların güvenliğini ihlâl eden ilişkiler kurulamayacağı bildirilmektedir.

İlk âyetin, sûrenin baş kısmının veya tamamının nüzûl sebebi olarak nakledilen olay özetle şöyledir: Hz. Peygamber Mekke’ye sefer için hazırlık yaparken hedefini gizli tutmuş, sadece sahâbeden belirli kişilere bir sır olarak bunu söylemişti. Konuya ilişkin rivayetler ışığında, bunun Hudeybiye Barış Antlaşması’yla sonuçlanan umre amaçlı sefer veya Mekke’nin fethi için yapılan sefer hazırlığı olduğu yönünde farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Dolayısıyla, birinci ihtimale göre olay hicrî 6., ikinci ihtimale göre 8. yılda meydana gelmiş olmalıdır. Bu hazırlık sürerken âzatlı bir câriye olan Sâre adlı bir kadın Mekke’den Medine’ye gelip maddî yardım için Resûlullah’a başvurdu. Hz. Peygamber ona müslüman olarak mı yoksa sadece göçmen olarak mı geldiğini sordu. O, böyle bir sebeple değil, azatlısı olduğu ailenin Medine’ye hicretinden sonra ihtiyaç içine düşmesinden dolayı geldiğini ve maddî yardıma muhtaç olduğunu ifade etti. Bunun üzerine Resûlullah, onu âzat etmiş bulunan Abdülmuttaliboğulları’nı yardıma teşvik etti. Hz. Peygamber’in kendisine Mekke fethi hazırlığıyla ilgili bilgi verdiği sahâbîlerden Hâtıb b. Ebû Beltea da bu kadına para ve giyecek yardımı yaptı, bu arada onunla Mekkeliler’e hitaben gizli bir mektup gönderdi. Kadın yola çıktıktan sonra Cebrâil (a.s.) durumu Hz. Peygamber’e bildirdi. Resûlullah hemen –aralarında Hz. Ali’nin de bulunduğu– birkaç sahâbîyi görevlendirip ona yetişmelerini ve mektubu alıp getirmelerini emretti (rivayetlerde diğer sahâbîlerin isimleri konusunda farklılıklar bulunmaktadır). Hz. Peygamber kadını –Mekke istikametinde Medine’ye 12 mil mesafede bulunan– Ravzaihâh’a vardıklarında bir deve hevdeci içinde bulacaklarını bildirmişti. Atlarına binip süratle oraya ulaşan sahâbîler onu elleriyle koymuş gibi buldular. Kadın mektubu kolay bulunamayacak şekilde (bir rivayete göre saçının arasına) saklamıştı. Önce direnmek istedi, fakat başka çaresinin olmadığını anlayınca mektubu sakladığı yerden çıkarıp verdi. Kadının getirilmesi veya cezalandırılması tâlimatı bulunmadığı için serbest bırakıldı. Mektup kendisine ulaşınca Hz. Peygamber Hâtıb’ı sorguladı. O, bunun imanındaki bir zaafla ilgili olmadığını ısrarla belirtip gerekçesini şöyle açıkladı: Yanınızdaki muhâcirlerin Kureyşliler’le akrabalığı bulunduğu için Mekke’deki yakınları ve malları korunmaktadır. Ben ise aslen Kureyşli değilim; onun için ben de yakınlarımın himayesini sağlamak üzere onlara bir jest yapmak istedim. Resûlullah “İşin doğrusunu apaçık söyledi” buyurdu. Gerçekten Hâtıb’ın annesi, oğulları ve kardeşleri Mekke’de bulunuyorlardı ve mektubun içeriği de bir münafıklık unsuru taşımıyor, aksine Resûlullah’a olan güçlü inancını ifade ediyordu. Bir rivayete göre mektupta şöyle bir ifade vardı: “Bilin ki Allah’ın peygamberi (s.a.) gece misali sel gibi akacak bir orduyla size doğru gelmeye hazırlanıyor. Allah’a yemin ederim ki o yalnız başına da gelecek olsa Allah onu size karşı muzaffer kılacaktır; çünkü Allah ona olan vaadini mutlaka yerine getirir.” Bununla birlikte önemli bir sırrın böyle bir yolla düşmana haber verilmesi müslümana yaraşmayan bir davranış, büyük bir suç ve günah idi. Nitekim Hâtıb’ın cevabı üzerine Hz. Ömer onun idamını teklif etti. Ama Hz. Peygamber onun Bedir Savaşı’na katılanlardan olduğunu ve Allah’ın onlarla ilgili müjdelerini hatırlatıp buna müsaade etmedi. Ardından bu âyet veya âyetler nâzil oldu. Bu olay üzerine inen kısmın nereye kadar olduğu hususunda farklı rivayetler vardır (bk. Buhârî, “Megāzî”, 9, “Tefsîr”, 60/1; Müslim, “Fezâilü’s-sahâbe”, 161; Müsned, I, 80; Taberî, XXVIII, 58-61; İbn Âşûr, XXVIII, 130-131, 132-133; Elmalılı, VII, 4890-4894).

Resûl-i Ekrem’in o günkü şartlarda, anılan kadına müslüman olarak mı yoksa göçmen olarak mı geldiğini sorması, onun da her iki şıkka “hayır” cevabını verip sadece ihtiyaç sebebiyle geldiğini belirtmesi üzerine hiçbir tepki göstermemesi ve tam aksine kadına yardım edilmesini teşvik etmesi onun rahmet peygamberi olduğunu ve insanî erdemler konusundaki üstünlüğünü gösterdiği gibi, inanç özgürlüğüyle ilgili tavrını ortaya koyması açısından da önemlidir. Gördüğü bu insanî muameleye hıyanetle karşılık verip müslümanlar aleyhine casusluk yapan bu kadının yakalanıp getirilmesini istememesi ve onu cezalandırma yönüne gitmemesi ise, Mekke müşrikleriyle ilişkilerde hassas bir dönemden geçiliyor olmasına, böyle haklı bir cezalandırmanın bile kötüye kullanılabileceği ihtimalini dikkate almış bulunmasına bağlanabilir.

1. âyetin “Eğer benim yolumda savaşmak ve hoşnutluğumu kazanmak üzere yola çıkmışsanız” diye tercüme edilen kısmı metinde, “sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar” cümlesinden sonra yer almakla beraber anlam itibariyle baş tarafla ilgili olduğu için (Taberî, XXVIII, 58) meâlde de öne alınmıştır. Çıkarma eyleminin şimdiki zaman kullanılarak anılması, bazı müfessirlerce, ne büyük bir kötülük yaptıklarını gözler önüne getirme, canlı bir tasvir yapma amacıyla izah edilmiştir. Burada “benim de düşmanım sizin de düşmanınız olan kimseler” ifadesi kullanılarak, müslümanların husumet düşüncesini ve davranışını yönlendiren âmilin kişisel kin ve garez duygularının olmaması gerektiği, ancak Allah için, kamunun yararı bulunması durumunda düşmanlık edilebileceği yönünde bir uyarı yapılmıştır. Böylece gerek sevgi gerekse nefret konusunda temel kriter “hak” kavramı olmaktadır (Elmalılı, VII, 4895). Nitekim âyetin devamında burada söz konusu edilen kimselerin düşman olarak nitelenme gerekçesi, Hz. Peygamber’i ve Allah’a inanmaları sebebiyle müminleri yurtlarından çıkmaya mecbur etmeleri şeklinde açıklanmış; 8-9. âyetlerde de müslümanlara savaş açıp onlara haksız baskılar uygulamayan gayri müslimlerle iyi ilişkiler içinde olmanın ve hakkaniyete göre hareket etmenin yasaklanmadığı belirtilerek, Kur’an’ın müslüman olmayanları mutlak düşman ilân etme ve onlarla iyi ilişkiler kurmaktan sakındırma gibi bir amacının bulunmadığına açıklık getirilmiştir.

Gramer açısından değişik ihtimaller bulunduğundan, âyetin “kendilerine sevgi göstererek” diye çevrilen kısmı için farklı tercümeler vermek mümkündür. Meselâ meâlde olduğu üzere veya “sevgi sebebiyle kendilerine haber uçurarak” şeklinde ana cümleye bağlanabileceği gibi, ara cümle olarak düşünüp “ki onlara sevgi gösteriyorsunuz” ya da yeni bir cümle kabul edip, “Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz” yahut “Sevginizden ötürü onlara haber uçuruyorsunuz” gibi mânalar verilebilir (Şevkânî, V, 242-243; Elmalılı, VII, 4895-4896). Yine “Onlar size gelen gerçeği inkâr etmektedirler” anlamındaki cümlenin öncesine ve sonrasına bağlanması değişik şekillerde olabilmektedir. Âyetin devamında dostluk (yahut özel sevgi bağları) sebebiyle düşmanlara sır veren müslümanlar eleştirilirken “sır” kökünden gelen bir fiil kullanıldığı halde Allah’ın gizlenenleri de bildiği belirtilirken “hafî” kökünden türetilmiş bir fiil kullanılması şöyle bir anlam inceliği taşımaktadır: Sır, herkese açılmayan gizlilikleri ifade eder, hafî ise gönülde gizleneni de kapsar; Allah Teâlâ yalnız belli kimselerle paylaşılan sırları değil, gönüllerde saklananları da bilmektedir (ayrıca bk. Tâhâ 20/7).

2. âyette, bir yandan bağnaz münkirlerin sadece güç ve maddî üstünlüğü esas alan, hak ve ahlâkî değer tanımaz tavırları eleştirilirken bir yandan da müslümanlara düşmana karşı bir üstünlük elde ettiklerinde nasıl davranmaları gerektiği hususunda dolaylı olarak bir uyarı yapılmaktadır. Gerçekten insanlık tarihi, özellikle inanç motifinin ağır bastığı savaşlarda galibiyet elde eden tarafın hasım tarafa vahşet olarak nitelenebilecek muameleler yapmasının örnekleriyle doludur. Buna karşılık müslümanların benzeri konumda oldukları zaman esirlere işkence, küfür, hakaret, tâciz ve tecavüz gibi tavır ve eylemlerden uzak durmaya özen gösterme alışkanlığı kazanmış olmalarıyla, bu ve benzeri âyetler ile Hz. Peygamber’in örnek uygulamaları ışığında oluşan İslâmî öğretiler arasında sıkı bir ilişki vardır. İslâm muhitinde erken dönemlerde, savaş hukukunun insanî esaslarının belirlenmesi esprisine ağırlık veren “siyer” isimli bir ilmî disiplinin ve bu çerçevede geniş bir literatürün ortaya çıkması da bu zihniyet ve tatbikatın teoriye yansıyan belgeleri olarak düşünülebilir. Malazgirt zaferini takiben Alparslan’ın esir düşen Bizans İmparatoru Romen Diyojen’e yaptığı insanî muamele bu konuda meşhur bir örnek olduğu gibi, yine Alparslan’ın esir statüsünde bir komutanı olan Yusuf Hârizmî’yi huzuruna kabul edip onunla tartışırken yaralanması sonucu hayatını kaybetmiş olması da bu açıdan oldukça ilginçtir. Öte yandan âyette, gücü elinde bulunduran tarafın diğer tarafa inanç konusunda baskı yapma arzu ve eğiliminin kınanmış olması da bu konuda önemli bir mesaj içermektedir (ayrıca bk. Tevbe 9/5). Lafzan “Onlar sizi bir yakalasalar” anlamına gelen ifade bu bağlamda “size karşı bir zafer kazansalar, sizi ele geçirseler” mânasındadır (Zemahşerî, IV, 86).

İlk âyette yer alan buyruğun gönüllerde yer tutmasını sağlamak üzere, 3. âyette bu dünyadaki yakınlığın davranışlarımızı yönlendirecek yegâne ölçü olamayacağına ve kıyamet günü herkesin kendi davranışlarıyla baş başa kalması sahnesinin daima göz önünde bulundurulması gereğine dikkat çekilmektedir.

Dipnot

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 307-311

Tegabün Suresi Kaçıncı Cüz Kaçıncı Sayfada

Tegabün Suresi 28.cüzde 558. sayfadadır. Medine döneminde inmiştir ve 18 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “etTeğâbun” kelimesinden almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. Tahrîm sûresinden sonra, Saf sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Tegabün suresinin faziletleri, arapçası, türkçe okunuşu ve meali haberimizde...

Tegabün Suresi Faziletleri

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her kim Teğabün Suresini okursa, ansızın ölmekten kurtulur."(Ebu Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri (İrşâdü Aklis-Selim), 8/259)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyumadan önce Müsebbihat (İsra, Hadid, Haşr, Cuma, Saff, Teğabün ve A’la) Surelerini okurdu.(Ebu Davud, Edeb, 17; Tirmizi, Fedailül-Kur’an, 21)

Rivayet edildi ki:

  •     Nefes darlığına karşı suya 7 defa okunur ve bu sudan içilir.
  •     Eşyanın muhafazası için 7 kere okunur.
  •     Şerrinden korkulan kimsenin yanına girmeden okunursa, bi-iznillah o kişiye iyilikten başka bir şey yapmayacaktır.

Tegabün Suresi Arapçası

tegabun-suresi-1.jpgtegabun-suresi-2.jpg

Tegabün Suresi Türkçe Okunuşu

1.     Yusebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardı lehulmulku ve lehulhamdu ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun.
2.     Huvelleziy halekakum feminkum kafirun ve minku mu'minun vallahu bima ta'melune basıyrun.
3.     Halekassemavati vel'arda bilhakkı ve savverekum feahsene suverekum ve ileyhilmasıyru.
4.     Ya'lemu ma fiyssemavati vel'ardı ve ya'lemu ma tusirrune ve ma tu'linune vallahu 'aliymun bizatissuduri.
5.     Elem ye'tikum nebeulleziyne keferu min kablu fezaku vebale emrihim ve lehum 'azabun eliymun.
6.     Zalike biennehu kanet te'tiyhim rusuluhum bilbeyyinati fekalu ebeşerun yehdunena fekeferu ve tevellev vestağnallahu vallahu ğanıyyun hamiydun.
7.     Ze'amelleziyne keferu en len yub'asu kul bela ve rabbiy letub'asunne summe letunebbeunne bima 'amiltum ve zalike 'alellahi yesiyrun.
8.     Feaminu billahi ve resulihi vennurilleziy enzelna vallahu bima ta'melune habiyrun.
9.     Yevme yecme'ukum liyevmicem'ı zalike yevmutteğabuni ve men yu'min billahi ve ya'mel salihan yukeffir 'anhu seyyiatihi ve yudhılhu cennatin tecriy min tahtihel'enharu halidiyne fiyha ebeden zalikelfevzul'azıymu.
10.     Velleziyne keferu ve kezzebu biayatina ulaike ashabunnari halidiyne fiyha ve bi'selmasıyru.
11.     Ma esabe min musıybetin illa biiznillahi ve men yu'min billahi yehdi kalbehu vallahu bikulli şey'in 'aliymun.
12.     Ve etıy'ullahe ve etıy'urresule fein tevelleytum feinnema 'ala resulinelbelağulmubiynu.
13.     Allahu la ilahe illa huve ve 'alellahi felyetevekkelilmu'minune.
14.     Ya eyyuhelleziyne amenu inne min ezvacikum ve evladikum 'aduvven lekum fahzeruhum ve in ta'fu ve tasfehu ve tağfiru feinnallahe ğafurun rahıymun.
15.     Ennema emvalukum ve evladukum fitnetun vallahu 'ındehu ecrun 'azıymun.
16.     Fettekullahe mesteta'tum vesme'u ve etiy'u ve enfiku hayren lienfusikum ve men yuka şuhha nefsihi feulaike humulmufluhune.
17.     İn tukridullahe kardan hasenen yuda'ıfhu lekum ve yağfir lekum vallahu şekurin haliymun.
18.     'Alimulğaybi veşşehadetil'aziyzulhakiymu.

Tegabün Suresi Meali

1.     Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih eder. Mülk yalnızca O'nundur, hamd de O'na mahsustur. O her şeye hakkıyla gücü yetendir.
2.     O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü'mindir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
3.     Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız O'nadır.
4.     Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
5.     Daha önce inkar edip de inkarlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem dolu bir azap da vardır.
6.     Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, "(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?" deyip de inkar etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye layıktır.
7.     İnkar edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: "Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah'a kolaydır."
8.     Artık siz Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur'an'a) iman edin. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
9.     Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.
10.     İnkar eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedi kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
11.     Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
12.     Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
13.     Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.
14.     Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
15.     Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.
16.     O halde, gücünüz yettiği kadar Allah'a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
17.     Eğer siz Allah'a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, Halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
18.     O, gaybı da, görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Kuranı kerim 19 cüz kaçıncı sayfada?

İçindekiler:

  1. Kuranı kerim 19 cüz kaçıncı sayfada?
  2. Kuranı kerim 29 cüz kaçıncı sayfada?
  3. Kuranı kerim 18 cüz kaçıncı sayfada?
  4. Kuranı kerim 21 cüz kaçıncı sayfada?
  5. 22 cüz hangi sureler var?
  6. Kuranda gecen yasin suresi kaçıncı cüzde?
  7. 23 Cuz nereden basliyor?
  8. Kuran ı Kerimde kaç cüz vardır?
  9. Kuranda son cüzde kaç sure var?

Kuranı kerim 19 cüz kaçıncı sayfada?

Cüz; üç sureden oluşup, Kuran-ı Kerim'in 361. sayfası ile 380. sayfaları arasında yer almaktadır. 7 ayetten oluşan Furkân Suresi'nin 12. Ayetinden başlar 77.

Kuranı kerim 29 cüz kaçıncı sayfada?

Kur'an-ı Kerim'de 29. cüz 20 sayfadır. Yalnızca 30. cüz hariç diğer hepsi 20 sayfa sürmektedir.

Kuranı kerim 18 cüz kaçıncı sayfada?

Cüz; üç sureden oluşup, Kuran-ı Kerim'in 341. sayfası ile 360. sayfaları arasında yer almaktadır. 118 ayetten oluşan Mü'minûn Suresi'nin 1. Ayetinden başlar 118. Ayetinde sona erer. 64 ayetten oluşan Nûr Suresi'nin 1. Ayetinden başlar 64. Ayetinde sona erer.

Kuranı kerim 21 cüz kaçıncı sayfada?

Cüz; beş sureden oluşup, Kuran-ı Kerim'in 401. sayfası ile 420. sayfaları arasında yer almaktadır. 69 ayetten oluşan Ankebût Suresi'nin 46.

22 cüz hangi sureler var?

22. cüzde, 4 adet sure vardır.421. sayfadan başlıyor 440. Sayfaya kadar devam ediyor.

  • El-Ahzab suresi 73 Ayet (31. Ayetten 73. Ayete kadar)
  • Sebe' suresi 54 Ayet.
  • Fatir suresi 45 Ayet.
  • Yasin suresi 83 Ayet (1.Ayetten 28. Ayete kadar)

Kuranda gecen yasin suresi kaçıncı cüzde?

Mekke döneminde inen ve toplamda 83 ayetten oluşan Yasin Suresi, Kuran-ı Kerim'in 22. ve 23. cüzünde yer almaktadır.

23 Cuz nereden basliyor?

KUR'AN-I KERİM'DE 23. CÜZ HANGİ SAYFALAR ARASINDA YER ALMAKTADIR? 23. cüz 441-460 sayfaları arasındadır. Yani cüzün başlangıcı 441. sayfa ile başlar. 460. sayfanın sonunda yirmi üçüncü cüz biter.

Kuran ı Kerimde kaç cüz vardır?

Bundan dolayı da Kuran'da yer alan sure sayısı toplamda 114 olarak bilinmektedir. Kuran'da bulunan sureleri ise ayetler oluşturur ve 6666 ayet olarak kitapta yer almaktadır. Bunun haricinde ise Kuran'ı Kerim, toplamda 30 cüz'den meydana gelir ve bu sayede her cüz 20 sayfa olacak şekilde oluşmuştur.

Kuranda son cüzde kaç sure var?

Bu cüzde kaç sure olduğunu belirleyiniz. Son on surenin adını aşağıya listeleyiniz. 30. cüzde 37 adet sure vardır.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir