Beyin, vücudumuzda kapladığı düşük alana karşın işlevselliği açısından en yüksek öneme sahip organdır. Düşünme, görme, konuşma, işitme, hafıza, denge, yürüme ve hatta üreme ve beslenme gibi birçok yaşamsal olayda direk ya da dolaylı olarak görev almaktadır.
Beyin dokusu, onu çevreleyen beyin zarı ve bunları dış etkenlerden koruyan kafatasını kabaca cevize benzetebiliriz. Beyin anatomik olarak farklı bölgelere ayrılmaktadır. Öncelikle tentoryum adı verilen kalın bir yapı ile üst ve alt bölgelere ayrılır. Üst bölge ise falks adı verilen kalın bir yapı ile sağ ve sol olmak üzere iki bölgeye ayrılır. Bu iki yapı (tentoryum ve falks) da beyin zarının kalınlaşması ile oluşmuştur. Üst bölgede ikişer adet ön (frontal) lob, yan (parietal ve temporal) loblar ve arka (oksipital) lob bulunmaktadır. Bunların altında ise beyincik ve beyin sapı bulunmaktadır. Bu kadar hayati işlevlere etkisi olan bir yapının kendisinde oluşan bozukluklar da ne yazık ki istenmeyen tablolara yol açmaktadır.
Beyin tümörleri, günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte artan elektromanyetik alanların etkisi (TV, cep telefonları, yüksek gerilim hatları, küçük ev aletleri vb.) ve ilerleyen tanı yöntemleri (BT, MR) sayesinde son yıllarda daha sık karşılaşılan sağlık sorunları arasında yer almaktadır.
Beyin tümörlerini morfolojik yapılarına, yerleşim yerlerine, büyüme hızlarına ve son yıllarda özellikle genetik yapılarına göre çeşitli gruplara ayırabiliriz. Morfolojik ve genetik yapılarına göre son olarak Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) yılında oluşturmuş olduğu sınıflama kullanılmaktadır. Bu sınıflamada tümörün köken aldığı hücre tipi ve genetiği tedavi yöntemlerinin planlanmasında da etkin olarak rol almaktadır. Bu sınıflandırmanın altında beyin tümörlerini iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) olarak tanımlamak mümkündür.
İyi huylu beyin tümörleri, genellikle iyi sınırlı, sağlıklı beyin dokusuyla arasında sınır oluşturan, yavaş büyüyen, cerrahi müdahale ile çıkarılabilen ve sonrasında ek tedaviye gerek kalmayan tümörlerdir.
Kötü huylu beyin tümörleri ise, beyin dokusunda harabiyet oluşturan, sağlıklı beyin dokusu ile sınırları net olarak ayırt edilemeyen, sık tekrarlayan, cerrahi müdahale ile çıkarılsa bile ek tedavi yöntemlerine ihtiyaç duyulan, hastada kalıcı sekel bırakma ihtimali daha yüksek olan tümörlerdir.
Bunların dışında tümörün beyin dokusunda yerleşmiş olduğu bölgeye göre, iyi huylu olsa bile, hastada görme bozukluğu (hipofiz bezi tümörleri), işitme kaybı ve yüz felci, epilepsi atakları, yürüme bozukluğu, yutma güçlüğü ve vücut yarısında güçsüzlük gibi sıkıntılara yol açma ihtimali mevcuttur.
Bunun dışında klinikte sıklıkla kullanılan sınıflamalardan biri de tümörün rakamsal olarak evrelenmesidir. Genellikle beyin tümörleri 4 evreye ayrılırlar. Bu evreleme sisteminde beyin tümörleri tiplerine göre 1 ile 4 arası numaralandırılır. Evre-1 tümörler, en iyi huylu tümörler olarak kabul edilirken, Evre-4 tümörler ise en kötü huylu tümörler olarak kabul edilmektedirler.
Semptomlar
Hastalar, beyin tümörü tanısı almadan önce hastaneye başvurduklarında, uzun süreli ve geçmeyen baş ağrısı şikayeti ön plandadır. Bu şikayetin sebebi genellikle kapalı bir sistem olan kafatası içerisinde bulunan beyin dokusunda gelişen tümörün kafatası içerisinde arttırmış olduğu basınca bağlıdır. Bu basınç artışına bağlı olarak beyin dokusunu çevreleyen beyin zarında oluşan gerilme, hastada baş ağrısı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, en çok merak edilen sorulardan biri olan, beyin dokusunda ağrı duyusunun olmayışı sebebi ile oluşan tümör belli bir boyuta ulaşmadan hastaların birçoğunda hiçbir bulgu vermemektedir.
Baş ağrısı ile birlikte daha nadir olarak benzer sebeplerden ötürü hastalarda bulantı ve kusma görülebilmektedir. Bunların dışında, konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, işitme bozukluğu, davranış değişiklikleri, kollarda ve bacaklarda uyuşma ve güçsüzlük, epilepsi atakları ile hastalar beyin ve sinir cerrahisi bölümlerine başvurmaktadırlar.
Tanı ve Tedavi Yöntemleri
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslıhan Gürbüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, beyin tümörlerinin ölümle sonuçlanabilen ciddi bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalıkta tedavi kadar kişinin yaşam kalitesinin artırılması ve ortalama yaşam süresinin uzatılabilmesinin de çok büyük önem taşıdığını dile getiren Gürbüz, bunun için yurt içi ve yurt dışında çok sayıda çalışma olduğunu ifade etti. Gürbüz, bu araştırmalardan birinin de Ankara Üniversitesi'nde AÜ Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Çağlar Uğur ve kendisinin başkanlığında yapıldığını aktardı.
Gürbüz, "Beyin tümörlerinde 4. evrede (Glioblastoma grubu) beslenmenin düzenlenmesi ile hayat kalitesinin ve yaşam kalitesinin artırılması başlıklı bir araştırma yaptık. Araştırma 3 yıl önce başladı." dedi.
Literatürde bu konuda birçok çalışma olduğunu belirten Gürbüz, katılımcı sayısının çok az olduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Bu kişiler son evre hastaları olduğundan yoğun tedavi alıyorlar ve vücut dirençleri düşüyor. Vücudun tümöre karşı direncini artırmak için ne yapılabileceği üzerinde durduk. 'li yıllarda yurt dışından bir bilim insanı, tümörlerin şeker hücreleri ile beslendiğini ispatladı. Tümörler şekerle beslendiği için hastaların diyetlerinden şekeri çıkarıp ya da oldukça azaltarak, onun yerine sağlıklı yağları ve hücreleri yenileyen mineral ve vitaminleri ağırlık verildiğinde artan fayda düzeyine baktık. Bu şekilde beslenmenin kişiye zarar verip vermediğine, kan değerlerinde olumsuz bir etki olup olmadığını inceledik."
Prof. Dr. Gürbüz, araştırmanın ileri evre beyin tümörü bulunan ve ameliyat edilen hastada uygulandığını anlatarak, 'den fazla bilimsel çalışmanın tarandığını söyledi.
Araştırma kapsamında ayrıca bir de kontrol grubu oluşturulduğunu belirten Gürbüz, sözlerine şöyle devam etti:
"Şekerden az, sağlıklı yağlardan, vitamin ile minerallerden fazla beslenme programı uyguladık ve bu beslenmenin karaciğer ile böbreğin etkilenip etkilenmediğini, vücuttaki mineral ve enzimlerin değişip değişmediğini ortaya koyabilmek için düzenli hastaların kan değerlerini takip ettik. Bu takipler, birinci, üçüncü, altıncı ve on ikinci ay şeklinde takip ettik."
Prof. Dr. Gürbüz, belirlenen diyete harfiyen uyulmasının şart olduğunun altını çizerek, hasta ve hekimin sürekli iletişim halinde olması gerektiğini vurguladı.
Belirlenen diyetin ilk bir yıl sıkı, daha sonraki günlerde biraz daha gevşetildiğine dikkati çeken Gürbüz, uygulanacak beslenme programına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Hastalar kesinlikte paketli, içeriğinde tatlandırıcı bulunan, yapay katkı bulanan gıdaları hayatlarından çıkardı. Yiyeceklerdeki unlar bron içermiyordu, öyle ki bir süre hastalarımız glutensiz yiyecekler tüketti. Süt ürününde ise kazeinsiz olanlar tercih edildi. Örneğin, fermente süt ürünlerinden kefir ve yoğurt tükettirildi. Tatlı olarak çalı meyveleri olan kuru kayısı, hurma verildi. Fabrikasyon şeker asla tükettirilmeli. Buğday unu yerine badem ya da nohut unu kullandırıldı. Sebze, meyve ve etler mutlaka sağlıklı üretimden tercih edildi. Klordan uzak, mineral değeri yüksek yeterli miktarda gün içinde su içmeleri istendi. Hastaların iyot düzeylerine bakıldı, gereklilik halinde takviye verildi. Bağırsak floralarına bakıldı."
Bunun yanı sıra hastaların öncelikle ağız ve vücut sağlığına özen gösterdiğini anlatan Gürbüz, "Çünkü, toksinler ağızda ve vücutta birikiyor. Özellikle sabah kalkındığında hastalar, ağızlarını hindistan cevizi yağı ile çalkalayarak tükürdü ve toksinlerden ağız içini arındırdı. Kullanılan diş macunu, flor ve bron içermeyen ürünler oldu." dedi.
Gürbüz, hastaların sağlıklı ve dengeli uyku almalarına da özen gösterildiğini dile getirerek, "Özellikle akşam arasında uyku önemli, çünkü bu saatlerde melatonin salgılanır ve antioksidan özelliklidir. Bu nedenle hastalarımızdan detoks için o saatlerde mutlaka karanlık ve sessiz bir ortamda uyumaları istendi. Gün içinde yeterli fiziksel aktivite yaptırıldı ve sosyal yaşamın içinde olmaları sağlandı." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Gürbüz, araştırma sonuçlarına ilişkin ise şu bilgileri verdi:
"Sağlıklı yağlardan zengin, bir miktar sağlıklı et, mevsiminde sebze ve meyve tüketiminin karaciğer ve böbreği koruyucu etki yaptığını belirledik. Hastaların kontrollerinde gerek tedavi sürecindeki motivasyonlarının arttığı, psikolojilerinin belirgin düzeyde olumlu seyir izlediğini, cilt sağlıklarının düzeldiği ve kan değerlerinin olumlu yönde geliştiği saptandı. Hastalarda kullandıkları ilaçların yan etkilerinin azalırken, yaşam süreleri de uzadı. Katılımcı hastalarımızın yaşam süreleri yıl artarken, hayat kaliteleri de oldukça yükseldi. Altı ayı geçtikten sonra katılımcıların beslenme ve tat alma beğenileri de değişti ve eski alışkanlıklarından zevk almamaya başladı. Şeker krizi yaşanmamaya başladı ve tat alma duyuları gelişti. Çünkü, vücut gerçek ve doğal besinlerle karşılaştığında bir süre sonra artık bu çizgide kalmak istiyor."
Gürbüz, araştırmanın sonuçlarının Nöroonkoloji Kongresi'nde bilim insanlarıyla paylaşıldığını ve kısa bir zaman içinde uluslararası bir tıp dergisinde yayımlanacağını ifade etti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU
Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.
1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları
Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:
Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:
İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.
2. Kişisel Verilerin Aktarılması
Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.
3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;
Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız
Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;
Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.
5. Veri Güvenliği
Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.
6. Şikayet ve İletişim
Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “seafoodplus.info” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;
Kanun kapsamındaki taleplerinizi, seafoodplus.info web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.
YETİŞKİN BEYİN TÜMÖRLERİ
Beyin tümörleri beyindeki anormal çoğalan hücrelerden veya beyni kaplayan tabakalardan meydana gelir. Tümörler başlıca 2 kategoriye ayrılır: 1. Primer (birincil) beyin tümörleri (bunlar direkt beyinden çıkarlar), 2) Metastatik tümörler (bunlar vücudun farklı bölgelerinde çıkıp beyne yayılmıştır)
Meydana gelen birincil beyin tümörleri orijin aldıkları hücre çeşitlerine göre ayrılır. Bunlar glial hücreler (santral sinir sistemini destekleyen astrositler, oligodentrositler ve ependim hücreleri adlı hücreler), nöronal hücreler (sinir hücrelerinin kendisidir), meningeal hücreler veya schwann hücreleri (periferik sinirleri kuşatan hücrelerdir).
En çok görülen birincil beyin tümörleri özellikle astrositomlar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine dayanarak 4 aşamalı olarak derecelendirme sisteminde sınıflandırılır. Evre I iyi huyludur ve ameliyatla tedavi edilebilir, evre IV kötü huyludur.
Beyin tümörlerinin meydana geliş sebebi halen belirsizdir. Çok sayıda geniş epidemiyolojik çalışmalar yürütülmesine rağmen özel bir risk faktörü açıklanamamıştır. Risk yaşla birlikte kesinlikle artar fakat diğer taraftan özel bir çevresel veya genetik faktörlerin bu tümörlere spesifik bağlantısı bulunamamıştır. Tedavi edici radyasyonla glioma ve meningioma gelişme riskinin artışı ise isbatlamıştır.
Bütün metastatik tümörler kötü huylu olarak düşünülür ve tümörün meydana geliş türüne göre geniş olarak sınıflandırılır. En çok görülen metastatik tümörler sıkılık sırasına göre şunlardır: 1) Akciğer kanseri, 2) Meme kanseri, 3) Renal hücreli kanser, 4) Melanoma, 5) Kolon kanseri.
Beyin tümörü çeşitleri
Aşağıda sinir sisteminde görülen tümör çeşitlerinden en yaygın olanları tartışılmıştır.
Astrositoma: Nöronları destekleyen ve sıralayan–saran astrositlerden farklılaşır. Bu tümörler histolojik özelliklerine göre çeşitlendirilir (Bu özellikleri mikroskop altında hücreleri inceleyen patolojistler tarafından karar verilir). Düşük dereceli astrositomlar başlıca tümörlerin %15’idir ve 30’lu ya da 40’ lı yaşlardaki hastalarda meydana gelme eğilimindedir. Düşük dereceli astrositomlar için 10 yıl hayatta kalma şansı %50 civarındadır.
Glioblastoma Multifome (GBM): Evre IV astrositoma veya Glioblastoma Multifome (GBM), astrositomların en çok görülen ve en kötü huylu çeşididir. Birincil tümörlerin %25’idir ve genellikle yaşları arasında teşhis edilir. Bu hastalar ortalam 13 ay hayatta kalır.
Oligodendroglioma: Bu tümörler beyinde myelin (sinir hücrelerini kaplayan yapıdır) üretiminden sorumlu olan oligodentrogliositlerden faklılaşır. Oligodendroglioma birincil beyin tümörlerinin %’si olarak hesaplanır ve en sık görülme yaşı yaşlarında olmak üzere iki pik yapar. Bu tümörlerde yaşam şansı astrositomalardan biraz daha iyidir.
Ependimoma: Beyin ve omurilikteki BOS (Beyin Omurilik Sıvısı) bulunan boşlukları saran Ependim hücrelerinden farklılaşır. Bu tümörler yetişkinlerde ve çocuklarda meydana gelir ve başlıca yetişkin birincil tümörlerin %2,5 nu oluştururlar. Bu tümörler için 5 yıl hayatta kalma şansı % civarındadır.
Meningioma: Meningiomalar dura (beyin ve spinal kordu kaplar) boyunca araknoid hücrelerinden farklılaşır. Birincil beyin tümörlerinin %25’dirler ve yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Bu tümörlerin çoğu iyi huyludur ameliyatla tedavi edilebilir.
Epidermoid/Dermoid: Epidermoidler genellikle posterior fossada meydana gelir ve iyi huylu keratin şeklinde olan lezyonlardır. Dermoidler CNS’nin ortalarında bulunurlar ve genellikle dermal sinüsün (deriyle küçük bağlantı) bazılarıyla ilişkilendirilir ve ter bezesi, saç, yağ bezesi gibi elementleri kapsar. Bu tümörlerin her iki çeşidi de rezeksiyon ameliyatlarıyla tedavi edilebilir.
Schwannoma: Schwann hücrelerinden farklılaşan schwannomlar periferik sinirleri kaplayan myelin üretir ve başlıca birincil tümörlerin %’nu oluştururlar. Schwannomaların yarısı seafoodplus.infol sinirde (vestibüler schwannoma) görülür. Bu tümörler genellikle iyi huyludur ve ameliyat ile tedavi edilebilir.
Beyin tümörlerinde belirtiler:
Belirtiler lezyonun lokalizasyonuna bağlı olmakla birlikte baş ağrısı, nöbet, kuvvetsizlik veya duyu kaybı, konuşma bozukluğu veya ilgili kranyal sinir problemleri (yüz felci, işitme, görme veya yutkunma sorunları) kapsar. Belirtiler genellikle yavaştır ve zamanla ilerler.
Tanı
Beyin tümörleri tanısı kontrastlı ve kontrastsız yapılan kranyal MR kullanılarak yapılır.
Tedavi
Birincil beyin tümörleri cerrahi, radyasyon ve kemoterapiyle tedavi edilebilir. Bu tümörlerde dayanak noktası mümkün olduğu her zaman boyut ve lokalizasyona bağlı olarak ameliyatla rezeksiyondur. Cerrahi amaç, skalpta kesi, tümör üzerindeki kemiği kaldırma (kranyotomi), tümörü çıkarmaktır. Hastalar cerrahi sonrası en çok gün hastanede kalırlar.
Astrositomlar, GBM ve oligodentrogliomlar yavaş ve gizlice yayılırlar. Bu yüzden görünen tüm tümörler alınsa bile mikroskobik hastalık kalacaktır. Cerrahi sonrası geri kalan hastalık için radyoterapi yapılabilir.
Kemoterapi bu lezyonları tedavisi için geliştirilen bir tedavi yöntemidir. Geçmişte sadece anaplastik oligodentroglioma gibi belirli tümörler kemoterapinin amaçlarıydı, fakat son zamanlarda ele geçen kanıtlar gösterdi ki Temodar (temozolamide) en çok glial tümörlerde yaşam süresini uzatmaktadır.
İyi huylu lezyonlarda (meningioma, schwannoma) veya metastatik tümörler için sık kullanılan diğer bir tedavi seçeneği radyocerrahidir. Bu teknikte tümörün etrafındaki beyin dokusu korunarak tek seferde uygulanan yüksek doz radyasyon lezyona verilir. Bu tedaviye sadece çapı 3 cm’den küçük, beyin dokusundan sınırları MR veya BT görüntüleri ile kolayca ayrılabilen lezyonlar kabul edilir.
Takipte beyin tümörlü birçok hasta MR tetkikini birkaç aydan birkaç yıla kadar devam etmelidir. Bu sayede hastalığın yeniden oluşum durumu (rekürrens) görülebilir.
Hazırlayan: Dr. Zeki Dağlıoğlu
Haziran
Bu içerik tarihinde yayınlandı ve toplam kez okundu.