HER ZAMAN IKI QRUP INSAN YASAMIS YER UZERINDE.ALLAHIN DOSTLARI VE TAGUTUN DOSTLARI. ALLAHA DOST OLMAK BIR DILEYE BAGLIDIR.BU SAGIKEN EMANET OLAN RUHUMUZU ALLAHA QOVUSDURMAGI DILEMEKDIR. 2/BAKARA-257 اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır. 4/NİSÂ-76 الَّذِينَ آمَنُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُواْ أَوْلِيَاء الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا Ellezîne âmenû yukâtilûne fî sebîlillâh(sebîlillâhi) vellezîne keferû yukâtilûne fî sebîlit tâgûti fe kâtilû evliyâeş şeytân(şeytâni), inne keydeş şeytâni kâne daîfâ(daîfen). Âmenû olanlar, Allah'ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tagutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır. 8/ENFÂL-73 وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'd(ba'dın), illâ tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîr(kebîrun). Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur. 10/YÛNUS-62 أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi? AÇIKLAMA Bismillâhirrahmânirrahîm Allah, kendisine Allah'ın hidayet yolunu seçmiş, mürşidine tâbî olmuş, Allah'tan kopması mümkün olmayan urvetül vuskaya sımsıkı sarılmış insanların dostudur. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi ruhu Allah'tan bir ipe; Sıratı Mustakîm'e, kendisi de insanlardan bir ipe; mürşid'e sarılmıştır. Allah onların kalplerine rahmetini, fazlını ve salâvâtını ulaştırır. onları zulmetten nura çıkarır. Nefslerinin kalbini Allah'ın nurlarıyla doldurur. Îmân kelimesinin etrafında toplanan fazıllar nefsin kalbindeki karanlıkları kovar ve onların yerine yerleşirler. Neticede nefsin kalbini ruhun kalbine çevirirler. Mürşide tâbî olmadan evvel bunların hiçbiri mümkün değildir. Bütün şeytanlar, insan şeytanlar ve cin şeytanların hepsi tagutu oluşturur. Tagut, bir şeytanlar ordusudur. İnsan şeytanlar, insanları Allah'ın yoluna girmekten men eden insanlardır. Cin şeytanlar, cinleri Allah'ın yoluna girmekten men eden cinlerdir. Bu insanlar ve cinler, şeytanın görevini yaparlar, ona uşaklık ederler. Allah'ın yolundan insanları saptırırlar ve insanların kendileriyle beraber cehenneme gitmelerine sebep olurlar. Çünkü bu insanlar mürşidlerine hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Asla ruhları vücutlarını terkedip Allah'a doğru yola çıkamayacaktır ve kalplerine îmân yazılmayacaktır. Nefs tezkiyesine başlayamayacaklardır. Ömürleri boyunca mü'min olmaları mümkün değildir hep kâfir olarak kalacaklardır. Amenu olanlar (Allaha ulaşmayı dileyen İman sahipleri ve Resûle tâbî oldukları için kalplerine İman yazılmış olan mü’minler) ile Resûle tâbî olmadıkları cihetle kalplerinde küfür yazan kâfirler arasında ki fark en keskin çizgi ile ayrılmış. Amenu olanlar Allah yolunda savaş veriyor. Kâfirler ise şeytan ve dostları olan insan ve cin şeytanlar (tagut) yolunda savaş veriyor. Aynı savaş, soğuk savaş olarak Kur’an da ki İslamı yaşayan ve anlatanlarla ( hepsi tâbî olanlardandır) Kitaplar’da ki İslamla, Kur’an hakikatlerine karşı çıkanlar (ve Kur’an hakikatlerinin tersini iddia edenler ve tâbî olmayanlar) arasında devam etmektedir. Allah'ın dostları birbirleriyle dost olmak mecburiyetindedirler. Bir evvelki âyet-i kerimede geçen, Mekke'de kalanlar da Medine'ye göç edenler de âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olanlardır. Ama ikisi arasında büyük bir farklılık görüyor. Allahû Tealâ. Resûl'ü yalnız bırakmayanlar ile bırakanlar... Ve diyor ki, o kalanlar için: "Siz, kendi düşmanlarınızla savaş halinde olduğunuz cihetle, kalanlara yardım etmekle vazifeli değilsiniz. Kendiliğinizden bunu yapmanız gerekmiyor. Ama onlar, sizden dîn düşmanlarıyla savaşmak üzere yardım isterlerse, bunu yerine getirmek, onlara yardım etmek üzerinize farzdır." Allah'ın dostları, Allah'ın taraftarları, Allah için olanlar, nerede olurlarsa olsunlar beraberliği, birliği kurmak mecburiyetindedirler. Ne yazık ki her devirde iblis, Allah'ın tarafında olanları, birlikten men etmek için herşeyi yapmıştır. Allah'ın taraftarları bir türlü biraraya gelemezler. Fırka fırka ayrılmışlardır. Her grup kendisinde olanla ferahlanır. Ama birleşmeyi akıl edemezler. Ve Allahû Tealâ'nın emir verdikleri, onlara birleşmenin gereklilik olduğunu mutlaka ihtar etmişlerdir. Bunun Allah'ın emri olduğunu mutlaka tebliğ etmişlerdir, ama "kendisinde olanla ferahlanan" her grup, beraber olmayı hep reddetmişlerdir. Oysa ki Allahû Tealâ: "Fırkalara ayrılmayın. O zaman kuvvetiniz gider." diyor. Allah'ın yolunda olanların hepsinin de üzerine aynı standartlar farzdır. Bir olmak, beraber olmak ve Allah'a tevekkül etmek, Allah'a güvenmek. 61/SAFF-7: Ve men azlemu mimmenifterâ alallâhil kezibe ve huve yud’â ilel islâm, vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne). İslâm'a (teslime) davet olunurken, Allah'a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kim vardır? Ve Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez. 61/SAFF-8: Yurîdûne li utfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne). Onlar, ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlayacak olandır. 61/SAFF-9: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikû(muşrikûne). Resûl'ünü hidayet ile ve (esasları unutulmuş olan) dînlerin hepsinin üzerine, izhar etmek (açıklayıp doğrusunu ispat etmek) için, Hakk dîn (Allah'ın ezelî ve ebedî olan dîni) ile gönderen O'dur. Ve müşrikler, kerih görseler bile. Mevcut olan dînlerin mensuplarına, Hz. İbrâhîm'in hanif dîninin, hidayete erdiren hak dîn olduğunu, kâinatın tek dîni olduğunu, 7 safha, 4 teslimden ibaret olduğunu, ezelî ve ebedî olduğunu (Rum-30), bütün mukaddes kitaplarda (Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ân-ı Kerim'de) 7 safha 4 teslimin farz kılındığını ve Hz. Musa ve O'na tâbî olanların, Hz. İsa ve O'na tâbî olanların, Hz. Muhammed (S.A.V) ve O'na tâbî olanların 7 safha ve 4 teslimi yaşadıklarının yer aldığını ve hepsinin şeriatlerinin tek bir şeriat olduğunu (Şura-13) anlatacak ve 3 kitaptaki âyetlerle ispat edecek olan bir Resûl'ün geleceğini ve dînlerarası diyaloğu kuracağını ve Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için şirkte kalanların (Rum-31) O'nun söylediklerini kerih göreceklerini bu âyet açık ve net bir şekilde ifade etmektedir. 30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne). Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez. 42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır). 30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Yazan: A.Kara
Haculaaar, hocalaaar, papazlaaar, rahüpleeer, inananlaaar, az inananlaaaar, psikoya bağlamuşlaaar, şamanlaaar, yahudüleeer, falanlaaar fülanlaaar, öncelikle belirtmek isterim ki bu yazıyı yazma sebebim size laf sokmak, sizden nasihat almak, din kültürü ve ahlak dersi almak yada diğer fesat antin kuntin şeyleri yapmak değildir. Sadece kendi hikayemi, içsel çatışmalarımı ve değişimimi anlatmaktır; günaha giriyosam giren çıkan bana sonuçta :) Tabi yaşadığımız ülkede çoğunluk müslüman olduğundan ve yetiştiğim aile de bu inanca sahip olduğundan yazacaklarımın gidipte peynire tapanlar hakkında olmasını beklemek garip olur. Fakat ben yinede biçok şeye değineceğim. Aslında bu yazıyı yazmaya başlayarak hata ettiğimi biliyorum çünkü bizim insanımız iki şeyi çok sever "Ağzından dini düşürmeyeni", bide "mazlum edebiyatını". Fakat kendimden ödün verecek değilim, bunu da yazıyor olma sebebim aslında biraz deşarj olmak, birazda yaşadıklarımı yaşayanlara yalnız olmadıklarını göstermek :)Yazının diğer serilerini okumak isteyenler aşağıdaki bağlantılara tıklayabilir:
Neden Deist Oldum 2
nest...