6 sınıf hikayeler kısa / Hikaye Nedir? Hikayenin Özellikleri Nedir? | seafoodplus.info

6 Sınıf Hikayeler Kısa

6 sınıf hikayeler kısa

Hikaye &#;rnekleri - Hayata dair kısa, anlamlı, yaşanmış ve anonim hikayeler

Haberin Devamı

 Hikayeler pek çok konu üzerine yazılabilir. Tüm hikayelerin bir ana fikri bulunur ve okuyuculara bir şeyler anlatır. Hayatın içinden olmaları sebebi ile bu tür okuyucular tarafından çok sevilmektedir.

Hayata Dair Kısa Hikayeler

Deniz Yıldızının Hikayesi

 Bir adam sabaha karşı okyanus kenarında yürüyormuş. Birden binlerce deniz yıldızının karaya vurduğunu görmüş. Daha da yaklaştığı zaman bir çocuk fark etmiş. Çocuk deniz yıldızlarını tek tek alarak denize geri götürüyormuş.

 Adam çocuğa yaklaşarak sormuş:

 -Bu deniz yıldızlarını neden denize geri atıyorsun?

 Çocuk cevap vermiş:

 -Güneş yükseliyor. Birazdan sular çekilecek ve bu deniz yıldızları susuzluktan ölecekler.

 Adam bu duruma şaşırmış:

 -Sahil çok uzun ve çok fazla deniz yıldızı var. Hepsini kurtaramazsın. Ne fark eder ki?

 Çocuk adamı dinlemiş. Daha sonra sahilden bir deniz yıldızı daha alarak denize bırakmış. Sonra adama dönerek:

 -Bak görüyor musun bu deniz yıldızı için fark etti demiş.

Akrep Hikayesi

 Hintli bir adam suyun içinde zar zor ilerlemeye çalışıyormuş. Bu sırada yanına bir akrep yanaşmış. Adam akrebi kurtarmak istemiş ve parmağını ona doğru uzatmış. Fakat akrep adamın bu hamlesinden sonra adamı sokmuş. Hintli adam bu duruma çok şaşırmış fakat yine de tekrardan parmağını akrebe doğru uzatmış. Akrep tekrar adamın parmağını sokmuş.

Haberin Devamı

 Bu olayı gören başka bir adam kendisini sürekli sokan bu akrebi kurtarmaktan vazgeçmesi gerektiğini söylemiş. Hintli adam buna şu şekilde cevap vermiş:

 -Akreplerin doğasında sokmak vardır. Fakat ben insanım. İnsanın doğasında ise sevmek vardır. Akrebin doğasında sokmak var diye kendi doğamda olan sevmekten mi vazgeçeyim?

Hayata Dair Anlamlı Hikayeler

Çok Mutsuz Bir Kralın Hikayesi

 Zamanın birinde oldukça zengin olan bir kral yaşarmış. Fakat bu kral çok mutsuzmuş. Çok uğraşsa da ne var ki asla mutlu olamıyormuş.

 Ülkede bulunan bilge bir kişiyi huzura çağırmış ve nasıl mutlu olabileceğini sormuş. Bilge şöyle cevap vermiş:

 -Saygıdeğer kralım eğer mutsuzluktan tamamen kurtulmayı istiyorsanız mutlu bir adam bulmanız gerek. O adamın gömleğini giydiğiniz zaman mutlu olursunuz.

Haberin Devamı

 Bunu duyan kral hemen adamlarına emir vermiş ve ülkede mutlu bir adam bulmalarını istemiş. Adamları aramış taramış fakat mutlu bir adam bulamamış. Hepsinin kendince dertleri ve mutsuzlukları varmış. Adamlar mutlu bir adam bulamadan saraya dönerlerken oldukça eski bir kulübeden şöyle dua edildiğini işitmişler:

 -Allah'ım şükürler olsun bugünde karnım doydu, sağlığımda pek yerinde, şimdiye kadar hep rızkımı verdin bu dünya da benden mutlusu yok.

 Bunu duyan kralın adamları mutlu birini buldukları için oldukça sevinmişler. Hemen adamın gömleğini almalıyız ve krala götürmeliyiz diye düşünmüşler. Ancak kulübeye girdikleri zaman adamın üzerinde bir gömlek bile olmadığının farkına varmışlar.

Haberin Devamı

 Hayat devam ederken insanlar her zaman mutluluğu ararlar. Sahip olduklarıyla yetinmeyip her zaman daha fazlasını isteyen kişiler ise asla mutlu olamaz. Mutluluğu kendi içinde arayan kişiler her zaman mutlu olur.

Hayata Dair Yaşanmış ve Anonim Hikayeler

Tevazu Üzerine Hikaye

 Adamın biri kötü yoldan para elde eder ve bir inek alır. Daha sonra bundan çok pişman olur ve bunu iyi bir şeye çevirmek için bu ineği Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına bağışlamayı düşünür. Dergahlar o zamanlar aş evi şeklinde de kullanılan yerlerdi.

 Adam Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider ve olanları anlatır. İneği dergaha bağışlamak istediğini söyler. Hacı Bektaşi Veli helal olmadığını söyleyerek kurbanı istemez.

Haberin Devamı

 Bunu duyan adam ineğini alır ve Mevlevi dergahına gider. Aynı şeyleri Mevlana'ya da anlatır. Mevlana ise büyük bir hoşgörü ile ineği kabul eder. Adam durumu Hacı Bektaşi Veli'ye de anlattığını. Fakat onun ineği kabul etmediğini söyler. Bunun üzerine Mevlana şöyle yanıt verir.

 -Biz karga isek Hacı Bektaşi Veli şahindir. Bizim konduğumuz leşe o konmaz. Bu nedenle de biz bu hediyeyi kabul etsek de o kabul etmez.

 Adam bunun üzerine tekrar Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider. Durumu anlatır. Kendisinin kabul etmediği ineği Mevlana'nın kabul ettiğini söyler. Hacı Bektaşi Veli ise şöyle yanıt verir:

 -Bizim gönlümüz su birikintisi iken Mevlana'nın ki bir okyanustur. Bu sebeple bir damla ile bizim gönlümüz kirlenir fakat onun gönlü kirlenmez. Bu sebeple Mevlana senin hediyeni kabul etti der.

Hikaye Nedir?

Hikaye, öykü adı ile de bilinen, gerçek veya gerçeğe yakın kurgusal bir olayı aktaran kısa ve düzyazı yapısı şeklindeki metinsel anlatıdır.

Genellikle kısa olarak yazılan hikayeler, yalın olay örgüsü sayesinde, olayları güçlü bir şekilde aktarabilir. Öykü içerisindeki karakterlerin az sayıda olması, roman gibi aşırı derinlik içermemesi, okuyucunun hızlı bir şekilde kurguyu anlayabilmesine olanak sağlar.

Öykü veya hikayede, olayın geçtiği yer sınırlı iken, anlatı dili oldukça yoğun bir şekilde kendini gösterir.

Detaylı derinliklere sahip olmayan karakterler, en belirgin özellikleri ile kaleme alınır.

Hikayelerin konuları tamamiyle gerçek veya tamamiyle hayal ürünü ve dahi bunların karışımı olabilmektedir. Bu bağlamda çarpıcı ve anlamlı finaller, okuyucuyu oldukça etkileyebilirken, ana metin olarak çok güçlü mesajlar verilebilir.

Hikaye veya diğer adı ile öykü, beş temel yapı unsuruna sahiptir ve bunlar şu şekilde tanımlanabilir: kişiler, olay örgüsü, mekan, zaman, anlatıcı ve bakış açısı

Metinsel tür olarak olay hikayesi ve durum hikayesi şeklinde birbirinden ayrılan hikaye, Türk Edebiyatı ve diğer tüm dünya edebiyatları dahil olmak üzere sayısız örneğe sahiptir.

Andersen Masalları

KİTABIN ADI : Andersen Masalları
KİTABIN YAZARI : Hans Christian ANDERSEN
YAYINEVİ VE ADRESİ: Engin Yayıncılık Beyazıt / İSTANBUL
KİTABIN YAYIM MAKSADI : Çocuklara Okuma Alışkanlığını Sağlamak, Bilgi Hazinelerini Geliştirmek, Kısa ve Öz Mesajlar Vererek Hayata Emin Adımlarla Yetiştirmek.

KİTABIN ÖZETİ :

1. PRENSES VE BEZELYE TANESİ:

Günlerden çok fırtınalı ve sağanaklı bir gündür. Tepenin yüceliklerindeki büyük şatoda bir kral, kraliçe ve yakışıklı oğulları prens oturmaktadır. Prens çok uzun yıllar boyunca kendi gibi iyi ahlaklı ve güzel bir prenses arar. Ancak bu kadar aramaya rağmen bulamamıştır ve bunun üzüntüsüyle şatoya geri dönmüştür. Durumu krala anlatacağı zaman kapı vurulur. Kapıyı açan kral karşısında sırılsıklam olmuş güzel mi güzel bir kız görür, hemen içeriye alır, kraliçe kızın bir prenses olamayacağını ve kızın asil olmadığını düşünerek prensin kızla evlenmesine karşı çıkar. Daha sonra kız için hazırlanan yatağın altına bir bezelye tanesi koyarak üstüne yumuşak yataklar koyarak kızı istirahat ettirirler. Sabahleyin kıza rahat edip etmediğini soran kraliçe, sabaha kadar uyumadığını ve yatakta bir şeyin beni rahatsız ettiğini söyler. Kraliçe gülümseyerek “ancak bir prenses bu kadar nazlı olabilir.” Diyerek prensin bu kızla evlenmesine izin verir.

2. KİBRİTÇİ KIZ:

Soğuk bir Noel arifesinde, kentin caddelerinde herkes eğlenirken küçük kız onları seyredip kendi kendine eğleniyordur. Küçük kız kibritçi dir. Kutu ile kibrit satar. O soğuk havada insanlar eğlenirken küçük kız hayatın acımasızlığını, yoksulluğu tatmıştır. Ailesine yardım etmek için her geçene kibrit satmak ister, fakat o gece hiç satamamıştır. Havanın çok soğuk olması ve kızın yorgun oluşu yinede onu yıldıramamıştır. Birazcık olsun ısınmak için iki ev arasında bir aralığa girer ve hayallere dalar. Çocukluğunu mutlu bir şekilde yaşamak, iyi bir evde oturmak, yoksulluk çekmemek gibi; derken biraz ısınmak için bir kibrit yakar. Nasıl olsa üvey annem ve babam anlamaz diyerek sıcacık bir ev hayal ederken kibriti yakarak bitirir. Bu durumu fark edince ne yapacağını şaşırmış, korkmuş ve ölmüş büyük annesinden yardım dilenmeye, seslenmeye başlar. Durmaksızın yağan kar, küçük kibritçi kızın üstünü örter. Küçük kız, kaskatı ve donmuş kalakalır oracıkta. Büyük annesi elini uzatır ve küçük kibritçi kızı yanına alır.

3. DÜNYANIN EN GÜZEL GÜLÜ :

Bir zamanlar yaşlı bir kraliçe varmış. Kraliçe güçlü, dediği dedik bir insanmış. Kimse bir dediğini iki etmezmiş. Kraliçe, bütün mevsimlerde bütün dünya ülkelerinde yetişen güllerden güzel güller yetiştirirmiş. Ama sarayda, acı ve keder kol geziyormuş. Çünkü kraliçe çok ağır hastaymış, doktorlarda yakında öleceğini söylüyorlarmış. “Tek bir umut var kraliçenin kurtulması için” demiş bir bilgin. “Eğer dünyanın en güzel, en soylu gülünü bulup getirirseniz kraliçe uzun yıllar yaşar.” Yaşlı, genç kraliçenin iyileşmesi için dünyanın dört bir yanında en güzel gülü aramaya koyulmuş ama hiç biri işe yaramamış. Sonunda kraliçenin küçük oğlu annesine seslenerek beni dinle demiş ve başlamış okumaya. Kitapta, cennetin görünmeyen bir köşesinde açan yapayalnız bir gülden söz ediliyormuş. Bu gül kendisini ta derinden görmek isteyene görünürmüş. Beyaz bir gülmüş ama güneşin batışında pembeleşen, o kızıllık yansıdığı vakit büyüleyici bir renge bürünen bu gül gerçek sevginin ve güzelliğin simgesi imiş. Birden tatlı bir pembelik yayıldı. Kraliçenin yanaklarına, gözleri büyüdü, bir güneş gibi parladı ve kitabın yaprakları arasında pembe bir gül, dünyanın en güzel gülü beliriverdi. “Onu görüyorum !” diye bağırdı kraliçe. Bu gülü kim görürse bir daha hiç mutsuz olmaz ve ölümsüzleşirmiş

4. ÜÇ ZIPZIPIN ÖYKÜSÜ :

Çekirge, pire ve uçan kaz bir gün saraya davet edilmişler. Kral üçünün arasında bir yarış düzenleyecek ve en yükseğe sıçrayana büyük bir ödül verecekmiş. Sonunda ödülü açıklamış. Yarışı kazanana kızımı vereceğim demiş. Yarışmaya önce pire, çekirge sonrada uçan kaz tek tek zıplayarak yarışmışlar. Bunların her biri kendini diğerlerinden üstün görüyormuş. İlk yarışan pire çok yüksek zıplayınca görünmemiş ve onu almamış olarak kabul etmişler. Çekirgede pirenin yarısı kadar zıplamış ancak kralın üstüne konduğu için kral ona çok kızmış. Sıra uçan kaza gelmiş, kaz nazikçe prensesin yanına kadar sıçramış kral bu nazikçe sıçrayışı görünce kararını açıklamış. “En yükseğe sıçrayan kızıma doğru sıçrayandır.” Demiştir ve prensesi uçan kaza vermeğe karar vermiş. Olayı duyan pire ile çekirge yaptıkları hatayı anlayıp çok üzülmüşler.

5. KÜÇÜK DENİZ KIZI :

Zamanın birinde okyanusların dibinde bir şato varmış. Burada kral büyük anne ve altı kız beraber yaşarmış. Bu kızlardan en küçüğü hepsinden güzelmiş. Büyük anneleri arada sırada masallar anlatır yeryüzünde ve insanlardan bahsedermiş. Kızlara yeryüzünü göstereceğine dair söz vermiş. Kızlar on beş yaşına geldiklerinde yeryüzünü görüp geri gelmişler. Kızların beşi geri dönmeyi ve eski yerinde yaşamayı kabullenirken en küçük kız ise dünyalı bir prense aşık olmuş ve bir an önce onun yanına gitmek istiyormuş. Büyük anneleri haberi duyunca deniz büyücüsüne gidip çözüm aramış. Deniz büyücüsü deniz kızına bacak verecek ama karşılığında kız sesini kaybedecekti. Deniz kızı zor da olsa prensi için bu şartı kabul etmiş ve hemen prensin yanına varmıştı. Prens bunun konuşamıyor olduğunu fark edince kardeşi gibi davranmaya başlamış. Deniz kızı bu duruma çok üzülmüş. Kısa bir süre sonra prens başka biriyle evlenmeye karar vermiş. Durumdan haberdar olan büyük anne büyücüye gidip yardım istemiş. Büyücü özel bir hançer yaparak, demiş “Eğer hançeri prensin kalbine saplarsa kurtulur, yapamazsa ölür.” Hançeri alan deniz kızı prensin uyuduğu bir akşam kalbine saplamak istemiş. Ancak o sırada uyanan prens tebessüm ederek bana bir şey mi söyleyecektin demiş. Deniz kızı bunu yapamayacağını anlayınca daha fazla dayanamayarak oradan ayrılır. Kısa bir zaman gezindikten sonra vücudunun değiştiğini görür. Fazla zaman geçmeden deniz kızı hayata veda eder.

6. KARA BUĞDAY :

Fırtınadan sonra bir kara buğday tarlasından geçenler bilir. Kara buğday tarlası sanki kavrulmuş gibidir. Yaşlı söğüdün tam önünde bir kara buğday tarlası varmış. Kara buğday Pek kibirli imiş. Başı yükseklerden hiç inmezmiş. “Bende buğday başakları kadar güzelim üstelik çok daha da güzelim. Benim çiçeklerim, elma çiçeklerine benzer, herkes hayranlıkla seyreder. Benden güzeli var mı ? söyle söğüt ağacı” demiş. Söğüt, ağır ağır başını sallar. “var var” dermiş. Aradan zaman geçmiş, hava bozmuş, fırtınalar yağmurlar başlamış. Fırtınayı gören bütün çiçekler , bitkiler boyun bükerken kara buğday pek kibirli ya, asla boynunu eğmezmiş. Onu diğer bitkiler uyarmış fakat kara buğday duymamazlıktan gelmiş. Fırtına geçip, rüzgarlar dinince, doğa adeta bir sessizliğe bürünmüş. Her taraf sakinleşmiş, güzelleşmiş. Ama kara buğday yangından çıkmış gibi kavrulmuş kararmış, simsiyah olmuş işe yaramaz, cansız bir ot oluvermiş olayı gören ve duyan diğer çiçek ve otlar olaya çok üzülmüşler.

7. KUMBARA :

Çocukların odasında, gar dolabın üstünde oldukça yüksek bir köşede domuz biçiminde içi ağzına kadar para dolu bir kumbara varmış. Gar dolabın tepesinde yer aldığı için odada olup biteni seyredebiliyor, karnındakilerle her şeyi satın alabileceğini düşünüyordu. Buda onu çok mutlu ediyordu. Odadaki tüm oyuncaklar beraberce oynarlardı fakat kumbarayı oyuna çağırmak için davetiye göndermek gerekiyordu. Çünkü aşağıdaki konuşmaların duyamayacak kadar yüksekte idi. Aşağıdaki oyunları, eğlenceleri yalnızca seyretmekle yetinirdi. Kumbara bu duruma çok üzülmüş çok kızmış ve hayallere dalmıştı. Bir süre sonra bom domuz kumbara paramparça yerde yatıyordu. Tabi içinde fırlayıp dört bir yana saçılan paralarda oradan oraya yuvarlanıyor, dans edip duruyordu. Paralar dünyaya yeniden gelmişçesine bir anlık dahi olsa özgürlüğün tadını çıkararak dans ederken domuz kumbaranın parçaları da bir kutuya konuyordu. Her şeyin bir başı bir sonu vardır derler. Umarız yeni kumbaranın başına aynı şeyler gelmez.

8. SU DAMLASI :

Büyütecin ne olduğunu, her şeyi yüz kat büyülten bir çeşit gözlük camı olduğunu herkes bilir. Bir damla suya büyüteçle bakıldığında binlerce küçük yaratık görünür. Oysa çıplak gözle bakarsak onların hiç birini göremeyiz. Ama onlar her zaman o suyun içindedir. Bir zamanlar “dev amca” adında bir adam yaşarmış, güzel, ilginç olan her şeye sahip olmak istermiş eğer elde edemezse ya büyücüye başvurur yad kendi kendine binbir çeşit yol icat edermiş. Bir gün aline büyüteci alıp bir damla suyu incelemiş suyun içinde o gözle görünmez yaratıklar hiç durmadan hareket ediyorlar, sıçrayıp, hopluyorlarmış. Çok ilginç bulmuş fakat daha net görmek için renklendirmeyi düşünmüş ve kırmızı bir renk damlatmış içine. Bu bir büyücünün kanıymış. Birden sudaki yaratıklar pespembe oluvermiş. Bu yaratıkları bir kente yaşayan canlılara benzetmiş. Hiç durmadan itişiyorlar, dövüşüyorlar, birbirlerini çekiştiriyor ve acımasızca ısırıyorlar. Aşağıdakiler yukarı çıkmak istiyor hem de devamlı onları sindirmeye çalışıyorlar. “Aslında bu yalnızca bir su damlası” demiş. Gülümseyerek “Ama yinede gerçek yaşamdan bir örnek. Oysa tüm canlılar birbirlerine sevgi ile baksalar her şey daha güzel olmaz mıydı ? diyerek bitirir.

HİKAYE KİTAPLARI (İçeriğe Ulaşmak İçin İlgili Sekmeye Tıklayınız.)

OKUL ÖNCESİ (İçeriklere Ulaşmak İçin İlgili Sekmeye Tıklayınız.)

Gizemli Benekler (Hikaye Kitabı) (Okul Öncesi ve İlkokul Öğrencileri)

Beneklerini Kaybeden Sarı (Hikaye Kitabı)

Bulutun Fidanları (Hikaye Kitabı)

Neşeli Dere (Hikaye Kitabı)

Oyuncak Moli Sallanıyor (Hikaye Kitabı)

Sallanan Karınca Yuvası (Hikaye Kitabı)

Geçmişe Mektup (Hikaye Kitabı)

El Ele Okul Öncesi Eğitime 1 (Okul Öncesi)

El Ele Okul Öncesi Eğitime 2 (Okul Öncesi)

El Ele Okul Öncesi Eğitime 3 (Okul Öncesi)

Salih Okula Başlıyor (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih Evde (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih Köyde (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih'in Bayram Ziyareti (Hikaye ve Etkinlik Kitaabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih Oyun Oynuyor (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih Hasta (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih Tabiat ve Hayvan Müzesinde (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3 ve 4. Sınıflar)

Salih'in Bir Günü (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3 ve 4. Sınıflar)

Salih Çarşıda (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

Salih'in Seyahat Günlüğü (Hikaye ve Etkinlik Kitabı) (1, 2, 3 ve 4. Sınıflar)

Ezop Masalları (Masal Kitabı) (2. ve 3. Sınıflar)

Altın Kuş (Hikaye Kitabı) (3. ve Üstü Sınıflar)

Sihirli Fırça (Hikaye Kitabı) (2, 3. ve 4. Sınıflar)

Zeliş Yürüyor (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Zeliş'e Kardeş Geliyor (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Günaydın Zeliş (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Zeliş 1 Yaşında (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Zeliş Anaokulunda (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Ah Bir Büyüsem! (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

İyi Uykular Kırmızı Balık (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Robot Muncuk (Hikaye Kitabı) (4, 5. ve 6. Sınıflar)

Can'ın Kuşları (Hikaye Kitabı) (1. ve 2. Sınıflar)

Küçük Kara Balık (Hikaye Kitabı) (2, 3. ve 4. Sınıflar)

Okuyan Balık (Hikaye Kitabı) (1, 2, 3. ve 4. Sınıflar)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir