66 sonnet ingilizce / Ümit Ünal: Sonnet 66 - Shakespeare - Özgün hali ve iki çevirisi

66 Sonnet Ingilizce

66 sonnet ingilizce

66. Sonnet - William Shakespeare (Can Yücel çevirisiyle)

Tired with all these, for restful death i cry,

As, to behold desert a beggar born,

And needy nothing trimm'd in jollity,

And purest faith unhappily forsworn,

And purest faith unhappily forsworn,

And maiden virtue rudely strumpeted,

And right perfection wrongfully disgraced,

And strength by limping sway disabled,

And art made tongue-tied by authority,

And folly doctor-like controlling skill,

And simple truth miscall'd simplicity,

And captive good attending captain ill:

Tired with all these, from these would i be gone,

Save that, to die, i leave my love alone.

Türkçesi

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

Çeviri: Can Yücel

ÇEVİRİ ELEŞTİRİSİ BAGLAMINDA BİR ÇEVİRİ SÜRECİ: SHAKESPEARE'İN "66" NUMARALI SONESİNİN TÜRKÇEDE YENİ BİR ÇEVİRİSİ Özgür ÇA VUŞOGL U* 1. Giriş •• O ncelikle, Fakültemizde gerek akademik çalışmaları gerekse de tüm personeli- mizle kurduğu sıcak ilişkileri, çok özenli giyim ve tavırları ile hepimize örnek olmuş olan meslek büyüğümüz, değerli hocamız Prof. Dr. Birol Emil ile aramızda akademik bir hatıra olarak kalacak bu özel kitabın bir parçası olduğum için yaşa­ dığım kıvanç ve mutluluğu ifade etmek istiyorum. Hocamız Türk Dili ve Edebiyatı alanındaki engin bilgi ve tecrübesinden faydalanabilmek için hep fırsatını kolladığım sohbetlerimizde, çevirinin ve çeviri eserlerin özelde Türkçemiz ve Türk Edebiyatı için, genelde ise dillerin, toplumların ve kültürlerin gelişimi, dönüşümü için vazge­ çilmez bir rolü olduğunu hep özellikle vurgulamıştır. Birol Hoca'mızın bu haklı ve modem düşüncesi, benim çeviri alanında yaptığım çalışmalarımda duyduğum so­ rumluluğun, birinci ağızdan somut bir onaylanması, şahitliği anlamına gelmektedir ki, bu şahitlik bir çevirmen ve çeviri eğitimcisi olarak benim bu mesleki işlevi hep en üst düzeyde tutmaya çalışmama yardımcı olacak bir etkiye sahiptir. Gerek İn­ gilizceden Türkçeye gerekse de Türkçeden İngilizceye bizzat veya öğrencilerimle birlikte yapacağım çeviri çalışmalarımda çevirinin toplumlar ve kültürler üzerindeki bu dönüştürücü ve geliştirici işlevinin çevirmen kararları üzerinde daha etkili, daha yönlendirici olmasını sağlamaya çalışırken, Prof. Dr. Birol Emil Hoca'mızı hep sev­ gi, saygı ve özlemle anımsayacağım. Bölümümüz müfredatında yer alan Yazınsal Çeviri (Literary Translation), Çeviri Eleştirisi (Translation Criticism), Şiir Çevirisi (Poetry Translation) gibi bazı çeviri derslerimiz, çevirmenler ve çeviri eğitimcileri için akıldan hiç çıkarılmaması gereken çevirinin bu temel, dönüştürücü işlevini her daim hatırlatmaya ve bu mesleki işlevin beraberinde getirdiği sorumluluğun gereklerini yerine getirmeye yönelik olarak, hem kuramsal hem de uygulamalı çeviri çalışmalarımız bakımından önemli bir fırsat yara­ tan bir alandan yararlanmamıza sıklıkla inıkan tanımaktadır: Çeviri eleştirisi. Çeviri­ biliminin uygulamalı bir alt alanı olan çeviri eleştirisi alanının ana amacı, eleştirinin her alandaki temel işlevine koşut olarak, erek toplumda yapılan çevirilerin kalitesini yükseltmektir. Çeviri eleştirisi bu amaç doğrultusunda, kuram ve uygulama bilgi ve becerisinden birlikte yararlanmak koşuluyla, çevirmenin belirli bir çevirideki amacını (skopos) ve "çeviri normları" diye kısaca tanımladığımız, çevirmenin çeviriyi yapar­ ken içinde bulunduğu tüm toplumsal, kültürel koşulları ve kısıtlamaları göz önünde * Dr. Öğretim Üyesi, Haliç Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık Bölümü Prof. Dr. Birol Emil Armağanı J 589 bulundurarak, Ülker İnce'nin (1993: 8) kuvvetle ifade ettiği gibi, "çeviriye üstten ve uzaktan değil, çevirmenin omuzunun üstünden bak[arak]", öncelikle çevirmenin çevi­ ri kararlarını/stratejilerini ve bu kararların ardındaki nedenleri anlamaya,betimlemeye çalışır (bkz. Broeck 1985). Çeviri eleştirisinde çevirmenle ve kaynak (özgün) metinle bu tür bir empati kurma girişimi, bu eleştiri sürecini çeviri gerçeklerine, böylece de öznellikten nesnelliğe yaklaştıran temel bir adımdır (krş. İnce 1997: 256). Şüphesiz, eleştiri kavramının doğası gereği, çevirmenin çeviri kararlarını açıkla­ yıp, betimleyip bırakmak tek başına yeterli bir çeviri eleştirisi uygulaması oluştur­ maktan uzaktır; eleştirmenin ortaya koyduğu betimlemeden sonra, eleştirinin konusu olan çeviri metnin amacı, okuyucu beklentileri, çevirinin o toplumda üretilen, özgün veya çeviri, diğer metinlerle olan ilişkisi gibi kısıtlayıcı hususları, kısacası çevirinin yapıldığı (erek) toplumdaki çeviri normlarını yine göz önünde bulundurarak o çevi­ ride gördüğü olumlu ve olumsuz çevirmen kararlarını yani çevirinin kuvvetli ve za­ yıf yanlarını birlikte değerlendirmesi ve bu noktada yargı(lar)da bulunması beklenir (krş. İnce 1997: 257,259; İnce 1993: 10; Paker 1997: 24). Burada,anlaşılacağı üzere, eleştirmenin çevirmenin her bir kararına hazır, "herhangi bir gerekçe" bulmaya,böy­ lece her kararını gözü kapalı bir yaklaşımla haklı çıkarmaya çalışmaması önemlidir; zira böyle bir yaklaşım da, tam tersi yaklaşım gibi, nesnel bir eleştiri kavramının do­ ğasına aykırıdır: "Her kararı haklı göstermekle yanlış bulmak [yanlış listesi yapmak] arasında fark kalmıyor" (bkz. İnce 1997: 259). Çeviri metin ile kaynak metni ve bu metinlerin amacını, okuyucularını da içine alan kültür dizgeleri (sistemleri) içerisinde karşılaştırma sürecinde bulunan eleştir­ men, çeviride kaynak metne göre gördüğü farklılıklara hemen "yanlış" yaftası ya­ pıştırmadan farklılıkların nedenlerini anlamaya, açıklamaya çalışırken, doğal olarak, kendi çevirisini bir "karşılaştırma tabanı" (İng. tertium comparationis) (Toury 1980: 112; Broeck 1985:57) olarak kullanmak durumunda kalır ve böylece "çevirmen-iş­ levini-üstlenen-eleştirmen" konumuna geçerek "varsayımsal bir yapı [çeviri]" (İng. hypothetical construct) oluşturması gerekir (Paker 1997: 25). Çevirmen konumuna da geçen çeviri eleştirmeni, çevirinin aslında kaynak metne uygulanan eleştirel bir okuma/çözümleme/yorumlama süreci olduğu göz önüne alındığında, Raymond van den Broeck'un yazınsal (edebi) çeviri bağlamında vurguladığı gibi,.çeviri eleştirmeni "eleştirmen çevirmenin eleştirmeni" konumuna gelir: "Edebiyat çevirisi yapmak, haklı bir biçimde, edebi eserle bir tür eleştirel ilişki içine girmek olarak tanımlanmıştır her zaman; ve her çevirinin özgün metnine bir tür eleştiri getirdiği hep gözlemlenmiştir. Böylece, çeviri eleştirmeni eleş­ tirmenin eleştirmeni haline gelir; zira doğası gereği değer yargıları ifade eden bir olgu hakkında kendi değer yargılarını ortaya koymaktadır" (Çev. Ö.Ç. -ya­ zar-). "Translating literature has rightly been called a kind of critical intercourse with the literary work; and it has been observed that every translation implies a form of criticism of its original. The translation critic, then, is a critic s critic, far he brings his value judgement to bear on a phenomenon which by its very nature implies ajudgement of values." (Broeck 1985: 61) 590 ( Prof. Dr. Birol Emil Armağanı Çeviri eleştirmeni, eğer kendisi de çevirmense, kimi zaman, işte bu "eleştir­ menin eleştirmeni" konumunun verdiği bir özgüvene, kışkırtmaya kendini kaptı­ rabilir ve çeviri eleştirisine konu olan kaynak metni bir kez de kendi çevirisiyle toplumuna yani erek topluma sunmaya karar verebilir. Kaynak metnin başka bir çevirmen veya çevirmenler tarafından yorumunu irdelemiş ve bu vesileyle kendi erek (çeviri) metin-kaynak metin karşılaştırmasını ait oldukları kendi dizgeleri içinde bir kez daha çözümlemiş, yorumlamış olan çeviri eleştirmeni, bu eleş­ tirisini yaptığı çeviri veya çevirilerin kuvvetli ve zayıf yanlarını, betimlemeye dayanan nesnel bir yaklaşımla ele almış, irdelemiştir. Artık çevirmen konumuna geçmiş olan çeviri eleştirmeni, kendi sunacağı çevirisinde bu kuvvetli yanlardan yararlanmayı ve zayıf gördüğü hususları düzeltmeyi, iyileştirmeyi planlayabi­ lir; yapmış olduğu çeviri eleştirisinde irdelediği, eleştirdiği çeviri kararları veya stratejilerinin böylece kendi çeviri kararlarına, stratejilerine yön vermesine izin verebilir. Bu durum, çeviri etiğiyle yani çevirideki etik ilkelerle de ters düşmez aslında; "intihal" veya kaba tabirıyle "aşırma" diye nitelendirebileceğimiz, İngilizcede "plagiarism" diye tabir edilen etik dışı davranış kapsamına girmez hemen: Aynı kaynak metnin yeni bir çevirisini üretirken önceki çevirilerden bu şekilde yani olumlu ve olumsuz yanlarıyla faydalanmak, irdelenen ve yararlanılan çevirilerin künye (kaynak) bilgilerini açıklamak koşulunu yerine getirerek etik bakımından mümkün hale gelir. Kaynak metnin yeni çevirmeni kimin, nerede yayımlanmış çevirisinden ve hatta nasıl yararlandığını açıklamak veya açık etmek yoluyla bu etik sorumluluğu yerine getirmiş olur. Zira buradaki temel amaç, "bir metnin tek bir doğru çevirisi yoktur" düsturuyla da hareket ederek, kişisel olmaktan uzaklaşarak, erek topluma daha işlevsel olmaya çalışan yeni çeviriler üretmek ve/veya o toplumun düşün dünyasını böylece zenginleştirmeye çalışmaktır. Tur­ gay Kurultay (1999), "İkinci Dilden Çevirinin Yasak Meyvesi" başlıklı dergi makalesinde, "ikinci dilden" çeviri yani Gideon Toury'nin (1995: 58) deyimiyle ''dolaylı çeviri" (İng. indirect tmnslation) bağlamında ele aldığı çeviri eleştirisi konusunda, ikinci (aracı) dilden kaliteli çeviri yapılamaz diye bir önyargıya ka­ pılmamak gerektiğini; başarıyla çözümlenerek oluşturulmuş "birinci çeviri"nin pekala başarılı bir ikinci çeviriye zemin hazırlayabileceğini ileri sürerken aslın­ da; ikinci çevirmenin, dilleri farklı olsa da, birinci çevirmenin başarılı kararla­ rından, ister istemez, kendi çevirisinde yararlanacağını ima etmektedir. Burada da, "dolaylı çeviri" yapan ikinci çevirmenin kaynak metin olarak kullandığı bi­ rinci çevirinin çevirmeninin ismini ve çevirinin kaynak bilgisini muhakkak çevi­ risinde belirtmesi, doğal olarak, beklenen etik çevirmen davranışıdır. Bu birinci çeviriden yararlanma düşüncesini, bir çeviri eleştirisi sonucunda kaynak metnin aynı dile yeni bir çevirisini üretmeyi düşünürken de uygulayabiliriz, tabii ki, o tek bir şartı yerine getirerek: irdelediğimiz, eleştirdiğimiz önceki çevirinin veya çevirilerin çevirmenlerini ismen ve çevirilerini kaynak bilgileriyle açıklamak, okuyucuyla paylaşmak şartıyla, şimdi burada uygulamaya çalışacağım gibi. Prof. Dr. Birol Emil Armağanı J 591 2. Shakespeare'in ' 6 66" Numaralı Son.esinin Türkçe Çevirilerine Eleştirel Bir Bakış 2019-2020 Akademik Yılında işlediğimiz Yazınsal Çeviri ve Şiir Çevirisi dersle­ rimizin bir bölümünde Işın Bengi-Öner'in "Çeviri Bir Süreçtir... Ya Çeviribilim?" başlıklı makalesinde yer alan bir çeviri eleştirisi kısmına yer ayırdık. Amacımız, Bengi-Öner'in yazınsal bir kaynak metnin farklı çevirmenler tarafından üretilmiş iki farklı çevirisi bağlamında yaptığı özlü bir çeviri eleştirisini inceleyerek bu eleştirel yaklaşımdan yazınsal çeviri edimi bakımından yararlanmak ve sınıf olarak bu iki çevirinin eleştirisine bizim de kendi katkılarımızı yapmamızdı. Böylelikle, yazınsal çeviride, günümüzde "biçem" diye tabir ettiğimiz "üslup" ile ilgili özelliklerin korun­ ması ve genelde edebiyat, özelde ise şiir çevirisi bağlamında bazı çeviri normlarını irdelemek konusunda eleştirel tartışmalarda bulunduk; hem yazınsal çeviri hem de çeviri eleştirisi alanlarında bilgi ve becerilerimizi geliştirdik. Ben şimdi bu yazımda derslerimizdeki bu tartışmalarımızın yine sesi olmaya çalışacağım. Bengi-Öner'in (1999: 18-19) makalesinde, çeviride "kuralcı", "eşsüremli", "du­ ral", kısaca "kaynak-odaklı" diye nitelendirilebilecek yaklaşımlardan, özellikle "ka­ baca 1970'lerden bu yana", "betimleyici", "eşsiiremli araştırmaları da içeren artsü­ remli [tarihsel}", "işlevsel", "[çoğul]dizgesel", kısaca "erek-odaklı" diye tanımlanan yaklaşımlara geçişi; çeviri kuramının, Çeviribiliminin de doğmasıyla birlikte, çehre değiştirerek daha kapsamlı hale gelmesini açıklamak amacıyla bu iki şiir çevirisine ve bu çevirilerin kısa bir eleştirisine yer verdiğini gözlemliyoruz. Çevirilerin üre­ tildiği kaynak metin, İngiliz şair William Shakespeare'in (1564-1616) "ilk 1598 'de yayımladığı öne sürülen" (Yazıcı 2005: 161) "66" numaralı sonesidir (Shakespeare 2013). Araştırmacının irdelediği şiir çevirileri ise, akademisyen-çevirmenler Saadet ve Bülent Bozkurt'un (1985: 82) birlikte yaptıkları çeviri ile şair-çevirmen Can Yü­ cel'in (1985) çevirisidir. Ayrıca, bu araştınnaya konu olmamakla birlikte, Bengi-Ö­ ner'in makalesinde, Shakespeare'in bir başka sonesinin bu kez 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Döneminde yapılmış iki farklı çevirisini de aynı amaçla inceledi­ ğini belirtmekte yarar vardır. Bengi-Öner özlü çeviri eleştirisine, haklı olarak, kaynak metnin biçemsel özel­ liklerini kısaca özetleyerek başlıyor: İngilizcede "iambic penthameter" diye tabir edilen l0'lu hece ölçüsü, birlikte yazılan üç dörtlük ve sonda ayrı yazılan bir beyit, her dörtlük ve beyit kendi içinde kafiyeli, "sesbirim, biçimbirim, sözcük tekrarları" ve "her dizede yinelenerek koşut yapı içinde karşıt fikirlerin verilmesi" (1999: 15- 16). Yazarın özetle değindiği biçemsel özellikleri biraz daha detaylandınnak ister­ sek, öncelikle, örneğin, üçüncü dizeden son beyite kadar dizelerin başında "and'' sözcüğünün, birinci ve on üçüncü dizelerde ise başlangıç kısmının tekrarlı kullanıl­ masından (krş. Callaghan 2008); ikinci ve on ikinci dizeler arasında iyi-kötü kar­ şıtlıkları betimlenirken kişileştirıne sanatından yararlanılmasından (bkz. Oxquarry Books 2020); örneğin on birinci dizede /s/ sesinin, son beyitin ilk dizesinde /d/, ikinci dizesinde /1/ sesinin tekrar edilmesinden; noktalama işaretlerine anlamı sıkı sıkıya kontrol edercesine sıklıkla başvurulmasından ve şiirin sonunda düşünce akışının bir 592 ( Prof. Dr. Birol Emil Annağanı anda "sevgili"nin ortaya çıkışıyla değişerek şiirin konuşmacısının baştan beri kısaca "dünyanın bozuk, çarpık düzeni'° diye tanımlayabileceğimiz, dürüstlüğün kaybolma­ sı ve her alanda yaşanan çürüme hakkındaki karamsar, eleştirel, melankolik düşün­ celerinden, son dizede aniden sevgilinin varlığının konuşmacıyı yaşama bağlamasına doğru oluşan dönüşümden ve şiirin konuşmacısının o dönem halk dilindeki "tired with", "needy nothing", "trimmed injollity", "tongue-tied" gibi deyim ve deyişlerden oldukça yaratıcı bir biçimde yararlanıyor olmasından söz etmek gerekir. Demir ve Çelikel 2019: 11, 12). "Biçcmi"ni yani "içerik ve biçimin ayrılmaz bütünlüğü" (bkz. Brooks ve Warren 1979) hakkındaki bu bilgileri kısaca paylaştığımız Shakespeare'in "66" numaralı sonesini Tablo l 'de okuyabiliriz. Tablo 1. Wifüam Shakespeare'iıı "66" Nıımaraiı Sonesi (almtılayan Bengi-Öner 1999: 15). Dize Sonnct 66 (William Shakcspearc) m.ıma,·ası 1 Tired witlı ali these, for restful death l cry: 2 As to behold desert a beggar bonı, 3 And needy nothing trimmt:d injollity, 4 And purest faith unhappily forswom, 5 And gildcd honour shamefülly misplaced, 6 And maiden virtue rudely strumpeted. 7 And right perfection wrongfully disgraced, 8 And strength lıy lirnping sway disabled, 9 And art made tongue-tied by authority, 10 Aııd folly, doctor-like, controlling skill, 11 And simplc truth rniscalled sirnplicity, 12 And captive good attending captain ill: 13 Tired with ali these, from these would I be gone, 14 Save that to die I leave my lovc alone. Prof. Dr Birol Emil Armağam J 593 Laurence Perrine ile Thomas R. Arp (1992: 25-26, Çev. Ö.Ç.) bir şiiri daha iyi anlamak, çözümlemek için üç sorunun cevabının verilmesi gerektiğini öne sürü­ yorlar: a) "Şiirinin konuşmacısı kimdir?" b) "Şiirdeki olay veya durum nedir?" c) "Şiirin amacı nedir?" Bu sorulardan yararlanarak da "66. Sone"yi anlamaya çalışır­ sak; şiirin konuşmacısının dünyanın bozuk düzeninden, çürümüşlüğünden bıkmış, umutsuz, mutsuz hale düşmüş, ölmek isteyen fakat seven birisi olarak sevdiğinden ayrılmak istemeyen, böylece hayata tutunan birisi olduğunu düşünebiliriz. Şiirde ne olduğuna gelince, ikinci ve on ikinci dizeler arasında on bir adet olumsuz dünya hali ari: arda sıralandıktan sonra, konuşmacı yaşamdan tam vazgeçecekken sevgi­ linin varlığının onu hayata bağlaması anlatılıyor; sevginin gücü her güçlüğe karşı duruyor ve ağır basıyor. Bu on bir adet olumsuz dünya hali ise kısaca ve sırasıyla şöyle özetlenebilir: Her şeyi hak eden insanların fakir doğması/olması; hiçbir iyi niteliğe sahip olmayanların her maddi imkana sahip olması; saf, temiz insanların kandırılması, ihanete uğratılması; ödülün, unvanın hak etmeyen insanlara veril­ mesi; faziletli insanların kötü yollara zorlanması; doğruların, dürüstlerin itibarının zedelendirilmesi; gücün perde arkasındaki yozlaşmış kişilerce manipüle edilmesi; yöneticilerin liyakat ve yetkinliğe değer vermemesi ve liyakat sahibi, yetkin kişi­ lerin susturulması; cahillerin biliyormuş gibi yapıp asıl bilgilileri yönetmesi; ger­ çeklerin, doğruların basitlik, cahillik, saçmalık gibi gösterilmesi; iyilerin kötülere hizmet etmek durumunda bırakılması (krş. Oxquarry Books 2020). Şiirin amacını ise, dünyanın bozuk düzenini, çürümüş hallerini anlatan çarpıcı durumlarla yaşam­ dan mutsuzluğu, işlerin düzelmemesinden doğan umutsuzluğu betimlerken kişiyi hayata bağlayan sevginin yüceliğini anlatmak veya dünya işlerinin verdiği umut­ suzluğu, mutsuzluğu sevginin yarattığı mutlulukla dağıtmak diye açıklayabiliriz. 2.1. Saadet ve Bülent Bozkurt'un "66. Sone" Çevirisi Bengi-Öner kısa çeviri eleştirisinde öncelikle Saadet ve Bülent Bozkurt'a ait çe­ viriyi ele alıyor ve akademisyen-çevirmenlerin kaynak şiirin abab/cdcd/efef/gg ola­ rak tanımlanabilecek kafiye düzeninden farklı bir kafiye düzeni kurduklarını, belirli bir vezin (ölçü) kullanmadıklarını, "özgün şiirdeki şiir dili özelliklerinden çok şiirin anlamını Türk okuruna özgün metinde olduğu gibi aktarmaya özen gösterdiklerini", haklı olarak, tespit ediyor. Yazar (1999: 16-17), Saadet ve Bülent Bozkurt'un sone çevirileri hakkında yaptıkları genel bir açıklamayı da alıntılıyor. Burada çevirmenler, iki yol arasında kaldıklarını bildiriyorlar: "Çevirirken uyarlama ya da yakıştırmayı mı seçmeliydik yoksa 'kelimesi kelimesine aktarmayı mı [. . .}?" (Bozkurt 1985: 13-14). Onların bu cümlesinden birinci yol olarak, "özgür (serbest) çeviri"yi veya Toury'nin (1995: 56-61) yaklaşımıyla, erek kutba yani çeviri yapılan kültüre daha yakın "ka­ buledilebilir çeviri"yi (İng. acceptable translation); ikinci yol olarak, "sözcüğü-söz­ cüğüne çeviri"yi veya Toury'nin deyimiyle kaynak kutba yani kaynak kültüre daha yakın "yeterli çeviri"yi (İng. adequate translation) temel strateji olabilir diye düşün­ dükleri anlaşılmaktadır. Yazarlar, "[. . .} Birincide yoruma, açımlamaya ve bizim kültürümüze özgü de­ yim ve deyişlere daha çok yer verebilecek ve böylece sonelerin çokça yadırgan- 594 1 Prof. Dr. Birol Emil Armağanı mamasını ve daha kolay anlaşıhr olmasını sağlayabilecektik. [. ..]" diyorlar.Fakat çevirmenlerin birinci yolla ilgili şüpheleri vardır: "[...} Ama bu seçimin sonunda ortaya çıkacak ürünlerin Shakespeare'in soneleri olacağına pek güvenimiz yoktu doğrusu[...]". İkinci yolla yani Shakespcare'in sözlerinin, sözcüklerinin okunabi­ leceği bir çeviri için de bazı haklı çekinceleri vardır: "[.. .} Metine bağlılık uğruna 'şiirsellikten' de ödün vermek zorunda kalabilecek, şiirleri 'şiir' olmaktan çıkarıp belli düşünce ve görüşleri aktaran sıradan birer yazınsa! araç haline getirebile­ cektik. [...]". Sonuçta Saadet ve Bülent Bozkurt, bu iki temel stratejinin arasında bir "orta yolu" değil, çevirinin, kendi deyimleriyle, "kültür taşımacılığı" işlevini önceleyerek ikinci yolu yani "metne elden geldiğince bağlı kalmayı" yeğlerler. Burada "metne bağlı kalmak", metnin sözlerine, sözcüklerine bağlı kalmak an­ lamında alınmalıdır; zira bir özgür çeviri örneğinde de çevirmen kaynak metne göre bazı değişiklikler yapmış olsa da "metne bağlı" kalabilir. Tablo 2, akademis­ yen-çevirmenlerin birlikte ürettiği erek metnin, 1985 yılında yayımlanmış halini gösteriyor. Tablo 2. Shakrspeare'in "66" Numaralı Sonesinin Saadet ve Bülent Bozkurt Tarafından İlk Çevirisi (1985: 82, alıntılayan Bengi-Öner 1999: 16). Dize 66. Sone (Çev. Saadet ve Bülent Bozkurt) numarası 1 Bezdim artık her şeyden ölümü bekliyonım rahatlamak için: 2 Her türlü varlığı hak etmiş kişinin yokluk içinde kıvranmasından, 3 Erdemden yana nasibi olmayana allı pullu giyisiler düşmesinden, 4 En içten inanmı� kişiye arsızca leke sürülmesinden, 5 Hayasızca yerinden edilmesinden pırıl pırıl namuslu kişinin, 6 Tertemiz genç kızın hoyratça kötü yola itilmesinden, 7 Gerçek yetkinliğin lıaksızca çarpıtılmasından, 8 Aksayan yöneticilerin yönetimi güçten düşürmesinden, 9 Sanatm dilinin bağlanmasından yetkili kişilerce, 10 Bilgiçlik taslayan beceriksizliğin hünere yeğ tutulmasından, 11 Yalın gerçeğin safdillilikle karıştırılmasmdan, 12 Kıskıvrak yakalanmış iyiliğin kötülüğe kul olmasından bıktım. 13 Bezdim işte bunlardan ve hepsinden ayrılıp gitmek isterdim, 14 Ölmek, sevdiğimi bir başına bırakmak olmasaydı eğer. Saadet ve Bülent Bozkurt ürettikleri bu ilk "66. Sone" çevirilerinde tanımladıkları ikinci yolu yani, daha yaygın kullanımıyla "sözcüğü-sözcüğüne çeviri" temel stra­ tejisini kullanmaya çalışmışlar; fakat, Bengi-Öner'in de altını çizdiği gibi, "kaynak metinde olanları oldukları gibi aktaramama" ve bazı dizelerde sözcükleri değiştire­ rek anlam aktarımına öncelik tanıma durumunda kaldıklarını gözlemleyebiliyoruz. Örneğin; Tablo 2'de okunacağı gibi, birinci dizenin çevirisini sözcüğü-sözcüğüne Prof. Dr. Birol Emil Armağanı ı 595 çeviri olarak tammlayabiliyorken, ikinci dizenin çevirisini anlamı-anlamına çeviriye (İng. sense-far-sense translation) daha yakın bulabilmek mümkün görünüyor; çünkü ikinci dizenin sözcüğü-sözcüğüne çevirisinde son sözcüğün yani fiilin "kıvranmak''. yerine "doğmak" veya "yaşamak" olması beklenir: "Her türlü varlığı hak etmiş ki­ şinin yokluk içinde doğmasından". Bozkurtların bu çevirisini, genel anlamda "kay­ nak-odaklı", Toury'nin deyimiyle "yeterli çeviri", Venuti'nin (1998: 81) deyimiyle "yabancılaştırıcı çeviri" (İng. foreignizing translation) olarak betimleyebiliriz (krş. Bengi-Öner 1999: 20). Araştırmacı Bengi-Öner'in bu bağlamda incelediği ikinci çeviri olan Can Yücel çevirisine geçmeden önce, Mine Yazıcı'nın Saadet Bülent-Bozkurt'un bu soneyi 1979 yılında ilk kez yayımladıktan sonra 1994 yılında bir kez daha çevirdiklerini bildirdiğini ve "[bu kez] sonenin biçimini de gözeterek çeviri yaptıkları görülür" dediğini belirtmek gerekir. Yazıcı (2005: 164-165), çevirmenlerin bu kez kaynak metinle aynı kafiye düzenini kullandıklarını bildirdiği çeviriyi, yine de, şiirsel­ likten uzak bulur ve bu ikinci çevirilerinin de, içerik hakkında bilgi vermeye yö­ nelik birinci çevirilerine benzer bir şekilde, "yabancı yazındaki biçim konusunda betiksel [metinsel] bilgi verme amacı taşıdığı" düşüncesindedir ve bu iki çeviriyi de Christiane Nord'un (1997: 47) deyimiyle "belgesel çeviri" (İng. documentary translation) olarak nitelendirir. Yazıcı (2005: 164), çevirmenlerin kaynak metin ve kültür hakkında okuyucuya bilgiler taşımaya yönelik bu kaynak-odaklı amacını, kendilerinin de açıkladığı bu temel stratejilerini, haklı olarak, onların akademis­ yen olmalarına bağlamaktadır. Yazıcı'nın (2005: 165) alıntıladığı bu ikinci "66. Sone" çevirileri (ayrıca bkz. Saadet ve Bülent Bozkurt 2000) incelendiğinde, birinci çevirinin dizelerindeki uzun uzadıya anlam aktarımının ikinci çeviride nispeten kısaltıldığı ve böylece kafiye düzeni ile birlikte, şiirsel ritim oluşturma konusunda nispeten daha başa­ rılı olunduğu gözlemlenmektedir. Böylece, yine vezinsiz, serbest ölçüde üretmiş olsalar da, bu ikinci çevirilerini, "daha şiirsel" olduğu için, birinci çevirilerine yeğ tuttuğumu belirtmek isterim; zira Shakespeare'den bu ikinci "66. Sone" çe­ virileri James S. Holmes'ün (1970: 93) hem kaynak kültürün şiir geleneğindeki özellikleri taşıyan, hem de erek kültürde şiir olabilmeyi başaran şiir çevirileri için kullandığı "üst-şiir" (İng. meta-poem) tanımına birincisine nazaran daha yakın görünmektedir. 2.2. Caı:ı Yücel'in "66. Sone" Çevirisi Can Yücel'in "66. Sone" çevirisine gelince, öncelikle bir hususu belirtmek ge­ rekir: Yazıcı (2005:161), Yücel'in bu çevirisinin Cumhuriyet Dönemindeki ilk 66. Sone çevirisi olarak şair-çevirmenin 1957 yılında "'Her Boydan' adıyla yayınlanan toplu şiir çevirileri arasında yer almış" olduğunu bildirmektedir. Bengi-Öner, bu ilk çeviriyi değerlendirirken, Yücel'in kaynak şiirdeki kafiye düzenini aynı şekilde yeri­ ne getirdiğini ve "Türk ölçü dizgesinde bulunmayan iambic ölçü yerine 7+ 7 hece öl­ çüsü kullanarak çeviride bir ahenk yarattığını" haklı olarak ileri sürmektedir. Yazar, ayrıca, çeviri şiirin bu dış özellikleri yanında iç özelliklerini incelediğinde, "çevirme- 596 ( Prof. Dr. Birol Emil Annağanı nin özgün şiirdeki şiiri şiir yapan öğeleri [biçemsel özellikler], erek dile geçirmeye alcıhild(ğince özen gösterdiği[niT yine haklı olarak düşünmekte ve Yücel'in yazınsal çeviride biçem çevirisini şiir özelinde açıklayışını alıntılamaktadır: "[. . .} Çeviri denen uğraş söz konusu olayı [şiiri} başka bir dilde yeniden yarcıımak, yeniden patlatmaktıı: 'Dakiklik· ele tam bu bağlamda işte devreye girmektedir. 'Sadakat' demiyorum, dikkat edin! Çevirmen bir taharri memuru [sivil polis! veya bir Simenon gibi [dedektif romanı yqzarı gibi} asıl olavzn dizeleri arasznda kol ge::ecek, seyirtecek, ayrzntıları kurcalayacak, ipuçları­ m yoklayacak, parmak izlerini toparlayacak, işin çetelesini tuta tuta, olayın r künhüne varacak, sonra da onu başka bir dilin mekanı değil] zamanı içinde yeniden yaratacaktır" (Yücel 1985: arka kapak) Görüldüğü gibi, şair-çevirmen çevirmenden kaynak metnin biçemsel özellikle­ rini, kısaca, bir dedektif romanı yazarı hassasiyetiyle tespit etmesini ve bu özellik­ leri erek dilin şimdiki zamanına uygun bir biçimde çevirisinde yeniden yaratma­ sını istiyor ve biçem çevirisini "dakiklik" olarak adlandırıyor. Yücel'in çarpıcı bir biçimde açıkladığı bu '·dakikliği" elimizdeki erek metnine nasıl geçirmeye çalış­ tığını biraz daha detaylandırırsak, vezin ve kafiye özeninin yanında, şair-çevirme­ nin ürettiği metnin bir özelliği daha hemen göze çarpıyor: Kaynak metnin önemli bir biçemsel özelliği olan "tekrar" sanatının bu çeviriye çok belirgin olarak nüfuz ettiğini görüyoruz. Öncelikle, daha önce belirttiğimiz gibi, kaynak şiirin üçüncü dizesinden on ikinci dizesine kadar dize başlarında kullanılan "and'' (ve) sözcüğü, kaynak şiirde, hem monotonluk sağlaması bakımından hem de şiirin ritmik bir öğesi olduğu için önemli bir biçemsel özellik olarak ortaya çıkmaktadır; Yücel de bu önemli biçemsel özelliği "değil mi ki" diye Türkçenin benzeri bir bağlaç işlevini yerine getiren bir ifadesini altı dizede aynı şekilde kullanarak çevirisinde yeniden üretmektedir. Tekrar sanatı, sözcük düzeyinde, ikinci dizede "değmez", on üçüncü dizede "dünya" ve on dördüncü dizede "ko(y)mak" sözcüğüyle; ses düzeyinde ise örneğin yine on üçüncü dizede idi sesiyle, on dördüncü, son dizede ise iyi sesiyle yerine getirilmektedir. Aynca, Saadet ve Bülent Bozkurt'un "bizim kültüriimüze özgü deyim ve deyişlere daha çok yer ver[mek]" diye birinci yol için­ de düşündükleri, fakat tercih etmedikleri stratejiyi Yücel'in çok etkili bir biçim­ de kullandığını gözlemliyonız: Birinci dizede "ölüm paklar beni", ikinci dizede "avuç açmak", üçüncü dizede "inancın çiğnenmesi", dördüncü dizede "mutluluk­ tan habersiz", beşinci dizede "onurun ayaklar altında olması", erek metnin her dizesinde okunan bu Türk dili ve kültürüne özgü deyim ve deyişleri örneklemeye yeterli görünüyor. Aslında, şair-çevirmenin bu çevirisinde gördüğümüz bu biçem­ sel özellik, onun diğer şiir, roman ve tiyatro çevirilerinde de çok belirgin olarak öne çıkan bir çeviri stratejisidir ki Yücel'in çeviri eserlerinde çevir(m)enden ziya­ de "Türkçe Söyleyen" diye anılmasına yol açmıştır (bkz. Çavuşoğlu 2015). Ayrıca, şunu da belirtmek gerekir ki, Yücel çevirisinde Saadet ve Bülent Boz­ kurt'un birinci yol içinde bahsettiği, sadece "bizim kültürümüze özgü deyim ve deyiş­ lere daha çok yer ver[mekT stratejisinden değil, aynı zamanda "yoruma, açımlamaya Prof. Dr. Birol Emil Armağanı » 597 [. . .} daha çok yer ver[mek]" stratej isinden de etkin bir biçimde yararlanıyor. Yücel 'in çeviri metninin her bir dizesinde anlamı yorumlayıp açımlamaya çalıştığını rahatlıkla tespit etmek mümkündür. Böylece, şair-çevirmen vezin, kafiye, şiir dili gibi kısıtla­ maların altında Türkçede de bir şiir olabilecek bir çeviri üretmeye çalışırken kendi­ sine bir özgürlük ve yaratıcılık alanı yaratmak istiyor gibi görünüyor ki, bu da onun erek okuyucu için işlevsel bir metin üretmeye çalışan bir çevirmen olarak en doğal hakkıdır. Bu amaç doğrultusunda, Saadet ve Bülent Bozkurt'un çevirisinin tersine, Yücel'in kaynak metne göre üçüncü ve dördüncü dizelerin yerini birbiriyle değiştir­ diği de görülüyor. Aynca, Yücel'in son beyitteki yaratıcı tekrarları çok çarpıcıdır. On üçüncü dizede "vazgeçmek" ile "geçmek" fiillerinin ve "dünyadan" ile "dünyamdan" sözcüklerinin tekrarlı kullanımı anlamı ve ritim duygusunu çok kuvvetlendiriyor. Aynı şekilde, kaynak metnin son dizesinde tekrarlı bir sözcük olmamasına rağmen, Yücel, tekrar sanatı kaynak metne hakim bir biçemsel özellik olduğu için, sanki ilk on iki dizede eksik kalan tekrarları "telafi" etmek istercesine, son dizesinde "ko(y) mak" fiilini iki anlamıyla birlikte art arda oldukça etkili kullanıyor: birincisi "bırak­ mak" anlamında, halk ağzıyla "komak" olarak söylenmiş bir "koymak" fiili, ikincisi ise "insanın yüreğine çok dokunuyor, insanı çok üzüyor, kederleııdiriyor" anlamında­ ki "koymak" fiili. Böylece, şair-çevirmen, kaynak şiir gibi, Türkçesini de, kendisine yakıştırılmış olan "Türkçe söyleyen" unvanına uygun olarak, anlamı ve etkisi çarpıcı bir biçimde bitiriyor: "Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, / Seni yalnız komak var, o koyuyor adama." (Vurgu: ö.ç.) Bu noktada, Yücel 'in son dizesinde biçem boyutunda yaptığı bir deği�ildikle ilgili önemli bir ayrıntıya da hemen dikkat çekmek oldukça önemlidir: Kaynak metnin son dizesinde şiirin konuşmacısı ölüp de sevdiğini bırakmayı tercih etme­ diğini bildirirken, doğrudan sevdiğine seslenmiyor: "Save that to die 1 leave my love alone". Bu dizenin anlamı mümkün mertebe düz bir çeviriyle "Ölürüm ama ölürsem sevdiğimi yalnız bırakırım" diye ifade edilebilir. Öte yandan, Yücel'in aynı dizesinde şiirin konuşmacısı ise sevdiğine doğrudan seslenmektedir: "Seni yalnız komak var, o koyuyor adama" (Vurgu: Ö.Ç.). Türkçede sevgiliye doğrudan hitapla yapılan sevgi ifadelerinin okuyucu üzerinde daha etkili olduğunu göz önü­ ne alınca, çevirmenin niye böyle biçemsel bir değişikliğe başvurduğunu anlamak zor değil. Bir diğer şair-çevirmen Melih Cevdet Anday'111, benzeri etkiyi yaratmak maksadıyla, Edgar Allan Poe'nun "Annabel Lee" başlıklı şiirinin çevirisinde, yine son kıtada, kaynak metninde öyle olmadığı halde, çeviri şiirin konuşmacısının sev­ gilisi Annabel Lee 'ye doğrudan hitap ettiğini okuyoruz: "Orda gecelerim, uzanır beklerim/ Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim/ O azgın kıyıdaki/ Yattığın yerde seni" (Anday 2003: 11, vurgu: Ö.Ç.). Yücel'in ve Anday'ın aslında işlevini yerine getirerek okuyucularının beğenisini kazandığı anlaşılan bu erek-odaklı tercihleri, şiirin konuşmacısının kime hitap ettiği gibi önemli bir biçemsel özelliğin çeviride değiştirilmemesini yeğleyen benim gibi çeviri eleştirmenleri, çevirmenlerimizin şair olmalarından da kaynaklanan bu şiirsel tercihlerini kolaylıkla eleştirebilirler. Tablo 3, şair-çevirmen Yücel'in çeviri ürününü, bu kez, kaynak metinle doğrudan karşılaştırmalı bir biçimde sunuyor. 598 « Prof. Dr. Birol Emil Annağanı Tablo 3. Can Yücel'in "66. Sone" Çevirisinin Kaynak Metinle Karşılaştırmalı Sunumu. Dize no 66. Sone (Çev. Save that to die I leave my love alone. Bu noktada, Y ücel'in, genel anlamda erek-odaklı, Toury'nin deyimiyle "ka­ buledilebilir çeviri", Venuti'nin (1998: 81) deyimiyle "yerlileştirici çeviri" (İng. domesticating translation) ve kısaca "özgür çeviri" diye tanımlanabilecek "66. Sone" çevirisini Holmes'ün "üst-şiir" tanımına güzel bir örnek teşkil ettiğini kuvvetle düşünebiliriz. Ne var ki, örneğin ikinci dizesinde "Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez" diye yaptığı yorumun, kaynak metnin bu dizesindeki anlamın yani düz bir çeviriyle "her güzel şeye layık insanların yoksul doğması, yoksul yaşaması" diye var olan bir anlamın uzak bir yorumu olarak değerlendi­ rilebilir; "Çevirmen burada daha yakın bir yorumlama veya açımlama yapsaydı" diye düşünmeden edemiyorum. Ayrıca, eğer Y ücel'in noktalama işaretleri bu baskıda doğruysa, çevirmenin noktalama işaretlerini farklı kullanmasını yeğ­ lerdim. Bu hususa, "Sonuç" bölümünde kendi çeviri sürecimi kısaca tartışırken açıklık getirmeye çalışacağım. Shakespeare'in "66" numaralı sonesinin Türkçede çevirilerini Bengi-Öner'in bilgilendirici ve çeviri süreci üzerine düşünmeye yönelik, özlü makalesi vası­ tasıyla tartışırken, bu makalede bulunmayan, fakat Yazıcı'nın bu iki çeviriyle birlikte kısaca incelediği bir başka önemli çeviri daha vardır: Talat Sait Hal­ man'ın "66. Sone" çevirisi. Sözünü etmeden geçemeyeceğimiz, fakat odağımızı dağıtmamak amacıyla, Yazıcı'nın görüşleri çerçevesinde kısaca yer vereceğimiz bu çeviri, Yazıcı'nın (2005: 161) bildirdiğine göre, ilk kez 1964 yılında çevir­ menin "40 sone çevirisinin yer aldığı yapıtında yayımlanmış" olup, Tablo 4'te sunulmaktadır. Prof. Dr. Birol Emil Armağanı ) 599 Tablo 4. Shakespeare'irn ''ti6" Numaralı Sonesinin Talat S,ıit Halmaı:ı Tarnfnıdan Çevirisi (alm­ tılayan Yazıcı 2005: 162-163). Dize 66. Sone (Çev. Talat Sait Halman) numarası 1 Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam: 2 Bakın. gönlü ganiler sokakta dileniyor. 3 İşte kırtipi!lerde bir süs. bir giyim kuşaın, 4 İşte en temiı inanç kalleşçe çiğneniyoc. 5 İşte utanrnazlıkia post kapmış yaldL·lı şan, 6 İşt.:c zorla satmışlar kızoğlankız namusu, 7 İşte gadre uğradı dört başı mamur olan, 8 işte kuvvet kör-topal, devıilmiş boyu bosu, 9 İşte zorba, s:ırn1tın ağıma tıkaı: tıkmış. 10 hte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikk. 1l İşte en :,af gerçeğin adı ,;atlığa çıkmış, 12 Tşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle; 13 Bıktuu ,ırtık dünyadan, hen kalıcı değilim, 14 Gel gör ki ölüp gitsı:;m yalnız kalır sevgilim. Yazıcı, Can Yücel'in çevirisinden soma bahsederken, Halrnan'ın çevirisini "yine ko­ şuk çevirisi" diye haklı olarak tanımlıyor. Buradan, bizim Yücel'in çevirisini Holmes'ün "üst-şiir' tanımına uygun olduğunu belirttiğimiz gibi, Yazıcı'nın Halman'ın çevirisinin de "üst-şiir" niteliği taşıdığını ima ettiğini anlayabiliıiz. Yazıcı'nın da ifade ettiği gibi, kay­ nak metnin kafiye düzenini koruyan, Y ücel gibi l 4'lü hece ölçüsüyle oluşturnlmuş; aynca "işte" sözcüğü ile on dizenin başındaki tekrarlı anlatımı yeniden üreten ve Yücel'in çeviri­ sinde olduğu gibi, Türk dili ve kültüıüne özgü deyiı11 ve deyişlerden etkin olarak yararla­ nan Halman'ın çevirisi de, bence, hem kaynak şiirin biçemsel özelliklerini yansıtarak hem de Türkçede de "şiir olma'' niteliğine sahip olarak "üst-şiir" tanımlamasına giıiyor (krş. Küçük 2011: 99). Yazıcı (2005: 161,163), haklı olarak, Halınan'ın çevirisini Yüccl'in çe­ virisiyle birlikte, Nord'un (1997: 47) kaynak metnin işlevini erek okuyucu için yeıine ge­ tirebilen ve bu anlamda bir uraç olabilen çeviri anlamında kullandığı "aracı çeviri" (Çev. Mine Yazıcı) (İng. instrıımenta! translation) olarak nitelendiriyor. Şimdi sıra, 2019-2020 Akademik Yılında derslerimize konu olduğu şekliyle, bir kaynak şiirin, esasen, iki çevirisini konu alarak çeviri eleştirisi bağlamında yaptığı­ mız tartışmayı özetleyip, sonuç olarak yeni bir çeviri önerisinde bulunmaya gelmiş bulunuyor. 3oSonuç Shakespeare'in "66" numaralı sonesinin Türkçede sırasıyla 1957 ve 1979 yılla­ rında yapılmış, şair-çevirmen Can Yücel'in ve akademisyen-çevirmenler Saadet ve 600 ( Prof. Dr. Birol Emil Armağanı Bülent Bozkurt'un çevirilerini tekrar betimlersek, Yücel'in çevirisini, genel anlamda, erek-odaklı yani erek okuyucunun şiir zevkine, alıştığı söyleyiş biçimlerine daha ya­ kın bir metin üretimi olarak; Saadet ve Bülent Bozkurt'un ürününü ise, kaynak-odak­ lı yani okuyucularına Shakespeare'in sözlerini, anlamlarını daha yakın biçimleriyle aktarmayı amaçlamış bir erek metin olarak değerlendirebiliriz. Bengi-Öner (1999: 18-20, özgün vurgu), haklı olarak, bu iki çevirinin de, "değişik nedenlerle ve değişik yönlerde kaynak metinden uzaklaşmış" oldukları halde, "çevirmenlerin belirledikleri çeviri ilkeleri doğrultusunda kaynak metinle eşdeğerlik ilişkisi içinde" olduğunu be­ lirtmektedir: Böylece Yücel'in erek metni "kabuledilebilirlik" kutbuna, Bozkurtların çevirisi ise "yeterlik" kutbuna daha yakın durarak, sırasıyla Toury'nin "kabuledile­ bilir" ve "yeterli çeviri" kavramlarıyla açıklanabiliyorlar. Venuti'nin yaklaşımıyla ise, şair-çevirmenin erek metni "yerlileştirici", akademisyen-çevirmenlerin metni ise "yabancılaştırıcı" çeviri olarak değerlendirilebilirken; Nord'un terimleriyle, Yücel 'in ürünü "aracı çeviri", Saadet ve Bülent Bozkurt'un ürünü "belgesel çeviri" olarak kendini göstermektedir. Juliane House'un (2001: 250) yaklaşımından da yararlanır­ sak, şair-çevirmenin metni, "kültürel bir filtre" vasıtasıyla erek kültürün dil ve söy­ lem dünyasına çok yakın, adeta özgün bir metin gibi okunabilen çeviri anlamındaki "örtük çeviri" (İng. covert translation), akademisyenlerin metni ise, kaynak kültürün dil ve söylem dünyasını harekete geçirmeye çalışan, çevrilmiş olduğu daha kolay anlaşılabilen çeviri anlamında "bariz çeviri" (Çev. Ö.Ç.) (İng. overt translation) ola­ rak nitelendirilebilir. Yazıcı (2005: 161), Yücel'in çevirisini "Shakespeare 'le ilgili başkalarının derlediği yapıtlarda 66. Sone çevirileri arasında en çok yayımlanan Can Yücel 'in çevirisi olmuştur" diyerek Yücel'in çevirisini, bu çeviri ürünlerin toplu­ mumuz tarafından alımlanma yani okunma, tüketilme derecesi bakımından, diğer 66. Sone çevirileri arasında bir adım öne çıkarıyor gibidir. Ayrıca, Yazıcı (2005: 163-164) Yücel'in Türk şiir geleneğine çevirileriyle bir yenilik kazandırma amacında olduğu­ nu haklı olarak tespit etmektedir ki, yazınbilimci ve çevirmen Sabahattin Eyüboğlu da çevirmenin ilk olarak 1957 yılında yayımlanmış olan ve "66. Sone" çevirisini de içeren Her Boydan: Dünya Şiirinden Seçmeler başlıklı çeviri eserinin bütünü için benzeri bir düşünceyi ileri sümıektedir: "Türk şiirinin bir yandan dünyaya açılırken bir yandan da ne kadar öz benliğine, gün görmedik iç değerlerine gittiğini en iyi bu kitapta görebilirsiniz" (bkz. 1957, alıntılayan Yücel 1993: 6). Bu iki sone çevirisini geçtiğimiz akademik yıldaki derslerimizde Bengi-Öner'in ufuk açıcı, özlü bir biçimde çeviri eleştirisi yapan makalesi vasıtasıyla tartışırken ve bu yazıyı üretirken yararlandığım Yazıcı'nın Saadet ve Bülent Bozkurt'un aynı soneden ikinci çevirileri ile Halman'ın çevirisine de yer veren diğer bir özlü ve ufuk açıcı, eleştirel makalesini irdelerken, burada çeviri eleştirisi bağlamında çeviri sü­ reçlerini kısaca da olsa incelediğimiz dört farklı çevirinin de, bir akademisyen-çevir­ men olarak beni farklı yönlerde etkilediğini düşünüyorum. Bu etkilenme, naçizane, benim de, tabii ki, öğrencilerimin düşüncelerinden de etkilenmiş olan kendi yorum­ larımla, biraz sonra kısaca açıklamaya çalışacağım çeviri kararlarım/stratejilerimle, Shakespeare'in bu güzel sonesinin Türkçeye, kendi kültürümüze yeni bir çevirisini kazandırma isteğime yol açıyor. Bir çeviri eleştirisi etkinliği, eleştirmenini mecbu- Prof. Dr. Birol Emil Annağanı ) 601 ren çevim1en konumuna sokan niteliğinden dolayı, eğer eleştirmen aynı zamanda çevirmense, nadiren de olsa, çevirmen-eleştirmenini eleştirisinde bulunduğu kaynak metni, burada olduğu gibi, somut bir çeviri ürüne dönüştüm1e sürecine götürebiliyor. Tablo 5'te okunan çeviri ürünümün çeviri sürecine, benim de Yücel ve Halman gibi öncelikle erek metnimin, kaynak metnim gibi, Türkçede kendi ayakları üzerin­ de durabilen bir şiir olabilmesini amaçlamam hakim oldu: Holmes'ün tanımıyla bir "üst-şiir" üretmeye çalıştım. Doğal olarak, bu "üst-şiir" diye tanımlanabilmesini iste­ diğim çevirim, kaynak metnin biçemsel özelliklerini taşıması gerekiyordu. Yücel'in çevirmeni sivil polise, dedektif romanı yazarına benzettiği ve adına "dakikli/ç' dediği biçem veya üslup çevirisi gereğince, yazınsal kaynak metindeki biçemsel özelliklerin titizlikle izlerini takip edip, bulup onları "dakik" bir biçimde, yani şimdiki zamanda yeniden yaratmam gerekiyordu. Şiirin konuşmacısının dünyanın bozuk düzeninden bıkkınlığı ile başlayaca­ ğım ilk dizenin ardından on bir dizede bu bıkkınlığı doğuran durumların, iyi-kötü karşıtlıklarının birbirine benzer yapılarda betimlenmesi gerekiyordu. Zira birinci dizeden sonra on bir adet olumsuz dünya hali art arda sıralanıyor ve on ikinci di­ zeden sonra, sonenin en çarpıcı, bitiriş bölümü olan beyite bir geçiş var; burada virgüllerle birbirine bağlanmış on bir olumsuz çarpık düzen hali sonlanıyor ve şi­ irin konuşmacısı bu on bir olumsuz durumla da ilişkili olarak son kararım, her şeye rağmen sevdiğinin kendisini hayata bağladığını, düşünce akışını çarpıcı bir biçimde değiştirerek açıklıyor. Bu sebeple, ilk dizemin sonunda, bu çeviri sürecim­ de yararlandığım kaynak metinde olduğu gibi, Türkçede de belirtilen bir durnmla ilgili bir listeleme, doğrudan bir açıklama yapıldığı zaman sıklıkla kullanıldığı için iki nokta üst üste noktalama işaretini(:) kullanmayı uygun buldum. On bir dizedeki bu betimlemeleri, Türkçede de sıralama yapınca aralarda virgüle (,) başvurulduğu için, son beyite kadar olan on bir dizeyi virgüllerle birbirine bağladım. On ikinci dizenin sonunda ise, kaynak metinde var olan iki nokta üst üste işaretinin(:) yerine noktalı virgül (;) işaretini tercih ettim. Bu noktada, benim bu yazımda yararlandı­ ğım diğer sone çevirilerinin elimdeki farklı baskılarında noktalama işaretlerinin farklı olduğunu tespit ettiğim ve bu konuda baskı hataları oldukça olağan dolduğu için, onların noktalama işaretlerini tartışmıyorum. Aslında şiirin konuşmacısının ilk on iki dizede ifade ettiği duygu ve düşüncelerini on üç ve on dördüncü dizelerde bir sonuca bağladığı düşünülürse, Türkçede de iki nokta üst üste işareti(:) kullanılabilir; fakat, şimdi bu cümlemde kullanmış olduğum gibi, ilk on iki dize bir cümle, son beyit ise bu ilk cümleyle ilişkili ayn bir cüm­ le olarak kabul edilirse, burada noktalı virgül (;) kullanımı da uygundur (bkz. Türk Dil Kurumu 2005: 37-38). Shakcspeare'in kullandığı sone türünde son iki dize ayrı yazılıyor ve bu sonede de görüldüğü gibi, önceki dizelerden de içerik bakımından biraz ayrılıyor; böylece, şiirin bu iki dizede, aslında çoğu şiirin sonunda olduğu gibi, çarpıcı bir içerikle bitirilmesi amaçlanıyor. Bu sebeple, son iki dize ile ilk on iki dize arasında, doğal olarak, yakın bir ilişki olduğu halde, iki nokta üst üste(:) kullanımın­ da olduğu kadar doğrudan bir yakınlık görmediğim ve aslında son beyitte "sevgili"yi yeni bir fikir olarak gördüğüm için, ben ikinci seçeneği yeğledim. Bu tercihimde, ilk 602 { Prof. Dr. Birol Emil Armağanı dizede iki nokta üst üste (:) işaretini kullanmış olmam ve böylece on ikinci dizede noktalı virgülü (;) kullanarak erek metnimin noktalama işareti çeşitliliği bakımından göze de hitap etmesini sağlamak istememin de etkisi oldu. Kaynak metinde mono­ tonluğa hizmet eder biçimde kullanıldığını tespit ettiğimiz noktalama işaretlerini, ben daha erek-odaklı bir yaklaşımla, farklı bir amaçla seçmiş oldum. Erek metnimin içeriğine gelince ise, kaynak metinde halk deyişleri ve deyimlerle yapılan anlatıma koşut olarak, Can Yücel'in çevirisinde, Saadet Bülent-Bozkurt'un ikinci çevirisinde ve hatta Halman'ın ürününde olduğu gibi, erek metnimde, "iki dir­ hem bir çekirdek', "ipler elinde olmak", "doğrucu Davut", "dokuz köyden kovulmak;' gibi Türk dili ve kültürüne özgü deyim ve deyişlere çokça yer vermeliydim. Bu tercih aynı zamanda, kökleri sözlü halk edebiyatına dayanan şiir geleneğimizden ötürü, çe­ viri metnimin şiirselliğine katkıda bulunacak bir tercih olarak gözüküyordu. Bir "üst-şiir" üretmeyi amaçlayan çeviri sürecimi, doğal olarak, şiir türünün en belirgin ve önemli biçemsel özelliklerinden olan ölçü kullanımı ile kafiye düzeni hususları da yönlendirdi. Ben de, Yücel ve Halman gibi, erek metnimde 14'lü hece ölçüsünü ve kaynak metinle aynı kafiye düzenini kullandım; fakat kaynak metindeki uyakların çoğu tam kafiye olduğu halde, benim erek metnimde yarım kafiye oldu. Tahmin edileceği gibi, hem anlamları yeniden oluşturmaktan hem de ölçüyü oluştur­ maya çalışmaktan doğan kısıtlamalar, kaynak metindeki kafiye düzeninin yeniden meydana getirilmesi işlemini oldukça etkiliyor ve zorluyor. Aslında, şiir çevirisinde kaynak metnin kafiye düzeni yeniden aynı şekilde oluşturmak veya oluşturmamak, çeviri dilinin anlatım ve sözcük imkanlarına olduğu kadar, diğer konularda da olduğu gibi, çevirmenin amacına ve doğal olarak, uygulama becerilerine bağlıdır. Kaynak metnin bir diğer belirgin biçemsel özelliği olarak tespit ettiğimiz tekrar söz sanatına gelince, Yücel'in öncelikle "değil mi ki", Halman'ın "işte" ifadeleriyle yerine getirdikleri bu biçemsel özelliği ben çevirimde yerine getiremedim. Kaynak şiirin monoton ritmine hizmet e. den ve böylece bozuk ve çarpık işlerin hiç düzelme­ diği monoton yaşam düşüncesine ve duygusuna hizmet eden bu biçemsel özellik, ne yazık ki, benim erek metnimde eksik kaldı. Ancak, on üçüncü dizemin, kaynak metindeki gibi, birinci dizeyle aynı sözcüklerle başlamasına dikkat ettim ve dizenin ortasında bulunan tekrarı aynı yerde, Yücel'in buradaki çeviri kararına benzer bir biçimde yerine getirdim: "Bıktım ben bu dünyadan, dünyadan göçerim de," (Vurgu: Ö.Ç.). Son dizemde ise, çeviri şiirimin konuşmacısı, kaynak metindeki "sevgiliyi yalnız bırakmama" fikrini Yücel'in metnindeki gibi doğrudan sevgiliye değil, sadece okuyucuya seslenerek söylüyor, 2. Bölümde belirttiğim gibi, şiirin konuşmacısının kime hitap ettiği bir metnin, bu durumda, kaynak metnin önemli bir biçemsel özelliği olduğu için, bu özelliğin çeviri metinde korunmasını daha uygun bir karar olarak değerlendirdim. Böylece, bu sonuncu dizede Saadet ve Bülent Bozkurt gibi, kay­ nak metindeki anlatıma daha yakın, daha kaynak-odaklı bir dize üretmeye çalıştım: "Ölmek sevdiğimi bırakmak olmasa keşke." Son olarak, çeviri şiirimin bu son iki dizesinde, kaynak metinde yine ritmik bir özellik olarak göze çarpan ses düzeyindeki tekrarı, on üçüncü dizede /b/ ve /d/ seslerini; son dizede ise "k" sesini tekrarlı kulla­ narak yerine getirmeye çalıştım. Prof. Dr. Birol Emil Annağanı J 603 Şimdi, öncelikle, bu yazımın oluşmasına vesile olan, Fakültemizin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde önemli emekleri bulunan, değerli hocamız Prof. Dr. Birol Emil'i bir kez daha sevgi ve saygıyla; yazımın temelini oluşturan ve çeviri eleşti­ risinden yararlandığımız derslerimizdeki tartışmalarımıza ve dolayısıyla benim dü­ şüncelerime yaptıkları katkılardan dolayı ise, değerli öğrencilerimizi sevgiyle anmak isterim. Böyle bir ortak çalışmanın sonucunda, naçizane, ürettiğim ve çeviri sürecini burada kısaca açıklamaya çalıştığım "66. Sone" çevirimi Tablo 5'.te okuyabilirsiniz. Bu yeni "66. Sone" çevirisi de, umarım, gelecekteki araştırmalarda, bu yazının kısıtlı koşulları içinde irdelediğimiz diğer döıi koşut çeviri metin gibi, yerini alır. .. Tablo 5. Özgür Çavuşoğlu"nım Shakcspeare'den "66. Sone" Çevirisi. Dize 66. Sone (Çev. Özgür Çavuşoğlıı) numarası l Bıktım ben bu dünyadan, ölüm huzurdur artık: 2 Hep dilenci doğuyor pırıl pırıl insanlar, 3 Nerde erdemsiz var, iki dirhem bir çekirdek. 4 Ayaklar altında, heyhat, tertemiz inançlar, 5 Gösterişli unvanlar gitmiş yanlış ellere, 6 Kötü yollara dlişürülmüş o masumiyet, 7 Liyakat sahipleri horlamyor her yerde, 8 İpler düzenbazın elinde, güce ne hacet, 9 Adı var kendisi yok, dili bağlı bilginin. ]O Sözde yetkinlik tutmuş dört bir köşe başını, 11 Kovulmuş doğrucu Davut dokuz köyden birden, 12 İyiler kötülerin her daim hizmetkarı; 13 Bıktım ben bu dünyadan, dünyadan göçerim de, 14 Ölmek sevdiğimi bırakmak olmasa keşke. Kaynakça ANDAY, Melih Cevdet (2003), "Annabcll Lee", Annabel! Lee: Çeviri Şiirler, İstanbul: Adam Şiir Klasikleri, 9-11. BENGİ-ÖNER, lşın (1999), "Çeviri Bir Süreçtir. .. Ya Çeviribilim?'', Çeviri Bir Süreçtir ... Ya Çeviribi/im ?, İstanbul: Sel Yayıncılık, 13-24. BOZKURT, Saadet ve Bülent Bozkurt (2000), "66", Willicıın Shakespeare.· Soneler, İstanbul: Remzi Kitabevi, 86. BOZKURT, Saadet ve Bülent Bozkurt (1985). Wi!liam Shakespeare: Soni!ler, Ankara: Dost Yayınları. BROECK, Raymond van den (1985), "Second Thoughts on Translation Criticism: /\ Model of its Analytic Function" (Çeviri Eleştirisi Üzerine İkinci Kez Düşününce: Bir Çözümleme Modeli), The Manipıılation of Literaturc: Studics in Litcraıy Trcınslation (Edebiyatın Ma­ nipüle Edilmesi: Yazınsal Çeviri Araştırmaları), (Haz. Theo Hermans), Londra ve Sydney: Croom Helın, 54-62. 604 ( Prof. Dr. Birol Emil Am1ağanı BROOKS, Cleanth ve Robert Penn Warren (1979), "Style" (Biçem), Modern Rhetoric (Modem Söz Söyleme Sanatı), New York: Harcourt Brace Jovanovich, 298-303. CALLAGHAN, Dympna (2008), "Sonnet 66", Shakespeares Sonnets (Shakespeare'in Sonele­ ri), Avustralya: Blackwell Publishing, 124. ÇAVUŞOGLU, Özgür (2015), The "Rewriter" par excel!ence: "Türkçe Söyleyen" Can Yücel (Yeniden Yazmanın En İyi Örneği: "Türkçe Söyleyen" Can Yücel), Saarbrücken: Lambert Academic Publishing. DEMİR, Ayşe ve Mehmet Ali Çelikel (2019), "The Sublime Rhetoric of Sonnet 66 by William Shakespeare and O Teli Me the Truth about Love by W. H. Auden" (William Shakespea­ re'in "66. Sone"sinde ve W. H. Auden'ın "Bana Aşk Hakkındaki Gerçeği Söyle" Şiirindeki Etkileyici Söz Söyleme Sanatı), 19th International Stylistics Symposium (19. Uluslararası Deyişbilim Sempozyumu), Isparta, Erişim Adresi: [https://www.researchgate.net/publicati­ on/338478625_The_Sublime_ Rhetoric_of_Sonnet_66_by_William_Shakespeare_and_O_ Tell_Me_the_Tnıth_about_Love_by_W _H_Auden]. Erişim Tarihi: 08.08.2020. EYÜBOGLU, Sabahattin (1957), "Can Y ücel'in Şiir Çevirileri", Yeni Ufııklcır, l. Baskı, 363- 366. HOLMES, James S. (1970), "Forms of Verse Translation and the Translation of Verse Form" (Şiir Çevirisinin Biçimleri ve Şiir Biçiminin Çevirisi), The Nature ol Trcınslcıtion: Essays on the Theory cınd Practice olLiteraıy Translation (Çevirinin Doğası: Yazınsal Çeviri Ku­ ramı ve Uygulaması Üzerine Makaleler), (Haz. James S. Holmes), Lahey (The I-lague): Mouton, 91-105. HOUSE, Juliane (2001), "Translation Quality Assessment: Linguistic Description versus So­ cial Evaluation" (Çeviri Kalitesini Değerlendirıne: Dilsel Betimlemeye Karşı Toplumsal Değerlendirme), Meta, 46/2, 243-257. İNCE, Ülker (1997), "Kuram ve Uygulama Bilgisiyle Çeviri Eleştirisi", Hasan Ali Yücel Anma Kitabı: Çeviri: Ekinler ve Zamanlar Kavşağı, (Haz. Hasan Anamur), İstanbul: Y ıldız Teknik Üniversitesi Yayınları, 253-260. İNCE, Ülker (1993), "Çeviriyi Eleştirmeden Önce", Dilhilim Araştırmaları, (Haz. Gül Dur­ muşoğlu, Kamile İmer, Ahmet Kocaman, Sumru Özsoy), C. 4, Ankara: Hitit Yayınları, 5-11. KURULTAY, Turgay (1999), "İkinci Dilden Çevirinin Yasak Meyvesi", Virgül, (15 Ocak), 25- 29. KÜÇÜK, Huri (2011), "Yazınsal Çeviride Sadakat Tartışmaları", Bilim ve Sanat Vakfı Bülten, 76, (Mayıs-Ağustos), 95-104. NORD, Christiane (1997), Translating cıs a Purposefiı! Activity (Amaçlı Bir Etkinlik Olarak Çeviri Yapmak), Manchester: St. Jerome Publishing. OXQUARRY BOOKS (2020), "Shakespeare's Sonnets: Sonnet LXVI" (Shakespeare'in So­ neleri: Sone 66), Erişim Adresi: [http://www.shakespeares-sonnets.com/sonnet/66], Erişim Tarihi: 05.05.2020. PAKER, Saliha (1997), "Çeviride 'Yanlış'ın Sorgulanması (Özet Yazı)", Töıııer Çeviri, 10, 23- 26. PERRINE, Laurence ve Thomas R. Arp (1992), Sound and Sense (Ses ve Anlam), Fort Worth, Philadelphia, San Diego, New York, Orlando, Austin, San Antonio, Toronto, Montreal, Londra, Sydney, Tokyo: Harcourt Brace College Publishers. SHAKESPEARE, William (2013), "66", Shakespeares Sonnets (Shakespeare'in Soneleri), (Haz. Katherine Dunean-Jones), Londra, Yeni Delhi, New York ve Sydney: Bloomsbury, 243. TOURY, Gideon (1995), Descriptive Translation Stııdies and Beyond (Betimleyici Çeviribilimi ve Ötesi), Amsterdam ve Philadelphia: John Benjamins. TOURY, Gideon (1980), In Search ola Theory of Translation (Bir Çeviri Kuramı Arayışı), Tel Prof. Dr. Birol Emil Armağanı J 605 Aviv: The Porter Institute of Poetics and Semiotics, Tel Aviv University. TÜRK DİL KURUMU (2005), Yazım Kılavuzu, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. VENUTI, Lawrence (1998), Scandals of Translation (Çeviri Skandalları), Londra ve New Yorlc Routledge. YAZICI, Mine (2005), "Çeviri Türü ve İşlevsellik", Çeviribilimin Temel Kavram ve Kuramları, İstanbul: Multilingual, l 60- 166. YÜCEL, Can (1993), Her Boydan: Dünya Şiirinden Seçmeler, İstanbul: Papirüs Yayınları. YÜCEL, Can (1985), "66. Sone", Her Boydan: Dünya Şiirinden Seçmeler, İstanbul: Papirüs Yayınları, 123. YÜCEL, Can (1957), Her Boydan: Dünya Şiirinden Seçmeler, Ankara: Seçilmiş Hikayeler Dergisi Yayınları. 606 « Prof. Dr. Birol Emil Armağanı

As, to behold desert a beggar born,
And needy nothing trimm'd in jollity,
And purest faith unhappily forsworn,
And guilded honour shamefully misplaced,
And maiden virtue rudely strumpeted,
And right perfection wrongfully disgraced,
And strength by limping sway disabled,
And art made tongue-tied by authority,
And folly doctor-like controlling skill,
And simple truth miscall'd simplicity,
And captive good attending captain ill:

Tired with all these, from these would I be gone,
Save that, to die, I leave my love alone.



Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e 

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. 

Türkçe söyleyen: Can Yücel



Bu da benim vezni pek umursamadan yaptığım bir çeviri denemesi:

Yoruldum hep bunlardan, ölüp gitsem diyorum
Hep sahici insanlar yoksulluğa mahkum,
Hep en sahteler, parlak süsler içinde,
Hep saf inançlar uğramış ihanete,
Hep şan şeref kalmış şerefsizlere,
Hep ırzına geçilmiş en temiz değerlerin,
Hep hakikatin adını çıkarmışlar yanlışa,
Güçlüyü topal etmiş, hep yalan, hile hurda,
Hep iktidar kesmiş atmış dilini sanatın,
Oyuncak olmuş elinde sözde ustaların
Basit gerçeğin adı olmuş sana basitlik
Hep kötülerin eline esir düşmüş iyilik,

Bıktım, yoruldum evet, çekip gitsem diyorum
Ama yalnız kalır aşkım, tek bundan korkuyorum

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir