açığa atılan imzanın kötüye kullanılması yargıtay kararları / Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu ve Cezası - TCK

Açığa Atılan Imzanın Kötüye Kullanılması Yargıtay Kararları

açığa atılan imzanın kötüye kullanılması yargıtay kararları

AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU (T.C.K. m. )

Türk Ceza Kanunu’nun Maddesinde düzenlenen “Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması” suçu Kamu Güvenliğine Karşı Suçlar kategorisinde yer almaktadır. Kişiye özgü bir nitelik taşıyan ve aynı zamanda hukuki sonuçlar doğuran imza, kişinin rızasına aykırı surette kullanılması mümkün olan bir nitelik de taşımaktadır. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu güvene dayalı zeminlerde atılan imzaların fail tarafından suç işlenmesi suretiyle doğacak sakıncaları ortadan kaldırma maksadına yönelik bir suç tipidir. Maddenin ikinci fıkrasında yer alan düzenleme belgede sahtecilik hükümlerine atıf yaptığından açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun güvene dayalı ve rızaya dayalı ilişkilerin suiistimaline yönelik olduğu söylenebilir.

Madde metni şu şekildedir: m. (1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.

Maddenin ilk fıkrasında fail ile mağdur arasında bir hukuki ilişki varlığı aranmıştır. Bu hukuki ilişki her türlü hukuki ilişki olabilir. Karı-koca ilişkisi olabileceği gibi şirket ortaklığı, işçi-işveren ilişkisi, vekil-müvekkil, kiracı-kiralayan, satıcı-alıcı ilişkisi gibi.

maddenin ilk fıkrası, fail ile mağdur arasında imzalı bir kağıdın verilmesine neden olacak nitelikte bir hukuki ilişkinin suiistimal edilmesini düzenlemektedir. Burada mağdur rızasıyla boş bir kağıda imza atmakta ve faile rızasıyla teslim etmektedir. Ancak taraflar arasındaki anlaşma bu belgenin fail ile mağdur arasındaki anlaşmaya uygun şekilde kullanılmasına yöneliktir. Failin bu belgeyi bu anlaşmaya aykırı şekilde doldurmasıyla birlikte suç oluşacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken suçun belgenin kullanılmasıyla değil doldurulmasıyla oluşacağıdır. Mağdurun zarara uğraması şart değildir.

T.C.K. m. /1 uyarınca fail ile mağdur arasında “belirli bir tarzda kullanılmak” veya “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere” imzalı, kısmen veya tamamen boş bir kağıdın verilmesi şeklinde bir anlaşma olmalıdır.

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun oluşabilmesi için faile teslim edilen kağıdın kısmen veya tamamen boş olması gerekmektedir. Belgede tahrifat yapılarak değiştirilmesi gibi bir eylem açığa imzanın kötüye kullanılması değil özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. Belge tahrifatı özel ve resmi belgede sahtecilik suçlarında ayrıca düzenlenmiştir.

Maddenin 2. Fıkrasında imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdın hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi veya elde bulundurup hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurulması fiilinin belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılacağı belirtilmektedir.

İmzalı, kısmen veya tamamen boş olan belgenin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi söz konusu olduğundan burada fail ile mağdur arasında bir hukuki ilişki söz konusu değildir. Bir başka anlatımla imzalı boş kağıdın mağdur tarafından rıza ile faile verilmemiş olması gerekir. Suçun bu şekli özel/resmi belgede sahtecilik suçlarına göre cezalandırılacaktır. Suçun bu şeklinin mağdurun hiç tanımadığı, hiç hukuki ilişki kurmadığı kişi tarafından işlenmesi de mümkündür. Kanun koyucu rıza hilafına ele geçirmenin daha ağır ve fena bir fiil olduğu gerekçesiyle bu fiilin daha ağır ceza gerektiren belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılmasını tercih etmiştir.

Mağdurun imzasını taşıyan boş kağıdın mağdurdan habersiz ve mağdurun rızası hilafına doldurularak ibraname, ödeme taahhüdü, fesihname, anlaşma … gibi hukuki sonuç doğuracak nitelikte bir belgeye dönüştürülmesiyle birlikte suç oluşacaktır.

Kanun mağdurun zarara uğraması gibi bir şart aramamaktadır. Bu nedenle Maddenin ilk fıkrasındaki düzenlemeye göre imzalı boş kağıdın verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurulması suçun oluşması için yeterli olacaktır. Suçun oluşması açısından failin bu kağıdı verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurmuş olmasının yanında ayrıca mağdurun  zararına kullanması şartı aranmayacaktır. Suç bu yönü itibariyle sırf hareket suçu olarak kabul edilmektedir. (Artuk, Gökcen, Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. , Ankara, )

Suç açısından teşebbüs failin bu belgeyi kendi iradesi dışındaki nedenlerden ötürü dolduramamış olması halinde mümkündür.

Mağdurun belgenin açığa atılan imzanın kötüye kullanılması yoluyla oluşturulduğunu ispat etmesi güçlük oluşturabilir. Suçun her türlü delille ispatı mümkün olmakla birlikte bu suç tipinde imza mağdura ait olduğundan mağdurun belgenin rızası hilafına doldurulduğunu yazılı delille ispatlamak zorunda kalması mümkündür. Bu nedenle boş bir kağıda imza atmanın büyük hukuki riskleri bünyesinde taşıdığı unutulmamalıdır.

Yargıtay Tarih, /1 E., /2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belgenin anlaşma hilafına doldurulduğu yönündeki iddianın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun izin verdiği istisnai haller dışında tanık delili ile ispatını mümkün görmemiş ve yazılı delil şartını aramıştır:

“seafoodplus.info maddesine göre, bir fiilin suç olup olmaması adi hukuka ilişkin bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunu ceza işlerinde uygulanan serbest delil ilkesi çevresinde çözümler. Bununla beraber ceza mahkemesi, yargılamaya ara vererek hukuk davası açılması için ilgililere uygun bir süre verebilir ve hukuk mahkemesinden bu konuda bir karar çıkmasını da bekleyebilir. Ceza mahkemesi, ilgililere süre vererek hukuk mahkemesinden bir kararın çıkmasını beklediği takdirde, hukuk mahkemesi, ceza usulünde benimsenen serbest delil ilkesi hükümlerine göre değil, hukuk usulünde uygulanan istisnalar dışında senede karşı ancak senetle iddiaların ispat edilebileceği ilkesi uyarınca bir karar tesis etmek zorundadır. Bunun sonucu olarak hukuk mahkemesinin senet hakkında verdiği kararın ceza mahkemesini bağlayacağının tartışmasız olması gerekmektedir. Her ne kadar seafoodplus.info maddesinde bir fiilin suç olup olmaması adi hukuka ilişkin bir sorunun çözümüne bağlı olduğu takdirde, ceza mahkemesi bu sorunu dahi ceza işlerindeki usul ve deliller için geçerli kurallara göre karar verir biçiminde ise de, bu somut uyuşmazlıkta ceza mahkemesi, bir fiilin suç olup olmamasını değil, bir hukuki işlemin, yani senet düzenlenmesi halinin suç olup olmamasını karara bağlamaktadır. Başka bir deyişle, sanık tarafından yapılan hukuki işlemin ve özellikle anlaşmaya aykırı düzenlendiği ileri sürülen senede ilişkin hukuki işlemin suç olup olmadığı incelenmektedir. Bu nedenle ceza hakimi, imzalı boş kağıdın aradaki anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının sübutunu hukuk usulünde öngörülen kuralları uygulamak suretiyle çözümlemek zorundadır. İmzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanununun maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında sanığa yüklenen bu eylem, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispat edilemez.”

Yargıtay Ceza Dairesi tarafından verilen Tarih, / E., / K. sayılı kararda belgenin anlaşmaya aykırı kullanıldığı iddiasının yazılı delille ispatı zorunlu görülmüştür:Açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin; senedin anlaşmaya aykırı kullanıldığının yazılı delille ispatı zorunlu olup, somut olayda bu konuya ilişkin yazılı delil bulunmadığı gözetilmeden, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması…”

Bu suç tipi açısından mağdura ispat zorunluluğu yükleyen benzer bir kararda da yazılı delil şartı aranmıştır. Yargıtay Ceza Dairesi, Tarih, / E., / K. : Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkartılması bakımından, sanık ile şirket ortak ve yetkilileri arasında çek düzenleme tarihinde iddia edildiği gibi konut yapımı ve devri konusunda bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, bu işin ispatına ve aralarındaki anlaşmazlık sonucu iş birlikteliklerini ayırdıklarına yönelik ticarethane, defter, belge, fatura, fiş, irsaliye ya da ödemeye dair banka kaydı olup olmadığı var ise iddia ile uyumlu olup olmadığı saptanmadan, Ticaret Mahkemesinde görüldüğü ileri sürülen menfi tespit davasının sonucu belirlenmeden; ayrıca, suça konu imzalı boş çekin, katılanın rızası hilafına sanığa devredilip edilmediğine dair somut deliller araştırılıp, sonucuna göre çek zilyetliğinin rıza hilafına devredildiğinin sabit görülmemesi halinde, eylemin TCK'nın /1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturabileceği, bu eylemde de belgenin aksinin kanıtlanmasının ancak yazılı bir delil ile mümkün olacağı hususlarının tartışılıp, toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirilip karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm tesisi…”

Yargıtay Ceza Dairesi’nin Tarih, / E., / K. sayılı kararına konu olan olayda taraflar arasındaki gerçek ilişkiye aykırı olduğu iddia edilen bir belgenin, temel ilişkiye temas eden başka yazılı delillerle birlikte değerlendirildiği ve taraflar arasındaki olaylar örgüsüne göre suçun tespit edildiği görülmektedir.

maddesinin "imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır." şeklindeki hâline uyduğu cihetle, suç kastını tespit amacıyla Kemer 1. Noterliğinden müştekinin bahsettiği yevmiye numaralı fesihname başlıklı ve tarafların birbirlerinden herhangi bir borç ve alacaklarının kalmadığını beyan ettikleri belgenin getirtilmesinden sonra şüphelinin ifadesinin alınması ve suça konu senetlerin kim tarafından doldurulduğunun bilirkişi vasıtasıyla açıklığa kavuşturulmasından sonra sonucuna göre hukuki durumun takdir ve tayini gerekirken, şüphelinin ifadesi alınmadan ve herhangi bir soruşturma işlemi yapılmaksızın, eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.”

Suçun soruşturulması ve kovuşturulması suçun /1 deki şekli itibariyle şikayete tabidir. /2 deki şekli ise şikayete tabi olmayıp Cumhuriyet Savcısı tarafından resen soruşturmaya konu edilebilir.

AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU

AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU HAKKINDA

-HUKUK BÜLTENİ-

                                               BÜLTEN TARİHİ

1. GİRİŞ  

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. hükmünde düzenlenmiştir. TCK sistematiğinde “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmın, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçu belgede sahtecilik suçlarının bir türü olarak düşünülmüştür[1]. TCK m. hükmü ile açığa imzanın kötüye kullanılması başlığı altında iki farklı suç tipi düzenlenmiştir. Bunlardan ilki kötüye kullanmanın; “teslim edilen açığa imzalı kâğıt üzerinde işlenmesi” diğeri ise “hukuka aykırı olarak ele geçirilen veya elde bulundurulan açığa imzalı kâğıt üzerinde işlenmesi” dir[2].

2. KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Yukarıda da belirttiğimiz gibi açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kamu güvenliğine karşı suçlar bölümünde düzenlenerek belgede sahtecilik suçunun özel bir türü olarak düşünülmüştür. Buradan yola çıkarak tüm belgede sahtecilik suçlarında olduğu gibi açığa imzanın kötüye kullanılması suçunda da korunan hukuki değerin “kamu güveni” olduğunu söylememiz mümkündür[3].

3. SUÇUN UNSURLARI

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere açığa imzanın kötüye kullanılması başlığı altında iki farklı suç tipi yasaklanmıştır. Bunlardan birincisi “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurma” (TCK m. /1) fiili aracılığı ile ikincisi ise “hukuka aykırı şekilde ele geçirilen veya elde bulundurulan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı şekilde doldurma” (TCK m. /2) fiili aracılığı ile işlenebilir. TCK m. /1 kapsamında öngörülen fiil aracılığı ile suçun işlenebilmesi için öncelikle imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdın bulunması ve imza sahibinin açığa imzalı kâğıdı, kendi isteği ile ve belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi gerekir[4]. Belirli bir tarzda doldurmak iki taraf arasında bir hukuki ilişkinin varlığını ve teslimin buna dayanmasını gerektirir. Böyle bir ilişkinin bulunmadığı, teslimin tamamen başka amaçla yapılması halinde, örneğin bir kişinin adını ve adresini belirtmek maksadıyla muhatabına bunları yazıp vermesi ve bu kâğıdın fail tarafından doldurularak kullanılması halinde belgede sahtecilik suçu oluşacaktır[5]. Bu husus ilgili Yargıtay kararında[6]“…Birinci fıkradaki suçun oluşumu için bir kimsenin imzasının yer aldığı boş bir kâğıdı, diğerine belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi, kâğıdı alan kimsenin de tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde bu kâğıdı doldurarak hukuki sonuç doğuracak bir belge hâline getirmesi gereklidir. Kâğıt üzerine atılan imzanın gerçek olması şarttır. Aksi takdirde belgede sahtecilik suçu söz konusu olur…” denilerek belirtilmiştir. TCK m. /2 kapsamında öngörülen fiil aracılığı ile suçun işlenebilmesi için de aynı şekilde imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdın varlığı şarttır. İki fiili birbirinden şu şekilde ayırmak mümkündür; birinci fiilde açığa imzalı kâğıt imza sahibi tarafından faile bizzat kendi iradesiyle ve belirli bir tarzda doldurulmak üzere teslim edilmişken ikinci fiilde fail açığa imzalı kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirmekte veya hukuka aykırı olarak elinde bulundurup hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurmaktadır[7].

TCK m. /1 hükmünde düzenlen suçun faili madde hükmünden de anlaşılacağı üzere “kendisine teslim edilen imzalı kâğıdı verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi” dir. Burada belirtilen ön şart nedeniyle bu suç özgü suç şeklini almaktadır[8]. TCK m. /2 hükmünde düzenlenen suçun faili ise herkes olabilir[9].

Birinci fıkrada düzenlenen suçun kovuşturulması ve soruşturulması mağdurun şikâyetine tabi kılındığından birinci fıkra açısından suçun mağduru, açığa imzalı kâğıtta imzası bulunan kişidir. Suçun ikinci fıkrasındaki şeklinin gerçekleşmesi halinde ise, suçun mağdurunun diğer kamu güvenine karşı suçlarda olduğu gibi toplumu oluşturan herkes olduğunun kabulü gerekir[10].  

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun konusu “imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıttır. Özel belge gibi, resmi belge de duruma göre bu suçun konusunu oluşturabilir[11]. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kasten işlenebilen bir suçtur, bu suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir[12].

4. İSPAT

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun ispatı için “yazılı delil” gereklidir. Tanık delili bu suçun ispatı için tek başına yeterli olmayacaktır[13].  Bu husus ilgili Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında[14]“İmzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanununun maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında sanığa yüklenen bu eylem, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla isbat edilemez…” denilerek belirtilmiştir. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu bu yönüyle ceza muhakemesinin genel ilkelerinin bir istisnasını oluşturmaktadır[15].

5. YAPTIRIM VE SORUŞTURMA-KOVUŞTURMA USULÜ

TCK m. /1 hükmünde düzenlenen “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurmak” suçunun yaptırımı “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası” olarak öngörülmüştür. İkinci suç tipi olan ve TCK m. /2 hükmünde düzenlenen “hukuka aykırı şekilde ele geçirilen veya elde bulundurulan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı şekilde doldurma” suçunun işlenmesi halinde ise kişi, madde hükmünde yapılan atıftan dolayı belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır. Bu durumda sahte oluşturulan belgenin resmi ya da özel belge olmasına göre kişi, TCK m. hükmünde düzenlenen resmi belgede sahtecilik ya da TCK m. hükmünde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunun cezası ile cezalandırılır[16]. Bu konuda belirtmemiz gereken bir diğer husus ise sahtecilik suçlarının tamamı için öngörülmüş olan bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla bu suçun işlenmesi halinde daha az cezaya hükmedilecektir[17]. TCK m. kapsamında düzenlenen bu iki suç tipi için şartları oluştuğunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir[18].

TCK m. /1 hükmünde düzenlenen “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurma” suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabidir. Şikâyet süresi fiilin veya failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Bu suç tipi Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) m. /1 hükmünde belirtilen, takibi şikâyete bağlı suçlardan olduğundan bu suçun takibi açısından uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekir[19]. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun TCK m. /2 hükmünde düzenlenen şeklinin ise soruşturulması ve kovuşturulması ise şikâyete tabi değildir, kişi hakkında resen takibat yapılır[20].

6. SONUÇ

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu ile birlikte kanun koyucu suçun düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında kamu güveninin korunmasını amaçlamıştır. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kasten işlenen bir suç olarak karşımıza çıktığından suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Bu suçu TCK kapsamında düzenlenen birçok suçtan ayıran ise yukarıda da belirttiğimiz gibi ispatı için tanık delilinin tek başına yeterli olmamasıdır. Bu suçun işlendiğini iddia eden kişi muhakkak iddiasını yazılı delil ile ispatlamak zorundadır. Bu bağlamda değerlendiğimizde ilgili suçun en önemli özelliği olarak ceza muhakemesinin genel ilkelerinin bir istisnası olarak karşımıza çıkmasıdır.   

Saygılarımızla

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.

 

[1] Yerdelen, Erdal, “Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu”, Ceza Hukuku Dergisi, C. 8, Aralık , s

[2] Artuk, M. Emin ve Gökçen, Ahmet, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Baskı, İstanbul , s.

[3] Artuk, Gökçen, s.

[4] Artuk, Gökçen, s.

[6] Yarg. CGK., T. , E. /, K. / (Kazancı, Erişim Tarihi: )

[7] Artuk, Gökçen, s.

[9] Artuk, Gökçen, s.

[10] Artuk, Gökçen, s.

[11] Artuk, Gökçen, s.

[12] Artuk, Gökçen, s.

[13] Artuk, Gökçen, s.

[14] Yarg. İBGK., T. , E. /1, K. /2 (Kazancı, Erişim Tarihi: )

[15] Artuk, Gökçen, s.

[16] Artuk, Gökçen, s.

[18] Artuk, Gökçen, s.

[20] Artuk, Gökçen, s.

AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ

 GİZEM UZUN HUKUK VE DANIŞMANLIK BÜROSU

SAHABİYE seafoodplus.info seafoodplus.infoLAR İŞ HANI

BİNA NO:9 KAT:5 DAİRE NO

                                                         KAYSERİ SULH CEZA HAKİMLİĞİNE 

                                                                      Gönderilmek Üzere

                                             KAYSERİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

SORUŞTURMA NO: /*****

MÜŞTEKİ:           

VEKİLİ: AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

  

ŞÜPHELİ: 

SUÇ İSNADI : Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması

seafoodplus.info: KYOK kararına itirazlarımızdır.

AÇIKLAMALAR: 

1- Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuş olan tarihli şikayet dilekçesi üzerine şüpheli hakkında başlatılan /***** Soruşturma numaralı dosyamızda /**** Karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. İş bu karar usul ve yasaya aykırı olup bu hususta itirazlarımızı sunma gerekliliğimiz hasıl olmuştur. Şöyle ki;

2- Şüpheli **********tarafından Kayseri Genel İcra Müdürlüğü'nün /***** E. Sayılı dosyasında görüleceği üzere, müvekkil ********** aleyhine adet çeyrek altın ve $ bedel için icra takibi başlatılmıştır. Ancak şüpheli tarafından başlatılan söz konusu icra takibine konu alacağın kesinlikle hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Çünkü takipte kullanılan sözleşmeyi şüpheli, müvekkile boş senet imzalatarak elde etmiştir. Ardından  şüpheli, kötü niyetle müvekkilime imzalattığı boş kağıdın üzerini doldurmuş, müvekkilim aleyhine icra takibi başlatmış ve icra takibi kesinleşmiştir. Müvekkilimin böyle bir borcu bulunmamaktadır. Tarafımızca Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde /** Dosya numaralı Menfi Tespit Davası Açılmıştır. Keza somut olayda Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması suçu oluşmuş olup, kamu davası açılması gerekmektedir. 

3- Müvekkilim, *****Gıda ve Temizlik Şirketinde 3 yıl pazarlamacı olarak çalışmıştır. Bu şirketin sahibi Çetin *********** ve eşi ********* adlı kişilerdir. Müvekkil maaşını elden ödeme olarak almıştır. Ancak müvekkile fazla mesai ücreti, genel tatil alacağı, maaşı, yıllık izin ücreti çalıştığı süre içerisinde ödenmemiştir. Müvekkilimin sigortası dahi eksik olarak yatırılmıştır. Müvekkil ödemelerini istediği zamanda işveren, müvekkilime hakaret etmiş ve hırsızlık yaptığı yönünde iftira atmıştır. Sonrasında ise müvekkilimin kaydı sigortadan silinmiştir.

4- Pandemi döneminde gelen yasaklardan dolayı işveren ********* ve eşi ************, müvekkile "Maaş kesintisi olmaması için sigortanız eksik yatırılacaktır" şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Bunun üzerine müvekkile "Bir kağıt imzalaman gerekiyor, bunu muhasebeye vereceğiz, bunu muhasebeci dolduracak" demişlerdir. Müvekkil cebir, tehdit, baskı altında hileyle kandırılarak boş kağıda imza atmıştır. Müvekkilin imza attığı kağıtta başka hiçbir yazı yazmamaktadır. Müvekkil yalnızca adını soyadını yazıp, imza atmıştır.

Ancak müvekkil alacakları ödenmediği zaman işverene dava açacağını söylediğinde 

İŞVEREN AÇIĞA ATILAN İMZAYI KÖTÜYE KULLANARAK MÜVEKKİLİ İCRAYA VERMİŞTİR. İŞVERENİN AMACI HAKSIZ MENFAAT ELDE ETMEK VE HAKSIZ KAZANÇ SAĞLAMAKTIR. TARAFIMIZCA İŞVEREN VE EŞİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASI HASIL OLMUŞTUR.

Müvekkilim imzasının kötüye kullanıldığını tarafına açılan icra takibi başlatılınca öğrenmiştir.

5- Şüpheli, işçilerin ödemelerini zamanında yapmayan, işçilerin tazminatlarını ödemeyen, hatta işçilerinin sigortalarını bile tam olarak yapmayan kötüniyetli bir işverendir.

Şu hususları özellikle belirtmek isteriz ki; şüphelinin iş yeri, işçilerin haftalık ve yıllık izinlerini dahi kullandırtmayan, işçilerin maaşlarını zamanında ödemeyen, işçilerin almaya hak kazandığı tazminatları ödemeyen, işçilerin sigortalarını tam olarak yatırmayan, kısacası işçilerinin hakkını vermeyen bir iş yeridir. En önemlisi bu iş yeri işverenleri, muhasebe için gerekli belge adı altında işçilerinin önüne kağıt koyarak, işçilerin ne olduğunu dahi anlamalarına izin vermeyen aceleci bir tavırla, cebir ve hile altında işçilerine kağıt imzalatan ve sonrasında bu boş kağıda atılan imzaları, haksız menfaat elde etmek ve haksız kazanç sağlamak amacıyla işçilerinin aleyhine kullanacak kadar KÖTÜNİYETLİDİR.

6- SOMUT OLAYDA AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI OLUŞMUŞTUR.

Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçu; anlaşmaya uygun bir şekilde doldurulması amacıyla kendisine teslim edilen boş bir kağıdı anlaşmaya ve veriliş nedenine aykırı bir şekilde doldurulması ile meydana gelir (TCK m). Suçun konusu olan boş kağıt, alelade boş bir kağıt olabileceği gibi çek, bono (senet) vb. gibi bir kambiyo senedi de olabilir.

7- İCRA TAKİBİNE KONU SENEDE BAKILDIĞI ZAMAN, MÜVEKKİLİN ADININ SOYADININ VE İMZASININ, YUKARIDA YAZAN YAZILAR İLE HİÇBİR BENZERLİK GÖSTERMEDİĞİ VE SENETTE AD-SOYAD İMZANIN ATILDIĞI TARİHLE SENETTE BULUNAN DİĞER YAZILARIN YAZILDIĞI TARİH ARASINDAKİ FARK YAZILARIN SİLİKLİĞİ AÇISINDAN İNCELENDİĞİNDE NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLECEKTİR.

Yazı karakterinin farklı olduğu dışarıdan bakıldığı zaman dahi aşikar bir şekilde görülmektedir. Müvekkilin kağıdın en altına adını soyadını yazdığı yazı ile kağıdın sonradan başkası tarafından doldurulan üstteki yazı aşikar bir şekilde farklıdır. Ayrıca senedin isim ve imza tarihleri dahi farklıdır. Bilirkişi tarafından tespiti gerekmektedir. Keza dışarıdan bir gözle bakıldığı zaman bile en altta yazan ******** isminin neredeyse SİLİK olacak kadar eski olduğu görülecektir. Senetteki imzanın, senette bulunan yazılardan çok daha önce atıldığına emin olmakla birlikte bu hususa ilişkin bilirkişi incelemesi talebimizi de Savcılığınıza sunduğumuz /***** Soruşturma numaralı suç duyurusu dilekçesinde belirtmiştik. Fakat tarafımıza gönderilen /**** Karar numaralı KYOK kararında mevcut sözleşmenin ele geçirilemediği belirtilmiştir. Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunda asıl incelenmesi gereken mevcut senettir. Tekrardan açığa atılan imzanın kullanıldığı senedin bilirkişi tarafından incelenmesini Sayın Mahkemenizden talep ederiz.

8- BU KONUDA YARGITAY CEZA DAİRESİ, "İSPAT YÜKÜ İDDİA EDİLEN VAKIAYA BAĞLANAN HUKUKİ SONUÇTAN KENDİ LEHİNE HAK ÇIKARTAN TARAFA AİT OLDUĞUNA GÖRE BU HUSUSU DAVALININ İSPAT ETMESİ GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜNDE"

Yargıtay Ceza Dairesi / E. / K. Numaralı Kararında, " KARZ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Senet İçin İmza Kurucu Bir Unsur Olsa da İmzanın Senet Metninden Önce Atılmasının Mümkün Olduğu/Bu Durumda Beyaza İmzadan Söz Edilebileceği - Beyaza İmza Atan Kişinin Senedin Anlaşmaya Aykırı Olarak Kendi Zararına Doldurulabileceğini Genel Hayat Tecrübesiyle Bilmesi Gerektiği/Buna Rağmen Açığa İmza Atmış Olmakla Kendisinden Beklenen Dikkat ve İhtimamı Sarf Etmediğinden Hukukun Himayesinden Yararlanamayacağı )

* BEYAZA İMZADA İSPAT YÜKÜ ( İspat Yükü İddia Edilen Vakıaya Bağlanan Hukuki Sonuçtan Kendi Lehine Hak Çıkartan Tarafa Ait Olduğuna Göre Bu Hususu Davalının İspat Etmesi Gerektiği - Ancak Böyle Bir İddia ile Senedin Hüküm ve Kuvveti Azalacağından Bu İddianın Sadece Kesin Delille İspat Edilebileceği )

* EKSİK DEĞERLENDİRME İLE HÜKÜM KURULMASI ( Olayda Beyaza İmza İddiasının İspat Yükü Davalıya Ait Olduğu ve Yazılı Delille İspatı Gerektiği - Mahkemece Bu Husus Göz Ardı Edilerek Yazılı Nedenlerle Senedin İspata Elverişli Olmadığı Gerekçesiyle Davanın Reddine Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu/Açıklanan Nedenlerle Kararın Bozulması Gerektiği ) şeklinde karar verilmiştir.

9- Somut olayımızda senede bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkartan taraf şüpheli Yeter Özdemir olduğu için Yargıtay'ın da görüşüne göre hukuka uygun bir şekilde elde edildiği iddia edilen senedin ispatı da şüpheli tarafa ait olacaktır.

Açığa Atılan İmzanın Kötüye Kullanılması Suçunun Unsurları

Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçu, genel kastla işlenen şekli suçlardandır. Suçun iki şekli mevcuttur:

Mağdurun kendi rızasıyla faile teslim ettiği kısmen veya tamamen boşa kağıda, senede (bono) veya çeke atılan imzanın kötüye kullanılması (TCK m/1),

Mağdurun rızası dışında ve “hukuka aykırı ele geçirilen” kısmen veya tamamen boş kağıt, senet (bono) veya çekin doldurulması (TCK m/2).

İşverenler işçileri çıkarırken ya da işçi istifa ederken boş kâğıda “Bütün alacaklarımı aldım” ifadesini yazarak imza atmasını talep ediyor. İşçiler de boş kâğıda imza atmak istemiyor. İşçiler istemeseler de bu tip ifadelerin altına imza atmak durumunda kalıyor. Fakat bu ibranamelerin pek çoğu hukuken geçerli değil. İşverenler bunu işçilerin gözünü korkutmak için imzalatıyor. İbraname, işçi ve işveren arasında imzalanan bir sözleşmedir. Geçerli olabilmesi için bazı şartların varlığı söz konusudur.

Yazılı olmalı

Yazılı olmayan ibraname geçerli değildir. Yani işçinin sözel olarak “bütün alacaklarımı aldım” demesi işverenin işçisine hak ettiği bütün tazminatları ödediği anlamına gelmez. Kesinlikle yazılı olması gerekir ve işçi tarafından imzalanması şarttır. İşçinin imzalamadığı bir ibranamenin geçerli olması söz konusu değildir. Başkası tarafından imzalanmış ibranamelerle, işten çıkış tarihinde imzalanmış ibranameler, imzanın kime ait olduğu ve imza tarihi açısından inceleniyor ve gerçek ortaya çıkıyor.

İbranamenin geçerli olması için iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten en az bir ay sonra imzalanması gerekir. Yani kanun iş sözleşmesinin sona erdirildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde işverenin işçisine hak ettiği ödemeleri yapabileceğini ve bu bir ayın sonunda ibranamenin imzalanabileceğini öngörüyor. Bu nedenle işverenlerin istifa ederken işçilere imzalattırdıkları ibranameler ve boş kâğıtlar geçerli değil. İbranamenin imzalandığı tarihle istifa tarihi veya iş sözleşmesinin fesih tarihi arasında en az bir ay bulunması gerekmektedir.

Ayrıca ibranamede ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça ifade edilmesi gerekmektedir. İş sözleşmesi sonlanmış bir işçiye ibraname imzalatılırken kıdem tazminatı karşılığı olarak ne kadar ödendiği, kullandırılmamış yıllık izinlerin karşılığı olarak ne kadar ödendiği açıkça yazılmalıdır. Bu nedenle “Bütün alacaklarımı aldım” şeklindeki ibranameler geçerli değildir. İşçiye kıdem tazminatı olarak ne kadar, ihbar tazminatı olarak ne kadar ödendiği ibranameye açıkça yazılmalıdır.

Bir diğer şart ise ödemenin banka aracılığıyla yapılmasıdır. İşçiye elden para verilirse işveren bu durumu ispat edemez. İşveren ödemeyi yaptığını ispat etmek için banka kanalıyla ve ödemenin mahiyetini ifade ederek ödeme yapmalı.

Mahkemeden döner

İşçiler bahsettiğimiz özellikleri taşımayan ibranamelere imza attıklarında bu ibraname geçersiz olduğu için işverene yönelik dava açabilirler. Örneğin “Bütün alacaklarımı aldım” şeklinde hukuken geçersiz bir ibranameye imza atmış bir işçi işverene kıdem tazminatının ödenmediği yönünde dava açabilir. Bu durumda işveren ödemeyi yaptığını ispat etmek durumunda. Hukuki geçerlilik koşullarının hem işverenler, hem de işçiler tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.

Hukuken geçerli bir ibranameyi imzalamış bir işçi de ibranamedeki miktar konusunda bir farklılık olduğu iddiasıyla mahkemeye başvurabilir. Örneğin, kendisine 5 yıllık çalışması karşılığı kıdem tazminatı olarak 10 bin TL ödenmiş bir işçi, tazminatının 15 bin TL olması gerektiğini düşünüyorsa dava açabilir. Bu kez işveren ibranameyle kıdem tazminatı alacağı olarak 10 bin TL ödendiğini ispatlamış olduğu için aradaki farka ilişkin bir dava söz konusu olacaktır.

İmzasız Boş Senedi Gerçeğe Aykırı Bir Şekilde Doldurup Kullanan İşverene Hangi Ceza Verilir ?

İşçiden almış olduğu imzalı boş senedi gerçeğe aykırı olarak doldurup kullanmış olan işverenin suçu sayılı Türk Ceza Kanununun uncu maddesinde düzenlenen “Açığa imzanın kötüye kullanılması” suçu kapsamına girmektedir.  Söz konusu uncu maddeye göre;

“Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak

ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.”

Dolayısıyla kendisinden teminat amaçlı aldığı imzalı bor senedi gerçeğe aykırı olarak doldurup kullanan veya başkasına verip, ciro edip kullandıran işveren hakkında işçi Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunabilir.

“İşveren işçiye imzalattığı boş senedi doldurarak işleme koymuş ve icraya vermiş, işçi İş Mahkemesinde açtığı davada işverenin kendisinden teminat amaçlı aldığı beyaza imzalı senedi doldurarak icra takibi başlattığını iddia ederek bu senet dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti yönünde karar verilmesini talep etmiş, işveren ise işçinin beyanlarının haklı olmadığını ileri sürmüş, mahkeme davaya konu senedin borca karşılık alındığı gerekçesiyle işçinin talebini reddetmiş, işçinin temyiz yoluna (Yargıtay’a) başvurması üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi davaya konu senedin teminat senedi olduğunu, yasal dayanağının olmadığını belirterek işçinin talebinin kabulü gerektiği yönünde karar vermiştir. (9. Hukuk Dairesi – – / E., / K.)”

BEYAZA İMZA GEÇERSİZ

İşverenlerce ve işverenlerin kraldan çok kralcı yöneticileri tarafından, "İşe girerken tüm haklarımı aldım" yönünde imzalı boş istifa dilekçesi veya ibraname, hatta miktar ve ödeme tarih kısmı boş bırakılmış senet alındığı her zaman vakidir. Uygulamada boş matbu ve imzalı ama tarihsiz istifa dilekçeleri ile matbu imzalı ama tarihsiz ibranamelere sık rastlandığı, çok sık olmasa da işçilerden yasal haklarına karşı kullanılmak üzere borç senedi imzalatıldığı da bir gerçektir.

İşçi bu belgeleri sırf işe girmek ve işten çıkarılmamak için sessiz kalıp imzalamaktadır, yani "gerçek iradesi" imza yönünde olmadığı halde sırf zorda kalmamak adına veya zorda kaldığı için imza atmaktadır.

AMAÇ, HAK YEMEKTİR

Bütün bu "beyaza imza" olaylarında amaç, işçinin İş Kanunu'ndan doğan (ihbar-kıdem tazminatı, fazla çalışma, genel tatil ve yıllık izin ücreti gibi) yasal haklarından feragat etmesini sağlamaktır. Hatta daha da ilerisi, boş borç senedi kendisine karşı alacak tehdidinde bulunmak için imzalatılır.

Ancak beyaza imzaların hepsi işçi kabul ederse geçerli, etmezse geçersizdir. Yargıtay içtihatlarına göre; "Uyuşmazlık, dosya içeriğinde bulunan istifanın ve buna bağlı feshin hukuki sonuçları noktasında toplanmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde haklı neden göstermeden ve ayrıca tazminat haklarının ödeneceği beyan edilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini ve daha sonra tazminatının ödenmesi koşuluyla istifaname imzalattırıldığı, ayrıca da işe girişte imzalatılan senet ile icra tehdidinde bulunulduğunu ifade etmiştir. Gerçekten de davacı tarafından tarihli ihtarnamede, dava dilekçesinde belirttiği olgular tekrar edilmiş, baskı ile kendisinden imzalı istifa dilekçesi alındığı ileri sürülmüştür. Yine taraflar arasındaki iş sözleşmesinin maddesinde cezai şart düzenlenmiştir. Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davacı işçiden işveren tarafından işe girişte senet alındığı ve bu senet tehdidi ile iş sözleşmesinin feshine esas alınan istifa belgesinin serbest irade ile imzalanıp imzalanmadığı olgusunun önemi ortaya çıkmaktadır" denilerek, irade beyanının ne olduğu üzerinde durulması gerektiği mahkemelere hatırlatılmıştır.

BEYAZA İMZA AYNI ZAMANDA SUÇTUR

Olay Türk Ceza Kanunu'nun maddesine göre de hapis ve para cezasını gerektiren bir suçtur. Maddeye göre; "(1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kişiye, mağdurun şikâyeti halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.

(2) Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına tabi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adli para cezası verilir.

(3) Yukarıdaki fıkrada belirtilen durumlara düşürmek üzere bir kimseyi tedarik veya sevk veya bir yerden diğer bir yere nakleden kişiye de aynı ceza verilir.

(4) Cebir veya tehdit kullanarak, işçiyi veya işverenlerini ücretleri azaltıp çoğaltmaya veya evvelce kabul edilenlerden başka koşullar altında anlaşmalar kabulüne zorlayan ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına neden olan kişiye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir".

9. Hukuk Dairesi – – / E., / K.

“İşveren işçiye imzalattığı boş senedi doldurarak işleme koymuş ve icraya vermiş, işçi İş Mahkemesinde açtığı davada işverenin kendisinden teminat amaçlı aldığı beyaza imzalı senedi doldurarak icra takibi başlattığını iddia ederek bu senet dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti yönünde karar verilmesini talep etmiş, işveren ise işçinin beyanlarının haklı olmadığını ileri sürmüş, mahkeme davaya konu senedin borca karşılık alındığı gerekçesiyle işçinin talebini reddetmiş, işçinin temyiz yoluna (Yargıtay’a) başvurması üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi davaya konu senedin teminat senedi olduğunu, yasal dayanağının olmadığını belirterek işçinin talebinin kabulü gerektiği yönünde karar vermiştir.''

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve re'sen gözetilecek hususlar çerçevesinde itirazımızın kabulüyle, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31/01/ tarihli /*****Soruşturma, /**** Karar numaralı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının itirazen kaldırılmasına ve ilgili dosyada iddianame düzenlenerek KAMU DAVASI AÇILMASINA KARAR VERİLMESİNİ saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.

                                                                                           MÜŞTEKİ VEKİLİ

                                                                                          AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ-AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ

AÇIĞA ATILAN İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU KYOK İTİRAZ DİLEKÇESİ

Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

TCK Madde

(1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.



TCK Madde Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

TCK Madde Gerekçesi

Maddeyle, belirli bir tarzda doldurulup kullanılması için verilmiş boş bir kağıdı, teslim edenin isteğine ve imzalı boş kağıdı veriş nedenine aykırı olarak dolduran kimse cezalandırılmaktadır.

Suçun yapısı şu suretle ortaya çıkmaktadır: Bir kişi diğerine belirli bir tarzda doldurmak üzere imzalı ve fakat boş bir kağıt verecektir; böylece suçun oluşması için imzanın gerçek olması temel koşuldur. Ayrıca verilen kağıt hukuken geçerli bir belge oluşturmayacaktır; suç böylece gerçek bir belgenin tahrif veya tağyiri şeklinde işlenecek olursa, belgede sahtecilik suçu söz konusu olur.

Suçun oluşması için söz konusu imzalı kağıdın, tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde doldurulması gereklidir.

Suçun soruşturulması ve kovuşturulması, şikâyete bağlıdır. İmzalı boş kağıt ancak taraflar arasında belirli bir ilişki şeklinin varlığı hâlinde söz konusu olabileceğinden, kovuşturmanın şikâyete bağlı tutulması uygun görülmüştür.

İkinci fıkrada, imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukukî sonuç doğuracak şekilde dolduran kişinin, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılması öngörülmüştür. Dikkat edilmelidir ki, bu durumda, imzalı kağıt teslim veya tevdi edilmemiş, suçlu bunu hukuka aykırı bir suretle ele geçirerek doldurmuştur.


TCK (Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu /31 E. , / K.

  • TCK
  • Açığa imzanın kötüye kullanılması

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun konusu belirli bir tarzda doldurulmak üzere imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir şekilde verilen kâğıttır. Maddeyle, belirtilen biçimde verilen bir kâğıdı, teslim eden kişinin isteğine ve kâğıdı veriş nedenine aykırı olarak dolduran kimse cezalandırılmaktadır.

Birinci fıkradaki suçun oluşumu için bir kimsenin imzasının yer aldığı boş bir kâğıdı, diğerine belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi, kâğıdı alan kimsenin de tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde bu kâğıdı doldurarak hukuki sonuç doğuracak bir belge hâline getirmesi gereklidir. Kâğıt üzerine atılan imzanın gerçek olması şarttır. Aksi takdirde belgede sahtecilik suçu söz konusu olur. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyet şartına bağlı tutulmuştur.

İkinci fıkrada, imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişinin, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılması öngörülmüştür. Bu fıkradaki suçun oluşması için faile imzalı kâğıt teslim veya tevdi edilmemiş olmalı, fail imzalı kâğıdı hukuka aykırı bir şekilde ele geçirerek veya elde bulundurarak doldurmalıdır. Fail, imzalı olarak verilen boş kâğıdı doldurduğunda meydana gelen belgenin niteliğine göre resmî veya özel belgede sahtecilik suçu hükümlerine göre cezalandırılacaktır.

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun unsurları ile alâkalı bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak suça konu senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ispatı açısından yazılı delil mecburiyeti bulunup bulunmadığı ve tanık dinlenip dinlenemeyeceği konusunda hangi usul hükümlerinin uygulanması gerektiğinin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

tarihinde yürürlüğe giren ve suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun maddesi ile yürürlükten kaldırılan sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun maddesinde; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri dörtyüz milyon lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.

Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple dörtyüz milyon liradan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”, sayılı Kanun’un maddesinde ise, “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler dörtyüz milyon liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükümleri yer almaktadır.

sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı maddesi ile; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”,

Aynı Kanun’un “Senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı maddesi ile de; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir.

Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlerde de, senede müstenit olan her nevi iddiaya karşı ileri sürülecek savunmaların tanıkla ispatının mümkün olmadığı, ancak senetle ispat zorunluluğunun yalnız hukuki işlemler için olup hukuki fiillerin senetle ispat zorunluluğunun bulunmadığı, borcun ödenmesi, bir borcu sona erdirme amacına yönelik olduğu için bir hukuki fiil değil, hukuki işlem olduğundan, senede bağlı borçların ödendiğinin de tanıkla ispat olunamaması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda da, sanığın eylemi, anlaşmaya aykırı senet düzenlemek biçiminde gerçekleştirdiği iddia edilen bir hukuki işlemdir.

Senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacağı kuralı sayılı HUMK’nın maddesinde hükme bağlanmakla birlikte, aynı Kanun’da senetle ispatın istisnalarına da yer verilmiştir.

tarihinde yürürlüğe giren ve suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı CMK’nın maddesinde;

“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”,

Aynı Kanun’un maddesinde ise,

“(1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.

(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.” hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, bir eylemin suç olup olmaması başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunu kendi çözümleyebileceği gibi, yargılamaya ara vererek hukuk davası açılması için ilgililere uygun bir süre verebilecek ve hukuk mahkemesinden bu konuda bir karar verilmesini de bekleyebilecektir. İlgililere süre verilerek hukuk mahkemesinden bir kararın çıkması beklendiği takdirde, örneğin anlaşmaya aykırı düzenlendiği iddia edilen senet ile ilgili değerlendirme yapan hukuk mahkemesi, ceza usulünde benimsenen serbest delil ilkesi hükümlerine göre değil, hukuk usulünde uygulanan “istisnalar dışında senede karşı iddiaların ancak senetle ispat edilebileceği” ilkesi uyarınca bir karar tesis edecek ve senet hakkında hukuk mahkemesince verilen karar ceza mahkemesini de bağlayacaktır. Görüldüğü üzere, ceza mahkemesi yüklenen suçun ispatı açısından ceza usulü kuralları içinde karara bağlamadığı bir sorunun hukuk mahkemesinde çözümüne imkân tanımışsa, artık hukuk mahkemesinden verilen kararla bağlı olacaktır. Başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunu kendisi karara bağlamak istediği takdirde ise, yine aynı kuralları, yani hukuk usulünde benimsenen kuralları uygulaması gerekecektir. Aksi hâlin kabulünde çelişkili kararların tesisi ihtimali nedeniyle adalete olan güven sarsılacaktır. Bu durumda ceza mahkemesi, bir fiilin suç olup olmamasını değil, bir hukuki işlemin, yani senedin anlaşmaya aykırı düzenlenip düzenlenmediğini belirleyerek sonuca gideceğinden, açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun sübutunu hukuk usulünde öngörülen kuralları uygulamak suretiyle çözümlemek zorundadır. Bu zorunluluk yalnızca senedin anlaşmaya aykırı düzenlendiği iddiasına ilişkin olup, sanığın kastı, senedi kullanıp kullanmadığı gibi diğer unsurları değerlendirirken ceza muhakemesindeki serbest delil ilkesine uygun şekilde takdirini kullanabilecektir. Ceza ve hukuk mahkemelerinde, sübuta ilişkin bir sorunun çözümünde farklı usul kurallarının uygulanması farklı hukuki sonuçları ortaya çıkarabilecektir. İmzalı boş bir kâğıdın anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ceza mahkemesinde serbest delil usulü, hukuk mahkemesinde ise, istisnalar dışında sınırlı delil usulüne göre çözümünün ve bundan dolayı farklı sonuçların ortaya çıkmasının kabulü, adalet ve hakkaniyete aykırı düşecektir. Bu nedenle, senedin anlaşmaya aykırı düzenlenip düzenlenmediğine ilişkin sorunun çözümünde, ceza ve hukuk mahkemelerinden verilen farklı kararların uygulamada doğuracağı sakıncalarının önlenmesi bakımından, tanıkla ispat konusunda ceza mahkemesinin hukuk mahkemesinin bağlı olduğu usul kurallarını uygulaması gerekmektedir.

Diğer bir anlatımla, farklı usul hükümlerinin uygulanması nedeniyle imzalı boş bir kâğıdın anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ceza mahkemesinde sabit görülerek mahkûmiyet kararı verilmesi, buna karşılık hukuk mahkemesinde böyle bir iddianın yerinde olmadığının kabulü ile alacağın geçerli görülmesi durumunda, ceza mahkemesi kararı sonucu açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan hakkında mahkûmiyet hükmü kurulan alacaklı, hukuk mahkemesi kararına göre alacağını icrada tahsil edebilecektir. Üstelik bu kabul, elinde gerçeğe ve hukuka uygun olarak düzenlenmiş senet bulunan alacaklının senede konu alacağını tahsil edememe tehlikesinin yanında, TCK’nın /1. maddesinde düzenlenen ceza tehdidi altında bulundurulmasına neden olacak, hatta Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine güvenerek alacağını hukuki yönden güvende gördüğü için, işlemlerin yapılması sırasında tanık temini yoluna gitmeyen alacaklının kolayca mahkûm edilmesi sonucunu ortaya çıkaracak ve ekonomik hayatta güvensizliğe neden olacaktır. Bu tür sakıncalara ve böylesine çelişkili bir durumun ortaya çıkmasına hukuk mantığının izin vermeyeceği açıktır.

Nitekim sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde, benzer uyuşmazlık konularının değerlendirildiği tarihli ve sayılı, tarihli ve sayılı, tarihli ve sayılı İçtihat Birleştirme Kararlarında ve Ceza Genel Kurulunun tarihli ve sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmış olup, sayılı CMUK’nun ve maddeleri ile suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı CMK’nun ve maddelerinin uyuşmazlık konusunu ilgilendiren bölümleri itibariyle paralel hükümler içermeleri nedeniyle değişen ceza mevzuatı karşısında dahi söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararları halen geçerliliklerini korumaktadır.

Katılan …’in sanığa TL ödeyeceği hususunun yer aldığı tarihli ve “Müvekkil Başvuru Formu Ve Hesaplaşma Ve İbranamedir” başlıklı belgenin, katılan …’in bilgisi ve rızası dışında, sahte olarak düzenlendiğinin dosya kapsamındaki delillerle ispat edilemediği, zira ceza yargılamasında da geçerliliğini koruyan maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: /

  • TCK
  • Ceza yargılamasında hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği açıklanmış ve ispat vasıtaları yönünden bir sınırlama getirilmemiş ise de, hukuki bir ilişkinin sonucu olup, aynı zamanda cezai sorumluluğu da gerektiren işlemlerde hukuk mahkemelerinde aranılan ispat şeklinin ceza mahkemelerinde de aranması gerektiği, ceza mahkemelerinden verilen mahkûmiyet hükümlerinin hukuk mahkemelerini de bağlayacağı, açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun işlendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir, iddia yazılı delille ispatlanmalıdır.

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu TCK’nın maddesinde;

“(1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun konusu belirli bir tarzda doldurulmak üzere imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir şekilde verilen kâğıttır. Maddeyle, belirtilen biçimde verilen bir kâğıdı, teslim eden kişinin isteğine ve kâğıdı veriş nedenine aykırı olarak dolduran kimse cezalandırılmaktadır. Birinci fıkradaki suçun oluşumu için bir kimsenin imzasının yer aldığı boş bir kâğıdı, diğerine belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi, kâğıdı alan kimsenin de tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde bu kâğıdı doldurarak hukuki sonuç doğuracak bir belge hâline getirmesi gereklidir. Kâğıt üzerine atılan imzanın gerçek olması şarttır. Aksi takdirde belgede sahtecilik suçu söz konusu olur. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyet şartına bağlı tutulmuştur.

İkinci fıkrada, imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişinin, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılması öngörülmüştür. Bu fıkradaki suçun oluşması için faile imzalı kâğıt teslim veya tevdi edilmemiş olmalı, fail imzalı kâğıdı hukuka aykırı bir şekilde ele geçirerek veya elde bulundurarak doldurmalıdır. Fail, imzalı olarak verilen boş kâğıdı doldurduğunda meydana gelen belgenin niteliğine göre resmî veya özel belgede sahtecilik suçu hükümlerine göre cezalandırılacaktır.

Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun unsurları ile alâkalı bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak suça konu senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun ispatı açısından yazılı delil mecburiyeti bulunup bulunmadığı ve tanık dinlenip dinlenemeyeceği konusunda hangi usul hükümlerinin uygulanması gerektiğinin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

tarihinde yürürlüğe giren ve suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun maddesi ile yürürlükten kaldırılan sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun maddesinde; “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri dörtyüz milyon lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple dörtyüz milyon liradan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz”,

sayılı Kanun’un maddesinde ise, “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler dörtyüz milyon liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” hükümleri yer almaktadır.

sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı maddesi ile; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir”,

Aynı Kanun’un “Senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı maddesi ile de; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir.

Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlerde de, senede müstenit olan her nevi iddiaya karşı ileri sürülecek savunmaların tanıkla ispatının mümkün olmadığı, ancak senetle ispat zorunluluğunun yalnız hukuki işlemler için olup hukuki fiillerin senetle ispat zorunluluğunun bulunmadığı, borcun ödenmesi, bir borcu sona erdirme amacına yönelik olduğu için bir hukuki fiil değil, hukuki işlem olduğundan, senede bağlı borçların ödendiğinin de tanıkla ispat olunamaması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda da, sanığın eylemi, anlaşmaya aykırı senet düzenlemek biçiminde gerçekleştirdiği iddia edilen bir hukuki işlemdir.

Senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacağı kuralı sayılı HUMK’nın maddesinde hükme bağlanmakla birlikte, aynı Kanun’da senetle ispatın istisnalarına da yer verilmiştir.

sayılı HUMK’nın maddesinde,

“1 - Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,

2- Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller,

3- Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler.

4- Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler,

5- Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu” hallerinde tanıkla ispat yapılabileceği hüküm altına alınmış,

Aynı Kanun’un maddesinde de; “Nagehani bir hadise veya mücbir bir sebep ile senedin sahibi yedinde veyahut her ne suretle olursa olsun alelüsul tevdi olunan resmî memur nezdinde zayi olduğu hakkında kanaatbahş delil ve emareler mevcut olduğu takdirde” tanıkla ispat olunabileceği belirtilmiştir.

sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” başlıklı maddesinde de bu husus,

“(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:

a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.

b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.

c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkânsızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hâllerde yapılan işlemler.

ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.

d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.

e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hâli.” biçiminde düzenlenmiştir.

Bu istisnalar dışında, imzalı boş kâğıdın senet haline dönüştürülmesine karşı borçlu tarafından ileri sürülen hususların senetle ispatı gerekmekte olup, bu nitelikte bir kâğıdı imzalayan bir kimse muhtemel tehlikelere ve onun hukuki sonuçlarına katlanmalı ve senede karşı savunmasını yazılı delillerle ispat etmelidir.

Bu aşamada Hukuk Muhakemeleri Kanunu yönünden açıklanmış bulunan “istisnalar dışında tanıkla ispatın mümkün olmadığı”na ilişkin kuralın sayılı TCK’nın maddesinin birinci fıkrası yönünden ceza mahkemesinde de geçerli olup olmadığı konusu üzerinde durulması gerekmektedir.

tarihinde yürürlüğe giren sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un maddesi ile yürürlükten kaldırılan sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun maddesi, “Mahkeme irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaate göre takdir eder.

Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz”, Aynı Kanun’un maddesi ise; “Bir fiilin suç olup olmaması, adi hukuka müteallik bir meselenin halline bağlı ise ceza mahkemesi bu meseleye dahi ceza işlerindeki usul ve deliller için mer’i kaidelere göre karar verir. Bununla beraber mahkeme, muhakemeyi talik ve hukuk davası açılması için alakadarlara bir mehil verebilir.

Hukuk mahkemesinden bu babda bir hüküm çıkmasını da bekliyebilir.

Ceza mahkemelerinde son tahkikat esnasında suçtan zarar görenlerle maznunların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nüfus Kanun’undaki usule göre icrası ceza mahkemesine aiddir. Bu babda verilecek karar esas hükümle birlikte temyiz olunabilir” şeklinde düzenlenmişken, tarihinde yürürlüğe giren ve suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı CMK’nın maddesinde;

“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir”,

Aynı Kanun’un maddesinde ise, “(1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.

(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.” hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, bir eylemin suç olup olmaması başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunu kendi çözümleyebileceği gibi, yargılamaya ara vererek hukuk davası açılması için ilgililere uygun bir süre verebilecek ve hukuk mahkemesinden bu konuda bir karar verilmesini de bekleyebilecektir. İlgililere süre verilerek hukuk mahkemesinden bir kararın çıkması beklendiği takdirde, örneğin anlaşmaya aykırı düzenlendiği iddia edilen senet ile ilgili değerlendirme yapan hukuk mahkemesi, ceza usulünde benimsenen serbest delil ilkesi hükümlerine göre değil, hukuk usulünde uygulanan “istisnalar dışında senede karşı iddiaların ancak senetle ispat edilebileceği” ilkesi uyarınca bir karar tesis edecek ve senet hakkında hukuk mahkemesince verilen karar ceza mahkemesini de bağlayacaktır. Görüldüğü üzere, ceza mahkemesi yüklenen suçun ispatı açısından ceza usulü kuralları içinde karara bağlamadığı bir sorunun hukuk mahkemesinde çözümüne imkan tanımışsa, artık hukuk mahkemesinden verilen kararla bağlı olacaktır. Başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunu kendisi karara bağlamak istediği takdirde ise, yine aynı kuralları, yani hukuk usulünde benimsenen kuralları uygulaması gerekecektir. Aksi hâlin kabulünde çelişkili kararların tesisi ihtimali nedeniyle adalete olan güven sarsılacaktır. Bu durumda ceza mahkemesi, bir fiilin suç olup olmamasını değil, bir hukuki işlemin, yani senedin anlaşmaya aykırı düzenlenip düzenlenmediğini belirleyerek sonuca gideceğinden, açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun sübutunu hukuk usulünde öngörülen kuralları uygulamak suretiyle çözümlemek zorundadır. Bu zorunluluk yalnızca senedin anlaşmaya aykırı düzenlendiği iddiasına ilişkin olup, sanığın kastı, senedi kullanıp kullanmadığı gibi diğer unsurları değerlendirirken ceza muhakemesindeki serbest delil ilkesine uygun şekilde takdirini kullanabilecektir.

Ceza ve hukuk mahkemelerinde, sübuta ilişkin bir sorunun çözümünde farklı usul kurallarının uygulanması farklı hukuki sonuçları ortaya çıkarabilecektir. İmzalı boş bir kâğıdın anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ceza mahkemesinde serbest delil usulü, hukuk mahkemesinde ise, istisnalar dışında sınırlı delil usulüne göre çözümünün ve bundan dolayı farklı sonuçların ortaya çıkmasının kabulü, adalet ve hakkaniyete aykırı düşecektir. Bu nedenle, senedin anlaşmaya aykırı düzenlenip düzenlenmediğine ilişkin sorunun çözümünde, ceza ve hukuk mahkemelerinden verilen farklı kararların uygulamada doğuracağı sakıncalarının önlenmesi bakımından, tanıkla ispat konusunda ceza mahkemesinin hukuk mahkemesinin bağlı olduğu usul kurallarını uygulaması gerekmektedir.

Diğer bir anlatımla, farklı usul hükümlerinin uygulanması nedeniyle imzalı boş bir kâğıdın anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ceza mahkemesinde sabit görülerek mahkûmiyet kararı verilmesi, buna karşılık hukuk mahkemesinde böyle bir iddianın yerinde olmadığının kabulü ile alacağın geçerli görülmesi durumunda, ceza mahkemesi kararı sonucu açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan hakkında mahkûmiyet hükmü kurulan alacaklı, hukuk mahkemesi kararına göre alacağını icrada tahsil edebilecektir. Üstelik bu kabul, elinde gerçeğe ve hukuka uygun olarak düzenlenmiş senet bulunan alacaklının senede konu alacağını tahsil edememe tehlikesinin yanında, TCK’nın /1. maddesinde düzenlenen ceza tehdidi altında bulundurulmasına neden olacak, hatta Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine güvenerek alacağını hukuki yönden güvende gördüğü için, işlemlerin yapılması sırasında tanık temini yoluna gitmeyen alacaklının kolayca mahkûm edilmesi sonucunu ortaya çıkaracak ve ekonomik hayatta güvensizliğe neden olacaktır. Bu tür sakıncalara ve böylesine çelişkili bir durumun ortaya çıkmasına hukuk mantığının izin vermeyeceği açıktır.

Nitekim, sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde, benzer uyuşmazlık konularının değerlendirildiği tarihli ve sayılı, tarihli ve sayılı, tarihli ve sayılı İçtihat Birleştirme Kararlarında ve Ceza Genel Kurulunun tarihli ve sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmış olup, sayılı CMUK’nun ve maddeleri ile suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı CMK’nın ve maddelerinin uyuşmazlık konusunu ilgilendiren bölümleri itibariyle paralel hükümler içermeleri nedeniyle değişen ceza mevzuatı karşısında dahi söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararları halen geçerliliklerini korumaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın, boş ve imzalı olarak katılandan aldığı kâğıdı, aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak TL bedelli senet hâline getirerek katılan aleyhine icra takibi başlattığının iddia edildiği olayda; ceza yargılamasında hakimin delilleri serbestçe takdir edeceği açıklanmış ve ispat vasıtaları yönünden bir sınırlama getirilmemiş ise de, hukuki bir ilişkinin sonucu olup, aynı zamanda cezai sorumluluğu da gerektiren işlemlerde hukuk mahkemelerinde aranılan ispat şeklinin ceza mahkemelerinde de aranması gerektiği, ceza mahkemelerinden verilen mahkûmiyet hükümlerinin hukuk mahkemelerini de bağlayacağı, açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun işlendiğinin tanıkla ispatı kabul olunduğu takdirde katılanın ceza ilamına dayanarak TL bedelindeki senedin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğini herhangi bir yazılı delile ihtiyaç olmadan ispat edebileceği, bunun da miktar itibarıyla tanıkla ispat edilemeyecek bir iddianın suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na aykırı olarak tanıkla ispatı sonucunu doğuracağı, dosyada mevcut bilirkişi raporlarındaki tespitlerin suça konu senedin katılan ile sanık arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulup doldurulmadığına yönelik olmadığı ve dolayısıyla katılanın hukuka uygun olarak sadece tanık deliline dayandığı anlaşıldığından, katılanın senedin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiği yönündeki yazılı bir delile dayanmayan iddiasının kabul edilmesinin ve sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: / Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturabileceği, bu eylemde de belgenin aksinin kanıtlanmasının ancak yazılı bir delil ile mümkün olacağı hususlarının tartışılıp, toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirilip karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm tesisi,

2- )Kabule göre; Sayılı TCK’nın maddesine dair uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin gün / esas, /85 Sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken Sayılı CMUK’nın maddesi uyarınca BOZULMASINA, tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: / Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

I- ) Sanıklar hakkında kurulan hükme yönelik incelemede;

Elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA,

II- ) Sanık hakkında hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;

Sanık müdafinin, yasal şartları oluşmayan duruşmalı inceleme isteminin Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken Sayılı CMUK’nun maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;

Katılan tarafından işe girerken teminat amacıyla verilmiş olan imzalı boş senedin sanık tarafından anlaşmaya aykırı şekilde doldurularak icra takibine konu edilmesinden ibaret eylemin sübutu halinde, Sayılı TCK’nun /1. maddesinde düzenlenen açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun gün ve 1/2 Sayılı kararında belirtildiği üzere, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun yazılı delille ispatının zorunlu olduğu, cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispatın olanaklı olmadığı cihetle; dosya kapsamından katılanın boş olarak imzaladığı senedin aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak sanık tarafından doldurulduğuna dair herhangi bir yazılı belge ibraz edilemediği ve beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden suç vasfının tayininde de yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken Sayılı CMUK’nun maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: / Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

1-) Sanığın suça konu bononun yazıyla bedel kısmını aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak “onüçbintl” olarak doldurup, rakamla bedel kısmında ise daha önce yazılı “,00” ibaresine “0” ilave ederek tahrif ettiği bonoyu, … İth. İhr. ve Tic. Ltd. Şti’ ne ciro ederek kullandığının iddia edildiği olayda; heyetçe yapılan gözlemde suça konu bonoda rakamla bedel kısmında en sağdaki “0” rakamının sıkışık vaziyette olması dolayısıyla sonradan tahrifen eklenmiş olabileceğinin görülmesi ve katılanların da bu hususta iddiada bulunmaları karşısında; suça konu bono üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tahrifat olup olmadığı, bonodaki yazıların sanık veya katılanlar eli ürünü olup olmadığı senetteki yazısı ile yazı ile yazılan on üç bin yazılı kısmın aynı kalemle yazılıp yazılmadığının tespiti ve belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, mahkumiyet hükmünün konusunu teşkil eden emanette kayıtlı suça konu bono celp edilip incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve belge aslının denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

2-) Sanığın suça konu bonoyu verdiği … İth. İhr. ve Tic. Ltd. Şti’ nin suçtan zarar gördüğü ve kamu davasına katılma hakkı bulunduğundan, duruşma gününün usulen bildirilip şikayet ve delillerini bildirme ve kamu davasına katılma olanağı sağlanmadan, duruşmaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi suretiyle Sayılı CMK’nun /1-b maddesine aykırı davranılması yasaya aykırı,

3-) Kabule göre de: T.C. Anayasa Mahkemesi’ nin, nın maddesine dair olan, / esas ve /85 karar sayılı iptal kararının gün ve Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılanların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken Sayılı CMUK’nun maddesi uyarınca BOZULMASINA, gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Sanık hakkında; katılanlarca, aralarındaki balık alışverişi sonucu borçlu ve kefil olarak imzalamak suretiyle verdikleri 6 adet ,TL bedelli senetlerden 3 adedini vadesinde ödedikleri, diğer 3 adetinin sanıkta kaldığı, sanığın da senetlerden bir tanesinin meblağ kısmında rakamla “ TL” yazmasına rağmen yazı ile yazılan kısmına “on üç bin YTL” yazarak ciro ettiği … Ltd. Şti. tarafından TL üzerinden icra takibine geçtiğinden dolayı /1 ve maddeleri gereği cezalandırılması istemi ile açılan kamu davasında mahkemece yapılan yargılama neticesinde eyleminin hukuki ihtilaf niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle beraatine dair verilen karar sayın çoğunluk tarafından eksik soruşturma yapıldığı gerekçesine dayanan bozma kararına katılmamaktayım.

Mahkemece suça konu bononun takibe geçildiği icra dosyası ve suça konu bono tarihli duruşmaya getirtilerek incelenmiş ve”alacaklının … şirketi adına Av. …. …, borçlunun … …, … ve … olduğu, borcun TL lik tanzim tarihli vade tarihli senede dayandığı, borçlulardan … … ve … …‘ın mal beyanında bulundukları, dosyada başkaca bir işlem yapılmadığı…” ile “Adli emanete kayıtlı senedin incelenmesinde; borçlunun … …; kefilin … …, alacaklının … … olduğu, TL lik senet olup, tarihinde tanzim edildiği, ödeme tarihinin tarihi olduğu, rakam ile yazı incelendiğinde, TL (Binüçyüz) yazdığı, senedin … … cirosu ile … ürünlerine ciro edildiği…” hususları tespit edilmiştir.

Öncelikle şu hususu tespit etmek gerekir. Sanık ile katılanlar arasında suça konu bononun gerçekliği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Katılanlar suça konu bonoya hiçbir itirazda bulunmamakta olup sadece borçlarının TL olduğunu iddia etmektedirler. Katılanların tarihli şikayet dilekçelerinde; “senedin boş bırakılan metin kısmına YTL yazılmış olduğunu fark ettik” ve “senet metnindeki … kelimesi ve alacaklı … … kelimeleri ile alacak miktarını açıklayan on üç bin YTL ibareleri sonradan doldurulmuştur.” İddiasında bulunmuşlardır. Bu durum ise suça konu bononun katılanlarca sanığa kısmen boş olarak verildiğini göstermektedir. Yani katılanlarca iddia olunan husus senedin rakamla yazılan bölümü ,00 TL olarak düzenlenmiş ancak yazı bölümü boş bırakılmış olup bu bölüm daha sonra sanık ya da ciro ederek verdiği kişi tarafından “on üç bin TL” olarak doldurulduğudur.

Bu iddianın karşılığını ise Maddenin 1. Fıkrasında görmekteyiz: 1. Fıkrada eylem “Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi …” şeklinde tarif edilmekte olup takibi şikayete tabii bir suçtur.

Ayrıca Türk Ticaret Kanununun bu hususu düzenleyen çek ve bonodaki düzenlemelerin atıfta bulunduğu Sayılı Türk Ticaret Kanununun ( Sayılı eski ) maddesinde “Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa, yazı ile gösterilen bedel üstün tutulur” hükmü ile senedin aradaki anlaşmaya aykırı olarak kullanıldığı ya da sahibinin zararına olarak hukuki hüküm ifade eden bir muamele yazıldığı ve yazdırıldığı iddiasının “ ayrık tuttuğu durumlar dışında tanıkla ispat edilemeyeceği, yazılı delille ispatının gerektiği”ne dair gün ve /1- /2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı birlikte değerlendirildiğinde sanığa yüklenen eylemin sübutu halinde Sayılı Kanun’un maddesinin 1. Fıkras 1. Fıkrasında düzenlenen ve takibi şikayete bağlı bulunan “Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçı”nu oluşturacağı ve suça konu bononun anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun belge ile ispatı gerekmektedir.

Bu nedenlerle, şikayet dilekçelerinde suça konu bononun açıkça meblağın yazı kısmını boş olarak sanığa verdiklerini kabul eden katılanların yazılı olan ve hukuken itibar olunan TL miktarın aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususunu yazılı belge ile ispat zorunda oldukları ve yargılama aşamasında bu hususta yazılı bir belgede sunamadıklarının anlaşılması karşısında; sonucu itibariyle doğru olan beraat kararının onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma yönündeki düşüncesine katılmamaktayım.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: /1 Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Gerekçeli karar başlığına olarak yanlış yazılan suç tarihinin, suça konu belgenin tarihinde açıldığı belirtilen borca itiraz davasında kullanılması nedeniyle ‘’ şeklinde mahallinde düzeltilmesi olanaklı görülmüştür.

Katılanın, sigorta kurumuna verilecek belgeler için üst yazı yazması amacıyla korumalığını yapan aynı zamanda gayri resmi olarak işyerinde çalışan sanığa verdiği suça konu imzalı boş kağıdı, sanığın veriliş amacı dışında “ibraname” amacına yönelik doldurarak tarihinde “borca itiraz” davası olarak açtığı İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını belirtmekle, bu hususun araştırılarak, açılmışsa dava dosyasının getirtilerek incelenmesi, özetinin duruşma tutanağına geçirilmesi, bu dosyayı ilgilendiren belgelerin onaylı birer suretlerinin dosya içine konması, sanığın aşamalarda verdiği savunmalarında bahsi geçen ve dinlenmesini talep ettiği tanıkların ifadelerinin alınması, sübutu halinde eylemin sayılı TCK’nun /1. maddesinde gösterilen suça uyacağı ve bu suçun da uzlaşma kapsamında olduğu cihetle sanığın ve katılanın usulünce uzlaşmaya ilişkin beyanlarının alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, katılanın ve tanıkların beyanlarına karşı, sanığın beyanına neden üstünlük tanındığı karar yerinde tartışılmadan ve hükme dayanak olarak gösterilen İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin tarih ve / esas, / sayılı gerekçeli kararında; “belgenin anlaşmaya aykırı ve kötü niyetli olarak doldurulduğu iddiasının da mahkememizce incelenemeyeceği anlaşılmakla” denildiği ve sanığa yüklenen eylemin de esasen, suça konu belgeyi katılandan, imzalı ancak boş olarak mı yoksa dolu olarak mı aldığı, yani anlaşmaya aykırı ve kötü niyetli olarak doldurup doldurmadığı hususuna ilişkin olduğu gözetilmeden ve kararın gerekçesinde tarihli bilirkişi raporu da hiç tartışılmadan, eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nun maddesi uyarınca tebliğnamedeki istem gibi BOZULMASINA, gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: / Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Bedelsiz senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için; sanığın elinde borçlusunca bedelinin tamamı yada kısmen ödenmiş bir senet olmalı ve bunu kısmen veya tamamen ödenmemiş gibi tahsile sokması veya bir başkasına devretmesi gerekmektedir. Borcun bir bölümü ödenmiş ve geri kalan miktar için elinde tuttuğu senedi, tümü veya kalandan fazla miktarı için kullanan sanığın fiili de bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturacaktır.

Katılanın, sanık Y.’ya aldığı borç karşılığında kendisi tarafından imzalı ancak vade ve bedel kısmı boş bırakılmış şekilde bono verdiği, daha sonra bu bononun bedelini Y.’a ödemesine rağmen Y.’un bu bonoyu tekrar tahsil etmek için sanık F.’a verdiği, F.’ın söz konusu bonoyu borcunun ödendiğini bilmesine rağmen sanık D.’ya icraya koyması hususunda anlaşarak verdiği, sanıkların söz konusu bononun bedelinin ödendiğini bilmelerine rağmen D. aracılığı ile icraya koyduklarının iddia edildiği olayda, katılanın söz konusu senedi imzalayıp boş olarak teslim etmesi, senet bedelini ödediğini belirtmesine rağmen buna ilişkin herhangi bir delil ibraz edememiş olması, sanık D.’nın katılana vermiş olduğu borcun ödenmemesi üzerine katılandan aldığı bonoyu icra takibine koyduğuna dair beyanına karşın, katılanın bu beyanın aksini kanıtlar şekilde delil sunamaması karşısında, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun tarih ve /1 Esas, /2 Karar sayılı içtihadında da açıklandığı üzere, senedin bedelsiz kaldığının ya da anlaşmaya aykırı kullanıldığının yazılı delille ispatlanmasının zorunlu olmasına rağmen, katılanın borcunu ödediğine dair yazılı delil ibraz edememesi hususları gözetilerek, mahkeme tarafından sanıklar hakkında verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup, katılanın bonoya imza atıp vermiş olması karşısında TCK’nın /2. maddesinde belirtilen açığa imzanın kötüye kullanılmasının söz konusu olmaması nedeniyle, tebliğnamede bu yönde bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.

SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas: / Karar: / Tarih:

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;

1- Sanığın, Katılan K. E.’a bir miktar borç para verdiği, katılan K. E.’un da borcuna karşılık kendisini borçlu, diğer katılan E. A. de kefil olarak doldurup imzaladıkları ve diğer kısımlarını boş bıraktıkları miktar kısmını TL olarak doldurup icra takibine kaynak şeklinde iddia ve kabul edilen somut olayda sübutu halinde eylemin sayılı seafoodplus.info /1. maddesinde düzenlenen açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı, öncelikle yüklenen suçun takibi şikayete bağlı bir suç olup şikayetin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, sayılı seafoodplus.info maddeleri uyarınca suçun uzlaşma kapsamında olduğu anlaşıldığından anılan maddeler uyarınca uzlaştırma hususunun değerlendirilmesi, uzlaştırmanın gerçekleşmemesi durumunda, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun gün ve 1/2 sayılı kararında öngörüldüğü üzere, yüklenen açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun yazılı delille ispatı zorunlu olup, cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispatının olanaklı olmadığı gözetilerek delillerin buna göre araştırılıp tartışılması ve sonucuna göre hukuki durumun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yetinilerek suç vasfının tarihinde de yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,

2- Kabule göre de;

Sanık hakkında hükmolunan cezanın, sabıkasında bulunan kayıtların silinme koşullarının oluştuğu ve verilen cezanın ertelenmesi halinde bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirildiği belirtilerek maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği halde; vaki eylemi nedeniyle daha lehe sonuç doğuran ve öncelikle uygulanması gereken sayılı /5. vd. maddelerinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin anılan maddede gösterilen objektif ve subjektif şartlar irdelenmeden “şartları oluşmadığından” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

3- Kendilerini vekil ile temsil ettiren katılanlar lehine vekalet ücretine hükmolunmaması,

Sonuç: Yasaya aykırı, katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı seafoodplus.info maddesi uyarınca BOZULMASINA, gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas : / Karar : / Tarih :

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

1-Sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanığa yüklenen “açığa imzanın kötüye kullanılması” suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibarıyla tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık asli dava zamanaşımının kesici en son işlem olan sanığın sorgusunun yapıldığı tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nın maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı yasanın maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sayılı TCK’nın 66/1-e ve sayılı CMK’nın /8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

2-Sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Suç tarihinde…Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi başkanı olan sanık …‘in, kooperatifin…Terminalinde perona sahip olması amacıyla başka bir kooperatife TL verilmesi gerektiğinden paranın toplanması ve teminat altına alınması gayesiyle üyelerden senet aldığı, bu bağlamda katılanın borçlu, sanık …‘in kefil olarak yer aldığı, TL meblağlı, düzenleme ve vade tarihleri ile alacaklı kısmı boş olan senedin katılan tarafından sanık …‘e teslim edildiği, ancak peron alma işinin sonuçsuz kalması üzerine suça konu senedin katılana iade edilmesi gerekirken, sanık …‘in şahsi borcu nedeniyle sanık …‘a teslim ettiği, sanık … tarafından sanık … ve katılana karşı icra takibine geçildiğinin iddia ve kabul edildiği olayda; sanığın, teminat olarak kendisine verilen bonoyu, teminatı gerektiren ilişkinin ortadan kalkmasından sonra katılana iade etmesi gerekirken, şahsi borcu için diğer sanığa teslim etmesi karşısında eylemin TCK’nın /2. maddesindeki suçu oluşturduğu ve mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine hükmedilmesi,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nun maddesi uyarınca BOZULMASINA, tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas : / Karar : / Tarih :

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun tarih ve /1 sayılı kararının Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümünü düzenleyen II numaralı bölümün ortak hükümler başlığının 7. bendinde, “Ceza Dairelirinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkumiyet kararlarında mahkumiyet hükmündeki, mahkumiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise dava açan belgedeki niteleme esas alınır” hükmüne yer verilmiştir.

İncelenen dosya içeriğine göre; tebliğnamenin iş bölümün yürürlüğe girdiği tarihinden sonra düzenlenmiş olması ve sanığın, sayılı TCK’nın /1. maddesinde tanımlanan açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan cezalandırılmasına karar verildiği anlaşıldığından,

Mahkeme kararındaki nitelendirme, temyiz kapsamı ve Yargıtay Kanunu’nun Değişik maddesi gereğince temyiz incelemesinin ( ) Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas : / Karar : / Tarih :

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Sanığın, katılan tarafından imzalı olarak kendisine borçlarına teminat amacı ile verilen açık senedi, katılanın tüm borçlarını ödemesine rağmen hem katılanın borcundan fazla bir miktarı, katılanın kardeşinin kendisine olan borçlarını da eklemek suretiyle, senede yazdığı; hem de borcu ödenmiş olmasına rağmen bu senedi icraya koyduğu sanığın bu suretle açığa imzanın kötüye kullanılması ve bedelsiz kalmış senedi kullanmak suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;

1- Bedelsiz kalmış senedi kullanmak suçu yönünden kurulan hükmün incelenmesinde:

Suçun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarih ve / E.,/ K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 50 gün olarak tayin edilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nın maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanun’un maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “50 GÜN”, “41 GÜN” ve “ TL.” terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 GÜN”, “4 GÜN” ve “80 TL” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu yönünden kurulan hükmün incelenmesinde:

TCK’nın /1 maddesinde yazılı açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun oluşabilmesi için belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı verilme nedeninden farklı şekilde doldurulmasının gerekli olduğu, somut olayda mağdur tarafından imzalanan belgenin boş bir kağıt olmayıp bono olması karşısında; sanığın unsurları itibariyle oluşmayan açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nın maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/06/ tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas : / Karar : / Tarih :

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

sayılı TCK’nın /2. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için failin imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirmesi veya elinde bulundurması gerekmekte olup,…Tapu Müdürlüğünde hizmetli olarak görev yapan …‘ın … Asliye Hukuk Mahkemesinin / Esas sayılı dosyasında katılanın imzaladığı boş kağıtları yazı işleri müdürü olan sanığa verdiğini beyan ettiği, dosya kapsamından sanığa suça konu belgeyi hukuka aykırı olarak ele geçirdiği veya elinde bulundurduğu hususunda herhangi bir delil olmadığı gibi, iddianamede de bu yönlü bir anlatımda bulunulmadığı anlaşılmakla tebliğnamedeki bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

1-Sanığın, katılan tarafından açığa imzalanarak kendisine verilen boş kağıdı aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak Euro bedelli bono olarak doldurup kullandığının iddia olunması, sanığın savunmasında atılı suçu kabul etmemesi karşısında, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 24/03/ gün ve //2 sayılı ilamında açıklandığı üzere; imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdın anlaşmaya aykırı kullanıldığının yazılı delille ispatı zorunlu olup Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) cevaz verdiği haller dışında tanık anlatımlarına dayanılması mümkün olmadığı cihetle, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, suça konu senedin sanık ile katılan arasındaki borç ilişkisinden doğan alacak miktarından fazla olarak doldurduğuna dair delil ve belgeler ile taraflar arasında görülen hukuk davalarının akıbeti araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumun tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Kabule göre de;

a-Gerekçeli karar başlığında 23/11/ olarak yazılan suç tarihinin, suça konu belgenin icra takibine konu edildiği tarih olduğunun gözetilmemesi,

b-Suça konu belge hakkında bir karar verilmemesi,

Yasaya aykırı, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken sayılı CMUK’nın maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/06/ gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA DAİRESİ Esas : / Karar : / Tarih :

  • TCK Madde

  • Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davasında, mahkeme tarafından eylemin sevk maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunu değil, TCK /1 maddesinde düzenlenen “açığa imzanın kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğu belirtilerek dosya görevli Sulh Ceza Mahkemesine tevdi edilmiştir. … Sulh Ceza Mahkemesi, sanığın üzerine atılı “açığa imzanın kötüye kullanılması” suçundan yargılamasını yaparak beraatine karar vermiş ve bu hususu da hükümde açıkça belirtmiştir. Fakat gerekçeli karar pusulasında suçun adı hatalı olarak “Kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık“ yazıldığı, yine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28/10/ tarihli tebliğnamesinde de suçun adı kısmında aynı ibarenin bulunduğu ve bu sebeple dosyanın dairemize tevdi edildiği anlaşılmıştır.

Yerel Mahkeme tarafından TCK /1 kapsamında yapılan yargılama ve oluşturulan hüküm ile eylemin “açığa imzanın kötüye kullanılması” suçu bağlamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanununun Değişik maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye gönderilmesine, 25/04/ gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere [email protected] adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir