Giriş Yap
Uyuyan Dev Adana Artık ?
123 sonraki »
ANA SAYFA -> HABERLER ve SOHBET
cevap yaz
sayfa 1 | ||
cemalczk 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , Uyuyan Dev Adana Artık ? Makaleyi okuduğunuzda, sizi gerçeklerle ve hayallerin birkenara fırlatıp attığı gibi sarsılmanın nöbetinde kendinize gelirken anlayacaksınız bir şehrin ve o şehrin insanlarının nefes aldığı o yerin,bir insan gibi kırılgan duygusal ve tarihi bir ömür gibi olduğunu. Bu yüzden makalenin tümünü buraya aktarmak istedim, hiç Adana lı değilseniz bile, hatta bu kelimeyi ilk kez duyuyor olsanız bile sadece on dakikanızı ayırıp bu yazıyı okumanızı ısrarla rica ederim (cemal czk) Çukurova nimeti üzerinden Türkiyenin en zengin kentlerinden biri hâline gelebilen Adana, günümüzde kaybettiği avantajlarını yine bu topraklar üzerinden kazanarak güneyin ve Türkiyenin parlayan yıldızı olabilir. Nur Özkanın hikâyesinde, gerek Adanadaki sosyolojik dönüşümden gerekse Türkiyenin en önemli tarım havzalarından Çukurovadaki gelişimden izler var. Toprak ağalarının çok olduğu dönemin Adanası, aynı zamanda Türkiyenin en zengin şehirlerindendir. de çok partili döneme geçilmesiyle başlayan Marshall yardımından en fazla istifade eden illerden olur. Özellikle arası, Adananın tarımsal zenginliğinin ve tarımsal sanayideki gelişiminin zirve yaptığı dönemdir. Şehrin ekonomik anlamda gerileme dönemine girmesi, Türkiyenin dışa açılmasıyla başlıyor. Bugün Adanayı anlayabilmek için, yıllık yakın tarihi 4 bölümde incelemek gerekiyor. tan Cumhuriyete kadar geçen dönem, Cumhuriyetin kuruluşundan çok partili hayatın başladığı ye kadarki dönem, Marshall yardımı ve kapalı ekonomiyle şekillenen dönemi ve 80 sonrası dışa açılma süreci AMERİKAN İÇ SAVAŞI VE ADANA Adananın gelişimini ve bu gelişimin altyapısını oluşturan süreci daha iyi analiz edebilmek için, başlangıç noktasını, Amerikan iç savaşına kadar götürmek gerek. de başlayan ve e kadar devam eden Amerikan iç savaşı, Avrupa-Amerika ve Osmanlı arasındaki ekonomik dengeleri etkileyen bir gelişmenin de başlangıcıdır aynı zamanda. e kadar Avrupa sanayiinin pamuk ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan Amerika, savaşla birlikte bu özelliğini kaybetmeye başlar. Kuzey-Güney çatışmasında Amerikan çiftçileri ve pamuk ekim alanları büyük ölçüde tahrip olmuştur. Amerikadan yeteri kadar pamuk alamayan Avrupalılar, o dönem için en önemli sanayi sektörü konumundaki tekstil endüstrisinin hammadde ihtiyacını karşılayabilmek için yeni arayışlara girer. Amerikadaki iç savaşla birlikte başlayan küresel pamuk kıtlığından en fazla etkilenense Avrupanın en güçlü ekonomisi İngiltere olur. Özellikle Manchester Dokuma Fabrikaları, dönemin en önemli tekstilcisidir. İngilizler, pamuk ihtiyacını karşılamak için Osmanlıdan yardım ister. Sultan Abdülazizin yılındaki Avrupa gezisinde konu gündeme gelir. Nil Ovası (Mısır) ve Adana Çukurova, Avrupanın pamuk ihtiyacını karşılamak için belirlenen bölgelerdir. Mısır, Vali Kavalalı Mehmet Ali Paşanın öncülüğünde pamuk ekimine ve modern ziraata başlar. Pamuk ekimi için Avrupalıların ısrarları, Mısırın yanı sıra Adanada da netice verir. Sultan Abdülaziz döneminde üretim için Toroslardaki Türkmen aşiretleri (Yörükler) ovaya indirilir. Sarayın zorlamasıyla başlayan üretim sonucu Çukurova, kısa sürede Mısır ile birlikte Avrupanın tekstil endüstrisine hammadde sağlayan en önemli bölgelerden biri hâline gelir. O yıllarda Yörüklerin Torosları mesken tutmasının sebeplerinden biri de Çukurovanın durumudur. Adana tarihini iyi bilenler, lü yıllarda bu bölgeden ölüm ovası diye söz edildiğini anlatıyor. İnenin bir daha geri dönemediği, karadan tek ulaşımın bulunduğu, daha çok denizden girilebilen bataklık bir araziden bahsediyoruz. Toros dağlarındaki karların erimesiyle ilkbaharda sel altında kalan ova, akarsu taşkınlarının da etkisiyle tam bir bataklığa dönüşmektedir. Göçmen aşiretlerin ağaçları kesip kurutması da bu coğrafi şartlara eklenince ortaya nasıl bir manzaranın çıkacağı aşağı yukarı tahmin edilebilir. O bakımdan bugünün verimli ovasında o dönem ziraat yapmak kolay değildir. Ovanın bol sulu olması önce bölgeyi çeltik ekimi için uygun hâle getirir. Çeltik ziraatı ise sivrisinekleri ve buna bağlı sıtma gibi hastalıkları artırır. Bölgede sıtmanın kontrol altına alınması ları bulur. Adananın Cumhuriyet dönemindeki kompozisyonuna bakıldığında ise ekonomik yapının büyük ölçüde değiştiği görülüyor. Yakın döneme kadar bölgede ciddi bir nüfusa sahip ve ticaretin neredeyse tamamını kontrol eden Ermeni, Musevi ve diğer gayrimüslimlerin, Cumhuriyetin kuruluşu ve mübadele politikalarıyla ülkeyi terk etmesi sonucu, bütün ülkede olduğu gibi Adana ekonomisinde önemli bir boşluk oluşur. Gayrimüslimlerin işlettiği pek çok tesis boş kalmıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Adana ticaretinde üç önemli aktörün öne çıktığı görülüyor. Birincisi, şehri terk etmeyen ve ticari faaliyetlerini devam ettiren az sayıdaki gayrimüslimler. İkincisi, rızkını bu verimli topraklarda aramak için Adanaya göç eden Kayserililer. Üçüncüsü de şehrin birkaç yerli ailesi Adanadaki Kayserililer denince elbette akla ilk gelen isim Sabancı ailesi. Aslen Kayserinin Akçakaya köyü doğumlu Hacı Ömer Sabancı, kendi bölgesinde rızkını bulamayınca Adanaya gelir. Hamallık yaparak başladığı iş hayatında önce ticarete atılır, daha sonra da sanayici olur. Merhum Sakıp Sabancı, anılarında bu süreci anlatırken, Kayserililerin neden Adanaya göç ettiklerini, güzel bir sözle açıklıyor: Akçakayanın otu saz, kuşu kazdır. Amma velakin Adananın otu kekik, kuşu kekliktir. Adanadaki Kayserililer arasında Mustafa Özgür, Seyit Tekin, Nuri Has, Nuh Naci Yazgan gibi iş adamları da vardır. Yine Sabancının tespitlerine göre o dönemin Adanada kalan en önemli gayrimüslim tüccarları, Alber Diyap, Çorç Lütfullah, Salamon Rafael Glido ve Vital Eskenazi gibi isimlerdir. Adananın Cumhuriyet dönemindeki tarım ve sanayisini şekillendiren bu iki gruba katkı sağlayan en ünlü yerli tüccarlar ise Bekir ve Ahmet Sapmaz kardeşler ile Asım Özbilen olur. Demokrasiye geçişle birlikte başlayan Marshall yardımları, Adanayı kısa sürede Türkiyenin en zengin şehirlerinden birine dönüştürür. Çukurovanın meşhur suları bu dönemden itibaren ıslah edilir. Sulama sistemleri kurulması ve ovanın modern tarım aletleri ve özellikle traktörle tanışması, bölgeyi tarımsal üretimde bir merkez hâline getirir. Pamuk üretimindeki gelişim tekstil sanayisini öne çıkarır. Sapmaz ailesi tarafından kurulan Avrupanın en büyük tekstil fabrikası Güney Sanayi, Sabancı Holdingin kurucusu Hacı Ömer Sabancının ilk göz ağrılarından Bossa, çiftçi birliği olarak faaliyet gösteren Çukobirlik ve kamu işletmesi Sümerbank, o dönem Adanasının dev sanayi kuruluşlarıdır. Ancak Adananın o dönemdeki zenginleşmesi tabana yayılan bir zenginleşme olmaz. Büyük toprak ağaları ve gümrük duvarları ile korunan sanayicilerle sınırlı kalır bu sermaye birikimi. İşin ilginç yanı, bu dev işletmelerin hiçbirinin artık faaliyette olmaması. Bugün Adana üzerine yazıp çizenlerin ve şehrin ileri gelenlerinin, eski zenginliğimizi kaybettik yakınmasının gerekçelerini, Adana ekonomisi için bahsettiğimiz dördüncü dönemde aramak gerekiyor. e kadar gümrük vergileri ile korunan Adana sanayisi, Turgut Özalın iktidara gelmesiyle dünya ile rekabet etmek zorunda kalır. Özalın getirdiği dışa açık büyüme modeline, o güne kadar devlet tarafından korunan işletmelerin uyum sağlayabilmesi kolay olmaz elbette. Yeni dönemdeki rekabet ortamı, sanayicileri olduğu kadar toprak ağalarını da olumsuz etkiler. Yapılan düzenlemelerle ihracat hamlesi kadar ithalatın da kolaylaşması, düşük kaliteli ürünü yüksek fiyattan satma imkânını ortadan kaldırmıştır. Nitekim Türkiyenin 12 Eylül darbesi sonucu girdiği süreç, ülkenin genelinde olduğu gibi Adanada da ciddi bir ekonomik ve sosyolojik değişime sebep olur. Üretim anlayışı ve sermaye yapısı, bu dönemden en fazla etkilenen iki ana unsurdur. sonrası Adana ekonomisinin yaşadığı sıkıntıların en önemli sebebi, yeni döneme uyum zorlukları olsa da ikinci gerekçe zenginlik döneminin iyi değerlendirilmemiş olmasıdır. arası yaşanan zenginlik döneminin sonuçlarından biri de Adanadaki eğlence kültürünün yaygınlığıdır. Daha çok pavyon kültürü denebilecek bu gelişme, uzun yıllar Adanayı ülkenin eğlence merkezlerinden biri hâline getirir. Yükseliş döneminde elde edilen sermaye birikiminin iyi değerlendirilmeyişinin sembollerinden biridir eğlence kültürü. Adanalı gazeteci Mehmet Uluğtürkan, bu döneme atıf yaparak, Adanalı iş adamları ve toprak ağaları pavyonlarda yedikleri parayı Ar-Geye yatırsaydı, şimdi bu şehir Avrupanın silikon vadisi olurdu. diyor. lerdeki zenginliğin sembollerinden biri de o yıllar İstanbulda bile fazla görülmeyen, sekiz silindirli Chavrolet arabaların Adanada kullanılması. 80lerden sonra bir süre taksi-dolmuş hizmeti veren bu araçlar, artık tedavülden kalkmış. İşte bu ekonomik yapı ve o yapının beslediği Adana toplumunun uzun süre bir orta sınıf üretememesi, bugünkü sıkıntıların temel sebebi. Uzun yıllar sadece büyükler ve küçükler arasında giden bu yarı-feodal yapıdan, şehrin lokomotifi işlevini görecek bir orta sınıfın çıkması ların sonlarını bulur. Adananın ekonomide Kayseri, Gaziantep, Konya gibi benzer illerin gerisinde kalmasının temelinde de orta sınıf oluşturmadaki gecikmesi yatıyor. 80lerden itibaren hızla gelişen ve Anadolunun çehresini değiştiren Anadolu Kaplanlarının, istisnaları bir kenara bırakacak olursak, Adanada oldukça gecikmeli şekilde devreye girdiği görülüyor. Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüşe göre, bu gecikmeye rağmen küresel rekabet ortamında kurulan şirketlerin ilk de yer alması Adana için sağlıklı bir sanayileşme modelinin başladığına işaret ediyor. Ümit Özgümüşün sözünü ettiği, Türkiyenin büyük sanayi kuruluşu sıralamasına yılında Adanadan toplam 11 firma girmiş ve bunların önemli bölümü, lardan itibaren kurulan şirketler. Şehrin ve Türkiyenin tanınımış markalarından Yağmur Mobilya, Adana Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapıyor. Yönetim kurulu başkanı Yağmur Akkülah, 80 öncesi Adananın mobilyada bir sanat merkezi olduğunu ve birinci sınıf ustaların çalıştığını belirterek, şehrin mobilyadaki dönüşüme ve endüstriyel üretim sürecine ayak uyduramadığı tespitini yapıyor. İl genelinde mobilyayla ilgili hiçbir yan sanayi bulunmaması sebebiyle, Kayseri ve İstanbuldan yan sanayi girdisi temin etmek zorunda kaldıklarını belirten Akkülah, Adananın hem yerel yönetim hem de yerel siyaset açısından sahipsiz kaldığı görüşünde. KENDİYLE KAVGALI BİR ŞEHİR! Yerel yönetimdeki sahipsizlik, büyükşehir belediyesinden başlıyor. Şehir son altı ayda 3 belediye başkanı değiştirdi. Belediyede yaşanan problemler önemli ama Adananın sorunları belediyeyle sınırlı değil. Kiminle konuşsanız, özellikle yönetim organları arasında yaşanan problemlerden yakınıyor. Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının birbiriyle kavgası, oda yöneticilerinin anlaşmazlıkları ve bir araya gelmemesi, odaların belediyeyle yaşadığı sorunlar, milletvekillerinin birbiriyle anlaşamaması, rektörün eski rektörle mahkemelik olması, hatta öğretim üyelerinin bile bir araya gelememesi Listeyi uzatmak mümkün. Adanadan bahis açıldığında herkesin altını çizdiği husus, şehirdeki bu kaotik ortam. Bu durumun bedellerinden biri de şehrin ortak bir ekip kurup Ankaraya derdini anlatamaması oluyor. Adanalılar, şehrin problemlerinin Ankarada yeteri kadar dikkate alınmadığını düşünüyor ama bu konuda çuvaldızı da kendilerine batırmayı ihmal etmiyor. İşte şehirdeki bu bölünmüşlüğü, bu derin iletişim sorununu bir nebze olsun çözebilmek adına bir grup akademisyen, girişimci ve siyasetçi bir araya gelerek Paltform Adana ismiyle bir sivil toplum kuruluşu oluşturmuş. Platformun dönem başkanlığını yürüten iş adamı Ramazan Saygılı, kentteki ortak aklı ortaya çıkarmak ve pozitif kent milliyetçiliği bilincini geliştirmek istediklerini söylüyor. Gerçekten de Adananın çok ihtiyacı olan iki ana başlık; ortak akıl ve pozitif kent milliyetçiliği Ramazan Saygılı, şehrin üzerinde bir ölü toprağı bulunduğu tespitini yapıyor. Ahlaki sorunların ve asayiş gibi meselelerin zaten kentin imajını bozduğunu, buna son dönemde belediyede yaşanan olayların eklendiğini söylüyor. Bir de Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlik raporunda Adananın, yüzde 26,5lik bir oranla Türkiyede işsizlik oranı en yüksek şehir olduğunun ortaya çıkması, imaja bir darbe daha vurmuş. Seyhan Belediye Başkanı Prof. Dr. Azim Öztürk de kentteki siyasi kaos ve belirsizlik ortamından şikâyetçi. Başkanın tespitlerine göre, bu durum kente gelecek yatırımları bile olumsuz etkiliyor. Adananın 30 yıl öncesine göre olması gereken noktada bulunmadığı tespitini yapan Başkan Öztürk, Ne adliye kavgaları, ne de büyükşehirdeki başkanlık krizi Adanayı tam temsil etmiyor. Bu kadar önemli bir şehrin başkanı 45 günde bir değişmez. Kurumlar arasında birlik ve beraberlik yok ve bunun bedelini bütün Adana ödüyor. Yapılması gereken üniversite, sanayi, tarım sektörü ve yerel yönetimlerin bir araya gelerek ortak hareket etmesidir. diyor. Adananın içinde bulunduğu durumu en iyi gösteren aynalardan biri de futbol. Bir zamanlar Süper Ligde iki kulüple (Adanaspor, Adana Demirspor) temsil edilen bu büyük kentin takımları yıllardır alt liglerde mücadele ediyor. Bir Adana takımı Süper Lige yeniden çıkarsa, şehirde işlerin yoluna girmeye başladığından söz edebiliriz. 5 MİLYAR DOLAR NE OLACAK? Adanada çok sık duyduğumuz bir kavram; teşvik. Kent ekonomisindeki sıkıntılardan dert yananlar, sözü bir noktada hep teşvik meselesine getiriyor. Osmaniyeye teşvik verilmesinin yatırımları bu şehre kaçırdığını söyleyenler, hatta Adananın konumu ve önemini vurgulayarak şehre özel teşvik politikaları uygulanmasını talep edenler bile var. Oysa çevre illere verilen teşviklerden yakınan tek şehir burası değil. Aynı şikâyetleri Gaziantepte de duyabilirsiniz. yılı sonunda süresi dolan sayılı teşvik yasası kapsamına alınmayan Adana, yeni açıklanan teşvik sisteminde 2. bölgede. Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş, sayılı Teşvik Yasasının Adanaya ciddi zarar verdiği tespitini yapmakla birlikte, şehir için özel teşvik istenmesinin doğru bir talep olmadığını düşünüyor. Ticaret Borsası Başkanı Muammer Çalışkan da Özgümüş ile aynı görüşte. Çalışkan, Sıklıkla kente teşvik verilmemesinden şikâyet ederiz ama ekonomik anlamda istediğimiz yerde değilsek, asıl sebep girişimcilik ruhumuzun yetersiz olmasıdır. Önce girişimciliğimiz arttırmamız lazım. tespitini yapıyor. Adananın teşvik kapsamına alınmamasının temel sebebi, millî gelirin yüksek çıkması. Adana bankalarında halen 5 milyar doları aşan bir mevduat bulunuyor. Bunun 3,5 milyar doları kişisel tasarruflardan oluşuyor. Yani şehrin zenginlerinin yeteri kadar birikimi var. Problem, bu birikimin yatırıma dönüşmemesi. Bu sebeple Ümit Özgümüş, Adanaya verilecek en büyük teşvikin, Çukurova Kalkınma Ajansının doğru ve etkin çalışması olduğunu söylüyor. Gerçekten de 5 milyar dolar bir şehir için çok önemli bir birikim. Bu birikimlerin yatırıma dönüşmesinde ise kalkınma ajanslarının öncülük yapması gerekiyor. Sermayeye rekabetçi yatırım alanlarının gösterilmesi, bunun için fizibilite çalışmalarının yapılması ve hazırlanacak raporların şehirde gündeme getirilmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında Adanalılar, Çukurova Kalkınma Ajansının performansından memnun değil! Anadolu Girişimci İş Adamları Derneği (AGİD) Başkanı Ahmet Coşkun, 5 milyar doları aşan mevduatın bir bölümünün bile sanayiye yansımasının işsizliği önemli ölçüde çözeceğine inanıyor. Bunun için ajansın daha etkin çalışması gerektiğini vurgulayan Çoşkun, Bu para hem yatırıma dönüşmüyor hem de bizi zengin gösteriyor ve devlet desteklerinden yeterince yararlanamıyoruz. diyor. İş kadını Esra Özden, Adana ve çevresinde haftalık yayımlanan ekonomi gazetesi Refleksin sahibi. Genel kanaatin aksine Esra Hanım, Adananın işsizlikte Türkiyede ilk sırada yer almasının kente pozitif yansımaları olacağına inanıyor. Şehrin bugüne kadar kendi kendine yeten, zengin şehir algısı olduğunu belirterek Ankaraya derdimizi anlatamıyorduk. İşsizlik oranlarından sonra ben Adananın durumunun daha iyi fark edileceğine ve hükümetten daha çok ilgi göreceğimize inanıyorum. diyor. Girişimcilik potansiyeli yeterli görülmese de aslında Adana özellikle kadın girişimcilerin çok etkin olduğu bir şehir. Esra Özden, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu dışında kentte 3 ayrı iş kadınları derneğinin faaliyette olduğunu söylüyor. Ayrıca TOBB Kadın Girişimciler Kurulunun da 47 üyesi var. Bu sayı pek çok büyük ildeki üye sayısının iki katı civarında. Pek çok Adanalı gibi Esra Hanım da şehriyle ilgili hep olumsuzları konuşmaktan rahatsız oluyor. Adananın çok rahat yaşanabilecek bir şehir olduğunu vurgulayarak asayişteki olumsuz imajının aksine burada kadınların bile istedikleri saatte tek başlarına sokağa çıkabildiklerini söylüyor. ADANA SARA NÖBETİ GEÇİRİYOR! Eski Adananın merkezinde dolaştığınızda biraz metruk görünümlü bir mahalle karşılar sizi. Tepebağ, 3 bin yıldır aynı ismi kullanan şehrin hafızası denebilecek ve Adananın yerlilerinin gerçek Adanalı olduklarını ispat için kullandıkları bir mahalledir. Nüfusunda doğum yeri Tepebağ Mahallesi yazanlar, bu kozmopolit şehrin yerli sakinleridir. Eski Adana ve Tepebağın hikâyesini ise Dr. Haluk Uygurdan dinlemek gerekiyor. Haluk Bey, Türkiyede Adanadan daha eski yerleşim bölgeleri olabileceğini ancak Türkiyede aynı ismi 3 bin yıldır kullanan başka bir yerleşim olmadığını söylüyor. Aynı zamanda Adana Sanat Konseyi Başkanlığını yürüten Dr. Haluk Uygur, doktorluğun yanı sıra fotoğraf sanatçılığıyla da tanınıyor. Dünyanın 25 farklı şehrinde sergi açmış bir sanatçı olarak ilginç bir tespit yapıyor: Dünyanın hiçbir kentinde Adanalılar kadar sanat etkinliklerine ilgi gösteren bir toplum görmedim. Adana belki pek çok konuda iyi durumda değildir ama sanatta iyi durumdadır. En son düzenlenen film festivalini bin kişi izledi, kitap fuarını bin kişi gezdi. Şehrin sanata ilgisini gösteren etkinliklerden biri de Altın Koza Film Festivali. Birincisi 40 yıl önce düzenlenmiş. Anadoluda bir şehrin li yıllarda film festivali düzenlemeye başlaması, Uygurun görüşünü destekliyor aslında. Bu noktada ise sorun yine kentin yönetim meselesine geliyor. İlki 40 yıl önce düzenlenen Altın Kozanın, bu yıl si organize edildi. 40 yılda sadece 17 kez bir organizasyonu tekrarlayabilmek, Adananın bugün konuştuğumuz yönetim sorunlarının geçmişe uzandığını da ortaya koyuyor. Sanat denince Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Abidin Dino, Yılmaz Güney gibi isimlerin Adanalı olduklarını da burada belirtelim. Dr. Haluk Uygur, Adananın son dönemdeki durumuna, mesleki bir tanımla teşhis koyuyor: Adana şu anda sara nöbeti geçiren bir hasta gibi. Beş dakika sonra bir şeyi kalmaz. Çünkü bu kentte her şey var. YÜKSELEN DEĞER; TARIM Adananın etnik yapısına bakıldığında Türkmenler dışında, Arapça konuşan Nusayrilerin ağırlığı dikkat çekiyor. Şehirdeki ikinci önemli etnik grup ise Güneydoğudan göçle gelen Kürt nüfus. Adana uzun yıllar yoğun iç göç almış bir şehir. Yüksek işsizlik oranlarının önemli bir sebebi, yeteri kadar sanayileşmenin olmaması ve göç. İşsizlik noktasında üçüncü önemli gerekçe ise Adananın bir tarım merkezi olması. Türkiyede son yıllarda en fazla istihdam kaybı tarım sektöründe yaşandı ve tarımsal istihdamı çok yüksek oranlarda seyreden Adana bu gelişmeden fazlasıyla etkilendi. Aslında Adana ve tarım meselesine ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Çünkü tarım her ne kadar şehirdeki işsizliği arttıran unsurlardan biri olsa da aynı zamanda Adananın yükselen sektörü konumunda. Yıllarca önce çeltik, sonra da pamuk merkezi olarak bilinen Çukurovanın halen tarımdaki en gözde ürünü mısır. Çukurovada Türkiyenin toplam mısır rekoltesinin yüzde 45i üretiliyor. Yıllardır ithalatçı olduğumuz bu stratejik üründe Türkiyenin neredeyse kendi kendine yetebilir hâle gelmesinde de yine bölgenin önemli rolü var. Adananın mısıra dayalı ilk tarımsal sanayi tesisi Sunar Gıdanın Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çomu, bölgede çiftçilerin devlet desteği almadan para kazanabildikleri tek ürünün mısır olduğunu vurguluyor. Türkiyede tarım denince birliklerden bahsetmeden olmaz. Adana tarımında uzun yıllar Çukobirlik önemli bir aktör olmuş. 62 bin çiftçinin ortak olduğu Çukobirlik, 32 kooperatif ve 7 fabrikaya sahip dev bir sanayi işletmesi konumunda bulunmuş. Siyasilerin müdahaleleri, her iktidar döneminde gereksiz istihdam ve yolsuzluklar bu dev işletmeyi artık tamamen bitirmiş. Uzun sözün kısası Çukobirlik, halkın tabiriyle Çukoçiftlik olduğundan bu yana çiftçiye katkı sağlayamıyor. Birliğin eski yönetim kurulu başkanlarından Osman Gökçe, bir zamanlar bütün ürünlerde piyasa fiyatlarını bile belirleyen bu yapının hayatiyetini tamamen kaybettiğini söylüyor. Kâğıt üzerinde devam da etse, hâlâ çalışanları da olsa Çukobirlike artık çiftçi yani ortakları ürün vermiyor. İşte bütün bu olumsuzluklara rağmen Adananın yükselen değeri yine tarım. Sanayide istediği noktada olmasa da Adanalı çiftçiler modern tarım tekniklerini kullanarak yüksek verimde üretim yapıyor. Çukurova, toplam bin hektar tarım arazisine sahip bir delta. Ovanın beyaz altını pamuk son 25 yılda azalmış, onun yerini mısır alıyor. Narenciye üretiminde artış var. Narenciyeden sonra üreticiler sert çekirdekli meyveleri keşfetmiş. Ovada katma değeri yüksek üretim yaygınlaşıyor. Çukurovanın en önemli özelliği ekolojik olarak turfanda olması. Soğandan buğdaya, narenciyeden karpuza kadar her ürün önce burada yetişiyor. Ürünü ülke genelinde ilk üreten olmak, çiftçi için önemli bir avantaj. Bu özellik sadece Türkiye için geçerli değil. Akdeniz çanağındaki diğer ülkelerden de daha önce yetişiyor Adananın tarım ürünleri. Mesela mevsimin ilk üzümü burada yetişip İtalyaya ihraç ediliyor. Diğer bir avantaj ise son yıllarda bölgenin Allah vergisi verimliliğine, çiftçilerin bilinçlenmesinin de eklenmesiyle, birim alandaki verimliliğin dünya standartlarını yakalamış olması. Tahıl Üreticileri Birliği Başkanı Nur Özkan, mısır üretimindeki verimlilikte Çin ve Amerika gibi ülkelerden bile iyi durumda olduklarını söylüyor. Halen Çukurovada mısırın dönümünden bin kilo ürün alınıyor. Çukurovada dönümün altında arazisi olanlar küçük çiftçi kabul ediliyor. Osman Gökçe, büyük ölçekli tarım yapılmakla birlikte miras hukuku ile tarlaların bölünmesinin ovadaki üretim ve verimi olumsuz etkilediği tespitini yapıyor. Nur Özkana göre tarımın en önemli problemlerinden biri köylülükten çıkamamak. Oysa çiftçilik, fabrikatörlük veya girişimcilik gibi ele alınmalı. Gelinen noktada aslında Adanalı çiftçiler ölçek ekonomisinin önemini kavramış durumda. Ne kadar büyük alanda üretim yapılırsa maliyetlerin o oranda düşüp kârlılığın artacağını biliyorlar. Bu yüzden Türkiyenin halen en büyük girişimci çiftçileri bu bölgede faaliyet gösteriyor. Son tahlilde Adananın bugün istenilen seviyede olmamasında başrolü oynayanlar, arasındaki zenginlik ve refah dönemini iyi değerlendiremeyen, geleceği iyi planlayamayan ve rekabetçi bir ekonomiye geçemeyen toprak ağaları. Bugüne geldiğimizde ise yiğit düştüğü yerden kalkar misali Adanayı asıl ihya edecek olanlar da modern tarımın büyük çiftçileri ve onların üretimini tarımsal sanayide değerlendiren yeni nesil girişimciler. Çukurova nimeti üzerinden Türkiyenin en zengin kentlerinden biri haline gelebilen Adana, rekabetçi sanayi işletmelerinin de katkısıyla, yine bu topraklar üzerinden güneyin ve Türkiyenin parlayan yıldızı olabilir. Uzun sözün kısası, uyuyan devin artık uyanma zamanı ADANA: Nüfus: 2 milyon 62 bin () İhracat: 1 milyar 61 bin dolar İthalat: 1 milyar bin dolar İşsizlik oranı: Yüzde 26,5 ( Türkiye birincisi) Banka Mevduat Toplamı: TL () Kullandırılan Kredi Toplamı: 6 TL () Türkiyenin Büyük Sanayi Kuruluşu sıralamasındaki Adana firmaları: Marsa Gıda (), Temsa (), Advansa Sasa (), Adana Çimento (), Artenius Turkpet (), Bossa (), İsmini açıklamıyor (), Özmaya (), Beyteks (), Pilsa (), Güney Çelik () Toprak ağalarından Hanımın Çiftliğine Adana son yıllarda dizilerle de Türkiye gündemine sık gelen bir şehir. Halen ekranlarda oynayan polisiye dizi Adanalı ile reyting rekorları kıran Hanımın Çiftliği adlı yapımlar, Adanayı ve Adanalıları anlatan en popüler yapımlar. Adanalı dizisinde Oktay Kaynarcanın canlandırdığı polis müdürünün, kabadayı yanı Adanalı olmanın bir sonucu! Orhan Kemalin ünlü romanı Hanımın Çiftliğinin televizyon dizisi versiyonu, Adana ve Tarsusta çekiliyor. Mehmet Aslantuğ ve Özgü Namalın başrollerini paylaştığı dizi ekranlarda reyting rekorları kırsa da, Adanadaki kaotik durum burada da kendini gösteriyor. Bazı çevreler dizideki küfürlü sahnelerin ve bazı tiplemelerin Adana imajına zarar verdiğini savunurken, bazı çevreler ise dizinin şehrin reklamını yaptığını düşünüyor. Aynı dizi kimilerine göre bir reklam aracı, kimilerine göre imaj kırıcı. Aslında Adananın televizyon ve sinemaya konu olması yeni bir durum değil. - 70lere ait Yeşilçam yapımlarında, özellikle Hulusi Kentmenin canlandırdığı toprak ağası ve fabrikatör tiplemeleri, büyük ölçüde Adananın o dönemki zenginlerini ve onların yaşamlarını konu ediniyor. Filmlerde Hulusi Kentmen, Adanada yaşayan kabadayı yönleri olan bir ağadır, çocuklarını ise İstanbulda okutmaktadır. Gerçekten de o dönemin Adanasında, ağaların çocuklarını İstanbulda, hatta yurt dışında okutmaları, zenginler arasında bir gelenek hâlini almıştır. Yine 70 ve 80lerde Türkiyede vizyona giren pek çok önemli filmin galası Adanada yapılmış. Bu kadar zenginlik üreten bir kent, kendi sanat anlayışını da ortaya koymuş. O günlerden bugüne kalan en önemli miras ise düzenli devam edemese de, Altın Koza Film Festivali ve elbette Adanalıların sanata olan düşkünlükleri. Belediye sorunu şehrin imajını bozuyor Adana, son yıllarda en fazla, Büyükşehir Belediyesinde yaşanan krizlerle gündeme geliyor. Şehirde belediye başkanı denince çeyrek asırdır tek bir isimden söz edilebilir: Aytaç Durak te ilk kez seçilen, 89daki aranın ardından, , ve yerel seçimlerinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunu kimselere kaptırmayan Durak, her seferinde ayrı bir partiden belediye başkanı olmuş. da bu kez MHP rozetiyle 6. kez seçime giren Durak, çok gergin bir seçim sürecinin ardından aynı koltuğa 5. kez oturur. Sonuçta, Adanada seçimlere şaibe karıştığına dair iddialar uzun süre konuşuldu, AK Parti ve CHPnin itirazları üzerine tekrarlanan oy sayımı tartışmaları durultmadı ve Durak mazbatasını aldı. Ancak bu kez görev süresini tamamlayamadı ve hakkındaki yolsuzluk iddiaları üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alındı. doğumlu Aytaç Durak bugünlerde tekrar görevine dönebilmek için hukuk mücadelesi veriyor. Durak sonrası önce bir AK Partili Mahmut Çelikcan başkanlık koltuğuna oturdu ve 45 gün görev yaptıktan sonra mahkeme kararı ile görevi sona erdi. Şimdi koltukta bir MHPli, Zihni Aldırmaz var. Adananın nefes borusu: Seyhan Adana her an ziyaretçilerini şaşırtabilecek özelliklere sahip bir şehir. Merkeze geldiğinizde kendinizi Karaköy ve Eminönünde hissettirecek eski ama kadim bir şehir havası karşılar sizi. O noktada Adananın ne kadar önemli bir kentleşme tecrübesi olduğunun farkına varabilirsiniz. Zaten Anadoluda İstanbula benzer bir eğlence merkezi olabilmesinin temelinde de bu şehir kültürü yatar. Uzun yıllar pavyonlarıyla ünlüydü Adana. Eğlence turizmi kendine İstanbuldan bile müşteri bulmasını bildi. Pavyonlarda yaşanan olaylar ise şehrin imajını olumsuz etkiledi. Hatta Bülent Ersoy da bu şehirdeki bir konserinde kurşunlandı. Eski şehrin merkezinden yani Güney Adanadan çıkıp kuzeye doğru ilerlediğinizde bambaşka bir atmosfer karşılar sizi. Aytaç Durakın en önemli çalışması denebilecek Kuzey Adana, daha düzenli yapısı ve modern binaları ile sanki şehir içinde bir şehir havası taşıyor. Yaklaşık bin konutluk bu alanın devamında, Seyhan Baraj Gölüne ulaşırsınız ve kentin havası bir anda değişir. Etrafındaki mesire yerleri, kafeleri ve gezi parkları ile Seyhan Gölü, Adananın denize özlemini gideren bir ortam adeta. Yazın bunaltıcı bir sıcağın yaşandığı şehirde adeta bir nefes alma fırsatı tanır size Seyhan Barajı. ZAFER ÖZCAN En son cemalczk tarafından Prş 07 Ekm , tarihinde değiştirildi, toplamda 7 kere değiştirildi mesajı beğendiniz mi?: +3 | ||
Kemal Mustafa 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi?: +1 | ||
cemalczk 12 yıl önce - Prş 07 Ekm ,
bunu bende duydum, insanlar hiç gitmeden hiç görmeden ve dinlemeden anlamaya çalışmadan çok rahat yargılarla yanlış sonuçlara ulaşıyorlar. işin kötüsü bu yargılar kitlesel birer ön yargılara dönüşüyor, mesela başka bir başlıkta tartıştığımız Adana suç oranı en fazla il değil gibi mesajı beğendiniz mi? | ||
Emre Yener 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi? | ||
cemalczk 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi? | ||
mahmut pınar 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi? | ||
cemalczk 12 yıl önce - Prş 07 Ekm ,
teşekkürler, ver aynen öyle, ben ağzım açık kaldı okurken ve kendime inanamadım bu şehirde yaşayıp bu şehre aşık olupta geçmişini ve buralara nasıl geldiğini öylesine bildiğimi sanarak nasıl bir bilgisizliğe sahip olduğumu anladım. gerçektende bu coğrafya, bu şehir, tarihe adını altın harflerle yazdıracak geçmiş birikimine vede sırf ismi ile bile binlerce kültür olayına sahne olabilir, ADANA, adı alnı yanık bereketli topraklara gönül veren ırgatların üvey anası, yerleşenlerin ise sevgilisi mesajı beğendiniz mi? | ||
levend46 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi? | ||
cemalczk 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , mesajı beğendiniz mi? | ||
berk27 12 yıl önce - Prş 07 Ekm , çok güzel bir yazı olmuş şu zamanlardaki durgunluk döneminde bile hala ülkemizin en önemli şehirlerinden biri olarak kalması şehirdeki potansiyeli göseafoodplus.infoımın yanına mantıklı sanayi hamleleri,tersane ve liman yatırımları eklenirse adananın önü çok açık. mesajı beğendiniz mi? | ||
sayfa 1 |
cevap yaz
123 sonraki »
ANA SAYFA -> HABERLER ve SOHBETİnşaat sektörünün en zengin aileleri belli oldu. Ekonomist Dergisi'nin 'En zengin Araştırması'nın sonuçları açıklandı. Peki en zengin listesinde inşaat sektöründen hangi isimler ve aileler yer aldı? İşte ayrıntılar
Dünyanın en zenginleri listesinde ilk 10'daki isimler uzun süredir değişmiyordu. Forbes tarafından 35 senedir yayınlanan 35 senedir yayınladığı dünyanın en zenginleri listesindeki milyarder sayısı bu sene rekor kırmış ve 'e ulaşmıştı. Bu sene listeye yeni isim dahil oldu.
Dünyanın ve Türkiye'nin en zenginleri listesi açıklandı. Dünyada Jeff Bezos milyar dolarlık servetiyle ilk sırada oldu Türkiye'de ise Murat Ülker 6,3 milyar dolarla zirve yer aldı. Türkiye'de dolar milyarderi sayısı son bir yılda 4 artışla 27'ye çıktı.
New York’ta Kovid salgını sebebiyle zenginler şehirden kaçıp şehrin popüler sayfiye mekanı olan Hamptons’a gitti. Hamptons’ta konut fiyatları yüzde arttı. Peki Hamptons bölgesinde kimler yaşıyor? İşte milyarderlerin Hamptons'taki malikaneleri
Uluslararası emlak şirketi Savills´in yaptığı araştırmalara göre dünyada en fazla milyarderin yaşadığı şehir ABD´nin New York kenti oldu. Peki dünyanın en zenginleri hangi şehirlerde yaşıyor?
Türkiye'nin zenginleri küresel krizi geride bıraktı. Forbes Dergisi'nin ilk zengin listesinde yer alan işadamlarının serveti, geçen yıla göre 31 milyar dolarlık ve yüzde 55 artışla, 87 milyar dolara çıktı. Türkiye'nin, 'En Zengin Türk' listesinde Hüsnü Özyeğin, 3 milyar dolarlık servetiyle 'en zengin Türk' unvanını bu yılda korudu.
Forbes Dergisi'nin geleneksel olarak düzenlediği 'Türkiye'nin en zengin 'ü' listesinde, üç yıl önce Finansbank'ı Yunanlılara satarak listenin vazgeçilmezi haline gelen Hüsnü Özyeğin bu yıl da birinci oldu. Özyeğin'i, Çukurova Holding ve Turkcell hisselerindeki 2,9 milyar dolarlık servetiyle Mehmet Emin Karamehmet takip etti. Şarık Tara ise bu yıl 2,6 milyar dolarla üçüncü sırada yer aldı. 2,1 milyar dolara sahip Ferit Şahenk ve Murat Ülker de dördüncü ve beşinci sıraları paylaştı. İlk 'deki
Copyright © seafoodplus.info
Başkan Zeydan Karalar, “Ceyhan, son 10 yılda almadığı hizmeti, 4 yılda alacak.”
Başkan Zeydan Karalar, “Gücü ve parayı toplum için kullanmak, en büyük insanlıktır, adamlıktır.”
Başkan Zeydan Karalar, hayırsever iş adamı Ali Avcı’nın, annesi adına yaptırdığı toplum merkezinin açılışında, insanların parasını ve gücünü doğru yerlere kullanmasının, paylaşabilmesinin önemine değindi. Başkan Zeydan Karalar, Ceyhan’ın 10 yılda görmediği hizmeti 4 yılda alacağını da müjdeledi.
Hayırsever iş adamı Ali Avcı’nın, annesi merhum Funda Avcı adına yaptırdığı Toplum Merkezi’nin Ceyhan Belediyesi’ne devri nedeniyle gerçekleştirilen açılışa katılan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, mevki, makam ve sermaye sahibi insanların, güçlerini içlerinden çıktıkları toplum yararına kullanmalarının en önemli insanlık ve adamlık olduğunu belirtti.
Özellikle dar gelirli ailelerinin kullanabilmesi için yapılan, kişi kapasiteli, düğün, sünnet, nişan, mevlut gibi toplantılara ücretsiz ev sahipliği yapacak tesisin Ceyhan’a kazandırılmasından ötürü büyük mutluluk yaşadığını belirten Başkan Zeydan Karalar, merkezde aynı zamanda kadınlara ve gençlere eğitim verilecek olmasını da çok önemsediğini ifade etti.
Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar, iş adamları, belediye meclis üyeleri, muhtarlar ve Ceyhanlıların katıldığı etkinlikte, Ceyhan’la, çocukluğundan itibaren özel bir bağı bulunduğunu belirten Başkan Zeydan Karalar, Ceyhanlıların her şeyin en iyisine layık olduğunu söyledi.
GÜCÜNÜ, İÇİNDEN ÇIKTIĞI TOPLUMLA PAYLAŞABİLEN GÜZEL İNSANDIR, ADAMDIR…
Başkan Zeydan Karalar, “Biz millet olarak gönlü zengin ama parada az zenginiz.
İş adamı olan, bir şeye sahip olan insanlar, atalarından, babalarından çalışma azmini, dürüstlüğü, paylaşmayı huy olarak aldılar ama ne yazık ki çoğumuz bir sermaye almadık. Çoğumuz tırnağımızla kazıyarak, mücadelemizle, gayretimizle bir yerlere geldik. Ya mevki sahibi olduk, ya müessese sahibi olduk, ya da sermaye sahibi olduk. Bunlar olabilir ama bunun da ötesinde, eğer siz bir yerden yetişmişseniz, sahip olduğunuz serveti, gücü dönüp büyüdüğünüz, birlikte yaşadığınız insanları unutmayarak onlarla paylaşıyorsanız, bu son derece önemlidir. Esasında insanlık da budur, adamlık da budur. Funda Avcı Toplum Merkezi’ni yapan ve Ceyhan Belediyesi’ne devreden Sayın Ali Avcı’ya teşekkürlerimi, takdirlerimi iletmek istiyorum. Ve biliyorum ki kendisi bununla sınırlı kalmayacak ve daha başka hizmetler de yapacak. Zaten benim kulağıma da söyledi, ‘Bir kreş borcum var, onu da halledeceğim dedi’ Sayın Mehmet Ali Bilici’nin, Sayın Ali Avcı’nın kreşlerini yakın zamanda Adana’da açarız. Şimdiden kendilerine teşekkür ederim” dedi.
KANSEROJEN OLAN ASBESTLİ BORULARI DEĞİŞTİRİYORUZ
Adana Büyükşehir Belediyesi’nin Ceyhan’a ve farklı ilçelere yaptığı bazı hizmetlerle ilgili de bilgi aktaran Başkan Zeydan Karalar, “Bakın 5 ayda ASKİ’yi, ayda 20 milyon lira açık veren durumdan, milyon lira fazla veren bir kurum haline getirdik. Bunun sayesinde Ceyhan’da başlayan ve duran, toplamda yaklaşık km’lik su isale hattına başladık. 67 km’lik su isale hattının 58 km’sini bitirdik. Tamamı kanserojen asbestli boruydu bunların. Şimdi evlere kadar bütün şebekeyi değiştireceğiz, yenileyeceğiz ve inşallah Yedigöze’den Ceyhan’a sağlıklı su getireceğiz. Bunu bu dönemde bitireceğiz. 67 km’lik asbestli su isale hattını JICA kredisiyle başlatmışlardı bir önceki dönemde. Ama evlere kadar olan isale hattını, şebekeyi değiştirmeyi kendi imkanlarımızla, yaklaşık 25 milyon liraya ihale ettik. Kendimiz çözeceğiz.
Sizin yıllardır yapılmayan Çamlıyolunuz vardı. Parke yolun taşlarını söktük, yarısını yaptık. Diğer yarısını da çok kısa sürede bitireceğiz. Köylerin yolunu yapmaya devam ediyoruz. Bütün köylerin yolunu seneye yapacağız. Şu anda 10 ilçede arıtma işini yapıyoruz. Adana’nın 10 ilçesinde arıtma yok. Adana’nın üçte birine sağlıklı su verilemiyor.
Deniz’e açılan iki inci ilçemiz, Yumurtalık ve Ceyhan’da arıtma yok, su yok. Ama biz Yedigöze’yi bitirerek, Ceyhan’ın, Yumurtalık’ın, İmamoğlu’nun ve Kozan’ın merkezine ve köye su götürme işini 1 buçuk milyar liraya değil, milyon liraya yapacağız” diye konuştu.
10 YILDA GÖRMEDİĞİNİZ HİZMETİ 4 YILDA GÖRECEKSİNİZ
Belediye Başkanı’nın sadece kendini seçenlere iş veren, kendini seçenlere makam veren bir konumda olmaması gerektiğini kaydeden Başkan Zeydan Karalar, şunları söyledi: “Elbette bir belediye başkanı sorumlu olduğu insanları değerlendirme konusunda duyarlı davranacak. Ona bir itirazım yok ama biz artık Adana’nın tamamına hizmet etmek zorundayız. Paramızı da, vaktimizi de iyi kullanacağız, iyi kadro kuracağız. Diliyorum ki siz 10 senede görmediğiniz hizmeti, 4 senede göreceksiniz.”
Adana Ticaret Borsası’nın Yıl Ödül Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Gül, Adana’nın, bölgenin en önemli sanayi ve ticaret merkezlerinden biri olduğunu belirterek, “Adana, büyük sosyal olaylar, kültürel zenginlikler ve farklılıkların hep beraber olduğu bir şehirdir. Adana’nın kendine has özellikleri, sadece sizin için değil Türkiye için de büyük bir zenginliktir” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Adana Ticaret Borsası’nın Yıl Ödül Töreni ile Adana Ticaret Borsası Kampüsü’nün Temel Atma Töreni’ne katılmak üzere Adana’ya bir ziyaret gerçekleştirdi.
Adana Havalimanı’nda Cumhurbaşkanı Gül’ü, Vali Hüseyin Avni Coş, İl Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek ve diğer ilgililer karşıladı.
Cumhurbaşkanı Gül, Adana Ticaret Borsası’nın Yıl Ödül Töreni’nde yılı İSO ilk ’e giren Adana firmalarının plaketlerini verdi.
Plaketlerin verilmesinin ardından törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Gül, Adana’da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek, birkaç ay önce Adana Ticaret Borsası’nın Yönetim Kurulu Çankaya’ya gelip, kendisini ziyaret ederek, Borsa’nın yılı vesilesiyle gerçekleştirecekleri programa katılmasını istediklerinde, kendisinin de memnuniyetle katılacağını ifade ettiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, bunun sebebinin Adana’ya olan sevgisinin ötesinde, özellikle iş dünyasına, Adana’nın müteşebbislerine; üreten, istihdam eden, vergi ödeyen katılımcılara daha çok destek vermek olduğunu aktardı.
“ADANA, TARİH BOYUNCA HEP CAZİP BİR YER OLMUŞTUR”
Konuşmasında Cumhurbaşkanı olarak Adana’ya bu ikinci gelişi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, daha önce siyasi hayatta bulunduğu süre içinde hükümetteyken defalarca geldiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, Adana’nın Türkiye’de çok önemli bir ili olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Her şeyden önce tarih boyunca burası hep bereketli ve insanların gelip yerleştiği topraklar olmuş. İnsanları cezbeden esas şey tabii ki o zamanlar, gıda, tarım ve onun da temeli bereketli topraklar.”
“ADANA’NIN KENDİNE HAS ÖZELLİKLERİ TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK BİR ZENGİNLİK”
Konuşmasında, “Tabii ki bu kadar insanın geldiği yerde büyük sosyal olaylar, kültürel zenginlikler ve farklılıklar hep beraber olmuş ve bütün bunlara sahne olmuş bir şehir Adana. Bütün bunlar tabii ki kültüre de çok yansımış. Romanlarda Yaşar Kemal’in Orhan Kemal’in ki hemşeriniz, bunlar hep o zaman Adana’da gördüklerini uzun uzun anlatan, bir dönemler, Türk sinemasının hep konu olduğu bir şehir burası. Dolayısıyla Adana’nın bu kendine has özellikleri sadece sizin için değil Türkiye için de büyük bir zenginlik” diyen Cumhurbaşkanı Gül, son yıllarda belki çeşitli değişimlerin neticesinde nispi olarak bir gerileme olduysa da bu potansiyeli tekrar ayağa kaldırmak ve hak ettiği potansiyeli yakalayıp bir yere getirmek gerektiğini vurguladı.
ADANA’NIN SAHİP OLDUĞU ZENGİNLİKLER
Onun için Adana’ya gelmeyi çok istediğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Daha önceki geldiğimde de sizlerle birçok toplantılar yaptık, Organize Sanayi Bölgesi’nde, Ticaret Odası’nda o zaman da hep düşüncelerimi paylaştım ve hatta hatırlayacaksınız o zaman Adana’da sadece bir devlet üniversitesinin olması ve hiçbir vakıf üniversitesinin olmayışını da büyük bir hayretle karşılayıp hemen birkaç üniversite kurulması ile ilgili talimatları vermiştik. Bugün çok şükür çok güzel gelişmeler var. Yine Adana deyince benim çocukluğumda aklıma zenginlik gelirdi. Hep zengin insanların olduğu hatta burada doğmayan belki başka yerlerde doğup da taşı toprağı altın gibi Adana’ya gelip burada büyüyen zenginleşen ve belki daha sonra buradan da başka yereler giden aileler çoktur. Bunların içinde benim de hemşerilerimin de olduğunu en iyi sizler biliyorsunuz. Ve şimdi de tabi aranızda onlardan çoğunu görüyorum, Adana böyle bir yer” dedi.
“HEM TÜRKİYE HEM DE ADANA’NIN DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMALIYIZ”
Cumhurbaşkanı Gül, pamuk ve tekstil piyasasındaki değişikliklerin, pamuğun o eski önemini biraz azaltmış olabileceğine işaret ederek şöyle konuştu: “Bu, dünyanın başka yerlerinde de oldu, İngiltere’de de böyle oldu vaktiyle. Orada da ilk zenginlik esas Sanayi Devrimi’nin merkezi olan o zaman yün ile başladı biliyorsunuz, tekstil ile. Ama ondan sonra kendi dönüşümlerini sağladılar. Şimdi bizim de muhakkak hem Türkiye hem de Adana olarak bu dönüşümleri sağlamamız, çağa en iyi şekilde ayak uydurup, potansiyeli zenginlik olan, bereket olan bu toprakları ve bu bölgeyi daima müreffeh, daima zengin ve daima mutlu yapmamız gerekir. Bununla ilgili şüphesiz ki çok büyük çalışmalar var. Her şeyden önce Organize Sanayi Bölgesi’ni hatırlıyorum gittiğimde, tıklım tıklım doluydu orası. Herkes buraya gelip yeni yatırımlar yapmak istiyor, ama yer bulamıyordunuz. Bilmiyorum gelişmeler ne oldu, biraz önce Vali Bey’e de sordum, yeni araziler muhakkak temin ediliyor, yeni organize bölgeleri muhakkak ki kurulacak. Ve Adana o değişimini de sağlıyor. Biraz önce burada verdiğimiz ödüller Türkiye’nin ilk ’üne giren birçok firmanın, bildiğim kadarıyla 12 şu an, onun Adana’da olması bunun en güzel göstergesidir. Önümüzdeki yıllarda da çok büyük şirketlerin, firmaların çıkacağına inanıyorum. Çünkü bu topraklar sizi mecbur eder, ayrıca siz müteşebbis ruhu olan insanlarsınız. Burası geleneği ve kültürü olan bir yer. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında hatta ondan önce çıkana birçok gazete ve derginin kültür hayatının da burada çok zengin olduğunu biliyoruz. Şimdi bilim, ilim hayatının da yine zengin olduğunu ve bundan sonra çok daha zenginleşeceğinden hiç şüphem yoktur.”
Bazen ilk olmanın ileride dezavantaj olduğuna da dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, Adana Havaalanı’nın Türkiye’nin ilk havaalanlarından birisi olduğunu, ancak şimdi etrafının binalarla çevrildiğini ve küçük kaldığını ve bütün ulaşım yollarının yenilendiğini anlattı.
ADANA’NIN TİCARİ VE EKONOMİK HİNTERLANDI
Cumhurbaşkanı Gül katılımcılara şöyle seslendi: “Hepinize şunu tavsiye ederim, yaptıklarınızı, ürettiklerinizi Adana için ve Türkiye için değil, bütün dünya için, bütün bölge ve dünya için yapacaksınız. Ölçekleriniz artık böyle olacak, büyüklükleriniz böyle olacak artık. İnşallah önümüzdeki yıllarda bölgedeki istikrarsızlıklar da gidecektir. Maalesef çok acılar çekiliyor, başta Suriye’de olup bitenler hepimizi derinden etkiliyor. Önce insan olarak hepimizi derinden etkiliyor. Hemen yanı başınızdaki komşunuzun evinin ateş içinde olması, harap olması. Allah hiç kimsenin evini, ülkesini o şekilde harap duruma getirmesin. Ama muhakkak ki bunlar o ülkeyi yönetenlerin yanlışları neticesinde ortaya çıkıyor. Bunlar geçecektir eninde sonunda. Nasıl Irak’ta çok büyük olaylar yaşandı ve hala da yaşanıyor ama bir taraftan da baktığınızda Türkiye’nin nerdeyse en çok ihracatının oraya olduğunu görüyorsunuz. Çok büyük bir dinamizm var. Aranızdan da eminim ki orada çok büyük işler yapanlar vardır.”
“İSTİKRAR VE GÜVENİN OLDUĞU YERDE GELİŞME VE KALKINMA DA OLUR”
Cumhurbaşkanı Gül, hangi bölgede siyasi istikrar ve güvenlik varsa dünyanın o bölgesinde de önce huzur olduğunu, sonra da kalkınma ve ekonomik gelişme olduğunu, ülkeler için de bunun geçerli olduğunu vurguladı. Ülkeler içerisinde de istikrar, huzur ve güvenin, ülkelerin gelişmesi, kalkınması, büyümesi, müreffeh ve mutlu olması için birinci şart olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, “Bunu hepiniz tecrübelerinizle de görüyorsunuz. İstikrarsızlığın olduğu dönemlerde, sizler ne kadar çok işinizde gücünüzde olsanız, ne kadar çok kendi şirketlerinizi iyi kontrol etseniz zemin birden oynayınca, halı birden bire altınızdan gidince siz istediğiniz kadar gayret sarf edin, birden bire ekonomik dengelerin, bütçelerin, bilançoların, her şeyin değiştiğine bu ülke çok şahit olmuştur. Uzun yıllar, nerdeyse otuz -kırk yıldır, yüksek enflasyon, yüksek faizlerle sizler çalıştınız. O günleri kimse hatırlamak istemez ve o günleri hatırlamamak da lazım. Ama akılda da tutmak lazım. Otuz sene sonra bir nesil tek rakamlı enflasyon görmeye başladı. Faizlerde düşme görmeye başladı. Şimdi tabii ki Türkiye’nin bunun kıymetini bilip bunu daha da ileriye götürmesi lazım. Siz şirketlerinizi büyütmek istersiniz, sizin şirketleriniz büyüdükçe Türkiye büyür. Bizler de Türkiye’yi büyütme sevdalısıyız ama büyümenin sürdürülebilir olması çok önemli. Siz şirketinizi büyütebilirsiniz, borçlarla yatırım yapabilirsiniz, krediler alırsınız yatırım yapabilirsiniz ama onları ödeyebilir ve onu çevirebilirseniz o zaman gerçek büyüme olur. Sürdürülebilir dediğim şey bu; yoksa birden bire büyünebilir” dedi.
Türkiye’nin yüzde ’nin altına düşmeyecek bir büyüme trendini muhakkak yakalaması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, ülkemizin birkaç sene önce dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında bulunduğunu, yüzde ’larla övündüğümüzü dile getirerek şimdi yine bu büyümeyi arttırmamız gerektiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin, Avrupa içerisinde en çok büyüyen ülke olduğunu ancak bunun için istikrarın ve güvenin şart olduğunu ifade etti.
YABANCI SERMAYENİN TÜRKİYE’DE YATIRIM YAPMASI
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Gül, “Güven, geleceğe bakmak demektir. Sizler iş adamı olarak yatırım yaparken, işlerinizi büyütürken hep geleceğe bakarsınız, tahmininizi yaparsınız. Yabancılar da böyle bakar. Bizim yabancı sermayeyi Türkiye’nin her tarafına getirmemiz için Türkiye’yi çok istikrarlı ve güvenli tutmamız gerekir. Unutmayın ki sizlerin tasarrufları, yani Türk halkının tasarrufları Türkiye’yi yeteri kadar büyütmüyor. Türkiye’nin tasarrufunun maalesef çok düşük olduğu ortada. Büyüyebilmek için, yatırım yapabilmek için tasarrufunun olması lazım. Onun için başkalarının tasarruflarını bu ülkeye getirmek zorundayız. Çevremizdeki bütün ülkelerin; Arapların, Rusların, Amerikalıların, İngilizlerin tasarruflarını getirmek lazım ki burada işler yapılsın ve burada yatırımlar olsun. Bunun için de herkes geleceğe baktığında güven görmesi lazım. Bunun da yolu muhakkak ki gayet açık. Şeffaf, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin en güzel şekilde çalıştığını göstermemiz lazım. Şimdiye kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da eminim ki böyle olacaktır” dedi.
“TÜRKİYE’YE OLAN GÜVEN ARTTIĞI İÇİN SON YILLARDA DAHA FAZLA YABANCI YATIRIM GELDİ”
Türkiye’ye yatırım için dışarıdan 10 yıl önce yılda sadece 1 milyar dolar geldiğini, çünkü ancak o kadar güvenin olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, “Şimdi ise bütün bu hukuki değişikliklerden, istikrardan, demokratik değişikliklerden sonra Türkiye’ye olan güven arttı ve her yıl 10 milyar doların üzerinde sermaye geliyor. Bazen milyar dolara yaklaşık sermaye geldi. Bu nedir, bunlar da işte Türkiye’nin büyümesinin sağlanmasına katkı yaptı. Bundan sonra da bizim, tekrar 10 yıl içerisinde yaptığımız gibi, bu reform, köklü değişiklikler, özellikle hukuku üstün tutan, şeffaflığı sağlayan ve öngörülebilirliği temin eden reformları hep birlikte, elbirliği içinde yapmamız gerekir” dedi.
ŞEHRİN GELİŞMESİNDE YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ
Türkiye’de kurumların işlediğine en güzel örneklerinden birisinin kısa bir süre önce yapılan seçimler olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Halk kime karar verdiyse onları belediye başkanı yaptılar. Bu vesileyle Adana’da da hem Büyükşehir Belediye Başkanını, hem diğer ilçe belediye başkanlarının hepsini tebrik etmek istiyorum ve hep başarılar diliyorum. Belediyelere çok iş düşüyor. Çünkü belediyeler şehrin geleceğini tayin ediyorlar, imar faaliyetleriyle ve diğer faaliyetleriyle, şehirlerin geleceğini ya karartırlar veyahut aydınlatırlar. Bunu özellikle bütün belediye başkanlarına söylüyorum. Eğer vizyoner, uzak görüşlü, günlük meselelerden uzak bir belediyecilik anlayışı ile hareket ederseniz, o zaman şehrinizin geleceğini aydınlatırsınız” dedi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’de seçimlerin kurallarının belli olduğunu kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte en çok sıkıntısını çektiğimiz şey biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olurdu. Birçok tartışma olurdu. Tartışmaların olmasından daha tabii bir şey olamaz. Çoğulculuğun olduğu yerde bunlar olacaktır. Ama önemli olan kurallar belli ise bu kurallara saygı çerçevesi içerisinde tartışmaların olmasıdır. Önümüzdeki ilk seçim Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olacağı için bunun da kuralları gayet ortadadır, bellidir. Onun için bundan dolayı herhangi bir öngörüsüzlük ve risk priminin Türkiye’ye çıkmaması gerekir. Daha sonra da günü geldiğinde genel seçimler olacaktır. Dolayısıyla Türkiye bunları şimdiye kadar ispatlamıştır, bundan sonra da ispatlayacaktır.”
“ADANA’NIN KIYMETİNİ HERKES BİLMELİ”
Adana’nın kıymetinin bilinmesi çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Gül, “Buranın taşı toprağı gerçekten altındır. Cenab-ı Allah buraya böyle büyük bir bereketi vermiş. Bunu harekete geçirmek daha da ileriye taşımak yine sizlerin elindedir. Biliyorum ki, başta yerel yöneticiler ellerinden geleni hep yapacaklardır. Değerli milletvekillerinizi yakinen biliyorum, onlar Ankara’da her şeyi yapıyorlar. Yeri geldiğinde hep bizleri de devreye sokuyorlar. Sayın Bakanınızı gayet yakinen biliyorum, onu siz de bilirsiniz, ne kadar yakın tanıdığımı. O da muhakkak ki Adana için elinden gelen her şeyi yapacak. Ama hepinizin artık kenetlenmesi gerekir. Şüphesiz ki, Hükümetin ve benim temsilcim olarak Vali Bey buradaki devlet organlarının koordinasyonunu en iyi şekilde sağlayacak” dedi.
“ADANA’DAKİ GÜÇLÜ GELENEĞİ GELECEĞE HER BERABER TAŞIYACAĞIZ”
Cumhuriyetten eski ekonomik kuruluşumuzun sayısının çok az olduğunu kaydeden ve Adana Ticaret Borsası’nın yıl dönümü olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Cumhuriyet kurulmadan, yeni devlet kurulmadan önce burada ticaretin ne kadar canlı olduğunu düşünün. Aslında Osmanlı döneminde de burada çok büyük çiftlikler kuruldu. Biliyorsunuz Seyhan Barajı’nın ilk yapım çalışmaları ve projeleri Sultan Abdülhamit döneminde başlar; ama ’lerde ancak başlandı, bildiğim kadarıyla ’da açılışı yapıldı. İlk biçerdöver, ilk makine buralara gelmiştir, Adana’ya gelmiştir. Osmanlı döneminde Adana’da 20’ye yakın sanayi kuruluşu vardır, tekstil fabrikaları vardır. Burası çok köklü bir geleneği olan bir yerdir. Ticari geleneği olan bir yerdir. Buranın eşrafı güçlüdür, buranın iş adamı güçlüdür. Bunu geleceğe hep beraber taşımamız gerekir. Bu sadece Adana için değil, bu Türkiye için gerekli. Ankara’dan Hükümet ve bütün devlet organları, burada da siz yerel yöneticiler ve iş adamları elbirliği içerisinde bunu gerçekleşeceğine inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini, “Tekrar söylüyorum; buraya gelişimin sebebi, sizlere bu mesajı, bu motivasyonu vermek ve Adana’yı çok daha silkinip, kendine gelip Adana’ya büyük hamleler yaptırmak gerektiğine inanıyorum. Ve bunu sizler yapacaksınız. Hep beraber siyasetçiler, yöneticiler ve bu şehrin sahipleri olan sizler yapacaksınız. Bunun da gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu vesileyle bu güzel otelde, açılışını daha yapmadınız, ama fiilen açılış yapılmış oldu, resmî açılışını bütün işler bitince gayet güzel bir şekilde yapın. Hemşeriniz Adalı Ailesi’ni de tebrik ediyorum. Bütün bu işler sevineceğimiz gelişmelerdir” diyerek tamamladı.
Törene, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı.