ahi evran hayatı özet / Ahi Evran Kimdir? Biyografisi | Biyografi Arşivi - Kim Kimdir

Ahi Evran Hayatı Özet

ahi evran hayatı özet

Ahi Evran Kimdir? Biyografisi

Ahi Evran
Ahi Evren, yılında İran'ın Azerbaycan tarafında Hoy kasabasında doğduğu tahmin edilir. Anadolu'da Ahilik adlı esnaf teşkilatının kurucusu olan alim ve veli. İsmi, Mahmud bin Ahmed el-Hoyi, künyesi Ebü&#;l-Hakayık, lakabı Nasirüddin&#;dir.

Zamanın en büyük alimlerinden olan Fahreddin-i Razi&#;nin derslerine devam ederek akli (fen) ve nakli (din) ilimleri öğrendi. Ahmed Yesevi hazretlerinin talebelerinin sohbetlerine devam ederek tasavvuf yolunda yüksek derecelere kavuştu.

Şihabüddin-i Sühreverdi hazretlerinin sohbetlerinde bulundu. Bir hac yolculuğu esnasında evliyadan Evhadüddin Hamid Kirmani ile tanışıp, onun talebeleri arasına katıldı ve vefatına kadar yanından ayrılmadı. Böylece tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve tıp ilimlerinde derin alim, tasavvuf yolunda yüksek makam sahibi bir veli oldu.

Sadreddin-i Konevi hazretlerinin babası Mecdüddin İshak&#;ın daveti üzerine, insanlara dinlerini öğretmek, kardeşlik ve beraberliği aşılamak için Muhyiddin ibni Arabi ve hocası Evhadüddin&#;le birlikte Anadolu&#;ya gelen Ahi Evren, hocasının kızı Fatıma Bacı ile evlendi. Hocası ve kayınpederi Evhadüddin&#;le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında özellikle esnafa İslamiyet&#;i anlatarak dünya ve ahiret işlerini düzenli hale getirmeleri için nasihatlerde bulundu. Yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Müslümanların kuvvetlendirilip teşkilatlandırılması için çalıştı. Hocasının vefatından sonra yerine geçti ve vekili oldu. Kayseri&#;ye yerleşti. Debbağlık yaparak (deri dabağlayarak) geçimini temin ettiği gibi Müslümanlara Allahü tealanın emir ve yasaklarını da anlattı. Bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevildi. Bugünkü manada esnaf teşkilatı diyebileceğimiz Ahilik (kardeşlik) müessesesini kurarak bir çok şehir ve kasabada teşkilatlanmasını sağladı. Hanımı Fatıma Bacı da kadınlar arasında bu faaliyetleri yapmış ve &#;Baciyan-ı Rum&#; adıyla meşhur olmuştur. Ahilik mensuplarının toplanıp sohbet edebilecekleri, birbirlerinin ilimlerinden faydalanacakları, gelen misafirleri ağırlayabilecekleri dergahlar kuruldu.

Ahi Evren&#;in yetiştirdiği talebeler gittikleri yerlerde zaviyeler inşa ederek, bilhassa esnafı bir çatı altında toplayıp teşkilatlandırdılar ve dışarıdan gelen misafirleri ağırladılar. Moğol tehlikesine karşı halkı uyandırmaya çalışarak, istilacıların önünden kaçıp gelen kimsesizleri barındırmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Moğollarla mücadelede devlet güçlerinin yetersiz kaldığı yerlerde esnaftan milis kuvvetleri teşkil edip &#;Vatan sevgisi imandandır.&#; hadis-i şerifinde bildirildiği gibi vatanlarını, din ve namuslarını müdafaa için çalıştılar.

Anadolu Selçuklu Devletine karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle onun nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikayeti üzerine Ahi Evren tutuklanıp hapsedildi. 5 yıl hapiste kaldı. Bu sırada Moğollar Kayseri'yi  kuşattılar. Ahi Evren&#;in teşkilatlandırdığı Ahiler, şehri kahramanca müdafaa etti. Ancak sürüler halinde gelen Moğollar bu müdafaayı kırıp bir çoklarını şehit, bir kısmını da esir edip şehre girdiler. Ahi Evren&#;in hanımı Fatıma Bacı da esirler arasındaydı.

Ahi Evren, 5 yıllık tutukluluk süresini bitirdikten sonra Denizli'ye gitti. Bir müddet sonra Sadreddin-i Konevi hazretlerinin isteği üzerine Konya&#;ya gelip Müslümanlara İslamiyeti anlatmakla meşgul oldu. Şems-i Tebrizi&#;nin şehid edilmesinden sonra Kırşehir&#;e (Gülşehir&#;e) yerleşti. Vaazlarındaki sadelik, herkesin anlayabileceği şekilde meseleleri izah ederek yazdığı kitaplar, kendisinde görülen kerametler, ahlakının güzelliği, dünya malına ehemmiyet vermeyip, yalnız Allahü tealanın rızası için çalışması, insanların sevgisini kazanmasına vesile oldu. Çevresine pek çok kimse toplandı. Herkesin korkarak kaçıştığı Evran ismindeki büyükçe bir yılanın kendisine itaat etmesi, herkesin gözü önünde bu kerameti göstermesi sebebiyle &#;Ahi Evran (yılanın kardeşi)&#; ve İslamiyete yaptığı hizmetlerinden dolayı ''Nasirüddin'' lakabı verildi.

Moğollar, Ahi Evran'ın nüfuzundan ve sevenlerinin çokluğundan korkuyor, ne pahasına olursa olsun öldürülmesini istiyorlar, bunun için Kırşehir emirine baskı yapıyorlardı.

Ahi Evren yılında Kırşehir&#;de şehit edildi. Şehit olduğu tarih hususunda farklı rivayetler vardır.

Talebeleri onun yolunu devam ettirdiler. İslam dininin yayılmasını tek gaye edinmiş olan Ahiler, Söğüt civarında, Bizans hududunda gelişmeye başlayan Osmanlı beyliği emrine koşuştular. Uçlara yerleşip tekkeler ve zaviyeler kurdular. İnsanlara Allahü tealanın dinini anlatıp, örnek ahlaklarıyla gayri müslimlerin Müslüman olmalarına vesile oldular. Osman Gazinin kayınpederi olan Şeyh Edebali bir Ahi şeyhiydi. Ahi Evren&#;in yolunda olan Ahiler, Allahü tealanın rızası ve O&#;nun dinini yaymak aşkıyla çalışan Alperenleri ve gazileri yetiştirdiler.

Ahi Evren Eserleri (Bazıları)

Allahü tealanın kullarına hizmet ve onlara din bilgilerini öğretmek için gayret eden Ahi Evren, yazdığı kıymetli eserlerle, insanlara nasihatlerinin devamlı olmasına gayret etti.

Metali-ul-İman,
Tebsırat-ül Mübtedi ve Tezkiret-ül Müntehi,
Et-Teveccüh-ül-Etemm,
Menahic-i Seyfi,
Medh-i Fakr ve Zemm-i Dünya,
Ağazi Encam,
Mükatebat,
Yezdan-Şinaht,
Tercüme-i Elvah-ı Imadi,
Mürşid-ül-Kifaye.
Ahi Evran Veli

Ahi Evran Kimdir

Horasan'dan Selçuklular zamanında; Kırşehir'e gelen Ahi Evran, Ahiler'in piri ve yine Türk sanatkarlarının mürşidi ve lideridir. Ahiliğin Mahiyeti: Merkezi Kırşehir'de olan Ahilik; esnaf, sanatkar ve işçiyi içine alan mesleki bilgi ve terbiye veren iş ahlakına dayanan bir kardeşlik yaratmak, icabında devlete her türlü askeri ve ekonomik yardımda bulunan bir kuruluş ve teşkilattır. Ahi Evran'ın tasavvuf ve ileri düşüncesiyle kurduğu örgüt, bilgi ve sanatı öğrenmek ve onu tatbik etmek olmuştur. Ahiler Anadolu'da hatta dünyada sendikacılık ve tüketici haklarını dünyada ilk örneğini tatbik etmişlerdir. Ahiler müslüman nüfusun yaşadığı her yerde bir araya gelerek ahilik kurumlarını oluşturmuşlardır. Bu kurumların başındaki insanlara ''Ahi Şeyhi'' veya ''Ahi Baba'' denilmektedir. Ahilerde bir çırak ya da yamak usta olacağı zaman iki Ahi Ustası çırağı ya da yamağı Ahi Şeyhi'ne tanıtırlar ve çırağın artık çıraklıktan çıktığını artık usta olabileceğine tanıklık ederler. Ustalığını gösteren, işinin örneklerini meydanda sergilenirdi. Bu arada tören düzenlenir; ustalığa geçen çırağa, bir çeşit önlük takılırdı, bu törene ''şed kuşanma'' ya da ''şed çekme'' denilirdi. Osmanlı Sultanları, sultan oldukları zaman imparatorluğun ilk zamanlarında şed kuşanırdı; sonraları bu tören kılıç kuşanmaları şekline dönüşmüştür. Sultanların şed kuşanma töreninin kökeni ilk sultan Osman Bey kendisi de Ahi olan Şeyh Edebali'nin kızını istemişti. Edebali'de kızını Osman Bey'e Ahi olması şartıyla vermişti, böylece Osman Bey'de şed kuşanmıştır ve ahilere katılmıştır. Bütün nüfusu böylesine kapsayan bu teşkilatın hem dinsel hem de ekonomik bir özelliği vardır. Özellikle Selçuklular döneminde ve 14, 15 ve yüzyılda Ahi diye adlandırılan yüzyıldan sonrada ekonomik yanları ağır basan Lonca'lar da sıkı bir disiplin hakimdir. Her örgüt ayrıca, kendi içinde görev bölümü yapmaktadır, Ahi Şeyhi, ihtiyarlar heyeti, kethüda ve yiğitbaşları bulunmaktadır. Bütün çalışan zümrelerin böylesine disiplinli şekilde örgütlenmiş olması, hem üretim düzenini sağlamakta hem de devletin örgütler aracılığı ile ekonomiyi denetlemesini mümkün kılmaktadır. Bu kurumlar zamanla ahiliğin etkisini yitirmesiyle, ''lonca'' şeklindeki işçi örgütlerine dönüşmüştür.

Anadolu'nun Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılmasında daha sonra da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda önemli rolü oynadığı bilinen Anadolu'daki Ahi Teşkilatı'nın kurucusu olan Ahi Evran hakkında bilgiler; Anadolu'da telif edilen farsça eserler üzerinde yapılan çalışmalar sonuncunda elde edilen bilgi ve belgelere dayanmaktadır. Ahi Evran'ın tarihi şahsiyeti, çevresi ve 20'ye yakın eseri tespit edilmiştir. Anadolu Türk Kültürü ve Medeniyetinin, Türk Dili ve Edebiyatının oluşmasında, gelenek ve törelerinin yerleşmesi ve korunmasında önemli etkisi bulunan fikir akımlarından birinin lideri olduğu anlaşılıyor. Ahi Evran'ın eserlerinden bazıları şunlardır:

  1. Tabsirat ül-mubtedi ve tezkireti ül-müntehi,

  2. Medh-i fakr u zemm-i dünya,

  3. Mukatebat beyne Sadr ud-Din el-konevi,

Şeyh Nasir üd-Din Mahmûd el-Hoyi yani Ahi Evran'ın, adından Hoylu olduğu anlaşılmaktadır. Gerek Gülşehri'ye ait olduğu sanılan ''Menakıb-ı Ahi Evran'' adlı eserde gerek ''Şecere-name''lerde 93 yıl yaşadığı kayıtlıdır. Yukarıdaki kayıtlara göre () yılında öldüğü kabul edilirse () yılında doğduğu anlaşılır. Çocukluğu ve ilk tahsil yılları meleketi Azerbeycan'da geçmiştir ardından Horasan'a giderek giderek bir süre Herat Kazi'l-Kuzat'ı Fahr üd-Din-i Razi'den istifade etmiş ve ona hizmet etmiştir, ilk tasavvufi terbiyesini Horasan ve Maveraünnehir'de iken Ahmet Yesevi'nin talebelerinden olduğu sanılan Ahi Evran'ın daha sonra bir hacc seyahatine çıktığı ve bu seyahatleri sırasında Şeyhi olan Evhad üd-Din-i Kirmani ile tanıştığı ona tabii olup intisap ettiği anlaşılmaktadır. yılında yılında Sadr üd-Din'i Konevi'nin babası Mecd üd-Din İshak'ın delaletiyle Evhad üd-Din, Muhyi'd-Din İbn'ül-Arabilerle birlikte Anadolu'ya gelen Ahi Evran yılında Kayseri'ye yerleşmiş ve burada bir deri atölyesi kurarak bir süre debbağlık yapmıştır. Bu yüzden, tarih boyunca debbağların piri olarak tanınmıştır. Hocası Evhad üd-Din'in kızı Fatıma ile evli olan Ahi Evran Şeyh Nasır üd-Din hocası Kirmani ile Anadolu'da şehir şehir, kasaba kasaba gezerek Ahi Teşkilatı'nı kurmuşlardır. Ala üd-Din Keykubad zamanında Konya'ya gelen Şeyh Nesir üd-Din Mürşid'ül Kifaye ve Yezdanşinaht adlı eserlerini bu sultana ve bu sultanın emri ile İbn-i Sina'nın ''Risale fi'n-nefs'in-Nâtıka''sını farsçaya tercüme etmiştir. Sa'd üd-Din Köpek (*Köpek, kelimesi o dönemde ''sadık adam'' manasında kullanılmaktadır) olayından sonra bazı çevrelerin -ki, Mevleviler olduğu anlaşılmaktadır. İhbar ve sulatana şikayet edilmeleri üzerine Ahiler de olayla ilgili görülerek hapsedilmiştir, bu şikayet neticesinde Ahi Evran da tutuklanmıştır. Kendisi bu tutuklama ile ilgili olarak kısaca şöyle demektir: ''Hiç bir suçum ve günahım olmaksızın beş senedir maruz kaldığım işkence ve zulüm ile fikir hayatım perişan bir vaziyettedir. Bu olayda çok sayıda Ahi'nin tutuklandığı anlaşılmaktadır. Bu olaylar üzerine Ahi Evran Şeyh Nasir üd-Din'e bağlı olan halk ve ahi kuruluşu üyeleri olan Türkmenler Baba İshak'ın liderliğinde Amasya, Tokat, Çorum ve Kırşehir yöresinde 2. Gıyas üd-Din'in (Gıyasseddin) zulüm ve adaletsizliğini öne sürerek isyan ettiler. Kayseri'de bir süre Evhad üd-Din ve Ahi Evran nezaretinde yetişen Hacı Bektaş da bu isyana katılmıştır. Aslında Ahi Evran ve Ahi Teşkilatı, Köpek'in kötü emeline alet olmuş değillerdir. Ancak 2. Gıyaseddin, büyük oğlu olduğu halde, küçük oğlunu veliaht tayin eden babası Aleaddin Keykubad'ı zehirleterek tahta geçmeyi başarmıştı. Ahiler ise, Anadolu Ahiliğinin en büyük hamisi olan Keykubad'ı öldüren ve aslında yetersiz de olan Gıyaseddin'e karşı oldukları gibi, Ahi Evran'ın yakınlarından olan Kemal üd-Din Kamyar'ı ve Vezir Tac üd-Din'i öldürdüğü ve Harzemli askerlere kötü muamelesi yüzünden Sa'd üd-Din Köpek'i bertaraf ettikten sonra Ahilerin de kendisine karşı olduklarını bildiği için ülke çapında Ahi ileri gelenlerini ve bu arada Ahi Evran Veli'yi de tutuklayarak hapse attırmıştır. 2. Gıyaseddin ölümünden sonra yerine oğlu 2. İzzettin Keykavus geçince babası zamanında tutuklananlar serbest bırakılmıştır. Ahi Evran'ın tutukluluğu sona erince Denizli'ye gider, Denizli'de kısa bir süre kalan Ahi Evran, menakıpnamelere göre burada bahçevanlık yapmıştır. Ahi Sinan adındaki talebesini Denizli'ye temsilci olarak bırakan Ahi Evran, Konya'ya dönünce Mevlana ve mevlevilerle aralarındaki mücadele yeniden alevlenir. Liderleri Ahi Evran olan Ahilerle, Mevleviler arasındaki ayrılığın esası, Ahi Evran'ın şeyhi ve kayınbabası Evhad üd-Din Kirmani ile, Mevlana'nın şeyhi Şems Tebrizi arasındaki ihtilaf ve Ahi Evran'ın hocası Fahr üd-Din-i Razı ile Mevlana'nın babası Baha üd-Din Veled arasındaki; Anadolu'da sergilenen ihtilafın bir devamı olup, zamanla çok haşin boyutlara ulaşmıştır. Moğolların Anadolu'yu istila edip, Anadolu'nun yönetimine karışmaları ile, Ahi Evran ve Mevlana arasındaki ayrılık siyasi bir mahiyet kazanmıştır. Mevlana ve Mevleviler; Kırşehir, Aksaray, Karaman ve Denizli'de Moğol yönetimine karşı direnen Ahi Teşkilatı ve Türkmenler karşısında, Moğol yanlısı bir siyasi tutum izlemişlerdir. Bu mücadele aynı zamanda Türkmenlerin, Fars unsurlarına karşı direnmeleri ve yönetimi Moğollardan alma isteklerinin de sonucudur. Ahi ve Ahi Evran yanlısı devlet büyüklerinin öldürülmesi, tutuklanması ve takibata uğraması olaylarına sebep olmuştur. Bu durum çok sayıda Ahi'nin Moğol baskılarının ulaşamayacağı batı sınır boylarına göç etmelerine yol açmıştır. Sınır boylarında da Osmanlı Devleti'nin kurulması ve fikri yapısının oluşması yani devletin mayasının çalınmasında önemli etkiye sahiptir. Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası Şeyh Edebali bir ahidir, Söğüt'e Kırşehir'den göçmüştür, Edebali'nin etkisiyle Osman Bey'de Ahi olmuştur. Ahi Evran ömrünün son yıllarını Kırşehir'de geçirmiştir, burada kendi adına camii ve külliyesi vardır.

Bunu E-postayla GönderBlogThis!Twitter'da PaylaşFacebook'ta Paylaş

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir