ahiret hayatının aşamalarını yazınız / Ahiret - Vikipedi

Ahiret Hayatının Aşamalarını Yazınız

ahiret hayatının aşamalarını yazınız

kaynağı değiştir]

Ölümden sonra dirilme ve yeni bir yaşama uyanma, Antik Mısır inancında temel figürlerden birisidir. Antik Mısır'da ölüler sonraki hayatlarında kullanacaklarına inanılarak özel eşyaları ile birlikte gömülürlerdi. Ölüler kitabı ölenlerin bir sonraki hayatta yaşamlarını kolaylaştırmak için uyulması gereken kuralları bir araya getirmektedir.

Hinduizm[değiştir kaynağı değiştir]

İbrahimî dinler[değiştir

Dünya hayatından sonraki ölümsüz hayatı, sonsuzluk âlemine ait farklı aşama ve durumları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Ahirete iman, “Âmentü” olarak ifade edilen ve “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve hayrıyla şerriyle birlikte kadere inanma” şeklinde altı ilkeden oluşan İslâm’ın inanç esaslarından biridir. Kur’ân-ı Kerim’de Allah’a imanla yan yana zikredilmesi ahiret inancının iman esasları arasında çok önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.

Ölüm sonrasına ilişkin görüşler, dünyanın bir başlangıcı ve sonunun bulunup bulunmadığı düşüncesiyle yakından ilişkilidir. Maddenin kadim olduğunu, başlangıç ve sonunun bulunmadığını iddia eden materyalistlere göre insan, tıpkı şuursuz canlılar gibi doğan, yaşayan ve yerine hemcinslerini bırakarak ölüp giden bir varlıktır. Böylece hayat sonsuza kadar sürüp gitmektedir. Dolayısıyla bu görüşte olanlara göre ölüm sonrası bir hayat söz konusu değildir.

Ahiret hayatının akli olarak temellendirilmesi, Tanrı inancıyla doğrudan ilişkilidir. Buna göre bir Tanrı’nın varlığını kabul etmek, doğrudan ölümden sonraki bir hayatın varlığını kabul etmeyi beraberinde getirir. Bir kere Allah’a inanıp, kendisi de dâhil bütün evreni O’nun yarattığını kabul eden kimse, Tanrı’nın bütün bunları tekrar yaratmaya muktedir olduğuna da inanır. Bir başka deyişle mümin, dünya hayatının gerçekleştiğini kabul ettiği gibi, ahiret âleminin gerçekleşeceğini de kabul eder.

Tarihi tecrübe olarak tanrının varlığını kabul eden hemen bütün din ve düşünce sistemlerinde günümüzde de başta Yahudilik ve Hristiyanlık olmak üzere yaşayan dinlerin hepsinde bir nevi âhiret inancının mevcut olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, ölümden sonraki bu hayatın ne şekilde olacağı hakkında birbirinden farklı görüşler benimsenmiştir.

Kur’ân-ı Kerim ahirete inanmayanların sadece zanna uyduklarını, inkârcı, kibirli, maddi hazlara düşkün ve merhametsiz olduklarını, bu sebeple onlara itibar edilmemesi gerektiğini bildirir; kişinin dünyadan nasibini almayı unutmadan ahiret yurdunu aramasını öğütler. İnsanın boş yere yaratılmadığını, başıboş bırakılmadığını, öldükten sonra diriltilip huzûr-ı ilahîye çıkarılacağını haber verir. Böylece dünyada sorumluluk duygusuna sahip tek canlı varlık olan insanın hayatını anlamlı kılan âmillerin de bu duygulardan ibaret bulunduğunu, böylelerinin dünyevî yaptırımlardan kurtulsalar bile kıyamet gününde Allah’ın huzurunda hesap vermekten kurtulamayacaklarına vurgu yapar.

Ahiret hayatının mahiyeti ve ahiretteki durumlar, duyular ötesine ait konular olduğu için, gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerle ve akılla açıklanamaz. Bu konuda Kur’ân-ı Kerim’de ve sahih hadislerde haber verilenlerle yetinmek gerekir. Ahiretteki durumlar dünyadakilerden farklıdır. Onların gerçek şeklini ve iç yüzünü ancak Allah bilir. Onların varlığına inanmak, mahiyetleri konusunda ise yorum yapmamak gerekir.

Kur’ân-ı Kerim’de ahiret düşüncesine, kimi zaman apaçık delillerle, kimi zaman da örnekler verilerek değinilir. İnsanın sahip olduğu adalet, sorumluluk, sonsuzluk duygusu ile amaçsız yaratılmadığı düşüncesi ahiret hayatının varlığına işaret etmektedir. Dünya hayatında suç işleyen herkes cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmektedir. Ahirette ise hiçbir şey gizli kalmayacak, hak yerini bulacak, Allah mutlak adaleti ile kötüleri cezalandıracak, iyileri de ödüllendirecektir.

İnsandaki sorumluluk duygusu da ahirete inanmayı zorunlu kılar. İnsan, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt eden ve seçen bir varlık olarak yaratılmış, bu seçiminden sorumlu tutulmuştur. İnsanın belli davranışlarından sorumlu olması bu sorumluluğunun karşılığını göreceği bir hayatı gerekli kılmaktadır.

Ahirete inanmayı gerekli kılan hususlardan bir diğeri de insandaki sonsuzluk duygusudur. Bu dünya hayatındaki ayrılıkların, giderilmemiş özlemlerin beka âleminde karşılanacağı inancı, kişiyi büyük çapta rahatlatmakta ve ileriye yönelik ümitler telkin etmektedir.

İnsanın amaçsız yaratılmamış olması da ahirete inanmayı gerektirir. O, yaratılış gayesini gerçekleştirmek, Allah’a kulluk etmek için yaratılmıştır. Bu görevleri yerine getirirse ahirette karşılığını da görecektir. Bir ayette şöyle buyurulur: “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Mutlak hâkim ve hak olan Allah çok yücedir. O’ndan başka Tanrı yoktur. O, yüce Arş’ın sahibidir.” (Mü’minûn 23/)

Öte yandan ruh ve beden bütünlüğü şeklindeki donanımı dikkate alındığında insanı dünya hayatı ile sınırlı görmek isabetli gözükmemektedir. Duyguları, düşünceleri, eylemleri ve hedefleriyle insan, mükemmele ulaşma arayışı içerisindedir. Onu dünyayla sınırlandırmak, arayışlarına set çekmek ve arzularına karşı duvar örmektir. Çünkü insanın mutlak hayra ulaşacağı yer Allah’ın iyi kullarına vaat ettiği ahiret âlemindeki cennettir.

Ahiret; kabir (berzah) hayatı, kıyamet, ba’s (yeniden dirilme), haşir ve mahşer, defterlerin dağıtılması, hesap, mizan, sırat, şefaat, cennet ve cehennem gibi devreleri kapsamaktadır. İnsan öldüğünde ruh bedenden ayrılır, ancak kabir hayatıyla birlikte ruhun tekrar bedenle irtibatı kurulur. Diğer bir deyişle ruh, bedene tekrar iade edilir. Ancak burada temsilî bir ruh-beden bütünlüğü söz konusudur çünkü kabir hayatı, bir ara dönemdir. Kıyametin kopmasına kadar sürecek olan bu dönem berzah hayatı şeklinde isimlendirilir. Sûr’a ilk üflemeyle birlikte kıyamet kopacak ve dünya hayatı tamamen sona erecektir. İkinci defa sûr’un üflenmesiyle ruhlar bedenlerine iade edilecek ve yeniden diriliş gerçekleşecektir. Hem bedenin aslî unsurlardan yaratılması hem de ruhun aslî ruh olması tenasüh (reenkarnasyon) ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır. Daha sonra insanlar Arasat denilen toplanma yerinde bir araya gelecektir. İslâm inancına göre kıyamet gününde insanların hesaba çekilmesi (ceza veya mükâfatı gerektiren amellerinin nicelik açısından değerlendirilmesi, mizan) belli kayıtlara bağlı olarak yapılacaktır. Bunlara Kur’ân-ı Kerim’de kitâb (yazılı belge) adı verilmekte Türkçede ise “amel defteri” olarak bilinmektedir. Ahiret gününde kulun tâbi tutulacağı hesabın sonucu, Kur’ân-ı Kerim’de, “terazilerin (tartıların) ağır yahut hafif gelmesi” şeklinde ifade edilmiştir. Hesap sonunda sevapları ağır gelenler cennete, hafif gelenler cehenneme gideceklerdir. Mizanda amelleri denk gelenler ise Allah’ın engin rahmetiyle bağışlanacaklardır. Cennet ve cehenneme gidiş, sırat denilen bir köprü üzerinden gerçekleşecek, dünyada Allah’a inanıp hayırlı ameller yapanlar köprüyü geçip cennete ulaşırken inkâr, isyan ve kötülüklerle uğraşanlar köprüyü geçemeyecekler ve adalet gereği cezalarını çekmek üzere cehenneme gideceklerdir. Cennete gidenlere Yüce Allah akıl ve hayallerine gelmeyecek nimetler verecek, hatta zaman ve mekân şartları söz konusu olmaksızın kendisini görmeleri (ru’yetullah) nimeti ile onları ödüllendirecektir. Hem cennet hem de cehennem hayatı Yüce Allah’ın iradesine bağlı olarak ebedî sürüp gidecektir.

Ahirete iman, insan davranışları için bir yön ve hedef belirler. İnsan ancak nereden geldiğinin ve sonuçta nereye gideceğinin bilgisine sahip olduğu ölçüde kendisine bir gaye ve hedef belirleyebilir. Ahiret inancı, henüz ulaşılmamış, ancak ulaşılmak istenen yüce amaçlara işaret ederek ve insanı bu amaçlar üzerinde düşünmeye ve onları gerçekleştirme yolunda etkin olmaya yönlendirerek sağlam bir kimlik duygusunun gelişimine yardımcı olur.

Ahirete inanan insanın ümidi ve yaşama sevinci her zaman yenilenir. Her türlü musibetin, dert ve acının, mahrumiyetin geçici olduğu, ayrıca bunların anlamdan yoksun olmayıp, ilahi plânın birer parçası olduğu, sabır ve rıza ile bunlara katlanıldığı takdirde ahirette bunların karşılığının Allah tarafından verileceğini kabul etmek insanı rahatlatır ve insanın olaylarla başa çıkma gücünü artırır. Kişiyi belirsizliğin doğuracağı boşluk duygusundan kurtarmakla kalmayıp, onun felaketlerin neden olduğu kayıplara ve acılara göğüs germe sürecine de katkıda bulunmaktadır.

Nihai ve mutlak adaletin ancak ahirette gerçekleşebileceği, bu dünyanın bir “imtihan dünyası” olduğu, herkesin sahip olduğu nimetlerden sorguya çekileceği bir hesap günü anlayışı, bireysel ve toplumsal sorumlulukların yerine getirilmesi, huzur ve barışın sağlanması açısından büyük bir manevi destek sağlamaktadır. Bu inanç, bir yandan insanın yeryüzünde “adalete dayalı ahlaki bir düzen kurma” görevini hatırlatırken, öte yandan asıl mutlak adaletin ancak Allah tarafından ve öteki dünyada gerçekleştirilebileceği gerçeğini dile getirmektedir.

Ölümü ve sonrasını da içine alan bir bakış açısı, inanan insanları, hedefleri ve görevleri belli bir yaşam tarzına sahip kılmakla, hayatla barışık ve uyumlu hâle getirmektedir. Ahiret inancı; hastalık, bir yakının ölümü, doğal felaketler, sakatlık, yaşlılık gibi dramatik olayların yol açtığı acı ve sıkıntılarla başa çıkmada güçlü bir telafi ve teselli vasıtası işlevi görmektedir. Her davranışının hesabını Allah’ın huzurunda vereceği bilgi ve inancına sahip kimse üzerinde bunun etkisi, davranışlarını içsel bir kontrole tabi tutma ve derin bir sorumluluk duygusu içerisinde hareket etme şeklindedir. Bu dünyada gerçekleşmesi imkânsız gözüken mutlak adaletin öteki dünyada yerini bulacağına dair inanç, hayatı katlanılır kılmakta, insanın erdemli olma çabalarının boşa çıkmayacağı ümidini canlı tutmaktadır.

İnsanın içindeki ebediyet duygusuna cevap vermek bakımından da önem taşıyan ahiret inancı, bir yandan uhrevi sorumluluk şuuruyla kişinin ahlaki gelişmesine katkıda bulunurken öte yandan ölüm korkusunun insan psikolojisi üzerindeki tahrip edici etkisini ve intihar gibi menfi davranışları önlemektedir.

Cağfer Karadaş

Kaynakça

Abdülcebbâr, Kâdî. el-Usûlü’l-hamse, Yay. Haz. Faysal b. Avn. Kuveyt: Meclisü’n-Neşri’l-İlmi,

Gazzâlî,Ebû Hâmid Muhammed. ed-Dürretü’l-fâhire fî keşfi ulûmi’l-âhire. Beyrut: Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekâfiyye,

Hökelekli, Hayati. “Dini Hayatın Bütünlüğü Açısından Âhiret Hayatının Psikolojik Temelleri.” İlahiyat Fakülteleri Koordinasyon Toplantısında Sunulan Bildiri. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,

İbn Ebi’l-İz, Sadreddin Ali b. Ali. Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye, Yay. Haz. Şuayb el-Arnaût. Dımaşk: Mektebetu Dâri’l-Beyân,

İbn Hazm, Muhammed b. Ali. el-Fasl fi’l-milel ve’l-ehvâi ve’n-nihal. Beyrut: Daru’l-Ma’rife,

Karadaş, Cağfer. İslâm Düşüncesinde Ahiret. Bursa: Emin Yayınları,

Kurtubî, et-Tezkire fî ahvâli’l-mevtâ ve umûri’l-âhire, Yay. Haz. Mahmud Bestavîsî. Medine: Daru’l-Buhârî, /

Üsmendî, Alaeddîn. Lübâbü’l-kelâm, Yay. Haz. M. Said Özervarlı. İstanbul: İSAM Yayınları,

Toprak, Süleyman. Ahirete İman. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,

Ahiret Nedir? Ahiret Hayatı Aşamaları Hadisler ve Ayetler

Ahiret Hayatı Aşamaları Hakkında Bilgiler

İnsanlar, dünyaya gönderildiklerinde kendileri için belirlenen bir zaman diliminde yaşarlar ve bundan sonra da ölürler. İnsan, öldükten sonra toprağa karışıp yok olmaz. Bilakis, dünyada yaptığı tüm işlerin hesabını vermek için hesaba çekilir. Buna “hesap günü” diyoruz. Hesap günü, mizan (terazi) kurulur ve insanların yaptıkları her şey ama her şey bu şaşmaz terazide tartılarak karşılığı kendisine verilir. Ahiret hayatının aşamaları vardır. Yani insan öldükten hemen sonra cennete veya cehenneme girmez. Bazı aşamalardan geçtikten sonra varacağı yer belli olur. İşte Ahiret hayatının aşamaları ve bu aşamaları tasdikleyen Kur'an-ı Kerim ayetleri;

1. Haşir

Ahiret Hayatı

Kıyamet gününde insanlar dirildikten sonra dünyada iken yaptıkları her işin hesabını verirler. Buna “haşir” denir. Haşir ile ilgili en bilinen hadis şöyle diyor;

"Kıyamet günü insanlar beyaz, bembeyaz, has unun çöreği gibi bir yerde toplanacaklar. Orada hiç kimsenin bir işareti (evi, bağı vs.) olmayacak."

Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikun 28, ().

Haşir meydanı, hadis-i şerifin tabiri ile has unun çöreği gibi bir yerdir. Yani burası dümdüz bir alandır ve hiç kimsenin burada herhangi bir barınacak yeri yoktur, burada, insanlar dünyada yaptıklarının hesabını verirler.

Haşir İle İlgili Ayet-i Kerime

1. Ahkaf Suresi 6. Ayet

“İnsanlar haşrolunduğu (biraraya getirildiği) zaman, (Allah'tan başka taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibadet etmelerini de tanımazlar.” (Ahkaf-6)

Ahkaf Suresi 6. Ayet Açıklaması (Meali)

Bu ayet-i kerimede de yine Allah (c.c), insanların dünyada yaptıkları ile ilgili haşir meydanında hesap vereceklerinden söz ederek kötülük yapan insanlara işaret ederek, Allah’tan başka taptıkları her şey onlara düşman kesilecek ve kendilerine karşı yaptıkları ibadetleri tanıyamayacaklar. Çünkü burada hüküm sadece Allah’a (c.c) ait olacak.

2. Mahşer

Ahiret Hayatı

Ahiret hayatının aşamalarından bir diğeri de mahşerdir. Mahşer, mizanın kurulduğu meydandır. Buraya, can bulmuş her insan gelir. Yani bebek iken ölen de buraya gelir, yaşlı iken ölen de buraya gelerek hesap verir.

Mahşer ile İlgili Hadis-i Şerif

"İnsanlar kıyamet günü yalınayak, çırılçıplak, sörpük ve sarkık, ter, gem gibi boğazlarına takılmış ve kulaktozlarına çıkmış bir halde haşr olunurlar." buyurdu. Hadisi rivayet eden Hz. Sevde diyor ki: Bunun üzerine ben

"Ey Allah'ın resulü! Eyvah! O ne sefillik; insanlar birbirinin ayıbına bakacaklar." dedim. Hz. Peygamber (a.s.m)

"Hayır! İnsanlar -o gün- bunları göremeyecek kadar kendileriyle meşguldür." buyurdu ve "O gün, onlardan her bir kişinin kendisine yetecek kadar işi ve derdi vardır."

Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre insanlar mahşer alanında toplanırken çırılçıplak olacaklar ve insanlar birbirlerine değil bakmak, birbirlerini göremeyecekler bile. Çünkü mahşer alanın, mizan terazisinin kurulduğu yerdir ve öylesine dehşetlidir ki anne evladından, evlat babasından kaçacak. Herkes kendini kurtarmanın derdine düşecektir.

Mahşer ile İlgili Ayet-i Kerime

Abese Suresi Ayetleri

"Kulakları sağır eden o gürültü koparan/kıyametin koptuğu gün geldiğinde, O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve oğullarından / çocuklarından kaçacaktır. O gün, onlardan her bir kişinin kendisine yetecek kadar işi ve derdi vardır. O gün bir takım yüzler parlaktır, güleç ve sevinçlidir. Ve o gün bir takım yüzler de var ki, tozlanmış, onları karanlıklar bürümüştür. İşte bunlar, kâfir ve fâcir/yoldan çıkmış kimselerdir." (Abese, 80/)

Abese Suresi Ayetleri Açıklaması (Tefsiri)

Bu ayette de hadis-i şerifi destekleyen bir bölüm vardır ve insanların mahşerde birbirinden kaçacaklarından söz edilmektedir. Ayette, iki farklı kesimden söz edilmektedir. Birinci kesim “yüzleri parlak olanlar” bunlar; dünyada iken Allah’ın (c.c) emrettiği şekilde hayat yaşayanlar, Allah’ın “yapın” dediklerini yapan “yapmayın” dediklerinden kaçan insanlardır. Bunlar, mahşer gününde yüzleri parlak ve sevinçle mahşer alanına gelecekler. İkinci kesim ise “yüzleri tozlanmış ve karanlıkların bürüdüğü insanlar”. Bunlar da dünyada iken Allah’ın emir ve yasaklarına kulak asmayan, mahşer gününün geleceğine inanmayan insanlardır. Ayette bu insanlar için “kafirler” olarak söz edilmektedir.

3. Mizan

Ahiret Hayatı

Ahiret hayatının aşamalarını ayet ve hadislerle açıklaması konusunda devam ederken diğer bir aşama olan “mizan” aşamasına geçiyoruz. Mizan, sembolik bir tartı olup hayır ve şerleri herhangi bir kayba yer vermeden tartan terazidir. Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarının hangi ölçüde yerine getirildiğini tartan bir terazi olmakla birlikte mizanın tam olarak nasıl bir terazi olduğunu Allah’tan başka kimse bilemez.

Mizan ile İlgili Hadis-i Şerif

Hakim'e göre Peygamber'imiz (s.a.v) buyuruyor ki:

“Kıyamet Günü Mizan kurulur. Üzerine gökler ile yer konsa onları bile çekebilir. Melekler “Yâ Rabbi, bu Mizan kimin amellerini tartacak” diye sorarlar.

Allah meleklerine şöyle cevap verir; “Kullarımdan hangisinin amelini istersem” diye cevap verir. Bunun üzerine melekler “Ey noksanlıkların her türlüsünden beri olan Allah, sana gerektiği gibi ibadet etmiş değiliz» derler.

Bu hadis-i şeriften de anlaşıldığına göre mizan, hiçkimsenin zerre hakkını eksik bırakmayan hassas bir terazidir. Öyle ki üzerine gökler ile yer konsa bile onları da tartabilecek kadar güçlü ve hassas bir terazidir.

Mizan ile İlgili Ayet-i Kerime

Enbiya Suresi Ayet

“Biz kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye hiçbir şekilde adaletsizlik edilmez. (Yapı­lan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.”(Enbiyâ suresi, ayet.)

Enbiya Suresi Ayet Açıklaması (Tefsiri)

“Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa işte bunlar asıl kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin tartıları hafif ge­lirse artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir. (Çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.” (Mü’minûn suresi, )

4. Amel Defteri

Ahiret Hayatı

Amel defteri, dünyada iken insanların yaptıkları her şeyi “kiramen katibin” adı verilen meleklerin kaydettiği defterdir. Hesaplar dürüldüğünde, bazı insanlara amel defterleri sağından, bazılarına solundan, bazılarına önlerinden bazılarına ise arkalarından verilir. Ama bu amel defterinde hiçbir noksanlık söz konusu olamaz.

Amel Defteri ile İlgili Hadis-i Şerif

“İyi işe vesile olan, hayatında da, öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.” [Taberani]

Amel Defteri ile İlgili Ayet-i Kerime

Kehf Suresi Ayet

“Vay halimize bu nasıl kitapmış, küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın yaptıklarımızın hepsini sayıp dökmüş” (Kehf suresi, 49)

Kehf Suresi Ayet Açıklaması (Tefsiri)

Ayet-i kerimeden de anlaşıldığı üzere, amel defterinde hiçbir şey eksik bırakılmaz. Yani kim zerre kadar hayır işlemişse ve kim zerre kadar şer işlemişse her şey olduğu gibi amel defterine yazılır ve kıyamet gününde kişinin karşısına çıkartılır.

5. Sırat Köprüsü

Ahiret Hayatı

Hesaplar verildikten sonra insanlar Cennet ile Cehennem arasında yer alan Sırat Köprüsünden geçerler. Cennetlik olanlar köprüden hızla geçerek kendilerine vaat edilen cennete girerler. Cehennemlikler ise altında ateşler olan Sırat Köprüsü’nden düşerek cehenneme girerler.

Sırat Köprüsü ile İlgili Hadis-i Şerif

Hz Enes (ra) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü! Kıyamet günü bana şefaat edin!” dedim Peygamber Efendimiz (asm): “İnşaallah yapacağım!” buyurdular Ben tekrar: “Sizi nerede arayıp bulayım?” dedim “Beni ilk aradığın zaman Sırat üzerinde ara!” buyurdular “Size (orada) rastlayamazsam?” dedim “Mizan’ın yanında beni ara!” buyurdular “Orada da size rastlayamazsam?” dedim “Öyleyse beni havzın yanında ara! Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!” buyurdular. (Tirmizi, Kıyamet)

Sırat Köprüsü ile İlgili Ayet-i Kerime

Fatiha Suresi Ayet

“Bize doğru yolu göster, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yolunu” (Fatiha- )

Fatiha Suresi Ayet Açıklaması (Tefsiri)

Bu ayeti kerime'de Allah'ın kulları, doğru yolda olanların izinden gidebilmek için onların yollarına yönelmek adına dua etmeleri gerekir. Öyle ki bir insan hangi toplumla, kavimle veya kişi ile yanyana ise onun ile birlikte haşrolunacaktır.

6. Şefaat

Ahiret Hayatı

Ahiret hayatının aşamalarından bir diğeri de şefaattir. Tüm hesaplar verildikten sonra Mü’min olduğu halde bazı günahları olan kişilere Allah’ın (c.c) izin verdiği kişiler şefaat ederler. Şefaat edici olan ancak Peygamber ve şehitlerdir. Bunun dışında kimse kimseye şefaat edemez.

Şefaat ile İlgili Hadis-i Şerif

“Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Tirmizî “Sıfatü’l-Kıyame” )

Bu hadis-i şeriften anlaşılması gereken şey günah bataklığına batmış insanlar değildir. Mü’min olduğu halde bazı hataları olan ve gerçekten de samimi olan kimselerdir.

Şefaat ile İlgili Ayet-i Kerime

Enbiya Suresi 28 Ayet

“(Onlar) Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler.” (Enbiyâ suresi, 28)

Enbiya Suresi 28 Ayet Açıklaması (Tefsiri)

Bu ayet-i kerimede de hadisi tasdikleyen bir durum söz konusudur. Yani Allah’ın kendilerine şefaat izni verdikleri dışında hiçbir kimseye şefaat edilmeyecektir.

7. Cennet

Ahiret Hayatı

İnsanlar dünyada yaptıkları ile ilgili kıyamet gününde hesap verdikten sonra varacakları yer belirlenir. Eğer kişi dünyada Allah’ın istediği şekilde yaşamış, O’nun (c.c) rızasını kazanmak için hayatı boyunca mücadele etmişse bu kişi cennete girer. Cennet, dünyada verilen nimetlerden çok daha fazlasının olduğu bir yer olup, ebedi kalınacak bir mekandır.

Cennet ile İlgili Hadis-i Şerifler

“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve tevekkül üzere)dir.” (Müslim, Cennet 27)

Cennet ile İlgili Ayet-i Kerime

Yusuf Suresi 26 Ayet

“Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.” (Yusuf)

Yusuf Suresi 26 Ayet Açıklması (Tefsiri)

Yusuf suresinin ayetinde kulların güzellikle amel ediyor olması onlara cennetin kapısına götürecektir. Çünkü cennet ehlinin içerisinde hiç bir kötülük olmaz. Kin, nefret, acımasızlık, pişmanlık ve benzeri duygular cennetlik değildir.

8. Cehennem

Ahiret Hayatı

Dünyada iken Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan, Allah’a ortak koşan, Allah’a isyan eden ve kulluk sorumluluklarını yerine getirmeyen insanların varacakları yer cehennemdir. Cehennem, öylesine azabın olduğu bir yerdir ki buradaki acı, dünyadaki hiçbir acı ile tarif edilemez ve acı geçici değil ebedidir.

Cehennem ile İlgili Hadis-i Şerif

"Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır." (Tirmizi, Cehennem)

Hadis-i şerifte Cehennemin ne kadar kötü bir yer olduğuna işaret edilmektedir ve cehennem ateşi ile ilgili bilgiler verilmektedir.

Cehennem ile İlgili Ayet-i Kerime

Taha Suresi 74 Ayet

"Gerçek şu ki, kim Rabbine suçlu-günahkâr olarak gelirse, hiç şüphe yok, onun için cehennem vardır. Onun içinde ise, ne ölebilir, ne dirilebilir." (Taha)

Taha Suresi 74 Ayet Açıklaması (Tefsiri)

Ayeti kerimeye göre günahları affolmayan insanlar için kesinlikle cehennem vardır ve azap göreceklerdir. Allah-ü Teala bağışlayan ve lutfedendir lakin günahkar kullar için hiç bir çıkar yol yoktur. O cehennem öyle bir yerdir ki burayı hak edenler her defasında yeniden doğup öleceklerdir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir