kaynağı değiştir]
"Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" anlayışından hareket eden Fecr-i Âtî grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 'de yayınlanan Göl Saatleri başlıklı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Atî dağıldıktan sonra siyasî ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.
Dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllığı ve karamsarlık önemli temalardır. Ahmet Haşim fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır. Kabri, İstanbul'da Eyüp Sultan Mezarlığı'ndadır.[3]
Sembolizmin öncülerinden şair, yazar Ahmet Haşim, de Bağdatta doğdu, 04 Haziran te (46 yaşında) İstanbulda yaşamını yitirdi.
Babası Fizan Mutasarrıfı (kaymakamı) Bağdatın ileri gelen ailelerinden Arif Hikmet Bey, annesi ise Sara Hanımdır. Çocukluğu Bağdatta geçti. 12 yaşında annesinin ölümü üzerine babasıyla birlikte İstanbula geldi.
Mektebe-i Sultanîde (Galatasaray Lisesi) yatılı okudu. Tevfik Fikret ve Ahmet Hikmet Müftüoğlunun öğrencisiydi. de mezun oldu.
Bir süre Reji İdaresinde çalıştı. Bir yandan da Hukuk Mektebine devam etmeye başladı. İzmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atandı. Hukuk eğitimini bırakıp İzmire gitti. arasında Maliye Nezaretinde çevirmenlik yaptı. Birinci Dünya Savaşı yıllarını Çanakkale ve İzmirde yedek subay olarak geçirdi. Mütarekeden sonra İstanbula döndü. Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. Harp Akademisi ve Mülkiye Mektebinde Fransızca dersleri verdi. Düyun-u Umumiye İdaresinde, Osmanlı Bankasında çalıştı. Akşam ve İkdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı.
de böbrek rahatsızlığının tedavisi için yurtdışına gitti ama iyileşemeden döndü. Şiire lise öğrenciliği yıllarında başladı. İlk şiirlerinde Abdülhak Hamit, Cenap Şahabettin, özellikle de Tevfik Fikret etkileri görülür.
Bilinen ilk şiiri Hayal-i Aşkımda bu yönelmelere rağmen yeni bir sanat yönelimi olduğu dikkat çeker. Gençlik şiirleri Mecmua-i Edebiye, Musavver Terakki, Aşiyan, Jale, Musavver Muhit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap dergilerinde yayınlandı. Bu şiirleri kitaplarına almadı. 2. Meşrutiyetin yazınsal karmaşa ortamında onun şiiri ayrı bir ses olarak kendisini gösterdi.
de basılan ilk şiir kitabı Göl Saatlerinin başındaki küçük manzumeler, bu dönemin asıl eserleridir. İzlenimci ressam etütlerini andıran bu şiirlerle Ahmet Haşim, doğanın özünü sızdırmak ister gibidir.
Şiiri, bir yandan Verlaine müziğine yaklaşırken, bir yandan Şeyh Gâlibin parıltısını taşır. Göl Saatleri, Göl Kuşları, Serbest Müstezatlar ve Muhtelif Şiirler olmak üzere dört bölümden oluşan bu kitap Türk şiirinin Yahya Kemal Beyatlıdan sonraki ikinci kanadını kurar. Beyatlının geniş kesimleri kucaklayan toplumcu ve ulusçu şiirine karşılık Haşim daha dar ama daha derin bir kanalda akmayı tercih eder.
İkinci ve son şiir kitabı Piyalenin girişinde Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar bölümünde şiirle ilgili görüşlerini açıklar: Şair ne bir gerçek habercisi, ne güzel konuşmayı sanat haline getirmiş bir kişi, ne de bir yasak koyucudur. Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok müziğe yakın ortalama bir dildir. Düzyazıda anlatımı yaratan öğeler şiir için söz konusu olamaz. Düzyazı us ve mantık doğurur, şiir ise algı bölümleri dışında isimsiz bir kaynaktır. Gizliğe, bilinmezliğe gömülmüştür. Şairin dili, duyumların yarı aydınlık sınırlarında yakalanabilir. Anlam bulmak için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir. Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler boş bir hayal kuruyor demektir.
Piyale kitabındaki Merdiven ve Bir Günün Sonunda Arzu şiirleri, bu görüşleri yansıtan ve Türk edebiyatında görülmemiş bir şiirselliği ortaya koyan ürünlerdir. Bu kitapla birlikte Haşime saldırılar arttı. Ölçü ve Türkçe bilmemekle, toplum sorunlarına ilgisizlikle suçlandı. Yine de şiirleriyle 20nci yüzyılın ilk çeyreğini etkilemeyi başardı.
Ahmet Hâşim (özet):
Ayrıca bkz.->
Şiir:
Fıkra ve Sohbet:
Gezi:
MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarakSular sarardı yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmaktaEğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmaktaBİR GÜNÜN SONUNDA ARZÛ
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrârını ömrün eder ilân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde semâ kavs-i mutalsam!Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!Ahmet HAŞİM
Bilinen ilk manzumesi Leyâl-i Aşkım, 'de Mecmua-î Edebiyye'de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. yılları arasında yazdığı ve Piyâle başlıklı kitabına aldığı Şi'ir-î Kamer dizisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi.
'da kurulan Fecr-i Âtî'ye girdi. 'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği () sırasında Çanakkale Cephesinde bulundu. Savaştan sonra sınavla Duyun-u Umumiye'ye girdi. Duyun-u Umumiye'den çıktıktan sonra Osmanlı Bankası'na memur oldu. Anadolu Demiryolu Şirketi Meclisi İdare Azalığı'na tayin oldu.[2] Ayrıca Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 'te Paris'e, 'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefîse Mektebi'nde, mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine vefatına kadar devam etti.