aşkı memnudaki hizmetçilerin isimleri / Aşk-ı Memnu’nun Beren Saat'ten Nebahat Çehre'ye efsane oyuncu kadrosu - Mavi Kadın

Aşkı Memnudaki Hizmetçilerin Isimleri

aşkı memnudaki hizmetçilerin isimleri

Aşk-ı Memnu/Bölüm 1

Maun sandalla müsademeyi andıran bu tesadüflere artık o kadar alışmıştılar ki, bugün Kalender'den[1] dönerken gene onun âdeta çarparcasına yakından sıyırıp geçişini fark etmemiş göründüler. Beyaz sandalın şık, zarif süvarilerinde küçük bir telâş eseri, bir ufak haşyetsayhası bile uyandıramayarak geçen maun sandala - her iki tarafı görebilmek üzere biraz yan oturan - Peyker başını bile çevirmedi, arkasını sahile vererek Anadolu kıyısına dumanlarını serpen bir vapura dalmış gözleriyle Bihter'in beyaz örtüsünün içinde vakar ve endişe dolu çehresi tamamiyle kayıtsız kaldı; yalnız, valideleri, sarıya boyanmış saçlarının altında gözlerinin mânasına derin bir mübhemlik veren geniş bir sürme çemberiyle çevrilmiş gözlerini çevirdi, ucunda gizli teşekkür mânası titreyen bir serzeniş bakışıyla maun sandala büsbütün yabancı kalmadı.

Aralarında mesafe biraz uzanır uzanmaz, bu üç kadının kayıtsız vakarına birden halel geldi, en evvel valide - kırk beş senenin henüz izalesinemuvaffak olmadığı bir şebâbvehmiyle mesirelerde etrafa dağılan tebessümleri kendi lehine isnat etmek itiyadını takip ederek - dedi ki&#;:

- Bu Adnan Bey de! Artık âdet oldu, mutlaka her çıkışta tesadüf edeceğiz; bugün Kalender'de yoktu, değil mi Bihter?

Validesinin şikâyet şekli altında gizli bir memnuniyeti kâfi derecede saklayamayan sözlerini Bihter cevapsız bıraktı. Peyker validesine doğrudan doğruya cevap vermeyerek:

- Bugün çocukları da yanında değil dedi, ne güzel çocuklar, değil mi anne? Hele oğlan! Yumuk yumuk gözleriyle bir bakışı var ki

Bihter, eğilmeyerek, dudaklarının ucuyla sordu&#;:

- Validelerini tanır mıydınız, anne? Kız annesine çekmiş olmalı

Firdevs Hanım Bihter'in sualini anlamamışçasına donuk gözlerle bir saniye baktı, sonra başını çevirerek artık gözden kaybolan sandalı araştırdı; tekrar Bihter'e bakarak ve bu defa kendi zihninde cereyan eden efkâr silsilesini takip ederek&#;:

- Ne tuhaf bir bakışı var! dedi. Israr eden bir bakış! Ne zaman gözlerim tesadüf etse

Firdevs Hanım ikmal etmeden evvel biraz tevakkuf etti. Galiba «bana» diyecekti, fakat kızlarına karşı bu kadarcık bir lisan ihtiyatına tamamıyla sönmesi kabil olamayan bir annelik vakarı lüzum gördü, ve&#;: «Buraya bakarken görüyorum» dedi.

Validelerinin bu küçük lisan ihtiyatı ikisinin de dikkat nazarından kaçamadı. Peyker'le Bihter manalıca bakışarak gülümsediler, hattâ Peyker bu gülümsemenin ifadesini açıklamaktan çekinmeyerek:

- Evet, gözlerini Bihter'den ayırmıyor, dedi.

Bu cümlenin tesirini görmek için validelerine baktılar, o, cevap vermemek için uzaklara baktı.

Firdevs Hanım Melih Bey takımının hususî şöhretinden en ziyade hissesi olan bir çehredir ki, işte otuz senedenberi - on beş yaşından kırk beş yaşına kadar - bütün mesirelerin en mâruf hayat temasilinden biridir. İstanbul'un seyranları takviminden ismi silinemeyen, hattâ silinemeyecek görünen, hayatından her sene geçtikçe gençliğe daha ziyade asılan bu kadın, beyazlığını saklamak için sarıya boyadığı saçlarıyla, taravetinin izmihâlini örtmek için düzgünlere sıvadığı simasıyla kendisini o kadar aldatmış, henüz tazeliği vehminin içine öyle bir fikir delâletiyle nefsini tevdi etmiş idi ki, Peyker'le Bihter'in yaşlarını - birinin yirmi beş, ötekinin yirmi iki senesini - unutarak onları bütün bu tebessümlerden, bu takiblerden hisse alamayacak kadar çocuk zannederdi.

Bu, iki kızla valide arasında ebedî bir cenk ve istihza zemini idi ki, tamamen vuzuh ve serahat kesb edememekle beraber hemen her gün tekerrür eder; Peyker'in manalı bir kelimesi, Bihter'in insafsız bir tebessümü güya bu iki genç vücudun gençlik muzafferiyetini hâlâ genç kalmak isteyen bu validenin harap ve fersude kırk beş senesine çarpardı.

O, böyle hâin bir kelime, merhametsiz bir tebessüm, kulaklarına müthiş bir istihza ıslığı ile kırk beş yaşını bağırırken dudaklarında acı bir irtisam ile dalgın dalgın Peyker'le Bihter'e bakar, sonra ufak bir titreyişle gözlerini bu hakikatten ayırarak tekrar şebap vehminin, iğfal hazzına avdet ederdi.

Şimdi, dört aydan beri müzic bir fikir beynini tırmalıyordu. Peyker biraz sonra onu büyük valide edecekti. Buna vukuf hâsıl ettikten sonra büyük validelik bir kâbus ağırlığıyla onu bunaltmağa başladı. Kendi kendisine güya bu fikri silkip atmak istiyerek: «Mümkün değil!» derdi.

Büyük valide!

Melih Bey takımının içinde kadınlar hattâ zor valide olurken büyük valide olmak onun için bir zül, bir ayıp hükmünde idi. Şimdiden buna bir çâre düşünüyor, saçlarının beyazlarıyla çehresinin harabisine bir tamir tedbiri bulduktan sonra büyük valideliğe de bir şey icad etmek istiyordu, öyle bir şey ki ona şebap vehminin mestliğinde gizlenebilmek için imkân bıraksın: Çocuk annesine abla, ona da anne, diyecekti.

Melih Bey takımının içinde böyle garip bir istisna teşkil etmek zilletini tali onun için mi alıkoymuş idi? Bu vak'a hayatını telvis edecek bir leke kadar onu korkutuyor ve artık Peyker'e onu büyük valide edecek olan bu mahlûka, açıkça husumet ediyordu.

Peyker'in son cümlesinden sonra sandalda hep sükût ettiler. Adnan Bey artık unutulmuş göründü.

🙝🙟

Melih Bey takımı! Bu takımın İstanbul hayatında mertebesinin tâyini metin bir kaideye müstenid olamaz. Tamamiyle kibar âlemine mensubiyet iddia edecek kadar sağlam bir asalet sahibi olmayan bu ailenin yarım asır evveline kadar mevcudiyeti meşkûk ve mübhemdir, aile efradı içinde kibar hayat sicilinde tanınmış isimler bırakanlara uzaktan yakından - biraz karışık olmakla beraber - tesadüf etmek nesiller şecereleri müteveggilerine belki mümkün olur. Asıl takımın hususî hayat tarihi işte bu aileye namını terk eden Melih Beyden ibtida eder. «Melih Bey takımı» unvanı ailenin bütün ruhî tarihini rumuz ve şümuluyla telhis ve icmal eder bir ifade vüsatine maliktir.

Melih Bey kimdir?

Bu suale sarih bir cevap vermek külfetine lüzum görülmemiştir. Melih Bey vefatından sonra devam edebilecek hiç bir hâtıra bırakmamıştır: Yalnız Anadolu kıyısında bir yalı ile bu yalıdan İstanbulun hemen her tarafına yayılarak bugün «Melih Bey takımı» ünvanıyla bir temayüz noktasında birleşen kadınlar

Melih beyin yalısı yarım asrın inkılâp silsilesinden geçmiştir. Bugün kimbilir kimindir? Fakat ne zaman önünden geçilse Boğaziçinin hususî hayatına vâkıf olanların kalblerinde gizli bir parmak uzanarak orasını gösterir ve mübhem fakat zengin mânalar vererek:

- Melih Bey'in yalısı, der

Bir vakitler yalının pencerelerinden taşan tarab ahengi hâlâ rıhtımın taşlarını yalayan suların zemzemelerinde muhtefi, geceleri Boğazın suları bir zamanlar buradan topladıkları neşve şaşaasının hâlâ iltima-ı bakiyesiyle furuzan zan olunur, onun için yalının o hayat devresini bilmeyenler bile yalnız onun mânasını his ederek buradan geçerken bir âlemin meçhul bir sergüzeştine ait zevkleri duyarlar ve kendi kendilerine:

- Evet, Melih Bey'in yalısı, derler.

Bu yalı şehrin tarihinde mümtaz bir nevi çiçek yetiştiren bir camekân hükmüne hizmet etmiş ve İstanbul'un kibar hayatına bu mümtaz mahsulden numuneler serpmiştir. Bunlar yarım asırdan beri bu küçük şehrin muhtelif noktalarına dağılmışlardır; fakat onları dağılmakla beraber birbirinden ayırmayan, bütün muhtelif çiçekleri bir rabıta ile toplu bir demet şeklinde bağlayan bir şey vardır ki, ailenin unvanıdır. Bu, aileyi cereyanının dalgaları içinde sürükleyip götüren inkılâp nehrinin üstünde, batmaz bir tahta parçası şeklinde yüzmekte devam etmiştir.

Melih Bey takımında garip bir isticnas hassası vardır: hangi aile ile nisbet peyda eylerse o aile için Melih Bey takımından olmak muhakkaktır. Melih Bey takımından bir kız - galiba bu ailenin temayüz eshabının vikayesi, kadınlara müvekkel olduğundan kaderin hususî bir müsaadesiyle takımdan hemen bütün kız evlâd çıkmıştır. - bir diğer aileye intisap etmekle manevî hüviyetinin bu yeni ailenin hamiresinde mas olmamasını o isticnas hassası emniyet altına alır. Hattâ bu camekânın en -güzide çiçeklerini Firdevs Hanım - aile tarihi içinde bir hârika nev'inden - henüz on sekiz yaşında iken Rumeli sahilinin mini mini zarif bir yalısına - bugün Kalender seyranından sonra beyaz sandalın rıhtımına yanaşmak üzere olduğu açık sarı boyalı yalıya - gelin gider gitmez izdivaç hediyesi olarak oraya derhal aile unvanını götürmüş oldu; o günden başlayarak kocasının ismi silindi ve yerine:

- Firdevs Hanım'ın beyi, denildi.

Firdevs Hanım bir çok akraba kızları gibi kocasız kalmamak lüzumunu düşünmekte acele etmiş idi. Bütün mizacının hoppalığıyla ve dünyada güzel giyinmekten ve mümkün olduğu kadar eğlenmekten başka bir şeye ehemmiyet vermeyen dimağının muhakemesiyle her ne olursa olsun bir koca - elbiseleriyle akrabalarının masarifini temin edecek bir kese - bulmağa karar vermiş idi. Ailenin etrafında yavaş yavaş kuvvet kesbeden bir uzak kalma hissi evlenecek kızları için yalnız bir izdivaç zemini bırakmış idi: Mesireler Bir gün Göksu'da - nasıl oldu bilinemez - Firdevs Hanım'ın izdivacından bahs olundu. Bu rivayet derenin sevda taşıyan sularının üstünden hafif bir hande ile uçdu; güzergâhında hayretler uyanıyordu, bütün Göksu güya bu rivayete karşı mebhüt ve mütehayyir, bir taaccüp nidasıyla titredi:

- Bu kadar erken!

Henüz on sekiz yaşında, henüz bu çiçekten Göksu kendisine bir tesliyet yadigârı bırakacak bir koku almağa vakit bulmadan Fakat ertesi hafta - iki hafta arasında bir izdivacın mühim inkılâbı vuku bulmamışçasına - Firdevs Hanım yine Göksu'da yine bir hafta evvel etraftan selâm toplayan gözleriyle görünüverince bütün dere bir inşirah nefesiyle şişti ve bu defa artık etrafında dolaşmakta izdivaç ihtimallerinin girdabları açılan on sekiz yaşında şiir ve şebap dolu bir tehlike değil, izdivacının vukuu akabînde seyran hayatına sadakat isbatı için Göksu'yu selâmlamağa gelen Firdevs Hanım'ın sandalına bütün derenin sevda arkasında gezginci sandalları tam bir teslimiyet ile takıldı, sürüklendi gitti.

Göksu'da bundan evvel Firdevs Hanım'ın izdivacı rivayeti - ucunda ağır bir kurşun parçası sallanan olta iğnesi gibi - düştüğü noktanın etrafında gittikçe genişleye genişleye açılan dâireler tersim etmiş idi; herkes bu dâirelerin haricinde kalmak, yalnız ufak mühteriz bir temasla iğnenin ucundan biraz yem koparmış olduktan sonra kaçmak isterdi, bir safderunun avlanmasını bekleyerek yalnız temaşa halinde kalmak tercih olunurdu.

Safderunun kim olduğu taayyün ettikten sonra merak zail olmuş, hattâ bu biçare kurbanın mevcudiyeti bile unutulmuş idi; artık ortada iğnesinin ucu kırılmış bir sayyad, avlamaktan ziyade avlanmağa müntazır ve müheyya bir Firdevs Hanım kalmış idi.

Daha doğrusu bu izdivaçda Firdevs Hanım aldanmış idi: izdivaç ona beklediği şeylerden hiç birini getirmiyordu, yahud hunlardan o kadar az bir hisse getiriyordu ki birden kendisini hülyalarında aldatmış olan bu adama husumet etti. Bu izdivaç ona saf bir genç kız emelini tatmin etmiş olmak tesliyetini bile vermiyordu. O izdivacında şebabının hiç bir sevda temayülüne tebaiyet etmemiş idi, bütün aşk ve garam emellerini feda ettikten sonra bu fedakârlığa mukabil elinde hemen bir hiç görünce acı bir nedamet duydu, kendi kendisine: «O halde, mademki böyle olacaktı, niçin» der, bu sualin arasında hep kendisine zengin bir izdivaç yaptıramayacaklarından dolayı ihmal edilen çehreleri görür, ve «evet, o halde ne için onlardan biri olmadı?» sualiyle cümlesini ikmal ederdi.

Firdevs Hanım tamamiyle serbest idi, hattâ denebilirdi ki bu kadın izdivaç münasebetlerinde vazifeleri değiştirmiş, kocalık sıfatını kendisine alıkoymuş idi. Bir hafta içinde zevcini Melih Bey takımından yapmış idi.

Bir gün kocasının gözleri önünde Göksu'da Firdevs Hanım'ın sandalına - içinde bir penbe zarfın yazısı saklanmış - bir demet atıldı. O akşam birinci defa olarak bir kıskançlık kavgasına girişmek kasdiyle kocası demeti, mektubu sordu, Firdevs Hanım her türlü kavga mukaddemelerini birden kesen bir nazarla doğruldu:

- Evet, dedi Bir demet, içinde de bir mektup! İstersen okuyabilirsin. Daha yırtmadım. Fakat sonra? Ne olacak sanki? Halkı çiçek atmaktan, mektup yazmaktan men edecek ben değilim. Bence yapılacak bir şey varsa cevap vermemektir.

Sonra kocasına eğilmiş ve parmağını sallayarak işaret etmiş idi:

- Hem baksanız a, size tavsiye ederim bana kıskançlık meseleleri icat etmeyiniz, belki beni cevap yazmağa mecbur edersiniz

İki sene sonra Peyker, üç sene fasıla ile Bihter doğuyordu. Firdevs Hanım için bu iki vaka iki mühim musibet darbesi hükmünde idi. Kendisini böyle biri biri üstüne valide eden bu adamla artık her gün cenkleşiyor; ona, çocuklarına, kendisini gençliğinden ayırmak isteyen bu şeylere her şeyi cidal vesilesi ittihaz eder bir düşman kesiliyordu.

«Ömrüm sana çocuk yetiştirmekle mi geçecek?» cümlesi en beklenmeyen zamanlarda kocasının yüzüne vurulacak bir kamçı idi. O, bu kamçı darbelerine yüzünü uzatır, gülerek bu müthiş kavgaların neticesini beklerdi. Karşısında bu erkeği o kadar zelil, o kadar miskin görmekten husumetine bir de teneffür rengi karışırdı. Bu, ikisinin arasında senelerce süren bir cehennem hayatı oldu

Bir gün Firdevs Hanım İstanbul'dan eve avdet ederek odasına çıkınca birden garip bir manzara karşısında dondu: Çekmesinin gözleri kırılarak açılmış, öteye beriye çamaşırları, kordelaları, mendilleri dağıtılarak atılmış idi. Birden bunların arasında buruşturulmuş, yırtılmış, etrafa serpilmiş kâğıt parçaları gördü ve hepsini anladı.

Nihayet, kocası, senelerden sonra damarlarında birdenbire bir kocalık kıvılcımının tutuştuğunu hissederek gelmiş, bu kadının hususî hayatına aid sırlar mahfazasını parçalamış idi.

Mütehevvir bir isyan ile bir dakika beklemeyerek, odasından fırladı önüne Peyker - o zaman ancak sekiz yaşında olan büyük kızı - geçti:

- Anne! dedi, bey babam bayıldı, hasta yatıyor

Çocuğu kollarından tutarak fırlattı, kocasının odasına koştu; bütün hayatının saklanmış kinlerini bu adamın başına çarparak artık her şeyi kırmak, rabıtaları parçalamak istiyordu; lâkin odaya girince, sedire yığılmış yatan bu yıldırımla vurulmuş vücudun karşısında dondu. O, gözlerini çevirerek karısına baktı, bütün telvis olunan hayatının serzenişleriyle memlû bir nazar Birinci defa olarak kocasına cevap vermedi; mebhut, dudakları titriyerek, gözlerini ayıramayarak, durdu; kocasının gözlerinden iki sakit yaşın yuvarlandığını gördü.

Bir hafta sonra dul kalıyordu. Dul kaldıktan sonra birden kocası hakkında bir merhamet, hattâ bir muhabbet duydu, onun ölümüne bir parça da kendisini müsebbip addediyordu. Fakat bu, bir ay sonra mesirelerde tekrar görünmeden onu menedemedi. Bu defa onun hülyasında on sene evvelki emel gayesi tekrar can bularak parlamağa başlamış idi: Bir kese bulmak, fakat öyle bir kese ki içinden avuç avuç, saymaksızın, alabilmek mümkün olsun.

İşte seneler insafdan mahrum bir seri cereyan ile hep geçiyor ve Firdevs Hanım'ın hülya dolu gözlerine karşı altın iltima ile parlayan o kesenin şaşaası hep taliin kıskanç elinde sönüyordu.

Peyker Adnan Bey için: «Evet gözlerini Bihter'den ayırmıyor&#;» cümlesiyle onun kalbini burmuş idi. Demek bunu da elinden Bihter alacaktı? Peyker'den sonra Bihter? Bu iki kız onun nazarında bi-

Aşkı Memnu oyuncuları isimleri sayfamızda, gerçek isimleri ile birlikte vereceğimiz Aşk-ı Memnu dizisinin oyuncu kadrosu hakkında bilgilere sahip olacaksınız.

Kanal D kanalında yılında başlayıp yılına kadar rekorlar kırarak devam eden dizi, muhteşem bir finalle bölümde bitmiştir. Başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saat&#;in oynadığı Aşkı Memnu dizisi veda bölümüyle herkesin evine kapanmasına sebep olan nadir dizilerdendir.

Bu sayfada

Aşkı Memnu Oyuncu Kadrosu

Bihter Ziyagil

Aşkı Memnu Bihter

Gerçek adı Beren Saat olan Bihter, annesiyle yaşadığı sorunlardan dolayı ondan intikam almak için Adnan Bey&#;le evlenmiştir. Adnan Bey&#;le evli iken duygularına engel olamayarak onun yeğeni olan Behlül&#;e aşık olmuştur. Hem annesine hem de kocasına karşı gizliden bu ilişkiyi yürütmeye çalışırken evin kızı Nihal ile de rekabete girecektir. Behlül&#;ü Nihal&#;e kaptırmak onun için sonun başlangıcı olacaktır.

Behlül Haznedar

Aşkı Memnu Behlül

Gerçek adı Kıvanç Tatlıtuğ olan Behlül, ailesi ölünce Adnan Bey tarafından evlatlık edinilmiş ve büyütülmüştür. Adnan Ziyagil Behlül&#;ü çocuklarından ayırmamış ve onlara nasıl davranıyorsa onu da öyle görmüştür. Amcasının genç karısı Bihter&#;e karşı duygularına engel olamamış ve sonunda gizliden onunla aşk yaşamaya başlamıştır.

Adnan Ziyagil

Aşkı Memnu Adnan

Gerçek adı Selçuk Yöntem olan Adnan, tam bir İstanbul beyefendisidir. Karısını kaybettikten sonra çocuklarından başkasını gözü görmemiş ama mezarlık ziyareti sırasında Bihter&#;e aşık olmuştur.

Nihal Ziyagil

Aşkı Memnu Nihal

Gerçek adı Hazal Kaya olan Nihal, Adnan Bey&#;in kızıdır. Psikolojik sorunları ve bayılma hastalığı olan Nihal içten içe Behlül&#;e aşıktır. Bu aşkını kendinden bile gizleyen Nihal, okulunu bitirdikten sonra aşık olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Bülent Ziyagil

Aşkı Memnu Bülent

Gerçek adı Batuhan Karacakaya olan Bülent, Adnan Bey&#;in oğludur. Dizide ki en saf ve en küçük karakterlerden birisi olan Bülent etrafında yaşanan olaylardan habersizdir. Kendisine Behlül&#;ü örnek almakta ve ona hayranlık duymaktadır.

Firdevs Yöreoğlu

Gerçek adı Nebahat Çehre olan Firdevs Hanım, kocasını kaybettikten sonra Adnan Bey ile evlenmeyi düşünmektedir. Paraya ve zenginliğe aşırı merakı olan Firdevs Hanım&#;ın bunlardan başka şeyi gözü görmemektedir. Hırsları ve hayalleri için kızlarını bile harcamaktan çekinmeyen birisidir.

Beşir

Aşkı Memnu Beşir

Gerçek adı Baran Akbulut olan Beşir, Adnan Bey&#;in şoförüdür ve kızı Nihal&#;e aşıktır. Bihter ile Behlül&#;ün bahçede öpüştüklerini ilk gören yine o olmuştur. Behlül&#;e karşı aşırı bir kin ve öfke duyan Beşir, Nihal&#;i ondan korumak için elinden geleni yapacaktır.

Matmazel Deniz

Aşkı Memnu Matmazel

Gerçek adı Zerrin Tekindor olan Matmazel Deniz, evdeki çocukların bakıcısıdır. Onu anne gibi gören çocuklar tarafından çok sevilmekte ve saygı duyulmaktadır. Tüm bunların yanında Adnan Bey&#;e platonik bir aşk beslemektedir. Günün birinde onunla evlenmenin hayalini kurmaktadır.

Peyker Yöreoğlu

Aşkı Memnu Peyker

Gerçek adı Nur Fettahoğlu olan Peyker, bir dönem Behlül ile aşk yaşamış ama onun kendisini aldatması sonucu ilişkisini bitirmiştir. Babası ile sorunlar yaşayan fakat kendisini çok seven zengin bir ailenin oğlu olan Nihat ile evlenmiştir.

Aşkı Memnu Dizisi Diğer Oyuncuları

  • Arsen Ziyagil: Gülsen Tuncer
  • Şayeste: Fatma Karanfil
  • Süleyman Efendi: Rana Cabbar
  • Nesrin: Evren Duyal
  • Hilmi Önal: Recep Aktuğ
  • Nihat Önal: İlker Kızmaz
  • Cemile: Pelin Ermiş
  • Aynur Önal: Zerrin Nişancı
  • Sevil: Gülizar Irmak
  • Kathia: Ufuk Kaplan

Aşkı Memnu Dizisi Konusu

Adnan Bey, eşini kaybettikten sonra iki çocuğu ve evlatlık edindiği uzaktan bir akrabasının oğlu ile mutlu bir hayat yaşamaktadır. Eşinin mezarına gidip gelirken orada karşılaştığı Bihter ile tanışır ve ona aşık olur. Bihter ile evlenen Adnan Bey oğlu gibi sevdiği Behlül&#;ün de şirketin başına geçmesi için okulunu bitirmesini beklemektedir. Dizi, Adnan Bey&#;in karısı Bihter Hanım ile oğlu gibi sevdiği Behlül&#;ün yakınlaşması ve bu durumu saklamaya çalışmaları etrafında dönmektedir. Bu ihanet bir kişi, iki kişi derken zamanla herkesin kulağına gidecek ve olaylar enteresan bir şekilde gelşecektir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.