alamut kalesi nerede harita / ALAMUT KALESİ, Merkez nerede, Otobüs ile nasıl gidilir?

Alamut Kalesi Nerede Harita

alamut kalesi nerede harita

Alamut Kalesi Nerededir? Hasan Sabbah Kimdir?

Tam adı el-Hasan b. Ali b. Muhammed b. Cafer b. el-Hüseyin b. Muhammed es-Sabbah el-Himyeri olan Hasan Sabbah’ın Güney Yemen’deki Himyeri krallarının soyundan geldiği düşünülmektedir. Babası Yemen&#;den Kufe&#;ye sonra Kum’a ve en son Rey şehrine yerleşir. Doğum tarihi tam bilinmese de, Hasan Sabbah&#;ın ya da tarihinde Kum’da dünyaya geldiği tahmin ediliyor. Babası Ali b. Muhammed, Şîa mezhebinin İmamiye kolundan tanınmış bir kişidir. Felsefe, kelam, mantık, fıkıh alanlarında çok iyi eğitim almış olan Hasan Sabbah, İsmâili hareketlenmelerinin merkezi olan Rey’de, On iki İmamcı olarak ilk eğitimini alır.

Emire Zarrab isimli bir Fâtimî daisi (İsmâililik mezhebine davet için görevlendirmiş din adamı) sayesinde, o güne kadar sapkınlık olarak adlandırdığı İsmâili öğretilerini öğrenir. Bütün bu eğitimlerden sonra, Fâtımîlik davasına katılan Hasan Sabbah dönemin imamı, Halife el-Müstansır&#;a bağlılık yemini eder.

Hassan-i Sabbah Depicted With His Followers And Houris

Hassan-i Sabbah Depicted With His Followers And Houris (Ressamı belli değil),

Irak’taki İsmâili mezhebinin başı Abdülmelik İbn Attaş, yılında Rey&#;e gelir. Hasan Sabbah ile tanışınca ona Kahire’ye gitmesini ve halifenin yanında kendini tanıtmasını söyler. Birkaç yıl sonra da Hasan Sabbah, Mısır’a gider. Hasan Sabbah&#;ın hayatının anlatıldığı Sergüzeşt-i Seyyidina’da belirtilen Ömer Hayyam ve Nizâmülmülk arkadaşlığından bahsetmek gerekirse; üçünün de Nişapur’da aynı hocanın öğrencisi oldukları anlatılır. Fakat aralarındaki yaş farkı ve gençliklerini İran&#;ın değişik yerlerinde geçirmiş olduklarını göz önüne alan çağdaş bilginler bu öykünün uydurma olduğunu söylerler.

Hasan Sabbah, yılında, Rey’den İsfahan’a oradan da Azerbaycan yoluyla Silvan’a ulaşır. Burada sünni âlimlerin üstün olduklarını reddedip dini açıklamayı sadece imamların yapabileceğini söyleyince; Silvan Kadısı, Sabbah’ı şehirden kovar. Arkasından Meyyafarikin, Musul, Sincar, Rahbe, Dımaşk, Sayda ve Sur üzerinden Akka’ya gelip en son Fâtımî halifesi el Müstansır’la görüşmek için Mısır’a gider. Hatta halife onu kendisine vekil tayin eder. Fakat Hasan Sabbah’ın halife ile görüşüp görüşmediği konusu tartışmalıdır; kaynaklar farklı görüştedirler.

Hasan Sabbah müritlerine şarap ikram ediyor.

Hasan Sabbah müritlerine şarap ikram ediyor. Sabbah&#;ın  olumsuz imajı minyatür ve resimlere de yansır.

Halife El Hakim’in ölümünden sonra Fâtımilerin halifesi Müstansır hilafet makamında 60 sene kalır. Ardından halife olması için oğlu Nizâr’ı seçer. Nizâr’ın arkasındaki desteği gören Fâtımilerin veziri Efdal onu halife yapmaktansa daha pasif biri olan diğer oğul Müstali&#;yi halife seçer. Kahire halkı da Müstali’nin hilafetini benimseyince Nizâr ve oğulları İskenderiye’ye giderek burada isyanlar çıkarır. Bu tehlikeli durumun farkına varan Müstali, onları tekrar Kahire’ye getirtip zindana attırır ve Nizâr bir süre sonra burada ölür.

O dönemde Müstansır’ı destekleyen Hasan Sabbah onun ölümünün ardından Efdal’in tutumunun tersine Nizâr’ı destekler ve hatta onun adına hutbe okutur. Artık Nizâriyye ve Mustâlliyye olarak ikiye ayrılan İsmililerin, Nizâriyye koluna en büyük destek Hasan Sabbah’tan gelir; ayrıca Nizar’ın torununu da Alamut’a getirterek yetiştirir. Bundan sonra Nizâriler için Fâtımiler’den ayrı Alamut Kalesinde yeni bir dönem başlar.

Alamut Kalesi'nin Moğollar tarafından kuşatmasını gösteren bir minyatür.

Alamut Kalesi&#;nin Moğollar tarafından kuşatmasını gösteren bir minyatür.

İsmâililerin Seyyidina Hasan bin Sabbah diye çağırdıkları, Hasan Sabbah, yolculuklarla dolu hayatının ilk dönemlerinde, bir şekilde yakalanmamayı başararak, gözüne kestirdiği Alamut Kalesi’ni almak için plan yapar. Alamut Kalesi Selçuklunun kontrolünde Mehdi isimli birisinin elindedir. Hasan Sabbah, Mehdi’nin askerlerinden bir bölümünü İsmâililiğe çeker. 4 Eylül ’da kendisi de gizlice Dikhuda ismiyle kaleye girer, ve bir süre kalede yaşamayı başarır. Mehdi bir süre sonra birçok askerinin İsmâili olduğunu ve hatta Dikhuda’nın da, Hasan Sabbah olduğunu fark ettiğinde iş işten geçer.

Mehdi, Hasan Sabbah’ın kalede bir hakimiyet oluşturduğunu anlayıp yapabileceği bir şeyin kalmadığını görür. Bir rivayete göre Hasan Sabbah, Mehdi’den kaleyi kendisine satmasını ister. Mehdi’nin canına zarar vermeyen Hasan Sabbah kale içinde ona üç bin dinarlık senet verir. Hasan Sabbah artık Alamut’u ele geçirir ve burada davet-i cedide adını verdiği hareketine başlar.

Alamut Kalesi, coğrafi olarak İran’da Elburz dağları üzerinde, Kazvin’in kuzeydoğusunda yer alan bir kaledir. Aluh ve Amut kelimelerinden meydana gelen Alamut, ismi eski fars dilinin Taberistan şivesinde &#;kartal yuvası&#; veya &#;kartal eğitimi&#; anlamlarına gelir. Ayrıca &#;Aluh Amut&#; isminde geçen harflerin her birine ebced hesabındaki sayısal değerler verilip toplandığında, Hasan Sabbah’ın Alamut’u ele geçirdiği tarihi çıkar. İranlı tarihçiler bu durumun altında gizemli bir anlam aramışlardır.

Alamut Kalesi Haritada

Alamut Nizari İsmâililiği, Hasan Sabbah’ın öncülüğünde, yılları arasında tam yüz altmışaltı yıl Selçuklu Devleti’nden bağımsız bir şekilde yaşar.

İsmâili topluluğu, sünni inançlı Selçuklu yöneticileri tarafından &#;mülhid, zındık&#; (inançsız) diye karalanıyordu. Batılılar ise Marko Polo’nun anlatısına istinaden aynı topluluğu, &#;Haşhaşiler&#; (esrarkeşler) olarak adlandırdılar. İsmâililerin kendilerini koruma ve saldırganları caydırma amacıyla harekete geçirdikleri, kendini kurban eden savaşçıları olan Fedâilerin, başta Selçuklu baş veziri Nizamülmülk olmak üzere çok sayıda siyasetçi ve komutanı öldürmeleri, Haçlılar döneminin batılı otoriteleri tarafından &#;suikastçılar/katiller (Assassins)&#; diye adlandırılmalarına yol açtı. Onlar asıl olarak Suriyeli İsmâililere bu adı veriyorlardı. Daha sonra deyim, Avrupalı gezginler ve kronikçiler tarafından İran İsmâilileri için de ortaklaşa kullanılır hale gelir. Yıllar içerisinde konu çokça dile düşer ve İsmâililerle ilişkili her şey adeta destanlar ve peri masallarıyla kuşatılır. Oysa başta Alamut Kalesi olmak üzere tüm İsmâili merkezleri astronomi, kimya gibi fen bilimlerinde ileri bir aşamaya ulaşmıştı. Dönemin en zengin kütüphanesi, Alamut Kalesi’ndeydi.

Hasan Sabbah

Venedikli Marco Polo, Hulâgü Han tarafından yakılıp yıkılmasından yıl sonra yılında Alamut&#;un yıkıntılarını ziyaret etmiş. İlişkide bulunduğu bölgede yaşayan Sünni Müslümanların, İsmâililer hakkında verdikleri yalan ve yanlış bilgilere, kendi hayali ve abartılı yorumlarını katarak, Hasan Sabbah Alamut&#;unu insanlardan ölüm araçları, yani fedaileri üreten bir cennet  olarak tanımlamış. Oysa gerçek bilim cenneti olan ve bilginler yetiştirmiş; Moğolların yakıp yaktığı ve içinde iki yüz bin kitap bulunan Alamut kitaplığından hiç söz etmemiş. Babası ve amcası ile birlikte Kubilay Kağan’ın sarayına seyahat yapan Marco Polo, yılında Akka’dan yola çıkıp yılında İran’dan geçer. Eserini ise Çin’de bulunduğu on yedi yılın ardından döndüğü Venedik&#;te yılında bir kâtip yardımıyla kaleme alır. Anlaşılacağı üzere Marco Polo, Nizari İsmâililiği’nin yıkılmasından on beş yıl sonra İran’dan geçerken duyduklarını yazması kuvvetle muhtemel, bu nedenle gerçeği yansıtmamaktadır.

Marco Polo, Harikalar Kitabı, 1

Marco Polo, Harikalar Kitabı,

Marco Polo, Farsça&#;daki söylenişiyle Pir-i Alamut&#;u (Hasan Sabbah&#;ı)  &#;Dağlı İhtiyar&#; adıyla Batı&#;ya büyük kötülüklerin adamı olarak sunmuştur.  “Dağlı İhtiyar, kendisine cesur erkekler olmaya aday görünen, on iki yaşındaki çocukları sarayında alıkoyup yetiştirirdi. Zamanı gelince onları dört, on ve yirmilik gruplar halinde bahçeye gönderilir ve orada haşhaş içirilirdi. Üç gün boyunca uyurlar ve sonra onları uyandırılacakları bahçeye uyur durumda taşırlardı. Bir sure sonra bu genç adamlar uyandıklarında, kendilerini buldukları görkemli bahçede, gerçekten cennette olduklarına inanıyorlardı. Güzel körpe kızlar, büyük eğlence gösterileri yaparak, şarkı söyleyerek daima onlarla birlikte olurlardı; istedikleri her şey verilirdi. Bunun için kendi özistemleriyle bu bahçeyi asla terk etmek istemiyorlardı. Ne zaman Yaşlı Adam birini ölüme göndermek isterse, onu çağırıp şöyle söylerdi: &#;Git ve bu işi yap. Ben bunu sana yaptırıyorum, çünkü ben senin Cennete geri dönmeni ve burada her şeye sahip olarak ebedi mutlu yaşamanı istiyorum.&#; Böylece eğitilmiş suikastçılar (assassins) gider, eylemi büyük bir istekle gerçekleştirilerdi.&#;

Alamut'un Fedaileri

Sufi gelenğin yazarlarından Arkon Daraul mahlaslı İdris Şah&#;ın fedailer hakkında verdiği kısa bilgiye göre: &#;Assassee, Arapça&#;da muhahafızlar-koruyucular anlamına gelir ve bazı yorumcular, sözcüğün gerçek kökeninin &#;sır muhafızları-koruyucuları&#; olduğunu düşünmektedirler. Hasan Sabbah&#;ın bu inanç örgütlenmesinde inanca çağıranlara Dai&#;ler, öğrenci-mürid olanlara Rafik (yoldaş, arkadaş), Fedailere ise adanmışlar deniliyordu. Bu son grup Hasan Sabbah tarafından İsmaililiğe eklenmişti ve bunlar suikastçı timleri gibi yetiştiriliyordu. Fedailerin üzerinde bir kuşakla bağlanan beyaz bir giysi, ayaklarında kırmızı çizme, başlarında ise kırmızı başlık bulunuyordu. Hançeri kurbanın göğsüne ne zaman, nerede yerleştirecekleri konusunda dikkatli bir eğitime ek olarak onlara dil öğretiliyor; kıyafet değiştirme ve askerler, tacir ve keşişlerin yaşam tarzları gibi alanlarda yetiştiriliyor ve görevlerini uygularken, onların her birini taklit ve temsil etmeye hazır duruma getiriliyorlardı.&#;

Alamut Kalesi

Alamut Kalesi

Yazar Edward Burman ise bunların tesrine şunları söyler: &#;Oysa Hasan Sabbah, tasarımlar üretmiş, planlayıp uygulamış devrimci bir dahi idi. Kahire&#;deki eski Fâtimî İsmaililerin, eski davanın yerini alan, Nizâri İsmâililerin yeni davasını yaratıp eyleme koydu. Onun çok mükemmel bir teoloji bilgisi, üstün bir zeka gücü vardı. Kuşkusuz o aynı zamanda, uzun yıllar boyunca idealini izlemeyi sağlayacak olan olağanüstü güçte bir iradeye sahipti. Daylam halkını tek başına kendisi İsmâili davasına çevirmişti. Potansiyel kuşkular taşımakta olan bir inanç değişiminde, insanlara bir seçenek olasılığını sunup, kabul ettirecek derecede güçlendirinceye kadar nasıl sabırla ikna ederek, onları çevirdiğini düşünürsek, aklının ve iradesinin yüksekliğini hayal edebiliriz.”

 yüzyıldan kalma minyatür,

  yüzyıldan kalma minyatür, Alamut Kalesi&#;nin Moğollar tarafından alınışı

Alamut Kalesi ilk olarak Deylem&#;li bir hükümdar tarafından yılında yaptırılır. Kale sırasıyla önce Misafiroğullarının sonra Zeydilerin en son da Hasan Sabbah’ın hâkimiyetine geçer. Bulunduğu bölgede yalçın bir kayalığın üzerine kurulan kaleye ancak kuzey tarafından giden daracık ve engebeli bir yoldan geçerek çıkılabiliyordu. İşte bu durum Alamut Kalesi’ni ulaşılması çok zor ve zapt edilmesi imkansız bir kale haline getirir. Rivayete göre Deylem&#;li hükümdar ava çıktığında kartallarından birini gökyüzüne bırakmış kartalda bir kayalığa konmuş. Hükümdar bölgenin öneminin farkına varınca da buraya bir kale inşa edilmesine karar verir.

Hasan Sabbah, Ölümsüz

Hasan Sabbah, kalenin onarımı ile uğraşmaya başlayarak ambarları ve su kaynaklarını geliştirir, tarımsal üretimi artırır. Vadinin içerisine meyve ağaçları diker kale duvarlarını da fazlasıyla güçlendirir. Sabbah&#;ın çağdaşı denebilecek olan Cüveynî, Alamut Kalesi’ni şöyle anlatır:

O kale çok sağlam bir şekilde inşa edilmişti. Demir bile bu duvarlara işlemez, oradaki küçük bir taş parçasını yerinden oynatamazdı. Taşların ve kayaların içinde çeşitli uzunlukta ve genişlikte, taş ve kireç kullanarak büyük hacimli su depoları yapmışlar, “Kayadan evler yonttuğumuz” ayetinin dediğini yerine getirmişlerdi. Bunun dışında şarap, sirke, bal ve çeşitli sıvı ve katı yiyecekler için ambarlar ve mahzenler inşa etmişler, sanki “Bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları onun buyruğuna verdi” tarifine uymuşlardı. Bu binaları etraflı olarak Kısas-ı Mübin’de anlatılmış olan insan eliyle yapılmış o görkemli binalara benzetebiliriz. O kale yağma edilip yiyecekler çıkarılırken yağmacının biri, bal deposunu su havuzu sanmış ve yunus balığı gibi oraya dalmıştı. Sanki “Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı” durumuna düşmüştü. Bahru Irmağından kalenin dibine kadar bir suyolu açmışlar ve kalenin yarısını dolaşan o su kanalının önünü taşla kesmişlerdi. Kalenin biraz aşağısında denizi andıran, taştan havuzlar vardı. Kaleden inen su depolanmak için orada birikir, fazlası dışarı atılırdı. Ta Hasan-ı Sabbah’ın zamanında yani yıl önce konmuş olan bazı sıvı ve katı yiyecekler, oradaki depolarda bozulmadan kalabilmişti. İsmailiyye taraftarları onların bozulmadan kalmasını Hasan’ın kerametine bağlarlar. Bunlardan başka orada bulunan savaş araç ve gereçlerini burada anlatacak olsak, birkaç cilt daha kitap yazmamız gerekir.&#;

Alamut Kütüphanesi

Alamut Kütüphanesi

Hasan Sabbah, Alamut’u alıp bir yatak ve kütüphaneden oluşan odasını kendisine ikametgâh olarak kurar. Kaleyi ve ilerde alacağı diğer kaleleri askerlerini yetiştirmek, Sünni Halifeliğin içine girmeye çalışmak ve bir şekilde zapt etmek amacı ile kullanmayı planlar. Burada enteresan bir bilgi vermek gerekirse tarihçi Enno Franzius, Hasan Sabbah’ın Alamut’ta bulunduğu otuz beş senelik süreçte odasından dışarıya sadece dört kez çıktığını, Bernard Lewis ise bir kez bile kayalıklardan aşağıya inmediğini odasından, dışarıya iki kez çıktığını söyler.

Hasan Sabbah Ve Minyatürleri

Alamut Kalesi’nin bulunduğu alan olan Rudbar bölgesindeki toprakları kendi inancına kazandırmak isteyen Hasan Sabbah, buradaki insanları saldırı ve ikna yöntemleri ile etkisi altına almayı başarır. Sabbah’ın bu hızlı yükselişi Selçuklu Devleti’nin ciddi kararlar almasına sebep olur. Selçuklu Beyi Yoruntaş ve komutasındaki ordusu Alamut eteklerine gelerek buradaki Nizarîlere saldırır; Nizarîler bir süre sonra Selçuklu askerleri karşısında dayanamaz. Hasan Sabbah’a kaleyi terk etmek isteyenlere, İmam Müstansır’dan bir mesaj aldığını ve sabrederlerse talihlerinin açık olacağını söyleyince; halk mucize olduğunu düşünerek kalede direnmeye devam eder. İlerde  bu sebepten Alamut bölgesi &#;talihli bölge&#; anlamına gelen &#;beldet el ikbal&#;  olarak anılır. Bu esnada Yoruntaş’ın vefat etmesi kuşatmanın yarım kalmasına neden olur.

Hasan Sabbah, Fedaisiyim

Hasan Sabbah, Selçuklu Devleti&#;nin veziri Nizamülmülk’ü emellerine ulaşmada en büyük düşman olarak görür. Bu konuda Hasan Sabbah’ın, Sultan Melikşah’a mektuplar gönderdiği de rivayet edillir. Hasan Sabbah dökülen ilk Nizarî kanının sebebi olarak Nizamülmülk&#;ü görür. Bu arada Sultan Melikşah’ın ölümü büyük bir fırsat doğurur. Selçuklu Devleti karışıklıklarla mücadele ederken, Hasan Sabbah, Alamut’ta iyiden iyiye yerleşerek güçlenir. Hatta Nizarîler, Selçuklu ordusundan önce davranıp Nizamülmülk’ü suikast düzenleyip öldürür.

Hasan Sabbah Ve Alamut Kalesi

Hasan Sabbah, Alamut Kalesi merkez olmak üzere büyüklü küçüklü sayıları elliye varan kaleyi ele geçirerek, çok iyi bir şekilde yapılanır. Suriye’den Doğu İran’a kadar düz ve eşit olmayan bir biçimde dağınık topraklarıyla uzun süre var olmayı başarır. Hasan Sabbah’ın, Büyük Selçuklu Devleti&#;ni yıkmak için düşündüğü en iyi strateji, kaleleri ele geçirerek kendisine ulaşılması zor müstahkem bir savunma ve mekan hazırlığı olur. Selçuklu İmparatorluğuna karşı mücadele etse de; birtakım kaleler dışında hiç bir başarı elde edemez; Selçukluları yıpratmaktan öteye gidemez.

Hasan Sabbah&#;ın yılında, doksan yaşlarında öldüğü söylenir. Hasan Sabbah’ın ölümünden sonra yerine en güvendiği komutanı Buzurg Umid geçer.

Kaynak
Moğollar Ve Nizâri İsmaililerinin İran&#;daki Hakimiyetinin Sonu, Hasan Sabbah () Ve Alamut İsmailileri, Hasan-ı Sabbâh, Hasan-i Sabbâh, Hasan-ı Sabbâh Ve Haşîşîler, Alamut Kalesi, Bernard Lewis

ALAMUT KALESİ, Merkez, nerede, Otobüs ile nasıl gidilir?

Merkez şehrinde ALAMUT KALESİ konumuna Toplu Taşıma

Merkez, Türkiye'deki ALAMUT KALESİ adresine nasıl gidebileceğinizi mi merak ediyorsunuz? Moovit, en yakın toplu taşıma durağından adım adım yol tarifi ile ALAMUT KALESİ adresine ulaşmanın en iyi yolunu bulmanıza yardımcı olur.

Moovit, şehrinizde gezmenize yardımcı olacak ücretsiz haritalar ve canlı yol tarifleri sağlar. Saatleri, güzergahları, hareket saatlerini görüntüleyin ve gerçek zamanlı olarak ALAMUT KALESİ adresine ne kadar sürede ulaşabileceğinizi öğrenin.

ALAMUT KALESİ için en yakın durak veya istasyonu mu arıyorsunuz? Hedefinize en yakın durakların listesine göz atın: - Müftü Deresi; - Cami; - Üst Geçit; - Üst Geçit; Mersin Garı.

OtobüsM48M77M

Sizi daha erken zamanda ulaştırabilecek başka güzergah olup olmadığını görmek ister misiniz? Moovit alternatif rotalar veya saatler bulmanıza yardımcı olur. Moovit Uygulamasından veya Web Sitesinden kolayca ALAMUT KALESİ için yol tarifi alın.

ALAMUT KALESİ adresine en kolay yoldan ulaşmanızı sağlıyoruz, bu nedenle Merkez konumundaki kullanıcılar dahil milyondan fazla kullanıcı, toplu taşıma için en iyi uygulama olarak Moovit'e güveniyor. Ayrıca otobüs uygulaması veya tren uygulaması indirmenize gerek yoktur. Moovit, en doğru otobüsü veya metro saatlerini bulmanıza yardımcı olan tüm toplu taşıma araçlarının bir arada olduğu ulaşım uygulamanızdır.

ALAMUT KALESİ için Otobüs fiyatları, ve tüm yolculuk ücreti hakkında bilgi için lütfen Moovit uygulamasını kontrol edin.

Havaalanı, hastane, stadyum, market, alışveriş merkezi, kafe, okul, kolej ve üniversite gibi popüler yerlere gitmek için uygulamayı kullan.

Konum: Merkez, Adana - Mersin

Hasab Sabbah kimdir? Haşhaşiler kimdir? Alamut Kalesi nerede?

Hasan Sabbah internette sık sık araştırılan ve merak edilen bir isimdir? Peki Hasan Sabbah kimdir? Hasan Sabbah tarafından kurulan haşhaşiler kimlerdir? Hasan Sabbah'ın kullandığı Alamut Kalesi hakkında ne bilinmektedir? Tüm cevaplar haberimizde

HASAN SABBAH KİMDİR?

 İslam'ın İsmaililik mezhebine dayalı olarak kurduğu Haşhaşiler tarikatı ile bilinir. Haşhaşiler örgütünü kuran ve ölene kadar liderliğini yapan Hasan Sabah tarihteki ilk suikast (terör) örgütünün kurucusudur

Hasan Sabbah, yüzyılın ortalarında İran’da Kum kentinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Babasının adı Ali bin Muhammad bin Jafar bin al-Hussain bin Muhammad bin al-Sabbah al-Himyari’dir. On İki İmamcı olan ve Kufe'den İran’nın Kum kentine gelen babası aslen Yemenlidir. Hasan Sabbah, 17 yaşına kadar On iki İmam’cı Şii eğitimi aldı.

Hasan Sabbah, İslam'ın İsmaililik mezhebine dayalı olarak kurduğu Haşhaşiler tarikatı ile bilinir.

Hasan Sabbah, Zamanın önde gelen okullarında okuma şansı bulmuştur. Ailesiyle birlikte Rey şehrine gittiğinde burada Şii inancının önderleriyle temas etmiş ve Şiiliği benimsemiştir. Dini çalışmalarını geliştirmek için Fatimiler‘in hakim olduğu Kahire’ye gitmiştir. İsmaillilerin merkezi olan Fatımi Devleti’nin başkentine uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra ’de vardı. Hasan Sabbah üç yıl Mısır’da kaldı. Kahire ve İskenderiye’de dönemin ünlü bilginlerinden dersler aldı.

Haberin Devamı

Hasan Sabbah, yılında İsfahan’a dönerek, yetkinleşmiş bir şekilde mücadeleye başladı. Yaklaşık dokuz yıl çeşitli kentleri gezerek, İsmailliliği yaymaya çalıştı. Bu çalışmaları sonucu var olan İsmaili tabanını daha da genişletti. Alamut kalesini kendisine merkezi üs olarak seçti. Hasan Sabbah burayı bilinçli seçmiştir. Alamut adının manası: "kartalın öğretisi" anlamında "Aluh Amut"dan gelmektedir.

brit7wt9cchi95uzjpg

Alamut kalesinde yılında itim ve örgütlenme mücadelesine yeni bir boyut kazandırdı. Alamut’un bütün eksiklerini tamamladı. Su kanalları açıp, ambarlar kurdu. Çevredeki küçük kaleleri alıp onlara kuleler yaptı. Çevrede bulunan yerleşim alanlarının çoğu İsmaili oldu. Bu arada bazı kurallar getirip, sosyal reformlar yaptı. İsmailileri kardeşlik bağlarıyla birleştirdi. Böylece her birey kendisini topluluğun sorumlu bir üyesi ve onun ayrılmaz bir parçası olarak hissetmeye başlamıştır.

Alamut kalesinin Hasan Sabbah tarafından ele geçirildiğini öğrenen Selçuklu veziri, Nizamülmülk, dört ay boyunca Alamut’u kuşatmasına rağmen sonuç alamadı. Sonrasında Nizamülmülk, çadırında bir Alamut fedaisi tarafından zehirli hançer ile öldürüldü.

Örgütlenme ağı o kadar ilginçti ki, Selçuklu Devleti’nin üst düzey memurları dahi İsmaili olmuştu.

Bazı iddialara göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah birlikte aynı dönemlerde öğrencidirler ve kim hayatta en çabuk yükselirse diğerlerine yardım edecektir. Bu efsanenin doğruluğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. Çünkü Nizamülmülk ile Hasan Sabbah arasında yaklaşık 40 yıllık yaş farkı vardır. Diğer yandan bunun doğru olabilmesi için üçünün de Nişapur'da okumuş olması gerekmektedir. Oysa Hasan Sabbah öğrenimini doğduğu kent olan Kum'da ve daha sonra Rey'de yapmıştır. Hasan Sabbah Rey'den ayrılırken İsfahan, Azerbaycan, Silvan, Mezopotamya, Suriye ve Filistin kıyılarından geçerek Mısır'a ulaşmıştır. Üç sene Mısır'da kalan Hasan Sabbah muhtemelen Bedr el-Cemâli ile aralarındaki bir ihtilaf sebebiyle Kuzey Afrika'ya sürülmüş, Sonra da Suriye'ye ulaşmıştır. 10 Haziran 'de İsfahan'a ulaşmış olan Hasan Sabbah dokuz sene boyunca "davet" in hizmetinde İran'ı dolaşmıştır.

Bundan sonra kesin olarak bilenen ise Hasan Sabbah’ın yoğun dini çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir. Alamut kalesi, Elbruz sıradağlarının en doruğunda olup, çok korunaklı bir konumdadır. Söz konusu kalede 2 bin müridinin yaşadığı söylenmektedir. Dönemin ileri gelenlerine yönelik suikastleri işletmek için fedailerine haşhaş vererek (bu daha çok muhalifleri tarafından uydurulduğu söylense de) onların zihinlerini kontrol ettiği bilinmektedir. Bu yüzden örgütün adı Haşhaşiler olarak anıla gelmiştir.

jpg

Alamut'a yerleştikten sonra Büyük Selçuklu Devleti ve Abbasilere yönelik mücadelesine başlayan Hasan Sabbah, kendi döneminde elliye yakın suikast gerçekleştirmiştir. Bunların en önemlisi ve ilki Nizamülmülk'ün öldürülmesidir. Diğerleri ise Selçuklu üst düzey devlet görevlileri ve Abbasi din adamlarına yönelik suikastlardır. Kalesine şarabın girmesini dahi yasaklamıştır. Yine rivayetlere göre; iki oğlunu tarikat görüşlerine aykırı davrandıkları için öldürtmüştür.

Melikşah’ın ölümünden sonra tahta geçen Sultan Sungur, İsmaililer’in üzerine ordu göndermeye hazırlandığı sırada, bir sabah yastığının başında saplanmış bir hançer bulur. Ertesi gün saraya gelen elçi Sungur’a bir mesaj verir. Mesajda şu yazmaktadır: “Ben istemez miydim ki o hançer sert taşa değil de, sultanın yumuşacık göğsüne saplansın! Bizimle uğraşmaktan vazgeç.” Hançeri saplayan, Hasan Sabbah’ın yetiştirip saraylara sattığı cariyelerden biridir. Hasan Sabbah’ın güzel kadınları, bir yandan saraylarda cariyelik yaparken, bir yandan da şeyhlerine hizmet ediyorlar, emirlerini uyguluyorlardı. Sultan Sungur, Hasan Sabbah’la baş edemeyeceğini anlayınca kendini geri çek.

Şiilik mezhebi İran’da yaygındır. Bu mezhebin üyelerinin Selçuklu hakimiyetindeki bölgelerde Sünni yöneticiler tarafından baskıya maruz kaldıklarından dolayı Şiilik gizli olarak kendisini var etmiştir. Hasan Sabbah’ın da mensup olduğu İsmailiyye tarikatının inancına göre 12 imamdan yedincisi olan Cafer öldükten sonra oğlu İsmail’i imam tayin etmiştir. Ancak İsmail babasından önce ölmüştür. İsmailiye tarikatı ise İsmail’in ölmediğini ve gizlenmek için ortadan kaybolduğunu, zamanı gelince geri döneceğini savunur. Bunun haricinde Hasan Sabbah’ın bağlı bulunduğu Nizari kolu ise imam Mustansır’dan sonra ise Musta’li değil Nizari’nin gelmesi gerektiğini savunur.

Hasan Sabbah, 23 Mayıs tarihinde İran’ın Alamut bölgesinde ölmüştür.

Mayıs 'te hastalanıp yatağa düşen Hasan Sabbah, ölümünün yaklaştığını düşünerek halefi olması için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i seçti. Ebu Ali'yi sağına oturttu ve kendisini misyonerlik faaliyetlerinin başına getirdi. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı sağına ve ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturttu ve onlara imamın gelip devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'in liderliğinde uyum içinde çalışmalarını salık verdi. Ve 23 Mayıs Cuma günü öldü.

indexjpg

HASAN SABBAH TARAFINDAN KURULAN HAŞHAŞİLER KİMDİR?

Tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüt. Tarikat yy'da İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıktı. Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran sonra da Suriye'ye yayıldı. Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıktı.

jpg

Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak gördü. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları oldu. Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır. Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pekçok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor.

Bu kötü şöhretleri sayesinde, çoğu batı dilinde suikastçi anlamına gelen assasin kelimesi Haşhaşi kelimesinden gelmiştir. Romanlara ve filmlere konu olan Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi'nde yaşamışlardır.

HASAN SABBAH TARAFINDAN KULLANILAN ALAMUT KALESİ NEREDE?

Alamut Vadisi'yle Talekan Nehri'nin birleştiği yerde, Kazvin'in kuzeydoğusunda yer alan Alamut Kalesi, yüksekliği metreyi aşan kayalar üzerine inşa edilmiştir. Deylem bölgesinde bulunan Alamut Kalesi, Deylemli hükümdarlardan biri tarafından kurulmuştur.  Deylem bölgesinde bulunan Alamut Kalesi, Deylemli hükümdarlardan biri tarafından kurulmuştur. Kuruluş tarihi konusunda kesin bir bilgi olmamasına rağmen Deylem (Daylam) hükümdarlarından ve Custani (Justanid) hanedanından olan Vehsudan b. Mezrubanda tarafından yılında inşa edildiği söylenmektedir. Kale, tarihsel süreç içerisinde birçok kez yeniden imar edilmiştir.

Alamût Kalesi, ya da Elemût – Belde’t-ûl’İkbâl (Farsça: قلعه الموت Kal'at Elemût veya الموت Elemût); Elemûtlar Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Devleti'nin yönetim merkezi konumunda olan ve Hazar Denizi'nin güney tarafında, Qazvin şehri sınırları içerisinde yer alan bir kaledir. Kelime mânâsı olarak "Kartal Yuvası" anlamına gelmektedir. 23 Cüstaniler kralı Veşudan İbn-i Cüstan tarafından inşa ettirilmiştir Kelimenin mânâsı "Aluh āmū[kh]t" ("Kartalın Öğretisi" ya da "Cezalandırma Yuvası") anlamlarına gelmektedir. Ebced hesabına göre ise "Elemût" (الموت) Hicrî yılına tekâbül etmektedir, ki bu sayı kalenin Hassan-ı Sabbah tarafından zapt edildiği yıla karşılık gelmektedir. Elemût – Belde’t-ûl’İkbâl, Hasan Bin Sabbah tarafında feth edilene kadar Cüstaniler'in denetimi altında kalmıştır.

eft Bab-ı Seyyidne Kelam-i Pir olarak da anılan Elemût Devleti'nin kurucusu Nizârî Dâ’îsi Hasan bin Sabbah’ın Yemen’den Kûfe yakınlarındaki Himyari bölgesine gelen, oradan İran’a geçerek bir süre Kumm şehrinde yaşayan, ve daha sonra Rey kentine yerleşen bir aileye mensup olduğu iddia edilir. Kurucusu olduğu İran'nın Elemût Bölgesi merkezli Nizârî İsmâ‘îlî Devlet, İmamet (İsmailiyye öğretisi) ve İmâmet (Nizârî i'tikadı) üzerine inşa edilmiştir.

hashasiler-hasan-sabbah-listelistxjpg
Alamût Kalesi'nin tepesinde yer alan arkeolojik kazılara destek vermek için "İran Kültürel Mirasını Koruma Teşkilâtı" tarafından kurulan inşaat iskeleleri.

Hasan Sabbah'ın önderliğini yaptığı, fedailerine sahte bir cennet vaadiyle kendi Haşhaşilik öğretisini yaydığı, tarihte Belde’t-ûl’İkbâl adıyla şöhrete kavuşan Elemûtlar Devleti'in karargahı ve başkenti niteliğinde hizmet vermiş olan bir yerleşim birimidir. Nizari-İsmaili mezhebinin yaşatılmasında büyük bir rol oynayan bu merkezde adamlarına cennetin anahtarlarını kendi ellerinde bulundurduğuna inandıran ve haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanan Hasan bin Sabbah, eğitime tabi tuttuğu fedaileri aracılığıyla birçok devlet adamı ve hükümdarın canına mâl olan suikastler tertip etmeyi başarabilmiş ve çevresindeki ülkelere epey gözdağı vermeyi başarabilmişti. Suikast düzenlemek anlamına gelen İngilizce assassination kelimesinin burada yaşayan haşhaşin örgütünün adından değişerek türetildiği zannedilmektedir. Zamanın Haçlı kaynaklı tarihçileri Hasan bin Sabbah fedailerinin kendilerini feda edecek kadar davaya bağlı olmalarını anlamlandıramamış ve siyasi suikastleri yerine getirmesi için haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanıldığını öne sürmüşlerdir.

Şiîlik mezhebinin İsmâilîlik meşrebinin Nizârîlik koluna bağlı Hasan Sabbah'ın zamanında şöhretinin doruk noktasına ulaşmıştır. Tarihe "Haşhaşiler" ve "suikastçılar" olarak geçen bu kalede ikamet eden İsmâilîler'in bu şekilde tanımlanmalarının nedenlerinden biri Marco Polo'nun anılarında aktarmış olduğu bilgilerdir. Şiîlik mezheblerinden olan İsmailî-Nizârîler kolunun temelini teşkil eden bu tarikat günümüzde IV. Ağa Han'ın önderliğinde ezoterik-batınilik dünyasının en büyük temsilcisi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Etiketler :

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir