allah ın boyası / DERGÂH: Sıbgatallah - Allah'ın Boyası

Allah In Boyası

allah ın boyası

Dünya Bizim Kültür Portalı

Sübhandır Allah Teâlâ, var ettiklerinin her tür nitelemesinden öte, var olanların acz, tenzih ve tesbihince Mevcûd’dur/Var’dır. Kelamını rahmetiyle gönderirken, merhametinden, kullarına kendilerinin âşina olduklarıyla hitapta bulunmuş, bunlardan bazılarını Kendisi’ne nispet ederek sahiplenmiştir. Allah hakkında Mâsivallaha (O’nun dışındakilere) vasıf bakımından Zatını teşbih (Benzetme), tecsim (Şekillendirme) türünden olan bu tarz ifadeler, O’nun hakikatini tasvir edemez, yalnızca O’ndaki vasıfların mutlaklığını ve yaratılmışlardan farkını açığa çıkarır. Bu ifadelerden birisi Sıbğatullah’tır (Allah’ın Boyası). Peki, nasıldır bu boya, Kur’an-ı Kerim’de nerede zikrolunur, niçindir, bu ifadeyle Rabbimiz bize Kendisi’ni nasıl tanıtır, ne anlatır?

Mushaf’ın dilinden Bakara Suresi

Kur’an-ı Kerim’de Sıbğatullah (Allah’ın Boyası) ifadesi Bakara Suresi’nde yer alır. Kelâmullah nüzulü tamamlandıktan sonra hafızaların yanı sıra yazı ile de muhafazası için derlenip bir araya getirilmiş (Cem), Ebubekir  zamanında oluşturulan ve çoğunlukla Osman  döneminde çoğaltılan (İstinsah) nüshalara “Bir araya getirilip bağlanmış yazılı sayfalar” manasında “Mushaf” denilmiştir.1 Mushaf’ın Mekkî Fatiha Suresi, ardından gelen ve Medine’de nazil olmuş olan Bakara Suresi ile başlaması, Mushaf tertibinin meydana getirilişinde ölçünün ne olduğu sorusuna sebep olmuştur. Âlimlerden bazıları bu sıralamaya Sahabenin karar verdiğini (İçtihat ettiklerini), kimileri de bu düzenlemenin çoğunlukla Efendimiz  tarafından hayattayken tamamlanmış olduğunu, az bir kısmının Sahabenin kararına bırakıldığını ifade ederler. Büyük çoğunluk ise bu düzenlemenin bizzat Allah tarafından yapıldığını, tevkifi olduğunu, zira Efendimizin  vefatından önce bütün Kur’an’ı Cebrail’e  arzı hadisesinde bu tertip üzere okuduğunu, Sahabenin de buna şahitlik ettiğini belirtirler.2

Çeşitli rivayetler yardımıyla oluşturulan yaklaşık nüzul sırasına göre sırada nazil olan Bakara Suresi, Medenî dönemde hicretin ikinci yılı itibariyle indirilmeye başlanan ilk suredir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresi olup ayettir, adını ayetlerinde zikredilen “Bakara (Sığır)” kelimesinden alır. Muhtevasında; münafıklar, Ehl-i Kitabı (Yahudi ve Hristiyanlar) konu edinen pek çok ayetle birlikte, savaş ve ticaret hukuku, evlilikle ilgili hukuk, kıblenin değişimi, infak gibi konular, Âdem, İbrahim-İsmail, Musa peygamberlerin  kıssalarından kesitler, vefat ederek Rabbimize kavuşanların arkasından okuduğumuz ayet3, namazların sonunda okunan Rabbena dualarının ilki4 ve Âyet el-Kürsî olarak bilinen ayet5 yer alır.6

Kur’an’ın senamından sıbgâtullah

Peygamber Efendimizin  “Her şeyin bir senâmı (Zirvesi) vardır. Kur’an’ın senâmı da el-Bakara Suresi’dir.”7 buyurduğu surenin nazil olduğu dönemde, Mekke’den Medine’ye Allah ve Resul’ü dışında her şeylerini bırakıp hicret eden muhacir Müminler ve onlara yurt olan Ensar, İslâm Devleti’ni kurma, İslâm’ı bütün dünyaya tanıtma gayesiyle cihat etme ve bu esnada kendileriyle de Allah ve Resulünün rızasına kendilerinden istenen biçimde uyma mücahedesi içerisindedir. Çevrelerinde de Ehl-i Kitab bu gayrete karşı teyakkuz hâlindedir.

Bakara Suresi’ne adını veren ayetlerde zikrolunan hadiseye bakıldığında, Rabbimizin Musa  vasıtasıyla Yahudilerden kurban etmelerini istediği sığır hakkında, onların hayvanın nasıllığı; hakikat ya da mecazî bir emir mi oluşu, rengi, biçimine dair art arda sorular sordukları görülür. İlâhî emri ileten Musa peygamberi  başlangıçta ciddiye almayan kavimden, ilk sorularının cevabında emre derhal itaat etmeleri istenir. Ancak Allah, itaat etmeyerek soruşturmaya devam edenlerin durumunu, amaçlarını açığa çıkaracak biçimde, “Neredeyse kesemeyeceklerdi.” ifadesiyle tasvir ederken Sıbğatullah ayetiyle, aslında göz yanılması, ışık kırılmasından ibaret olan renklerin kaynağına/Kendisi’ne yöneltir, ayrıntı peşinde koşanları asla yani Kendisi’ne çağırır.

Sure bağlamında devam eden ayetlerde bu kez Hristiyanların ısrar ve inatla gelenek hâline getirdikleri vaftiz inancına ve buna sorgusuz teslimiyetlerine işaret edilir. Müminlere sıbğa kelimesinin ifade ettiği, vaftizle yeni doğan bebeklerin sarı renkli bir suyla adeta boyanması hadisesi aktarılır. İmkânsızlıklardan, azınlık olma hâlinden muzdarip olmamaları ve İslâm’ın Hak’tan oluşunu kabullenemeyen Yahudiler ve Hristiyanların kendi dinlerine iman etme çağrılarına kanmayarak kalplerini bu boş sözlerle boyamamaları istenir. Mekke’den yakînen bildikleri İbrahim’in  hatırası anımsatılır ve İbrahim’den  sonra gelen peygamberlerin Hak din çağrısına ayrım yapmaksızın inanıp uymaları, tevhit geleneğine teslim olmaları beklenir. Bu ilâhî-nebevî silsilenin son halkası Efendimize  bu şekilde ayrım yapmaksızın iman etmeleri durumunda Ehl-i Kitab’ın da kurtuluşa ereceği belirtilir. Müminlere son derece latif bir üslûpla “(Biz) Allah’ın boyasıyla (boyanmışızdır). Allah’tan daha güzel boyası olan kim? Biz O’na kulluk edenleriz (deyin)”8 denilir. Bu şekilde süreç içerisinde Bedir Savaşı’na hazırlanan Müminlere, Peygamberlerinin  onlara getirdiği ve verdiği emirlere karşı nasıl bir tutumda olmaları gerektiği talim ettirilmiş de olur.

Mânâ açısından Bakara Suresi

Sıbğatullah tabiri ile beşerî dile dökülmüş bu boyanın Allah’ın insan için yarattığı, Hak din, ilâhî fıtrat, hidayet, nur ya da kendisini sorumluluk ve idrak bakımından hayvandan ayıran akıl olduğu söylenmiştir. Hatta âlimlerimiz müşâkele dedikleri sanata başvurarak Sıbğatullah yerine Fıtratullah, Âdetullah manalarının ikâme edilebileceğini belirtirler.

Bir dünyevî gereç olarak boya nesne için arızîdir, asıl tabiatından ayrılmaz nitelikte ve sürekli değildir; elbiseye, eve, tene renk verendir. Allah’ın boyası, kendisinde potansiyel olarak tevhit boyasının bulunduğu fıtrat ve akla sunulan ilâhî bir ikram olarak dindir. Kumaş nasıl boya ile renklendiriliyorsa din de tevhit merkezli asıl unsurları yani kumaşı sabitlenen, toplumların dönemlerine ve ihtiyaçlarına göre emir ve yasakları biçimlendirilen ilâhî bir boyadır. Ancak bu boya insanî nitelikten farklı olarak yalnızca dışı değil, içi de renklendirir, parlatır. Bu sebeple ondan daha güzeli ya da güzelden anlaşılan ne varsa onun dengi olamaz. Bunun farkına varan kul da Allah’ın merhamet ve şefkat himayesine girer, gönüllülükle itaat eder, teslim olursa ayet-i kerimede zikredilen “Âbidûn”dan olur.

Dünyevî zeminde kullanılan her sunî boya yalnızca zahirde bulunmaya, donuk ve solmaya mahkûmken Allah’ın boyası insanın tabiatındandır, yönü içten dışadır. İçi de dışı da kuşatıcıdır; Allah bilincinin diri olduğu her an doğal olarak tazelenir. Mutlak ve ilâhî boya, Sahibi’ne nispeti gereği insanî deformasyondan etkilenmez, ancak Allah’ın nuruyla, sıfatlarıyla boyandığını fark edememe ölçüsünde, insanın ilâhî boyadan ya da Allah’la boyanmadan nasibi azalır, nuru söner, rengi pırıltısını kaybeder, cilâ ister.9

Öyleyse…

Bir boya ile boyanmalı ve Allah’ın sahiplendiğine dahil, Allah’ın tercihine mensup olmalı insan… “Öküzün rengi dışından belli, insanın boyası ise içinde gizlidir. Temizlik küpünden güzel renkler hâsıl olur. Çirkinlerin rengiyse siyah ve pistir. O latif güzel renk ‘Sıbgatullâh-Allah’ın Boyası’dır, bu kirli renk de Hakk’ın lanetidir…” der, Mevlânâ. Eskilerin dediği gibi içi alaylı, dışı kalaylı olmak ya da öylece kalakalmaktan Rabbi’ne sığınmalı kul. Öyleyse

Hüdayi’nin diliyle;

“İste Nakkaş’ı nakşa aldanma

Kuru suretle iş biter sanma

Cehl ile nâr-ı gaflete yanma

Cümlenin başı bir inayet imiş…”10

Akile Tekin

Dipnot:

1  Mehmet Emin Maşalı, “Mushaf”, DİA, ,

2   Abdülhamit Birışık, “Sure”, DİA, ,

3   إنا لله و إنا إليه راجعون : “Ki onlar kendilerine bir bela geldiği zaman ‘Biz (dünyada) Allah’ın (teslim olmuş kulları)yız ve biz (ahirette de) ancak O’na dönücüleriz.’ diyenlerdir.” (Bakara,   ) Hasan Basri Çantay, Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, Baskı, İstanbul, Elif Ofset, /, 1: 44

4   Bakara Suresi,

5   Bakara Suresi, 2

6     Emin Işık, “Bakara Suresi”, DİA, , 4:

7      Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, , 1:

8      Çantay, Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, 1: 41

 Yararlanılan Kaynaklar:

İbn Cerir et-Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur’an Tefsiru’t Taberî, Mustafa el-Bâbi el-Halebî ve Evlâduhû, Kahire, /; Fahreddin er-Râzî, et-Tefsiru’l Kebir Mefâtihu’l Gayb, Dâru İhyâi’t Türâsi’l-Arabi, Beyrut, /; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, , ; Çantay, Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, 1, 41; Kasım Şulul, İlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber Devri Kronolojisi (Tahlil ve Tenkit), İstanbul, İnsan Yayınları,

Aziz Mahmud Hüdayi, Divan-ı İlâhiyat, Haz: Mustafa Tatcı-Musa Yıldız, İstanbul: Üsküdar Belediyesi, , s.

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

Bakara Suresi Ayet Meali

صِبْغَةَ ٱللَّهِ ۖ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ ٱللَّهِ صِبْغَةً ۖ وَنَحْنُ لَهُۥ عَٰبِدُونَ

Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn(âbidûne).

“Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin).

TürkçesiKöküArapçası
  • boyası (ile boyan)
  • ص ب غ
  • صِبْغَةَ
  • daha güzeli
  • ح س ن
  • أَحْسَنُ
  • kulluk ederiz
  • ع ب د
  • عَابِدُونَ
  • Diyanet İşleri Başkanlığı: “Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin).
  • Diyanet Vakfı: Allah´ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah´tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O´na kulluk ederiz (deyin).
  • Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Sen Allah´ın boyasına bak! (Vaftiz de ne ki!) Kim Allah´tan daha güzel boya vurabilir? İşte biz O´na ibadet edenleriz!
  • Elmalılı Hamdi Yazır: Allah´ın boyasına bak, (vaftiz nolacak?) Kim, Allah´dan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O´na ibadet edenleriz.
  • Ali Fikri Yavuz: Ey müminler, deyiniz ki: “- Biz Allah’ın dinine (boyasına) girmişiz. Allah tarafından olan bir dinden daha güzel din, kimin olabilir? İşte biz ona ibadet edenleriz.”
  • Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Allah boyasına bak (vaftiz nolacak) Allahdan güzel boya vuran kim? Biz işte ona ibadet edenleriz
  • Fizilal-il Kuran: Bu din, Allah´ın verdiği bir renktir. Kim Allah´tan daha iyi bir renk verebilir? Biz yalnız O´na kulluk ederiz.
  • Hasan Basri Çantay: (Biz) Allahın boyasıyle (boyanmışızdır). Allahdan daha güzel boyası olan kim? Biz ona kulluk edenleriz.
  • İbni Kesir: Allah´ın boyası (ile boyandık) . Boyası Allah´tan daha güzel olan kimdir? Biz O´na kulluk edenleriz.
  • Ömer Nasuhi Bilmen: (Ey mü´minler! Deyiniz ki, bizim boyamız) Allah´ın boyasıdır. Allah´ın boyasından boyası daha güzel olan kim vardır? Ve bizler ancak ona ibadet edenleriz.
  • Tefhim-ul Kuran: Allah´ın boyası; Allah(ın boyasın) dan daha güzel boyası olan kim? Biz (yalnızca) O´na kulluk edenleriz.

Bakara  Suresi Ayet, Resimli

“Allah’ın boyası” (sıbgatullah) deyimine tefsirlerde “İslâm, İslâm boyası, Hanîflik, Allah’ın ezelî-ebedî değişmez dini (ed-dînü’l-kayyim), Hz. Nûh ve ondan sonraki bütün peygamberlerin bildirdikleri din, Allah’ın insan tabiatına lutfetmiş olduğu temiz fıtrat, Allah’ın kanunu (sünnetullah), hücceti, Allah’ın arındırıp temizlemesi, sünnet olma” gibi anlamlar verilmiştir (bk. Taberî, I, ; Zemahşerî, I, 97; Râzî, IV, ).

Bir önceki âyette anılan peygamberlere indirildiği veya verildiği bildirilen ilâhî gerçeklerin aslı ve özü hak dindir; yani Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak, O’nu rab tanıyıp –biçimi devirden devire değişse de– O’na kulluk etmek, adalet, doğruluk vb. evrensel ahlâk ilkelerine riayet etmek, âhiret gününe, o günde herkesin inançlarından ve yaptıklarından hesaba çekileceğine inanmak gibi öğretileriyle, ilk peygamberden sonuncusuna kadar değişmeyen dindir. “Allah’ın boyası” da bu hak dinden veya bu dine uyma ve onu yaşama sayesinde kazanılan ruhî-ahlâkî kemalden ibarettir.

Müfessirlere göre âyette dolaylı olarak hıristiyanların vaftiz uygulamalarının yanlışlığına da işaret edilmiştir. Zira onlar, yeni doğan çocukları sarımtırak boyalı bir suya batırarak gerçek Hıristiyanlığa soktuklarına, onunla boyadıklarına inanırlar. Kur’an’a göre ise böyle sunî yollarla, sembolik uygulamalarla gerçek dindarlığa ulaşılamaz; gerçek iman öyle boyalı suya girip çıkmakla kazanılamaz. Gerçek iman, Allah’ın boyasıyla boyanarak, Allah’ın, yaratılışta insanın temiz fıtratına aşıladığı hak dinle bezenerek kazanılır. Allah’ın insanlığa verdiği böyle bir din ile boyanıp bezenmekten, böyle bir fıtratla donanmış olmaktan daha güzel bir şey de yoktur; hele vaftiz gibi sunî bir uygulama böyle bir dinin ve inancın yerini asla tutamaz. Âyetin ifadesine göre müslümana yakışan da kendisine ve genel olarak insanlığa bu güzellikleri bahşetmiş olan Allah’a, lâyık olduğu şekilde kulluk etmektir; bu kulluğunu bir şükran ifadesi olarak dile getirmektir. Bu şekilde inanıp kulluk eden insan Allah’ın hak dini ile veya tevhid inancına yatkın olan fıtrat boyasıyla boyanmış olup bundan güzel bir arınma ve bezenme de yoktur.


Kaynak :

SİBGATULLAH

Allah'ın boyası. Onun boyası ile boyanma manasına gelen bu tamlama, İslâmi ıstılahta bir deyim haline gelmiştir. Her yönüyle müslüman olan, İslam'ın emir ve yasaklarından sakınan, kısaca Kur'an hükümlerini hayatına hakim kılan bir insan Allah'ın boyası ile boyanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de bu tür insanlar övülmekte ve şöyle buyurulmaktadır: Âllah'ın boyası (ile boyan). Allah'ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir! Biz ancak O'na kulluk ederiz" (el-Bakara, 2/).

Hıristiyanlar çocuklarını "ma'mudiye" dedikleri sarımtırak bir suya daldırırlar ve buna "ta'mid" yani "vaftiz" derler. Bunun da bir temizleme olduğunu söylerler ve ne zaman birisi çocuğunu vaftiz ederse, çocuk için, "İşte şimdi hakkıyla Hıristiyan oldu." derler. Buna karşı Cenab-ı Allah, müslümanlara buyuruyor ki, siz böyle yukarıda anlatıldığı gibi tevhid ile, hiç fark gözetmeksizin iman ettiğinizi söyledikten sonra şunu da ekleyiniz ve deyiniz ki; biz, Allah boyası olan ve yaratılıştan gelen iman ile iman ettik, sudan imana, sun'î (yapay) boyaya tenezzül etmeyiz. Allah boyasına bakınız, Allah boyasına, zira Allah'ın boyasından daha güzel kimin boyası vardır? Maddiyatta, tabiatta ve bütün kâinatta, dikkat ediniz O'nun boyasından daha güzeli var mıdır? Ağaçlara ve otlara, bütün çiçeklere, bilhassa insanların simalarına ve göz renklerine şöyle bir göz atınız, onlardaki doğuştan boya ile insanların sonradan sürdüğü sun'î boyalar arasında kıymet ve güzellik bakımından ne kadar büyük fark olduğunu görürsünüz. Özellikle insan bedenlerine sürülen ve yaratılışı bozan boyalar ne kadar arızî, ne kadar çirkin ve mülevves şeylerdir. İşte maneviyatta, din ve ahlâkta da durum böyledir. Din fıtrî bir din, iman ilâhî bir iman, temizlik doğuştan bir temizlik, güzellik doğuştan bir güzelliktir. Sonradan elde edilen bütün temizlik ve güzellik, aslında doğuştan gelen güzellik ve temizliğin korunmasına yöneliktir, sonradan ona ârız olmuş birtakım pisliklerin giderilmesine dönüktür. İnsanları bir paçavra boyar gibi, renkli bir suya sokup çıkarmakla elde edileceği sanılan iman, sudan bir imandır, çok temelsiz bir dindir. Bunun ne kıymeti var ki? İman ile dini bir boyaya benzetmek gerekirse, biz Allah boyası olan bir fıtrî iman ile ve Allah tarafından boyanmış olmayı üstün tutarız. Maddî ve manevi bütün temizlik çabalarımız ve güzelliklerimiz hep ilk oluştan, doğuştan gelen temelin muhafazasına yöneliktir. İslâm dini ve tevhid imanı, insanların Allah tarafından boyanmasıdır. İman en güzel Allah boyasıdır. Ve işte böylece biz ancak O'na ibadet ederiz, yalnızca O'na kulluk eyleriz. O'nun kulları, O'nun köleleriyiz. Diğer bütün peygamberlere inanmamız, O'nun gerçek peygamberleri olmalarından ve O'nun emirlerini bildirmelerinden dolayıdır. Yoksa biz onları ilâhlaştırıp tanrı yerine koymayız. Hele hele hıristiyanların Hz. İsa'ya yaptığı gibi, şirke sapmayız hatta kendi peygamberimize de tapmayız. Onun hakkında da "Şahitlik ederiz ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Resulüdür." diyerek kelime-i şehadet getiririz. (Elmalılı, Tefsir)

Ayet-i kerimede tanımlanan Allah'ın boyası ile boyanmak, müslüman olduğunu iddia eden bütün insanların görevidir. Rasûlüllah'ın Kur'an ahlâkıyla ahlâklandığı gibi müslümanlar da, kendi iç dünyalarını, aile hayatını, toplum hayatını, kısaca bütün yer yönü Kur'an ilkelerine göre şekillendirir, hayatlarını Kur'an'a uydururlarsa o zaman âyette tanımlanan mü'minler sınıfına dahil olurlar. Zira Allah'ın boyası ile boyanmak "ancak O'na iman ve kulluk etmekle" mümkün olur. Yalnız Allah'a kulluk gerçekleşmediği sürece, Allah'ın boyası değil; kişilerin üzerinde başka ilahların, başka güçlerin boyası vardır. Bir insan "müslümanım" dediği halde; onun giyimi, konuşması, yeme içmesi, başkalarıyla olan ilişkileri; dünyaya, hayata, ölüme, ölüm sonrası hayata bakışı kâfirlerinkinden farklı değilse, onun müslüman olduğu nereden anlaşılabilecektir? "Allah'ın boyasıyla boyandım" diyenin, dışarıdan bakıldığı anda müslüman olduğu anlaşılmalıdır. O kişi her şeyiyle diğer insanlardan farklı bir müslüman olduğunu hissettirmelidir. Kişilerin şahsında geçerli olan bu kural, aile hayatında da kendini göstermesi gerekir. Karı-koca ilişkileri, anne-çocuk, baba-çocuk ve hatta akrabalar arası ilişkiler hangi dünya görüşüne, hangi kurallara göre yürütülüyor? O ailenin yaşantısı İslam kurallarına göre mi, yoksa gayr-i müslimlerin kültürüyle mi şekilleniyor? Evlenme, boşanma, miras hükümleri hangi hukuk kurallarına göre yürütülüyor? İslam'ın mı, yoksa beşeri düşünce sistemlerinin günübirlik değişen medeni hukukuna göre mi? Bu aile yalnız ve yalnız Allah'a mı itaat, ibadet ediyor; yoksa başka güçlerin etkisinde mi yaşıyor?

İA.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir