Çanakkale Savaşındaki Şehit Sayısı Sanılsa Da Genelkurmay Kaynaklarına Göre Çanakkalede Verilen Şehit Sayısı tür.
Bugün 18 Mart. Çanakkale Zaferimizin yıl dönümü. Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Vatan uğruna hayatını esirgemeyen şehitlerimizi anmak adına güzel bir gün, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve 18 Mart Çanakkale Zaferi Yıl Dönümü.
Ancak, Çanakkale Savaşındaki şehit sayısına ilişkin tam bir karmaşa mevcut. Çanakkale Savaşı’nda bin şehit verdiğimiz bilgisi kamuoyunda yaygın bir kanaattir.
Çoğu köşe yazarı ezberden konuşarak / bin şehit verdiğimizi aktarıyor. Ancak, askeri kaynaklar şehit sayısının o kadar olmadığını belirtiyor.
Genelkurmayın askerî tarih ile ilgili birimi olan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Araştırmaları Strateji Etüdler Daire Başkanlığına (ATASE) göre Çanakkaledeki şehit sayımız tarih kitaplarında öğretildiği ya da köşe yazarlarının belirttiği gibi bin değil, 57 bindir.
Cemal Güven’in “Çanakkale Muharebelerinde Türk Ordusunun Zayiatı” başlıklı makalesinde de incelendiği üzere Çanakkale’deki şehit sayımız bin değil ’tür. Yani, rakam ile söylentiler arasında yaklaşık binlik fark var.
ATASE tarafından yürütülen araştırma, bu farkın askeri kayıtlardaki kayıp ifadesinin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Cephede şehit düşen 55 bin kişinin ismini tek tek belirleyen Genelkurmay Başkanlığı, kayıp ifadesinin hastalık, esirlik, kaybolan, kaçan, sakat kalan, yaralanan, sonradan savaşamayacak duruma düşenleri kapsadığına dikkat çekmiştir. Buna göre, şehit olarak ifade edilen bin kişiden bini resmi kayıtlarda kayıp olarak görünüyor. Araştırmada kayıp bin askerin yaklaşık 20 bininin hastalık sonucu kaybolduğu bilgisi kesinlik kazanırken, askerlerden 10 bininin, savaş sırasında firar ettikleri ya da esir düştükleri sanıldığı iddia edilmektedir. Kalanların ise, yaralı olduğu ve savaşamayacak duruma düştüğü için kayıtlara kayıp olarak geçildiği tahmin edilmektedir.
Tespit edilen diğer kaynaklardaki bilgiler ise şu şekilde:
Korgeneral Selahattin Çetinerin Çanakkale Savaşı Üzerine bir İnceleme adlı kitabında yer alan Çanakkaledeki Beşinci Ordunun 25 Nisan Ocak tarihleri arasındaki kayıplarına ilişkin veriler şu şekilde:
Kaynak: T.S.K tarihi, Osmanlı Devri, 1. Dünya Harbi İdari Faaliyetler ve Lojistik, Gnkur. Basımevi X. Cilt, ss:
Görsel: Bora Yavuzkaya
Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan 5 ciltlik Şehitlerimiz adlı kitapta Çanakkalede şehit olanların yaş aralığı doğum tarihleri dikkate alınarak hazırlanan bir istatistiğe göre Çanakkalede şehit olanlar arasında yaş arası % 40, yaş arası % 33, yaş arası % 25, yaş arası ise % 2dir. Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğünün kişilik Çanakkale Şehitleri Listesinde doğumlu 25, doğumlu 9, doğumlu 12, doğumlu 2 şehidin varlığı görülmektedir. Çanakkale Savaşında şehit olan bu genç askerlerin büyük çoğunluğunun gönüllü olduğu ileri sürülmektedir. Çanakkale Muharebelerinde her ne kadar zorunlu ya da gönüllü askerlik mevzuatında sırasıyla 18 ve 17 yaş altının orduya alınamayacağı belirtilse de, Çanakkale şehitlerine ilişkin hazırlanan listelerde bu yaşlardan daha genç askerlerin şehit olduğu bilgisine rastlanılmaktadır.
Çanakkale şehitlerinin sayısını ezberden yanlış aktaran köşe yazarları kimlermiş bakalım:
Ahmet Taşgetirenin Star Gazetesindeki 19 Mart tarihli Çanakkale’den çağımıza ruh nakli başlıklı yazısından:
"10 bin, 20 bin, 50 bin, bin değil, dile kolay, bin canı feda ederek kurulan bir ruh – kalb – gönül – iman - cehd - cihad seddidir Çanakkale."
Ahmet Taşgetiren, 2 yıl önce 15 Mart tarihinde Star Gazetesinde yayınlanan yıl sonra Çanakkaleye bakış başlıklı neredeyse tamamı aynı yazısında aynı satırları kullanmıştı.
Bülent Erandaçın Takvim Gazetesinde 19 Mart günü yayınlanan Çanakkaleden 15 Temmuza başlıklı yazısından:
"Çanakkale Geçilmez" destanı bin vatan evlâdımızın, şehâdet şerbetini içmesi neticesinde gerçekleşmişti.."
Saadet Oruçun Star Gazetesindeki 19 Mart tarihli Çanakkale ruhu ve bugünkü saldırılar başlıklı yazısından:
"Askeri zayiat sayımız bin."
Sadullah Özcanın Milat Gazetesinde 19 Mart günü yayınlanan Balkan-Çanakkale Ortadoğu ve bütünlük başlıklı yazısından:
"O zaman verdiğimiz bin şehidimizin şahadetini de bu zaferi bize bahşeden diğer gazilerimizi de anlayamayız."
Hüseyin Öztürk, 20 Ağustos tarihinde Vakit Gazetesi’ndeki “Türkiye Müslüman Ruhlara Emanettir” başlıklı köşe yazısında Çanakkale Savaşı’nda verdiğimiz şehit sayısını baya yüksek aktarmış:
“Haçlıların kabullenemediği bir başka nokta da Gelibolu Yarımadası’nda; Vatan için, Allah için Kur’an için şehit olmuş bin Müslüman ruhların varlığıdır.”
Hüseyin Öztürk, Yeni Akit Gazetesinde 27 Şubat günü yayınlanan Teşkilat-ı Mahsusanın Kafkasya Misyonu ve Operasyonları başlıklı yazısında Çanakkale Savaşına dair bilindik bir hatayı tekrarlamış:
"Yüzbinlerce şehit verdiğimiz Çanakkale’de, itilaf devletlerine ait müşterek donanmanın geçişi engellenerek, Rusya’nın müttefiklerinden yardım almasının önüne geçilmişti."Hasan Karakayanın Yeni Akit Gazetesinde Destanın yılı Dünyayı yenenlerin, yenildiği yer: Çanakkale! başlıklı 25 Aralık tarihli yazısından:
“Bir-iki günde bozguna uğratacaklarını” zannettikleri “Ümmet’in askerleri”, öyle bir “direniş” gösterirler, öyle “taarruz”larda bulunurlar ki;“Londra ve Paris’te yapılan hesapların, Çanakkale’ye uymayacağını”gösterirler!..“ bin şehit” verirler ama,“Çanakkale’nin geçilemeyeceğini” gösterirler!..
Rahim Erin Türkiye Gazetesinde 24 Kasım tarihinde yayınlanan Orası Çanakkale başlıklı yazısından:
"Biz, Çanakkale'de bin şehit verdik. 53 bin şehit de İkinci Çanakkale'de vermeyelim."
Hasan Celal Güzelin Radikal Gazetesinde 21 Mart tarihinde yayınlanan Çanakkale içinde vurdular beni başlıklı yazısından:
"Sadece Çanakkale’de bin şehit veren ve hiçbir meşakkate aldırmadan büyük bir imanla mücadelesine devam eden bu Aziz Millet, önüne çıkarılan Ermeni iftiralarına müstehak değildir."
Mustafa Mutlunun Vatan Gazetesinde 18 Mart tarihinde yayınlanan 18 Mart ten ve 30 Ekim den almamız gereken ders başlıklı yazısından:
"18 Mart Çoğu öğretim çağında bin subayımızın, erimizin ve erbaşımızın şehit düştüğü Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıldönümü"
Hakan Albayrakın Karar Gazetesinde 7 Ekim tarihinde yayınlanan Sarıkamış Yalanları ve Fatmanın Mahzunluğu başlıklı yazısından:
"Çanakkale’de bin şehit verdiğimiz söyleniyor. Bu rakam iftiharla zikrediliyor. Peki, o harbi kaybetseydik ne olacaktı? “Enver Paşa bin askerimizi Çanakkale’de yok yerde kırdırdı” diye tezvirat yapılacaktı!"
Elvan Alkayanın Yenişafak Gazetesinde 4 Temmuz tarihinde yayınlanan Çanakkalede bayram namazı başlıklı yazısından:
"Bu bayram metrekaresine mermi düşmüş, bin şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşı'nı ve diğer kahramanlık destanlarımızı, milli duygularımızı yeniden gözden geçirerek, birlik olma vaktidir."
Yavuz Bahadıroğlunun Yeni Akit Gazetesinde 10 Ağustos da yayınlanan Türkiye üzerine İngiliz Projeleri (4) başlıklı yazısından:
"Nihayet Batı (önce Rus çarlığı) alnımıza “Hasta Adam” damgasını vurup, son öldürücü darbeyi indirmek üzere, ordularını Çanakkale’ye yığdılar: Fakat olmadı: bin şehit vererek Çanakkale Savaşı’nı kazandık."
Hakkı Arslanın Türkiye Gazetesinde 19 Eylül tarihinde yayınlanan 19 Eylül darbesi! başlıklı yazısından:
"Ben bu kültür yenilgisini Çanakkale’ye benzetiyorum. 18 Mart ’de “Çanakkale geçilmez” demek için bin şehit verdik. Ama 13 Kasım ’de İngiliz gemileri tek kurşun atmadan İstanbul’u işgal etti"
Yine Hakkı Arslanın Çanakkaleyi anlamak başlıklı 20 Mart tarihli yazısından:
"Evet Seyit Onbaşı'nın kahramanlığı unutulmaz bir semboldür. Ama ya gerisi? Evet, çok kanlı savaş oldu, peki ya niçin? Sonuçları nasıl oldu? Evet, bin şehit verdik, peki karşılığı ne oldu?"
Ahmet Sevginin Yeniçağ Gazetesinde 21 Mart günü yayınlanan Çanakkale Zaferi yahut analar ağlamasın başlıklı yazısından:
"Peki, o zaman Çanakkale'de şehit düşen bin Mehmetçiğe ne diyeceğiz? -Hâşâ sümme hâşâ- enayiliklerine doymasınlar, keşke kaçsalardı mı diyeceğiz?"
Hanefi Bostanın Yeniçağ Gazetesinde 20 Mart tarihinde yayınlanan Çanakkale Ruhu Yeniden Dirilmeli başlıklı yazısından:
" bin şehidin verildiği Çanakkale Savaşlarında yansıtılan millî ruha bugün eskisinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır."
Ünal Bolatın Türkiye Gazetesinde 17 Eylül tarihinde yayınlanan Ya anıt mezarı varsa? başlıklı yazısından:
"Çünkü orada şehit düşen bir benim ceddim değildi ki, şehit vermişiz Çanakkale'de."
Ahmet Doğrusözlünün Türkiye Gazetesinde 21 Mart tarihli Çanakkale Zaferinin manevî yönü başlıklı yazısından:
"Çanakkale Zaferi, İngilizlere , Fransızlara askere mal oldu; biz de şehit verdik."
Ahmet Anapalının Yeni Akitte 14 Mart tarihinde yayınlanan 18 Mart Zaferi Koca Bir Yalandır… Zaferin Gerçek Tarihi 18 Mart değil, 9 Ocak ’dır başlıklı yazısından:
"Ben yaralanırsam benim de üstüme basın ve ilerleyin. Zira ben size öyle yapacağım” diyen kahramanlık heykeli Yüzbaşı Atıf’ı ve bu toprakları kanı ile sulayan vatan evladını bugün kim tanıyor ve hatırlıyor…? Hiç kimse…"
Talat Atillanın Güneş Gazetesinde 12 Mayıs tarihinde yayınlanan Nuh Tufanı çocukları! başlıklı yazısından:
"Kurtuluş savaşında, Türkiye’nin yetişmiş genç beyinleri ekin gibi biçildi. Sadece, Gelibolu’da, bin şehit verdik."
Orhan Karataşın Ortadoğu Gazetesinde 25 Nisan tarihinde Bu kafaya göre Çanakkalede boşuna direndik başlıklı yazısından:
"Bu ihanet güruhuna göre, ülkenin varlığı ve birliği için direnmek, bu uğurda şahadeti göze almak beyhudedir. Çünkü bunu yaparsanız kan akar. Teslim olacaksınız, istenileni vereceksiniz ve böylece her şey yolunda gidecek. Bunlara kalırsa Çanakkale direnişi de boşuna olmuştur. bin vatan evladının toprağa düşmesine hiç gerek yoktu."
Abbas Güçlünün Milliyet Gazetesinde 25 Mart tarihinde Çanakkalenin bilinmeyenleri başlıklı yazısından:
"Cephede ölenlerin sayısı 50 küsur bin. 76 bin civarında doğrudan savaş nedeniyle şehidimiz var. Ama toplam kayba baktığınız zaman bin civarında. Karşı tarafta da bin civarında."
Burak Kılançın Akşam Gazetesinde 13 Mart tarihinde yayınlanan Slovakya, Galatasarat, Çanakkale başlıklı yazısından:
"Sanırım bu ülke vatandaşı olup da Çanakkale Savaşı'nda yaşananlardan etkilenmeyen, Çanakkale'yi içselleştirmeyen yoktur. 'teki ülke nüfusu düşünüldüğünde savaşta verilen bin şehit, her ailede bir ya da birkaç kayıp yaşanması anlamına geliyor. Benim ailemde de durum farklı değil."
Ahmet Kekeçin Star Gazetesinde 19 Mart tariihnde yayınlanan Anlamsız savaş, öyle mi Çetin Bey? başlıklı yazısından:
"Peki, neden bin ölü ya da şehit verdiğimiz; galibi ve mağlubu olmayan bu “anlamsız” savaşı her yıl “zafer” olarak kutluyoruz?" "Çanakkale’de şehit düşmüş yüzbinlerce Mehmet’in iniltisi ruhunu muazzep etmiş. Sabaha kadar gözünü kırpmadan yatağın içinde dönüp durmuş."
İlaveten, Mustafa Armağan da Yeni Şafak Gazetesindeki Çanakkale’de Kemalist mitolojinin örttüğü bir yenilgi başlıklı 19 Mart tarihli yazısında Çanakkale Savaşının verilen şehit sayısı göz önünde bulundurulduğunda bir yenilgi olduğunu şu satırlarla öne sürmüştü:
"Çanakkale’de Kemalist mitolojinin örttüğü bir yenilgi [] Velhasıl resmi tarihte kahramanlığı ebedileştirilmek istenen Mustafa Kemal'e başarısızlık zinhar yakıştırılmaz. Böylece Çanakkale düğümü bir türlü açılmaz ve 'Açamıyorsan örteceksin' kuralı işler. Lakin kaçış yok. Yüzleşeceksiniz. İnatçı da olsalar efsanelerin bir ömrü vardır. Çanakkale üzerine örtülen Kemalist mitolojinin ömrü bitiyor."
Diriliş Postasındanki 17 Mart tarihli Bu virüs koronadan daha tehlikeli başlıklı yazısıyla Recep Yeter:
"Sadece 81 ilden değil, Bakü’den Üsküp‘e, Halep‘ten Gazze’ye tüm gönül coğrafyamızdan gelen bin evladımız bu topraklara düşman ayağı basmasın diye Çanakkale’de kahramanca canını feda etti."
Çanakkale Savaşına değinmişken, şehit sayısı ile ilgili olmasa da savaşı yöneten komutanla ilgili bir hatayı da aktaralım
Fehmi Koru, Habertürk Gazetesinde 26 Kasım tarihinde yayınlanan Bugün dersimiz tarih başlıklı köşe yazısında, okuyucularına tarih dersi vermek isterken bir hataya düşmüş:
İngiltere, Fransa ve Rusya ile savaşmakta olan Almanya, Osmanlı Devleti’nin de yanında yer almasını istemekte, aralarındaki askeri ittifakı bunu sağlamak amacıyla kullanmaktadır. Alman generali Liman von Sanders, Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı’dır. Gemilerin Karadeniz’e çıkarılması, Rusya’daki hedeflerin dövülmesi bu sebeple zor olmamıştır.
Liman von Sanders, Osmanlıda 1. ve 5. Ordu komutanlıklarını üstlendi; ancak, Osmanlı Genel Kurmay Başkanı değildi. Bronsart von Schellendorf Paşa, Alman askeri misyonunun parçası olarak Osmanlı Genelkurmay başkanlığı görevini üstlenmişti.
Bu makale BBC Türkçe'de ilk olarak 22 Nisan 'te yayımlanmıştı.
Ege Denizi'nden Çanakkale Boğazı'na girerken, sizi dev bir anıt karşılıyor: Şehitler Abidesi. 'da, Çanakkale'de çarpışan ve hayatlarını kaybeden askerlerin anısına dikilmiş.
Tarihi Gelibolu Yarımadası yıllardır yabancı turistlerin, özellikle de Çanakkale Savaşı'nda büyük kayıp veren Avustralya ve Yeni Zelandalıların akınına uğruyor. Ancak son yıllarda yerel turist sayısında da artış var.
Turist rehberi Yusuf Kırca, Türkiye'nin dört bir yanından okulların, belediyelerin ayarladığı otobüslerin Çanakkale'ye geldiğini söylüyor. Kırca, "Ancak aileler de kendi imkanlarıyla gelmek, bu toprakları görmek istiyorlar" diyor.
Ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği noktalardan biri: 57'inci Alay Şehitliği…
Britanya İmparatorluğu'na karşı ilk çarpışmaya giren ve Mustafa Kemal'in "Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" dediği bu askerlerin temsili anıt mezarlarının başı, dua etmek isteyenlerle doluyor.
Özellikle son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler ve belediyeler öncülüğünde Çanakkale'ye yapılan gezilerde önemli bir artış oldu. Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden verilen bilgiye göre, son 10 yıl zarfında bölgeye gelen turist sayısı binden 2 milyona çıktı.
Çanakkale Savaşı'nın yılı olan bu sene, ziyaretçi sayısının daha da artması bekleniyor.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nden tarihçi Mithat Atabay, Çanakkale Savaşları'nın bundan iki yıl evvelki Balkan Savaşları'nda alınan yenilginin bir rövanşı olarak görülebileceğini söylüyor:
"Osmanlı İmparatorluğu, Balkan topraklarını toplam 24 gün içerisinde terk etmek zorunda kalmıştı. Elinde sadece Gelibolu Yarımadası vardı. Bolayır'dan Seddülbahir bölgesine kadar olan saha dışındaki tüm toprakları kaybetmişti. Bu, büyük moral çöküntü yaratmıştı.
"İkinci olarak, Osmanlı İmparatorluğu tarihinden itibaren hep gerilemişti. Hiç taarruz yapamamıştı. Çanakkale Savaşı'nda ise dönemin büyük devletlerini topraklarından attı, yaptığı taarruzlarda başarı elde etti. Bu, tabii moralini çok yükseltti."
Bilgi Üniversitesi'nden sosyolog ve tarihçi Ayhan Aktar da Çanakkale'de kazanılan zaferin Osmanlı İmparatorluğu için büyük moral kaynağı olduğunda hemfikir.
"Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için Birinci Dünya Savaşı'nın en önemli dönüm noktalarından biriydi. Buna hiç şüphe yok.
"'te Doğu cephesinde, Sarıkamış'ta 3 gün içinde 50 bin asker donarak hayatını kaybetmişti. Cephe tamamen çökmüştü. Büyük bir felaket yaşanmıştı. Ardından Ruslar Ocak 'te karşı saldırıya başlamışlardı.
"Bu koşullar altında, Çanakkale'de Nisan ayında ilk, Ağustos ayında ikinci zafer kazanıldı. Yıl sonunda Britanya İmparatorluğu önce kuzey sonra da güney cephesinden çekilmek zorunda kaldı.
"Tüm bunlar savaşın gidişatı açısından çok önemliydi. Osmanlı komutanları, Çanakkale'deki başarılarla moral buldular. Bu sayede Osmanlı İmparatorluğu 'e kadar dayanabildi."
Çanakkale Savaşı denizde ve karada iki ayrı etaptan oluşuyordu.
Britanya İmparatorluğu öncülüğündeki itilaf devletleri donanması, deniz yoluyla Çanakkale Boğazı'nı kolaylıkla ele geçirebileceğini düşünmüş, bu yolla Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a ulaşabilmeyi hedeflemişlerdi.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü elde tutarak, müttefikleri Rusya'ya güvenli erzak tedariki ve asker takviyesi yapabilmeyi umuyorlardı.
Ayhan Aktar, Birinci Dünya Savaşı'nın koşulları düşünüldüğünde, Çanakkale'nin stratejik olarak çok önemli bir yerde durduğuna dikkat çekiyor:
"Çanakkale Savaşları, askeri tarih açısından baktığınızda, Britanya İmparatorluğu Donanma Bakanı Winston Churchill'in fikriydi. Churchill Çanakkale'yi zorlamak, İstanbul'u işgal etmek, Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertmek istiyordu.
"Çanakkale'nin savunulması çok mühimdi. Çünkü burası İstanbul'a geçiş demekti. Çanakkale Boğazı'nı geçtiğinizde, o günün koşullarıyla, altı saat içerisinde İstanbul'a varmış oluyordunuz."
Osmanlı İmparatorluğu 18 Mart 'te itilaf devletlerinin donanmasını püskürttü.
Bundan bir ay sonra, 25 Nisan 'te ise Gelibolu Yarımadası kıyısına İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda ve Fransız güçleri çıkarma yaptı. Çarpışmalar yıl sonuna dek sürdü. Taraflar ağır kayıplar verdi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son büyük zaferiydi Çanakkale Savaşı. Bunu sadece bir diğer askeri başarı izlemişti: Nisan 'da Britanya askerlerinin esir alınmasıyla sonuçlanan Kut'ül Ammare Kuşatması.
Ancak Çanakkale, Osmanlı ordusunun bir zaferi olmasının ötesinde modern Türkiye'nin tarihi açısından da önemli bir yerde duruyor.
Zira, buradaki komutanlar daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda da savaştı, ardından modern Türkiye'nin kurulmasında başrolü oynadı.
Ayhan Aktar, Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale Savaşı sırasında gösterdiği başarı ile Kurtuluş Savaşı arasında bağ kurulduğuna dikkat çekiyor:
"Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları sırasında genç bir yarbaydı. Askeri dehasını göstermişti. 25 Nisan'da kara savaşları başladığında, 57'inci Piyade Alayı'nı cepheye o sürmüştü.
"Ağustos muharebelerinde de yine dehasını kanıtlamıştı. Kendisinin varlığı nedeniyle Çanakkale Savaşları, Kurtuluş Savaşı'nın hazırlık safhası olarak düşünülür."
Ancak Aktar, bu savaşlarda çarpışmış diğer bazı komutanların isimlerinin tarihte hak ettiği yeri bulamamasının da yanlış olduğu görüşünde:
"Seddülbahir'de Kolordu Komutanı olan Cevat Paşa ya da Çanakkale Boğazı'nın mayınlanmasına katkıda bulunan Alman amiral Guido von Usedom Bu isimleri neden hatırlamıyoruz?"
Tarihçi Mithat Atabay da bir diğer konuya işaret ediyor, "Çanakkale yeni Türkiye'nin önsözüdür" gibi betimlemelere karşı çıkıyor.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin önsözü Sakarya'da ve Dumlupınar'da yazılmıştır. Çanakkale Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir cephesiydi" diyor.
Çanakkale Savaşları, cephede çarpışan tüm devletler için büyük önem taşımış, itilaf devletleri tarihine "askeri bir beceriksizlik" olarak geçmişti.
Özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda açısından ise Çanakkale'deki çarpışmalar, bu ülkelerin ulusal kimlik inşasında mühim rol oynamıştı.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Alman, Rus, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları dağıldı.
Ayhan Aktar, Çanakkale Savaşı'nın tarihinin hala hakkıyla yazılamadığı görüşünde:
"Askeri arşivler açılmalı. Oturup, elimizdeki malzemeyi özenle okuyabilmeli ve savaşın gerçek tarihini yazabilmeliyiz.
"Çanakkale'deki savaş çok acıydı. Mayıs ayında, ceset kokuları yüzünden birkaç saat boyunca geçici ateşkes ilan edilmişti. Çünkü siperler arasında 80 metre vardı. Arada da cesetler. Kokudan dolayı çarpışmaya devam etmek mümkün değildi.
"Savaşın anlamsızlığı üzerine konuşabilmeliyiz. Türkiye'nin resmi tarihi hala bu düzeyde değil. Hala bir maç anlatır gibiBu çok üzücü."