Fibromiyalji, genellikle yorgunluk, depresyon, uyku bozukluğu, kognitif bozukluk, sindirim ve idrar sorunları eşliğinde yaygın olan bir ağrı ile karakterize kronik bir kas-iskelet hastalığıdır. Fibromiyalji, insanları fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak etkiler. Çocuklar da dâhil olmak üzere her yaştan insanda görülür. Fibromiyalji kelimesinin tam anlamıyla anlamı kaslardaki, bağlardaki ve tendonlardaki ağrıdır. Ancak bu hastalık, ağrıdan çok daha fazlasıdır ve kişiden kişiye değişen diğer birçok semptomla kendini gösterir. Doktorlar, bu hastalıkla ilgili semptomların bir kombinasyonuna veya hastanın yorgunluk, hassasiyet, işlevsellik ve genel sağlık sorunları dâhil olmak üzere nasıl hissettiğini temel alarak teşhis eder. Birlikte var olan sağlık durumlarını (örneğin, lupus, tiroid hormon direnci, romatoid artrit) ekarte etmek veya tanı koymak için laboratuvar testleri gerekebilir. Fibromiyalji, beyindeki sinir ve ağrı sinyalleriyle ilgili bir sorundan kaynaklanabilir. Başka bir deyişle, bu hastalığa yakalanmış kişilerde beyin, günlük ağrı ve diğer duyusal deneyimleri yanlış algılar ve bu da hastayı fibromiyaljisi olmayan kişilere kıyasla basınç, sıcaklık (sıcak veya soğuk), ışık ve gürültüye karşı daha hassas hale getirir.
Fibromiyalji, çocuklar dâhil her yaştan insanı etkileyebilir. Bununla birlikte, çoğu insanda bu hastalık orta yaşta teşhis edilir ve yaş ilerledikçe insanların hastalığa yakalanma olasılığı artar. Lupus veya romatoid artrit hastalarının fibromiyaljiye yakalanma olasılığı daha yüksektir.
Diğer bazı faktörler bu hastalığın başlangıcı ile zayıf bir şekilde ilişkilidir. Bu olası risk faktörleri ise şunlardır:
Fibromiyaljinin ana nedeni teferruatlı bir şekilde bilinmese de yapılan araştırmalarda genetik faktörlerin bu hastalığı etkili görülmüştür. Bu durumdan dolayı aile bireyinde fibromiyalji görülen insanların bu hastalığa yakalanma ihtimali kat artmaktadır. Bununlar beraber çevresel bazı faktörler de bu hastalığa sebep olan çok önemli nedenlerden biridir. Özellikle çocukluk dönemlerinde atlatılan fiziksel ve duygusal olaylar bu hastalık için büyük nedenler arasında olduğu görülmektedir. Fibromiyalji ayrıca psikolojik boyutu olan bir sorundur. Depresyon, uyku bozukluğu ve anksiyete sorunun yüksek olan insanlarda çok daha fazla görülmektedir. Çoğunlukla yaş arasındaki kadınlarda çok daha fazla görülen bu hastalık, erkeklerde de görülebilmektedir. Mutsuzluk ve stres psikolojik dengenin çökmesine sebep faktörler olduğu için çalıştığı işten memnun ve mutlu olmayanların bu hastalığa yakalanma riski oldukça fazladır.
Bu hastalık vücudun içinde dalgalar halinde hareket edebilen, zonklama, dağılma veya yoğun bir şekilde bıçaklanma gibi duyumlara neden olan ısrarcı, yaygın bir ağrı ile kendisini gösterir. Basınç veya sıcaklıklardaki hafif olan değişimler bile (temas dâhil) rahatsızlığı tetikler. Bazı insanlar oldukça tutarlı semptom düzeyleri sürdürürken, bazıları ise aktivite periyodları ile değişen remisyon dönemleri geçirir. Bu hastalık ağrının ötesinde, çoklu organ sistemlerini etkileyen bir dizi semptomla ilişkilidir.
Bunlar;
Fibromiyalji teşhisi oldukça zor olabilir. Ağrının fibromiyaljiden kaynaklandığını belirten tek bir test veya muayene yoktur. Fibromiyalji olduğundan şüphelenilen kişilerin kan testleri ve röntgenleri istenebilir. Bunun bir parçası olarak kaslarda ve kemiklerde olası diğer ağrı nedenlerini araştırmaktır.
Fibromiyaljinin tedavisinde istikrar ve dikkat çok önemlidir. Doğru bir şekilde hastalığın tanısı konulamaz ise çok daha farklı bir hastalığın tedavisine başlanmış olabilir ve bu durumda hasta çok gereksiz bir ilaç yükü altına girmiş olabilir. Bu durum da fibromiyalji kronikleşerek, tedavisi imkânsızlaşabilir. Daimi doktor değiştirmek, tedavileri yarıda bırakmak ve daha farklı tedaviler peşinde olmak da bu hastalığın semptomlarının giderek kötüleşmesine sebep olabilir. Bu hastalıkla doktorun önereceği ilaçların titiz bir şekilde kullanılması çok önemlidir.
Fibromiyalji hastalığı olan kişilerin ayrıca ilaç tedavilerine ek olarak günlük aktivitelerinde de bazı değişiklikler yapması önerilir. Stres ve sinirden arındırılmış, düzenli ve kaliteli bir yaşam ile birlikte dengeli, sağlıklı beslenme ve uyku düzeni bu hastalığın tedavisinin başarı oranını yüksek oranda arttırır. Vücut yeterince dinlenemediği zamanlar, insanlar, gündelik hayatta karşılaştığı en küçük bir soruna bile çok aşırı tepki verebilir.
Bu hastalığın ayrıca tedavisinde en önemli kural doktor ile hastanın işbirliğidir. Hastaya özel uygulanan tedavi çeşitleri arasında kök hücre uygulamaları, fizik tedavi yöntemleri ve egzersiz programlara arasından kombinasyonları bulunur. Özellikle son yıllarda kök hücre (PRP) yöntemiyle bu hastalığın ana sebeplerinden olan fibrozitleri (ağrılı kas) bertaraf etmek daha kolay olacaktır.
Fibromiyalji tedavisinde hastadan hastaya değişebilecek bazı önemli fizik tedavi çeşitleri şunlardır;
İletişim: 58 00 – 22 72 – 22 72 – 22 72 – 22 72 94 00
Kas romatizması terimi, genellikle kaslarda ağrıya ve rahatsızlığa neden olan bu tür hastalıkları ifade etmek için kullanılır. Kas romatizması, aslında birçok farklı durumu ifade eden, romatizma, kaslar, eklemler, kemikler, tendonlar ve diğer bağ dokularında ağrı, şişlik, sertlik ve hareket kısıtlılığı gibi belirtilere neden olan bir dizi hastalığı kapsayan bir terimdir.
Kas romatizması olarak adlandırılan durumlar arasında fibromiyalji, kas spazmları, kas zorlanmaları, kas iltihabı (myozit) ve kas lifi yırtılmaları yer alabilir. Bu durumlar genellikle ağrı, hassasiyet, kas güçsüzlüğü ve hareket kısıtlılığı gibi belirtilere neden olabilir.
Kas romatizması genellikle kaslarda ağrı, gerginlik veya hassasiyet şeklinde kendini gösterir. Miyalji her yaşta kişide görülebilir, ancak bazı faktörler bu durumun ortaya çıkma olasılığını artırabilir. Miyaljinin görüldüğü bazı yaygın faktörler:
Miyalji semptomları bireyler arasında farklılık gösterebilir ve şiddeti değişebilir. Belirtiler, sürekli veya aralıklı olarak ortaya çıkabilir ve uzun süreli veya kronik bir şekilde devam edebilir. Eğer miyalji semptomlarından şüpheleniyorsanız, bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir. Doğru tanı ve tedavi için uzman tavsiyesi almanız gerekmektedir.
Miyaljinin tanısı, semptomların, fizik muayene bulgularının ve yardımcı tanı testlerinin birlikte değerlendirilmesiyle konulur. Tanı, semptomların diğer hastalıklarla karıştırılmasını önlemek ve uygun tedavi yöntemlerini belirlemek için önemlidir. Bu nedenle, miyalji semptomlarından şüpheleniyorsanız, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.
Miyalji veya kas romatizması semptomlarını hafifletmek ve tedavi etmek için aşağıdaki yöntemler ve tedavi seçenekleri faydalı olabilir:
Psikolojide anksiyete olarak bilinen kaygı, tehlikeli durumlarda, “vücuda meydan okumaya hazır olması gerektiğini haber veren” sinyaldir. Doğal ve gerekli olan kaygı hissedilmeye başlandığında nefes alış verişi ve kalp atışı hızlanarak kaslara daha fazla oksijen gitmesi sağlanmaktadır. Böylece vücut, tehlikeli durumlara kendini hazırlamış olmaktadır. Tehlikeli durumların farkına varmak gerektiğinde kişi bu dürtüyle tetikte beklemektedir. Doğal anksiyete olarak adlandırılan bu dürtü sayesinde, trafikte yaşanacak herhangi bir tehlikeli durumda direksiyona ani müdahale etme, sınavda daha iyi performans sergileme gibi durumlara yardımcı olmaktadır. Aslında kaygılanmak, günlük hayatta sorunlarla baş edebilmek ve hayati durumlarla karşılaşıldığında hızlı karar verebilmek için gereklidir.
ANKSİYETE BELİRTİLERİ NELERDİR?
Özgüvensiz ve değersiz olduğunu düşünmek
Başkaları ile konuşmanın zor olduğuna inanmak
Toplum içinde konuşmaktan ve yemek yemekten çekinmek
Gergin, kaygılı, sıkıntılı ve tanımlanamayacak şekilde tuhaf hissetmek
İnsanların sözleri ile zihnini meşgul etmek
Çevreden kopmak, kaçmak istemek
Titremeye, sallanmaya başlamak
Üzüntülü durumlara yoğunlaşmak
ANKSİYETE TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
Anksiyete bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar arasında yer almaktadır. Toplumun %18'ini etkisi altına alan bu problem daha çok arttığında hastalık seviyesine gelebilmektedir. Son derece yorucu olan ve hayat kalitesini düşüren anksiyete bozukluğunun tedavisi mümkündür.
Çeşitli depresyon ilaçları (anti depresanlar), anksiyete tedavisi için anksiyete semptomlarının giderilmesi için kullanılmaktadır.
Bilişsel davranışçı terapi ve konuşma terapisiyle, olumsuz düşüncelerin yerine olumlu düşünceleri koymayı öğrenmek mümkündür. Bilişsel davranışçı terapi, kişilerde anksiyeteye sebep olan düşüncelerin köküne inmeyi ve sorunun çözümü için farklı davranış alışkanlıkları edindirmeyi sağlamaktadır.
Anksiyete tedavisi için bu yöntemlerden biri ya da ikisi bir arada da kullanılabilmektedir. Kişiye hangi tedavinin uygun olduğunu anlamak için doktor ve danışan birlikte karar vermektedir. Herkes için aynı anksiyete tedavisi uygun olmayabilir.
Sıkıntı, bunaltı, endişe, kaygı anksiyete karşılığı olarak kullanılan kelimelerdir.
Hastalar bu durumu "kötü bir şey olacakmış hissi", “sürekli bir tedirginlik, "hoş olmayan bir endişe hali" ya da "nedensiz bir korku" şeklinde ifade ederler.
Psikiyatrik açıdan anksiyete; bedensel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve korku hali diye tanımlanabilir. Kişi huzursuzdur, kötü bir şey olacağından endişe etmektedir, ancak bu durumu açıklayacak nesnel bir tehlike ya da tehdit kaynağı gösterememektedir.
Anksiyete, korkuya benzer bir duygu olmakla birlikte, anksiyeteyi ortaya çıkaran uyaran korkudaki kadar net değildir. Korku, güvenliği tehdit eden ya da etmesi olası bir tehlike karşısında yaşanan tepkidir. Korkunun aşırı olmasına ise fobi denmektedir.
Günlük yaşamda korku ile anksiyeteyi ayırmak kolay değildir. Örneğin, kötü davranan bir yönetici karşısında yaşanan tedirginlik korku olarak nitelenebilir. Oysa aynı duygu, yöneticiye duyulan öfke duygusunu kontrol etme çabasının yarattığı anksiyete de olabilir.
Anksiyete sık yaşanan bir duygudur ve her zaman bir hastalık belirtisi değildir. Okulun ilk gününde, özel biri ile yaşanan ilk randevuda ya da yeni ve değişik bir etkinliğin başlangıcında anksiyete duyulması normaldir.
Normal anksiyetenin organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri vardır.
Anksiyetenin uyarıcı rolü: Kişinin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş kırıklığı gibi durumlara karşı kendisini hazırlamasını sağlar.
Anksiyetenin koruyucu rolü: Tedbir almayı ve eğer olumsuzluklar yaşanırsa daha kolay atlatmayı sağlar.
Anksiyetenin motive edici rolü: Başarısız olma endişesi nedeniyle daha çok çalışmaya sevk eder.
EĞER;
• Uyaranın şiddeti ile ortaya çıkan anksiyete uyumlu değilse, örneğin; basit bir günlük olay aşırı heyecan yaratıyorsa,
• Anksiyete zamanla azalmak yerine değişmiyor ya da şiddetleniyorsa, örneği, ilk işe başlanınca hissedilen huzursuzluk zamanla azalmıyor ya da giderek şiddetleniyorsa,
• Anksiyete ağırlıklı olarak bedensel belirtilerle kendini gösteriyorsa, örneğin; huzursuzluk duygusu yanında çarpıntı, yorgunluk, baş ağrısı gibi belirtiler önde gelen yakınma ise,
• Anksiyeteye katlanılamıyor ve işlevsellik bozuluyorsa, örneğin; yaşanan belirtiler nedeniyle yaşam kalitesi bozulmuş ve kişinin verimi düşmüş ise,
• Kişi kendi, kendini tedaviye çalışıyorsa, örneğin; sıkıntı gidermek için alkole başvuruyor ya da işini bırakmanın sorunlarını çözeceğine inanıyor ise anksiyete anormal hale gelmiş demektir. Tedavi gerektirir bir psikiyatrik bozukluktan şüphelenmek gerekir.
Anksiyetenin klinik belirtileri 4 grupta toplanır.
1) Psişik Belirtiler: Hafif bir sıkıntı ya da sinirli olma hissinden, şiddetli bir kontrolünü kaybetme, çıldırma ya da ölüm korkusuna kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alan belirtilerdir. İç sıkıntısı, kötü bir şey olacakmış hissi, sinirlilik, huzursuzluk, gelecekle ilgili endişeli beklentiler, olayların hep kötü yönlerini görme, karamsarlık, kontrolünü ya da yaşamı kaybetme korkusu anksiyete durumlarında sık rastlanan belirtilerdir.
2) Fiziksel Belirtiler: Aşağıda anksiyetenin sistemlere göre fiziksel belirti dağılımı gösterilmiştir.
KALP-DAMAR SİSTEMİ Nabız artışı, çarpıntı hissi, göğüs ağrısı, baygınlık hissi
KAS-İSKELET SİSTEMİ Baş, bel, sırt, karın ağrıları, sızı, seğirme, sertlik, ürperme, yorgunluk
NÖROLOJİK SİSTEM Baş dönmesi, uyuşukluk, görme bulanıklığı, titreme, güçsüzlük
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM Yutma güçlüğü, karın ağrısı, bulantı, barsak huzursuzluğu, ishal, kabızlık
GENİTO-ÜRİNER SİSTEM Sık idrar, sıkışma hissi, cinsel bozukluk, adet sorunları
OTONOM SİNİR SİSTEMİ Ağız kuruması, terleme, baş ağrısı, ateş basması, ellerin buz gibi olması
SOLUNUM SİSTEMİ Göğüste basınç hissi, soluğun kesilmesi, soluğun yetmeme hissi, iç çekme, nefes darlığı, sık nefes alıp verme
3) Bilişsel Belirtiler: Kişinin kendisini ya da dış dünyayı acayip olarak algılaması, yer, zaman, kişilerle ilgili yanılsamalar, olayların anlamını değerlendirmede yanlışlıklar, odaklanma bozukluğu ve hatırlama güçlüğü anksiyete durumlarında ortaya çıkan bilişsel belirtilerdir.
4) Davranışa Ait Belirtiler: Sıkıntı veren ortamlardan kaçınma ya da öfkeye bağlı davranış bozuklukları anksiyete durumlarında karşılaşılan davranış bozukluklarıdır.
Bu belirtiler birçok bedensel hastalıkta da ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin görüldüğü her durumun bir psikiyatrik sorun olduğunu söylemek doğru değildir. Önemli olan bu belirtilerin psikiyatrik bozukluklarda da ortaya çıkabileceğini akılda tutmaktır.
Baş dönmesi, çarpıntı gibi bedensel belirtileri olanlar, bedensel bir hastalık olmadığı birçok araştırma ile kanıtlanmış olmasına karşın, yine de bu yakınmaların psikolojik olabileceğini kabullenmekte güçlük çekerler. Bu nedenle de psikiyatrik başvuru ve tedavilere olumsuz bakabilirler.
OLGU ÖRNEKLERİ
1. S.N, 58 yaşında, evli 3 çocuklu, ev hanımı, kadın hasta. Üşüme, titreme, baş dönmesi, titreme, çabuk sinirlenme ve unutkanlıktan yakınıyor. Yakınmalarının yıllardır var olduğunu ifade ediyor. Sık sık doktora başvurduğunu, birçok tetkik ve tedavi uyguladığını ancak herhangi bir bedensel hastalık teşhis edilemediğini ve yakınmalarının geçmediğini, tam tersi giderek şiddetlendiğini tanımlıyor. Yakınları, S.N.’nin hiçbir iş yapamadığını, sürekli olarak hastalığını konuştuğunu, defalarca doktora götürmelerine karşın bir sonuç elde edemediklerini belirterek, ne yapacaklarını şaşırdıklarını belirtiyor.
Hastanın tıbbi tetkikleri ve tedavileri incelendi ve yakınmalarının anksiyete belirtileri ile uyumlu olduğu sonucuna ulaşıldı. Hasta tedavinin gereklerini yerine getirdi. 6 ayın sonunda hasta, zaman zaman yakınmaları olsa bile, eskiye oranla kendisini çok daha iyi hissettiğini ve günlük işlevlerini rahatlıkla yerine getirebildiğini ifade etti. Yakınları, hastanın kendi anlattığından çok daha iyi durumda olduğunu belirtti.
2. A.S. 23 yaşında, özel bir şirkette çalışan, bekar, erkek hasta. 3 ay kadar önce şiddetli bir baş dönmesi yaşadığını ve sonrasında tomografi dahil bir çok tetkik yaptırdığını ve değişik doktorlara başvurduğunu ifade ediyor. Yakınmalarının düzelmediğini, tam tersi arttığını ve yaşam kalitesinin çok bozulduğunu, işine bile gitmekte zorlandığını söylüyor. Herhangi bir tıbbi neden bulunamadığını, psikiyatriste başvurmasının önerildiğini ancak psikiyatrik bir sorunu olduğunu düşünmediğini belirtiyor.
Hasta değerlendirildi, yakınmalarının bir anksiyete bozukluğu ile ilişkili olduğu teşhis edildi, bilgilendirildi, ikna edildi ve tedavi önerilerinde bulunuldu. İki ay içerisinde yakınmalarda gerileme oldu, hastanın tıbbi harcamaları ve tedavi arayışları sona erdi. İş performansı normale döndü.
3. M.N. 63 yaşında, ilkokul mezunu, 4 çocuklu, ev hanımı. Yıllardır bir teşhis konamayan ve iyileşmeyen baş ağrısı yakınması var. Sorulduğunda unutkanlık, uyku sorunları, çarpıntı, nefes almakta güçlük, çabuk yorulma yakınmalarının da olduğunu belirtiyor.
Tıbbi geçmişi değerlendirildiğinde, baş ağrısının olası tüm nedenlerinin araştırıldığı görüldü. Yakınmalarının anksiyete belirtileri olabileceği sonucuna varıldı. Hasta psikiyatrik tanıya katılmadı, tedavi önerilerini uygun bulmadı. Psikiyatrik bir bozukluğa sahip olabileceği olasılığını göz önünde bulundurması önerilerek görüşme sonlandırıldı. Sonuç bilinmiyor.