aöf yargı örgütü ve tebligat hukuku kitabı pdf / AÖF YARGI ÖRGÜTÜ TEBLİGAT HUKUKU ÖZETİ - - Edunzy

Aöf Yargı Örgütü Ve Tebligat Hukuku Kitabı Pdf

aöf yargı örgütü ve tebligat hukuku kitabı pdf

1 T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: YARGI ÖRGÜTÜ VE TEBLİGAT HUKUKU Yazarlar seafoodplus.infoç.Dr. Emel HANAĞASI (Ünite ) seafoodplus.info Muhammed ÖZEKES (Ünite ) Editör seafoodplus.infoç.Dr. Doğan GÖKBEL ANADOLU ÜNİVERSİTESİ i

2 Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Öğretim tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission in writing from the University. UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ Genel Koordinatör Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Çalışkan Öğretim Tasarımcıları seafoodplus.infoç.Dr. Seçil Banar Öğr.Göseafoodplus.info Mediha Tezcan Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur Kitap Koordinasyon Birimi Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Dizgi Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku ISBN Baskı Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde adet basılmıştır. ESKİŞEHİR, Temmuz ii

3 İçindekiler Önsöz iv 1. Yargı Örgütü Hukukunun Temel Kavramları ve Anayasa Yargısı Adli Yargı İdari Yargı ve Askeri İdari Yargı Askeri Ceza Yargısı ve Uyuşmazlık Yargısı Tebligat Hukuku ile İlgili Genel Bilgiler ve Tebligatın Yapılabileceği Kişiler Tebligatın Yapılabileceği Yer, Tebligat Süreleri, Tebliğ Evrakı ve Giderleri Tebligat Usûlü Usûlsüz Tebligat ve Tebligat Suçları. Sözlük iii

4 Önsöz Aralarında önceden bir ilişki bulunsun ya da bulunmasın, insanlar arasında uyuşmazlık çıkmadıkça, çözüm ihtiyacı da duyulmaz. Uyuşmazlık çıktığı takdirde, bunun çözüm ihtiyacı da kendini hissettirir. Hukukun çeşitli alanlarındaki kanunlarla, farklı hukuki ilişkilerin düzenlenmesi ve uyuşmazlıkların ortaya çıkmasının önlenmesi amaçlanırken, yargılama hukuku kuralları ile çıkabilecek uyuşmazlıkların yargısal çözümü hedef alınır. Kişilerin kendilerine karşı işlenen suçların faillerini kendilerinin takip etmesi ve cezalarını yine kendilerinin vermesi söz konusu değildir. Cezalandırma yetkisi devlete aittir. Güçler ayrılığı kuramı, suç ve cezanın yasama organınca kanunla belirlenmesini, yargı organları aracılığıyla da suça ve cezaya hükmedilmesini gerektirmektedir. Ayrıca yürütmenin eylem ve işlemlerine karşı yargı denetimi de söz konusudur. Kanun koyucu, yargı örgütü konusunda Anayasanın nci maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak, çeşitli kanunlarla, uyuşmazlık ve görev farklılıklarına göre çok sayıda mahkeme kurmuş ve yine bu mahkemelerin görev alanlarının gösterdiği özelliklere uygun farklı muhakeme veya yargılama usulü kanunları yürürlüğe koymuştur. Türkiye de üç temel yargı kolu bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla anayasa yargısı, adlî yargı ve idarî yargı kollarıdır. Kitabımızın ilk dört ünitesinde Türkiye deki yargı örgütlenmesi açıklanmıştır. Yargılamada birçok işlemin geçerli olması veya hüküm ifade edebilmesi için, tebliğ edilmesi, yani muhatabın öğrenmesine yönelik olarak, tebligat hukuku çerçevesinde bildirilmesi ve bu bildirimin belgelendirilmesi gerekir. Tarafların veya ilgililerin adlî ve yargılama faaliyeti içinde yer almaları, yapılacak veya yapılmış işlemleri öğrenmeleri, bunun sonucu olarak, kendilerine tanınan hakları kullanabilmeleri tebligat veya davetiyeye bağlıdır. Ülkemizde, yargılamaların uzamasının en önemli sebeplerinden biri de, tebligat işlemlerinde meydana gelen aksamalar ve tebligatla ilgili uygulamadaki yanlışlıklardır. Tebligatın bu yönü yanında, yargısal faaliyet bakımından da çok önemli bir işlevi de söz konusudur. Zira, tebligat yargılamadaki en temel haklardan biri olan, adil yargılama hakkının temel unsurlarından hukukî dinlenilme hakkı ile doğrudan ilgilidir. Uygulamada, savunma ya da iddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilen hukukî dinlenilme hakkı, yargılamayla hukuki durumu etkilenecek kişilerin, yargılamanın bir süjesi olarak, yargılama konusunda bilgi edinmelerini, açıklamada bulunmalarını, yargılamaya etki edebilmelerini ve yargı mercilerinin bunları dikkate alıp değerlendirerek, gerekçeli şekilde karar vermesini sağlayan, sürpriz kararla karşılaşmanın önüne geçen, bir temel hak ve yargılama ilkesidir. Görüldüğü üzere hukukî dinlenilme hakkının üç unsuru, bilgilenme hakkı, açıklama hakkı ve yargı organlarının bu açıklamaları dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu nedenle tebligatın usulüne uygun olarak yapılması hukuken çok önemlidir. Kitabın ünitelerinde ise, tebligat hukuku ve özellikle de yargısal tebligata ilişkin bilgiler verilmiştir. Editör seafoodplus.infoç.Dr. Doğan GÖKBEL iv

5

6 1 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Yargı fonksiyonu ve bu fonksiyonun yasama ve yürütme fonksiyonları ile olan ilişkisini açıklayabilecek, Mahkeme kavramını tanımlayabilecek ve hukukumuzda mahkemelerin kuruluş ve işleyişine ilişkin temel ilkeleri açıklayabilecek, Genel olarak Türk Yargı Örgütünü tanımlayabilecek, Anayasa yargısı ve Anayasa Mahkemesi nin örgütlenişi açıklayabilecek, bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Yargı Fonksiyonu Hâkimlerin Bağımsızlığı Hâkimlik Teminatı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunî Hâkim İlkesi Tabii Hâkim (doğal yargıç) İlkesi Anayasa Yargısı Anayasa Mahkemesi Mahkeme İçindekiler Giriş Yargı Fonksiyonu Kavramı Yargı Fonksiyonun Devletin Diğer Fonksiyonları İle İlişkisi Mahkeme Kavramı ve Mahkemelerin Değişik Ölçütlere Göre Tasnifi Genel Olarak Türk Yargı Örgütü Anayasa Yargısı ve Anayasa Mahkemesi 2

7 Yargı Örgütü Hukukunun Temel Kavramları ve Anayasa Yargısı GİRİŞ Yargı örgütü hukuku, Anayasa tarafından aynı zamanda bir yetki olarak nitelendirilmiş bulunan yargı fonksiyonunu konu edinen, bu fonksiyonu yerine getirmeyi üstlenmiş olan mahkemelerin, kuruluş ve görevlerini, çalışmasına ilişkin dış koşulları, yargılama sürecinin işleyişine doğrudan veya dolaylı olarak katılan görevlilerin statülerini, görev ve yetkilerini belirleyen hukuk kuralları bütünüdür. Bu hukuk alanına ilişkin temel düzenlemeler, Anayasa da yer almaktadır. Anayasa nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin, mahkemeler aracılığı ile yerine getirileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Yine Anayasa nın 2. maddesinde yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu öngören hüküm ile maddesinde tabii (doğal) hâkim ilkesine işaret eden hüküm, yargı örgütü hukuku ile ilgili temel normlar arasında yer alır. Anayasa nın Yargı Üçüncü Bölümü nde düzenlenen maddelerinde ise, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığına, genel olarak mahkemelerin ve bu arada yüksek mahkemelerin kuruluş, görev ve işleyişine ilişkin ana ilkeler tespit edilmiştir. Yargı ayrılığı sistemini benimsemiş bulunan ülkemizde, kararları aynı yüksek mahkemede temyiz edilen mahkemelerin oluşturduğu birçok yargı kolu öngörülmüştür. Anayasa nın maddelerinde düzenlenen yüksek mahkemelerden hareketle, anayasa yargısı, adlî yargı, idarî yargı, askeri ceza yargısı, askeri idarî yargı ve uyuşmazlık yargısı olmak üzere altı temel yargı kolunun varlığından söz edilebilir. Ayrıca, Anayasa da yüksek mahkemeler arasında sayılmamakla birlikte, öğretide yargı fonksiyonunu yerine getirdiği kabul edilen Yüksek Seçim Kurulu ile Sayıştay da dikkate alındığında iki yargı kolundan daha söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, seçimlere ilişkin şikâyetleri ve itirazları karara bağlamakla görevli ilçe ve il seçim kurulları ile bu kurulların kararlarını kesin olarak incelemekle görevli Yüksek Seçim Kurulu nun (Anayasa m. 79) oluşturduğu seçim yargısıdır. Diğeri ise, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlamakla görevli bulunan Sayıştay ın oluşturduğu hesap yargısıdır. Bu kitapta, Türk Yargı Örgütü, Anayasa da öngörülmüş bulunan yüksek mahkemelerden hareketle incelenecektir Bu çerçevede, ilk ünitede anayasa yargısına kısaca değinildikten sonra, sırasıyla adlî yargı, idarî yargı, askeri ceza yargısı, askeri idari yargı ve uyuşmazlık yargısı ele alınacak ve bu yargı kollarına dâhil mahkemelerin oluşturduğu yargı örgütü incelenecektir. Seçim yargısı ile hesap yargısı ise, konuya ilişkin öğretideki ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarındaki tartışmaların aktarılmasının söz konusu kitabın sınırlarını aşması nedeniyle inceleme konusu dışında bırakılacaktır. YARGI FONKSİYONU KAVRAMI Geleneksel olarak devlette belli başlı üç fonksiyon vardır. Yasama fonksiyonu, yürütme fonksiyonu ve yargı fonksiyonu. Devlet, bu üç tür fonksiyonunu yerine getirmek için egemenlikten kaynaklanan üç tür yetkiye sahiptir: Yasama yetkisi, yürütme yetkisi ve yargı yetkisi. Nihayet devletin bu üç ayrı fonksiyonunu yerine getirmesi için sahip olduğu üç ayrı yetkisini kullanacak organlara da gereksinimi vardır. Bu organlar ise, yasama organı, yürütme organı ve yargı organıdır. Çağdaş bir demokraside devletin bu üç fonksiyonu ayrı organlarda toplanmıştır. Bunun nedeni, söz konusu organların birbirini denetlemesinin ve dengelemesinin sağlanması ve kişi hak ve hürriyetlerinin 3

8 güvenceye kavuşturulmasıdır. Anayasamız da, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Bu ilke uyarınca, yasama fonksiyonu, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisince (Anayasa m.7); yürütme fonksiyonu, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca (Anayasa m.8); yargı fonksiyonu da, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce (Anayasa m. 9) yerine getirilir. Genel bir ifadeyle, yasama fonksiyonu, genel ve soyut norm koyma, değiştirme ve kaldırma faaliyetidir. Yürütme fonksiyonu, genel ve soyut normların belli kişi ve durumlara uygulanmasıdır. Yargı fonksiyonu ise, genel anlamda devletin hukuk düzeninin devam etmesi ve kişilerin sübjektif haklarının korunması amacını güden faaliyetidir. Bu faaliyet, devlet için hem bir hak, hem de yükümlülüktür. Yargı fonksiyonu, biri şeklî (organik), diğeri maddi olmak üzere iki ölçütten hareketle tanımlanabilir. Şeklî (organik) anlamdaki tanımlamanın ölçütü, faaliyette bulunan makamdır. Bu ölçüt esas alındığında, yargı fonksiyonu, yargı organlarının fonksiyonu olup, yargı organlarının her türlü faaliyetini ifade eder. (Anayasa nın Yargı yetkisi kenar başlıklı 9. maddesi de yargı fonksiyonunu organik içerikle tanımlamıştır. Buna göre, Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Şeklî (organik) ölçüt, yargı fonksiyonunu, yasama ve yürütme işlevlerinden ayırt etmek için elverişli bir ölçüttür. Zira, bu ölçütten hareket edildiğinde, yasama ve yürütme organlarının yaptığı bir işlem hiçbir zaman yargı fonksiyonuna dâhil olamaz. Bununla birlikte, şeklî (organik) ölçüt, mahkemelerin her türlü faaliyetini yargı fonksiyonunun içine soktuğundan gereğinden fazla geniştir. Zira, mahkemelerin kalem işlerinin yürütülmesi ve personelin yönetimi gibi idari nitelikli faaliyetleri de vardır. Ayrıca, bazı istisnai durumlarda yargı organları, maddi niteliği itibariyle düzenleyici idari işlemler de yapmaktadır. Örneğin ülkemizde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü Anayasa Mahkemesi nin kendisi tarafından yapılır. Bu İçtüzük, yargısal bir karar değil, bir düzenleyici idari işlemdir. Maddi anlamdaki tanımlamanın ölçütü ise, devletin fonksiyonlarının ifasında başvurulan işlemlerin içeriği, maddi niteliğidir. Bu ölçüte göre, yargı fonksiyonu, yargısal usuller uygulanarak hukuki uyuşmazlıkları ve hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözümleyen ve karara bağlayan bir devlet fonksiyonudur. Bu anlamda, yargı fonksiyonu üç aşamadan geçerek gerçekleşir 1. Yargı fonksiyonunun yerine getirilebilmesi için, her şeyden önce ortada hukuk düzeninin ihlal edildiği yolunda bir iddia bulunmalıdır. 2. Bu iddia üzerine, bunun gerçek olup olmadığı araştırılıp tespit edilir. 3. Hukuk düzenin gerçekten ihlal edildiğinin tespit edilmesinden sonra da, bunun giderilmesi ve bozulan hukuk düzeninin yeniden kurulması için bir müeyyide (yaptırım) uygulanır. Maddi ölçüt yargı fonksiyonunu tanımlamak için gerekli, ama bu fonksiyonu diğer devlet fonksiyonlarından ayırmak için her zaman yeterli değildir. Zira, yasama ve yürütme organları da bazen maddi açıdan yargı fonksiyonuna benzer nitelikte işlemler yapabilmektedir. Örneğin, idarenin disiplin soruşturması açarak disiplin cezası vermesinde ya da yasama dokunulmazlığının kaldırılması usulünde durum budur. Bu örneklerde de, hukuka aykırılık iddiası, hukuka aykırılığın tespiti ve müeyyide uygulanması aşamaları mevcuttur. Sonuç olarak, her iki ölçüte getirilen eleştiriler dikkate alındığında, yargı fonksiyonu, şeklî (organik) ölçüt ile maddi ölçüt birlikte kullanılarak tanımlanmalıdır: Yargı fonksiyonu, bağımsız mahkemelerin yargısal usuller uygulayarak hukuki uyuşmazlıkları ve hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözme ve karara bağlama fonsiyonudur. Yargı fonksiyonu, yasama ve yürütme işlevlerinden, tümüyle ayrı ve özel bir konumdadır. Devletin hukuk devleti olabilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleştirilebilmesi için, yargı fonksiyonu, yasama ve yürütme fonksiyonlarının bütünüyle dışında kalmak zorundadır. Anayasamızda da yargının, yasama ve yürütme organı karşısındaki bağımsızlığını sağlamak amacıyla çeşitli tedbirler öngörülmüştür. 4 Yargı fonksiyonu nedir? YARGI FONKSİYONUNUN DEVLETİN DİĞER FONKSİYONLARI İLE İLİŞKİSİ

9 Bu tedbirlere ilişkin düzenlemeleri, genel olarak, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ve hâkimlik teminatı başlıkları altında toplamak mümkündür. Mahkemelerin Bağımsızlığı İlkesi Anayasamıza göre, yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır (Anayasa m. 9). Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler (Anayasa m. , I; Hâkimler ve Savcılar K. m. 4, II). Hâkimlerin yürütme ve yasama organları karşısında bağımsızlığını koruyabilmek ve onların hiçbir baskı ve etki altında kalmadan, hukuka ve vicdanlarına göre karar vermelerini sağlayabilmek amacıyla, anayasal boyutta çeşitli ilkeler öngörülmüştür. Bu çerçevede, hiçbir organ, makam, mercii veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz (Anayasa m. , II; Hâkim ve Savcılar K. m. 4, I). Mahkeme ve hâkimlere emir ve talimat verilemeyeceği, genelge gönderilemeyeceği, tavsiye ve teklinde bulunulamayacağına ilişkin bu kural, maddi anlamda yargı yetkisinin kullanılması ile sınırlıdır. Mahkemelerin, doğrudan doğruya hukuki uyuşmazlıkları çözme faaliyetleri dışındaki personelin yönetimi ve yazı işlerinin yürütülmesi gibi idari işlem ve faaliyetlerinde, bu yasaklar ya da sınırlamalar geçerli değildir. Bundan başka, görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz; görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz (Anayasa m. , III). Ayrıca, yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez (Anayasa m. , IV). Hâkimlerin bağımsızlıklarını sağlayabilmek için, yasama ve yürütme organları yanında diğer mahkemelere karşı da korunmaları, yani onlardan da emir ve talimat almamaları gerekir. Bu bağlamda, mahkemeler arasında bir altlık-üstlük ilişkisi, (itiraz, temyiz, karar düzeltme gibi) yargılama usullerinin gerektirdiği ölçüde vardır. Bununla birlikte, yargılama düzeninin kendi iç oluşumu niteliğindeki böyle bir ilişki, üst derece yargı yerlerinin alt derece yargı yerlerine emir ve talimat vermeleri anlamını taşımaz. Hâkimlerin bağımsız karar verebilmeleri için yasama, yürütme ve yargı dışında başkaca çevre faktörlerine karşı da korunmaları gerekir. Bu nedenle, hâkimlerin kanunda belirtilenlerden başka, resmî ve özel hiçbir görev alamayacakları kabul edilmiştir (Anayasa m. , V). Bu düzenlemenin amacı, hâkimleri, etkilenmeleri muhtemel bu tür çevrelerden uzak tutmaktır. Ancak, günümüzde hâkimleri en çok etkileyebilecek çevre faktörü, dördüncü kuvvet olarak anılan basındır. Bu nedenle de, Anayasa nın maddesinde, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin, yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amacıyla sınırlanabileceğini öngörülmüştür. Hâkimlik Teminatı Mahkemelerin organ olarak bağımsızlığı, ancak yargı fonksiyonunu ifa eden hâkimlerin hiçbir baskı veya tehditle karşılaşmaksızın görevlerini tam bir serbestlik ve tarafsızlıkla yerine getirebilmeleriyle gerçek bir anlam kazanır. Bu çerçevede, Anayasamızda hâkimlik teminatına ilişkin temel bazı ilkeler kabul edilmiştir. Hâkimler, azlonulamazlar (Anayasa m. , I; Hâkimler ve Savcılar K. m. 44) ve kendileri istemedikçe 65 yaşından önce emekliye sevk edilemezler (Anayasa m. , I; m. , IV; Hâkimler ve Savcılar K. m 44). Hâkimler, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık ve ödeneklerden ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamazlar (Anayasa m. , I; Hâkimler ve Savcılar K. m ). Bunların yanı sıra, hâkim ve savcıların niteliklerinin, atanmalarının, hakları ve ödevlerinin, aylık ve ödeneklerinin, meslekte ilerlemelerinin, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesinin, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesinin, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesinin, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik hallerinin, meslek içi 5

10 eğitimleri ile diğer özlük işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği öngörülmüştür (Anayasa m. , III). Hâkim ve savcıların, özellikle yürütme organına karşı bağımsızlıklarının sağlanabilmesi için özlük haklarının teminatlı olması zorunludur. Bu çerçevede, adlî ve idari yargı hâkim ve savcılarının mesleğe kabul edilme, atanma ve nakil, geçici yetki verilmesi, yükseltilme ve birinci sınıfa ayrılması, kadro dağıtılması, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verilmesi, disiplin cezası uygulanması, görevden uzaklaştırılması gibi bütün özlük işleri hakkında karar verme yetkisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu na verilmiştir (Anayasa m. , VIII; HSYKK m. 4). Adlî ve idari yargı hâkim ve savcıların özlük haklarına ilişkin olarak karar verme yetkisi kime aittir? Bu Kurul, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar (Anayasa m. , I). Kurul, görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Kurul a emir ve talimat veremez (HSYK m. 3, VI). Kurul üyelerinin seçiminin, dairelerin oluşumunun ve işbölümünün, Kurul un ve dairelerin görevlerinin, toplantı ve karar yeter sayılarının, çalışma usul ve esaslarının, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazların ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür (Anayasa m. , XIII.). Bu düzenleme uyarınca, günlü ve sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu (HSYKK) çıkarılmıştır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, yirmi iki asıl ve on iki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır (Anayasa m. , II; HSYKK m. 3). Kurul un Başkanı Adalet Bakanı olup, Kurul un yönetimi ve temsili Kurul Başkanı na aittir Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurul un tabiî üyesidir. Kurul un, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk dalında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idari yargı hâkim ve savcıları arasından idari yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir (Anayasa m. , III). Kurul; Başkanlık, Genel Kurul, daireler ve hizmet birimlerinden oluşur. Kurul un hizmet birimleri, Genel Sekreterlik ve Teftiş Kuruludur (HSYKK m. 5). Kurul, Adalet Bakanlığı nın, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar. Hâkim ve savcılarla ilgili olarak; mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, her türlü yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetler; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırır ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yürütür (Anayasa m. , VIII, IX; HSYKK m. 4). Bu işlemler, ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı nın oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Kurul un meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz. Yargı yetkisinin kullanımına ilişkin hususlar hariç olmak üzere hâkimlerin idari görevleri ile delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adlî görevlerine ilişkin konularda genelge düzenlemek, Yargıtay ve Danıştay a üye seçmek ve Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek de Kurul un diğer görevleridir. 6

11 Hâkim ve savcıların bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını ayrıntılı olarak inceleyebilmek için, Baki Kuru nun Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınlarından basılmış Hâkim ve Savcıların Bağımsızlığı ve Teminatı () adlı kitabını, Şeref Ünal ın, Adalet Bakanlığı Yayınevinden basılmış olan Anayasa Hukuku Açısından Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Hâkimlik Teminatı () adlı kitabını ve Hasan Tahsin Fendoğlu nun, Yetkin Yayınevinden basılmış Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı () adlı kitabını okuyabilirsiniz. MAHKEME KAVRAMI VE MAHKEMELERİN DEĞİŞİK ÖLÇÜTLERE GÖRE TASNİFİ Devlet, toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar koyması çerçevesinde, toplumsal barışın ve hukuk barışının korunması görevini de üzerine almıştır. Bu görev doğrultusunda devlet, sadece genel ve soyut kurallar koyma yükümlülüğü altında bulunmamakta, bunların uygulanmasını, kurulan dengenin bozulmamasını, hukuk düzeninin ve hukuk barışının devamını da yüklenmektedir. Bunu hem hukuki alt yapıyı oluşturarak hem de fiilî olarak yerine getirmekle yükümlüdür. Bu çerçevede bireylerin devlete karşı yargı hakkı bulunmaktadır. Bu hak Anayasa ile güvence altına alındığı gibi, çeşitli uluslararası belge ve sözleşmelerde de vurgulanmış, artık insan haklarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Devletin hak dağıtma ve hak dağıtımına ilişkin kuralları düzenleme görevini üzerine alması sebebiyle, hakkı ihlâl edilenler veya ihlâl edilmesi ihtimali bulunanlar, uyuşmazlığın da niteliğine bağlı olarak ortaya çıkan bu uyuşmazlığı çözmek için farklı uyuşmazlık çözüm yollarından birçoğunu ayrı ayrı, kademeli veya birlikte kullanma imkânına sahiptir. Ancak uyuşmazlık doğrudan ya da üçüncü kişi aracılığıyla anlaşarak çözülemiyorsa, devletin yetkili yargı organlarına başvurarak hukuki korunma talep edilmesi gerekecektir. Bunun sonucu olarak kişilerin devletten hukuki korunma talep etme (ve hakkın gerçekleşmesini isteme) hakkı bulunmaktadır. Devletin de gerek dava gerek takip yoluyla veya diğer yollarla kendisine yöneltilen talepleri karşılaması ve bağımsız olan mahkemeler önünde yargılama yapılarak, karar verilmesini ve bu kararların da hukuk devleti çerçevesinde uygulanmasını sağlaması gerekir. Bu görev, Anayasa&#;nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti olmanın bir gereği, yine Anayasa&#;nın 5. maddesinde belirtilen devletin temel amaç ve görevlerinin bir sonucudur. Ayrıca, Anayasa&#;nın maddesinde de, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanarak, yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak yer alarak, iddia ve savunma ile adîl yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, mahkemelerin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı vurgulanmıştır. Anayasa nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin, mahkemeler aracılığı ile yerine getirileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu nedenle, mahkeme kavramından ne anlaşılması gerektiği üzerinde durmak gerekir. Mahkeme Kavramı Mahkeme, etimolojik olarak, hüküm kökünden türetilmiş Osmanlıca bir kelimedir ve hüküm verilen, muhakeme yapılan yer anlamında kullanılır. Dar ve teknik anlamda mahkeme, devlet tarafından görevlendirilen ve adalet dağıtımı işiyle uğraşan yargılama yerlerini ifade eder. Bu tanım çerçevesinde, mahkemeler, hukuki statüleri itibariyle devlet kuruluşları olup yargı fonksiyonunu yerine getirmeyi üstlenmişlerdir. Bu nedenle, mahkemelerin yargı fonksiyonunun yerine getirilmesine yönelik faaliyetleri, doğrudan doğruya devletin yargısal faaliyeti olarak nitelendirilir. Oysa devlet mahkemelerinin yanı sıra, bazı hukuki uyuşmazlıkların çözümünde hakem mahkemeleri de görev yapar. Geniş anlamda mahkeme ise, yargı fonksiyonunu yerine getirmeyi üstlenmiş olan tüm kuruluşlar şeklinde tanımlanabilir. Bu çerçevede, mahkeme kavramı, hakem mahkemelerini de kapsar. Anayasa nın maddesine göre, mahkemelerin kuruluşu, görevleri, yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme, kanuni hâkim ilkesine atıf yapar. Kanunî hâkim, görev ve yetkisi kanunla belli edilmiş olan mahkemenin hâkimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur, 7

12 mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasa nın anılan maddesi ve kanunî hâkim ilkesi çerçevesinde, Türk Hukuku nda mahkeme kurma görevi, münhasıran yasama organına, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi ne aittir. Başka bir anlatımla, idarenin, tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici idari işlemleri aracılığıyla, mahkeme kurması, kurulmuş mahkemelerin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken diğer bir ilke de, tabii hâkim (doğal yargıç) ilkesidir. Yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hâkimine, tabii hâkim (doğal yargıç) denir. Tabii hâkim ilkesini karakterize eden unsurlar öncedenlik ve kanuniliktir. Bu çerçevede, tabii hâkim ilkesine uygunluğun sağlanması için, kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır. Tabii hâkim ilkesi, kişilerin, hangi mahkeme önünde yargılanacaklarını kesin olarak bilmelerini mümkün kılmak, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde yargılanma haklarını güvence altına almak, yargıya güveni sağlamak ve yürütmenin yargıya müdahalesini olabildiğince önlemek amaçlarına yönelmiştir. Ayrıca, bu ilke, kişiye ve somut duruma göre değişkenlik gösteren olağanüstü yargı yerlerinin oluşturulmasını önlemeye yönelik bir işlev üstlenmiş olması sebebiyle kişi dokunulmazlığı ve güvenliği ilkelerinin (Anayasa m. 17, 19) gerçekleştirilmesine de hizmet eder; adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturur (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m. 6). Kanuni hâkim ve tabii hâkim ilkesi ne demektir? Mahkemelerin Değişik Ölçütlere Göre Tasnifi Mahkemeler, kuruluş ve çalışma biçimlerine göre, yargı sistemine ilişkin derecelendirmede bulundukları yere göre ve görmeyi üstlenmiş oldukları uyuşmazlıkların niteliklerine ya da tarafların statülerine göre olmak üzere üç farklı ölçüt esas alınmak suretiyle tasnife tâbi tutulabilir. Kuruluş ve çalışma biçimlerine göre mahkemeler, tek hâkimli mahkemeler ve çok hâkimli (toplu) mahkemeler olarak ikiye ayrılırlar. Tek hâkimli mahkemeler, yalnızca bir tek hâkimin görev yaptığı mahkemelerdir. Bu tek hâkim, o mahkemede açılan bütün davaları görür ve karara bağlar. Dava ile ilgili olarak mahkemece yapılması gereken bütün işlemler, o hâkim tarafından gerçekleştirilir. Bu mahkemelere örnek olarak sulh hukuk, asliye hukuk, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri gösterilebilir. Çok hâkimli (toplu) mahkemeler ise, birden çok hâkimin görev yaptığı mahkemelerdir. Bu mahkemelerde, mahkemenin üyesi konumunda bulunan hâkimlerin bütününden oluşan kurul davalara bakar. Yargılama, kurul tarafından yapılır ve yine hüküm mahkeme kurulunca verilir. Çok hâkimli (toplu) mahkemelerde, yargılama ve hüküm için, kural olarak, mahkeme kurulunun tam kadro ile görev yapması gerekir. Ancak, bazı tahkikat işlemlerinin (örneğin keşif gibi) kurula mensup hâkimlerden biri tarafından yürütülmesi de mümkündür. Bu gibi durumlarda, o üye tarafından yapılan tahkikat işlemi, bizzat kurul tarafından yapılmış sayılır. Bu mahkemelere örnek olarak, ağır ceza mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gösterilebilir. Yargı sistemine ilişkin derecelendirmede bulundukları yere göre mahkemeler, ilk derece mahkemeleri (bidayet mahkemeleri), ikinci derece mahkemeleri ve üst derece mahkemeleri olmak üzere üçe ayrılırlar. İlk derece mahkemeleri, bir davayı ilk evrede gören ve karara bağlayan yargı yerleridir. İlk derece mahkemeleri uyuşmazlıkların maddi ve hukuki yönlerini inceleyen mahkemelerdir. Tahkikat ve yargılama yapmak suretiyle dava konusu kılınan somut olaya, kanunları uygulayan ve hüküm veren bu mahkemelere, bu niteliklerinden dolayı vakıa mahkemesi veya hüküm mahkemesi de denilmektedir. Sulh hukuk mahkemesi, asliye hukuk mahkemesi, sulh ceza mahkemesi, asliye ceza mahkemesi, idare ve vergi mahkemeleri ilk derece mahkemelerine örnek olarak verilebilir. İstinaf mahkemeleri de denilebilecek ikinci derece mahkemeleri ise, konusu uyuşmazlığın maddi ve hukuki yönünün tekrar incelenmesi olan istinaf kanun yoluna başvuru mercileri olup, ilk derece mahkemeleri ile üst derece mahkemeleri arasında yer alan mahkemelerdir sayılı Adlî 8

13 Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adlîye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun un kabulü ile adlî yargı ikinci derece mahkemeleri sıfatıyla bölge adlîye mahkemelerinin kurulması kabul edilmiştir. Bu mahkemeler, konusu uyuşmazlığın maddi ve hukuki yönünün tekrar incelenmesi olan istinaf kanun yoluna başvuru mercileri olup, adlî yargı ilk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemesi olan Yargıtay arasında ikinci derece mahkemeleri olarak yer almaktadırlar. Üst derece mahkemeleri (son derece mahkemeleri/yüksek mahkemeler), ilk ve ikinci derece mahkemelerinin hüküm ve kararlarının, kanun tarafından öngörülmüş bulunan yollara başvuru üzerine, sadece hukuka uygunluk ya da hem hukuka hem de vakıalara uygunluk yönünden doğruluğunu denetlemeye yönelik yargı yerleridir. Yargı sisteminin iki dereceli olduğu ülkelerde, üst derece mahkemesi, genellikle temyiz mahkemesidir. İki dereceli sistemde, dava ilk derecede görülüp hüküm verildikten sonra, temyiz yoluna başvuru suretiyle, hüküm ve hükmün dayandığı yargılama, hukuka uygunluk açısından üst derecedeki yüksek mahkemede bir defa daha incelenir. Bu derecede verilen kararlar kesin olup; artık bunlar aleyhine başka bir kanun yoluna gidilemez. Ülkemizde, yargı düzeni kural olarak iki derecelidir. İkinci derece mahkemesi olarak görev yapan üst derece mahkemeleri, genelde temyiz mahkemesi fonksiyonu görürler. Bunlara Yargıtay ve Danıştay örnek verilebilir. Kuruluşları tamamlandıktan sonra bölge adlîye mahkemelerinin görevlerine başlamasıyla birlikte, istinaf derecesi ikinci derece bir yargılama ve kanun yolu olarak hukuk düzenimizdeki yerini alacaktır. Bu çerçevede, adlî yargı alanında üç dereceli bir yargı düzeni kurulmuş olacaktır. Anayasa yargısı, askeri idari yargı, uyuşmazlık yargısı ve hesap yargısı, alanlarında ise tek derecelilik esası geçerlidir. Bu alanlarda bir yüksek mahkeme, ilk ve son derece yargı yeri olarak görev yapar. Görmeyi üstlenmiş oldukları uyuşmazlıkların niteliklerine ya da tarafların statülerine göre mahkemeler, genel görevli mahkemeler ve özel görevli mahkemeler (uzmanlık mahkemeleri) olarak ikiye ayrılır. Bakacakları işler, belirli kişi ve konulara göre sınırlandırılmamış bulunan, aksi belirtilmiş olmadıkça aynı yargılama hukuku disiplininin uğraş alanına giren her türlü işe bakan mahkemelere, genel görevli mahkemeler denir. Sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri, sulh ceza ve asliye ceza mahkemeleri bu mahkemelere örnek olarak gösterilebilir. Özel görevli mahkemeler (uzmanlık mahkemeleri) ise, belirli kişiler ya da meslek mensupları arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belirli türdeki uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş olan mahkemelerdir. Özel görevli mahkemelerin kurulmasının ardında yatan neden, sosyal (hukuki) ilişkilerin karmaşıklaşması ve buna bağlı olarak ayrı bir uzmanlık gerektiren uyuşmazlıkların giderek artması ile ortaya çıkan ihtiyacın karşılanmasıdır. Bu cepheden bakıldığında, özel mahkemeler, birer uzmanlık yargı yeri durumundadırlar. İş, kadastro ve trafik mahkemeleri bu mahkemelere örnek olarak gösterilebilir. Özel görevli mahkemelerde bakılacağı bir kanun hükmü ile belirtilmemiş olan bütün dava ve işler, genel görevli mahkemelerde görülür. GENEL OLARAK TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ Türk yargı örgütünün kuruluşuna ilişkin temel düzenlemeler, Anayasa da yer almaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi, Anayasa nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemede yer alan mahkemeler şeklindeki çoğul ifade çerçevesinde, yargı fonksiyonu, yasama gibi tek bir organdan değil, bir organlar topluluğundan, yani birçok mahkemeden oluşur. Yine Anayasa nın 2. maddesinde yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu öngören hüküm ile maddesinde tabii hâkim ilkesine işaret eden hüküm, yargı örgütümüz ile ilgili temel normlar arasında yer alır. Anayasa nın maddelerinde Yargı başlığını taşıyan Üçüncü Bölümü altında düzenlenen hükümlerde ise, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığına, genel olarak mahkemelerin ve bu arada yüksek mahkemelerin kuruluş, görev ve işleyişine ilişkin ana ilkeler tespit edilmiştir. 9

14 Anayasa nın Türk yargı örgütünü doğrudan düzenleyen hükmü ise, mahkemelerin kuruluşu başlığını taşıyan Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. biçimindeki maddesinde yer almaktadır. Bu hüküm çerçevesinde, çeşitli kanunlarla, uyuşmazlık ve görev farklılıklarına göre çok sayıda mahkeme kurulmuş ve bu mahkemelerin görev alanlarının gösterdiği özelliklere uygun farklı yargılama usulü kanunları yürürlüğe konmuştur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İdarî Yargılama Usulü Kanunu bu farklı yargılama usullerine ilişkin düzenlemelerin temel örnekleridir. Böylece, hukukumuzda farklı yargılama kanunlarının uygulandığı çok sayıdaki genel mahkemeler ve uzmanlık mahkemelerinden oluşan bir yargı örgütü ortaya çıkmıştır. Öte yandan, Anayasamız, yargı fonksiyonunu yerine getiren birden çok yargı kolu (çeşidi/düzeni) olduğunu, bunların başında yer alan yüksek mahkemeleri sayma yoluyla belirlemiştir. Uyuşmazlıkların temelinde yatan hukuki ilişkilerin nitelikleri ve devlet tarafından hukuken himaye edilecek menfaatler birbirinden farklıdır. Bu nedenle, yargı faaliyeti bir bütün oluşturmakla birlikte, bu faaliyetin daha iyi yerine getirilebilmesi için, yargı, çeşitli kollara bölünebilir. Yargı kolu (çeşidi/yolu/düzeni) ise, hukuki nitelik ve özellikleri itibariyle birbirine benzeyen uyuşmazlıkların aynı yargılama hukuku disiplinine ait ilke ve kurallar çerçevesinde çözüme kavuşturulmasından kaynaklanan kümeleşme olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede, hukuki nitelik ve özellikleri bakımından bir bütün teşkil eden yargısal işler bir yargı kolunda toplanır ve bunlar hakkında o yargı koluna özgü yargılama usulü uygulanır. Yargı örgütü sistemimizdeki yargı kollarını incelemeye geçmeden önce kısaca yargı örgütünün kuruluşu bakımından kabul edilmiş bulunan iki büyük sistemden söz etmek gerekir. Bunlardan birincisi, Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan yargı birliği sistemidir. Diğeri ise, Almanya, Fransa, İtalya gibi kara Avrupası ülkelerinde uygulanan yargı ayrılığı sistemidir. Yargı birliği sistemi, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Güney Afrika gibi common law ülkelerinde uygulanır. Common law sisteminde, kamu hukuku-özel hukuk ayrımı yoktur. Hukuk bir bütündür. Kişiler arasındaki uyuşmazlıklar hangi hukuka göre çözümleniyorsa, devlet ile kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da aynı hukuka göre çözümlenir. Bu sistemde yargı bir bütün olarak örgütlenmiş; adlî yargı, idari yargı diye ikiye bölünmemiştir. Yargı birliği sisteminde, sadece adlî yargı vardır. Tek bir düzen içinde bulunan mahkemeler, hem özel kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara, hem de özel kişiler ile devlet arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklara bakarlar. Fransa, Almanya, İtalya gibi kara Avrupası ülkelerinde görülen sistem, yargı ayrılığı sistemidir. Bu sistemde kamu hukuku-özel hukuk ayrımı vardır ve özel kişilere ayrı hukuk, devlete ayrı hukuk uygulanır. Bu sistemin ayırıcı özelliği, adlî yargının dışında bir de idari yargının bulunmasıdır. Adliye mahkemelerinin kendi üst mahkemeleri, idare mahkemelerinin ise kendi üst mahkemeleri vardır. Bu çerçevede, adlîye mahkemeleri ve idare mahkemeleri birbirinden bağımsız iki ayrı yargı kolu oluşturur. Türkiye de yargı örgütü bakımından kabul edilen sistem, yargı ayrılığı sistemidir. Bununla birlikte, ülkemizde yargı ayrılığı, sadece adli yargı-idari yargı ayrımından ibaret değildir. Daha önce de ifade edildiği gibi, Anayasamız, kararları aynı yüksek mahkemede temyiz edilen mahkemelerin oluşturduğu birçok yargı kolu öngörmüştür. Anayasa nın maddelerinde öngörülen yüksek mahkemelerden hareketle altı temel yargı kolunun varlığından söz edilebilir: 1. Anayasa Mahkemesi ve Anayasa Yargısı, 2. Yargıtay ve Adlî Yargı, 3. Danıştay ve İdarî Yargı, 4. Askeri Yargıtay ve Askeri Ceza Yargısı, 5. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri İdarî Yargı, 6. Uyuşmazlık Mahkemesi ve Uyuşmazlık Yargısı. Bu altı temel yargı kolunun yanı sıra, yargı kolu tanımından hareketle iki yargı kolundan daha söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, seçimlere ilişkin şikâyetleri ve itirazları karara bağlamakla görevli ilçe ve il seçim kurulları ile bu kurulların kararlarını kesin olarak incelemekle görevli Yüksek Seçim Kurulu nun (Anayasa m. 79) oluşturduğu seçim yargısıdır. Diğeri ise, yüksek mahkemeler arasında sayılmamakla birlikte, Anayasa nın Yargı başlığını taşıyan Üçüncü Bölümü nde düzenlenmiş olan, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlamakla görevli Sayıştay ın oluşturduğu hesap yargısıdır. 10

15 Bu yargı kolları aynı derecede ve eşittir. Yani birbirlerine altlık üstlük ilişkisi ile bağlı değildir. Hiçbir yargı kolundaki mahkeme, diğer yargı koluna bağlı değildir. Her yargı kolunda ayrı yargılama usulleri uygulayan, ayrı mahkemeler görev yapmaktadır. Türk hukukunda, dar ve teknik anlamda anayasa yargısını gerçekleştirmek ve anayasa ile verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere, bir yüksek mahkeme oluşturulmuştur. Bu, Anayasa Mahkemesi dir. Anayasa Mahkemesi, Türk hukukunda ilk kez Anayasası ile kurulmuştur. Bugün Anayasa Mahkemesi nin kuruluşu, görev ve yetkileri ve yargılama usulü konuları, Anayasası nın maddeleri ile Anayasası nda tarihinde gerçekleştirilen değişikliklere paralel olarak hazırlanmış bulunan sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun (AMKYUK) ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü ile düzenlenmiştir. 11 Anayasa da düzenlenmiş bulunan yüksek mahkemeler nelerdir? ANAYASA YARGISI VE ANAYASA MAHKEMESİ Genel Olarak Anayasa Yargısı Türkiye de anayasa yargısı, 2. Dünya Savaşı ndan sonra yapılan Anayasası ile anayasa hukukumuza girmiştir. Anayasa yargısı, bazı değişikliklerle birlikte Anayasası nda da korunmuştur. Anayasa yargısının temelini oluşturan ilkelerden ilki, hukuk devleti ilkesi dir. Bu ilke, ve Anayasaları nın ikinci maddelerinde sayılan Türkiye Cumhuriyeti nin değişmez niteliklerindendir. Anayasa yargısının temelini oluşturan ilkelerden ikincisi ise, Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesidir. Bu ilkeye, Anayasası nın 8. ve Anayasası nın maddelerinde yer verilmiştir. Birbirine çok yakın bu düzenlemelere göre, Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Bu hükümden de anlaşıldığı üzere, Anayasa ile kanunlar arasında bir hiyerarşi vardır. Anayasa kanunlardan üstündür. Bu nedenle, kanunların Anayasa ya aykırı olmaması; dolayısıyla TBMM nin Anayasa ya aykırı kanun yapmaması gerekir. Görüldüğü üzere, anayasa yargısının dayanağı olan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ile hukuk devleti ilkeleri, doğal olarak, anayasa yargısının işlevinin de belirleyicisi olmaktadır. Bu ilkelerin amacı, insan haklarını korumak olduğundan, anayasa yargısının asıl işlevinin de insan haklarının daha güvenceli korunması olduğu söylenebilir. Anayasa yargısı bu işlevi yerine getirerek, insan haklarını ihlâl eden anayasaya aykırı kanunları iptal etmek suretiyle, insan haklarının tam olarak korunmasını ve gerçek güvenceye kavuşturulmasını sağlamaktadır. Ancak, öteden beri, anayasa mahkemelerine başka işlevler de tanınmıştır. Dünyadaki uygulamalarına baktığımızda, anayasa mahkemelerine, seçimlerin anayasaya uygunluğunun denetimi, siyasî partilerin anayasaya uygunluğunun denetimi, Yüce Divan yargılaması, yerel yönetimlerin sahip oldukları kendilerini yönetme haklarının korunması gibi işlevler de yüklenmiştir. Yine, anayasa mahkemeleri, devlet organları arasındaki yetki tecavüzlerinin önleyicisi ve bunların yetki alanlarının belirleyicisi olmak işlevini de görmektedir. Anayasa yargısı, geniş anlamda anayasa yargısı ve dar ve teknik anlamda anayasa yargısı olmak üzere ikiye ayrılır. Geniş anlamda anayasa yargısı, doğrudan doğruya anayasaya uyulmasını sağlamak amacını güden her türlü yargı işlemini veya anayasa hukuku sorunlarının yargısal usuller içerisinde bir karara bağlanması sürecini ifade eder. Dar ve teknik anlamda anayasa yargısından ise, kanunların ve diğer bazı yasama işlemlerinin, anayasaya uygunluğunun yargısal merciiler tarafından denetimi anlaşılır. Yetkili Yargı Yeri Olarak Anayasa Mahkemesi

16 Adlî ve idarî yargı düzenlerinde görmeye alışkın olduğumuzun aksine, Anayasa Mahkemesi nin yurt düzeyine yayılmış ve kendisine bağlı olarak çalışan bir alt mahkemeler ağı bulunmamaktadır. Bu niteliğiyle Türk Anayasa Mahkemesi, merkezîleşmiş anayasa yargısı modelinin tipik bir örneğini teşkil eder. Gerçekten de, dünyada ve özellikle Kıta Avrupası nda yer alan pek çok ülkede kabul edilen bu sistemde anayasa yargısı, çoğunlukla ülkelerin başkentlerinde yer alan tek bir merkezî organ tarafından yerine getirilir. Kuruluşu Anayasa Mahkemesi onyedi üyeden kurulur (Anayasa , I; AMKYUK m.6). Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulu nun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisi nde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askerî Yargıtay, bir üyeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulu nun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer. Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulu ndan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Anayasa Mahkemesi ne üye seçilebilmek için, kırkbeş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır (Anayasa m. , V; AMKYUK m.6). Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler (Anayasa m. , VI; AMKYUK m,i). Anayasa Mahkemesi üyelerinin hukukî statüsü ile özlük haklarına ilişkin güvenceler Anayasa da, sayılı Kanun da ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü nde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre, Anayasa Mahkemesi üyeleri, aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar (Anayasa m. , VII; AMKYUK m,ii); altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir (Anayasa m. , I, c.3, 4; ). Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez (Anayasa m. , I, c. 1, 2; AMKYUK m,ii). Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer (Anayasa m. , II; AMKYUK m,iii). 12

17 Anayasa Mahkemesine, çalışmalarında yardımcı olmak üzere yeteri kadar raportör ve raportör yardımcısı verilir (AMKYUK m. 24 ve 27). Anayasa Mahkemesi Başkanlığı na bağlı olarak genel sekreterlik birimi kurulur (AMKYUK m. 23). üye seçilebilir? Anayasa Mahkemesi ne Cumhurbaşkanı tarafından, kimler arasından Görev ve Yetkileri Anayasa Mahkemesi nin temel görevi, anayasaya uygunluk denetimi yapmaktır. Ksaca norm denetimi olarak anılan bu görev çerçevesinde Anayasa Mahkemesi, kanunların, TBMM İçtüzüğü nün ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin veya bunların belirli madde ve hükümlerinin Anayasa ya şekil ve esas açısından uygunluğunu denetler (Anayasa m. , I; AMKYUK m. 35 vd). Anayasa değişikliklerini ise, sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Anayasa Mahkemesi norm denetimi görevini, soyut norm denetimi ya da somut norm denetimi olmak üzere iki değişik yoldan yerine getirir. Birincisine iptal davası yolu, ikincisine itiraz (def i) yolu da denir. Soyut norm denetimi (iptal davası yolu), Anayasa da belirtilen bazı organların bir kanun aleyhine doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesi nde iptal davası açmaları ile gerçekleşen denetimdir. Bu durumda kanunun uygulandığı somut bir olay veya dava yoktur. Anayasa ya aykırılık iddiası ve denetimi herhangi bir dava ile ilgili olmaksızın, soyut olarak gerçekleştirildiği için iptal davası yoluna soyut norm denetimi de denilmektedir. Anayasa da kimlerin, hangi süreler içinde ve hangi gerekçelerle Anayasa Mahkemesi nde doğrudan doğruya bir iptal davası açabileceği ayrıntılı olarak belirtilmiştir (Anayasa m. , I; ). Buna göre, kural olarak iptal davası açma hakkı, Cumhurbaşkanı na, TBMM üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki milletvekiline ( milletvekili) ve İktidar ile Anamuhalefet Partisi Meclis Grupları na tanınmıştır (Anayasa m. ) (İktidarda birden fazla siyasi partinin bulunması halinde, iktidar partilerinin dava açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti kullanır). Ancak, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası sadece Cumhurbaşkanınca veya TBMM üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir (Anayasa m. , II). Anayasa Mahkemesi nde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, kural olarak iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya İçtüzüğün Resmi Gazete de yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer (Anayasa m. ). Şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açma süresi ise, on gündür (Anayasa m. , II). Somut norm denetimi (itiraz/def i yolu) ise, bir mahkemede görülmekte olan bir davanın karara bağlanmasının, o davada kullanılacak hukuk normunun Anayasa ya uygun olup olmamasına bağlı olması halinde yapılan denetimdir. Somut norm denetimine, ancak kanunlar veya kanun hükmünde kararnameler konu olabilir. Anayasa nın maddesine göre, bir davaya bakmakta olan (herhangi bir) mahkeme, önüne gelen uyuşmazlığı çözmek için uygulamak durumunda olduğu bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, anılan hükümlerin iptal edilmesi istemiyle dosyayı Anayasa Mahkemesi ne gönderir. Bu durumda, söz konusu mahkeme, Anayasa Mahkemesi nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse, mahkeme, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesi nin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır (Anayasa m. , III). Anayasa Mahkemesi nin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmi Gazete de yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasa ya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz (Anayasa m. , IV). 13

Daha göster

Açıköğretim Aöf Yargı &#;rg&#;t&#; Ve Tebligat Hukuku dersi açıköğretim Adalet bölümünde okutulan derslerden bir tanesidir.

Yargı &#;rg&#;t&#; Ve Tebligat Hukuku dersi için çalışma kaynaklarını sizler için toparladık, derledik ve faydalanmanız için yayınlıyoruz. Önceki yıllara ait çıkmış sorulara, deneme sınavlarına, ders notlarına ve özetlerine, ders kitaplarına aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.

search Çıkmış Soruları Ara

Değerlendirme Yöntemi ve Geçme Kriterleri

Yargı &#;rg&#;t&#; Ve Tebligat Hukuku dersi için 1 adet ara (vize) sınavı ve 1 adet dönem sonu (final) sınavı yapılmaktadır. Ara sınavın %30’u ile Dönem Sonu sınavının %70’i alınarak toplanmakta ve sınıfın genel ortalamasına göre harf notu verilmektedir.

SınavYüzde %
Ara (Vize) Sınavı30
Dönem Sonu (Final) Sınavı70
Toplam
Yıl Sonu
Yaz Okulu Sınavı

Yargı &#;rg&#;t&#; Ve Tebligat Hukuku Dersinin Bulunduğu Bölümler

AÖF Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku Çıkmış Sorular

Yargı örgütü ve tebligat hukukuçıkmış ara sınav soruları ve finalle çıkanları PDF formatında çalışabilirsiniz. Adalet bölümü 2.sınıf dersidir, konulara yeterince çalışılmadığı zaman öğrencileri zorlayan bir sınavdır. Öncelikle ders kitabı ve size destek sağlayacak yargı örgütü ve tebligat hukuku ders notlarına çalışmanızı öneriyoruz.

Açıköğretim sınavları öncesi geçmiş yılda çıkan tüm sorulara özenle çalışınız. Benzerleri tekrar gelebilir. Bu ders ile ilgili birçok kaynak mevcuttur bunları araştırabilirsiniz. Kitaptan çalışmaya zamanı olmayanlar en azından özet notlara bakmalıdır.

Yargı örgütü ve tebligat hukuku soruları için tıkla
HUKUkodu ile cevaplarınıza bakabilirsiniz.

Örnek; Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları görmekle görevli mahkeme aşağıdakilerden hangisidir?

A) İdare Mahkemesi
B) İcra Mahkemesi
C) Sayıştay
D) Vergi Mahkemesi
E) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi

Son konular :

AÖF Yargı Örgütü Tebligat Hukuku Özet Konu Anlatım PDF İNDİR

Sizler için AÖF Güz Dönemi Yargı Örgütü Tebligat Hukuku dersinin ilk 4 ünitesinin özetini hazırladık. Aşağıda bulunan linklerden AÖF Yargı Örgütü Tebligat Hukuku PDF formatında ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

Özet sınav öncesi son tekrar mahiyetinde hazırlanmış olup, ünitenin en az bir kez okunmasında fayda vardır. Daha sonra özete çalışılarak sınava girilirse Allah&#;ın izniyle başarılı bir sonuç elde edilir. 

Ayrıca sitemizden diğer AÖF bölümlerinin notlarına da ulaşabilirsiniz. 
Sitemizde Lise, TYT, KPSS, YDS, ALES vb. kategorilerden güncel içerikler bulunmaktadır.

NOT: Sizlere daha iyi ve güncel ders notu sunabilmek için kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sizlerde son eklenen güncel ders notları ve eğitim haberlerinden anında haberdar olmak istiyorsanız sitemize Üye Olarak bildirimlerden anında haberdar olabilirsiniz.
ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN

 

NOT: PDF YAZININ SONUNDADIR.

 

Anayasa’nın maddelerinde düzenlenen yüksek mahkemelerden hareketle, anayasa yargısı, adlî yargı, idarî yargı ve uyuşmazlık yargısı olmak üzere dört temel yargı kolunun varlığından söz edilebilir.
itibarıyla Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve askerî mahkemeler kaldırılmıştır.
Anayasamız da, kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Bu ilke uyarınca, yasama fonksiyonu, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisince yürütme fonksiyonu, Cumhurbaşkanınca yargı fonksiyonu da, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yerine getirilir.
Yargı fonksiyonu, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin yargısal usuller uygulayarak hukukî uyuşmazlıkları ve hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözme ve karara bağlama fonksiyonudur.
Hakimlik Teminatı
Hâkimler, azlonulamazlar ve kendileri istemedikçe 65 yaşından önce emekliye sevk edilemezler. Hâkimler, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık ve ödeneklerden ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamazlar, görevden uzaklaştırılması gibi bütün özlük işleri hakkında karar verme yetkisi, “Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na
verilmiştir.
Genel Olarak Türk Yargı Örgütü
Anayasa’nın maddelerinde öngörülen yüksek mahkemelerden hareketle dört temel yargı kolunun varlığından söz edilebilir: 1. Anayasa Mahkemesi ve Anayasa Yargısı, 2. Yargıtay ve Adlî Yargı, 3. Danıştay ve İdarî Yargı, 4. Uyuşmazlık Mahkemesi ve Uyuşmazlık Yargısı. Bu dört temel yargı kolunun yanı sıra, yargı kolu tanımından hareketle iki yargı kolundan daha söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki, seçim yargısı; diğeri hesap yargısıdır.
Anayasa Yargısı ve Anayasa Mahkemesi
Anayasa Mahkemesi, Türk hukukunda ilk kez Anayasası ile kurulmuştur. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, görev ve yetkileri ve yargılama usulü konuları hazırlanmıştır. Anayasa Mahkemesi onbeş üyeden kurulur. Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yüksek öğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.
Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez.
Somut norm denetimine, ancak kanunlar veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleri konu olabilir.
Anayasa Mahkemesinin temel görev ve yetkisi olan norm denetiminin yanında ek görev ve yetkileri de vardır:
Anayasa Mahkemesi, bir yandan siyasî partilerin malî denetimlerini yaparken (Anayasa m. 69, III), diğer yandan da Anayasa’nın koyduğu kurallara aykırı hareket eden siyasî partilerin kapatılmaları veya devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları talebiyleaçılan davaları karara bağlar. Anayasa Mahkemesinin bir diğer görevi de; Anayasa
Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (…)(5) Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar (…)(6) Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Son olarak, Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları karara bağlar.
En az on üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır.
Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.

Genel Olarak Adli Yargı Ülkemizde adlî yargı, medenî yargı (hukuk yargısı) ve ceza yargısı olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Medenî yargı (hukuk yargısı), hukuk
mahkemelerinin özel hukuk alanında göstermiş oldukları yargısal faaliyetlerdir. Medenî yargı, çekişmeli yargı (nizalı kaza) ve çekişmesiz yargı (nizasız kaza) olarak ikiye ayrılır. Çekişmeli yargı “iki taraf arasındaki bir uyuşmazlığın taraflardan birinin talebi üzerine, bağımsız hâkim, tarafından yargısal usule uyulmak ve iki tarafa
iddia ve savunma hakkı tanınmak suretiyle objektif hukuka göre çözüme kavuşturulması” olarak tanımlanabilir. Çekişmesiz yargı, kısaca, “ortada herhangi
bir uyuşmazlığın ve hasmın bulunmadığı yargı türü” olarak tanımlanabilir.
Çekişmesiz yargı işi ölçütleri şöyledir;
 Uyuşmazlık yokluğu ölçütü
 Sübjektif hak yokluğu ölçütü
 Kendiliğinden harekete geçme ölçütü

NOT: PDF YAZININ SONUNDADIR.

İlk Derece Mahkemeleri

1. Genel Görevli hukuk mahkemeleri: medenî yargıda genel görevli hukuk mahkemeler, asliye hukuk mahkemeleri ve sulh hukuk mahkemeleri olarak ikiye ayrılır. Sulh hukuk mahkemeleri, genel görevli, tek hâkimli, ilk derece yargı yerleridir.
HMK’nun 4. maddesine göre, sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya
tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, İcra ve İflâs Kanunu’na göre ilâmsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere,
kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan
davalar ile bu davalara karşı açılan davaları; taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın
paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları; taşınır ve taşınmaz mallarda,
sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları; HMK ile diğer kanunların, sulh hukuk
mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları görür. Bunun yanı sıra,
çekişmesiz yargı işlerinde de görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesidir.
Asliye hukuk mahkemeleri, genel görevli, tek hâkimli, ilk derece yargı yerleridir. Bu mahkeme, sulh hukuk mahkemesinin ve özel görevli mahkemelerin
görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü davaya ve kanunların verdiği diğer işlere bakar.
2. Özel görevli hukuk mahkemeleri (uzmanlık mahkemeleri): Özel görevli mahkemeler arasında asliye ticaret mahkemesi, aile mahkemesi, iş mahkemesi, tüketici mahkemesi, kadastro mahkemesi, icra mahkemesi, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi bulunmaktadır. Toplu (çok hâkimli) mahkeme olan asliye ticaret mahkemeleridir.
Ayrı bir fikrî ve sınaî haklar hukuk mahkemesi kurulamayan yerlerde, bu mahkemelerin görevine giren dava ve işlere o yerdeki asliye hukuk mahkemesince bakılır.

İlk Derece Ceza Mahkemeleri

İlk derece ceza mahkemeleri genel görevli ve özel görevli
mahkemeler olarak ayrılmaktadır.
1. Genel görevli ceza mahkemeleri: Adlî yargı içinde yer alan genel görevli ceza mahkemeleri, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleridir.
2. Özel görevli ceza mahkemeleri: Çocuk
mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi, icra (ceza) mahkemesi, kadastro
mahkemesi özel görevli ceza mahkemeleridir.
Her bölge adliyesinde en az üç hukuk ve en az iki ceza dairesinin bulunması öngörülmüştür.

Üst Derece Yargı Yeri Olarak Yargıtay
Yargıtay Başkan ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili ve özel kanunlarında belirtilen kimseler aleyhindeki görevden doğan tazminat davalarına ve bunların kişisel suçlarına ait ceza davalarına ve kanunlarda gösterilen diğer davalara ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.

NOT: PDF YAZININ SONUNDADIR.

Genel Olarak İdari Yargı

İdari yargı kolu içerisinde yer alan yargı yerlerinden idare
ve vergi mahkemeleri, ilk derece mahkemesi; bölge idare
mahkemeleri ise, üst derece mahkemesi olarak görev
yapmaktadır. Anayasa’da öngörülen yüksek
mahkemelerden biri olan Danıştay ise, yürütme organına
yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olmanın
yanı sıra, idarenin yargı yoluyla denetlenmesinde etkin ve
önemli bir görev yapan ilk ve son derece mahkemesidir.

İlk Derece Mahkemeleri

İlk derece mahkemeleri idare ve vergi mahkemelerinden
oluşmaktadır. İdare mahkemeleri, idari yargı alanında genel görevli, çok
hâkimli, ilk derece mahkemeleridir. İdare mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş hacmi göz önünde tutularak Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevreleri
tespit olunur. Gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate
alınarak, mahkemeler arasındaki iş bölümü Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebilir. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari yargı yerleri; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak
biçimde yargı kararı veremezler.
Vergi mahkemeleri, idari yargı alanında vergi davalarını görmekle görevli, çok hâkimli, ilk derece mahkemeleridir.

Bölge İdare Mahkemeleri
Bölge idare mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş hacmi göz önünde tutularak Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevreleri tespit olunur. Bölge idare
mahkemelerinin kuruluş ve yargı çevrelerinin tespitinde, İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınır. Danıştay daire başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine
Hâkimler ve Savcılar Kurulunca bölge idare mahkemesi başkanlığına veya daire başkanlıklarına dört yıllığına atanabilirler.
Bölge idare mahkemelerinin görevlerinden ilki, yargı çevrelerinde bulunan idare ve vergi mahkemelerince verilen ve istinaf yolu açık olan nihai kararlara karşı yapılan istinaf başvurularını inceleyerek karara bağlamaktır. Ayrıca, bölge idare mahkemeleri, yargı
çevrelerinde bulunan idare ve vergi mahkemeleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını da inceler ve kesin olarak karara bağlar.

Bundan başka, ilk derece mahkemelerince yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlara karşı yapılan itirazları inceleyerek karara bağlamak; yargı çevresi içinde bulunan yetkili ilk derece mahkemesinin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edildiği veya iki mahkemenin de aynı davaya bakmaya yetkili olduklarına karar verdikleri hâllerde; o davanın bölge idare mahkemesi yargı çevresi içinde bulunan başka bir mahkemeye nakline veya yetkili mahkemenin tayinine karar vermek.

Danıştay’ın; dokuzu dava, biri idari daire olmak üzere on
daireden oluşacağı öngörülmüştür. Dava dairelerinden 3., 4., 7. ve 9. daireler vergi dava
dairesi; diğer dava daireleri ise idari dava dairesi olarak
görev yapar. Danıştay dava daireleri, kanunlarda ilk derece mahkemesi
olarak Danıştay’ın görevli kılındığı idari uyuşmazlık ve davalara bakmakla; kural olarak bölge idare mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece
mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlamakla görevlidir.

NOT: PDF YAZININ SONUNDADIR.

Genel Olarak Uyuşmazlık Yargısı

Uyuşmazlık yargısı, adli ve idari yargı mercileri arasında ortaya çıkan görev (yargı yolu) ve hüküm uyuşmazlıklarının giderilmesini konu alan yargısal faaliyet çeşididir.
Uyuşmazlık Mahkemesi, anayasal çerçevede ilk defa Anayasası ile düzenlenmiş; Anayasası da bu mahkemenin kuruluşu, görevi ve işleyişi ile ilgili bir hükme yer vermiştir.

Yetkili Yargı Yeri Olarak Uyuşmazlık Mahkemesi
Uyuşmazlık Mahkemesi, bir başkan ile altı asıl, altı yedek üyeden kurulur. Uyuşmazlık mahkemesi üyeleri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Danıştay Genel Kurulu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Genel Kurulu ve Askeri Yargıtay Genel Kurulu tarafından seçilir. Uyuşmazlık Mahkemesi başkanı ise, Anayasa Mahkemesince kendi üyeleri arasından seçilir.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin başkanının, başkanvekilinin ve üyelerinin görev süreleri, dört yıldır. Görev süresi bitenler yeniden seçilebilirler Uyuşmazlık Mahkemesinin görev alanı; adlî ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
karara bağlamak olduğundan, bu yargı düzenlerine girmeyen yargı mercileri arasındaki uyuşmazlıklar, Uyuşmazlık Mahkemesince çözümlenmez. Uyuşmazlık
Mahkemesinin görevleri iki bölüme ayrılır. Bunlardan biri, “görev (yargı yolu/ yargı kolu) uyuşmazlığı”, diğeri ise, “hüküm uyuşmazlığı”dır. Görev (yargı yolu)
uyuşmazlıkları da, “olumlu görev uyuşmazlığı” ve “olumsuz görev uyuşmazlığı” olmak üzere ikiye ayrılır.
Olumlu görev uyuşmazlığı, “başka bir yargı düzeninin
görevi içine girdiği gerekçesi ile görevsizlik itirazının
mahkemece reddi üzerine, görev alanı korunmak istenen
yargı düzeni içinde yer alan Başsavcının, görev
konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinden
istenmesi” olarak tanımlanabilir.
Olumlu görev uyuşmazlığı, adlî ve idari yargıya bağlı ayrı
iki yargı merciine açılan ve tarafları, konusu ve sebebi
aynı olan davalarda bu yargı mercilerinin her ikisinin
kendilerini görevli sayan kararlar vermiş olmaları, görev
kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğu ceza
davalarında ise, bu kararların kesinleşmiş bulunması
durumunda ortaya çıkar. Olumlu görev uyuşmazlığının
giderilmesini isteyen taraflardan birinin taraf sayısından
iki fazla düzenleyeceği dilekçe ile başvurduğu yargı
mercii, dilekçelerden birini ve varsa eklerini yazı ile
diğer yargı merciine derhal iletir ve dava dosyasının
kendisine gönderilmesini ister. Diğer dilekçeler ve varsa
eklerini, yedi gün içinde cevabını bildirmesi için karşı
tarafa ve ilgili makamlara tebliğ eder.
Olumsuz görev uyuşmazlığı ise, adlî ve idari mercilerinin
tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini
görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin
veya kesinleşmiş bulunması halinde söz konusu olur. Bu
uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın
taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili
makamlarca ileri sürülebilir.
Hüküm uyuşmazlığı ise, adlî ve idari yargı mercileri
tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş
veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin,
taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki
çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız
bulunan hallerde ortaya çıkar. Hüküm uyuşmazlığının
giderilmesi için, ilgili kişi veya makam Uyuşmazlık
Mahkemesi’ne başvurur. Bu halde olumsuz görev
uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili usul kuralları
uygulanır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin Çalışma ve Yargılama Usulü:
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanın çağrısı üzerine, Başkentte, mahkeme için ayrılan yerde toplanır. Toplantının gündemi toplantıdan en az üç gün önce,
raporlarla birlikte üyelere ve uyuşmazlıkla ilgili Başsavcı veya Başkanın sözcülerine dağıtılır. Başkan, mahkemeye gelen işlerden, tedbirli olanlarla yürütmenin durdurulması
istemli bulunanlar gibi acele nitelikte olanların adli tatilden önce bitirilmesi için gerekli tedbirleri alır.
Uyuşmazlık Mahkemesi her yıl bir eylülde başlamak üzere, 21 Temmuz’dan 31 Ağustos’a kadar çalışmaya ara verir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları kesindir. Başkanın
uygun göreceği kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir