armağan çağlayan esra dermancıoğlu / Esra Dermancıoğlu: Tükeniyoruz tabii ki arkadaşlar, insanız - Magazin Haberleri - Milliyet

Armağan Çağlayan Esra Dermancıoğlu

armağan çağlayan esra dermancıoğlu

Armağan Çağlayan Haberleri

"Berkin'de Muhtemelen Demir Bilye Vardı"

Nagehan Alçı: Gezi'ye gitmedim, hamileydim ve çok riskliydi benim için. Bir gazeteci olarak insan orayı görmek ister ama gidemedimTwitter’da çoğu kullanıcı AKP’den nefret ettiğini öne süren Milliyet gazetesi yazarı Nagehan Alçı , “Nabzı sokaklarda tutmak lazım. 30 Mart’ta oy vermek için kuyrukta bekliyoruz Beşiktaş’ta bana, 'Çok teşekkürler, bu ülkeye katkın çok, Allah razı olsun abla' diye gelen apartman görevlileri vardı. Ezilmiş, alt kesim, dindar kesim, kendini şimdiye kadar itilmiş hisseden kesim arkamda. Sokaklar arkamda. Bununla gurur duyuyorum. Sosyal medyadaki klik ne derse desin… Umurumda değil” dedi. Radikal gazetesinden Armağan Çağlayan ’a konuşan Nagehan Alçı, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar keşke bu cümleyi söylemeseydi dediğiniz oldu mu?” sorusu üzerine, “Oldu tabii, Berkin’in cenazesinden sonra oldu, annesine babasına yönelik söylediği şeyler Keşke söylemeseydi. O çocuk büyük bir olasılıkla ekmek almaya gitmiyordu, eylemciydi elinde bilye vardı, her ne olursa olsun önemli değil” diye konuştu. Başbakan Tayyip Erdoğan , Gezi Parkı olaylarında Okmeydanı'ndaki evinden ekmek almak için çıktığında başına polisin attığı biber gazı kapsülü isabet eden ve gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan 'ı 'terör örgütünün tuzağına düşürülmüş bir çocuk' olarak nitelendirmiş, AKP mitingine katılanlar 'Oğlumu Allah değil Erdoğan aldı' diyen anne Gülsüm Elvan 'ı yuhalamıştı. Armağan Çağlayan’ın Nagehan Alçı ile yaptığı söyleşi şöyle: Nazlı Ilıcak’la yaptığımız röportaj üzerine bir şeyler yazdınız. Aslında Nazlı hanım kötü bir şey söylemedi. Okudum röportajı. Kendini Beyaz Türk zanneden çevre 28 Şubat’ta Nazlı Ilıcak’ı arkadan vuran, iki yüzlü bir çevredir. Kendisi bana defalarca bu çevrenin dindarlara ve demokrasiye ne kadar düşman olduğunu anlattı. Şimdi bu totaliter zihniyetli çevreyi övmesi bir trajedidir. Bunun üzerine uzun uzun düşünmeli… Geçmişimi çöpe mi atıyorum sorusunu kendisine sormalı, çünkü maalesef her gittiğim yerde insanlar bana bunu söylüyorlar, sokakta durdurup bunu söylüyorlar… Üzülüyorum… ’Dört Bir Taraf’ı izledikten sonra hep bu program bitince ne oluyor diye merak ediyorum. Mümkün olduğu kadar bittikten sonra programdaki havayı sürdürmemeye çalışıyoruz ama tabii zaman zaman Türkiye’nin gerilimleri bize de yansıyor, bu dönemde küs ayrıldığımız programlar oldu. Ama programda birbirimize darılsak bile sonraki programda ya ben ya da o bir jest yapıyoruz, ya kahve ikram ediyoruz, ya elma ikram ediyoruz (Nazlı Hanım’ın elmaları meşhurdur) ve kırgınlıkları kalbimize gömüp devam ediyoruz. Ama siz Kadri beyle hiç konuşmuyorsunuz diye tahmin ediyorum. Nazlı hanım gibi bir hikâyemiz yok bizim Kadri’yle. Programla sınırlı bir ilişkimiz var. Zaman zaman hiç diyalog olmadan geçtiği oluyor. O elektrik seziliyor biliyor musunuz, ekrandan geçiyor. Muhtemelen Abdülkadir bey ve Kadri beyin de böyle bir ilişkisi yok. Yok. Bazen Kadri Gürsel çok agresifleşebiliyor. Program sonrasında da bunu sürdürünce aşırı gerginlikler yaşandığı oldu. Sanki kanal babalarının malı, onlar hancı Abdülkadir Bey yolcu gibi hava yaymaya çalışıyorlar. Program sırasında veya sonrasında Twitter’a bakıyor musunuz ne yazılmış diye İlk başlarda bakardım ama artık bakmıyorum. Ona takılınca insan önünü göremez oluyor. Hiç sokakta insanların bir şey dediği oluyor mu? Çok oluyor. Çevremdeki birçok kişiyle siyasi pozisyonum nedeniyle artık konuşmuyorum. Sorunca en eğitimli, en Batılı, en liberal görünen bizim kesim. Ama esasen hiçbir şekilde farklılığa tahammüllü değiller. Birçok arkadaşlarımla koptum bu yüzden. Çünkü Türkiye’deki kast sistemine alışmışlar. Onun bozulmasına isyan ediyorlar ve benim de bunu desteklememi ihanet olarak görüyorlar. CHP çizgisindeki bir siyaset yorumcusuna kalkıp da kimse tepki göstermiyor Türkiye’de. Ama eski Türkiye’yi eleştiren, Başbakan’ın politikalarını genel itibarı ile doğru bulan biriyseniz bir kesim kendinde size nefret söylemine kadar giden laf atma hakkını buluyor. Bugüne kadar sizi en çok sinirlendiren ne oldu? Kişisel şeylerin programa taşınması sinirlendiriyor beni. Maalesef tuhaf ithamlarla aldığımız ev bile kriminalize edilmeye çalışıldı. Yakıştıramıyorum doğrusu… Eskiden beri mi sağ görüşlü biriydiniz yoksa zamanla evrildiniz mi? Ben sağ görüşlü değilim, liberal demokratım. Ne sağ ne solum. Nazlı hanım sağ görüşlüdür. Kendi de zaten söyler bunu. Zaman zaman bir liberalin desteklemeyeceği şeyleri destekler görüyorum sizi. Mesela 17 Aralık’la ilgili bir duruşunuz var. O bir liberalin duruşu mudur, nasıl açıklanır? Yargı araçsallaştırılıp, siyaset mühendisliği yapılmaya çalışıldı 17 Aralık’ta. Türkiye bir süredir emniyet ve yargı içindeki birbiriyle koordineli hareket eden bir çete tarafından şekillendirilmeye çalışılıyor. Ben bir liberal demokrat olarak buna karşı çıktım. 17 Aralık’taki güçler galip gelseydi sandıkla gitmeyecek o çete hepimizin kaderini ellerinde tutuyor olacaktı. Halletmemiz gereken en öncelikli sorun budur. Bu çete hiçbir konuda adil yargılama yapamaz. Yolsuzlukların üzerine bağımsız ve tarafsız yargı ile gidilebilir. Peki Türkiye şu anda bir hukuk devleti normunda mı evrensel hukuka göre? Hiçbir zaman olmadı. Şayet yargının içinde bir yapılanma, istediği herkesi istediği zaman sahte kanıtlarla ayarlanmış polislerle içeri atabiliyorsa herkes tehlikede demektir. Böyle bir ülke korkunç bir açık hava hapishanesi demek olur. Buna karşı ses çıkarmak lazım. Ben bu sesi geçmişte daha gür çıkarabilirdim ama baştan itibaren çok ses çıkaranlar doğru sesi mi çıkarıyorlardı? Hayır. Biz hep ifrat ve tefrit arasında gidip gelen bir toplumuz. Ergenekon davaları başladığında darbeyi askerin görevi görenlerle, eski düzenden nemalandıkları için değişmemesini isteyenler 'hiçbir şey yoktur' diye büyük bir gürültü çıkarınca, 'Nasıl hiçbir şey yok? Bu ülkede derin devletin neler yaptığını biliyoruz. Askerin son derece keyfi bir şekilde sokaklara çıkıp darbe yaptığını, bazen de daha da sinsi bir şekilde ülkeyi yönetip halkın iradesini geçersiz kıldığını biliyoruz. İlk defa bir süreç başlıyor bunu desteklemek lazım' dedik. En başta bir koro, 'Ergenekon tamamen bir düzmecedir' diye haykırmasaydı o zaman belki buna karşı savunma pozisyonunda kaybolan yanlışlıklar ortaya daha kolay çıkacaktı. Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Aynı şey Ak Parti kanadından atıyorum bana da var. Twitter’da bir şey yazdığımda hemen ilk cümle, “28 Şubat’ta neredeydin” oluyor. Evet, çok kötü. Çok tahammülsüz, birbirinin üzerine çullanmak için yer arayan bir toplum olduk. Popüler kültürle ilginiz var mı, atıyorum Muhteşem Yüzyıl’a bakıyor musunuz, Survivor’a? Dizilerle aram çok kötü maalesef, bazıları bunu böbürlenerek filan söyler ama çok ayıp bir şey bir gazeteci için. Ama şöyle bir eski kafalılığım var benim, ben Alman okulu bitirdim ve çok disiplinliydi, bir şeyi ya yap ya da yapma mantığı, ya takip edeceğim ya da hiç etmeyeceğim diye düşünüyorum. Ama tarihe yönelik şeyleri popüler kültüre taşımak bence çok faydalı bir şey. Evet ama Bülent Arınç ve Tayyip Erdoğan hiç mutlu olmuyor bu konuda. Bülent bey geçen gün gençlik dizilerindeki kızların etek boyuyla ilgili konuştu. Olabilir ben bunu da çok tuhaf bulmuyorum çünkü zaten kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan insanlar. Bana ne garip geliyor biliyor musun, koskoca Bülent Arınç neden televizyondaki bir kızın etek boyu hakkında konuşuyor ki? Bu toplum mühendisliği gibi geliyor. O öyle deyince değişiyor mu etek boyu? ‘Muhteşem Yüzyıl’ hakkında Tayyip Erdoğan konuşunca Star TV iki hafta sonra bütün kadınların dekoltelerini kapattı, hâlâ da kapalı. Bu tam bir ataerkillik. Türkiye’de siyaset ataerkil bir şekilde yapılıyor. Başbakan kendisini milletin babası olarak görüyor, dolayısıyla her şey ile ilgilenmesi gerektiğini düşünüyor. Bu hem iyi hem de kötü. O yüzden her şey karışıyor zaten. Türkiye gibi daha kurumsallaşmayan bir toplumda, normalde kurumların yapması gereken bir takım görevlerin yapılmadığı bir toplumda her şeye el atacak biri gerekiyor. Başbakan da böyle biri. Ama bazı alanlarda çok fazla olabiliyor. Her şeye de karışmasın tepkisi de doğuyor. Bugüne kadar keşke bu cümleyi söylemeseydi dediğiniz oldu mu? Oldu tabii, Berkin’in cenazesinden sonra oldu, annesine babasına yönelik söylediği şeyler Keşke söylemeseydi. O çocuk büyük bir olasılıkla ekmek almaya gitmiyordu, eylemciydi elinde bilye vardı, her ne olursa olsun önemli değil. Biz Türkiye’de Güneydoğu’da Kürtler beyaz Toros’larla toplanıp sonra da nerede olduğunu bilmediğimiz çukurlara gömülürken karşı çıktık ve Ak Parti’yi de zaten bu düzeni değiştirdiği için sonuna kadar destekledik. Askerin keyfiyetinden polisin keyfiyetine geçilemez. Ne olursa olsun gaz fişeği kimsenin kafasına atılamaz, atanın da hesabı sonuna kadar sorulmalı. Çok şükür galiba araştırma derinleşiyor. Bugün Berkin’in avukatları dört tane katil zanlısı polis tespit ettik diye açıklama yaptılar. Bunun üstü hiçbir şekilde örtülmemeli, Başbakan da bunu istemez, istese kendiyle çelişir. Şimdi Gezi ile birlikte, sanki o alanda olan her şey bir meydan okuma, Türkiye’yi geriye götürme iradesi, sandık dışı yollarla ortalığı karıştırıp iktidarın altını oyma mücadelesi gibi algılanmaya başladı. Bence orada da ifrat ve tefrit meselesi ortaya çıkıyor. Evet böyle bir kesim vardı ama bir yandan da tamamen protesto hakkını kullanmak isteyen gençler de vardı. Benim birçok arkadaşım vardı. Siz gittiniz mi Gezi’ye? Gitmedim, hamileydim ve çok riskliydi benim için. Bir gazeteci olarak insan orayı görmek ister ama gidemedim. Sizce bizim hayatımızda bir şey değiştirdi mi Gezi? Hayır pek bir şey değiştirmedi. Sadece o hiç kimsenin kullanmadığı Gezi Parkı yerinde duruyor. Ben de öyle düşünüyorum. Bu Gezi süreci bir paranoya yarattı iktidarda, bu da bir şeyleri değiştirdi. Gezi’dekilerin yapmak istediğinin tam zıttı yönünde değiştirdi. Mesela 1 Mayıs’ta Taksim’i açmadılar. Halbuki bence açacaklardı niye açmasınlar, zaten bu iktidar yıllar sonra açmış meydanı. Gezi’den sonra yeni bir Gezi platformu oluşabilir, sokaklar karışabilir tehdidi hissetmese 1 Mayıs’ta bunlar yaşanmayacaktı. Ama yine karıştı, bir şey değişmedi. Taksim değil ama Harbiye karıştı Gezi olmasaydı ’deki Taksim bayram havası tekrar yaşanabilirdi. Zaten kapatmasına ben karşıyım hep. Tabii keşke Gezi olmasaydı da demiyorum, demokrasilerin temel hakkıdır protesto. Ancak sokakları yakıp yıkmak, bir ülkenin Başbakanlık binasını basmaya kalkmak, otobüs duraklarını sökmek her hukuk devletinde suçtur. Tabii bunlarla kıyaslanmaz ama tencere tava çalmak da bence 'çevreye duyarlıyım' prensibi ile yola çıkmış bir protestoyla çelişkili… Susurluk dönemindeki tencere tava protestolarını hatırlar mısınız? Evet. Orada ışık eylemi de vardı ve ışık kapatıp açmak güzel bir eylemdi bence. Ama daha sonra onu da askeri vesayet araçsallaştırdı ve kendine yonttu. Gezi’de de başka vesayet odakları bunu yapmak istedi. Başbakan’ın tavizsiz duruşunun sebebi buydu. Bir de protesto hakkınızı kullanmak demokrasinin en tabii sonucu. Ancak sonrasında artık sandığa güvenmek zorundasınız, buna isyan edemezsiniz. Maalesef Türkiye’de tencere tava çalanların yüzde 80’i sandıktan çıkana isyan ediyor. Diyelim ki bugün seçim yapıldı, bundan 3 yıl sonra artık iktidarın eskimiş olduğunu düşünerek ben bir eylem yapabilirim. Bir kere sandıktan çıktı diye bu iktidarın gelecek 5 yılda veya 10 yılda yaptığı her şeyin doğru olduğunu göstermez ki. Evet göstermez, sandık asgari şarttır. Yeterli değil ama mecburidir. Onun üzerine birçok şartı var demokrasinin. Ama önce sandığa saygılı olmak lazım. Ben bir CHP’li olsam Başbakan'dan veya Ak Parti'den çok daha fazla CHP’ye kızardım. Çünkü alternatif üretmekten aciz. Zaten Gezi’nin bu kadar büyümesinin sebeplerinden biri CHP’nin sokakları karşılayamaması. İnsanlar sandığa kaybedeceklerini bilerek gidiyorlar. O nedenle içlerindeki isyan duygusu giderek büyüyor. Sizi hep bu yalı meselesinde vurmaya çalışıyorlar ya, bu yalı bildiğimiz eski bildiğimiz bir yalı mı, yoksa bir yalı dairesi mi çok merak ediyorum? Hiçbir zaman yalımız olmadı. Paşalimanında, sanırım 'yol yalısı' deniyor, bir apartmanın üst katı, çok güzel manzarası var ama o kadar. Nazlı Ilıcak’ın yalısı vardır, yalı dediğin odur mesela. Bizimki bir apartman dairesi, üstelik kira. Çengelköy’de kredi çekip bir ev aldık, onu da yalı yaptılar, tepede yalı nasıl oluyorsa! Olmayan bir rakam yazdılar, hangi birini düzelteceksin ki? Bu kadar polemiklerin insanı olmak çok yorucu değil mi? Televizyonda polemik, köşe yazısında polemik. Hep bir soru-cevap halindesiniz insanlarla. Öf demiyor musunuz hiç? Hayatımı kompartize ettim. Benim değer verdiğim insanlar olan küçük bir çevre tarafından gelecek şeyler beni üzebilir ama geri kalanına karşı kendimi teflonlaştırdım o yüzden hissetmiyorum öyle bir şey. Ben gazetecilik yapmayı sahada çok severim. İnsanlar 'bu kız bu siyasi polemiklerle nereden çıktı' diyor halbuki, ben yılından beri gazetecilik yapıyorum. Biz sizi son 3 yıldır biliyoruz ama Çünkü gazetede muhabirlik yapınca camia sizi bilir. Ben her türlü birimde çalıştım. Show TV’de dış haberlerde kaset taşıyarak başladım. Akşam gazetesine röportajlar yaptım, daha sonra köşe yazarı oldum ve siyasi tartışma programlarına çağırılmaya başlandım. En alttan başlayarak birçok yerde çalıştım. Mutlu musunuz şimdi? Mutluyum ama zaman zaman sahada gazetecilik yapmayı özlüyorum. Geçen gün röportaj yaptım çok özlemişim. Uzun yıllar savaş bölgeleri dahil bir çok yere gittim haberler yaptım. Rasim bey ile evli olduğunuz için çok para kazanıyormuşsunuz gibi bir algı veya ön yargı var, bende de var bu. Öyle mi? Televizyonda popüler işler yapmaya başlamam Rasim’den sonra oldu. Bunda onun payı var. Beni hep cesaretlendirdi, destek oldu. Fena kazanmıyoruz çok şükür. Ben sizinle ilgili bir tweet atmıştım, en çok RT alanlardan biri oldu. Dört Bir Taraf İzliyordum, belli ki size sinirlendim o anda, 'Allah'tan Nagehan Alçı Türk televizyonlarına çıktı, ben de Türkiye televizyonuna çıkan gelmiş geçmiş en antipatik insan olmaktan kurtuldum' yazdım. Bir saat içinde 9 bin kere döndü. Twitter’da genel nabız yakalanamıyor, çok tutarlı bir veri değil, çoğu kullanıcı çok ağır bir şekilde AKP’den nefret ediyor. Nabzı sokaklarda tutmak lazım. 30 Mart’ta oy vermek için kuyrukta bekliyoruz Beşiktaş’ta bana, 'Çok teşekkürler, bu ülkeye katkın çok, Allah razı olsun abla' diye gelen apartman görevlileri vardı. Ezilmiş, alt kesim, dindar kesim, kendini şimdiye kadar itilmiş hisseden kesim arkamda. Sokaklar arkamda. Bununla gurur duyuyorum. Sosyal medyadaki klik ne derse desin… Umurumda değil…

Gündem

Bir Küçük Gün Işığı'nın Ümran'ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! "Refoşum 19 yaşında oldu"

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Ünlü oyuncu Esra DermancıoğluKaderimin Oyunu dizisinde canlandırdığı Zahide karakteriyle boy gösteriyor. 53 yaşındaki Esra Dermancıoğlu cüretkar sosyal medya paylaşımlarıyla adından söz ettiriyor. Şimdilerde "Bir Küçük Gün Işığı" dizisinde Ümran karakteriyle boy gösteren Esra Dermancıoğlu son olarak, Instagram sayfasında 19 yaşına basan kızı Refia'nın bebeklik fotoğrafını paylaştı.

Bir Küçük Gün Işığı’nın Ümran’ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! Refoşum 19 yaşında oldu
Bir Küçük Gün Işığı’nın Ümran’ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! Refoşum 19 yaşında oldu
Bir Küçük Gün Işığı’nın Ümran’ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! Refoşum 19 yaşında oldu
Bir Küçük Gün Işığı’nın Ümran’ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! Refoşum 19 yaşında oldu
Bir Küçük Gün Işığı’nın Ümran’ı Esra Dermancıoğlu kızının bebeklik görüntülerini paylaştı! Refoşum 19 yaşında oldu
SON DAKİKA

Bir Zamanlar Çukurova Dizisinin Oyuncusundan Bomba İtiraf! Cebinde Beş Kuruş Kalmadığını Açıkladı; Olanlar Oldu! Neler Oluyor?

Yaptığı açıklamalar ile dikkat çeken ünlü oyuncu Esra Dermancıoğlu, geçtiğimiz günlerde Armağan Çağlayan’ın sunduğu “Gör Beni” isimli programa katılmış ve aldatıldığını; “Bir seyahate gideceğiz. O gece arkadaşlarımız gitti, berjerde oturuyoruz. Birden, ‘Bir şey mi oldu, sen beni mi aldatıyor musun?’ dedim, ‘evet’ dedi. Sonra konuştuk, çok konuştuk. Sonra da boşandık. Şimdi çok tatlıyız. Benim kızımın babası, çok da şeker bir adam. Ama yani sıkılmış” sözleriyle anlatmıştı.

Ardından Armağan Çağlayan’a aldatılmak ile ilgili düşüncelerini aktaran Esra Dermancıoğlu; “Bir erkeğin beni aldatması bana asla bir sorun değil. Bunu adalet sistemine de sokmuyorum. Bir erkeğin ya da bir kadının birbirini aldatma konusunu asla adalet içine sokmuyorum. Bu başka bir güdü, istemiyordur başka bir şeydir” demişti. Esra Dermancıoğlu’ndan bu kez mal varlığına ilişkin bir açıklama geldi!

Foto Haber ve Resimleri Görmek İçin Diğer Sayfaya Geçiniz 

Klavye ile galeriyi gezebilirsiniz

'T&#;kenmişlik sendromundayım' demişti! Esra Dermancıoğlu yaşadıklarını anlattı

Haberin Devamı

"SİZLER DE TÜKENMİYOR MUSUNUZ?"

53 yaşındaki Esra Dermancıoğlu, geçtiğimiz günlerde ise Etiler'de yer alan bir mekandan çıkarken kameralara yansımıştı. Dermancıoğlu, basın mensuplarının sohbet etme isteği üzerine; "Arkadaşlar çalışıyorum, çalışıyorum ve çalışıyorum" diyerek gülmüştü.

Tükenmişlik sendromundayım demişti Esra Dermancıoğlu yaşadıklarını anlattı

Oyuncu, 'tükenmişlik sendromu' paylaşımıyla alakalı konuşarak, "Öncelikle sosyal medyada yapılan paylaşımlarım ile alakalı fikir hırsızlığına hayır diyorum. Paylaşımıma gelirsek de, tükeniyoruz tabii ki arkadaşlar, insanız. Sizler de tükenmiyor musunuz? Fotoğrafın altına da 'Daha Dün Annemizin' şarkısını koydum" demiş ve kahkaha atmıştı.

"KENARDA KONUŞALIM"

53 yaşındaki Esra Dermancıoğlu, tüm bunların ardından önceki gün Akmerkez’de objektiflere takıldı. Bir anda etrafını saran gazeteciler karşısında şaşıran oyuncu, "Şöyle kenarda konuşalım arkadaşlar" dedi.

Haberin Devamı

Her şeyin yolunda olduğunu ve dizinin devam ettiğini söyleyen Dermancıoğlu, "İyiyim arkadaşlar. Ama bu yıl korkunç geçti. Sendrom, hastalıklar onlar bunlar kötü bir yıl geçirdik. Psikologlardan bir yardım istemedim. Fikir hırsızlığı Türkiye'de ciddi bir problemdir. Aldatmak da; kocam onu yaptı, bunlar da bir magazindir eyvallah. Ama bunlar ciddi haberlerdir. Fikir hırsızlığını engellemek için ne yapılabilir? Bunlarla ilgi konuşmak lazım, benim için bunlar önemli" şeklinde konuştu.

Tükenmişlik sendromundayım demişti Esra Dermancıoğlu yaşadıklarını anlattı

"BİLEN BİLİYOR!"

Muhabirlerin, "Bir şey mi yaşadınız?" sorusuna ünlü isim; "Evet, bir şey yaşadım ve bu çok önemli bir şey. Bundan başka hiçbir şey düşünemiyorum. Sosyal medyada delirmiş gibi gözüksem de, aslında bir şeyleri çalanın şuursuzluğu ve deliliği konuşmalı" açıklamasını yaptı.

Bunun üzerine, "Projeniz mi çalındı?" sorusu yöneltilen oyuncu; şu ifadeleri kullandı:

Senaryom çalındı. Bu bana çok dokundu. Tanınmış birine yapıyorsunuz, bunun için çok açıklar var. Ama olması gereken yere şikayet ettim. Detay önemli değil. Biz biliyoruz, bilen biliyor.

Tükenmişlik sendromundayım demişti Esra Dermancıoğlu yaşadıklarını anlattı

"SEN BENİ ALDATIYOR MUSUN?"

Öte yandan Esra Dermancıoğlu, Nisan 'de Armağan Çağlayan'ın Youtube kanalında yayınlanan 'Gör Beni' programına katılmış, eski eşi Mehmet Esen'den ihanet nedeniyle ayrıldığını anlatmıştı:

Bir seyahate gideceğiz. O gece arkadaşlarımız gitti, berjerde oturuyoruz. Birden, 'Bir şey mi oldu, sen beni mi aldatıyor musun?' dedim, 'evet' dedi. Sonra konuştuk, çok konuştuk. Sonra da boşandık. Şimdi çok tatlıyız. Benim kızımın babası, çok da şeker bir adam. Ama yani sıkılmış. Bir erkeğin beni aldatması bana asla bir sorun değil. Bunu adalet sistemine de sokmuyorum. Bir erkeğin ya da bir kadının birbirini aldatma konusunu asla adalet içine sokmuyorum. Bu başka bir güdü, istemiyordur başka bir şeydir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir