asya nakliyat fetö / Kayyım Olunan Şirketler

Asya Nakliyat Fetö

asya nakliyat fetö

ÜNYENETHABER

casino sitelerislot siteleri

Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan seafoodplus.info sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası seafoodplus.info sitemize hepiniz davetlisiniz.

Haberler

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY operasyonları kapsamında Ağustos - 'da el koyduğu şirketler arasında bulunan ve yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) geçen NAKSAN Holding'e ait Vera Denizcilik Şirketi'nin mülkiyetinde bulunan M/V VERA 9 isimli kuru yük gemisinin işletmesi, Salih Zeki Çakır'a ait Oras Denizcilik şirketine devredildi.

Deniz Haber Ajansı'nın edindiği bilgiye göre, yılı yapımı, metre boyunda, 31 metre genişliğinde ve 46 bin DWT taşıma kapasitesine sahip M/V VERA 9 isimli kuruyük gemisinin işletmesi, TMSF tarafından Orion Asya Grup iştiraki ORAS Denizcilik Şirketine verildi.

Yönetimi TMSF'ye geçen Vera Denizcilik'in mülkiyetinde bulunan geminin işletmesi Salih Zeki Çakır'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nın üslendiği Oras Denizcilik Şirketine devredilirken, geminin ismi de M/V ERA S olarak değiştirildi.

Ağustos ayında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'nın FETÖ/PDY opearsyonları kapsamında el koyduğu NAKSAN Holding iştiraki 55 şirketin yönetimi TMSF'ye devredilirken, iştiraki Vera Denizcilik mülkiyetinde bulunan M/V VERA 9 isimli kuruyük gemisine de TMSF tarafından el konulmuştu.

vera_9_era_s_seafoodplus.info

Haber: Recep CANPOLAT / Deniz Haber Ajansı

Y&#;kselen bir değer olarak Asya ve T&#;rkiye’nin rol&#;

Uluslararası ilişkilerde Atlantikçilik, Batıcılık ve Avrasyacılık gibi jeopolitik yaklaşımlar bilhassa ’lı yıllardan sonra aktif bir şekilde tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor. Batıcılık veya dünyanın Batı merkezli değerlendirilmesi güncelliğini hâlen koruyan bir yaklaşım. Buna karşın Atlantik’in artık güç kaybettiği ve yeni jeopolitik merkezin Asya olduğu gün geçtikçe daha yaygın bir şekilde dile getiriliyor. Londra’da olduğu kadar Berlin’de de artık yüzyılın Asya yüzyılı olacağı ve yükselen Asya ile ilişkilerin nasıl şekillendirileceği tartışılıyor. German Foreign Policy gibi birçok analiz ve strateji merkezi uzun süredir bu konuya odaklanmış durumda. Atlantik, Avrupa ve Asya arasındaki ilişkilerde hangi jeopolitik yaklaşımın kabul edilmesi gerektiği çok yönlü olarak ele alınıyor.

Türkiye koşarken dış politika duramaz. Yenilikçi olmak ve dış politika araçlarımızı değişen şartlara uyarlamak için başka adımlar da atıyoruz. 

Türkiye Dışişleri Bakanlığı bilhassa 5 Ağustos tarihi itibarıyla “Yeniden Asya” sloganıyla etkili bir Asya politikası takip edeceğini ilan etti. Bu doğrultuda birçok kurum ve kuruluş bir araya gelerek bu politikanın çerçevesini ve yönünü belirleyecek çalışmalar yaptılar. Aynı yıl kurulan Antalya Diplomasi Forumu da bu politikanın bir parçası olarak değerlendirilebilir. Türk dış politikasında yeni jeo-stratejilerin geliştirilmesine yönelik ciddi adımların atıldığı ve güçlü bir iradenin ortaya koyulduğu net bir şekilde görülüyor.

Bizzat liderlerin kararları ile faaliyetlerini yürüten Türk Konseyi bugün, Türk dünyasındaki diğer bütün organizasyonların çatı örgütü durumunda.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Aralık ’da düzenlenen “Yeniden Asya” çalıştayının açılış konuşmasındaki “Bir yandan Avrupa bütünleşme süreci içerisinde yerimizi almaya devam edeceğiz ve dünyanın en güçlü ittifakı olan NATO’da kilit konumumuzu koruyacağız. Aynı zamanda tarihin yeniden Asya’ya doğru akışında, en batıdaki Asyalı, en doğudaki Avrupalı olarak kilit rolümüzü üstlenmeyi sürdüreceğiz” ifadesi de Türkiye’nin bu açılımdaki konumunu ve rolünü ortaya koyuyor.

Yine Mevlüt Çavuşoğlu’nun Asya’nın merkezindeki Kırgızistan’da 10 Mart tarihinde yaptığı “Türkiye koşarken dış politika duramaz. Yenilikçi olmak ve dış politika araçlarımızı değişen şartlara uyarlamak için başka adımlar da atıyoruz. Artık herkesin gördüğü bir gerçek var. Asya gerçeği. yüzyıl Asya asrı olacak. Biz de Asya’nın tarihi bir parçası olarak bu yükselişte yerimizi almak için ‘Yeniden Asya’ girişimini başlattık. Girişimimizin amacı Asya ile yeniden daha güçlü bağlanmak. Avrupa-Atlantik ile Avrupa, yani dünyanın birinci ve ikinci ekonomik alanları arasındaki konumumuzu bir avantaja çevirmek. Yeniden Asya girişimimiz ata yurdumuz Orta Asya ile ilişkilerimize de yeni bir boyut kazandıracak. Çünkü aynı dev çınarın dalları, aynı güçlü gövdenin kollarıyız” şeklindeki konuşması, bu yeni stratejinin sahada net bir şeklinde dile getirilmesi olarak değerlendirilebilir.

yılında çerçevesi belirlenen bu jeopolitik girişimin pandemiden dolayı bir yıl kadar yavaşladığı görülüyor. Fakat zorlu pandemi sürecinde Türkiye birçok ülkeye ciddi insani yardımlar yaptı. İnsan merkezlilik, adalet, hak ve eşit paylaşım gibi insanî değerlerle ilgili yapılan açıklamalar dünya medyasında, bilhassa sosyal medyada ve Asya’da geniş bir şekilde yer aldı. Dolayısıyla pandemi sürecinde Asya bölgesinde Türkiye’nin dış politikasını destekleyecek pozitif bir algı gelişti. yılının ilk ayları itibarıyla Yeniden Asya girişimine kalındığı yerden hızlı bir başlangıç yapıldığı görülüyor; bu durum da politikadaki kararlığı ortaya koyuyor.

Verilerle Asya

Asya kıtasının coğrafi olarak tanımlanmasıyla ilgili birtakım farklı yaklaşımlar bulunuyor. Bununla birlikte genel olarak Asya kıtası altı bölgeye ayrılmakta: Kuzey Asya (Ural dağlarından okyanusa kadar), Orta veya Merkezî Asya (Türk Cumhuriyetleri ve Tacikistan), Batı Asya (Orta Doğu veya Yakın Doğu), Güney Asya (Afganistan, Pakistan, Hindistan vd.), Doğu Asya veya Uzak Doğu (Çin, Kore ve Japonya), Güneydoğu Asya veya Asya Pasifik (Vietnam, Kamboçya, Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler, vd.). Bu bölgelerin tamamında 50 civarında bağımsız devlet bulunuyor ve toplam nüfus 4,5 milyarı çoktan geçmiş durumda. Dünya nüfusunun yarıdan fazlasını teşkil eden bu rakamlar bile bölgedeki potansiyeli anlamak için yeterli.

Kıtadaki Delhi, Tokyo, Cakarta, Dubai, Kuala Lumpur, Mumbai, Seul, Şangay, Karaçi, Pekin, Guangzhou, Osaka, Dakka, Bangkok, Doha, Hong Kong, Singapur gibi şehirler dünya genelinde birer finans ve ticaret merkezi haline gelmiş durumdalar.

Asya Kalkınma Bankası’nın verilerine göre, Asya bir bütün olarak dünyanın geriye kalan tamamından daha hızlı büyüyen bir bölge ve burası ’de dünya üretiminin yarıdan fazlasını karşılıyor olacak. Üretim açısından âdeta dünyanın fabrikası olan Çin pandemiye rağmen ihracat rekoru kırdı ve yılı büyüme oranları beklenenin üzerinde gerçekleşti. Hindistan gün geçtikçe yükselen dinamik bir ekonomiye sahip. Bu ülkeler bütün üreticiler açısından devasa birer pazar. yılında Alman otomotiv devlerinden Volkswagen toplam satışlarının yüzde 41’ini, BMW yüzde 32’sini, Daimler yüzde 29’unu sadece Çin’de yapıyor. Bunun yanında dünya markalarının Çin ve Asya’nın diğer ülkelerindeki satış rakamları, dünyanın diğer bölgelerine göre devamlı artış göstermekte ve cirolarındaki oran daha da yukarılara çıkmakta. Kore ve Japonya birer teknoloji ülkesi. Malezya ekonomik refah düzeyi yüksek ve teknoloji geliştiren bir İslam ülkesi. Singapur ve Endonezya da hızla gelişmekte olan ülkeler arasında yer alıyor.

Batı Asya veya yaygın ifadeyle Orta Doğu’yu Türkiye jeo-stratejisi açısından ayrı bir kategoride değerlendirirsek, günümüz verilerinden hareketle Asya kıtasının gelecekteki ekonomik ve siyasî potansiyelinin her geçen gün artacağı çok net bir şekilde görülüyor.

Türk Cumhuriyetleriyle sıkı işbirliği

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Mart tarihleri arasında Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ı kapsayan bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerinde Türk cumhuriyetlerinin devlet başkanlarıyla görüştü ki bu da ilişkilerin en üst düzeyde tutulmak istendiğinin göstergesiydi. Bu ziyaretler sonunda ulaşım, lojistik, enerji, siyaset ve ekonomi alanlarında, ilişkilerdeki potansiyeli hayata geçirmek için çalışmalara hız kazandırılacağı anlaşılıyor.

17 Mart’ta ise Kazakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri bakanı Mukhtar Tileuberdi Türkiye’yi ziyaret etti. Yine Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Vang Yi de Türkiye’ye önemli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu toplantıda diplomatik ilişkilerin yıldönümünde tarafların birbirleriyle ekonomik işbirliği potansiyeli ele alındı.

Çavuşoğlu Mart sonu itibarıyla Tacikistan’ı ziyaret etti ve burada düzenlenen Asya’nın Kalbi-İstanbul Süreci 9. Bakanlar Konferansı’na katıldı. Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile görüştü. Yine Afganistan ve Azerbaycan Dışişleri Bakanları ile de çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi.

Asya’daki çatışma alanlarından birini Afganistan oluşturuyor. Afganistan’daki çatışmaların sona erdirilmesi bölgede yürütülecek olan çalışmaların sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır. Yine Türkiye’nin bu konuda üstlendiği rol, Asya açılımı çerçevesinde de Türkiye’nin öncülük pozisyonu açısından önem arz ediyor.

Öte yandan bu yıl Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlık yıldönümü. Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilk tanıyan ülke olması sebebiyle, Türkiye’nin bu ülkelerdeki yeri her zaman farklı olmuştur. Dolayısıyla bu yıl Türk cumhuriyetleri ile ilişkilerin böyle sıkı bir işbirliğiyle devam ettirilmesi, bu ülkelerin Türkiye’nin yıllar geçse bile yanlarında olduğunu görmeleri ve anlamalarında büyük önem arz ediyor. Mevlüt Çavuşoğlu’nun 10 Mart tarihinde Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ruslan Kazakbayev ile yaptığı görüşmede, Kazakbayev Kırgızistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ve yine 6 Ekim ’deki olayların ardından Kırgızistan’a ilk resmî ziyareti yapan ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak bu gelişmelerin ilişkilerin boyutunu göstermesi açısından önemine vurgu yaptı.

Karabağ zaferi, pandemi sürecinde Türkiye’nin ortaya koyduğu insanî yardım misyonu ve diğer başarılı dış politika adımlarıyla birlikte, son dönemde Türk Cumhuriyetleriyle beklenenden çok daha üst düzeyde bir yakınlık oluşturduğunu söylemek mümkün.

Türk Cumhuriyetlerinin ortaklaşa kurdukları çok çeşitli organizasyon, kurum ve kuruluş var. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA), Türk Kültür ve Mirası Vakfı, Uluslararası Türk Akademisi, Türk Üniversiteler Birliği, Avrasya Askerî Statülü Kolluk Kuvvetleri Teşkilatı (TAKM), Türk Dünyası Belediyeler Birliği, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi bunlardan bazıları. Bunların yanında Türkiye’deki çeşitli meslek örgütleri, kurum ve kuruluşlarla Türk dünyasındaki muadilleri arasında yapılan işbirliği çalışmaları da mevcut. Bunlar son 15 yılda misyon ve vizyonları çerçevesinde Türk devletlerinin entegrasyonu adına hayli faydalı çalışmalar yürütmekteler. Bunların olumlu sonuçları da zamanla ortaya çıkıyor. Yine Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) bölgede yaptığı başarılı çalışmaların ve Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) yaptığı çalışmaların etkisini de belirtmek gerek.

Türk dünyasının çatı kuruluşu: Türk Konseyi

Türk Keneşi’nin temelini yılında başlatılan Türk Dili Konuşan Ülkeler zirveleri teşkil etmiştir. yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından Nahçıvan Anlaşması imzalanmış ve bu zirveler Türk Konseyi veya Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) şeklinde adlandırılan uluslararası bir organizasyona dönüşmüştür. Bizzat liderlerin kararları ile faaliyetlerini yürüten Türk Konseyi bugün, Türk dünyasındaki diğer bütün organizasyonların çatı örgütü durumunda.

31 Mart tarihinde çevrimiçi olarak Türk Konseyi gayri resmî zirvesi yapıldı. Toplantıya üye ülkeler Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ülke başkanları, Konsey Onursal Başkanı Nursultan Nazarbayev ve gözlemci ülke olarak Macaristan katıldı. Bu toplantıda konuşulan konular ve alınan kararlar Türk cumhuriyetlerinde büyük bir heyecan yarattı. Toplantıda Konsey’in statüsünün uluslararası bir örgüt olarak değiştirilmesi teklifi, Nazarbayev tarafından teklif edilen Türk Dünyası Vizyonu ve Türk Konseyi Stratejisi, Türkmenistan’ın toplantıya iştirak etmesi, entegrasyon konusunun dile getirilmesi, hep bir ağızdan Azerbaycan’ın başarısının kutlanması ve desteklenmesi, Türk dünyasının ileri gelen şahsiyetleri ile ilgili ortak anma ve kutlama programlarının yapılması gibi konular gelecek adına büyük umut vaat ediyor ve ufuklar açıyor. Rus basını başta olmak üzere dünyanın değişik basın yayın organlarında bu toplantı ile ilgili yapılan haberlere bakıldığında da Türk Konseyi’nin uluslararası bir organizasyon olarak dünya siyasetindeki yerini almaya başladığı söylenebilir.

Türkiye’nin Orta Asya’daki konumu gün geçtikçe güçleniyor. Türkiye profesyonel saha çalışmaları, tabana yönelik projeler, ulaşım, ekonomi, kalkınma, alanındaki işbirliği anlaşmaları ile bölgeyle ilişkilerini geliştirmeye ve genişletmeye devam etmelidir.

Asya açılımı ve dengeler

Joe Biden’ın ABD başkanı seçilmesi sonrasında Çin, Rusya ve Putin’in şahsına karşı yaptığı sert açıklamalar bu ülkelerde büyük tepki topladı. Rus siyasetçiler uzun zamandır gerek ABD gerekse Avrupa ile ilgili değerlendirmelerinde çok dikkatli bir dil kullanıyorlar. Mümkün olduğu kadar çatışmacı üslubu tercih etmemeye gayret gösteriyorlar. Aynı titiz üslubu Vladimir Putin’in konuşmalarında da görmek mümkün. Çin her zaman olduğu gibi bilge bir tavır takınarak bu ilişkileri daha öngörülebilir şekilde sürdürmeye gayret ediyor. Bununla birlikte ABD kanadından yapılan açıklamalar, Rusya’nın Asya bölgesinde ABD ve Avrupa’ya karşı işbirliklerini artırması gerektiği doğrultusunda bir etki oluşturdu. Bu çerçevede Mart ayında Moskova’da Çin, Hindistan ve Rusya arasında yapılan görüşmelerin ardından, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov stratejik ortak olarak tanımlanan Çin’e Mart tarihlerinde resmî bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret sürecinde işbirliğinin geliştirilmesi, enerji ve savunma sistemleriyle ilgili birçok konuda görüşmeler yapıldı. Bunların başında Rusya’nın Çin’e gaz, petrol ve silah satışıyla ilgili konular geliyor. Bu ekonomik işbirlikleri sağlanırsa Rusya ekonomisi güçlenecek, Çin de hızla gelişen ekonomisi için gerekli olan enerji teminini güvence altına alacaktır ki ilerleyen günlerde bunun somut adımlarının atılacağı öngörülebilir.

Bu görüşmenin hemen ardından Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi Suudi Arabistan, Türkiye, İran, BAE, Bahreyn ve Umman olmak üzere Batı Asya’ya yani Orta Doğu bölgesine geniş kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirdi. ABD’de ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) İran’a karşı yaptırımların devam ettirilmesine yönelik kararlar alınıyor. Rusya, İran ve Orta Doğu’daki bazı devletlerle aynı baskı psikolojisini yaşayan Çin, Asya bölgesindeki ittifaklarını, bu muhalif motivasyon rüzgarını kullanarak güçlendirmeye çalışıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin de dahil olduğu bir Asya bloku oluşturmaya çalışıyor.

Türkiye’nin Asya açılımında dominant ülkelerin bölgedeki siyasetlerini iyi takip etmesi, dengelere dikkat etmesi ve varlığını daha da artırması gerekiyor.

Vang Yi 27 Mart tarihinde İran-Çin diplomatik ilişkilerinin yılı münasebetiyle İran’a da bir ziyaret gerçekleştirdi. Aslında bu ziyaretin zamanlaması önemliydi. Bu ziyaret çerçevesinde, “Tek Kuşak Tek Yol” projesinin İran üzerinden geçecek güzergahının da garanti altına alındığı, Çin-İran 25 Yıllık Kapsamlı İşbirliği Anlaşması imzalandı. Bunun yanında Çin’in İran’da milyar dolarlık yatırım yapması konusunda da çeşitli mutabakatlara varıldı. Çin’in genel olarak dünya üzerindeki etkisini ekonomi üzerinden şekillendirmeye çalıştığı uzun süredir biliniyor. Bunu da şu an başarılı bir şekilde devam ettiriyor. Bu arada Vang Yi’nin İran ziyaretinin ardından Nisan ayının ilk haftasında İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de Orta Asya’da ziyaretler gerçekleştirdi. Bütün bu temaslar ve yoğun diplomasi trafiği bölgede ileriye dönük gelişmeler açısından dikkat çekiyor.

ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya ve Çin’e karşı uzun süredir uyguladığı yaptırımlar, her iki ülkeyi de kendine yeni partnerler bulacağı ve dünya pazarlarına ulaşabileceği yeni yollar arayışına yönlendiriyor. Rusya ve Çin’e karşı uygulanan yaptırımlar bu ülkelerin ileride bloklaşmasına veya bir Asya veya Asya Pasifik cephesi oluşturmasına da yol açabilir. Rusya ve Çin tarihsel bilinç ve jeopolitik tecrübelerini kullanarak kendi bölgesindeki ülkelere yöneliyor. Bunların başında ise Hindistan ve İran geliyor. Her iki ülke de dünya siyasetinde var olmak adına, Ortadoğu ve Afrika’da manevra alanları açmak için her türlü enstrümanı kullanmaktan geri durmuyor.

Bu arada Dünya Bankası verilerine göre sırasıyla Belarus, Bangladeş, Venezuela, Hindistan, Vietnam, Yemen, Afganistan, Sırbistan, Ukrayna ve Suriye Rusya’ya en çok borcu olan ülkeler. Bu da Rusya’nın farklı coğrafyalarla ilişkilerini sürdürmesi bakımından önemli bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Rusya farklı bir açılım olarak, NATO üyesi olması sebebiyle bilhassa muhalefetin temkinle yaklaşılmasını dile getirdiği Türkiye ile de istikrarlı bir ilişki geliştirmeye çalışıyor. Bunun için ciddi bir gayret gösteriyor.

Türkiye’nin Asya’da etkin olarak yeni açılımlar geliştirmeye çalıştığı bölgelerde merkezî iradeye sahip iki ülke bulunuyor: Orta Asya’da Rusya, Güneydoğu Asya’da ise Çin. Her ikisi de tarihsel arka plan ve coğrafi konum olarak Türkiye’den avantajlı durumdalar. Son dönemlerde Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde Türkiye genel olarak Rusya ile karşılaştırılarak anlamlandırılıyor, konumlandırılıyor. Asya Pasifik’te ise ekonomi, siyasî etkinlik ve insanî ilişkiler bakımından Çin ile karşılaştırılarak anlamlandırılıyor, konumlandırılıyor. Tabii bu arada Pakistan ve Malezya ile olan sınanmış iyi ilişkiler, Güney Doğu Asya’da uzun vadede tutunabilmek için önemli bir stratejik alan oluşturuyor. Dolayısıyla bu iki ülkenin jeopolitik potansiyellerinin Türkiye açısından iyi değerlendirilmesi önem arz ediyor. Bununla birlikte Çin Asya Pasifik’teki 11 devlet ile ciddi ticari ve gümrük anlaşmaları imzaladı. Rusya, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan ve Kırgızistan ile kurduğu Avrasya Ekonomik Birliği çerçevesinde gümrük birliği anlaşması yaptı. Bu anlaşma Türkiye’nin bu ülkelerle olan ekonomik ilişkileri açısından büyük bir engel teşkil ediyor. Bu bölgelere yapılacak ihracattaki gümrük vergi oranları ortalama yüzde 40 oranında artmış durumda. Rusya bu ülkelerdeki yüzde olan pazar payını yüzde ’lere çıkardı. Türkiye bölge ülkeleriyle tercihli ticaret anlaşmaları yapmaya çalışıyor ki bunların üzerinde ısrarlı bir şekilde çalışmak gerekiyor. Ekonomik ilişkiler beraberinde diğer alanlarda da işbirliklerini getiriyor. Bu yüzden Türkiye’nin Asya açılımındaki en önemli alanların başında bölge ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi gelmeli. Bölgeye ihracat yapacak ve burada ticaret yapan Türk yatırımcıları destekleyecek finans programları oluşturulmalı. Türkiye’nin Asya açılımında dominant ülkelerin bölgedeki siyasetlerini iyi takip etmesi, dengelere dikkat etmesi ve varlığını daha da artırması gerekiyor.

Sonuç

Dünya’daki enerji kaynaklarının yüzde 70’inin Türkiye’nin çevresindeki coğrafyalarda bulunduğu göz önüne alındığında, Türkiye’nin kendi jeopolitiği kadar bölgesinde yürüteceği jeopolitik çalışmaların da hayli etkili olacağı söylenebilir.

Çok yüksek ekonomik potansiyele ve insan kaynaklarına sahip, siyasî dengelerde belirleyici olan Asya bölgesinin dinamikleri çeşitlilik arz ediyor. Bu yüzden kıta ile ilgili geliştirilecek jeopolitik yaklaşımlarda, fırsatlardan maksimum derecede istifade etmek hedeflenmeli; bununla birlikte karşılaşılacak problemlerin çözümü için etkin bir dış politika izlenmelidir. Asya bölgesindeki dominant güçlerin başında gelen Rusya ve Çin şu an itibarıyla Türkiye ile istikrarlı bir işbirliği geliştirmeye gayret gösteriyorlar. Bunun yanında Türkiye’nin açık, diyaloga dayalı dış politika anlayışı ve ekonomik ilişkilerdeki “kazan/kazan” prensibi de makul bir teklif olarak görülmekte. Bu da Türkiye’nin bölgeye yönelik çalışmaları açısından olumlu bir ortamın oluşmasına yardımcı oluyor.

Türkiye’nin Asya ile ilişkilerinde konumunu uzun vadede güçlendirecek bazı çalışma konularının ana başlıklarını şöyle sıralamak mümkün: Vizesiz giriş çıkışların sağlanması, vize talep eden ülkelerin süreçleri kısa ve hızlı yürütmesine yönelik çalışmalar; gümrük ve vergilendirme süreçlerinin kolaylaştırılmasına yönelik girişimler; ticaret anlaşmalarının imzalanması; Türkiye’den ihracatta kargo maliyetlerinin asgariye düşürülmesi, karayolu nakliyatının önündeki engellerin giderilmesi ve hava kargo sisteminin daha işlevsel ve ucuz hale getirilmesi; YEE gibi dil öğretimi ve eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması; elçilikler bünyesindeki ilgili müşavirliklerin sektörel araştırma, raporlama ve danışmanlık kabiliyetlerinin geliştirilmesi.

Dinamiklerin hızlı bir şekilde değiştiği ve çeşitlendiği, kısa ve uzun vadeli planların devamlı surette revize edildiği dünyada, Türkiye’nin yeni strateji ve oluşumları kurma ve geliştirme çalışmaları büyük önem arz ediyor. Bu oluşumların çeşitliliğinin ve etkinliğinin artırılması, ilerleyen yıllarda Türkiye’ye uluslararası ilişkilerde daha geniş alanlarda hareket etme kabiliyeti sağlayacaktır.

[Doç. Dr. Cengiz Buyar Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

FETÖ TUTUKLUSU İBRAHİM ERGÜL HERŞEYİ REDDETTİ

Haberler » Haberler

Haber: Hakan Aydın - Bolu Takip Gazetesi

Bolu’da FETÖ’nün Çatı Davası devam ediyor. Tutuklu sanık işadamı Birlik Nakliyat'ın sahibi İbrahim Ergül, “Ben sohbetlere katılmadım. Örgüt tarafından düzenlendiği belirtilen dini sohbetlere de katılmadım. Örgüte para toplamadım.  Mütevelli heyet üyesi değilim” dedi. Ergül ayrıca, “Hakkımda darbe girişimi sonrası gazeteler üzerinden yürütülen kara propaganda nedeniyle itibar kaybettim. Şirketlerim hakkında yargısız infazlar yapıldı” ifadelerini kullandı.

İşadamı İbrahim Ergül mahkemede hakkındaki iddiaları reddederek, hiç sohbete katılmadığını ve himmet vermediğini söyledi.

 TARİHE NOT DÜŞÜLÜYOR

Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Allaha iman eden ve korkan biriyim. İnançlarımı kendimce yaşamaya çalışıyorum. İnsan öldüren katillerle aynı suçlamadan dolayı yargılamaktan utanıyorum. Bu kovuşturmanın tarihe not düşmek olduğunu düşünüyorum.

ÇALIŞANLARIMIN MAAŞLARINI BAŞKA BANKAYA YATIRDIM

Benim Bank Asya da hesabım vardır. Bu bankadan kredi kartı da aldım. Aynı zamanda sekiz ayrı bankada hesabım ve bu bankalara ait 15 kredi kartım daha bulunmakta. Bank Asya’ya mevduat yatırmadım. 60 çalışanı bulunan bir şirketin sahibiyim. Bu çalışanların maaşları İNG banka yatmaktaydı. Bankaya destek olmak istesem bu maaşlar bahsedilen bankaya yatırırdım. Suçlamaları kabul etmiyorum.

PARA TOPLAMADIM, MÜTEVELLİ ÜYESİ DEĞİLİM

Ben sohbetlere katılmadım. Örgüt tarafından düzenlendiği belirtilen dini sohbetlere de katılmadım. Örgüte para toplamadım.  Mütevelli heyet üyesi değilim. Hakkımda ki beyanların dayanağı yoktur. Ortaklığım nedeniyle Polat A.Ş’de yapılan yönetim kurulu toplantılarına katıldım. Bu toplantıların dini sohbet gibi algılanmış olabileceğini düşünüyorum.

ÜYELİĞİMİ EMNİYETTE ÖĞRENDİM

BOSİAD isimli derneğe üye olduğumu kollukta yapılan soruşturma esnasında öğrendim. ’lı yıllarda dernekten bahsedilmiş, bu esnada üyelik formu getirilmiş ise imza atmış olabilirim. Hiçbir faaliyetine katılmadım. Aidat ödemedim.

KİTAPLAR KIZIMA AİT ÇIKTI

Evimde iki adet kitap bulundu. Bu kitaplarda kızımın bize geldiği zaman kaldığı odada bulunmuştur. Kızım 7 yıl önce evlenerek evden ayrıldı. Kendisine bu kitapları sordum. Dershaneye gitti dönemde kendisine verilen kitaplardan olduğunu belirtti. Kitapların benimle bir alakası yoktur.

ORTAKLIĞIN KARLI OLACAĞINI DÜŞÜNDÜM

Polat A.Ş.’de hissem vardır. Adı geçen şirkete ait okul Bolu’da açıldığında şaşalı bir törenle hizmete girmişti. Bu açılış beni etkiledi. Açılışa siyasilerde katılmıştı. Bu dönemde bana şirkete ortaklık teklif ettiler. Bende yıllardır ticaret ile uğraşıyorum.  Ortaklığın karlı olacağını düşündüm. Hisse aldım. Dershanelerin kapatılma sürecinde şirket zarar etmeye başladı. Devretmek istedim. Ancak zarar eden şirketi kimse almak istemedi. Bende bunun üzerine hisselerimi şirket ortaklarından Mehmet Gökçek’e yılında devrettim. Bu tarihten sonrada şirketle alakam olmadı. Ben 32 yıldır ticaret yapıyorum. Çok sayıda şirketle ortaklığım oldu. Sadece yatırım amacıyla ortaklığımı terör örgütüne delil kabul edilmesini kabul etmiyorum. Bu ortaklığım esnasında da örgütsel bir faaliyetim olmadı.

DAĞ FARE DOĞURDU

Ben 32 yıl ticaret yaptım. Devletin bu nedenle tarafıma yüklediği tüm sorumlukları yerine getirdim. Hakkımda darbe girişimi sonrası gazeteler üzerinden yürütülen kara propaganda nedeniyle itibar kaybettim. Şirketlerim hakkında yargısız infazlar yapıldı. Masak raporları ile şirketlerim haklandı. Dağ, fare doğurdu. Şirketlerimin iflas etmemesi için tahliyemi ve beratımı istiyorum.

TERLETEN SORU

İbrahim Ergül’ün yaptığı savunmayı dinleyen Mahkeme Başkanı, “Beş altı kişi bir araya geliyorsunuz şirket kuruyorsunuz. Kurduğunuz şirkete dışarıdan devlet memuru gibi sürekli genel müdür atanıyor. Bunu nasıl anlamamız gerekiyor? Kendi şirketine tanımadığın birini genel müdür yapar mısın?” diyerek soru sordu.

Bu soruya cevap verirken zorlandığı görülen Ergül, “Genel müdür olan kişiler eğitim hayatında tecrübeli şahıslardır. Bu kişiler yönetim kurulu üyeleri tarafından seçiliyordu. yılda bir genel müdürlerin değişmesi iş hayatının zorunluluğundan kaynaklanıyor. Kendi şirketime de tabiî ki tanımadığım şahısları almam. Bu genel müdürlerle ilgili muhakkak önceden bir araştırma yapılmıştır. Ancak benim haberim yok” dedi. 

6 yorum yapılmış

  • Sinan

    14 Temmuz •

    Birinizde adam olun yaptık deyin hep inkar hep yalan inş ömür boyu çıkamazsınız

  • brahim

    14 Temmuz •

    Ulan milletten nakliyeciden kestiğin himmet paraları komisyon paralarını naptın para kesmeden iş vermiyordun

  • Umut

    14 Temmuz •

    Şerefsiz fhülen adlı mahluga birşey olursa bütün servetimi gözümü kırpmadan veririm diyordunya

  • Alibey

    14 Temmuz •

    Darbeci y ı kişi yaptı.turkiyede çok kişi seafoodplus.info zaman asıl suçseafoodplus.infoler mahkemeye seafoodplus.info onları görmek istiyoruz

  • Nurencay

    14 Temmuz •

    Fi gu ran lar la uğraşıseafoodplus.infoörlere siyasilere ne zaman sıra seafoodplus.info seafoodplus.info ustlerine

  • vatandas

    15 Temmuz •

    Yilanin kuyruğunu kesersen yasamaya devam eder zaten yilan bile kuyruğu ile insan öldürmez esas basini vuracaksin ki gebersin yilan artik bas aktorler ciksin ortaya masum insanlari karalamaktan zulüm etmekten vaz gecin Allah size bunun hesabını sorar

Web Hosting - Domain

EN ÇOK OKUNANLAR

VİDEO HABERLER

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir