atatürk e matematik öğretmeninin verdiği isim nedir / Prof. Dr. Durmuş YILMAZ

Atatürk E Matematik Öğretmeninin Verdiği Isim Nedir

atatürk e matematik öğretmeninin verdiği isim nedir

Bize, Mustafa Kemal Atatürk&#;ün isminin hikayesi olarak ne öğretildi?

&#;Atatürk askeri okuldayken, matematik öğretmeni &#;Senin de adın Mustafa, benim de adım Mustafa. Sana bundan sonra Mustafa Kemal diyelim.&#; demiş ve Atatürk&#;e Kemal ismini takmış.&#;

Biraz &#;çocukça&#; da olsa, bu hikaye genellikle kabul gören bir hikayedir. Halbuki işin aslı hiç böyle değilmiş.

Aylar önce arkadaşım, gazeteci (adayı) Esra Özkan, bulduğu bir makaleyi benle paylaşmıştı. Yazarı Durmuş Yılmazmakalede, Ziya isimli bir gazetede, 19 Temmuz tarihinde yayınlanan &#;Mustafa Kemal Paşa Hazretleri*&#; başlıklı bir yazıdan bahsediyor. Orada geçen cümleler şöyle:

(&#;)

İbtidaî tahsilinden sonra Selanik Askeri Rüşdiyesine dahil olan (Mustafa Efendi) az bir zaman zarfında gösterdiği harikalarla muallimlerinin nazar-ı dikkatini celp etti ve Riyaziyatda, Fransızca ve Edebiyatta birden bire yükselen müşarünileyhin ismine muallimleri tarafından şehid-i hürriyet Namık Kemal Bey&#;e izafeten bir de (Kemal) namı verildi.

(&#;)

* &#;Hazretleri&#; kelimesine takılmaya ben lüzum görmedim ama o kelimeye takılabilecek kimseler, şunu da göz önünde bulundurmalı: Monarşi sisteminden henüz tam olarak çıkılmadığı, cumhuriyetin ilan edilmediği yılında insanların yeni liderlerine, bize şu an için abartılı gelebilecek bu hitapla seslenmesini normal karşılayabiliriz.

Durmuş Yılmaz, edindiği bu bilginin kesin olarak kanıtlanamayacağının farkında ama mantıklı bir bakış açısıyla, bu yazının yılında yani Atatürk&#;ün hayatta olduğu bir zamanda yayınlandığını ve Atatürk&#;ün bu yazıyı yalanlamadığını, dahası, Atatürk&#;ün birçok yerde Namık Kemal&#;den çokça alıntı yaptığını, buna göre bu bilgiye güvenilebileceğini söylüyor.

Hiç değilse bize anlatılan hikayeden daha mantıklı geldiği için, ben bundan sonra bu bilgiye güveneceğim.

Durmuş Yılmaz&#;ın &#;Atatürk&#;e &#;Kemal&#; adının verilmesi hakkında&#; başlıklı yazısını okumak için tıklayın.

Barış Ünver
30 Temmuz

Kategoriler Gündem & Siyaset, OkuduklarımEtiketler Durmuş Yılmaz, Esra Özkan, Mustafa Kemal Atatürk, Namık Kemal, Ziya Gazetesi

Yazıyı beğendiniz mi? Beğendiyseniz, yeni yazılardan epostayla haberdar olmak için Beyn'in eposta abonesi olabilirsiniz.

Dünyada hakkında en fazla kitap yazılan devlet adamı rekoru herhalde Atatürk&#;ündür ama hayatının özellikle çocukluk yılları hemen tamamen kendisinin anlattıklarına dayalıdır.

Bu hatıraların da büyük bir kısmının belgelerle desteklenmesi veya bağımsız kaynaklarca doğrulanması mümkün olmamıştır. Bu yüzden yazılan yüzlerce Atatürk biyografisinin ilk sayfaları bulanıktır.

Onu bunu bırakın, daha Atatürk&#;ün doğum tarihi meselesi bile halledilmiş değildir. Nitekim &#;lara kadar bazı kitaplarda &#;de doğduğu bilgisine rastlardınız. Künyesinde yer alan Rumi tarihi &#;in sonları ile &#;in başlarına rastlar, dolayısıyla tam olarak hangi ayda doğduğu bilinmediği için her iki tarih de geçerli sayılırdı. Ancak bize &#;&#; kalıbı ezberletildiği için bundan sonra artık ispatlansa bile onun yerine geçme şansı kalmamıştır.

Mesela Selanik&#;te sivil Rüşdiye&#;ye (ortaokula) giderken kendisini dövüp kan içinde bırakan Kaymak Hafız&#;ın kim olduğu konusunda kafalar karışıktır. Kimisi ismine bakarak bu hocanın din öğretmeni olduğunu ve Atatürk&#;ün bu dayak yüzünden din adamlarına düşman olduğunu iddia etse de, Falih Rıfkı Atay &#;Çankaya&#;da &#;Kaymak Hafız&#; denilen hocanın matematik hocası olduğunu, aynı zamanda müdür yardımcılığı yaptığını söyler ve asıl isminin Hüseyin olduğunu açıklar. Atatürk biyografları &#;tamamen duygusal&#; davrandıkları için mesela Şevket Süreyya bu matematik hocasına demediklerini bırakmamış, hatta ona &#;sadist&#; ve &#;lenfatik, bıngıl bıngıl, alelade bir adam&#; sıfatlarını takmış ve ondan sonraki araştırmaları yönlendirmiştir.

Oysa bizzat Atatürk bu olayı, adeta hocasına hak verdirecek şekilde nakleder. Şöyle der: &#;Bir gün sınıfımızda ders verirken ben diğer bir çocukla kavga ettim. Çok gürültü oldu. Hoca beni yakaladı, çok dövdü, bütün vücudum kan içinde kaldı.&#; Dayağın, son yıllara kadar okullarımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatmama gerek var mı?

Bir de Mustafa Kemal&#;in &#;de Ahmet Emin Yalman&#;a &#;Büyük validem&#; diye tanıttığı anneannesi Ayşe Hanım vardır ve bu dayak olayı üzerine onu okuldan alan da o olmuştur. Dikkat ediyorum da, bazı kitaplarda bu anneanne gizleniyor ve onu okuldan alanın Zübeyde Hanım olduğu yazılıyor. Peki Atatürk&#;ün Selanik&#;te bir anneannesi varsa ve onun hayatını bu kadar etkileyebiliyorsa daha fazla üzerinde durulması gerekmez miydi?

Atatürk&#;e &#;Kemal&#; ismini verdiği öne sürülen Mustafa oğlu Kemal Bey&#;in üniformasıyla çekilmiş elimizdeki tek fotoğrafı.

Bir Mustafa daha&#;

İşte Mustafa&#;yı &#;Mustafa Kemal&#; yapacak gelişme de bu dayak olayından sonra yaşanacaktır. Mustafa, Ahmet adlı bir komşu çocuğunun etkisiyle ve bir oldu bittiyle Selanik Askerî Rüşdiyesi&#;ne yazılır (). İşte &#;ların ortalarında söylenişinde ufak bir değişiklik yaparak &#;Kamâl&#;e çevirdiği ikinci ismi Kemal&#;e bu okulda kavuşur. Kendisi Ahmet Emin&#;e şöyle anlatır:

&#;(Matematik) Hocamın ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki: &#;Oğlum, senin ismin de Mustafa, benim de&#; Bu böyle olmayacak. Arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra ismin Mustafa Kemal olsun&#;&#; O zamandan beri ismim filhakika Mustafa Kemal kaldı.&#;

Matematik öğretmenini &#;sert&#;, yani disiplinli bir adam olarak hatırlayan Mustafa Kemal&#;in sözlerinden, ondan etkilendiğini çıkartabiliriz. Zira kendisinin matematikteki kabiliyetini görmüş ve bir tür belletmenlik görevi vermiş, gelemediği zamanlarda dersleri verme yetkisini tanımıştır.

Vamık Volkan ve Norman Itzkowitz&#;in birlikte yazdıkları &#;Ölümsüz Atatürk&#; kitabında ilginç bir ayrıntı dikkat çeker. Buna göre Şevket Süreyya Aydemir, &#;Tek Adam&#; adlı kitabını yazdıktan sonra şaşırtıcı bir bulguya rastlamış ve bunu yılında Vamık Volkan&#;a aktarmıştır.

Aydemir&#;e göre evet sınıfta iki Mustafa vardı ama bu iki Mustafa, hocası ile kendisi değildi. Aynı sınıfta Mustafa adlı bir öğrenci daha vardı. Sonradan zengin bir armatör olan bu kişi, Aydemir&#;e olayı başka türlü anlatmıştır. Armatör Mustafa&#;nın anlatımına göre &#;Atatürk&#;e Kemal adını veren öğretmen, bunu Mustafa&#;yı kendisinden değil, o öğrenciden ayırt etmek için yapmıştı.&#;

Nitekim bizde hâlâ hocaların ismi öğrenciler arasında söylenmez, &#;matematikçi, fizikçi&#;&#; diye zikredilir. (İlkokul hariç hocalarımızın ismini genellikle hatırlamayışımızın sebebi budur.) Dolayısıyla Mustafa isminin hocasının ismiyle karışması söz konusu olamazdı. Ancak aynı sınıfta aynı isme sahip iki öğrenci varsa bir karışıklık çıkabilirdi ve Armatör Mustafa da bunu doğrulamaktadır. Volkan ve Itzkowitz, Atatürk&#;ün kendisini sınıf arkadaşıyla değil, hocasıyla özdeşleştirerek hatırlamasını ilginç bulur ve &#;onun görkemlilik duygusu ve abartılı özkavramı, olayı kendisine daha parlak gelen&#; hocasının ismiyle bağlantılandırarak hatırlamasına yol açtığı şeklinde yorumlarlar. Önemli bir ayrıntı olmakla birlikte hikâyenin dışarıdan katkıyla aldığı yeni şeklin hâlâ Atatürk kitaplarına alınmaması ilginçtir.

Orhan İlmen&#;le evindeki görüşmemiz sırasında.

Geçenlerde ziyaret ettiğim bir evde bu olayın aydınlatılmasına yarayacak bir bilgiye de ben rastladım. Denizcilik Bankası&#;nın kurucularından Mustafa Harun İlmen&#;in oğlu Orhan İlmen, Almanya doğumlu. Babası Berlin&#;de Yüksek Teknik Okul&#;da profesörken Atatürk tarafından &#;de Türkiye&#;ye davet edilmiş ve o zamanlar astronomik bir ücret olan lira maaşla göreve başlatılmış. Ancak Atatürk ölünce müdür yardımcılığına indirilen İlmen&#;in maaşı da liraya düşürülmüş ve 3 gün boyunca başına 3 bin mumluk ampul dikilerek polis tarafından sorguya çekilmiş. &#;İnönü&#;nün ilim adamına layık gördüğü muamele buydu. Atatürk öyle miydi ya?&#;

Orhan Bey bunları anlatırken elini duvara doğru uzattı ve bir tabloyu gösterdi: &#;Bu da dedemin fotoğrafı.&#; Ben tam neden bu tabloyu gösterdiğini soracakken cevabı kendisi verdi: &#;Hani Atatürk&#;e Kemal ismini veren hoca var ya, o budur işte!&#;

Ancak o zaman fotoğrafa alıcı gözle bakmaya başladım ve sordum: &#;Nereden biliyorsunuz?&#; Orhan Bey, aile içinde dolaşan bilgiyi aktardı bana. Babasının ilk adının Mustafa oluşundan başladı, büyük dedesinin isminin Muhammed oğlu Mustafa olduğundan söz etti ve nihayet yanda resmini gördüğünüz kılıcıyla poz veren dedesinin isminin Mustafa oğlu Kemal olduğunu söyleyince &#;Yoksa Kemal isminin kaynağı kendi adı mı?&#; diye sordum gayri ihtiyari. Cevabı şu oldu: &#;Dedemin ismi Kemal, babasının ismi Mustafa; ama çoğunlukla babasının ismiyle anılırmış. Atatürk&#;e de Kemal ismini kafasından değil, kendi isminden vermiş.&#;

Doğru olabilir de, olmayabilir de. Ben diyorum ki, tarih, yeni girdilere kapısını kapalı tuttuğu sürece fosilleşir. Buyurun, araştırın.

25 Eylül , Pazar

Başöğretmen Atatürk’e ilham veren öğretmenler!

Atatürk, mesleğinde başarılı, mesleğin gerektirdiği özellikleri taşıyan öğretmenlere sahip olmuştur ki bu kendisi ve Türk milleti için büyük bir mutluluktur

Yayınlanma:Güncellenme:

Başöğretmen Atatürk’e ilham veren öğretmenler!

Öğretmen bireylerin yaşama hazırlanmasında ve kendisini geliştirmesinde en önemli etkenlerden biridir. Eğitimin temel öğesi ve vazgeçilmez unsurudur. Bu nedenle öğretmenlik özel ve farklı bir meslektir. Öğretmen, kendini geliştiren, bilgiye ulaşma yollarını gösteren, orkestra şefi gibi her türlü değişkeni dikkate alarak bireyleri yönlendiren, destekleyen etkin bir kişidir. Stronge etkili öğretmeni öğretim sürecinin çok boyutlu olduğunu kabul eden, açık ve anlaşılır şekilde iletişim kuran, dürüst, vicdanlı ve özenli olarak görevini yapan birey olarak tanımlamaktadır(Stronge ).

Kaliteli öğretmenlerin, öğrencilere sadece okulu sevdirmekte etkin olmadığı, öğrencilerin başarısını artırmada, okuma alışkanlığı kazandırmada, kendilerine güvenmede, iletişim becerilerini artırmada, takım çalışmasını gerçekleştirebilmede, problem çözme alışkanlıkları kazandırmada etkili olduğu bilinmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ulusuna olduğu kadar diğer uluslara da öncülük eden kendine özgü çok yönlü bir liderdir. Atatürk’ün öğretmenleri de onun için özel bir öneme sahiptir. Atatürk, hemen hepsi mesleğinde başarılı, mesleğin gerektirdiği özellikleri taşıyan öğretmenlerden eğitim almıştır. Öğretmenleri Atatürk’ü çok değişik şekillerde etkilemişlerdir. O’nun sorumluluk duygusuna sahip olmasında, uzak görüşlü olmasında, kendine güveninde, liderlikle ilgili özelliklerinin ortaya çıkmasında etkili olmuşlardır.

Atatürk, anılarında “çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey mektebe gitmek meselesine aittir” der. Ayrıca, düzenli öğrenim hayatının üzerinde olumlu etkiler yaptığını anlatır ve öğretmenlerini içten bir saygıyla anar (İnan;). Atatürk 22 Eylül günü Samsun’da öğretmenlere yaptığı konuşmada, o dönem yönetiminin her türlü baskısı altında bile kendisini gelecek için yetiştiren öğretmenlerin olduğunu, onlara minnet duyduğunu, ilham gücünü geniş ölçüde onlardan aldığını ifade eder. O’na göre ilk ilham ana baba kucağından sonra, okuldaki eğitimcinin dilinden, vicdanından, eğitim ve öğretim biçiminden alınmaktadır.

Bu öğretmenler, Atatürk’ün öğretmenleri olmalarının yanında, bazıları o dönem için çok yeni fikirler ortaya atmışlar, pedagojide yeni uygulamalara girişmişlerdir. Bu nedenlerle, onlar da Türk eğitim tarihinde önemli bir yer tutarlar.

Atatürk, öğretmenleri tarafından sağlam karakterli bir insan ve vatansever olarak yetiştirilmiştir. Atatürk’ün öğretmenleri, büyük bir dahinin yetişmesinde pay sahibi oldukları için, Türk milleti için de büyük bir övünç kaynağı olmuşlardır.

Atatürk, mesleğinde başarılı, mesleğin gerektirdiği özellikleri taşıyan öğretmenlere sahip olmuştur ki bu kendisi ve Türk milleti için büyük bir mutluluktur. Öğretmenleri O’nu çok değişik biçimlerde etkilemiş, O’na çok yararlı bir rehberlik yapmışlardır. İşte o öğretmenler:

Şemsi Efendi: Atatürk’ün ilk öğretmenidir. Eğitim tarihimizde yeni pedagojik yöntem ve uygulamaları ilk deneyenlerdendir. Öğrencileri, bir üst düzeyde okul olan Rüştiyedeki öğrencilerden daha bilgili yetişiyorlardı. Atatürk’ün dinde bağnazlığa karşı görüşlerinde, yenilikçi fikirlerinde, disiplin duygularının gelişmesinde Şemsi Efendinin öğretim ve uygulamalarının şüphesiz payı vardır. Diğer taraftan şemsi Efendi’nin eğitimde usûl-i cedide ve usûl-i savtiye’yi uygulamasının, Atatürk’ün öğretimi kolaylaştıran yeni harflerin kabulünde etkili olabileceği de ileri sürülmektedir

Şemsi Efendi, Türk eğitim sisteminde sınıfa harita, kürsü, karatahta, tebeşir, sıra ve öğretim levhalarını getiren, aynı zamanda teneffüsleri, beden eğitimi derslerini, gözlem gezileri gibi pedagojik yöntem ve teknikleri ilk uygulayan öğretmenlerdendir. O’nun öğrencileri Rüştiye son sınıf öğrencilerinden daha iyi yazı yazabilir, okuyabilir, kitap okuma alışkanlığını kazanmış olduğu fark edilebilir, matematik problemlerini kolayca çözebilir, coğrafya haritalarını istendiği şekilde kullanabilirlerdi. Atatürk’ün ilk eğitim döneminde, Şemsi Efendi gibi pedagojik ilkeleri bilen ve uygulayan bir öğretmenle karşılaşmış olması, içindeki gizil güçlerin ortaya çıkmasında, yenilikçi, özgürlükçü olmasında, okuma sevgisi ve araştırmacılığının gelişmesinde etkili olduğu inkâr edilemez (Akyüz;)

Şemsi Efendi, aynı zamanda halkın okuma alışkanlığı kazanmasına da önem veren eğitimcilerdendir. Selanik’te halkın kitap ve gazete okuması amacıyla açılmış olan kıraathanelere kitap ve dergilerle (Sönmez;) destek olması O’nun toplumsal sorunlara duyarlı bir halk eğitimci olduğunu göstermektedir. Şemsi Efendinin, halkın gereksinmelerine dönük bakış açısı Atatürk’ü de, “farkına varmadan”, dolaylı olarak etkilemiş, küçük yaşlarda toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmasını sağlamıştır.

Askeri Rüştiye deki öğretmenlerinden, matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Bey ise, öğrencisinin olgunluğunu, farklılıklarını, yeteneklerini, liderlik özelliklerini görmüş ve Mustafa olan ismine Kemal’i eklemiştir. Bu davranışı ile O’nun kendisinden ve öteki öğrencilerden farklı ve üstün durumunu belirlemiş, O’nu daha iyiye, daha güzele doğru sürekli motive etmiştir (Akyüz;). Atatürk’ün diğer öğrencilerden farkını gören matematik öğretmeni Mustafa Bey Atatürk’ün kendine güveninin oluşumunda, liderlik özelliklerinin ortaya çıkmasında çok önemli etkilerde bulunmuştur. Ayrıca, Atatürk’ deki matematik sevgisini de fark eden Mustafa Bey, O’na matematik ile ilgili iyi bir rehberlik de yapmıştır. Bu rehberliğin sonucunda Atatürk’ün yaşamında Matematik önemli bir yere sahip olmaya başlamıştır. Yıllar geçtikçe daha da artan bir sevgi haline dönüşen matematik, problemlere çözümler getirmede, analitik düşünmede, arkadaşları arasında bu alanda da kendine güvenini artırmıştır.

Yüzbaşı Nakiyüddin Bey: Askerî Rüştiyede Fransızca öğretmenidir ve Atatürk’e “geleceğe Atatürk, Eylül ’te Samsun’da öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmada “ilham ve kuvvetini” geniş ölçüde Askerî Rüştiyedeki Fransızca öğretmeni Nakiyüddin Bey'den aldığını ve Nakiyüddin Bey'in henüz iptidaî şeyler öğretirken istikbal (gelecek) için ilk fikirleri de verdiğini bahsetmişti. Mustafa Kemal’in da Askeri Rüştiye deki Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüdin Bey ise O’na “sen bu Fransızcanın peşini bırakma” diyerek (Öymen;) desteklemiş, iyi bir yabancı dil bilgisinin temelini, sevgisini oluşturmuştur. Yabancı dil sevgisinin gelişmesi için farklı kaynaklara ulaşmasını sağlayacak “eğitsel ortamlar” hazırlamıştır. Fransızca öğrenmesi, O’na Fransız filozoflarından bazılarını o dönemde incelemek, anlamak olanağı da yaratmıştır. Sadece Fransız filozoflarını değil, yabancı dille ilgili askeri, siyasi, ekonomik ve sosyolojik alandaki kaynaklara da ulaşması, onları irdelemeye başlaması, Atatürk’e yeni ufuklar açmış, kararlarında “etkililiğini” artırmıştır. Yüzbaşı Nakiyüdin Bey Atatürk’ün yabancı dil sevgisinin yanında, ilk gençlik dönemlerinde bağımsızlık, vatan sevgisi, Türk kültürü gibi düşüncelerinin sağlam temellerinin oluşmasında etkili olan öğretmenlerinden birisi olmuştur.

Askeri İdadi de Mustafa Kemal üzerinde olumlu etkileri bulunan öğretmenler den diğeri de Mehmet Asım Efendi’dir. O öğrencisinin “askeri anlayışa” ters düşeceğini düşünerek edebiyata, şiire fazla kapılmasını engellemiş gelecekteki liderlik yolunu çizmesinde rehberlik yapmıştır. Yine de Mustafa Kemal çevresindekilere “güzel yazı yazma arzusu bende baki kaldı” diyerek edebiyata ilgisinin devam ettiğini ifade etmiştir. Edebiyat alanındaki bilgileri iyi bir öğretmenden alması Mustafa Kemal’in konuşmasında etkililiği (Akyüz;), yazısının ve anlatımının güzel olmasını sağlamıştır. Ayrıca, edebiyat sevgisi çevresi ile etkili iletişim kurmasında, sosyal ortamlarda varlığını kabul ettirmesinde de yardımcı olmuştur. Atatürk’ün, öğrencisini tanıyan, rehberlik yapan, yönlendiren, Mehmet Asım Efendi gibi bir öğretmen ile karşılaşması, geleceğimiz için ne kadar önemli olduğu herkes tarafından kabul edilecek bir gerçektir.

Askeri İdadideki Tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey’de Mustafa Kemal’e Tarih alanında “Yeni Ufuklar” açmış (Cebesoy;), O’nda tarih sevgisi oluşturarak, vatanın korunmasında, Türklük bilincinin pekişmesinde, yurt sevgisinde, özgürlüğün önemi konusunda bilinçli hale getirmiştir. Atatürk, Askeri lise öğrenciliğinde tarih öğretmeni Mehmet Tevfik Bey’den aldığı bilgilerle yaşamı boyunca tarihe ilgi duyarak geniş bir tarih kültürüne sahip olmuştur (Çoker;). Bu tarih kültürü Atatürk’e sıkıntılı, sorun olarak görülen durumların değerlendirilmesinde, geçmişten dersler alınmasında, geleceğe bakışta, milletinin özelliklerine göre hareket etmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Atatürk, edindiği tarih şuuru ile, Hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki, hem de halk toplantılarındaki söylevlerinde tarihi olaylardan bilgiler vererek anlatımlarını güçlendirmiş, tarih sevgisini her zaman hissettirmiştir.

Edindiği tarih şuuru ile, Hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki, hem de halk toplantılarındaki söylevlerinde tarihi olaylardan bilgiler vererek anlatımlarını güçlendirmiş, tarih sevgisini her zaman hissettirmiştir. Harp Okulundaki başlıca öğretmenleri şunlardır: Fransızca öğretmeni Necip Asım Bey, Talim öğretmeni Rahmi Paşa, onun maiyetindeki Yüzbaşı Naci Bey, Binbaşı Fazıl Bey ve Teğmen Osman Efendi

Harp Akademisindeki başlıca öğretmenleri de şunlardır: Eski Osmanlı Seferleri öğretmeni Ahmet Muhtar Paşa, Napoleon Savaşları öğretmeni Kurmay Binbaşı Refik Bey, Yüksek Matematik öğretmeni Kurmay Yarbay Macit Bey, Tabiye öğretmeni Kurmay Yarbay Nuri Bey

Pertev Paşa (Erkan-ı Harbiye Vazifeleri ile ve Prusya Avusturya ve Prusya Fransa Savaşları’nı Okutuyordu) Kurmay Albay Hasan Rıza Bey (Orduda disiplinin ilk şart olduğunu vurgulardı ve derslerinden çok yararlanılan bir öğretmendi) Kurmay Albay Zeki Bey Kurmay Yarbay Fevzi Bey

Harp Okulu ve Akademisindeki öğretmenleri Atatürk’ün özellikle askerlik bilgilerini genişletmesinde etkili olmuşlardır.

Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

"Atatürk", "Mustafa Kemal" ve "Mustafa Kemal Paşa" buraya yönlendirilmektedir. Diğer kullanımlar için Atatürk (anlam ayrımı), Mustafa Kemal (anlam ayrımı) ve Mustafa Kemal Paşa (anlam ayrımı) sayfalarına bakınız.

Halaskâr[a]·Gazi·Mareşal· Başöğretmen · Ebedi Şef[b]
Mustafa Kemal Atatürk

P.8[1]

'larda Atatürk
1.Türkiye cumhurbaşkanı
Görev süresi
29 Ekim &#;- 10 Kasım
Başbakan İsmet İnönü(, )
Fethi Okyar()
Celâl Bayar()
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenİsmet İnönü
1. İcra Vekilleri Heyeti reisi
Görev süresi
3 Mayıs &#;- 24 Ocak
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenFevzi Paşa (Çakmak)
Türk Ordusubaşkumandanı
Görev süresi
5 Ağustos &#;- 29 Ekim
Atayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı
Görev süresi
24 Nisan &#;- 29 Ekim
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenFethi Okyar
1. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı
Görev süresi
9 Eylül &#;- 10 Kasım
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenİsmet İnönü
Türkiye Büyük Millet Meclisi
1, 2, 3, 4 ve 5. dönem milletvekili
Görev süresi
23 Nisan &#;- 10 Kasım
Seçim bölgesi
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti umumî reisi
Görev süresi
7 Eylül &#;- 9 Eylül
Heyet-i Temsiliye reisi
Görev süresi
24 Ağustos &#;- 9 Eylül
Fahri yaverân-ı hazret-i şehriyâri
Görev süresi
15 Ağustos &#;- 9 Temmuz
Hükümdar VI. Mehmed
9. Ordu kıtaatı müfettişi
(sonradan 3. Ordu müfettişi)
Görev süresi
16 Mayıs &#;- 9 Temmuz
Yıldırım Ordular Grubu kumandanı
Görev süresi
31 Ekim &#;- 7 Kasım
Yerine geldiğiOtto Liman von Sanders
7. Ordu kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos &#;- 7 Kasım
Yerine geldiğiFevzi Paşa
2. Ordu kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos &#;- 7 Kasım
Yerine geldiğiAhmed İzzet Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum Ali Rıza oğlu Mustafa

Selanik, Selanik Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 10 Kasım (57&#;yaşında)
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Türkiye
Ölüm nedeni Siroz
Defin yeri Etnografya Müzesi, Ankara(21 Kasım - 10 Kasım )
Anıtkabir, Ankara
(10 Kasım 'ten beri)
39°55′30″K32°50′13″D / °K °D / ;
Milliyeti Türk
Partisi Flag of the Republican People's Party (Turkey).svgCumhuriyet Halk Partisi
Diğer siyasi
bağlantıları
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
İttihat ve Terakki Cemiyeti
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti
Evlilik(ler)

Latife Hanım
(e.&#;; b.&#;)

Bitirdiği okul Mekteb-i Harbiye-i Şahâne
Mekteb-i Erkân-ı Harbiyye-i Şâhâne
Mesleği Asker&#;· Siyasetçi
Hükûmeti I. İcra Vekilleri Heyeti
Ödülleri Liste (24 madalya)
İmzası
Askerî hizmeti
Takma adı Mustafa Şerif Bey(Trablusgarp Savaşı'nda)
Bağlılığı Osmanlı İmparatorluğuOsmanlı İmparatorluğu
Flag of the Ottoman Empire (–).svgAnkara Hükûmeti
TürkiyeTürkiye Cumhuriyeti
Branşı Piyade[1]
Hizmet yılları
Rütbesi Müşir ().pngMüşîr
('ten sonra mareşal.)
Komutası
Çatışma/savaşları 31 Mart Ayaklanması
Trablusgarp Savaşı
I. Dünya Savaşı
(Çanakkale Cephesi&#;·Kafkasya Cephesi&#;·Sina ve Filistin Cephesi)
Türk Kurtuluş Savaşı
(Batı Cephesi)

Mustafa Kemal Atatürk[c] (,[d]Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 10 Kasım , İstanbul, Türkiye), Türkasker ve devlet adamıdır. Türk Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilkcumhurbaşkanıdır.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda görev yapan Atatürk, Çanakkale Cephesi'nde miralaylığa, Sina ve Filistin Cephesi'nde ise Yıldırım Ordular Grubu komutanlığına atandı. Savaşın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisini izleyen Kurtuluş Savaşı ile simgelenen Türk Ulusal Hareketi'ne öncülük ve önderlik etti. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde Ankara Hükûmetini kurdu, Türk Orduları Başkomutanı olarak Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül tarihinde "gazi" sanını aldı ve mareşallik rütbesine yükseldi. Askerî ve siyasal eylemleriyle İtilaf Devletleri ve destekçilerine karşı yengi kazandı. Savaşın ardından Cumhuriyet Halk Partisini "Halk Fırkası" adıyla kurdu ve ilk genel başkanı oldu. 29 Ekim 'te Cumhuriyetin İlanı ardından Cumhurbaşkanı seçildi. 'deki ölümüne dek dört dönem bu görevi yürütmüş olup günümüze değin Türkiye'de en uzun süre cumhurbaşkanlığı yapmış kişidir.

Atatürk; çağdaş, ilerici ve laik bir ulus devlet kurmak için siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda sekülarist ve milliyetçi nitelikte yenilikler gerçekleştirdi. Yabancılara tanınan ekonomik ayrıcalıklar kaldırıldı ve onlara ait üretim araçları ve demir yolları millîleştirildi. Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile eğitim, Türk hükûmetinin denetimine girdi. Seküler ve bilimsel eğitim esas alındı. Binlerce yeni okul yapıldı. İlköğretim ücretsiz ve zorunlu duruma getirildi. Yabancı okullar devlet denetimine alındı. Köylülerin sırtına yüklenen ağır vergiler azaltıldı. Erkeklerin serpuşlarında ve giysilerinde bazı değişiklikler yapıldı. Takvim, saat ve ölçülerde değişikliklere gidildi. Mecelle kaldırılarak yerine seküler Türk Kanunu Medenisi yürürlüğe konuldu. Kadınların sivil ve siyasal hakları pek çok Batı ülkesinden önce tanındı. Çok eşlilik yasaklandı. Kadınların tanıklığı ve miras hakkı, erkeklerinkiyle eşit duruma getirildi. Benzer olarak, dünyanın çoğu ülkesinden önce olarak Türkiye'de kadınlara ilkin yerel seçimlerde (), sonra genel seçimlerde () seçme ve seçilme hakkı tanındı. Ceza ve borçlar hukukunda seküler yasalar yürürlüğe konuldu. Sanayi Teşvik Kanunu kabul edildi. Toprak reformu için çabalandı. Arap harfleri temelli Osmanlı alfabesinin yerine Latin harfleri temelli yeni Türk alfabesi kabul edildi. Halkı okuryazar kılmak için eğitim seferberliği başlatıldı. Üniversite Reformu gerçekleştirildi. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı yürürlüğe konuldu. Sınıf ve durum ayrımı gözeten lakap ve unvanlar kaldırıldı ve soyadları yürürlüğe konuldu. Bağdaşık ve birleşmiş bir ulus yaratılması için Türkleştirme siyaseti yürütüldü.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, Türk Hava Yolları, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Hıfzıssıhha Enstitüsü, Türkkuşu, Sümerbank, Etibank, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve daha birçok kamu kurumu Atatürk tarafından veya Atatürk'ün desteğiyle kuruldu. Yerli tarım, tekstil,[5][6][7] makine, uçak[8][9][10] ve otomobil[11] endüstrilerinin gelişimini destekledi. Tüm bunlara karşın Atatürk'ün hedefleri ile ülkenin sosyopolitik yapısı arasındaki uçurum kapanmadı.

Adı ve soyadı

Mustafa adını babası Ali Rıza Efendi kendi dedesinin adı olduğundan dolayı vermiştir. Çünkü Ali Rıza Efendi'nin babasının adı olan Ahmed adı ağabeylerinden birisine verilmişti.[13] Mustafa'ya neden Kemal isminin verildiğine yönelik ise çeşitli iddialar vardır. Afet İnan, bu ismi ona matematik öğretmeni Üsküplü Mustafa Efendi'nin Kemal adının anlamında olduğu gibi onun "mükemmel ve olgun" olduğunu göstermek için verdiğini söylemiştir.[14]Ali Fuat Cebesoy ise bu adı matematik öğretmeninin onu kendisinden ayırt etmek için koyduğunu belirtir.[15] Atatürk'ün bir biyografisini yazmış olan yazar Andrew Mango ise Mustafa'nın bu adı Namık Kemal'in adında "Kemal" bulunduğu için kendisinin koyduğunu iddia etmektedir.[16]

yılları arasında Gazi Mustafa Kemal unvan ve adıyla veya sadece Gazi unvanıyla anılan Mustafa Kemal'e 21 Haziran tarih ve sayılı Soyadı Kanunu'nun kabulünden sonra TBMM tarafından çıkarılan 24 Kasım tarih ve sayılı Kemal öz adlı Cümhur Reisimize verilen soyadı hakkında kanun ile Atatürk soyadı verilmiştir.[17][18] Yine aynı kanuna göre "Atatürk" soyadı veya öz adı başka kimse tarafından alınamaz, kullanılamaz.[19]

Gazi Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı biraz yardımla Saffet Arıkan'ın armağanıdır. Soyadı Kanunu'nun çıkarıldığı sıralarda Mustafa Kemal Paşa için 14 soyadı adayı belirlenmiş, bunların arasından Atatürk soyadı, Naim Hazım Onat'ın tavsiyesi üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın seçtiği soyadı olmuştur. Önerilen diğer soyadları şunlardır: Etealp, Arız, Ulaş, Yazır, Emen, Çogaş, Salış, Begit, Ergin, Tokuş, Beşe, Türkata (Türkatası). Saffet Arıkan'ın bulduğu soyadı Türkata ve Türkatası soyadıdır. Çankaya'da yapılan toplantıda liste okunduktan sonra Mustafa Kemal Paşa orada bulunan Naim Hazım Onat'a, "Siz ne dersiniz?" diye sormuş, Onat da şu cevabı vermiştir: "Türkata ve Türkatası kelimeleri gerek yazılışta gerek söylenişte bana biraz tuhaf geliyor. Arkadaşlar, biliyorsunuz tarihimizde Atabey unvanı vardır. Anlamı da askerlikte müşavir, hoca demektir. Bu unvanı taşıyan birçok Türk büyüğü vardır. Biz de Türk'e her alanda atalık etmiş, Türklüğü kurtarmış, istiklaline kavuşturmuş olan büyük Gazi'mize Atatürk diyelim. Bu bana şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor." Bunun üzerine Gazi, Atatürk soyadını benimsemiştir.[20]

Atatürk, Mustafa Kemal adını askeriyede faaliyet gösterdiği yıllar içindeki gelişimi ve başarılarından mütevellit hak ettiği Bey (), Paşa () ve Gazi () unvanlarıyla birlikte kullandı ve hem yaşadığı dönemde hem de ölümünden sonra o adla tanınır oldu; cumhurbaşkanlığına seçildiği 'ten, kendisine Atatürk soyadının verildiği 'e dek gazete gibi medya organlarında ona sıkça "Gazi" denerek hitap edilirdi. 'te, Soyadı Kanunu'ndan sonra çıkarılan nüfus cüzdanlarından ikincisinde, Arapça bir ad olan Kemal'i milliyetçi tavrı doğrultusunda Eski Türkçede "büyük kale" anlamına geldiği iddia edilen[21]Kamâl[22] adıyla değiştirdi. ve 'te çıkarılan iki nüfus cüzdanına da Mustafa adı yazılmadı.

Atatürk'ün Kemal yerine kullandığı adla ilgili olarak Atatürk hayatta iken Anadolu Ajansı tarafından şöyle bir açıklama yapılmıştır:

"İstihbaratımıza nazaran, Atatürk'ün taşıdığı Kamâl adı Arapça bir kelime olmadığı gibi, Arapça Kemal kelimesinin delâlet ettiği manada da değildir. Atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, Türkçe 'ordu ve kale' manasında olan Kamâl'dır. Son 'â' üstündeki tahfif işareti 'l'i yumuşattığı için, telâffuz hemen hemen Arapça 'Kemal' telâffuzuna yaklaşır."[23]

Ancak doğrudan doğruya kale ve ordu anlamına gelen kamâl sözcüğüne sözlüklerde rastlanılmamaktadır. Özbekçenin açıklamalı bir sözlüğü olan Oʻzbek tilining izohli lugʻati adlı sözlükte qamal sözcüğünün tanımında bu iki sözcük birlikte geçmektedir: Şehir, kale, ordu seafoodplus.info teslim olmaya zorlamak amacıyla düşman koşunlarını kuşatmaya alma ve bu durumda tutma; kuşatma, muhasara.[24] Aynı sözcük Kazakçada "kale" ve "sur" anlamlarına gelmektedir.[25]

Atatürk, yılının mayıs ayından itibaren adının eski yazılışına (Kemal) geri döndü. Yumuşak bir geçiş yapmak için ya hiç kullanmayarak ya da belgelere "K. Atatürk" imzasını atarak bu ismi elinden geldiğince kullanmaktan kaçındı. Resmî bir açıklama hiç yapılmadı. Ancak Atatürk'ün adının geçtiği konunun Dil Devrimi ile bağlantılı olduğu açıktı.[4]

Çocukluk ve gençlik ()

Mustafa Kemal'in Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi
Harp Okulu'nda arkadaşları ile birlikte,

'da Kocacık'ta doğduğu sanılan[26] babası Ali Rıza Efendi, aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ'dandır.[27]Falih Rıfkı Atay, Vamık Volkan, Norman Itzkowitz, Müjgân Cunbur, Numan Kartal ve Hasan İzzettin Dinamo'ya göre, babasının ailesi yüzyılda Anadolu'dan bölgeye göç etmiş olan Kocacık Yörüklerindendir.[26][27][28][29] Bazı yabancı kaynaklara göre ise babasının ailesinde Arnavut veya Slav kökenli Müslümanlar olabilir.[31][32] Ali Rıza Bey öncelikle dini vakıfları denetleyen bir memur olarak çalışmış, 93 Harbi öncesinde yıllarında yerel birliklerde gönüllü teğmen olarak görev yapmıştır.[33] Zübeyde Hanım ile evlendikten sonra Selanik'te gümrük memurluğu ve kereste ticaretiyle meşgul oldu.[35]

Annesi Zübeyde Hanım, yılında Selanik'in batısındaki Langaza'da çiftçi bir ailede doğmuştur. Annesinin kökeni ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerdendir.[36]

Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım yılında evlendi ve Ali Rıza Bey'in babasına ait olan Yenikapı, Selanik'teki eve yerleştiler.[38][39] Atatürk, bu çiftin çocuğu olarak rumî (miladî ) yılında Selanik'te doğmuştur. Doğum günü bilinmemektedir. Kendisine sorulduğunda ise Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihini doğum günü kabul etmiştir.[e][40] Fatma, Ömer, Ahmet, Naciye ve Makbule adlı beş kardeşinin ilk dördü küçük yaşta ölmüştür.[41][42]

Öğrenim çağına gelen Mustafa'nın hangi okula gideceği konusunda annesi ile babası arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Annesi Mustafa'nın Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine gitmesini istiyor, babası ise o dönemki yeni yöntemlerle eğitim yapan seküler[33] Mektebi Şemsi İbtidai'nde (Şemsi Efendi Mektebi) okumasını istiyordu. En sonunda önce mahalle mektebine başlayan Mustafa, arkadaşının suçunu üstlenmesi neticesinde yediği falaka cezası sebebiyle bir daha bu okula gitmek istememiştir.[43] Birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebine geçti.[44] Atatürk, okul seçimindeki bu kararı için hayatı boyunca babasına minnettarlık duymuştur.[33] 'de babasını kaybetti.[45] Bir süre Rapla Çiftliği'nde annesinin üvey kardeşi[33] Hüseyin'in yanında kalıp hafif çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra, eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle Selanik'e döndü, halasının yanına yerleşti ve okulunu bitirdi.[47] Bu arada Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.[48]

Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki ev, 'te Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve 'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük bir eve taşınmışlardır.[49] Mustafa, seküler bir okul olan ve bürokrat yetiştiren Selânik Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu.[33] Ancak muhitindeki askerî öğrencilerin üniformalarından da etkilenerek annesinin karşı çıkmasına rağmen 'te Selânik Askerî Rüştiyesine girdi. Bu okulda matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı "mükemmellik, olgunluk" olan Kemal ismini verdi.[51] Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısını etkiledi. 'te sınıf dördüncüsü olarak mezun oldu. Mustafa Kemal Kuleli Askerî İdadisine girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli subay Hasan Bey'in Manastır'daki eğitimin daha iyi olduğu yönündeki tavsiyesine uyarak 'da Manastır Askerî İdadisine kaydoldu.

arasında eğitim gördüğü Manastır Askerî İdadisinde tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi. Okulda Fransızca öğrendi, Selanik'te geçirdiği yaz tatillerinde de Fransızca kurslarına devam etti. 19 Nisan 'de başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir. Kasım 'de Manastır Askeri İdadisinden sınıf ikincisi olarak mezun oldu.[57] 13 Mart 'da[58][59] İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahaneye girdi. Harbiye'ye girdikten iki ay sonra sınıf çavuşu oldu. Birinci sınıfı , ikinci sınıfı , üçüncü sınıfı kişi arasından piyade sınıf sekizincisi ( - P.8) olarak bitirdi ve 10 Şubat 'de piyade mülazım (bugünkü ismiyle Teğmen) rütbesiyle kurmay subayların yetiştirildiği Harp Akademisine girmeye hak kazandı.[57]

Mekteb-i Harbiye-i Şahane'nin akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebine (Harp Akademisi) devam etti ve kurmay subaylık eğitimi aldı. Harp Akademisi'ndeyken arkadaşları ile birlikte hükûmetin yönetimi ve politikaları konusunda fark ettikleri eksiklik ve hataları açıklamak için elle yazılmış bir gazete çıkardılar. Okul yönetimi tarafından takip edilseler de ceza almadılar ve okul bitene kadar gazete çalışmalarına devam ettiler. 11 Ocak 'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.[62]

Askerlik ()

Erken dönem

Mustafa Kemal (Beyrut, ) (Renklendirilmiş)
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal arkadaşları ile Şam'da. (Haziran )

Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, mezuniyetinin ardından merkezi Şam'da bulunan 5. Ordu'ya staj amacıyla gönderildi. Bu stajında piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev aldı. yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) 5. Ordu emrinde görev yaptı. İlk stajı 5. Ordu'ya bağlı Süvari Alayı'nda gerçekleşti.[63] Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilenen Mustafa Kemal, "küçük savaş" (gerilla savaşı) üzerine tecrübe kazandı. İsyanlarla uğraştığı dört aydan sonra Şam'a döndü. Ekim 'da Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit (Özdeş) Bey ve askerî tabip Mustafa Cantekin ile Vatan ve Hürriyet adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orada cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Tel Aviv'e dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar Şam'a gönderildi. 20 Haziran 'de Kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 'de 3. Ordu'ya kurmay olarak atandı[62] ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de Şubat 'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (üye numarası: ).[65] 22 Haziran 'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.[62]

23 Temmuz 'de meşrutiyetin ilanından sonra Aralık sonlarında[66] İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere bugünkü Libya'nın bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada Devrimi'nin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı.[67] Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi. Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi Garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu tatbikat süresince isyana meyilli Şeyh Mansur'un evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı. Ayrıca hem kentli insanları hem de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek ordu planlamaya başladı.[66][68]

13 Ocak 'da 3. Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkasının Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 'da Meşrutiyet'e karşı 3. Ordu'ya bağlı Taşkışla'da konuşlanmış 2. ve 4. Avcı Taburlarının isyanıyla başlayan, diğer birliklerin katılımıyla genişleyen 31 Mart Ayaklanması'nı bastırmak üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak MirlivaMahmud Şevket Paşa komutasında 19 Nisan 'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, 5. Kolordu Kurmaylığı, Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu.[62][66]

Stuart Kline'ın Türk Havacılık Kronolojisi kitabına göre,[69] Mustafa Kemal, 'da Fransa'da düzenlenen Picardie Manevraları'na katıldı. Burada yeni üretilen uçakların deneme uçuşları yapılıyordu. Ali Rıza Paşa, bu uçuşlardan birine katılmak isteyen Mustafa Kemal'i önledi. Ve akabinde uçuş yapan o uçak dönüş esnasında yere çakıldı.[70] Bazı kaynaklar tarafından, bu hikâyeye dayanarak Atatürk'ün uçağa binmekten korktuğu iddia edilse de kitabın yazarı Kline, Atatürk'ün olaydan sonra 3 defa uçağa bindiğinden bahseder.[71]

Mustafa Kemal, dönüşünün ardından 27 Eylül 'de İstanbul'da Genelkurmay Karargâhı'nda görev aldı.[72]

Trablusgarp Savaşı

Ayrıca bakınız: Trablusgarp Savaşı

Trablusgarp Savaşı'nda Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal (solda), Mücahit Bedevi Kuvvetleri önünde emirlerini yazdırıyor.
Mustafa Kemal Trablus'ta. ()

'de İtalyanlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuzey Afrika'daki son toprakları olan Trablus vilayeti ile doğrudan merkeze bağlı olan ve müstakil sancak da denilen Bingazi'yi ele geçirmek amacıyla savaş ilan etti. 29 Eylül 'de verilen bir nota ile bu savaşın belirli sebeplerle başlayacağı bildirildi. Bunun üzerine İtalyan kuvvetleri herhangi bir müzakere olmaksızın 4 Ekim 'de Trablus'a saldırdı. Osmanlılar, başlayan Trablusgarp Savaşı'nda zor durumdaydı; Harbiye Nazırı olarak görevini sürdüren Mahmud Şevket Paşa, Mekteb-i Harbiye'de subaylarla yaptığı bir toplantıda kara ordusunun ve donanmanın zayıflığı sebebiyle Trablus'un savunulamayacağını itiraf etmişti. İtalya tarafında da durum pek farklı değildi, onlar da yeterince gelişmiş olmadıkları için bu mücadeleye iyi hazırlanamamışlardı. Mustafa Kemal bu esnada İstanbul'daki Genelkurmay'a atanmıştı ancak bu göreve başlamadan Trablusgarp'a doğru yola çıkacaktı. Bunun üzerine Binbaşı Enver Bey, Fuat, Nuri ve Binbaşı Fethi gibi diğer İttihatçı subaylar gibi Kolağası Mustafa Kemal de Trablusgarp'a gitmeye karar verdi. Mustafa Kemal İstanbul'dan ayrılmadan önce İttihat ve Terakki merkez komitesinden para istemiş, Enver'e katılması söylenip para verilmeyince kendi imzaladığı senetlerle sterlin toplayarak Trablusgarp'a doğru yola çıkmıştı.

İtalyan kuvvetleri bir ay içerisinde Trablus'tan Bingazi'ye kadar olan kıyıları işgal etmişti. Osmanlı kuvvetleri, bir saldırı beklenmediği için buradaki kuvvetlerini Yemen'e sevk etmiş ve bu nedenle İtalyanlara karşı savunmasız kalınmıştı. O bölgede yalnızca asker bulunuyordu. Bunun üzerine, 15 Ekim 'de, Tanin gazetesi muhabiri Mustafa Şerif Bey kimliğini kullanan Mustafa Kemal, Ömer Naci ile Sapancalı Hakkı ve Yakub Cemil adında iki fedai eşliğinde bir Rus gemisiyle İstanbul'dan ayrıldı.[f][83] Mustafa Kemal ile grubu, Mısır'da Kahire ve İskenderiye üzerinden Bingazi'ye gitmeyi amaçlıyordu. Mustafa Kemal 29 Ekim'de İskenderiye'den yola çıktıktan kısa bir süre sonra yaralandı ve geri dönerek iki hafta İskenderiye'de hastanede yatmak zorunda kaldı. Çocukluk arkadaşları Nuri ve Fuat ile burada buluşup tekrar yola çıktı. 29 Kasım'da trenle İskenderiye'den ayrıldılar, aynı gün vardıkları son istasyondan 1 Aralık'ta develerle ayrılarak 8 günlük yolculuğun ardından Libya sınırına, 12 Aralık'ta ise sınırın 80&#;km batısındaki Resuldefne'ye vardılar.[86] Mustafa Kemal yoldayken Bingazi bölgesi komutanı olan Enver Bey'e 30 Kasım'da genelkurmay başkanlığı Mustafa Kemal'in binbaşılığa terfi ettiğini bildirdi. Mustafa Kemal 18 Aralık günü Enver'in Harbiye Nazırlığı'na çektiği bir telgrafa göre, "kendi isteğiyle" orduya katıldı.

Mustafa Kemal ilk olarak 22 Aralık'ta Tobruk yakınında İtalyanlarla çarpıştı. İtalyanlar Tobruk'u 4 Ekim'de ele geçirmişti ancak tüm sahil boyunda olduğu gibi Tobruk bölgesinde de Osmanlı birlikleri ve Arap kabilelerinin gerilla savaşı sebebiyle ülkenin iç kesimlerine ilerleyememişlerdi. Bununla birlikte, Türk subaylarındaki teşkilatlanmacılık ve İtalya'nın tam anlamıyla gelişimini tamamlayamamış, geri kalmış olması da iç kesimlere kadar ilerleyememelerinin bir sebebi olarak görülmektedir. Buna rağmen, İtalyanlar, Osmanlıları zorlamak için On İki Adalar'a da saldırdı. İlk başta doğudaki birliği Mustafa Kemal, batıyı ise Enver komuta ediyordu; harekât hacmi büyüyünce Enver tüm cepheyi, Mustafa Kemal ise Derne bölgesini komuta etmeye başladı. Derne'deki Ocak taarruzunda gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi.[89] Fakat daha sonra gözünden tekrar rahatsızlandı ve bir hafta boyunca yataktan kalkamadı.

3 Mart 'deki Derne Muharebesi'nde Osmanlı kuvvetleri 63 ölü ve yaralı verirken, İtalyanlar yaklaşık ölü verdiler. Bu esnada Mustafa Kemal Derne hattının tümünü komuta ediyordu ve komutası altında sekiz Osmanlı subayı, asker, bazı gönüllüler, bir topçu bölüğü, İtalyanlardan ele geçirilen iki makineli tüfek ve Arap askeri vardı. Arap askerlerini Senusi zaviyeleri sağlıyordu ve başlarındaki şeyhleri Osmanlı subaylarına bağlıydı. Bu kuvvet İtalyan askerini Ekim Eylül arasında Derne'de tutmayı başardı. 11 Eylül 'de İtalyanlar, başarısızlıkların ardından yapılan komuta değişikliğinin ardından Derne'den çıkmak için güçlü bir hücum başlattılar ancak Mustafa Kemal komutasındaki Türk ve Araplar tarafından tekrar durduruldular.

Sahil şeridinde sıkışan İtalyan kuvvetleri, Osmanlıları barışa zorlamak için Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'e saldırılar düzenlemeye karar verdi. Mart ayında Beyrut, Nisan ayında Çanakkale Boğazı, Mayıs ayında ise Rodos ve ve On İki Adalar'a saldırdılar. Bu nedenlerle Orta Doğu'da Berlin Konferansı ile sağlanan barış ortamının bozulacağından endişe eden Rusya, İngiltere ve Fransa ara buluculuk faaliyetlerine başladı. Fakat Libya'nın İtalyanlara verilmesine yönelik şartların konuşulduğu bu girişimler, İttihatçılar tarafından kabul görmedi.

Savaş devam ederken, Mustafa Kemal Temmuz 'de savaşın ilerleyen zamanda daha iyi incelenmesine olanak sağlayan iki emir verdi. Emirlerden 13/14 Temmuz'da verdiği birincisi, tüm subayların iki askeri gazeteyi okumaları ve dünyadaki gelişmeler ile Osmanlı ordusunun başarılarından haberdar olmalarını içeriyordu. İkinci emir ise 22 Temmuz'da verdiği, tüm subayların savaştaki tecrübelerini tarih, bulunulan şartlar, komutanın emirleri, yapılan harekât ve sonuçları ve askerlerin psikolojik durumunu da içerecek şekilde bir ay içerisinde yazmaları konusundaki emirdi. Bu sayede Batılı bir düşmana karşı savaşta edinilen tecrübeleri yazılı hâle getirmeyi amaçladı. Mustafa Kemal bu savaşta özellikle gerilla savaşı, derme çatma birlikleri yönetme, istihbarat toplama, lojistik destek gibi askeri tecrübenin yanı sıra, Arap kabile liderleriyle yaptığı görüşmeler ve pazarlıklar ile diplomasi alanında da önemli tecrübe kazandı. Nitekim buradaki başarısı kendisinin de adının yayılmasını sağladı.

Aynı yılın eylül ayında başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi ile I. Balkan Savaşı başladı. Karadağ'ı takiben, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. İlk başta Enver'in İstanbul'a dönmesi ve Mustafa Kemal'in cepheyi devralmasına karar verilmişti ancak Osmanlıların karşılaştığı tehlikenin boyutları ortaya çıkınca çoğu subay İstanbul'a geri döndü ve cephe Enver'in kardeşi Nuri komutasına girdi. Bu esnada Balkan Savaşı nedeniyle Osmanlı hükûmeti İtalyanlarla barışa razı oldu. Balkan Savaşları başladığında Trablusgarp'ta görev yapan Derne Komutanı Mustafa Kemal ve Binbaşı Nuri Bey, bu savaşlarda görev almak istediler.[] Mustafa Kemal, dönemin Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Bey'in de izni ile 24 Ekim 'de Trablusgarp'tan ayrıldı.[] Viyana, Macaristan ve Romanya üzerinden İstanbul'a döndü. Bunu tercih etme nedeni ise gözlerini Avusturya'da tedavi ettirebilmekti.

Bununla birlikte, bölgede direnişe devam eden subaylar da vardı. Şehzade Osman Fuad Efendi de bu isimlerden biriydi. Diğer subaylarla beraber Trablusgarp'ı terk eden Mustafa Kemal, Kasım 'de İstanbul'a vardı. Osmanlı hükûmeti ile İtalya arasında 18 Ekim 'de Uşi Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile, Trablus İtalyanlara verilirken İtalya da savaş tazminatı olarak 90 bin altın ödeyecek ve sahip olduğu kapitülasyonlar da ilga edilecekti. Ayrıca savaş sırasında İtalyanlarca işgal edilen On İki Adalar da geçici olarak İtalyanlara bırakıldı. İtalyanlar, Osmanlı güçleri Trablus'u boşalttıktan sonra adalardan ayrılacaktı. Padişah naibi olarak vezir rütbeli bir memur Trablus'a gönderilecek, vakıflar ile halkın dini haklarına uyulup uyulmadığı denetlenecek, din görevlerinin tayini ise İstanbul'dan Şeyhülislamlık tarafından yapılacaktı. Halk ise Senusi tarikatı şeyhi Ahmed eş-Şerif es-Senusi önderliğinde Trablus'ta Mondros Mütarekesi'ne kadar direnmeye devam etti.

Balkan Savaşları

Ayrıca bakınız:

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir