ATATÜRK’ÜN İSMİ
Atatürk’ün Babası Ali Rıza Efendi küçükken kardeşi Mustafa’nın salıncağını sallarken, salıncaktan bebek Mustafa’yı düşürüp ölümüne sebep olmuş, kardeşinin hatırasını yaşatmak için oğluna Mustafa adını koymuştur.1
Mustafa Adı “Seçilmiş”, “Seçkin” anlamına gelir.2
Selanik Askeri Rüştiyesinde (Ortaokul) Üsküplü Mustafa Sabri Bey adında Matematik öğretmeni vardır. Sert, yüzü gülmez, kaşları çatık bir öğretmendi. Bu yüzden “hırçın hoca” diye anılırdı. Öğrenci adaşının çalışkanlığına, davranışlarına ve matematikteki üstün yeteneklerine değer veriyordu. Bu nedenle adaşının adına “olgunluk, mükemmellik” anlamına gelen Kemal adını da eklemeyi uygun buldu.
Bir gün Mustafa’ya
“Oğlum, senin de adın Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun” der. Böylece seçkin anlamına gelen Mustafa ile olgun anlamına gelen Kemal birleşerek Mustafa Kemal oldu.3
Atatürk bir gün sofrasında bulunan Hüsrev Gerede4 ve eşi Lamia Hanıma
-“Çocuklarınız adları nedir?” diye sorar.
Lamia Hanım çocuklarının büyüğünün Ali Faruk, küçüğünün Mehmet Selçuk olduğu karşılığını verince Atatürk “Neden Ömer Faruk koymadınız, Ali Faruk koydunuz?”diye şehzade Ömer Faruk’a bir telmih yapmak ister.
Lamia Hanım:
-“Ailemizde Ömer adı yoktur. Hüsrev’in babası Mehmet Ali Paşa, Babamın babası Ali Kemal Paşa, Ali’yi bunun İçin Faruk’u da doğruluğu ile ün salmış bir halife adı olduğundan, hem de çok sevdiğim isim bulunmasından dolayı koyduk. Aslında çocuğuna isim koymak bir ananın hakkı değil midir?” diye canının sıkıldığını belli edecek biçimde karşılık verir.
Bunun üzerine Atatürk:
-“Canım ben böyle demek istemedim. İsim koymak elbette bir ananının hakkıdır. Ben kendi adımdan hiç memnun değilim. Böyle koymuşlar Bir gün erkek çocuk doğuran bir hanım çocuğa Mustafa Kemal adını koymak istemiş. Bu konuda benim onay vermemi istediler; kendilerine benim bu adı hiç sevmediğimi, fakat; ana hakkına karışmayacaklarını, diledikleri adı koymakta özgür olduklarını cevabını gönderdim” diyerek konuyu kapatır.5
ATATÜRK’ÜN KULLANDIĞI TAKMA ADLAR
ŞERİF
Atatürk yılında Trablus, Bingazi Savaşı dolayısıyla Tobruk’a atanmıştı. Bu göreve gitmek üzere İstanbul’dan 15 Ekim ’de yola çıktı. 21 Ekim ’de Mısır’a vardı.6 Mustafa Kemal bu göreve gizli gittiğinden, Tanin Gazetesi Yazarı Şerif Bey takma adı ve bu adla çıkarılmış pasaport ve bir Rus vapuru ile yolculuk yapar.7
NUH
Mersinli Cemal Paşa’nın8 Harbiye Nazırı olduğu (2 Ekim ) tarihinden Harbiye nazırından ayrıldığı (21 Ocak ) tarihine kadar Mustafa Kemal Paşa ile muhabere etmiş ve elinden geldiği kadar milli hareketleri desteklemiştir. Çoğu zaman gizli olan bu yazışmalarında Mustafa Kemal (Nuh Bey) Cemal Paşa ise (İsa Bey) takma adını kullanmışlardır.9
ATATÜRK’E VERİLEN İSİMLER
Soyadı Kanunundan sonra aldığı yeni harflerle yazılmış nüfus, hüviyet cüzdanında adı yalnız Kemal olarak kayıtlıdır. Mustafa Kemal İmzalarında M. Kemal diye kısaltarak imza atmıştır.
Halk arasında ve basında Atatürk’e çeşitli isimler ve lakaplar verilmişti.
• Mustafa Kemal Paşa
• Paşa
• Sarı Paşa
• Sarı Yüzbaşı
• Sarı Bey
• Gazi
• Gazi Paşa
• Atatürk
• Gazi Mustafa Kemal Atatürk
• Gazi M. Kemal Atatürk
• M. Kemal Atatürk
• Kemal Atatürk
Atatürk imzasını K. Atatürk olarak atmıştır.
Kemal Atatürk, Kemal’in Arapça olduğunu ileri sürmüş Türkçe’de Kemal diye bir söz bulunduğu ileri sürülmüş, Atatürk bu görüşü uygun bularak Kemal yerine Kamal olarak yazmaya başlamıştı. Sonraları bırakılarak yine Kemal yazılmaya başlanmıştı.
C.H.P’nin Genel Başkanlığını yapan Atatürk’e ölümünden sonra 24 Aralık de C.H.P’nin yaptığı olağanüstü kurultayda onu partinin Ebedi Şefi olarak ilan etmiştir.
1 Enver Behnan Şapolya: Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 3. Baskı s
2 Sadi Borak: Atatürk İstanbul s
3 Uluğ İgdemir: Atatürk’ün Yaşamı, Cilt I, Ankara s.4; Yusuf Hikmet Bayur Atatürk’ün Hayatı Eseri I, Doğumundan Samsun’a Çıkışına Kadar Ankara s. 8
4 Hüsrev Gerede; ( Edirne - 20 Mart İstanbul) Kurmay Subay, Atatürk’le Beraber Samsun’a çıktı. Milletvekili, Büyükelçi
5 Hüsrev Gerede’nin Anıları Kurtuluş Savaşı Ve Devrimler Hazırlayan Sami Önal İstanbul s.
6 Utkan Kocatürk; Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Ankara , s. 16
7 Sadi Borak; Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk; Enver Behnan Şapolya: Atatürk’ün Hayatı
8 Mersinli Cemal Paşa
9 Kerim Yund, Atatürk’e Verilen Ad ve Şanlar Türk Dili Cilt VIII Sayı: 86, 1 Kasım , s.
Kaynak: Atatürk’ün Verdiği İsimler ve Soyadları Üzerine Bir Deneme, Yard. Doç. Dr. Eren AKÇİÇEK
Celâl Bayar, İzmir'deki nutkunda, iktidardakilerin vaktiyle halkın karşısına hep asık suratla ve çatık kaşla çıktıklarını, şimdi yüzlerinin gülmeğe başladığını söylemiş.
Benim bildiğim Atatürk, İnönü ve bütün inkılâp arkadaşları, oldum olası, halkın karşısına güler yüzle çıkmışlardır. Seylâp, deprem, isyan gibi keder ve endişe verici haller müstesna, böyle anlarda güler yüz, halkın acısıyla alay etmek olur.
Çatık kaşa gelince, doğrusu, derin düşünen, ciddi ve iradeli insanların neşeli anlarında bile kaşları çatık olur Atatürk'ün de İnönü'nün de kaşları arasında böyle bir tefekkür ve azim buruşuğu daima görülmüştür. Dünyanın bütün büyük devlet adamlarının, kahramanlarının, dâhilerinin, feylezoflarının ve sanatkârlarının kaşları çatıktır. Bu büyük adamlar Celâl Bayar gibi kaşlarını aksan sirkonfleks şeklinde havada tutmaya nasıl zorlanabilir?
Çatık kaş düşünce ve enerji, kalkık kaş hayret ve tereddüt ifade eder. Biz Celâl Bayar'dan rica edelim: Kaşları ve burnunu o kadar havada tutmasın! Biraz derin düşünmeğe ve biraz tevazu göstermeğe alışırsa, kaşları da burnu da kendilerinden aşağıya iner.
Biz İstiklâl ve İnkılâp savaşlarını çatık kaşla kazanmış bir milletiz. Mehmet Akif İstiklâl Marşında:
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl,
Kahraman ırkıma, bir gül, ne bu şiddet, bu celâl?
diyordu. Tabii, mısradaki “celâl” kelimesi Celâl Bayar'a ima değildir. Hazret İstiklâl Harbinde cepheye adım atmamıştı. Kaşları da o gün bugün hiç çatılmamıştır. Yoksa Tevfik Fikret'in Nef’i için söylediği şiirin ilk mısraları, Atatürk'e ve İnönü'ye olduğu kadar Celâl Bayar'a da yakışırdı:
Bir yağız çehre, çatılmış iki hançer kaşlar
Yine hançer gibi keskin iki mânalı nazar
Server Bedi (Peyami Safa), Ulus, , s.8
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Geri