Otizmli bireyler yetişkin olunca ne oluyor?
Neden etrafımızda çok fazla yetişkin otizmli görmüyoruz…
Peki ya otizmli bireylerin ortalama ömrü ne kadar?
İşte bu yazıda bu sorulara cevap vermeye çalıştım.
yılında otizmli yetişkinlerle ilgili 20 yıl süren çok önemli bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. Bu araştırmada otizmli bireylerin ortalama bir ömrü var mı, eken ölümlerin olası sebepleri neler gibi sorulara yanıtlar arandı. Otizmli bireylerin erken ölme olasılığı genel popülasyondakilerin iki katından fazla çıktı. Ayrıca diyabet ve kanser gibi ölümcül olabilen bir dizi sağlık durumu için yüksek risk altında oldukları tespit edildi. ile arasında ölen otizmli bireylerin ortalama ölüm yaşı sadece 39'du.
Erken ölümün en büyük belirleyicileri elbette sağlıktı. Günlük Yaşam Aktiviteleri (ADL) ölçeğinde düşük puan alanlar genellikle daha erken öldü. Bu ölçek, birinin tuvalet yapma, yemek hazırlama, mali durumu yönetme, ev temizliği vb. gibi görevleri ne kadar bağımsız olarak tamamlayabileceğini ölçer. Düşük sosyal ve toplumsal etkileşim oranları da erken ölümlerin bir göstergesiydi.
Araştırmalar, otizmli bireylerin çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik döneminde daha yüksek oranda sağlık sorunlarına sahip olduğunu ve bunun erken ölüm riskinin artmasına neden olabileceğini göstermiştir. 20 yıllık bir süre boyunca bireylerin %6,4'ü ortalama 39 yaşında öldü. Ölüm nedenleri arasında kronik durumlar (kanser ve kalp hastalığı gibi), kazalar (gıda ile boğulma ve kaza sonucu zehirlenme gibi) ve ilaç yan etkilerine bağlı sağlık komplikasyonları yer aldı. Yaş ve sağlık durumu kontrol edildikten sonra bile, mortalitenin önemli yordayıcıları, sosyal karşılıklılıktaki erken çocukluk seviyelerindeki bozulmalar ve çalışma periyodunun başlangıcında yüksek seviyelerde fonksiyonel bozulmalardı. Sonuçlar, otizm spektrum bozukluğu olan bireyler için sağlık hizmetlerine yeterli erişimin yanı sıra yaşam boyu sosyal katılım ve işlevsel kendi kendine yeterliliğin önemini ortaya koymaktadır.
Otizmli bireyler yetişkinliğe geçişte genellikle zorlanmaktadır. Liseden sonra özel eğitim hizmetleri sona erdiğinde, otizmli genç yetişkinler daha fazla hizmet almaya hak kazanamayabilir. İş bulma veya üniversiteye gitme zorluğu, birçoğunun yetişkinliğe kadar ebeveynleriyle birlikte yaşamaya devam ettiği anlamına gelir.
yılında ABD’de yayınlanan bir raporda, otizmli yetişkinlerin %87'sinin, genel nüfusun %21'ine kıyasla, 20'li yaşlarının başlarında ebeveynleriyle birlikte yaşadığı tespit edildi. Yaklaşık dörtte biri sosyal olarak izole edildi, yani geçen yıl içinde arkadaşlarıyla hiç konuşmadılar veya etkinliklere davet edilmediler. Ne yazık ki, otizmi olan çok sayıda insan, ailelerinin dışında küçük veya hiç var olmayan destek sistemlerine sahiptir.
Ayrıca, otizmli genç yetişkinler için istihdam oranları düşüktür.
Sonuç olarak, çeşitli faktörler bazı otistik yetişkinlerin kendilerini desteklemelerini ve bağımsız yaşamalarını zorlaştırıyor. Ebeveynleri öldüğünde, bu onların yoksulluk, evsizlik veya erken ölümle mücadele etmesine neden olabilir.
Yeni çalışma, otizmde mortaliteyi öngören belirli faktörleri belirleyen ilk çalışmadır. Araştırmacılar, 20 yıllık bir süre boyunca Amerika Birleşik Devletleri'nde otistik insanı takip etti. Çalışma sırasında ölen 26 kişinin, yaş veya sağlıktan bağımsız olarak, çalışmanın başlangıcında sosyal yetenek veya günlük yaşam becerileri ölçümlerinde düşük puanlara sahip olma eğiliminde olduğunu buldular.
Bulgular, otistik insanların sosyal ve günlük yaşam becerilerini geliştirmelerine yardımcı olan stratejilerin, onların daha uzun yaşamalarına da yardımcı olabileceğini ima ediyor.
Wisconsin Üniversitesi'nin Madison'daki Waisman Merkezi'nde fahri sosyal hizmet profesörü olan baş araştırmacı Marsha Mailick , “ Amacımız , belki de eşitsizliği ele almanın bir yolu olarak hizmet sistemlerinin, doktorların ve ailelerin odaklanabileceği faktörleri belirlemekti” diyor .
İsveç ve Danimarka'daki otistik insanlar üzerinde yapılan araştırmalar da erken ölme eğiliminde olduklarını bulmuştur.
Araştırmaya dahil olmayan İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nde çocuk ve kadın sağlığı doçenti Tatja Hirvikoski , “Bu küresel bir sorun” diyor . Sağlık hizmetlerine erişim gibi “ölüm oranlarını etkileyebilecek ülkeye özgü koşullarla ilgili değil” diyor.
Ancak bazı uzmanlar, yeni çalışmanın kesin sonuçlar çıkarmak için çok küçük olduğunu söylüyor. Ve uzun ömür ile sosyal veya günlük yaşam becerileri arasındaki bağlantı dolaylı olabilir.
Oregon'daki Portland Eyalet Üniversitesi'nde sosyal hizmet profesörü Christina Nicolaidis , “Çok fazla çıkarım yapma konusunda gerçekten çok dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum” diyor .
Salt Lake City'deki Utah Üniversitesi'nde aile ve koruyucu tıp alanında doçent olan Kyle Jones , sosyal izolasyon ve yalnızlığın genel nüfustaki kötü sağlıkla bağlantılı olmasına rağmen, bu beceri setlerinden herhangi birinin neden uzun ömürlülüğü sınırlayabileceği açık değil, diyor. "Dikkat edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir şey."
Bağlantı dolaylı da olabilir: Bu sorunları olan otistik insanlar, ölüm riskini artıran kötü beslenme veya hareketsiz yaşam tarzı gibi diğer uyumsuz davranışlara sahip olabilir.
Berat Çelik
Kök Hücre Tedavisi ile otizm hastalarında, hastalığın daha ileri safhalara geçmesi büyük oranda engellenir ve mevcut durumunda iyileşmeler sağlanır. Tedavi sonrasında, bilişsel gelişim, öğrenme kapasitesinde artış, daha yeterli ve gayretli olma, bilgiyi daha kısa sürede anımsama ve daha uzun süreyle hafızada tutabilme, çevresel uyumda artış, mide bağırsak (sindirim sistemi) işlev gelişimi, bağışıklık sistemi gelişimi gözlemlenir.
Otizm, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen, iletişim ve sosyal etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları ve tekrarlayan davranışlarla ortaya çıkan nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Uygulanacak rehabilitasyon programları ve tedavilerle rahatsızlığın etkilerini minimize etmek mümkündür.
Bu belirtiler görüldüğü taktirde otizm değerlendirmesi için mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır. Araştırmalar, henüz 14 aylıkken dahi otizm teşhisi konulabildiğini ve hastalığın etkilerini azaltacak tedavi yöntemlerinin uygulanabildiğini göstermektedir.
Otistik spektrum bozukluklarının nörolojik nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır. Araştırmalar, otistik spektrum bozukluklarının çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyoekonomik özellikleriyle ilişkisi olmadığını göstermiştir.
Otistik spektrum bozukluklarının genetik olabileceği yönünde bazı bulgular vardır fakat geni ya da genleri henüz bulunmuş değildir. Kardeş ve ikiz çalışmaları bu görüşü doğrulamaktadır. Otistik bir çocuğun kardeşinde otizm görülme riski genel nüfusa göre kat daha fazladır. Tek yumurta ikizlerinde her ikisinin birden otistik olma oranı çift yumurta ikizlerine göre daha fazladır. Çevresel faktörlerin de etkili olduğunu düşündürecek bulgular mevcuttur.
Son verilere göre, otistik spektrum bozuklukları yaklaşık her çocuktan birini etkilemektedir ve erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır.
Tedavinin öncelikli amacı, hastadaki bozuklukları ve ailenin çektiği sıkıntıları azaltmak ve hastanın yaşam kalitesi ile işlevsel bağımsızlığını arttırmaktır. Otizmin tek bir tedavi yöntemi yoktur ve genellikle tedavi çocuğun gereksinimlerine göre ayarlanır. Küçük yaşlarda yoğun ve sürekli eğitim programları ve davranış terapileri çocukların kendine bakabilme, sosyal ve iş yetileri kazanabilmesine yardımcı olur. Etkili yaklaşımlar arasında uygulamalı davranış analizi, gelişimsel modeller, yapısal öğretme, konuşma ve dil terapisi, sosyal yetiler terapisi ve ergoterapi bulunur.
OSB ile ilgili sorunları tedavi etmek için birçok ilaç kullanılmaktadır.
İlaçların yanı sıra birçok alternatif terapi ve müdahale yöntemi bulunsa da, bunların çok azı bilimsel araştırmalarla desteklenmektedir. Tedavi yaklaşımlarının yaşam kalitesi kapsamında çok az deneysel desteği bulunur ve birçok program öngörüsel geçerlilik ve gerçek dünyaya uygunluk gibi konuları kapsamayan başarı ölçütleri üzerine yoğunlaşır
Kök hücreler vücudumuzdaki bütün dokuları ve organları oluşturan, dokundukları hücrelere dönüşebilme ve sınırsız bölünebilme yeteneğine sahip, tüm vücudumuzun yenilenmesini ve tedavisini yapabilen doğal onarıcılardır. Bu nedenle Otizm tedavisinde kullanılabilmektedirler.
Hastalığın tedavisindeki başarı oranı hastanın yaşı, hastalığın süresi ve hastanın var olan durumuyla doğru orantılı olmakla beraber, vakaların %90’ında, hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılması, tamamen durdurulması ve geriletilmesinde %85 oranında başarı sağlanmıştır. Hastadan alınan sonuçlar 1 yıl içerisinde olumlu yönde artışa göre değerlendirilir. Olumlu sonuç alınmaya başlandıysa tedavi tekrar edilerek başarı yüzdesi artırılır.
Kök hücre ve rutin terapiler birleştirilerek aşağıdaki başarılar sağlanabilmektedir;
Bu hastalığın tedavisi Ukrayna, Kiev’de bulunan GenCell Kök Hücre Tedavi Merkezi’mizde yapılabilmektedir.
Verilecek hücre sayısı; hastanın yaş ve kilosuna göre belirlenir. Tedavi mezenkimal kök hücre (hastanın kendi yağ dokusu veya kemik iliğinden elde edilen) veya fetal kök hücre kullanarak gerçekleştirilir. Hangi tedavinin uygulanacağına hastanın durumuna göre karar verilir. 45 gün ara ile 3 seans veya 3 gün üst üste uygulama ile gerçekleştirilebilir. Tedavi protokolü tamamen hastanın durumuna göre ayarlanır, her hasta için farklı protokol uygulanabilir.
Verilen kök hücrelerin boyutu beyin hücrelerinin arasından geçebilecek boyutta küçüktür. Bu nedenle erken dönem teşhislerde tedavinin başarı oranı ciddi anlamda artmaktadır. Yapılan çalışmalarda, kök hücre tedavisi ile çok yüksek oranda olumlu sonuçlar elde edilebilmiştir. Hastaların %85’inde hastalığın daha ileri safhalara geçmesini büyük oranda engellemiş ve mevcuttaki kötü durumun düzelmesini sağlamıştır. Uygulanan tedavilerin en açık ve kalıcı etkileri nörolojik ve zihinsel semptomların ortaya çıktığı hastalığın başlangıç aşamasında (vakaların %90’ında) elde edilebilmiştir. Hastadan alınan sonuçlar 1 yıl içerisinde olumlu yönde artışa göre değerlendirilir. Olumlu sonuçlar alınmaya başladıysa tedavi tekrar edilerek tedavi başarı yüzdesi artırılır.
Otizm rahatsızlığı Aydan itibaren tespit edilebilmektedir. Rahatsızlığın tespit edilmesi bazı vakalarda bu kadar erken olabilirken bazılarında ise yaşa kadar anlaşılmayabilir. İyi gözlem yapan ve bilinçli olan aileler çocuklarındaki belirtileri daha erken safhalarda fark ederek erken teşhisi hızlandırırlar.
Bebeklik dönemi açısından değerlendirme yapıldığında, otizmin erken teşhisi ile ilgili olarak özellikle sosyal belirtilere dikkat edilmesi gerekmektedir. aya kadar göz kontağı kurmama, taklit etmeme, yüz ifadesinin donukluğu ve olağandışı motor bulgular özellikle önem taşımaktadır.
seafoodplus.info: Yüze bakma
seafoodplus.info: Gülümseme
ay: Obje takibi
ay: Sesli uyaranlara tepki
ay: Kavrama becerileri
ay: Yüz ifadelerini ayırma
6. ay: Heceleme
7. Ay: Konuşma seslerini taklit
ay: Bakım verenleri tercih etme
ay: Bakım verenden ayrılmaya tepkisizlik
ay: İşaret etmeme, objeyi yetişkine göstermeme, isme cevap vermeme, uygun jestleri göstermeme, sosyal uyaranlara tepkisiz davranma
ayda babıldama yok, ayda sözcük yok ise, ayda spontan iki kelime ile cümle yok ise , bir uzman tarafından çocuğun değerlendirilmesi kritik önem taşımaktadır.
Asperger sendromu otizmden daha hafif seyreden bir otistik spektrum bozukluğu kategorisidir. Otizmden farkı, hastalarda dil gelişiminde sorunlara rastlanmamasıdır. Asperger sendromunda sosyal etkileşimde önemli sorunlar görülür, ilgi ve davranış sınırlılıkları ve takıntıları mevcuttur.
2 yaşından sonra başlayan bu bozukluğun başlamasıyla, önceden edinilmiş yetiler hızla yitirilir. Çocukluk disintegratif bozukluğu tanısı alan çoğu çocuğun zihinsel becerileri, ileri derecede zihin özürlü düzeyine kadar geriler. Bu çocuklar, birkaç yıl içinde, ileri düzeyde otizm tanısı alanlarla çok benzer hale gelirler. Çocukluk disintegratif bozukluğuna, çok seyrek rastlanmaktadır.
Rett sendromu 6–18 aylar arasında başlar. Neredeyse yalnızca kızlarda görülen bu sendrom, kalıtsaldır. Sendromun başlamasıyla, tüm zihinsel, sosyal, iletişimsel ve devinsel beceriler geriler; ayrıca, denge bozuklukları ortaya çıkar.
Atipik otizm, başka şekilde sınıflandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluklar (PDD-NOS) için kullanılan genel bir terimdir. Atipik otizm, otizm ya da Asperger sendromunun bazı özelliklerinin görülüp, bazılarının görülmemesi durumlarında konulan tanıdır. Örneğin, hafif otistik belirtiler gösterme durumunda ya da yüksek işlevli otizm özelliği gösterme durumunda genellikle atipik otizm tanısı konmaktadır.
Detaylı Bilgi Al