seafoodplus.info
Yayınlanma: - 10 Mart Güncellenme:
Doğuştan akciğer ve metabolizma hastalığı, taşipne, bazı enfeksiyonlar, annenin diyabetli olması, konjinental kalp kusurları, hava olu malformasyonları, erken doğum, düşük doğum ağırlığı gibi nedenlerle ortaya çıkabilen bebeklerde solunum sıkıntısı nasıl anlaşılır? Bilinmesi gerekenleri haberimizde sizler için derledik.
BEBEKLERDE SOLUNUM SIKINTISI HAKKINDA
Solunum sıkıntısı, bir bebeğin yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatırılmasının en yaygın nedenlerinden biridir. Yenidoğan yoğun bakım ünitesine kabul edilen bu bebeklerin yüzde onbeşi ve geç erken doğan bebeklerin % 29’u önemli solunum morbiditesi geliştirir; bu 34 haftalık gebelikten önce doğan bebekler için daha da yüksektir.
Bazı risk faktörleri yenidoğan solunum sıkıntısı olasılığını arttırır. Bu faktörler arasında prematüre doğum, solunum sıkıntısı sendromu, mekonyum aspirasyon sendromu, pnömoni, sepsis, pnömotoraks, kalıcı pulmoner hipertansiyonu, sezaryen doğum, gestasyonel diyabet, maternal koryoamniyonit veya oligohidramnios veya yapısal akciğer anormallikleri gibi prenatal ultrasonografik bulgular bulunur.
Bununla birlikte, hangi bebeklerin semptomatik hale geleceğini tahmin etmek doğumdan önce her zaman mümkün değildir. Nedeni ne olursa olsun, hızlı bir şekilde tanı konmaz ve yönetilmezse, solunum sıkıntısı solunum yetmezliğine ve kardiyopulmoner durmaya neden olabilir. Bu nedenle, yeni doğan bebeklere bakan herhangi bir sağlık uzmanının solunum sıkıntısının belirtilerini ve semptomlarını kolayca tanıyabilmesi, çeşitli nedenleri ayırt edebilmesi ve önemli komplikasyonları veya ölümleri önlemek için yönetim stratejileri başlatabilmesi zorunludur.
Doğumun ilk saatlerinden itibaren solunum sıkıntısı başlayan bebek kuvöz içine alınarak solunum desteği makinesine bağlanır. Bebek solunum desteği ile rahatlayamaz ise mutlaka yoğun bakım tedavisine alınmalıdır. Bebek ne kadar küçükse tedavi süreci o oranda uzar.
BEBEKLERDE SOLUNUM SIKINTISI NASIL ANLAŞILIR?
– Nefes alış veriş sayısının dakikada 20 ila 40 aralığında olması, yani normalden fazla olması (taşipne)
– Bebeğin göğüs kafesinde çekilmeler
– Nefes alırken homurdandanma
– Bebeğin cilt renginde morarma
– Solunumun zaman zaman kesilmesi
– İdrar çıkışında azalma
– Burun kanatlarının açılıp kapanması
– Bebekte inleme ve huzursuzluk
– Halsizlik ve göğüs emmede isteksizlik gibi belirtiler bebeklerde solunum sıkıntısının en belirgin belirtileridir.
anneBebekÇocukdiyabetdoktorSağlık
Bebeklerde solunum sayısı aileler tarafından tespit edilebileceği gibi, çeşit sağlık kuruluşları destek talep öğren öğrenilebilir.
Bebeklerde Solunum Sayısı Nasıl Ölçülür?
Bebeğinizin nefes alış verişlerini 1 dakika boyunca gözlemleyerek, bebeğinizin solunum sayısını bulabilirsiniz. Evde bu şekilde Bebeğinizin solunum sayısını ölçebileceğimiz gibi başka sesler ya da tedaviler için başvurduğumuz sağlık kuruluşlarında da solunum sayısı ile ilgili testler yaptırabilirsiniz. Bebeğinizin hem solunum hem de akciğer fonksiyonlarının doğru çalışıp çalışmadığını çeşitli solunum testleri ile ortaya çıkarabilirsiniz. Bu testlerin belirli aralıklarla yapılması oldukça önemlidir.
Bebeklerde Normal Solunum Sayısı Kaç Olmalıdır?
Bir bebeğin 1 dakika içindeki solunum sayısı 18 ila 24 arasında değişmektedir. bu sayılar birkaç aşağıya da yukarı olabilir. Fakat ortaya anormal rakamlar çıkıyorsa, bir sağlık sorununun habercisi olabilir ve bu sebeple de acil olarak bir doktora başvurmakta fayda vardır. Bu sayı bebeklerde 18 ila 24 iken normal insanlarda 15 ila 20 arasında değişmektedir. Eğer kendi solunum sayınız bu rakamların anormal seviyede üstünde ya da altındaysa, sizde de bazı sağlık problemleri olabilir. Bu problemlerin bebeğe ne kadar yansıdığını ya da genetik olarak bir aktarım olup olmadığını öğrenmek için de düzenli aralıklarla solunum testleri yaptırmak önemlidir.
Solunum Sıkıntısı Hangi Hastalıklardan Kaynaklı Olabilir?
Solunum sıkıntıları genellikle akciğer kaynaklı hastalıklarda ve bazen de ateşli hastalıklar ya da çeşitli kalp problemleri sebebiyle ortaya çıkabilir. Bebeklerde solunum sayısının düzenli aralıklarla kontrol edilmesi oldukça önemlidir. Çünkü aslında farkında olamadığınız, kendisini belli etmeyen bir hastalık derinlerde yatıyor olabilir. Ne kadar erken teşhis konur ve ne kadar erken müdahale edilirse bu sağlık sorunlarından kaynaklanan zararların da o derece önüne geçilmiş olur.
Sonuç olarak her ihtimale karşı, bir solunum sayısı anomalisinin de, evde müdahale etmek yerine doğrudan bir sağlık kuruluşuna başvurmakta büyük fayda vardır. Bu, bebeğin ileride daha ciddi sağlık sorunları yaşamasının önüne geçilmesi demektir. Dolayısıyla bebeklerde solunum sayısı önemsenmeli ve sık sık da kontrol edilmelidir.
YAŞ SAĞLIKLI ÇOCUKLARDA
NORMAL DAKİKADA SOLUNUM ve KALP ATIM
yaş normal dakikada solunum sayısı (solunum/dakika)
Yaş | 1 P | 10 P | 25 P | 50 P | 75 P | 90 P | 99 P | ||||||||||
0 | – 3 Ay | 25 | 34 | 40 | 43 | 52 | 57 | 66 | |||||||||
3 | – 6 Ay | 24 | 33 | 38 | 41 | 49 | 55 | 64 | |||||||||
6 | – 9 Ay | 23 | 31 | 36 | 39 | 47 | 52 | 61 | |||||||||
9 | – 12 Ay | 22 | 30 | 35 | 37 | 45 | 50 | 58 | |||||||||
12 | – 18 Ay | 21 | 28 | 32 | 35 | 42 | 46 | 53 | |||||||||
18 | – 24 Ay | 19 | 25 | 29 | 31 | 36 | 40 | 46 | |||||||||
2 | – 3 Yaş | 18 | 22 | 25 | 28 | 31 | 34 | 38 | |||||||||
3 | – 4 Yaş | 17 | 21 | 23 | 25 | 27 | 29 | 33 | |||||||||
4 | – 6 Yaş | 17 | 20 | 21 | 23 | 25 | 27 | 29 | |||||||||
6 | – 8 Yaş | 16 | 18 | 20 | 21 | 23 | 24 | 27 | |||||||||
8 | – 12 Yaş | 14 | 16 | 18 | 19 | 21 | 22 | 25 | |||||||||
12 | – 15 Yaş | 12 | 15 | 16 | 18 | 19 | 21 | 23 | |||||||||
15 | – 18 Yaş | 11 | 13 | 15 | 16 | 18 | 19 | 22 | |||||||||
yaş normal dakikada kalp attım sayısı (kalp atım/dakika)
Yaş | 1 P | 10 P | 25 P | 50 P | 75 P | 90 P | 99 P | ||||||||||
Bir | 90 | ||||||||||||||||
0 | – 3 Ay | ||||||||||||||||
3 | – 6 Ay | ||||||||||||||||
6 | – 9 Ay | 98 | |||||||||||||||
9 | – 12 Ay | 93 | |||||||||||||||
12 | – 18 Ay | 88 | |||||||||||||||
18 | – 24 Ay | 82 | 98 | ||||||||||||||
2 | – 3 Yaş | 76 | 92 | ||||||||||||||
3 | – 4 Yaş | 70 | 86 | 94 | |||||||||||||
4 | – 6 Yaş | 65 | 81 | 89 | 98 | ||||||||||||
6 | – 8 Yaş | 59 | 74 | 82 | 91 | ||||||||||||
8 | – 12 Yaş | 52 | 67 | 75 | 84 | 93 | |||||||||||
12 | – 15 Yaş | 47 | 62 | 69 | 78 | 87 | 96 | ||||||||||
15 | – 18Yaş | 43 | 58 | 65 | 73 | 83 | 92 | ||||||||||
Kaynak: Fleming S, Thompson M, and Stevens R. (). Normal ranges of heart rate and respiratory rate in children from birth to 18 years of age: a systematic review of observational studies .The Lancet, Volume , Issue , Pages –
Eğer SAYFAYI beğendiyseniz ve yararlı buluyorsanız.
LÜTFEN Bu sayfayı
FACEBOOK ve TWİTTER'da PAYLAŞINIZ
Zatürre kısaca akciğerlerin iltihabıdır. Bakteriler, virüsler ve mantarlar zatürre yapabilir. Gelişmiş ülkelerde etken daha çok virüslerken ülkemizde ve geri kalmış ülkelerde ağırlıklı olarak bakteriler zatürre yaparlar. Bu durum gelişmemiş ülkelerde zatürreye bağlı ölümlerin çok daha fazla görülmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Öte yandan bakteriyel zatürrelerin antibiyotikle tedavi edilebilmeleri bir avantaj sayılabilir.
Zatürre her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Öyle ki bebek annesinden zatürreli olarak bile doğabilir (Buna “konjenital pnömoni” diyoruz). Genel olarak zatürreye neden olan etkenler yaşa göre değişkenlik gösterir. Bu bilgi yaşa göre etken mikroorganizmanın tahmin edilip tedavinin düzenlenmesinde önemlidir.
Konjenital (doğumsal) pnömoniye neden genellikle annenin gebeliğinin son aylarında geçirdiği viral enfeksiyonlar veya vajinal akıntılı enfeksiyonlardır. Kızamıkçık, sitomegalovirüs veya herpes (uçuk) virüsü doğumsal pnömoni nedeni olabilir.
3 aydan küçük bebeklerde daha çok grup B streptokok, klamidya, Stafilokokus aureus ve gram negatif bakteriler etkendir. Daha büyüklerde ana etken Streptokokus pnömonia ve Hemofilus influenza’dır (Hemofilus influenza B yani HIB aşısı halkımız tarafından menenjit aşısı olarak da bilinmektedir). Ülkemizde son yıllarda karma aşıların içine koyulan HIB aşısı ve halk arasında zatüre aşısı olarak bilinen konjuge pnömokok aşısı (aşı takviminde KPA olarak geçer) sayesinde bu iki tehlikeli bakterinin yaptığı başta zatüre olmak üzere bir çok enfeksiyon azalmış hatta artık görülmemektedir. (Aşı karşıtlarının kulağı çınlasın)
Tüberküloz basili de her yaşta zatürre ile seyreden akciğer tüberkülozuna neden olabilir ama tüberküloz apayrı bir makale konusu olabilecek kadar uzun ve önemli olduğundan burada sadece ismen değinmekle yetineceğiz.
Virüsler de har yaşta pnömoni etkeni olabilir ama antibiyotiklerin virüslere etkisi yoktur.
Mikoplazma pnömonia adlı değişik bir bakteri de daha çok 5–7 yaş üzeri okul çocuklarında “atipik pnömoni” adlı tabloya neden olmaktadır.
Kızamık gibi düşkünleştirici hastalıklar sonrasında da Hemofilus influenza ve Streptokokus pnömonia zatürre yapan ana etkenlerdir.
Zatürre, etkenin solunum yolu ile alınması ile bulaşır. Buna damlacık enfeksiyonu diyoruz. Aksırık öksürük ile atılan mikroplar havada asılı kalır ve başkaları tarafından solunarak onların solunum sistemine bulaşmış olur. Etken bakteri de olsa virüs de olsa taşıyıcıdan alındıktan sonra kişinin bağışıklık sistemi sağlamsa, sadece hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu yapabilir ama zatürreye neden olamadan vücut tarafından bertaraf edilebilir. Alınan mikrop sayısı fazla, mikrobun virulansı denen hastalık yapıcı gücü fazla ve çocuğun direnci düşükse zatürre ortaya çıkabilir.
Bakteriyel pnömoniler genellikle viral enfeksiyonlar sonrasında görülen ikincil hastalıklardır. Yani genellikle zatürrenin öncesinde vücudu zayıflatıcı bir üst solunum yolu enfeksiyonu vardır. Soğuk algınlığı olan çocukta belirtiler aniden ağırlaşır ve bu üst solunum yolu enfeksiyonu daha sonra aşağı inerek zatürreye neden olabilir. Enfeksiyon ateş, burun akıntısı veya tıkanıklığı ve boğaz ağrısı ile başlar. Nadiren hiç öncü belirtiler olmadan doğrudan zatürre olarak da başlayabilir.
Sık öksürük, yüksek ateşi iştahsızlık, göğüs ağrısı, çarpıntı, kas ağrıları, boyun lenf bezlerinde şişme, genel belirtilerdir. Öksürük başlangıçta kuru iken ilerleyen günlerde balgamlı karakter alır.
Sadece öksürüğü olan çocuğun hastalığı ağır olmayabilir. Ancak öksürüğe hızlı solunum eşlik ediyorsa hastalığın daha ciddi olduğu düşünülmelidir. Pnömoni akciğer enfeksiyonu olduğuna ve akciğerler de oksijen alışverişi yapan organlar olduğuna göre akciğer dokusundaki enfeksiyon oksijen alışverişinde zorlanmayla ve sık nefes almayla sonuçlanır. Kandaki oksijen azalınca akciğerler bunu telafi etmek için sık soluyarak oksijeni yükseltir.
Saniyeli saatle çocuğun solunum hızını saymak gerekir.
Bebek
2 aydan küçükse solunum sayısı dakikada 60 ve üzerinde,
ay arasında ise solunum sayısı dakikada 50 ve üzerinde,
12 ay - 5 yaş arasında ise solunum sayısı 40 ve üzerinde olduğu taktirde hızlı soluduğu kabul edilmelidir.
Enfeksiyonun ağırlığının ikinci bulgusudur. Nefes darlığı bağlı belirtileri göğüs kafesinde kaburgalar arasında çekilmeler, inlemeli solunum, göğüs kafesi alt kısmında içeri çökmeler, solunuma boyun kaslarının eşlik etmesi, her soluk alıp vermede burun kanatlarının açılıp kapanması gözlenebilir.
Deri ve mukozaların (dil ve ağız içini döşeyen zarların) mavi – mor renk alması halinde hastalık artık iyice ilerlemiş demektir. Her iki akciğerde ağır enfeksiyon varsa kandaki oksijen düşer ve morarma başlar.
Yukarıdaki belirtileri olan bir çocuğun uzman bir doktor tarafından muayenesi ile tetkikler olmaksızın tanısının konması mümkündür. Klinik bulgular oturmadığı taktirde göğüs filmi çekilmesi gerekebilir. Hastalığın izlenmesinde göğüs filmi, kan lökosit sayısı ve sedimantasyon hızı kullanılabilir.
Zatürrenin virüs veya bakteri kaynaklı olduğunun ayırımını yapmak zordur. Bu nedenle ateş, öksürük, hırıltı, sık ve zorlu solunumu olan bir çocuk aksi ispat edilene kadar bakteriyel zatürre kabul edilir ve antibiyotik tedavisine başlanır. Tedaviye başlamadan önce bakteri tipi tayini için balgam çıkarabilen çocuklarda balgam kültürü yapılması denenebilir. Ağır vakaların yatırılarak damardan tedavisine başlanıp iyileşme başlandıktan sonra antibiyotiğe ağızdan devam edilerek tedavinin 10 veya 14 güne tamamlanması gerekir.
Son günlerde ülkemizde medyada çıkan çok sayıda grip, zatürre ve zatürreye bağlı ölüm konulu haberler nedeniyle zatürre ve bebek ölümleri hakkında bir yazı hazırlamak, duyarlı insanlarınızı konu hakkında bilgilendirmek istedik.
Öncelikle çocuk ölüm hızı nedir, onu tanımlayalım:
Her canlı doğumun ilk günde ölüm yüzdesidir. (Ülkemiz genelinde bu oran ’de binde 42,7 iken doğu illerimizde binde 60 idi. Finlandiya’da binde 4, Yunanistan’da binde 32).
Her canlı doğan çocuğun 5 yaşına kadar ölenlerinin yüzdesidir. Uluslararası gelişmişlik karşılaştırmalarında daha çok bu oran kullanılır. Ülkemizde bu oran binde 52 olup dünya ülkesi arasında bu rakamla ülkemiz sıradadır.
Pekiyi zatürre nasıl olur da ölüme neden olur? Bunun tıbbi olarak insan vücudunda nasıl gerçekleştiğini ve ilerlediğini bilmek için olaya toplum sağlığı açısından da bir bakmak gerekiyor. Zatürrenin bir çocuğu öldürebilmesi için çocuğun kötü beslenmesi, aşılarının eksik olması, kansız olması, kalabalık ve bozuk çevre şartlarında yaşaması, bağışıklığının da zayıf olması gerekir. Pekiyi tüm bunların hepsi birden nasıl olur da bir çocukta ortaya çıkabilir? Fakirse çıkabilir!
Birleşmiş Milletler Gelişim Programı (UNDP), insani gelişim raporu ()’na göre ülkemizde insanların %2,4’ü günde 1 dolardan az, %18’i günde 2 dolardan az gelire sahiptir. Yani nüfusumuzun (ve dolayısı ile çocuklarımızın) %20’si yoksuldur! Yoksulluğun çocuklar üzerindeki en önemli olumsuz etkisi beslenme yetersizliği ve büyüme geriliğidir. Beslenme yetersizliğinin tıptaki adı malnütrisyondur. Bakın tıp sözlükleri malnütrisyonu nasıl tanımlıyor: “Her birinin eksiklik dereceleri değişebilmekle birlikte gerek proteinden gerekse enerjiden fakir bir beslenme sonucu oluşan, en fazla süt çocukları ile küçük çocuklarda rastlanan, sık olarak enfeksiyonların da eşlik ettiği bir durumdur”
Beslenme yetersizliği olan bebeklerde enerji ve protein eksikliğinin yanı sıra iyot, demir, A vitamini ve çinko gibi büyüme ve bağışıklık için son derece önemli elementler de eksiktir. Demir eksikliği beslenme yetersizliği nedeni ile ortaya çıktıktan sonra kendisi bizzat iştahsızlığa neden olarak demir eksikliği ve beslenme yetersizliğini ağırlaştırmaya başlar ve kısır döngüye neden olur.
Tüm bu şartların bir araya gelmesine ek olarak karma aşıları ile kızamık aşılarının yapılmaması da zatürre için kolaylaştırıcıdır. Çünkü aşı ile korunabilen hastalıklar olan boğmaca ve özellikle kızamığın en önemli komplikasyonları zatürredir.
İyi beslenme, demir eksikliğinin olmaması, enfeksiyonlardan korunma, aşıların tam olması, hijyen ve yaşam şartlarının uygun olması, temiz içme ve kullanma suyu sağlanması ile zatürreden korunmak mümkündür. Tüm bu şartların hem bireysel hem toplumsal olarak yerine getirilmesine çalışılması hem ebeveynlerin hem de devletin görevidir.
Çoğu kez öncesinde bir üst solunum yolu enfeksiyonu bulunduğu için grip aşısının yapılması önemlidir. Kasım ayı geçti artık aşı olunmaz gibi hurafelerin hiçbir tıbbi geçerliliği yoktur. Grip aşısı ile hastalık sayısı en az %25 oranında azalmaktadır.
Hemofilus influenza B (HIB) çocukluk çağında özellikle 3 yaş altında üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir etkendir. HIB aşısının karma aşılarla birlikte aylarda yapılması bu yönden önemlidir.
Pnömokok aşısı: Pnömokok, çocukluk çağında üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarında etken olan bir başka bakteridir. Pnömokok bakterisinin de insanoğlunda en fazla hastalık yapan mikrobiyolojik alt çeşitleri saptanmış ve bunlara karşı da aşı geliştirilmiştir. Yurdumuzda sadece 2 yaşın üstünde yapılabilen ve 23 çeşit pnömokok bakterisine etkili bir aşı vardır. Başta Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinde olmak üzere bazı gelişmiş batılı ülkelerde 2 aylıktan itibaren yapılabilen 7’li bir pnömokok aşısı (Prevnar®)rutin aşılama programına alınmıştır.
Çocuklarımız maalesef daha doğmadan ana karnında sigara ile tanışmaktadır. Sigara daha ana rahminde fetüsün solunum sisteminin gelişmesi sırasında yapısal ve işlevsel bozukluklarına neden olmaktadır. Anne karnında sigaraya maruz kalan bebeklerin başta astım olmak üzere hışıltılı akciğer hastalıkları riski çok daha fazladır. Bu çocuklar doğduktan sonra daha hiç bronşit ve zatürre geçirmedikleri halde akciğerlerinde işlevsel bozukluklar başlamaktadır.
Doğumdan sonra da sigara dumanına maruz kalma ve pasif içicilik sonucu çocuklarda astım, bronşit, zatürre sıklığı artar. Özellikle hem anne hem baba sigara içiyorsa bu risk çok daha fazladır. İstatistikler göstermektedir ki pasif içiciliğe bağlı olarak zatürre, bronşit nedeni ile hastaneye yatırılarak tedavi edilme sıklığı giderek artmaktadır.
Çoğu ebeveynde gördüğümüz bir savunma şu: ”Odayı havalandırıyoruz, yan odada içiyoruz, mutfakta aspiratörün altında içiyoruz” Sigara dumanı ile kirlenen kapalı ortamlarda koltuk örtüleri veya perdelere sinen toksik ve karsinojen maddelerin uçuşması ile o odaya daha sonra giren kişilerce solunmaya devam ettiğini biliyor muydunuz? Ya da normal cam açma ile havalandırmanın yetersiz olduğunu, hava temizliği için kat güçlü bir filtrasyon ve ventilasyon gerektiğini?