ben kelimesinin sesteşi / Ben İle İlgili Eş Sesli Cümleler, Ben Eş Sesli Anlamları ve Örnek Cümleler

Ben Kelimesinin Sesteşi

ben kelimesinin sesteşi

Eş sesli (sesteş) kelimeler nedir? Eş sesli kelimelere örnekler, 40 tane eş sesli sözcüklere örnek cümleler.

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler Nedir?

Yazılış ve okunuşları aynı olan fakat anlamları birbirinden tamamen farklı olan kelimelere eş sesli kelimeler denir. Diğer adı da sesteş kelimelerdir.

➜ İçerisinde düzeltme işaretli (^) harf bulunan sözcüklerde sesteşlik özelliği aranmaz: kar &#; kâr, hala &#; hâlâ, adet &#; âdet gibi&#;

➜ sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz:

Taşıdığı çuval çok ağırdı.

Ondan bu kadar ağır sözler duymayı beklemiyordu.

gibi&#;

Eş Sesli Kelimelere Örnekler

Her yaz köye tatile gideriz.

Okul arkadaşıma mektup yazdım.

Ayakkabının bağı çözülmüş.

Amcamlar üzüm toplamak için bağa gitmişler.

Kır saçlı bir adam bize yardım etti.

Vazolara kır çiçekleri koymuş.

Elektrikli bisiklet dik yokuşları çıkamıyor.

Yangında zarar gören ormanlık alana yeni fidanlar diktik.

Başına gelenleri tenlikle anlattığına eminim.

Terli terli soğuk su memelisin.

Önümüzdeki ay on yaşına girecek.

Annem doğum günüm için yaş pasta yapmış.

Karıncalar evin her yanını sarmış.

Sorumsuz piknikçiler yüzünden ormanımız yandı.

Ak saçlı tatlı bir ihtiyar bize adresi tarif etti.

Bu su neden boşa akıyor?

Düğünde allı pullu elbisesiyle dikkat çekiyordu.

Kış için yeni bir kazak aldım.

Para lafını duyunca anında yanımızda bitti.

Bugün ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk&#;ü anmak için toplandık.

Çuvalları taşırken belini incitmiş.

Toprağı kazacağız ama bir tane bel bulamadık.

Ağzı yüzü bere içinde eve geldi.

Hava soğuk; bereni takmadan dışarı çıkma.

Organizasyon için bin tane plastik tabak sipariş ettiler.

Nasrettin Hoca bindiği dalı kesiyormuş.

Yemekten sonra çay içelim.

Piknik için çay kenarında gölge bir yer arıyoruz.

Bisikletten düşüp dizini yaralamış.

Kitapları raflara güzelce dizdi.

Ayran dolu sürahiyle yanımıza geldi.

Gece yağan dolu araçlarda maddi zarara neden oldu.

Her gece düşümde seni görüyorum.

Elindeki tepsiyi yere düşürdü.

Akşam yemeği için ek olarak muhallebi de yaptım.

Domates tohumlarını geçen hafta ektik.

Akşam geç yatınca sabah kalkamadı.

Köye ulaşabilmemiz için dereyi geçmemiz gerekiyor.

Kahvaltıda gül reçeli bile vardı.

Niçin güldüğünü hiçbirimiz anlamadık.

Her işte bir hayır vardır.

Hayır, bisikletime binemezsin.

Bana kara diyen dilber; gözlerin kara değil mi?

Karaya çıktığımızda ilk işimiz vatan toprağını öpmek oldu.

Yemekten sonra kazları beslemek için bahçeye çıktı.

Belediye yine sokağı kazacakmış.

Keloğlan kuşağından bir taş çıkarıp krala verdi.

Bu efsane kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.

Yazın evlerimizin önüne hayvanlar için bir kap su bırakalım.

Kedi önüne koyulan eti kaptığı gibi kaçtı.

Şişenin mantarını çıkaracağım derken elini yaraladı.

Yedikleri mantardan zehirlenmişler.

Ocağın altını yakmamışsın ki suyun ısınmasını bekliyordun.

Dün akşam ilçemizdeki maden ocağından büyük bir patlama meydana geldi.

Bu bisikletin zinciri paslanmış.

Hatalı pas nedeniyle gol yedik.

Geziye pazar günü gideceğiz.

Artık kıyafetlerini pazardan alacakmış.

Günümüzde saf bal bulmak oldukça zor.

Saflarımızı sık ve düzgün tutalım lütfen.

Paragrafın üçüncü satırında bir yazım hatası var.

Bu kebap çeşidi için eti satırla ince ince kıymak gerekiyor.

Fazla yürümekten ayakları şişti.

İstediğin kazağı örnek için uygun şiş bulamadım.

Galiba tokamı sınıfta kaybettim.

yeni gelenlerle tokalaşıp yerlerimize oturduk.

Yaklaşık üç tonluk hafriyat malzemesini denize dökmüşler.

Afişte kırmızı tonları kullanmaya çalıştım.

Uçağın sesinden kulaklarımızın zarı patlayacaktı.

Tavla oynarken zarları kaybettik.

Ben de sizinle gelmek istiyorum.

Alnının ortasındaki beni ameliyatla aldıracakmış.

Çocuğun elinden tuttuğu gibi bahçeye koştu.

El sözüne inanıp da benimle tartışma lütfen.

At birden şaha kalkınca kendini yerde buldu.

Bodrumdaki eski eşyaları atalım artık.

Hastamız için acil kana ihtiyacımız var.

Görkem, o adamın söylediklerine kesinlikle kanmaz.

Nehrin karşısında geçebilmek için bir sal yapmaya başladı.

Hayvanları otlamaya salıp gölge bir yere oturdu.

İlgili İçerikler:

Eş Anlamlı Kelimelere ÖrneklerZıt Anlamlı Kelimelere Örnekler

*** Eş Sesli Kelimelere Örnek Cümleler içeriği hakkında söylemek istediklerinizi aşağıdaki yorum alanına yazabilirsiniz.

Eş Sesli Kelimeler Sözlüğü, Türkçemizde en çok kullandığımız, taneden fazla eş sesli sözcükten ve anlamlarından oluşmaktadır.

Sözlüğümüze göz atmadan önce eş sesli kelimeler hakkında daha fazla bilgi edinmek için konu anlatımını inceleyebilirsiniz.

SESTEŞİNİ ÖĞRENMEK İSTEDİĞİNİZ KELİMENİN İLK HARFİNİ AŞAĞIDAKİ LİSTEDEN SEÇİNİZ!
A · B · C · Ç · D · E · F · G · H · I · İ · K · L · M · N · O · Ö · P · R · S · Ş · T · U · Ü · V · Y · Z

Eş Sesli Kelimeler Tablosu

 A 

  • aç :(I) Yemek yemesi gereken  (II) Açmak eylemi
  • açma : (I) Açma işi  (II) Bir tür susamsız, kalınca, yağlı çörek
  • ağız : (I) Konuşma, yeme organı  (II) Anadildeki yöresel konuşma biçimi  (III) Doğum yapmış hayvanın ilk sütü
  • ahu : (I) Ceylan  (II) Güzel kadın
  • ağ : (I) İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü  (II) Pantolonun apış arasına gelen yeri
  • ak : (I) Beyaz renk (II) Akmak eylemi
  • akar : (I) Gelir getiren mülk  (II) Bir tür eklem bacaklı canlı   (III) Sıvı, akıcı madde
  • akide : (I) İnanç  (II) Bir tür şeker
  • akrep : (I) Zehirli bir hayvan  (II) Saatin iki ibresinden küçüğü
  • al : (I) Kırmızı renk  (II) Almak eylemi
  • alay : (I) Askerî birlik  (II) Küçümseyerek eğlence konusu yapma
  • an : (I) Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası  (II) Anmak eylemi
  • ar : (I)  m² değerinde yüzey ölçü birimi  (II) Utanma, utanç duyma
  • arı : (I) Temiz, saf  (II) Bal yapan böcek
  • arş : (I) Göğün en yüksek katı  (II) Askerlikte &#;Yürü&#; komutu
  • arz : (I) Sunma, üst makama bildirme  (II) Yeryüzü
  • asma : (I) Asmak işi  (II) Üzüm veren bitki türü
  • at : (I) Binme, yük çekme, taşıma vb. hizmetlerde kullanılan hayvan  (II) Atmak eylemi
  • atlas : (I) Parlak ipek kumaş  (II) Kıta ve ülkelerin haritalarını içeren kitap
  • atlet : (I) Kolsuz, askılı fanila  (II) Atletizmle uğraşan kimse

 B 

  • bağ : (I) Bağlamak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne  (II) Üzüm yetiştirilen arazi
  • bağır : (I) Göğüsün ön kısmı  (II) Bağırmak eylemi
  • bahar : (I) Mevsim adı  (II) Bir çeşit baharat
  • bar : (I) Artvin ve Erzurum yörelerinde oynanan, ağır ritimli bir halk oyunu  (II) İçkili eğlence yeri
  • basma : (I) Basmak işi  (II) Bir tür pamuklu kumaş
  • baş : (I) İnsan ve hayvanlarda vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa  (II) Çıban
  • bel : (I) İnsan bedeninde göğüsle karın, sırtla kalçalar arasındaki bölüm  (II) Toprak işlemeye yarayan tarım aracı
  • ben : (I) Tendeki ufak, koyu renkli leke veya kabartı  (II) Birinci teklik kişi zamiri
  • bere : (I) Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık  (II) Hafif çürük, yara
  • bez : (I) Dokuma kumaş  (II) Bezmek işi  (III) Salgı oluşturan bir organ
  • bin : (I) Dokuz yüz doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı  (II) Binmek eylemi
  • birlik : (I) Bir olma, tek olma  (II) Askerî topluluk
  • biz : (I) Birinci çokluk şahıs zamiri  (II) Kunduracı aleti
  • boy : (I) Taban ile en yüksek nokta arasındaki uzaklık  (II) Kabile, aynı soydan gelen topluluk
  • bozuk : (I) Bozulmuş, kötü işleyen  (II) Bir çeşit perdesiz saz
  • bölük : (I) Bütünden ayrılmış kısım  (II) Askerî birlik

 C 

  • cazgır : (I) Güreşçileri tanıtan kimse  (II) Fitneci
  • cebir : (I) Zor, zorlayış  (II) Matematiğin bir kolu
  • cihat : (I) Din uğruna yapılan savaş  (II) Yönler, taraflar

 Ç 

  • çapak : (I) Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek kuruyan akıntı  (II) Bir balık türü
  • çay : (I) Nemli iklimlerde yetişen bir ağaççık  (II) İçecek türü  (III) Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu
  • çelik : (I) Demirden elde edilen bir maden türü  (II) Kısa kesilmiş dal
  • çil : (I) Yüzde oluşan kahverengi küçük benekler  (II) Dağ tavuğu
  • çile : (I) Sıkıntı  (II) İpek, yün, pamuk vb. her türlü iplik demeti
  • çit : (I) Bağ, bahçe, bostan vb. yerlerin çevresine çekilen duvar türü  (II) Pamuktan dokunmuş basma

 D 

  • dağ : (I) Çevresinden daha yüksek olan yer şekli  (II) Kızgın bir demirle vurulan damga
  • dal : (I) Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri  (II) Dalmak eylemi  (III) Çıplak, yalın, sade
  • dam : (I) Yapıların üstünü örten kısım, çatı (II) Dansta kavalyenin eşi
  • dar : (I) İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı  (II) İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk
  • devir : (I) Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası  (II) Dönme, dönüş
  • dil : (I) Konuşma organı  (II) İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan  (III) Düşmandan alınan esir
  • din : (I) İnanç, ibadet  (II) Dinmek eylemi  (III) Kuvvet birimi
  • diz : (I) Bacağın ortasındaki eklemli bölge  (II) Dizmek eylemi
  • dolu : (I) Bir yağış türü  (II) İçi boş olmayan, doldurulmuş
  • don : (I) İç çamaşırı  (II) Suların buz tutması
  • düş : (I) Rüya  (II) Düşmek eylemi

 E 

  • ebe : (I) Doğum yaptıran kadın  (II) Oyunda baş olan çocuk
  • eda : (I) Davranış, tavır  (II) Naz, işve  (III) Dini ibadeti yerine yetirme
  • ehliyet : (I) Yapabilme gücü  (II) Sürücü belgesi
  • ek : (I) İlave  (II) Ekmek eylemi
  • ekmek : (I) Tarlaya tokum serpmek  (II) Tahıldan yapılan yiyecek
  • el : (I) Tutma, kavrama organı (II) Yabancı  (III) Ülke, yurt, il
  • emir : (I) Buyruk, komut  (II) Bir ülkenin başı, sultan
  • er : (I) Erkek, adam  (II) Erken
  • eser : (I) Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt  (II) İz, işaret, belirti
  • esrar : (I) Gizler, sırlar  (II) Uyuşturucu madde
  • eş : (I) Birbirinin aynı olan, benzer  (II) Karı, koca, hayat arkadaşı  (III) Eşmek eylemi

 F 

  • far : (I) Taşıtların ön kısmındaki ışık  (II) Kadınların göz kapaklarına sürdükleri boya
  • fit : (I) Birini başkasına karşı kışkırtma  (II) Ödeşme, razı olma  (III) İngiliz uzunluk ölçüsü

 G 

  • gam : (I) Üzüntü, tasa, kaygı  (II) Sekiz notanın sıralanmış dizisi
  • gaz : (I) Hava gibi uçucu madde  (II) Tül
  • geç : (I) Beklenen zamandan sonra olan  (II) Geçmek eylemi
  • gen : (I) İçinde bulunduğu hücreyi veya organizmayı etkileyen kalıtsal öge  (II) Geniş  (III) Bir süre boş bırakılan tarla
  • geri : (I) Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü  (II) Büyük kıl çuval
  • gez : (I) Ok ve tüfekteki kertik  (II) Yer ölçmeye yarayan düğümlü ip  (III) Gezmek eylemi
  • gezi : (I) Seyahat  (II) Hareli kumaş
  • giz : (I) Sır  (II) Geminin bayrak sereni
  • gözleme : (I) Gözlemek işi  (II) Bir tür hamur işi
  • güç : (I) Kuvvet, efor  (II) Kolay olmayan, zor
  • gül : (I) Güzel kokulu bir çiçek  (II) Gülmek eylemi

 H 

  • hak : (I) Adalet  (II) Ağaca, taşa yazı yazma veya şekil oyma
  • hal : (I) Pazar yeri  (II) Çözme, çözülme  (III) Tahttan indirme
  • han : (I) Eski Türklerde devlet başkanı  (II) Konaklama yeri
  • hani : (I) &#;Nerede, ne oldu, nerede kaldı&#; anlamlarında kullanılan bir söz  (II) Levrek balığı türü
  • hayat : (I) Canlı, sağ olma durumu  (II) Evlerde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa
  • hayır : (I) &#;Yok, öyle değil, olmaz&#; anlamlarında reddetme sözü  (II) İyilik, karşılıksız yardım
  • hıyar : (I) Salatalık  (II) Bir şeyi seçmekte veya yapıp yapmamakta özgürlük
  • hisar : (I) Hendekle çevrili kale  (II) Türk müziğinde bir makam

  I  

  • ırak : (I) Uzak  (II) Türk müziğinde bir makam

  İ  

  • iç : (I) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil  (II) İçmek eylemi
  • in : (I) Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk  (II) İnmek eylemi
  • it : (I) Köpek  (II) İtmek eylemi

 K 

  • kal :(I) Madenleri eritip birbirinden ayırma  (II) Kalmak eylemi  (III) Söz, laf
  • kalkan : (I) Savaşçıların kullandığı korunmalık  (II) Yassı, büyük bir balık
  • kan : (I) Damarda dolaşan sıvı  (II) Kanmak eylemi
  • kanepe : (I) Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat (II) Peynir, sucuk, salam vb. şeylerle süslenen çok küçük ekmek
  • kanun : (I) Yasa  (II) Bir çeşit çalgı
  • kap : (I) İçinde gıda veya eşya saklanan nesne  (II) Kapmak eylemi  (III) Kadınların giydiği kolsuz üstlük
  • kaplıca : (I) Ilıca  (II) Taneleri ufak bir cins buğday
  • kar : (I) Bir yağış biçimi  (II) Karmak eylemi
  • kara : (I) Yer, toprak  (II) En koyu renk, siyah
  • karga : (I) Siyah tüylü, ötücü kuş  (II) Bir şeyin asıl durumunu yitirerek baş aşağı olması
  • kart : (I) Gençliği ve tazeliği kalmamış  (II) Düzgün kesilmiş ince karton parçası
  • kas : (I) Adele  (II) Küçümseyerek eğlence konusu yapma
  • kaş : (I) Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası  (II) Anmak eylemi
  • kat : (I) Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü  (II) Kesme, kesilme  (III) Katmak eylemi
  • katı : (I) Sert  (II) Kuşların ikinci midesi
  • katılmak : (I) Karıştırılmak, bir topluluğa girmek  (II) Aşırı gülmekten nefesin kesilmesi
  • kav : (I) Çabuk tutuşan, süngerimsi madde  (II) İçki mahzeni
  • kay : (I) Yaz yağmuru  (II) Kusmak  (III) Kaymak eylemi
  • kaymak : (I) Sütün veya yoğurdun üstündeki koyu yağlı katman  (II) Kaygan bir yüzey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek
  • kaz : (I) Bir tür kümes hayvanı  (II) Kazmak eylemi
  • kefe : (I) Terazi gözlerinden her biri  (II) Atların tüylerini parlatmak için kullanılan araç
  • kes : (I) Yakmak için kullanılan iri saman  (II) Jimnastik ayakkabısı  (III) Kesmek eylemi
  • kese : (I) Küçük torba  (II) Kısa, kestirme yol
  • kır : (I) Kül rengi  (II) Şehir dışında kalan, boş ve geniş yer  (III) Kırmak eylemi
  • kış : (I) Soğuk mevsim  (II) Kümes hayvanlarını kovalamak için çıkarılan ses
  • koca : (I) Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş  (II) Büyük, geniş
  • kolluk : (I) Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet  (II) Güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma
  • konak : (I) Büyük ve gösterişli ev  (II) Bebeklerin başlarında görülen kepek tabakası
  • kot : (I) Bir tür pantolon  (II) Temel ile zemin arasındaki yükseklik  (III) Tahtadan yapılmış bir ölçek
  • koy : (I) Denizin, gölün karaya sokulduğu bölümü  (II) Koymak eylemi
  • koyun : (I) Geviş getiren bir hayvan  (II) Kollar arası, kucak
  • kök : (I) Bitkilerin yer altındaki uzantısı  (II) Sazı kurmaya yarayan burgu
  • kötek : (I) Baston, sopa  (II) Gölge balığı
  • kupa : (I) Cam veya seramikten yapılmış, kulplu, büyük bardak  (II) Bir tür atlı araba
  • kur : (I) Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri  (II) Karşı cinse ilgi göstererek onun gönlünü kazanmaya çalışma  (III) Kurmak eylemi
  • kurt : (I) Yırtıcı, etçil memeli hayvan  (II) Bazı böceklere veya böcek kurtçuklarına verilen ad
  • kurum : (I) Bacalarda biriken kalın is  (II) Kuruluş, müessese  (III) Büyüklük taslama
  • kül : (I) Yanan şeylerden artakalan toz madde  (II) Bütün, tüm
  • küp : (I) Topraktan yapılan kap  (II) Birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen
  • küre : (I) Bütün noktaları merkezden aynı uzaklıkta bulunan bir yüzeyle sınırlı cisim  (II) Madenci ocağı

 L 

  • lal : (I) Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz  (II) Değerli bir taş
  • lama : (I) Bir tür hayvan  (II) Buda rahibi

 M 

  • mahsus : (I) Özel, özgü  (II) Belli, anlaşılan, hissedilen
  • manda : (I) Su sığırı, camız  (II) Az gelişmiş ülkelerin, büyük devletlere yönetme vekilliği vermesi
  • mâni : (I) Bir şeyin yapılmasını önleyen şey, engel  (II) Genellikle yedili hece ölçüsüyle söylenen halk şiiri
  • mastar : (I) Fiilin -mak / -mek veya -ma / -me ekleri alan ve ad gibi kullanılan biçimi  (II) Sıvacı ve duvarcıların, cetvel gibi kullandıkları, uzun, ensiz ve düz tahta
  • mat : (I) Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi  (II) Parlak olmayan, donuk
  • maya : (I) Bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde  (II) Damızlık dişi hayvan  (III) Uzun havalardan bir tür halk türküsü
  • meç : (I) Keskin olmayan kılıç  (II) Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış hâli
  • mest : (I) Sarhoş  (II) Üzerine mesh edilebilen, yumuşak bir ayakkabı türü
  • mey : (I) Şarap  (II) Ağzı yassı bir zurna türü
  • mil : (I) Selin bıraktığı balçık  (II) İnce ve uzun metal çubuk  (III) Uzaklık ölçü birimi
  • misket : (I) Mis üzümünden yapılan şarap  (II) Bomba ve şarapnellerin içinde bulunan kurşun veya demir tanelerin adı  (III) Bir tür halk oyunu

 N 

  • namlı : (I) Ünlü  (II) Samanından ayrılmış arpa, buğday yığını
  • nefis : (I) Öz varlık, kişilik  (II) Pek hoş, çok güzel
  • net : (I) Bütün çizgileri belirgin olan, iyi görünen  (II) Teniste servis atışlarında topun fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz

 O 

  • ocak : (I) Ateş yakmaya, pişirmeye, ısıtmaya yarayan yer  (II) Yılın ilk ayı
  • ortanca : (I) Büyükle küçük arası  (II) Mor çiçekli süs bitkisi
  • oy : (I) Bir toplantıya katılanların, birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey  (II) Oymak eylemi
  • oymak : (I) Aşiret  (II) Oyma işi

 Ö 

  • öd : (I) Safra  (II) Yanarken güzel koku veren, öd ağacı
  • öz : (I) Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı  (II) Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan  (III) Dere, çay

 P 

  • pala : (I) Geniş ağızlı bir kılıç  (II) Bez parçalarından dokunan basit kilim
  • palamut : (I) Pulsuz bir balık  (II) Meşe ağacının yemişi
  • parti : (I) Siyasi topluluk, fırka  (II) Bir bütünün parçası, kısım
  • pas : (I) Oksitlenme sonucunda oluşan madde  (II) Bazı top oyunlarında oyunculardan birinin topu takım arkadaşına geçirmesi
  • pat : (I) Yassı, basık  (II) Papatyaya benzeyen otsu bir bitki
  • patron : (I) İşveren  (II) Elbise için kesilmiş kağıt kalıp
  • pazı : (I) Koldaki şişkince kas  (II) Yemek yapılan bir bitki, yabanî ıspanak  (III) Bir ekmeklik hamur topağı
  • pes : (I) Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya şaşkınlık veren davranışlara karşılık olarak kullanılan bir söz  (II) Hafif, yavaş sesle söylenen
  • peş : (I) Arka, art  (II) Bazı giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası
  • pike : (I) Kabartmalı pamuklu kumaş  (II) Uçağın yüksekten hedefe dik olarak saldırması
  • pota : (I) Basketbol kalesi  (II) İçinde maden eritilen kap
  • puf : (I) Kabartılmış minder  (II) Bezginlik, usanç anlatan bir söz
  • pusula : (I) Yön tespit etmek için kullanılan kadranlı araç  (II) Küçük bir kâğıda yazılmış kısa mektup, tezkere
  • put : (I) Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan nesne (II) İpekten bükülmüş iplik

 R 

  • rahim : (I) Döl yatağı  (II) Acıma, esirgeme
  • rast : (I) Doğru, düzgün, tesadüf  (II) Klasik Türk müziğinde bir makam

 S 

  • saç :(I) Baş derisini kaplayan kıllar  (II) Saçmak eylemi
  • saf : (I) Dizi, sıra  (II) Katıksız, halis
  • safra : (I) Denizcilikte denge için kullanılan ağırlık (II) Karaciğerin salgıladığı acı sıvı, öd
  • sağ : (I) Solun karşıtı  (II) Canlı, diri
  • saka : (I) Sucu  (II) Renkli, güzel sesli bir kuş
  • sal : (I) Düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı  (II) Salmak eylemi  (III) Tabut
  • sandal : (I) Kerestesi sert ve kokulu bir ağaç  (II) Kürekle yürütülen deniz teknesi  (III) Sandalet
  • satır : (I) Yazının bir sırası  (II) Et kesme bıçağı
  • saz : (I) Su kıyısında, bataklıkta yetişen ince, açık sarı renkli kamış  (II) Her tür müzik aracı, çalgı
  • sedir : (I) Arkalıksız, üstü minderli divan  (II) Bir tür ağaç
  • sele : (I) Yayvan, genişçe sepet  (II) Bisikletin oturulacak yeri
  • sema : (I) Gök  (II) İşitme, duyma
  • ser : (I) Baş, kafa  (II) Limonluk  (III) Sermek eylemi
  • seri : (I) Bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi  (II) Hızlı
  • set : (I) Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar  (II) Masa tenisi, voleybol vb. oyunlarda maçın her bir bölümü
  • sır : (I) Bir tür cila, vernik  (II) Gizli tutulan şey
  • sim : (I) Gümüş  (II) İşaret
  • sirke : (I) Bit, tahtakurusu vb. asalak böceklerin yumurtası  (II) Ekşimiş üzüm, elma, limon vb. suyu
  • soluk : (I) Ciğerlere hava alıp verme, nefes  (II) Rengi atmış olan, solmuş, uçuk
  • som : (I) İçi dolu olan  (II) Rıhtımın su üstündeki bölümü
  • somun : (I) Yuvarlak ve şişkin ekmek  (II) Cıvatanın ucuna geçirilen, içi yivli demir başlık
  • soy : (I) Sülale, ırk  (II) Soymak eylemi
  • sur : (I) Kale duvarı  (II) Uğur, alın yazısı, talih
  • sümsük : (I) Uyuşuk davranan, miskin  (II) Sivri gagalı deniz kuşu
  • sürme : (I) Sürmek işi  (II) Kirpik diplerine sürülen siyah boya

 Ş 

  • şah : (I) Padişah, hükümdar  (II) Atın, ön ayaklarını yerden keserek arka ayakları üstünde durması
  • şan : (I) Ün, şöhret  (II) Ses dizisi
  • şap : (I) Antiseptik bir madde  (II) İnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası
  • şık : (I) Güzel, zarif, modaya uygun  (II) Seçenek
  • şiş : (I) Şişmiş olan yer, şişlik  (II) Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, ince uzun çubuk

 T 

  • tabak : (I) Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap  (II) Deri işleyen
  • tabaka : (I) Katman  (II) Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu
  • taç : (I) Hükümdar başlığı  (II) Futbolda yandan atış
  • tart : (I) Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta  (II) Tartmak eylemi
  • tavla : (I) At ahırı  (II) Otuz pul ve iki zarla iki kişinin karşılıklı oynadığı oyun
  • tavşan : (I) Kemirgen kır hayvanı  (II) Oyma yapan sanatçı
  • tay : (I) Üç yaşına kadar olan at yavrusu  (II) Denk, eşit, eş
  • tek : (I) Eşi olmayan, biricik, yegâne  (II) Sessiz, hareketsiz
  • tetik : (I) Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça  (II) Çabuk davranan, çevik
  • tez : (I) Çabuk olan, süratli  (II) Düşünce, görüş, sav
  • toka : (I) Kemer, kayış, ayakkabı seafoodplus.info iki ucunu birbirine bağlamaya yarayan tutturmalık  (II) El şıkışma
  • ton : (I) Bin kilogramlık ağırlık  (II) İnsan veya çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi
  • toy : (I) Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan  (II) Ziyafet   (III) Yabani bir av kuşu

 U 

  • uç : (I) Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası  (II) Uçmak eylemi
  • uçuk : (I) Uçmuş, soluk  (II) Deride beliren kabarcık
  • uz : (I) İyi, güzel  (II) Uzak, uzun, çok

 Ü 

  • üs : (I) Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı  (II) Kök, asıl, temel, esas

 V 

  • vokal : (I) Sesle ilgili  (II) Ünlü harf

 Y 

  • yakınmak : (I) Kına, yakı seafoodplus.info vücudun bir yerine sürmek, koymak  (II) Şikâyet etmek
  • yakmak : (I) Kına, yakı seafoodplus.info koymak, sürmek  (II) Ateşlemek, tutuşturmak  (III) Türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek
  • yar : (I) Uçurum  (II) Yarmak eylemi
  • yaş : (I) Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman  (II) Nemli, ıslak
  • yaşlı : (I) Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar  (II) Gözü yaşla dolmuş
  • yat : (I) Kalkan, zırh vb. korunma aracı  (II) Gezinti gemisi  (III) Yatmak eylemi
  • yaz : (I) Sıcak mevsim  (II) Yazmak eylemi
  • yazın : (I) Yaz mevsiminde  (II) Edebiyat
  • yazma : (I) Yazmak işi  (II) Fırça ile veya tahta kalıplarla desen yapılmış bez
  • yen : (I) Giysi kolu  (II) Yenmek eylemi
  • yormak : (I) Yorgun duruma getirmek  (II) Bir anlam vermek, yorumlamak
  • yüz : (I) Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı  (II) Sima, çehre, surat   (III) Yüzmek eylemi

 Z 

  • zar : (I) İnce perde veya örtü  (II) Küp şeklinde ve altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı

Eş Sesli Kelimeler Konu Anlatımı - Sesteş Ne Demek, Eş Sesli Sözcükler ve Örnekleri Neler?

Eş sesli kelimeler günlük hayatımızda sık sık karşımıza çıkar. Türkçe içerisinde birçok farklı eş sesli kelimeler yani diğer anlamıyla sesteş kelimeler bulunur. Bu kelimelerin farkını anlayabilmek için ise cümle içerisinde kullanmamız gerekmektedir. Sesteş kelimeler hem yalın hem de ek almış olarak günlük dilde kullanılmaktadır. Dilimizde birden çok sesteş kelime yer almaktadır. İşte eş sesli kelimeler konu anlatımı ile eş sesli sözcük örnekleri!

EŞ SESLİ KELİMELER KONU ANLATIMI

Eş sesli kelimeler konu anlatımı ile öğrenebilmek mümkündür. Bilindiği üzere farklı anlamlara gelseler dahi yazılış ve okunuşları aynı olan sözcükler eş sesli sözcükler olarak bilinir. Bu sözcüklerde aynı harfler kullanılır ve aynı şekilde kelime oluşturulur. Sesteş sözcüklerde kelimeler aynı olsa bile cümleye dikkatli bakıldığı zaman kelime anlamlarının birbirinden farklı olduğunu anlamanız mümkündür.

EŞ SESLİ KELİMELER NEDİR?

Eş sesli kelimeler yazılış ve okunuş bakımından aynı olan kelimelerdir. Fakat anlamları birbirinden farklıdır. Bu kelimelere eş sesli veya sesteş kelime denir. Kısaca eş sesli kelimeler bir kelimenin birden fazla anlam barındırmasıdır.

SESTEŞ SÖZCÜKLERİN CÜMLE İÇİNDE KULLANILAN ÖRNEKLERİ:

Örnek:

Yılanı gören at birden şaha kalktı.

Mutfaktaki bozulmuş malzemeleri çöpe at.

Örnek:

Numarayı bir deftere yaz.

Bu yaz yurt dışına gideceğim.

Örnek:

Yaralanan asker kan kaybetti.

Güler yüzüne kandım.

EŞ SESLİ KELİMELER 3. SINIF KONU ANLATIMI

Eş sesli kelimelerde kelimenin yazılışı aynı olurken anlamları farklıdır. Yani aynı şekilde yazılar ve aynı şekilde okusalar bile, mutlaka taşıdıkları anlam temel anlamları olmalıdır. Aşağıda eş sesli kelime örnekleri yer alıyor.

-Çocuklar dereyi geçip de çayda boğulmuşlar.

Bu gece yaşlıların çay içeceği tuttu.

-Ey Filistin, kar toprağını…

Bu akşam ülkenin tamamında kar yağacağını söylediler.

-Bana böyle kuru bilgilerle gelmeyesin.

Bahçedeki kuru otları kesmemiz gerekiyor.

-Buraya kadar boğazı yüzerek gelmişler.

Ben olsam ona hiç yüz vermem.

50 TANE EŞ SESLİ KELİME

1-Ayakkabının bağı çözülmüş.

Amcamlar üzüm toplamak için bağa gitmişler.

2-Her yaz köye tatile gideriz.

Okul arkadaşıma mektup yazdım.

3-Elektrikli bisiklet dik yokuşları çıkamıyor.

Yangında zarar gören ormanlık alana yeni fidanlar diktik.

4-Başına gelenleri tenlikle anlattığına eminim.

Terli terli soğuk su içmemelisin.

5-Karıncalar evin her yanını sarmış.

Sorumsuz piknikçiler yüzünden ormanımız yandı.

6- Ak saçlı tatlı bir ihtiyar bize adresi tarif etti.

Bu su neden boşa akıyor?

7- Düğünde allı pullu elbisesiyle dikkat çekiyordu.

Kış için yeni bir kazak aldım.

8- Para lafını duyunca anında yanımızda bitti.

Bugün ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak için toplandık.

9-Çuvalları taşırken belini incitmiş.

Toprağı kazacağız ama bir tane bel bulamadık.

Ağzı yüzü bere içinde eve geldi.

Hava soğuk; bereni takmadan dışarı çıkma.

Organizasyon için bin tane plastik tabak sipariş ettiler.

Nasrettin Hoca bindiği dalı kesiyormuş.

Yemekten sonra çay içelim.

Piknik için çay kenarında gölge bir yer arıyoruz.

Bisikletten düşüp dizini yaralamış.

Kitapları raflara güzelce dizdi.

14 Ayran dolu sürahiyle yanımıza geldi.

Gece yağan dolu araçlarda maddi zarara neden oldu.

Her gece düşümde seni görüyorum.

Elindeki tepsiyi yere düşürdü.

Akşam yemeği için ek olarak muhallebi de yaptım.

Domates tohumlarını geçen hafta ektik

Kahvaltıda gül reçeli bile vardı.

Niçin güldüğünü hiçbirimiz anlamadık.

Her işte bir hayır vardır.

Hayır, bisikletime binemezsin.

Bana kara diyen dilber; gözlerin kara değil mi?

Karaya çıktığımızda ilk işimiz vatan toprağını öpmek oldu.

Yemekten sonra kazları beslemek için bahçeye çıktı.

Belediye yine sokağı kazacakmış.

Bugün yağmur çok fazla yağdı.

Annem bugün yemeklerde yağ kullandı.

Marketten 3 tane ekmek aldım.

Bugün tohum ekmek için tarlaya gideceğim.

Ayının inine girme gerçekten çok tehlikeli.

Merdivenlerden düşmemek için dikkatli şekilde inmeniz gerekiyor.

Dik yokuştan araba çıkmaz.

Öğrenciler evlerinin önüne ağaç dikti

Çocuklar az daha çayda boğuluyordu.

Şöyle bir bardak çay koy da içelim.

Hadi şöyle bir denizde yüz de gel.

Sakın ona yüz verme.

Nehrin karşısında geçebilmek için bir sal yapmaya başladı.

Hayvanları otlamaya salıp gölge bir yere oturdu.

Yılanı gören at birden şaha kalktı.

Mutfaktaki pislikleri çöpe at.

Küçücük bir kara parçası için savaş çıkacaktı.

Senin kara gözlerin aklımı başımdan aldı.

Kadının sol eli kapıya sıkışmış.

El sözüne kanıp da yuvanı yıkma.

Düğün evine hangi yoldan gideceğiz?

Sinirinden annesinin saçını yolmuş.

32 -Çiftlikteki atların bakımıyla kim ilgileniyor?

Canı bir şeye sıkıldığında suya taş atar.

Okulunuzda kaç tane bilgisayar var?

Yaylaya gece yarısı varmışlar.

Köylü kadınlar çayın kenarında çamaşır yıkıyorlar.

Yemeğin üzerine bir bardak demli çay iyi gider.

Altınlarını sandığın içine saklamış.

Terli terli buzlu su içmiş, sonra da hastalanmış.

Küçük bir salla karşı kıyıya geçtik.

Çocuğu hemen bakkala sal, kahve ile şeker alsın.

Kır saçları soğukta uçuşuyordu.

Vazoya kır çiçeklerini koyduk.

Dik yokuştan araba çıkmaz.

Öğrenciler evlerinin önüne ağaç dikti.

Benim çok fazla futbol topum var.

Anneme eve benden önce vardı.

Yolcular yatın üzerinde keyifle denizi izliyordu.

Uykusu gelen Merve hemen yatağına yattı.

Çayın kenarındaki ormanda ailece piknik yaptık.

Babam akşam yemekten sonra çay içmeyi sever.

Ayşe öğretmenin tahtaya yazdığı problemi çözdü.

Yaz tatili geldiğinde denize gidip bol bol yüzeceğim.

Anne kaz, yavrularının çıkmasını bekliyordu.

Okulda fidan dikmek için toprağı kazdık.

Çoban sürüsünde bin tane koyun olduğunu söyledi.

Okula gidip gelirken bisiklete biniyorum.

Paten kayan Mine dengesini kaybedince yere düştü.

Can düşünde annesinden alacağı hediyeleri görüyordu.

Top oynarken düşen Tarık'ın dizi çok acımıştı.

Örüntü oluşturmak için boncukları dizdik.

Kaptan ufka bakıp "Kara göründü !" diye bağırdı.

Geceleyin kara kedinin sadece gözleri görünüyordu.

Agaç dallarına konan mavi kuşlar neşeyle ötüyordu.

Yüzmeyi çok seven İbrahim koşarak suya daldı.

Ocakta pişen yemeğin kokusu odama geliyordu.

12 ayı saymaya ilk ay olan "Ocak" ayından başlarız.

TANE EŞ SESLİ KELİME

Al

Bin

Kır

Yan

Çay

Dil

Yaz

El

Zar

Yat

Yazma

Yar

ünlü

Yaş

Yüz

Yat

Top

Tabiat

Tavşan

Toka

Satır

Sakin

Saz

Sıra

Soy

Saf

Saç

Şiş

Soluk

Seri

Ocak

Öz

Pas

Patron

Pay

Pike

Pazı

Pazar

Pirinç

Mayıs

Manda

Maskara

Mil

Makam

Mayıs

Mantar

Kanepe

Kara

Kart

Kahve

Kaş

Katı

Kaz

Kese

Kıta

Koca

Koy

Kupa

Kurulum

Kuşak

Lama

Kap

Han

Hal

Harp

Hayat

Hayır

İn

İç

İt

Ek

El

Er

Gam

Ekmek

Güç

Gül

Çelik

Çil

Devir

Dil

Diz

Dolu

Don

Düş

Asma

Arz

At

Ay

Atlet

Aşı

An

Alay

Ak

Ağız

Açma

Açık

Bahar

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir