Evet efendim....
Üç gündür sosyal medya alemini ve bazı yayın organlarını meşgul ediyorum sağlık problemim ile.
Ancak yedi aydır yaşadığım bu problem sadece beni değil, herkesi ilgilendiriyor.
Çünkü; son yıllarda göz kapak ameliyatını kadın, erkek, genç, yaşlı herkes yaptırıyor.
Çünkü; çok kolay bir operasyon.
Çünkü; doktorların bazıları kendi muayenehanelerinde yapıyorlar 20 dakika sürüyor.
Çünkü; normal hayata hemen geçebiliyorsunuz.
Çünkü; iz kalmıyor sıkıntı yaratmıyor.
Ve tabii; doğru ellerde yaptırırsanız.
İşte ben de maalesef yedi ay önce güvendiğim, güvenilir zannettiğim, bir estetik doktoruna göz kapak ameliyatı, kaş kaldırma gibi işlemler yaptırdım.
Malumunuz yaş kemale eriyor. E benim de biraz genetik göz kapaklarım düşüyor. O yüzden de güvendim ve 24 Kasım 2022 tarihinde hiç unutmuyorum Perşembe günü sabah ameliyata girdim. Derdim, hafta sonu dinlenmek Pazartesi de Habertürk canlı yayında güzel bir şekilde ekrana çıkmaktı!
Fakat ne oldu?
Kendime gelemedim.
Çünkü "Kör oldum" zannettim.
Göremiyordum, gözlerimin içi kıpkırmızıydı vampir gibi. Ve sanki iki çakmağı yakmışım ateş gibi yanıyordu.
"Hafta sonu düzeleceğim Pazartesi yayına bomba gibi çıkacağım" derken olanlar olmuştu. İki gözüm de görmüyordu.
Neyse efendim... Bu zaman zarfında çok zorlu bir süreç içine girdim. Ameliyatın dördüncü günü de uzman bir göz doktorundan acı gerçeği öğrendim!!!
Neydi bu acı gerçek; "En az 1,5 sene bu gözle uğraşırsın. Eğer iyi tedavi olursan ve doğru ameliyatları olursan kurtarırsın. Yoksa çok zor işin. Bir kere her gün sabah akşam buraya geleceksin. Oda sıcaklığı, suyun sıcaklığı, uykuya yatış saatin, gözlerine bir şeyin dokunmaması vb...." diye uzayıp giden bir liste ve bir dizi ilaç ve damla ile evimin yolunu tuttum.
1-Korkuyordum.
2-Kör oldum düzelmeyecek diye düşünüyordum.
3-İnanılmaz bir hayal kırıklığı içine girmiştim.
4-Kendimi berbat hissediyordum.
5-Gözlük ve şapka ile bile sokakta duramıyordum.
6-Evde bütün perdeler kapalı oturmam gerekiyordu.
7-Tuvalete giderken bile duvarlara tutuna tutuna gidiyordum.
8-Yatakta bile istediğim şekilde yatamıyordum.
9-Bir buz koymak istiyordum gözüm daha da yanıyordu.
10-Sıcak çay pansumanı yapmak istiyordum gözüm daha da beter oluyordu.
Yani kısacası hiç ama hiçbir şey olmuyordu. Olamıyordu. Efendim bu zamanları anlatmaya gerçekten kelimeler bulamıyorum. İçim, yüreğim öyle acıyor ki, bunları yazarken bile.
Neyse; gel zaman git zaman bu şekilde o doktor senin, bu doktor benim yedi ay geçirdim.
Bu arada birilerinin yardımı ile sokakta dolaştığım zaman kimseyi görmüyordum.
Gördüklerim de, "A sana ne oldu?", "Ne kadar kilo almışsın", "Çok çirkinleştin mi sen, bu kötü gözlükleri neden takıyorsun", "Sen kendine ne yaptın böyle Allah aşkına" diye diye daha da beter bir şiddetin ortasına kalıyordum.
Yani kısacası direkt eve kapanıp kimseyle de görüşmek istemiyordum.
Ama babam hasta ve çok ağırlaştığı için anneme de durumu çok net açıklayamıyordum. Sadece, "Anne alerji oldu gözüm" diye saçma sapan yalanlarla oyalıyordum.
Hatta, "Gözüne ne oldu" diyenleri de başımdan savmak için onlara da yalan söylüyordum.
Yani kısacası sanki ameliyatı ben yapmışım.
Sanki o ameliyatta olan şeyi ben yapmışım gibi suçluluk hissediyordum.
Evet evet gerçekten suçluluk hissediyordum. Ciddi psikolojim bozulmuştu. Ama kimseye anlatamıyordum. Suçlu bendim, kusurlu bendim. Ve gizleniyordum.
Sürekli kendime kızıyordum. Aynaya bakmak dahi istemiyordum.
Zorla da olsa arada sırada bir yerlere gidiyor çirkin gözlüklerimle kimseyi de görmüyordum sonra ağlaya ağlaya eve dönüyordum. Çünkü acı çekiyordum. ayakta durmaya çalışmak, kimseye çaktırmamak için resmen işkence çekiyordum.
Neden; inanın bilmiyorum. Psikolojim ciddi bir şekilde bozulmuştu. Tek derdim iyileşmekti. Başka hiçbir derdim yoktu.
Ve bu arada sabah-akşam her gün ama her gün doktoruma gidiyordum.
Ve beş ayın sonunda yani Mayıs'ın başında sağ gözüm toparlamaya başladı. Bakın beş koca ay... Beş koca ay... Yaşadıklarımı satırlara sığdırılamayacak kadar zor. Ve beş ay sonunda yüzde 70'lere kadar görmeye başladım. Ve sol gözüme sıfır numara lens takıldı. Çünkü ayakta durmuyordu gözüm. Evet ayakta durması için lens takılması gerekiyordu.
Aynı durum sol gözümde de vardı. Sol gözümde de lens vardı ve hala da var. Çünkü lens olmadan açamıyorum. Sürekli kapatmak durumunda kalıyorum. Haftalık lens kullanıyorum.
Ha bu arada "Hayatta gözüme damla damlatamam", "Ben hayatta lens kullanamam" diye diye tüm bunları da öğrenmiş oldum. "Asla asla" dememek gerektiğini de buradan bir kez daha kendime hatırlatıyorum.
Neyse Mayıs'ın ilk haftası sağ gözüm daha da rahatladı. Üç hafta önce sağ gözümden lens çıktı. Sağ gözümle hayatımı idame ettiriyorum şu ara. Ama yüzde 70-80 oranında görme ile. Tam anlamıyla görmüyor. Eskiye dönmedi. Ki canavar gibiydi gözlerim.
Sol gözüm maalesef sizlere ömür. Hala tam anlamıyla kendine gelmedi. Tam anlamıyla derken yüzde iki falan görüyor. O da zar zor... Lens mi? Tabii ki var.
Yani sağ gözüme kurban oluyor, durumundayım.
Kısacası güzelleşeyim derken nerelere geldim.
"Benim başıma" gelmez demeyin. Öyle bir geliyor ki!!! Siz bile anlamıyorsunuz.
Hayat sizi hiç çalışmadığınız yerden sınıyor zaman zaman.
1-Hem arkadaştan.
2-Hem dosttan.
3-Hem sevgiliden.
4-Hem yanlış kararlardan.
5-Hem de zamanında reaksiyon alamamaktan.
Evet evet keşke yedi ay bu sorunla tek başıma mücadele etmeseydim de, daha ameliyattan çıkınca sesimi yükseltseydim.
Keşke, "Ben iyileşeceğim, yatacağım sabah kalkacağım hiç bir şeyim kalmayacak. Bomba gibi olacağım" demeseydim.
Bangır bangır bağırsaydım.
"Kolum kırılsa sesim çıkmaz" diye övünüyordum bu yaşıma kadar. Oysa ki, ne kadar yanlışmış.
Hayır!!!
Hata!!!
Sesinizi çıkartın. Bağırın bağırabildiğiniz kadar. Anca o zaman kıymetiniz biliniyor.
O zaman belki yapan da yaptığını, hatasını anlıyor.
Belki biraz da utanır ve utanırlardı.
Neyse diyeceğim odur ki!!!
Kendinizin kıymetinizi bilin. Benim yaptığımı yapmayın. Ben sadece annemi ve babamı düşündüğüm için sessiz kaldım ve sadece iyileşmek için uğraştım. Sadece iyileşmek.
Bu yüzden de doktor doktor dolaştım. Kendi imkanlarım ile. Maddi-manevi sadece kendi imkanlarım ile tek tek doktor dolaştım.
Ve bu göz kapak ameliyatları ile tüm gerçekleri de öğrenmiş oldum.
1-Lütfen göz kapak ameliyatlarını göz doktorlarına yaptırın.
2-Özellikle 40 yaş üstüyseniz zaten kesinlikle göz doktoruna gidin.
3-İkinci kez göz kapak ameliyatı oluyorsanız kesinlikle narkoz eşliğinde olmayın.
4-Ameliyata girerken gözünüzde sorun var mı, yok mu önceden muayene olun., (Allahtan ben ameliyattan bir ay önce muayene olmuşum. Gözüm sapa sağlamdı)
5-Ve göz kapak ameliyatlarını kesinlikle narkoz eşliğinde olmayın. Çünkü ameliyat sırasında gözünüz açık kaldığı için asıl sıkıntı orada oluyor.
***
Peki şimdi ne olacak?
Efendim yedi ay boyunca neredeyse gitmediğim doktor kalmadı. Fakat bu zaman zarfında sabit bir doktorum da var. Banu Hocam ile şimdi yola devam ediyor. Hocam, "Bana inan seni ameliyatsız iyileştireceğim" dedi.
Tabii bu zaman zarfında büyük operasyon olmadım.
İki üç operasyonlarım oldu sadece.
Kornea nakli de olmam gerekiyordu. Fakat gözüm henüz buna hazır değil. Çünkü sol gözümde kornea nakli yapmadan önce kök nakli yapılması geriyor. Fakat bunun da zorlukları ve riskleri var.
O yüzden biraz daha bekliyoruz. Eğer gözümün kök dediğimiz bölümünü iyi olursa kornea nakli olacağım. Ya da bir mucize olacak ve ameliyatsız bir sene içinde geçecek.
Ben geçirmek için elimden geleni yapacağım. Sonuna kadar gideceğim. Olmazsa kornea nakli olacağım. Hayırlısı bakalım.
Ama tabii bu zaman zarfında hukuksal mücadelemi de bırakmayacağım.
Çünkü ben uyurken bir uzvumu kaybettim.
Bakın ameliyata girerken bir imza atıyorsunuz. Tamam ama kör olmak için atmıyorsunuz o imzayı.
Şimdi doktorunuza göğüs ameliyatı olursunuz. Memenizin birisi size göre eğri ya da yamuktur. Bunun için sesinizi yükselttiğinizden doktorunuz belki, "Beni itibarsızlaştırıyor" diyebilir ama gözünüzü siz durup dururken kör edemezsiniz. Ameliyattan çıktıktan sonra ve sonrasında yedi ay boyunca göremiyorsanız bu sizin suçunuz olmamalı.
İşte ben yaşadığım bu baskıyla yedi ay mücadele ettim.
Bugün artık kendimi tüm gücümle toparlayıp size yaşadığım sıkıntıyı anlatabiliyorum.
Anlatıyorum ki, lütfen siz de doktorunuzu iyi seçin.
ve tekrar ediyorum.
Lütfen estetik doktorlarına değil göz doktorlarına danışın.
***
Ve lütfen görsel şiddete son verin
İnsanların kilosuna.
Görüntüsüne.
Kılığına, kıyafetine...
Laf söylemeden önce bir an durup düşünün.
1-Bu insan bir sıkıntı yaşıyor olabilir.
2-Bu insan ilaç tedavisinde olabilir.
3-Bu insan belki maddi sıkıntı yaşıyor olabilir.
4-Bu insan belki ailesiyle problem yaşıyor olabilir.
5-Bu insan sizinle paylaşmak istemediği bir sorunu olabilir.
Lütfen yeter artık. Görsel şiddete son verin.
Cümle; bir duyguyu, düşünceyi, olayı anlatan sözcük ya da sözcükler topluluğudur. Duygu, düşünce ya da olay anlatılırken cümlede her sözcük ya da sözcük grubu bir görev üstlenir, işte, sözcük ya da sözcük gruplarının birtakım görevler üstlenmesiyle cümle öğeleri ortaya çıkar. Bu öğeler şunlardır:
1) Yüklem
2) Özne
3) Nesne (Düz Tümleç)
4) Dolaylı Tümleç
5) Zarf Tümleci
6) Edat (İlgeç) Tümleci
7) Cümle Dışı Unsurlar
Örnek:
♦ Turistler güneş doğarken bu tepeden manzarayı seyreder.
Görüldüğü gibi, cümlenin temel öğesi yüklemdir. Öyleyse önce, cümlede asıl yargıyı bildirip cümlenin kurulmasını sağlayan yüklem bulunmalıdır. Sonra, yukarıdaki cümlede olduğu gibi, yükleme çeşitli sorular sorularak, onu çeşitli yönlerden açıklayan öteki öğeler bulunur. Buna göre, öğeleri bulurken belli bir yol izlenmelidir.
Cümlenin öğeleri bulunurken şu kurallara dikkat edilmelidir:
♦ Önce yüklem belirlenir, sonra yükleme çeşitli sorular sorularak öteki öğeler bulunur.
♦ Cümledeki söz öbekleri (isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, bileşik sözcükler, deyimler, ikilemeler, fiilimsi grupları, edat grupları…) bölünmez; tek bir öğe olarak gösterilir.
♦ Öğeleri buldurmaya yönelik sorular, cümle içinde, buldurduğu öğenin yerini tutar.
♦ Cümle dışı unsurlar (ünlem ifadeleri, bağlaçlar, ara sözler, hitap sözcükleri) öğe olarak kabul edilmez.
YÜKLEM
Yüklem;kip ve kişi eki alıp iş, oluş, hareket bildirerek cümleyi bir yargıya bağlayan sözcük ya da sözcük öbeğidir. Yüklem, cümlenin temel öğesidir. Bir cümlenin varlığından söz edebilmek, yüklemin varlığına bağlıdır.
♦ Yüklem kip ve kişi eklerini alır. Buna göre yüklem, çekimli bir eylemden oluşabilir:
Bu cümlelerde “alıyorum” ve “teşekkür ettik” eylemleri kip ve kişi eki alarak cümleyi bir yargıya bağladığı için yüklemdir.
♦ Yüklemler, farklı yapılarda oluşturulmuş eylemlerden oluşabilir:
♦ Yüklem, ekeylem almış ad soylu bir sözcükten veya sözcük öbeğinden oluşabilir:
Aşağıdaki cümlelerde ad soylu sözcüklerden ya da sözcük öbeklerinden oluşan yüklemler koyu olarak yazılmış ve yüklemlerin türleri ayraç içinde belirtilmiştir.
ÖZNE
Özne, cümlede işi, oluşu, hareketi yapan veya olanı bildiren öğedir. Yükleme “kim? – ne?” soruları sorularak bulunur.
Bu cümlelerin birincisinde, yükleme (alkışladılar) “kim” sorusu sorularak “işi yapan öğe” yani özne bulunuyor. İkinci cümlede de ad soylu bir sözcük olan yükleme (doluydu) “ne” sorusu sorularak özne bulunuyor. Bu sorular yükleme doğrudan değil de “alkışlayan kim, dolu olan ne” biçiminde sorulursa özne doğru olarak bulunur.
♦ Özne, ad soylu sözcük veya sözcük öbeğinden oluşabilir:
Aşağıdaki cümlelerde, özneler, koyu olarak yazılmış, öznelerin türleri ayraç içinde belirtilmiştir.
Dikkat!
♦ Cümlede yazılmayan, yüklemdeki kişi ekinden anlaşılan öznelere “gizli özne” denir.
Dikkat!
♦ Cümledeki hitap sözleri öğe olarak kabul edilmez.
Bu sözler cümle dışı unsurdur.
Bu cümlede “Murat’ hitap sözü olduğundan özne değil, cümle dışı unsurdur. Cümlenin öznesi ise gizli özne “sen”dir.
NESNE (DÜZ TÜMLEÇ)
Nesne, öznenin yaptığı işten etkilenen öğedir. Yükleme sorulan “neyi? – kimi?” sorularıyla belirtili nesne, “ne?” sorusuyla belirtisiz nesne bulunur. Nesne, yüklemi eylem olan cümlelerde aranmalıdır. Özneyle nesneyi karıştırmamak için önce özne, sonra nesne bulunur.
1) Belirtili Nesne (Neyi? – Kimi?)
Bu cümlelerin birincisinde yükleme (beğendim) “neyi” sorusu sorularak, İkincisinde yükleme (yazdırmış) “kimi” sorusu sorularak “yapılan işten etkilenen öğe” yani nesne bulunuyor. Bu cümlelerde nesneler belirli bir varlığı karşılamaktadır. Aşağıdaki cümlelerde belirtili nesneler koyu yazılmıştır.
2) Belirtisiz Nesne (Ne?)
Bu cümlede yükleme (beğendim) “ne” sorusu sorularak “yapılan işten etkilenen öğe” yani nesne bulunuyor. Bu cümlede nesne herhangi bir varlığı karşılamaktadır. Aşağıdaki cümlelerde belirtisiz nesneler koyu olarak yazılmıştır.
Dikkat!
Bu cümlede özne de nesne de yükleme sorulan “ne” sorusunun cevabıdır. “Ne” sorusunu yükleme doğrudan sormayıp “Söyleyen ne?” biçiminde sorarsak özneyi doğru buluruz. Daha sonra “ne” sorusunu özneyle birlikte “Kuşlar ne söylüyor?” biçiminde sorarsak nesneyi doğru bulmuş oluruz.
DOLAYLI TÜMLEÇ
Dolaylı tümleç, yüklemi; yer, yön bakımından tamamlayan öğedir. Yükleme sorulan “kime, kimde, kimden, nereye, nerede, nereden, neye, neyde, neyden” sorularının cevabı olur. Bu sorulara göre, dolaylı tümleç olan öğe “-e, -de, -den” durum eklerinden birini alır.
Bu cümlede “arabaya” sözcüğü, yükleme sorulan “neye” sorusuna cevap verdiğinden dolaylı tümleçtir. Aşağıdaki cümlelerde dolaylı tümleçler koyu olarak yazılmıştır.
Uyarı!
Cümlede “-e, -de, -den” eklerinden birini alan her öğe, dolaylı tümleç değildir. Bir öğenin, dolaylı tümleç olması için, bu ekleri almasının yanında yukarıda sıralanan sorulardan birinin cevabı olması gerekir.
Bu cümlelerin birincisinde “-den” ekini alan “fırtına’’ sözcüğü; “neyden” sorusunun cevabı olduğu için dolaylı tümleç, İkincisinde “neden (niçin)” sorusunun cevabı olduğu için zarf tümlecidir.
ZARF TÜMLECİ
Zarf Tümleçleri, yüklemi; durum, zaman, miktar, yer-yön ve sebep gibi yönlerden tamamlayan öğelerdir. Yükleme sorulan “nasıl, ne zaman, ne kadar, neden, niçin, niye” sorularıyla bulunur.
Bu cümlelerin birincisinde “yürüyerek” sözcüğü, yüklemi durum yönünden; İkincisinde “daha hava aydınlanmadan” sözü yüklemi zaman yönünden tamamladığından zarf tümlecidir. Aşağıdaki cümlelerde zarf tümleçleri koyu yazılmıştır.
♦ Bir cümlede birden fazla zarf tümleci bulunabilir.
Uyarı!
♦ Yer-yön zarfları ek alırsa zarf tümleci olmaz. Aldığı eklere göre, öğe olarak değişik görevler üstlenir.
Bu cümlelerin birincisinde “dışarıya’’ sözcüğü, “nereye” sorusunun cevabı olduğu için dolaylı tümleç; İkincisinde “dışarısı” sözcüğü, “ne” sorusunun cevabı olduğu için özne; üçüncüsünde “dışarıyı” sözcüğü, “neyi” sorusunun cevabı olduğu için nesne; dördüncüsünde “dışarı” sözcüğü, yer-yön belirteci olduğu için zarf tümlecidir.
EDAT (İLGEÇ) TÜMLECİ
Edat (ilgeç) tümleçleri, yüklemi; amaç, araç, birliktelik, neden yönlerinden tamamlayan “ile, için” ilgeçleriyle oluşturulmuş öğelerdir. Yükleme sorulan “ne ile? kiminle? ne için? kimin için?” sorularıyla bulunur.
Bu cümlede “uçakla” sözcüğü “neyle” sorusuna cevap verdiğinden ve yüklemi araç yönünden tamamladığından ilgeç tümlecidir. Aşağıdaki cümlelerde ilgeç tümleçleri koyu renkle gösterilmiştir.
Ayrıca bakınız ⇒
CÜMLENİN ÖGELERİ