Tiroid nodülleri, boynumuzun ön kısmında yer alan tiroid bezinin içindeki çoğunlukla iyi huylu yumrulardır. Tıp dilinde “nodüler gutar” adı verilir, nodül sayısının birden fazla olması haline “multinodüler guatr” denilir.
RESİM: Tiroid bezinin yeri ve kabarık olarak görülen nodül
Tiroid nodülü ortalama her kişiden birinde görülür. Nodüllerin bu kadar sık olmasına karşın kanserleşme az görülür (%).
Tiroid nodülleri bayanlarda erkeklere kıyasla 6 misli daha sıktır. Hastanın yan yana bir kaç adet veya sadece bir tane (solitary) nodülü olabilir. Nodülünün tek başına olması (kanserleşme riski daha yüksek olduğu için) hoşumuza gitmez.
Tiroid nodüllerinin neden oluştuğu tam olarak bilinmemekle birlikte ailede tiroid nodülü olanlarda daha sık görülmesi genetik bir ilişki olduğunu düşündürmektedir.
Belirtiler nelerdir?
Tiroid nodülü çok büyük olmadıkça hiçbir belirti vermez. Bazı kişilerde dışardan gözle görülecek kadar büyük olurken bazılarında ancak muayenede doktorun eline gelir. Check-up kontrollerinde tiroid sonografisi yapılması küçük nodüllerin daha sık yakalanır olmasına neden olmuştur. Nodül çok büyük olursa boğazda baskı hissi, yutkunma zorluğu yapar. Aşırı çalışan nodüller çarpıntı, terleme, kilo kaybı gibi “hipertiroidi” bulguları gösterir.
Tiroid nodülü saptanan hastada bu nodülün kanser olup olmadığını anlamak önemlidir. Günümüzde bunun için yapılacak ilk tetkik ultrasonografidir.
Hiç şikayetim yokken ultrasonla tiroid kontrolü yaptırmalı mıyım?
Dahiliye uzmanları muayene esnasında tiroid bezini elle kontrol ederler. Büyük nodüller genellikle ele gelir, doktor şüphelenmesi halinde ultrasonografi ister. Anne baba veya kardeşinde tiroid kanseri olan bir kişinin boynunda şişlik olmasa da ultrasonografi yaptırması uygun olur. Bunun dışında herhangi bir sorun yokken tarama amacıyla ultrasonografi önerilmez.
Kan testleri
Tiroid nodülü saptanan hastalarda tiroid bezinin görevini iyi yapıp yapmadığını gösteren standart kan testleri yapılır: TSH, T4, T3 testleri normal çıkabilir. Bu testlerin anormal çıkması halinde ilave kan testleri (tiroid antikorları vb) istenebilir.
İyi huylu tiroid nodülleri
Folliküler adenomalar tiroid bezinin folliculer epitelinin iyi huylu tümörleridir. Etrafı düzgün bir kapsülle çevrili homojen yapıda bir nodüldür. Kendi içinde Colloid, embryonal, Hürthle hücre tipleri vardır.
Hiperplastik nodüller
Tiroid kistleri iyi huylu tiroid nodüllerinin beşte birini oluştururlar. Kistlerin üçte ikisi iyi huyluyken üçte biri tiroid karsinomasıdır.
Aşırı çalışan tiroid nodülleri iyi huyludur ve bunlara biyopsi yapmak gereksizdir. İlaç tedavisi, radyoiyod tedavisi veya cerrahi müdahale düşünülebilir.
Tiroiditis
Tiroid bezinin mikroplu veya mikropsuz iltihabı söz konusudur. Tiroid nodülünün ağrılı olması ve aşırı çalışması tiroidit ihtimalini çok kuvvetlendirir.
5 farklı tiroiditis türü vardır.
seafoodplus.infoşimato tiroiditi
seafoodplus.infot granulamotöz tiroiditisi virüsler yapar, tiroid bezi muayenede hassastır.
seafoodplus.infot lemfositik tiroidit
seafoodplus.info suppuratif tiroidit bakteri veya mantar enfeksiyonuna bağlı gelişir.
seafoodplus.info struma.
Tiroid kanserleri
Tüm kanserlerin yaklaşık % 1’ini yapar. Soliter tiroid nodülleri kadınlarda daha çok görülmesine karşılık kanserleşme erkeklerde daha fazla olur. Soliter tiroid nodülünün kanser çıkma ihtimali % arasında değişir. Yaş ilerledikçe kanserleşme ihtimali daha yükselir. Çocukluğunda çeşitli röntgen/tomografi çekimleriyle baş boyun bölgesine röntgen ışınları alanlarda risk daha yüksektir. Adet düzensizliği yaşayan, yumurtalıkları alınan, ailesinde tiroid kanseri olan bayanlarda kanser riski daha yüksektir. Tiroid nodüllerinin çap olarak büyümesi kanser ihtimalini de artırır.
Tiroid hastalarına yapılan kan testleri (tiroid fonksiyon testleri) ayırıcı tanıda yol gösterici olmasa da mutlaka yapılmalıdır. Medüller tiroid karsinomasında CEA ve Serum Calcitonin testleri yüksek çıkabilir.
Tiroid nodüllerinde hangi testler yapılır?
Ultrason
Ultrason zararsız ve basit bir tetkiktir, tiroid nodülünün yapısı hakkında bilgi verir, içinde kist olup olmadığı, yapısının homojen olup olmadığı anlaşılır. Birkaç milimetrelik küçük tiroid nodüllerini bile görmek mümkündür. Ultrasonda nodüllerin kireçlenme gösterip göstermediğinde, kenarlarının düzenine, damarlanmaya bakılarak kesin olmasa da kanser ihtimali belirlenmeye çalışılır. Merkezi damarlanması artan nodüllerde kanserleşme daha yüksektir.
Tiroid sintigrafisi
Radyonükleid maddeler kullanılarak tiroid nodülünün az, normal veya çok çalıştığı gösterilebilir. Nodülün maddeyi tutmaması -soğuk olması- az çalıştığını, -sıcak olması- aşırı çalıştığını gösterir. Soğuk nodüllerin kanser olma ihtimali (%16) sıcak nodüllerden (%9) daha yüksektir. Sintigrafi, ultrasonografinin gelişmesinden sonra daha az istenen bir tetkik olmuştur.
Aspirasyon biyopsisi – Fine-Needle Aspiration Biopsy (FNAB)
Ultrasonografik görünüm olarak kanserden şüphe edilmesi veya nodülün 1 cm den büyük olması halinde nodüle ince bir iğne ile girilerek biyopsi alınır. Soliter (tek) nodüllerde hele nodül büyükse mutlaka iğne biyopsisi yapmak gerekir. Biyopsi sonucunda nodülün iyi huylu mu yoksa kanser mi olduğu anlaşılır. Bazen şüpheli bulgularda tam bir karara varmak mümkün olmayabilir. Papiller tiroid kanserlerine biyopsi ile teşhis koymak spesifik hücre görüntüsü nedeniyle daha kolaydır. Follicular kanserlere ince iğne biopsisi ile teşhis koymak zor olabilir. Patologlar bazen kesin teşhis koymakta zorlanır ve tereddütte kalırlar, böyle durumlarda biyopsi ultrason eşliğinde ay sonra tekrar edilir. Hızla gelişen moleküler genetik tetkikler sayesinde önümüzdeki yıllarda tiroid kanserlerini ayırmak ve teşhis koymak daha kolay olacaktır.
İyi huylu (benign) tiroid nodüllerinin yıllık ultrason kontrolleriyle takibi uygun olur. Böylece nodüldeki herhangi bir olumsuz gelişim veya aşırı büyüme erkenden fark edilerek önlem alınır.
Ne zaman ameliyat olmalı?
Her tiroid nodülünün ameliyatla alınması gereksizdir. Ülkemizde tiroid operasyonları biraz fazlaca yapıldığı için bu konuda dikkatli olmakta fayda var. İlerde kanser gelişebilme ihtimali ameliyat için bir neden değildir çünkü operasyonun kısa ve uzun dönemli komplikasyonları vardır.
Kanser ihtimali kimlerde artar?
yaşından küçük 70 yaşından büyük hastalarda
seafoodplus.infoerde
seafoodplus.infourken veya konuşurken boyunda ağrı hissedenlerde
seafoodplus.info daha önce röntgen ve tomografi uygulanan hastalarda
seafoodplus.infoülün çok sert ve etrafına yapışık olması halinde
seafoodplus.infoa lenf düğümlerinin mevcudiyeti halinde
seafoodplus.infoülün 4 cm’den büyük olması halinde kanser riski artar.
Tiroid nodülünün alınması sırasında veya sonrasında:
seafoodplus.info olabilir.
seafoodplus.infos siniri harabiyetiyle sesin değişmesi veya ses kaybına neden olabilir.
seafoodplus.infoışlıkla paratiroid bezlerinin alınması veya zedelenmesi söz konusu olabilir
seafoodplus.infoın daha sonra hipotiroidiye girmesi ve hayat boyu tiroid hormonu alması ihtimali vardır
seafoodplus.infoiyon kapabilir
seafoodplus.infoı hastalarda operasyon yeri iz bırakır.
Soliter tiroid nodülü olan hastalara ilaç (levothyroxin supresyon) tedavisi uygulanabilir. Bu konuda tam bir fikir birliği yoktur. Bazı doktorlar yan etkileri (kemik erimesi ve aritmi) nedeniyle supresyon tedavisi önermezken bazı hekimler aylık tedavinin sonucunda ultrasonografi ile nodülün küçülüp küçülmediğine bakmayı daha doğru bulmaktadır. Bu süre içinde hastanın TSH seviyesi Mu/l arasında tutulur. Küçülme varsa ilaç kesilir ve 6 ay sonra nodül çapı kontrol edilir. Nodülün tedaviye rağmen büyümesi halinde hataya tekrar biopsi yapılması veya nodülün çıkarılması gerekir.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi tiroid nodüllerinin histolojik karakterizasyonu açısından ilk ve en sık başvurulan yöntemdir. Sarıtaş ve arkadaşları yapmış oldukları çalışmada tiroid soğuk nodüllerinde sitopatolojik tanı yolunda İİABnin ilk yöntem olarak kabul edilmesi sonucuna varmışlardır12. İİAB ile birlikte tiroid kanseri tanısında yaklaşık iki kat artış görülürken cerrahi işlemlerde belirgin bir azalma dikkati çekmektedir13. İİAB cerrahi ile kıyaslandığında kolay uygulanabilir bir yöntem olmasına karşın US ve diğer inceleme yöntemleri ile saptanan her nodüle İİAB yapmak mümkün değildir. Bununla birlikte çoğu cerrahi ve iç hastalıkları uzmanı palpe ettikleri her nodüle İİAB önermektedir. MNG olgularında her nodüle biyopsi yapmak olgulardaki anksiyete ve ağrı göz önüne alındığında oldukça zor olacaktır. Bu nedenle İİAB yapılırken nodül seçiminde seçici olunmalıdır. Papini ve arkadaşları palpe edilemeyen tiroid nodülleri ile US eşliğinde yapmış oldukları İİAB çalışmasında düzensiz sınırlı ve mikrokalsifikasyon içeren hipoekoik nodüllerde malignite olasılığının artmış olduğunu ortaya koymuşlardır5. Bayrak ve arkadaşları malign nodüllerin solid iç yapı, hipoekojenite, mikrokalsifikasyon ve düzensiz sınır ile ilişkili olduğunu bildirmişlerdir14. Ancak Çiriş ve arkadaşları İİAB çalışmalarında USde malign nodülleri tespit etmede kesin ölçüt bulamamışlar15.
Biz bu çalışmada toplumda % oranında karşılaşılan tiroid nodüllerinin benign-malign ayırımında ve İİAB sırasında nodül seçiminde yardımcı olabilecek US bulgularını tanımlamaya çalıştık.
Yapılmış diğer çalışmalarla birlikte değerlendirildiğinde bizim çalışmamız sonucunda da hiçbir US bulgusu maligniteyi göstermede hem duyarlı hem de özgül olarak bulunmamıştır5,13,16,17. Araştırdığımız US bulguları arasında hipoekojenite ile belirsiz sınır benign ve malign nodül ayırımında istatiksel olarak anlamlı çıkarken (p=, p=) diğer US bulguları (nodül sayısı, boyutları; nodüllerin kalsifikasyon, kistik alan, halo içerip içermedikleri; şekli özellikleri; eko yapısı) ile benign ve malign nodül ayırımında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Ayrıca karışık ekojenitedeki nodüllerin yüksek oranda benign olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu dikkati çekmiştir (p=). Hipoekojenite benign-malign ayırımında yüksek oranda özgül çıkarken (%78), belirsiz sınır özelliği yüksek oranda duyarlı (%80) bulunmuştur. Bu bulgular literatür ile uyumluluk göstermektedir5-7,13,15. Mikrokalsifikasyon, lobulasyon, kistik alan içermeme, heterojen iç yapı birçok çalışma sonucunda1,10,13,16,19-20 tiroid karsinomu tanısında önemli US bulguları olarak kabul edilmekle birlikte bizim çalışmamızda gruplar arasında belirgin bir farklılık bulunmamıştır. Bu çalışmamızdaki kısıtlayıcı faktör olan malign-şüpheli nodüllerin sayısının azlığına bağlanmaktadır. Ancak çalışmamız sonucunda benign nodüllerin %88inde kalsifikasyon, %94ünde lobülasyon olmadığı; malign-şüpheli nodüllerin ise %75inde kistik alan olmadığı ve %95inin heterojen iç yapısına sahip olduğu dikkati çekmektedir. Literatürde iç yapı heterojenitesi-homojenitesi ile ilgili yapılmış az sayıda çalışma bulunmaktadır. Moon ve arkadaşlarının16 yapmış olduğu geniş serili çalışmada malign nodüllerin heterojen iç yapısına sahip olduğu ancak bu sonucun istatistiksel olarak anlamsız olduğu ortaya konmuştur. Kovacevic ve Skurla21 yapmış oldukları bir çalışmada heterojen iç yapı ile malign nodüller arasında anlamlı bir ilişkiden söz etmemekle birlikte bu çalışmada benign ya da malign nodül oranı bizim çalışmamızdan daha azdır.
Çalışmamızda son zamanlarda yapılan diğer çalışmalarla benzer olarak nodül boyutlarının1,10,22,23 ve tek nodül-MNG ayırımının malignite tanısında önemli olmadığı1,23,24 ortaya konmuştur. Bu MNG olgularının malignite olasılığı tek nodüle göre düşüktür klasik bilgisiyle çelişmektedir25.
Sonuç olarak İİAB sırasında radyologlara malignite olasılığı yüksek olan nodül seçiminde yardımcı olabilecek US bulguları arasında en yaralı olanlarının hipoekojenite ve belirsiz sınır özellikleri olduğu söylenebilir.
Adem Karataş1, Serdar Giray2, Önder Peker3, Özlem Aydın3, Umut İnce3, Faruk Alagöl4, Mete Düren1, Halil D. Azizlerli4
1İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
2Florence Nightingale Hospital, Genel Cerrahi, İstanbul, Türkiye
3Nişantaşı Patoloji Grubu, İstanbul, Türkiye
4İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Giriş: Tiroid ince iğne aspirasyon biopsisi (İİAB) tiroid nodüllerinin uygun tedavi protokolünün belirlenmesinde önemli bir metoddur. Ancak İİAB her zaman tiroid nodülünün karakterine ait yeterli veya doğru bilgiyi vermeyebilir. Bu çalışmada Papanicolau Society of Cytopathology tarafından önerilen Bethesta tanısal sınıflaması kullanılarak tiroid sitoloji-histoloji uyumu irdelendi.
Yöntem: Tiroid İİAB yapılan hastanın histopatoloji (HP) sonuçları değerlendirildi. İİAB değerlendirmesinde Bethesta 'ye uygun olarak yetersiz, benign, foliküler lezyon, foliküler neoplazm, şüpheli malign ve malign olmak üzere 6 tanısal kategori kullanıldı.
Bulgular: Hastaların 'ü kadın 52'si erkekti. Yaş ortalaması 42,8 () yıl olarak hesaplandı. İİAB sonucu yetersiz gelen 13 hastaya İİAB tekrarı yapıldı. Bu hastaların İİAB sonucları 9 benign, 4 foliküler lezyon olarak geldi. Bu sonuçlar ilgili Bethesta gurubuna dahil edildi. 86 hastanın İİAB sonucu benign olarak geldi. HP sonucunda ise 69 hastada (% 28,1) benign, 17 hastada (% 7) foliküler adenom olarak değerlendirildi. İİAB sonuçları foliküler lezyon (FL) veya foliküler neoplazm (FN) gelen hasta HP sonuçlarının çeşitliliğine göre 3 ayrı alt grupta değerlendirildi. Bunlardan ilk gruptaki 11 hastanın İİAB sonuçları FN ve Hurthle hücreli neoplazm (HHN) olarak yorumlandı. HP sonuçlar ise 5 (%2) foliküler adenom (FA), 2 (%1) Hurthle hücreli adenom (HHA) ve 4 (%2) PTK olarak tanı aldı. İkinci grupta yer alan 64 hastanın İİAB sonucu FL olarak yorumlandı. Bu hastaların HP sonuçları ise 59 (% 24) FA, 3 (%1) HHA ve 2 (%1) benign olarak değerlendirildi. Üçüncü grupta yer alan 25 hastanın İİAB sonucu FL olarak değerlendirildi. HP sonuçlar ise 3 (%1) foliküler tiroid kanseri, 2(%1) PTK, 10 (%4) Foliküler adenom+ başka bir odakta PTK, 8 (%3) benign ve 2 (%1) benign ancak başka bir odakta PTK olarak değerlendirildi. İİAB sonucu şüpheli malign gelen 7 (%2) hastanın HP sonuçları PTK olarak değerlendirildi. İİAB sonucu malign olarak gelen 52 (%21) hastanın HP sonuçları PTK olarak değerlendirildi.
Sonuç: İİAB tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde önemli bir bilgi kaynağıdır. Sitolojik sonuçların başarısı bilgi, deneyim, teknik ekipman ve patoloji açısından standart bir terminoloji geliştirilmesi ile ilişkilidir. Bethesta sınıflaması 6 tanısal grup içerir ve sitolojik analiz açısından faydalıdır. Bu 6 grup içerisinde en çok tanısal farklılık gösteren grup foliküler lezyonlar ve neoplazmlardır. Bu grupta malignite oranı % 9 dur.
Anahtar Kelimeler: Bethesta sınıflaması, İİAB, foliküler lezyon, tiroid
İİAB (ince iğne aspirasyon biyopsisi) tiroid nodülleri için uygun tedavi protokolünün belirlenmesinde çok önemli bir araçtır. 'de Einhorn ve Franzen tarafından tanımlanan bu tanısal yöntem ancak 'den sonra yaygın kullanılır hale gelmiştir[1,2]. Tiroid nodülleri ya palpasyonla ya da baş boyun bölgesinin radyolojik değerlendirmesi esnasında saptanır. Tiroid nodüllerinin tamamı cerrahi tedavi gerektirmez. İİAB'nin asıl rolü hastaları cerrahi ve konservatif tedavi seçeneği açısından ayırmasıdır. Ancak günümüzde İİAB ile yapılan sitolojik tanının standart bir terminolojisi yoktur[]. Hatta bu terminoloji kurumsal ve bireysel farklılıklar bile göstermektedir.
Bu çalışmamızda aynı ekip tarafından takip edilen hastaların İİAB ve histopatoloji (HP) sonuçları Papanicolaou Society of Cytopathology tarafından önerilen 6 tanısal kategori içeren Bethesta sınıflaması kullanılarak incelenmiştir[6]. Bu çalışmada amaç ; İİAB ve HP arasındaki ilişkiyi görmek ve özellikle hangi hasta gruplarında malignite açısından daha dikkatli olunması gerektiğini irdelemektir.
Tek soliter tiroid nodülü ya da multinodüler guatr da dominant nodül için İİAB yapılan ve ardından tiroidektomi uygulanan hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Sitolojik sınıflama için yetersiz,benign, foliküler lezyon (FL), foliküler neoplazm (FN), şüpheli malign ve malign olmak üzere 6 tanısal kategori kullanıldı. İİAB'lerin tamamı US (ultrasonografi) eşliğinde 22 kalibrelik iğne ve 10 cc'lik enjektör kullanılarak alındı. Patolog işlem sırasında hazır bulundu. Lamlara püskürtülen aspirasyon materyali May- Grünwald- Giemsa ile boyanarak ışık mikroskobunda incelendi.
En az 10 folikül epitel hücrelerinden oluşmuş minimum ayrı gruptan oluşan materyal yeterli kabul edildi. Sitolojik değerlendirmede hücre yoğunluğu, nükleus sitoplazma oranı, boyanma özellikleri, pleomorfizm, nükleus büyüklüğü, kümelenme gibi özellikler göz önüne alındı. İİAB sonucu yetersiz gelen 13 hastaya İİAB tekrarı yapıldı ve sonuçlarına göre ilgili kategoriye dahil edildi. Genç erkek hasta, solid ve 2 cm'den büyük nodül tekrar açısından uyarıcı faktör olarak kabul edildi. İİAB sonuçları HP sonuçları ile karşılaştırılarak değerlendirildi.
Sitolojik tanının özgüllük ve duyarlılık oranları histopatolojik tanı esas alınarak değerlendirildi. Foliküler lezyonların özgüllük ve duyarlılık oranını nasıl etkilediğini göstermek amacıyla iki ayrı formül uygulandı. İlkinde benign kategori negatif öte yandan foliküler neoplazm, şüpheli malign ve malign kategori pozitif kabul edildi. İkincisinde malignite riski düşük foliküler lezyon grubu negatif kabul edildi[3]. Özgüllük ve duyarlılık hesaplamasında şu formüller kullanıldı: Duyarlılık: Doğru pozitif/Doğru pozitif+Yanlış negatif. Özgüllük: Doğru negatif/Doğru negatif+ Yanlış Pozitif.
Hastaların 'ü kadın 52'si erkekti. Yaş ortalaması 42,8 () yıl olarak hesaplandı. İİAB sonucu yetersiz gelen 13 hastaya İİAB tekrarı yapıldı.Bu hastaların İİAB sonucları 9 benign, 4 foliküler lezyon olarak geldi. Bu sonuçlar ilgili Bethesta gurubuna dahil edildi. 86 hastanın İİAB sonucu benign olarak geldi. HP sonucunda ise 69 hasta (% 28,1) benign , 17 hasta (% 7) foliküler adenom olarak değerlendirildi. İİAB sonuçları foliküler lezyon (FL) veya foliküler neoplazm (FN) gelen hasta 3 ayrı alt grupta değerlendirildi. Bunlardan ilk gruptaki 11 hastanın İİAB sonuçları FN ve Hurthle hücreli neoplazm olarak yorumlandı. HP sonuçları ise 5 (%2) foliküler adenom (FA), 2 (%1) HHA ve 4 (%2) PTK olarak tanı kondu.
İkinci grupta yer alan 64 hastanın İİAB sonucu FL olarak yorumlandı. Bu hastaların HP sonuçları ise 59 (% 24) FA, 3 (%1) HHA ve 2 (%1) benign olarak değerlendirildi. Üçüncü grupta yer alan 25 hastanın İİAB sonucu FL olarak değerlendirildi. Ancak bu hastalarda patoloğun kişisel dipnotu HP sonucunun diğer 64 hastalık gruba göre neoplazm/maligniteye daha yakın olabileceği yönünde oldu. HP sonuçlar ise 3 (%1) foliküler tiroid kanseri, 2 (%1) PTK, 10 (%4) PTK +Foliküler adenom, 8(%3) benign ve 2 (%1) benign ancak başka odakta PTK olarak değerlendirildi. (Tablo 1, 2)
İİAB sonucu şüpheli malign gelen 7 (%2) hastanın HP sonuçları PTK olarak değerlendirildi. İİAB sonucu malign olarak gelen 52 (%21) hastanın HP sonuçları PTK olarak değerlendirildi.
Foliküler lezyonların hesaplama dışı tutulduğu uygulamada özgüllük ve duyarlılık sırasıyla %92 ve %, foliküler lezyonların negatif kabul edilerek hesaplamaya dahil edildiği uygulamada özgüllük ve duyarlılık sırasıyla %96 ve %92 olarak hesaplandı.
Günümüzde tiroid nodüllerinin tanı ve tedavisinde hala kesinleşmiş bir algoritma yoktur. Ancak İİAB ilk basamak tanı yöntemi olarak yaygın kullanılmakta ve tedavinin seyrini etkileyen önemli bir araç olarak kabul görmektedir[7,8]. Buna rağmen bazı yazarlar İİAB'nin cerrahi planı açısından bir etkisinin olmadığını bildirmişlerdir[9]. Bunun aksine İİAB uygulamasının hem tedavi seçimini kolaylaştırdığı, hem de cerrahi uygulanacak hastalarda reoperasyon gereksinimini azalttığı bildirilmiştir[2,10,11]. Azalmış reoperasyon oranı aynı zamanda reoperasyon komplikasyonlarından korunmak demektir. İİAB özgüllük ve duyarlılığı %% arasında değişmektedir. Ayrıca sitolojik-histolojik uyuşmazlık oranı % arasındadır[3,10,12].
İİAB'de sağlıklı sonuç elde edebilmenin ilk şartı, yeterli örnekleme yapmaktır. En az 10 folikül epitelyum hücresi ve minimum ayrı gruptan oluşmuş materyal yeterli olarak kabul edilebilir[13,14]. Ancak bunun aksine foliküler hücre sayısının gerektiğine dair fikir birliği sağlanamamıştır[15]. Klinik bilgi, görüntüleme çalışmalarının yeterliliği, US eşliğinde biopsi, yerinde değerlendirme gibi kriterler örnek yeterliliğini direkt etkileyen faktörlerdir. Yanlış negatif sitolojik tanıların en sık sebebinin örnek yeterliliği ile ilişkili olduğu görülmektedir[16,17]. Burada uzun süre birlikte çalışmış deneyimli bir ekibin varlığı hem İİAB yeterliliğini, hem de sitolojik-histolojik uyum oranını olumlu etkiler. Özellikle ortak bir tanısal kriter geliştirilememiş ve bireylere göre farklı yorumlanabilecek tanısal zorluklar söz konusu olduğunda patolog-cerrah arasındaki iletişim kıymetlidir. Her sitopatolog kendisinin rahat olduğu pratik prensipler geliştirmelidir[3].
İİAB sonucu yetersiz olarak değerlendirilen hastalarda İİAB mümkünse US eşliğinde tekrar edilmelidir. İlk İİAB değerlendirmesi negatif gelen hastaların İİAB tekrarında şüpheli malign ya da malign sonuçlar görülebildiği ve tekrarlanmış sitolojik incelemenin daha kesin tanı sağladığını bildiren çalışmalar mevcuttur[]. Ancak bu çalışmalarda hangi hastalarda tekrar İİAB yapılması gerektiğine dair kriter belirtilmemiştir. Bu nedenle tekrar değerlendirmeyle ilgili henüz netleşmiş kriterler yoktur ve tüm hastalara İİAB tekrarı ekonomik değildir[]. Bizim uygulamamızda genç erkek hasta, solid ve 2 cm'den büyük nodül tekrar açısından uyarıcı faktör olarak kabul edilmiştir.
İİAB'de şüpheli malign, malign olarak değerlendirilen olgularda operasyon önerilmektedir. Büyümüş, atipik nukleuslu, nukleus içi psödoinklüzyonlar ve ince granüler kromatin içeren sitolojik örnekler malignite açısından risk taşır. Bizim serimizde 7 şüpheli malign hastanın 4'ünde sitolojik incelemede foliküler neoplazi- PTK ayrımı yapılamadığından yeniden konsülte edildi. Sonuç PTK şüphesi olarak değerlendirildi. Bu 7 hastanın ve ilk sitolojik tanısı malign gelen 52 hastanın tamamında HP sonucu PTK olarak bulundu. 8 hastada PTK multisentrik olarak bulundu. İİAB'nin PTK tespit etmekteki başarısı %95'in üzerindedir[21,22]. Ancak mikrokarsinomlar ve kistik papiller karsinomlar yanlış negatif tanı açısından yanıltıcı olabilir. Bu sebeple İİAB değerlendirilmesinde bu lezyonların dışlanması gerektiği bildirilmiştir[23].
Çalışmamızda irdelediğimiz grup sitolojik değerlendirmede foliküler lezyon/ foliküler neoplazi tanısı olan gruptur. Bu grup İİAB'nin Gri Alanı dır[2]. Kendi serimizde sitolojik değerlendirmede FN/ FL tanısı olan hastaların HP incelemesinde ortaya geniş bir tanısal farklılık çıkmıştır.
Ayrıca foliküler lezyonlar ve neoplazmlar yöntemin özgüllük ve duyarlılığını etkilemektedir. Bizim çalışmamızda düşük malignite riski taşıyan foliküler lezyon grubu hesaplamaya negatif olarak dahil edildiğinde özgüllük ve duyarlılık oranları sırasıyla %92, %'den %96, %92 olarak değişmiştir. Foliküler lezyonlar duyarlılığı olumsuz etkilemektedir ve bu durum klinikte histopatolojik değerlendirme açısından bakıldığında mutlak cerrahi ihtiyacı olmayan hastaların cerrahi olarak tedavi edilmelerine yol açmaktadır.
Literatürde sitolojik-histolojik uyumsuzluk oranı foliküler lezyonlar söz konusu olduğunda %30'a ulaşmaktadır[24,25]. Bizim serimizde bu oran rastlantısal olarak bulunan malign odaklar, İİAB yapılan nodülün dışında bir odak dışlandığında %12 olarak hesaplanmıştır. Hipersellüler adenomatoid nodül, foliküler adenom, iyi diferansiye foliküler karsinom ve papiller karsinom foliküler varyantının benzer sitolojik özellikler taşıması nedeniyle bu lezyonların İİAB'de ayrımı zordur[13]. Papanicolau Soci-ety'nin rehberi foliküler lezyonlar ile ilgili % oranında malignite riski taşıdığını, İİAB tekrarının ve radyolojik-klinik bulgularla birlikte değerlendirmenin faydalı olabileceğini bildirmiştir. Aynı çalışmada foliküler neoplazmlar için ise non-papiller lezyon/neoplazm, Hurthle hücreli lezyon ve neoplazmın ifade edildiği, % oranında malignite riski taşıdığı, İİAB'de bu tanıyı alan hastaların histopatolojik değerlendirme için cerrahiye gereksinim duyduğu bildirilmiştir. Foliküller neoplazmlar için alternatif tanımlama olarak foliküler neoplazm için şüpheli grup demek önerilmiştir[6]. hastadan oluşan ve Papanicolau Society'nin önerdiği tanısal kategoriyi kullanarak yapılan bir İİAB çalışmasında foliküler neoplazi tanısı almış hastaların tedavisinin karmaşık ve birçok faktör tarafından etkilendiğini bildirmiştir[3]. Bazı çalışmalar FN kategorisindeki hastaların yüksek malignite riski nedeniyle cerrahi girişime aday hastalar olduğunu söylerken bazı çalışmalarda malignite riski ile nodül çapının (2 cm'den büyük nodüllerde risk artmıştır) ilişkili olduğunu belirtmektedir[15,26,27]. Foliküler karsinom tanısı sadece kapsül veya vasküler invazyonu göstermekle mümkün olduğundan ve İİAB ile nodüle ait tüm odaklar değerlendirilemeyeceğinden foliküler neoplazm tanısı olan hastalara histopatolojik inceleme amacıyla cerrahi uygulanmalıdır[4,26,28]. Foliküler lezyonu olan hastalarda İİAB sonucu klinik ve radyolojik bulgular eşliğinde gözden geçirilmeli ve tekrar seafoodplus.info değerlendirmeler sonucunda lezyonun benign olduğuna dair net bulgular yoksa bu hastalar cerrahi girişim adayıdır[6].
Çalışmamızda FL/FN tanısı olan hastanın HP sonucu 64 foliküler adenom, 18 PTK (bu hastaların 10'unda eşlik eden FA ve 2'sinde benign nodül dışında başka odakta PTK saptandı) 3 FTK, 5 hurthle hücreli adenom ve 10 benign nodül olarak saptandı. Malignite oranı %9 olarak bulundu.
Sonuç olarak, İİAB tiroidin nodüler hastalığını değerlendirmede özgül ve duyarlı bir tekniktir. Gerek İİAB yapılış tekniği gerek sitopatolog ve klinisyenin deneyimi sonucu doğrudan etkiler. Sitolojik inceleme için kurumsal hatta bireysel farklılıklar olabilir. Hata oranının azaltılması klinisyen, radyolog, patolog arasında ortak bir dil geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Papanicolau Society'nin önerdiği 6 farklı tanısal kategoriyi içeren sınıflama hasta triajı açısından kolaylık sağlamaktadır. Ancak foliküler lezyonlar taşıdıkları %9 malignite riski ile hala histopatolojik tanı farklılığının en fazla olduğu tanısal grup olma özelliğini korumaktadır.
KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU
Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.
1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları
Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:
Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:
İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.
2. Kişisel Verilerin Aktarılması
Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.
3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;
Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız
Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;
Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.
5. Veri Güvenliği
Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.
6. Şikayet ve İletişim
Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “seafoodplus.info” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;
Kanun kapsamındaki taleplerinizi, seafoodplus.info web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.