bilali habeşi işkencesi / BILALI HABEŞI (r.a) – Nurtur

Bilali Habeşi Işkencesi

bilali habeşi işkencesi

kaynağı değiştir]

  1. ^"Arşivlenmiş kopya". 10 Kasım tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım &#;
  2. ^seafoodplus.info
  3. ^"Arşivlenmiş kopya". 28 Ağustos tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ağustos &#;
  4. ^"Arşivlenmiş kopya". 28 Ağustos tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ağustos &#;
  5. ^ab"Arşivlenmiş kopya". 2 Ağustos tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mayıs &#;
  6. ^abİbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrut , III, s.
  7. ^Avnu'l-Ma'bud, Şerh Ebû Dâvud, III,, İbn Mâce, Ezan, 1, 3
  8. ^"Arşivlenmiş kopya". 10 Şubat tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart &#;

HZ. BİLÂL-İ HABEŞÎ`NİN İŞKENCEYE UĞRAMASI

Gizli davet devresinde İslâm ile şereflenen ve bundan dolayı müşriklerin şiddetli işkencelerine maruz kalan ilklerden biri de Bilâl-i Habeşî diye bilinen, Bilâl bin Rebah Hazretleridir.

Hazret-i Bilâl, Müslümanların amansız düşmanı Ümeyye b. Halef'in kölesi iken, Hazret-i Ebû Bekir vasıtasıyla İslâmla şereflenmiştir.1

Bir anda gönlünü çepeçevre saran imân nûru, Hazret-i Bilâl için hadsiz bir cesaret kaynağı oluvermişti. Öyle ki, bir köle iken, efendisini ve müşriklerin her türlü baskı, işkence ve eziyetlerini hiçe sayarak Müslümanlığını açıkça ilân etmekten çekinmedi.

İmanın girmediği kalb taştan daha katı, Allah korkusunun bulunmadığı vicdan, kayalardan daha hissizdir. Böyle bir kalb ve vicdana sahip bir insanda acıma, şefkat ve merhamet aramak abestir. O insan, artık bu hâliyle mânen canavarlaşmıştır. Hatta tahribatı cihetiyle canavarları bile geride bırakmıştır.

İşte İslâmın diğer bütün amansız düşmanları gibi Ümeyye bin Halef de böyle bir kalb ve vicdanın sahibiydi. Ve Hazret-i Bilâl, merhamet ve şefkat yoksunu bu kalb sahibinin kölesi idi. Bu merhamet yoksunu adamın nazarında, Hz. Bilâl'in kendisini yaratan tek Allah'a îmân etmesi ve Onun gönderdiği Peygamberi Hazret-i Muhammed'e sadâkat elini uzatması büyük suçtu! Bunun için de o, en amansız işkencelere tâbi tutuluyordu. Bazen yirmi dört saat aç, susuz bırakılıyor, bazen boynuna ip takılarak, Mekke'nin ücretle tutulan çocukları tarafından sokak sokak dolaştırılıyordu.

Ümeyye bin Halef'in bütün bu gayretleri boşunaydı. Hazret-i Bilâl bir kere îmân etmişti ve Allah'a teslim olmuştu. Gönlü Resûlullahın muhabbetiyle gülşen olmuştu. Onun için, bu eziyet ve işkenceler altında inim inim inlerken bile, davasını müşriklerin yüzlerine yüzlerine haykırmaktan geri durmuyordu:

"Ehad, Ehad! Allah birdir! Allah birdir!"

İnandığı İslâm davasından her türlü eziyete rağmen zerre kadar taviz vermeyen Hazret-i Bilâl'i, bu sefer efendisi Ümeyye bin Halef, kavurucu sıcaklar altında, sırtını, güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır, ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra, göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve şöyle derdi:

"Andolsun ki; sen ölmedikçe, yahud Muhammed'i ve Onun dinini inkâr ve reddederek Lât'a, Uzzâ'ya tapmadıkça bu azabı üzerinden eksik etmeyeceğim!"

Fakat, vücudunun bütün zerreleriyle âdeta bir îmân abidesi kesilmiş olan Hazret-i Bilâl, ölümü göze alarak şöyle haykırırdı:

"Ben, Lât ve Uzzâ'yı kabul etmem. Allah birdir! Allah birdir!"2

Bu sözleri duyan Ümeyye bin Hâlef bütün bütün çileden çıkar, Hazret-i Bilâl'in işkencesini bayılıp kendinden geçinceye kadar arttırırdı. Sonra da çekip giderdi. Hazret-i Bilâl nice sonra kendine gelirdi.

Hazret-i Bilâl'in, bütün bu dayanılmaz eziyetlere, bu çekilmez işkenceye karşı tek dayanak noktası, o haşmetli ve azametli îmânıydı. İman, evet, kâinatı kabza-i tasarufunda tutan Cenâb-ı Hakka îmân, Onun sonsuz kudretine i'timad, insan için sarsılmaz, yıkılmaz bir istinad noktasıdır. O, bu kahramanca tavrıyla âdeta, "Îmân hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki îmânı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir." hakikatını bütün dünyaya ilân ediyordu.

Yine bir gün, Ümeyye bin Halef in onu işkenceden işkenceye uğrattığı bir sırada, oradan geçen Hz. Ebû Bekir bu durumu gördü. Ümeyye'ye,

"Sen hiç Allah'tan korkmaz mısın? Bu zavallıya daha ne zamana kadar işkence edeceksin." dedi.

"Onun itikadını sen bozdun, kurtulmasını istiyorsan, onu satın al da kurtar." diye cevap verdi Ümeyye. 

Hz. Ebû Bekir,
"Ey Ümeyye, benim, senin dininden siyah bir kölem var. Bundan daha güçlü, daha kuvvedidir. Onu Bilâl'e karşılık sana vereyim, kabul eder misin?" dedi.
Ümeyye,
"Kabul ettim." dedi. Sonra da gülerek, "Vallahi, kölenin karısını da vermedikçe olmaz." diye konuştu.
Hz. Ebû Bekir,
"Olur!.." dedi.
Ümeyye yine sinsi sinsi güldü ve
"Vallahi, bana kölenin karısı ile birlikte kızını da vermedikçe olmaz" dedi.
Hz. Ebû Bekir, bu teklife de,
"Olur!.." diye cevap verdi.

Fakat, azılı müşrik Ümeyye, âdeta işi yokuşa sürmek istiyormuşçasına davranıyordu. Bu sefer hâince gülüşler arasında şu istekte bulundu:

"Vallahi, bana onlarla birlikte dinar da üste vermedikçe olmaz!"
Onun bu durumuna sinirlenen Hz. Ebû Bekir hiddetle,
"Sen, ne utanmaz adamsın. Boyuna yalan söyleyip duruyorsun." dedi.
Ümeyye bu sefer,
"Hayır, Lât'a, Uzzâ'ya and olsun ki, artık bunları bana verirsen, dediğimi yapacağım." dedi.
Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir,
"Onların hepsi senin olsun." dedi ve Hazret-i Bilâl'i bu zâlim adamın elinden kurtardı.

Hazret-i Bilâl'i alan Ebû Bekir'e (r.a.) Peygamber Efendimiz,

"Yâ Ebâ Bekir, onun üzerinde bir hakkın olacak mı?" dedi, 

Hz. Ebû Bekir,

"Hayır, yâ Resûlallah, Onu azâd ettim."3 dedi.

Hazret-i Bilâl'i Ümeyye bin Hâlef gibi azılı bir müşrikin elinden kurtarıp hürriyetine kavuşturan Hz. Ebû Bekir, bir müddet sonra onun gibi köle olan annesi Hamâme'yi de satın alıp âzad etti.4

Hazret-i Bilâl-i Habeşî, Resûlullah Efendimizin has müezzini idi. Bir an olsun Onun yanından ayrılmak istemezdi. Fahr-i Kâinat'ın dâr-ı bekâya irtihâlleri üzerine, Zatına ve yüksek ahlâkına olan muhabbetinden dolayı Medine-i Münevvere'de kalmaya tahammül edemedi ve oradan ayrılmaya mecbur kaldı. Bu esnada Halife olan Hz. Ebû Bekir, yanında kalması için ısrar edince,

"Yâ Ebâ Bekir, beni, kendin için satın aldınsa yanında tut! Yok eğer Allah rızası için satın aldınsa, serbest bırak da, Allah yolunda cihada katılayım."

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, kendisine müsâade etti. O da Şâm'a gitti. Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti sırasında orada vukû bulan gazâlara iştirâk etti.5

Dipnotlar:

1. İbni Sa'd, Tabakât 3/
2. İbni Hişâm, Sîre, 1/; İbni Sa'd, Tabakât 3/
3. İbni Hişâm, Sîre, 1/; İbni Sa'd, Tabakât, 3/; İnsanü'l-Uyun, 1/
4. İbni Hişâm, Sîre, 1/; İbni Sa'd, Tabakât, 3/; İnsanü'l-Uyun, 1/
5. İbni Sa'd, Tabakât, 3/; İbn Hacer, İsâbe, 1/

BİLAL-İ HABEŞİ (R.A.) KİMDİR?



Bilal-i Habeşî (r.a.) kimdir? İlk ezanı okuyan sahabi; Bilal-i Habeşî&#;nin (r.a.) hayatı.

Bilal-i Habeşî radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem&#;in müezzini olarak meşhur olmuştur. O, açıktan Müslüman olduğunu söyleyen ilk yedi kahraman sahabiden birisidir. Mekke&#;de köle olarak bulunuyordu. İslâm&#;a girdiği için çok eza ve cefa çekti. Yapılan zulüm ve işkencelere meydan okurcasına sabretti. İnancından vazgeçmedi. Korku ve şiddetlerle alay ederek kahramanlaştı. Unutulmayan yiğitlerden oldu.

Asırlar geçti yine onun ismi unutulmadı. Milyonlarca Müslüman, çocuğuna Bilal adını verdi. Yeryüzünde Müslümanların ibadethaneleri, camileri onun sadasıyla çınladı. Ezan-ı Muhammedî okundukça hep o anıldı. Camilerde ona makam yapıldı. &#;Ya Hazreti Bilal-i Habeşî&#; (r.a.} diye yazılar yazıldı. Hat levhaları asıldı.

MÜSLÜMANLARIN PAROLASI

Şirk toplumuna karşı direnme söz konusu olunca onun azmi, sabrı, sebatı, direnci ve iradesindeki kuvvet hep akla geldi. Ağır işkenceler altında söylediği &#;Ehad (Bir)&#; Ehad (Bir)..&#; sözcüğü adeta Müslümanların parolası oldu. O sözleri bir marş haline getirdi Bilal.

O aslen Habeşistan&#;lıdır. Babasının adı Rebah, annesinin ki, Hamame&#;dir. m. tarihinde Mekke-i Mükerreme&#;de Cumahoğulları kabilesi içinde dünyaya geldi. Kader onu Ümeyye ibni Halef&#;e köle yaptı. Annesi de bu kabilede cariye olarak bulunuyordu. Hz. Ebûbekir vasıtasıyla İslâm&#;la şereflendi. Onun İslâm&#;a girişi şöyle oldu:

Bilal son derece mert ve dürüst davranışlıydı. Ümeyye onu sık sık ticaret kervanıyla tek başına gönderirdi. Bir ticari seferde Ebû Bekir ile beraber oldu. Hz. Ebûbekir&#;in gördüğü rüyanın yorumunu rahipten birlikte dinledi. Ahir zaman nebîsinin Mekke&#;den çıkacağını duydu. Bunu kulağına küpe etti. O nura kavuşmak için bekledi&#; Bekledi&#; Çok da güzel sesi vardı. Düğün ve şenliklerde aranan bir kimseydi. Ümeyye onu yanından hiç ayırmazdı.

Yeni dinin geldiği günlerdi. Bilal de kervanla bir seferden dönmüştü. Kulağı sesteydi. Yeni dinin peygamberi kimdi? Bir gece yarısı Ebûbekir Bilal&#;e çıka geldi. Peygamberin Abdullah&#;ın oğlu Muhammed olduğunu, kendisinin de İslâm&#;a girdiğini anlattı. Bilal o neye davet ediyor diye sordu. Hz. Ebûbekir de:&#;O, her şeyin yaratıcısı Allah&#;a ibadet etmeye davet ediyor. Onun davet ettiği dinde üstünlük ancak iman ve kulluk iledir.&#; diye cevap verdi. Bu dine nasıl girileceğini sordu. Hz. Ebûbekir ona anlattı. Bilal-i Habeşî de derhal kelime-i şehadet getirerek İslâm&#;la şereflendi.

BİLAL-İ HABEŞİ&#;NİN İŞKENCEYE UĞRAMASI

O, yeni bir dünyaya doğmuştu. Bundan sonra hayatında bambaşka bir safha başladı. Hiç kimseden korkmadan, çevrem yok, beni kim müdafaa eder, kim bana arka çıkar demeden İslâm&#;a girdiğini açıktan ilan etti.

Onun Müslüman olduğunu duyan Ümeyye ibni Halef büyük bir dehşete kapıldı. Ne yapacağını şaşırdı. Kendisine danışmadan o nasıl yeni dine girebilirdi? Kendi kendine nasıl İslâm&#;ın açıktan ilan edebilirdi. Bir türlü hazmedemedi. Kalbi kaskatı kesilmiş vahşet ve zulmet içerisinde olan insan imanın tadını nereden bilecekti? Yapacağı tek bir şey vardı. O da zulüm ve işkence&#;

Ümeyye, Bilal-i Habeşi (r.a.)&#;ı yeni dininden döndürmek için var gücüyle en ağır işkenceleri yapmaya başladı. Yoruluncaya kadar dövdü. Çölün o kızgın kumlarında öğle sıcağında yatırıp sürüdü. Göğsüne büyük kaya parçaları koyarak o kızgın kumda saatlerce yatırdı. Putlarının adını söyletebilmek için neler yaptıysa fayda vermedi. O gözleri yıldız gibi parlayan Habeş&#;li köle şimdi karşısında imanda azmin ve iradenin mücessem heykeli olarak devamlı Allah, Allah diyordu. Onlar lat ve Uzza dedi. Bilal &#;Ehad (Bir).. Ehad (Bir).. &#;dedi. Onlar ısrar etti. Bilal onlarla alay edercesine; &#;Benim dilim onu söyleyemiyor.&#; dedi. Zulümleri ve işkenceleri arttıkça arttı. Gece gündüz devamlı vahşiliklerini Bilal üzerinde sergilediler. Bilal&#;in boynuna ip takip çocukların eline verdiler. Onu sokaklarda dolaştırdılar. Amma ne çare? Ne mümkün zulüm ile bîdat ile gönülden imanı çıkartmak&#; O hep &#;Ehad&#; Ehad&#;&#; diyordu. Bilal&#;in parolası, marşı olmuştu bu kelimeler&#; Ümeyye ve avanesi çaresiz kaldılar. Ne yapacaklarını bilemediler? Bilali dininden döndüremediler.

Ne iman!.. Ne kuvvet!.. Ne cesaret!.. Ne sebat!.. Ne kahramanlık bu!.

Bilal&#;e yapılan işkencelere iki Cihan Güneşi Efendimiz pek üzülüyordu. Bir gün Hz. Ebû Bekir (r.a.)&#;e Bilal&#;in durumunu sordu ve ona yapılanlara çok üzüldüğünü söyledi.

Allah Teâlâ&#;nın hakkında ayet indirerek şerefini tebcîl ettiği o büyük insan, Peygamberin can dostu, yar-ı garı (mağarada arkadaşı) Hz Ebû Bekir (r.a.) derhal Fahri Kainat (s.a.)&#;ın yanından kalktı ve Bilal&#;e işkence yapılan yere gitti. Ona yapılan zulmü görünce dayanamadı. Bütün servetini vermek pahasına da olsa. Bilal kardeşini bu işkenceden kurtarmalıydı. Ümeyye&#;ye &#;Değerinden fazlasını al onu serbest bırak&#; &#;dedi. Umeyye parayı duyunca rahatladı. Teklifi hemen kabul etti. Al götür dedi. Ebû Bekir (r.a.) Bilal-i Habeşî (r.a.)&#;ın koltuğuna girerek kaldırdı. Ağır ağır yürümeye başlayınca Ümeyye &#;Eğer onu sadece bir tek okiyyeye (12 dirhem) satın almaya razı olsaydın yine de sana satardım. diye laf attı. Hz Ebû Bekir (r. a.) da &#;Vallahi&#; Sen onu, yüz okiyye karşılığında satmaya razı olsaydın, o parayı yine de öderdim&#; &#; dedi.

Ne sevgi dolu, coşkulu bir kardeşlik!.. Ne cömertlik!.. Ne insan kadri bilirlik!.. Ne büyüklük!.. Ümeyye bu cevap karşısında sanki dilsiz kaldı&#; Kininden kibrinden çatladı&#; Gururuna yediremedi. Bir köleye bu kadar hürmet etmek ne demekti anlayamadı!.. İslâm kardeşliği hep böyle miydi?.. Ne güzeldi bu kardeşlik Allah&#;ım bizim insanımıza da böylesi bir kardeşlik nasib et!..

Hz. Ebû Bekir (r a) Bilal-i Habeşî (r.a.)&#;ı Resûlullah (s.a.) Efendimizin huzuruna götürdü. Orada da büyüklüğünü gösterdi. Ya Resulallah! Bilal&#;i bugün Allah rızası için azad ettim.&#; dedi. Resûl-i Ekrem (s. a.) Efendimiz bu hareketinden pek memnun oldu. Ebû Bekir (r.a.)&#;e dua buyurdu.

Bu kardeşlik, bu hizmet, bu cömertlik, karşılıksız kalır mıydı hiç? O sırada Cebrail aleyhisselam geldi. &#;Velleyli&#; süresinın 17 ve 18 ayetlerini getirdi. Allah Teâlâ &#;Temizlenmek üzere malını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur.&#; mealindeki ayetleriyle onu müjdeledi.

Bilal-i Habeşî (r.a.) artık hürdü. İstediği gibi hareket edebilirdi. O hayatı boyunca Resûlullah(sa) Efendimizden ayrılmadı. Abdest suyunu taşıdı. Sevgili Peygamberimizin şahsî ihtiyaçlarını karşıladı. Evine lazım olan şeyleri dışarıdan alıp getirdi. Savaşlarda geceleri koruma görevlisi oldu. Gündüzleri de gölgelenmesini sağladı. Hazarda seferde müezzinliğini yaptı.

YouTube

Mit dem Laden des Videos akzeptieren Sie die Datenschutzerklärung von YouTube.
Mehr erfahren

Video laden

PGRpdiBjbGFzcz0nYXZpYS1pZnJhbWUtd3JhcCc+PGlmcmFtZSB0aXRsZT0iQWRoYW4gaW4gS2FhYmEiIHdpZHRoPSIxNTAwIiBoZWlnaHQ9Ijg0NCIgc3JjPSJodHRwczovL3d3dy55b3V0dWJlLW5vY29va2llLmNvbS9lbWJlZC9JZHkxSXBCN2Zaaz9mZWF0dXJlPW9lbWJlZCIgZnJhbWVib3JkZXI9IjAiIGFsbG93PSJhY2NlbGVyb21ldGVyOyBhdXRvcGxheTsgY2xpcGJvYXJkLXdyaXRlOyBlbmNyeXB0ZWQtbWVkaWE7IGd5cm9zY29wZTsgcGljdHVyZS1pbi1waWN0dXJlIiBhbGxvd2Z1bGxzY3JlZW4+PC9pZnJhbWU+PC9kaXY+


İLK EZAN

O, İslâm&#;ın ilk müezzini olma şerefine erdi. sûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin emriyle, Hicretin birinci yılında ilk ezanı okudu. Tatlı ve gür sesliydi. Ezan okumağa başlayınca yolda yürüyen Yahudi dahi dinlerdi. Herkes sesine ve namelerine hayrandı. Birgün sabah ezanını okurken &#;es-Salatu hayrün minen-nevm -Namaz uykudan hayırlıdır.&#; ibaresini eklemişti. Sevgili Peygamberimiz bundan memnun oldu ve her sabah söylemesine izni verdi. Bu hatırası böylece bugünlere ulaştı&#;

O, cihaddan da hiç geri kalmadı. Bedir Gazvesi başta olmak üzere bütün gezvelere katıldı. Bedir&#;de kendisine işkence yapan Ümeyye İbni Halefin öldürülmesini sağladı. Onu kibir ve gururuyla, kin ve gayzıyla cehenneme yuvarladı.

Mekke fethi günü Resûlullah (s.a.) Efendimizle birlikte Kabe&#;nin içine girdi. Yine o sevgilinin emriyle Kabe&#;nin damına çıktı ve fetih ezanını okudu. Tevhid kelimesi onun gür ve yanık sesiyle Mekke semalarında dalgalandı.

Ne büyük mutluluk bu Allahım!.. nereden nereye!.. Dün bu topraklarda senin adını söyleyebilmek için zulüm gören, işkenceler altında inleyen Bilal, bugün Kabe&#;den Senin adını bütün dünyaya ilan edercesine ezan okuyor&#; Putlar devriliyor şirkin karanlıkları İslâm&#;ın nuruyla dağılıyor&#; Şefkat ve merhamet abideleri sahabiler büyük bayram yapıyor&#; Herkes serbest diyor. Sevgili Peygamber Müşrikler şaşkın ve mahcup. Kendini yenen koşuyor İslâm&#;a. Nefsini yenemeyen kin ve gayızlarıyla baş başa kalıyor&#;

Ey yüceler yücesi Allah&#;ım! Böylesi bayramları bizlere de nasib et. Müslümanları izzet ve şerefine erdir. Bilal&#;in bu tatlı sadasını kıyamete kadar devam ettir.

EN HÜZÜNLÜ EZAN

Bilal-i Habeşî (r.a.) iki Cihan Güneşi Efendimiz dar-ı bekaya göç edince ezan okuyamaz olmuştu. Hatta Medine-i Munevvere&#;de dahi dolaşamaz olmuştu. Resûlullah (s.a. )&#;e muhabbetinden hergün gözyaşı döküyordu. Onun ayrlığına dayanamadı. Medine-i Münevvere&#;de kalmağa tahammül edemedi. Ebû Bekir (r.a.) halife secilince ona müracaat etti ve şöyle dedi: &#;Ben, Resûlullah (s.a.)&#;ın mü&#;minin en faziletli ameli, Allah yolunda cihaddır.&#; dediğini duymuştum. Bu sebeble cihad etmek üzere Şam&#;a gitmek istiyorum dedi. Fakat izin çıkmadı. Ama ezan da okuyamadı. Hz. Ömer (r.a.) devrinde izin verildi. Şam&#;a gitti İslâm ordusuna katıldı ve cihada başladı.

Birgün rüyasında sevgili Peygamberimizi gördü. &#;Beni ziyaret etmeyecek misin?&#;&#; buyurduğunu duyunca Medine&#;ye geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin (seafoodplus.infoüm)&#;ün ısrarı üzerine bir sabah ezanı okudu. Ezana başlayınca, Ehl-i Medine yollara döküldü. Onu tatlı sesinden tanıdılar çoluk çocuk Mescide koşuştu. Bilal-i Habeşî (r. a.) ezan&#;a başlamıştı ama &#;Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah&#; derken kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağladı. Resûlullah (s. a.)&#;ın o saadetli günlerini hatırladı. Dünyada bir daha ele geçmeyecek o güzel hatıralar gönlünde canlandı. Ağlayarak, durarak ezanı zor bitirdi. Medinelileri de kendisiyle birlikte ağlattı. Onun son okuduğu ezan bu oldu.

Sevgili Peygamberimizin ayrılığına, hasretine dayanamayan Bilal tekrar Şam&#;a döndü. O mübarek belde Şam-ı Şerifte m. senesinde ahirete göç eyledi. Kabri, Şam&#;da Babussağîr kabristanlığındadır. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.

Hz Bilal’in (r.a) evi

Hz Bilal’in evi daha sonra Mescidi halne getirildi; evi, Mescid-i Nebevi&#;nin güneybatı tarafında olup Gamame (bulut) Mescidi&#;nin yanında (ya da karşısında) bugünkü Anberiyye mevkisinde bulunan Medine postanesinin yan tarafına düşmekteydi; yol genişletme sırasında mescid yıkılmıştır.

/von Mehmet Cakir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir