bilateral maksiller sinüs / Bilateral Etmoidal Sinьs Mukopiyoselinde Okьler Bulgular: Olgu sunumu []

Bilateral Maksiller Sinüs

bilateral maksiller sinüs

Sınıflandırma

Sinüzitler

Dr. Özcan Çakmak*, Dr. Cüneyt Yılmazer*, Dr. Haluk Yavuz*, Dr. Tan Ergin**

* Uzm.; Başkent Ü. Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Arş. Hast. KBB Bölümü

**Doç.; Başkent Ü. Ankara Hast. KBB AD

 

Paranazal sinüsler herbiri değişik boyutta 4 çift olup içlerinde bulundukları kemiğin adıyla anılırlar: Maksiller, etmoid, frontal ve sfenoid sinüsler (Şekil 1). Paranazal sinüslerin solunum havasını nemlendirme, mukus salgılama, kafa kemiklerini hafifletme, sesin rezonansına katkı yapma, beyin içi ısısının izolasyonu gibi tartışmalı işlevleri vardır.

 

Sinüzit sağlık kuruluşlarına yapılan başvuruların en sık nedenlerindendir ve sıklıkla antibiyotik reçete edilen hastalıkların da başında gelmektedir. Aynı zamanda, önemli bir morbidite kaynağı ve önemli bir ekonomik kayıp nedenidir. Amerika'da yılda ortalama 50 milyon kişinin sinüzitten etkilendiği, yılında 73 milyon gün işgücü kaybı ve milyar dolar tıbbi (cerrahi ve radyolojik işlemler dışında) tedavi giderine yol açtığı ve hastaya sinüzit nedeniyle endoskopik sinüs cerrahisi yapıldığı bildirilmiştir.

 

1- Akut sinüzit:Ani başlayan, dört haftadan daha kısa sürede tamamen iyileşen sinüzitlerdir. Sıklıkla viral üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası gelişir.

2- Subakut sinüzit: Dört haftadan daha fazla, 12 haftadan daha az süreyle seyreden akut rinosinüzitler için kullanılır.

3- Yineleyen sinüzit: Bir yıl içerisinde olup herbiri 7 gün ya da daha fazla süren, dörtten fazla atak geçirildiği durumlardır.

4- Kronik sinüzit: 12 hafta ya dadaha fazla süren sinüzitlerdir. Kronik sinüzitlerin seyri sırasında akut ataklar gelişebilir.

 

Etiyopatogenez:

Paranazal sinüslerin burun mukozasına yakın komşuluğu dolayısıyla sinüzit ve rinit genelde birlikte bulunur ve bazı yazarlarca sinüzit yerine rinosinüzit terimi daha sıklıkla kullanılır. Paranazal sinüs ve burun mukozasının enfeksiyona karşı mukosilier sistem aktivitesi, epiteldeki mukus örtüsü, mukustaki antimikrobial ajanlar, mukustaki immünoglobulinler gibi savunma sistemleri vardır. Özellikle mukosilier aktivitenin bozulması sinüs içerisinde sekresyon birikimine ve enfeksiyona yol açarak sinüzit oluşumunda önemli rol oynar.

 

Ön etmoid, maksiller ve frontal sinüsler orta meatusta osteomeatal kompleks denilen bir bölgeye drene olurlar (Şekil 2).

 

Osteomeatal kompleksteki darlıklar sinüzit için hazırlayıcı ortam yaratır. Etmoid sinüs genellikle hastalığın ilk başladığı ve en çok tutulan sinüstür. Osteomeatal komplekste tıkanıklık yapan nedenler arasında anatomik bozukluklar (septal deviasyonlar, polipler, etmoid sinus ve orta konka varyasyonları, yabancı cisimler, tümörler, burun yan duvar anomalileri), mukoza ödemi (viral üst solunum yolu enfeksiyonları, alerji, hormonal bozukluklar) sayılabilir. Osteomeatal kompleks tıkanıklığında hipoksi gelişir, mukosilier aktivite azalır, sinüste drenaj bozulur, sekresyonlar kalınlaşır, mukus stazı oluşur. Tüm bunlara bağlı olarak ikincil bakteriyel çoğalma için uygun bir zemin hazırlanır ve sinüzit başlar.

 

Akut sinüzitlerde en sık etkenler sırasıyla Streptokokus pnomonia, Hemofilus influenza ve Moraxella catarhallis’tir. Kronik sinüzitlerde ise Hemofilus influenza, Stafilakoklar ve anaeroblar önemli etkenler olarak öne çıkar. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, kronik sinüzitlerin önemli bir bölümünün fungusa ikincil olduğu düşünülerek alerjik fungal sinüzit terimi ortaya atılmıştır. Nazal polipozis, astım ve atopi varlığı, koyu mukoid sekresyon varlığı, mukoza invazyonu olmadan sekresyonlarda fungusun gösterilmesi, serumda fungusa özgü antikorların varlığı, tomografide sinüslerde kalsifikasyonların izlenmesi, alerjik fungal sinüziti akla getirmelidir. Diyabetik ve immün yetmezlikli hastalarda ise invaziv funguslarönemli bir sinüzit nedenidir.

 

Sinüzitler başağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, ağız kokusu, öksürük, kulak ağrısı, diş ağrısı, ateş, hyposmi-anosmi, yorgunluk,gibi belirtilere yol açabilir. Kronik sinüzitler genellikle daha hafif belirtilerle seyreder. Belirtiler sıklıkla gece ve sabah erken saatlerde (yatar pozisyonda paranasal ödemin artması ve dolayısıyla mukosilier aktivitenin azalmasına bağlı olarak) daha fazladır.

 

Sinüzit tanısında KBB uzmanı tarafından yapılacak anterior rinoskopik ve nazal endoskopik muayenenin önemli bir yeri vardır. Özellikle orta meatusta pürülan drenajın gözlenmesi sinüzit düşündürür. Burun muayenesi, sinüzite yol açan anatomik anomalilerin ortaya konulmasına, etkilenen sinüsün belirlenmesine, nazal polip, tümöral oluşumlar ya da fungal enfeksiyonların saptanmasına, alerjik durumların enfektif olaylardan ayırt edilmesine de olanak sağlar. Ayrıca fizik incelemede yüzde ödem, dolgunluk, servikal adenopati, postnazal akıntı, farenjit saptanabilinir.

 

Waters, Caldwell ve yan kafa grafisi gibi rutin radyolojik incelemeler tanıya yardımcı yöntem olarak uzun yıllardır kullanılmaktadır. Grafilerde maksiller, frontal ve sfenoid sinuslerin akut enfeksiyonlarında görülecek opasifikasyon, hava-sıvı düzeyleri tanıyı kolaylaştıracaktır.

 

Rutin grafilerin farklı yorumlara açık olmaları, etmoid sinüslerin ve osteomeatal kompleksin değerlendirilmesinde yetersiz kalmaları, kronik sinüzitli hastalarda yararını kısıtlamaktadır. Tedaviye dirençli kronik sinüzitlerde, cerrahi girişimi gerekebilecek hastalarda, komplikasyon varlığında, tümoral oluşum kuşkusunda koronal ve gerekirse aksial planda çekilmiş paranazal sinüs tomografisinden yararlanılmalıdır.

 

Pürülan sinüzitlerin tıbbi tedavisi antibiyotik, dekonjestan, mukolitik, diğer nazal sekresyonları temizleme yöntemleri ve gerekirse topikal steroidlerin uygun olarak eklenilmesini içerir. Antibiyotik seçimi sıklıkla neden olan organizmalara ve klinisyenin deneyimine göre ampirik olarak yapılır.

 

Akut sinüzitlerin üçte ikisinin Streptokokus pnemönia ve Hemafilus influenza'ya ikincil geliştiği düşünüldüğünde, öncelikle bu mikroorganizmalara etkili olabilecek antibiyotiklerin seçimi uygun olacaktır. Bu amaçla en sık olarak reçete edilen antibiyotikler: Amoksisilin, amoksisilin klavunat, klaritromisin, trimetoprim/sülfamethaksole, sefuroksime, sefrozil, lorakarbef, sefodoksim, siprofloksasin, levofloksain'dir. Penisilin, sefaleksin, eritromisin, ve tetrasiklin sinüzitte rol oynayan major mikroorganizmaları kapsamaz.

 

Bazı toplumlarda dirence bağlı olarak amoksisilin'in etkinliğinin %70'in altına düşmesi kullanımını sınırlamaktadır. Komplikasyonsuz sinüzitlerde antibiyotik tedavi süresi on ile 14 gündür.

 

Antibiotik tedavisine ek olarak mukozal ödemi azaltıp, sinüs osteumunun açılmasını sağlayan dekonjestanlar topikal ya dasistemik olarak eklenebilir. Topikal dekonjastanların uzun süre uygulanması ribaund mukozal ödem yaparak rinitis medikamentozaya yol açabileceğinden, günden daha uzun kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır.

 

Koyu sekresyonun sinüs kavitesinden uzaklaştırılması, serum fizyolojikle fizikseltemizlikle ve gerekirse tedaviye mukolitik ajanlar da eklenerek artırılabilir. Alerjik durumlar dışında sekresyonları kurutucu etkileri dolayısıyla antihistaminiklerin kullanımından kaçınmak gereklidir. Kronik sinüzit ve atopi durumlarında topikal steroidler de tedaviye eklenebilir.

 

İlaç tedavisine dirençli subakut ve kronik sinüzitlerde, yineleyen akut sinüzit ataklarında cerrahi endikasyon ortaya çıkar. Sinüzit cerrahisinde amaç ventilasyonun düzeltilmesi, sinüslerin drenajının ve normal işlevlerin yeniden sağlanmasıdır. Osteomeatal komplekste tıkanıklığın düzeltilerek patolojilerin temizlenmesi cerrahinin temelini oluşturur. Son yıldır bu amaçla yaygın olarak kullanıma giren endoskopik sinüs cerahisiyle %90'a ulaşan başarılı sonuçlar sağlanabilmektedir.

 

Nazal polipozis, mukosel, mukopüyosel, invaziv ya da alerjik fungal sinüzit, sinüs tümörleri akut komplike sinüzit (subperiostal ya da orbital abse, beyin absesi, menenjit) gibi durumlarda kesin cerrahi endikasyonu vardır. Sinüzit komplikasyonu gelişmişse geniş spektrumlu IV antibiyotik başlanması, zaman geçirilmeden acil cerrahi girişimi açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

Yaygın bir hastalık olan sinüzitin birinci basamakta tedavisi pratisyen hekimler tarafından yapıldıktan sonra, tedaviye dirençli olgularda hastanın bir KBB uzmanı tarafından değerlendirilmesi uygun olacaktır.

 

Sinüzit çok sık karşılaşılan bir hastalık olmasına karşın, etkili antibiyotiklerin ve cerrahinin gelişmesine bağlı olarak sinüzit komplikasyonlarına ender olarak rastlanmaktadır. Ancak, uygun tedavi edilmemiş sinüzitlerin ölümcül komplikasyonlara yol açabileceği de unutulmamalıdır.

 

Sinüzit komplikasyonları 3 grupta incelenebilir:

1. Lokal komplikasyonlar: Osteomyelit, mukosel, piyosel

2. Orbital komplikasyonlar: İnflamatuvar ödem, orbital sellülit, subperiostal abse, orbital abse, kavernöz sinüs trombozu

 

3. İntrakranial komplikasyonlar: Beyin absesi, menenjit.

 

Şekil 1:

 

Şekil 2: Osteomeatal kompleks anatomisi.

1. Maksiller sinüs osteumu, 2. Frontal reses

3. Etmoid bulla, 4. Unsinat proses, 5. Orta konka

 

 

 

 

1- Anon J: Report of Rhinosinusitis Task Force Comitte Meeting. Otolaryngol Head Neck Surg (suppl),

2- Evans K:Diagnosis and managament of sinusitis BMJ ;,

3-Fergusen BJ, Mabry R: Laboratory diagnosis. Otolaryngol Head Neck Surg ,

4- Hadley J, Schaefer S: Clinical evaluation of rhinosinusitis. Otolaryngol Head Neck Surg ,

5-Hahn D, Dlefkowitz D: Annual expenses and sources of payment for health care services. Washington, DC, National expenditure survey research findings 14, agency for health care policy and resarch, Publication ,

6- King HC, Mabry RL: A practical Guide to the management of nasal and sinus disorders, medical managemant of sinusitis. Thieme Medical Publishers Inc, New York.

 

Turkish abstract

Paranazal sinüslerde en sık enfeksiyona yol açan fungal ajan aspergillustur. Bu ajan paranazal sinüslerden en sık maksiller sinüsü tutarken sfenoid sinüsü çok nadir tutar. Literatürde izole sfenoid sinüs aspergillozis olgusu oldukça azdır. Elli dört yaşında, kronik böbrek yetmezliği olan erkek hasta kliniğimize 6 aydır devam eden sağ taraflı burun akıntısı nedeni ile başvurmuştur. Hasta uzun süreli antibiyoterapi almış ancak şikâyetlerinde azalma olmamıştır. Endoskopik incelemede hastanın sağ orta konkası altında koyu renkli pürülan akıntı gözlenmiştir. Yapılan paranazal sinüs bilgisayarlı tomografisinde sağ sfenoid sinüste mukozal kalınlaşmalar ve retansiyone sıvı görünümleri izlenmiştir. Hastaya fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi uygulanmıştır. Sfenoid sinüs materyali aspergillozis ile uyumlu, diğer sinüslere ait materyaller ise inflamatuar doku olarak rapor edilmiştir. Hastanın 9 aylık takibinde sinüzit ile ilişkili şikâyeti olmamıştır ancak miyokardial enfarktüs nedeni ile exitus olmuştur. Standart sinüzit tedavisine cevap vermeyen, ek sistemik hastalığı olan hastalarda ön tanıda fungal nedenler düşünülerek fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisinin uygulanıp, tedavinin patolojik ve mikrobiyolojik sonuçlara göre yeniden düzenlenmesi gereklidir. Bu yazıda fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi ile tedavi edilen izole sfenoid sinüs aspergillozis olgusu sunulmuştur.

Introduction

İzole sfeniod sinüs hastalıkları tüm sinüs lezyonları içinde %1 ile %3 arasında görülür []. Hastaların birçoğunda bulgular ve belirtiler nonspesifiktir. İzole sfeniod sinüs hastalıkları, semptomlarının silik olması nedeniyle kolaylıkla atlanabilir [1,2]. Bu durum ise sfenoid sinüsün, optik sinir, internal karotid arter, kavernöz sinüs, kranial sinirler, 5. kranial sinirin oftalmik ve maksiller dalı, beyin ve meninkslerle olan yakın komşuluğu nedeni ile ciddi ve hayatı tehdit edici komplikasyonlarla sonuçlanabilir [3].

Paranazal sinüslerde görülen aspergillozis, immün sistem bozukluğu olmayan kişilerde hafif şiddetli semptomlarala seyrederken, immün bozukluğu olan kişilerde yüksek morbidite ve mortalite nedeni olabilmektedir [4]. Bu yazıda fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi ile tedavi edilen izole sfenoid sinüs aspergillozis olgusu sunulmuştur.

Case Report

Baş ağrısı ve burun akıntısı nedeniyle kulak burun boğaz kliniğine başvuran 54 yaşındaki erkek hastanın hikayesinden yaklaşık 6 aydır ara ara olan hafif baş ağrısı ve sağ burun pasajından gelen koyu yeşil renkli akıntı olduğu öğrenildi. Hastanın burun akıntısı ve geniz akıntısının sürekli olduğu, koyu yeşil renkli balgam çıkardığı ve bu nedenle 6 ay içerisinde 3 defa oral antibiyotik tedavisi aldığı öğrenildi. Hasta oral antibiyotik tedavisi sonrası şikayetlerinde azalma olmadığını belirtti.

Hastanın özgeçmişinden polikistik böbrek hastalığına bağlı kronik böbrek yetmezliği olduğu ve bu nedenle diyaliz tedavisi aldığı öğrenildi.

Hastanın fizik muayenesinde bilateral burun pasajından ve postnazal bölgeden pürülan akıntısı olduğu tespit edildi. Bunun üzerine hastaya 10 gün süreyle seftriakson 1x mg, nazal dekonjestan ve mukolitik tedavi uygulandı. Kontrolde şikayetlerinde gerileme olmadığı öğrenildi. Yapılan endoskopik incelemede sağ orta konka altında koyu renkli pürülan akıntı görüldü.

Hastanın paranazal sinus bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülemesinde bilateral maksiler sinüslerde mukozal kalınlaşmalar, sağ taraf etmoid hücreleri dolduran sıvı görünümleri, sağ sfenoid sinüste mukozal kalınlaşmalar ve retansiyone sıvı görünümleri saptandı (Şekil 1,2).

Şekil 1
Aksiyel paranazal sinüz tomografi görüntüsü, sağ sfenoid sinüste retansiyone sıvı
Şekil 2
Koronal paranazal sinüz tomografi görüntüsü, sağ sfenoid sinüste retansiyone sıvı

Hastaya bilateral fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi uygulandı. Operasyon sırasında bilateral maksiller sinüs ostiumları genişletildi. Sinüs içindeki mukoid sekresyonlar aspire edilip örnek alındı. Sağ frontal reses açıldı ve içinden pürülan mai gelişi oldu. Sağ sfenoid sinüs ostiumu genişletildi ve sağ sfenoid sinüs içerisinde miçetoma ile uyumlu görüntü saptandı. Tüm oluşumlar dışarı alındı ve spesmen yapıldı. Örneklerin patolojik incelemesi sonucunda sfenoid sinüsten alınan örneklerin fungus topu ile uyumlu olduğu; geniş çaplı, septalı ve dallanan özellikler gösteren fungal hifalar içerdiği ve bu bulguların aspergillozis ile uyumlu olduğu rapor edildi. Diğer sinüslere ait materyaller ise inflamatuar doku olarak rapor edildi. Hasta izole sfenoid sinüs aspergillozisi olarak değerlendirilip takibe alındı. Operasyondan sonra hastanın burun akıntısı ve geniz akıntısında belirgin düzelme oldu, baş ağrısı tekrarlamadı. Takiplerinde yapılan endoskopik muayenede bilateral pürülan mai gelişi saptanmadı ve sinüs ağızlarının açık olduğu görüldü. Postoperatif 9 ay sonra hasta miyokardial enfarktüs nedeni ile exitus oldu. 

Discussion

İzole sfenoid sinüs hastalıkları genelde orta yaşlı ( yaş) kişilerde görülür []. Tüm sinüs hastalıklarının %’ünü oluşturur [].Ancak izole sfenoid sinüs hastalıkları nadir görülmelerine rağmen çok ciddi komplikasyonlara neden olabildiklerinden tanı ve tedavi prosedürlerinin hızla yapılması gerektiği bir durumdur.

Başvuru semptomlarının genelde nonspesifik oluşu, fizik muayene ile sfenoid sinüsün değerlendirilmesinin zor oluşu ve radyolojik görüntülemelerin yetersiz olması gibi nedenlerle literatüre girmiş olan izole sfenoid sinüs hastalığı sayısı azdır [5].

İzole sfenoid sinüs hastalıkları ile ilgili yayınlarda, bu hastalıkların %’ünün fungal enfeksiyon olduğu bildirilmiştir [1,6,7]. Paranazal sinüslerin aspergillozisi immün sitemi sağlam kişilerde genelde hafif şiddette semptomlara yol açarken malignite, diyabetes mellitus ve bizim hastamızda da olduğu gibi kronik böbrek yetmezliği gibi immün sistemi etkileyen hastalıklarla birlikte paranazal sinüs aspergillozisinin görülme sıklığı arttığı ve hastalık seyri de değiştiği bildirilmiştir [].

Burun ve paranazal sinüslerde aspergillus enfeksiyonu ilk olarak Schubert tarafından gösterilmiştir [8]. Paranazal sinüslerde en sık A. fumigatus, A. flavus ve A. Niger türlerine rastlanmaktadır [9].

İzole sfenoid sinüs hastalıklarında başlıca yakınma bizim olgumuzda olduğu gibi başağrısıdır ve ağrının karakteristik bir lokalizasyonu bulunmamaktadır [11]. İzole sfenoid sinüs hastalığı olan hastaların %65,’ında başağrısı bulunduğu, bu hastaların %50’sinde ise ağrının net lokalize edilemediği belirtilmiştir [1,3,5,6,12]. Proptosis, ptosis ve vizüel değişiklikler de sık görülen diğer yakınmalardır [2]. Bununla beraber bizim olgumuzda olduğu gibi pürülan akıntı, mukozal ödem gibi bulgular değişik çalışmalarda %22,,2 oranlarında bildirilmiştir [5,6,13].

İzole sfenoid sinüs hastalıklarında çeşitli cerrahi teknikler kullanılmasına rağmen son 20 yılda endoskopik sinüs cerrahisi tek tercih olmuştur [,5, ]. Bu yol ile gerekli doku örnekleri elde edilerek hem hastalığın tanısı konulabilmekte hem de tedavisi sağlanmaktadır [14].

Uzun süren baş ağrısı, burundan iltihabi akıntı gelmesi, altta yatan immün yetmezliğe yol açacak bir hastalığın olması gibi durumlarda sfenoid sinüs aspergillozisi bulunabileceği akla gelmeli ve böyle durumlarda ileri tetkiklerle sfenoid sinüs aspergillozisi ekarte edilmelidir [15]. Sfenoid sinüste saptanan fungal miçetomların tedavisi endoskopik sinüs cerrahisi ile eksizyondur. Bizim olgumuzda da sfenoid sinüsü izole olarak tutan aspergillozis miçetomları endoskopik sinüs cerrahisi ile eksize edilmiştir. 

References

  1. Lawson W, Reino AJ. Isolated sphenoid sinus disease: ananalysis of cases. Laryngoscope ;
  2. Postma LGN, Chole RA, Nemzek WR. Reversible blind- ness secondary to acute sphenoid sinusitis. Otolaryngol Head Neck ;
  3. Ruoppi P, Seppa J, Pukkila M, Nuutinen J. Isolated sphenoid sinus diseases- report of 39 cases. Arch Otolaryngol Head Neck Surg ; 4. Grillone GA, Kasznica P. Isolated sphenoid sinus disease. Otolaryngol Clin North Am. ;37(2)
  4. Sethi DS.  Isolated sphenoid lesions: diagnosis and management. Otolaryngol Head Neck Surg. ; (5):
  5. Kim SW, Kim DW, Kong IG, Kim DY, Park SW, Rhee CS et al. Isolated sphenoid sinus diseases: report of 76 cases. Acta Otolaryngol. ;(4)
  6. Wang ZM, Kanoh N, Dai CF, Kutler DI, Xu R, Chi FL et al. Isolated sphenoid sinus disease: an analysis of cases. Ann Otol Rhinol Laryngol ;(4)
  7. Pinzer T, Reiss M, Bourquain H, Krishnan KG, Schackert G. Primary aspergillosis of the sphenoid sinus with pituitary invasion - a rare differential diagnosis of sellar lesions. Acta Neurochir (Wien) ;(10)
  8. Chopra H, Dua K, Malhotra V, Gupta RP, Puri H. Invasive fungal sinusitis of isolated sphenoid sinus in immunocompetent subjects. Mycoses ;49(1)
  9. Tzen KY, Yen TC, Lin KJ () Value of Ga SPECT in monitoring the effects of therapy in invasive aspergillosis of the sphenoid sinus. Clin Nucl Med ;24(12)
  10. Yılmaz E, Erişen L, Oral B, Helvacı S, Aydın S, Aksoy K.  Akut İzole Sfenoidit. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. ; 28 (3):
  11. Martin TJ, Smith TL, Smith MM, Loehrl TA. Evaluation andsurgical management of isolated sphenoid sinus disease. Arch Otolaryngol Head Neck Surg ;(12)
  12. Dhong HJ, Chung SK, Koh SJ. Isolated sphenoid sinus disease. Korean J Otolaryngol ;
  13. Grillone GA, Kasznica P. Isolated sphenoid sinus disease. Otolaryngol Clin North Am. ;37(2)
  14. Hızal E,  Demiroğlu YZ,  Alışkan H, Erkan AN,  turunç T. Sfenoid Sinüste İzole İnvaziv Aspergillozis: Olgu Sunumu. KBB ve BBC Dergisi (3)

Presented at

Bu olgu sunumu Ekim tarihlerinde Antalya'da yapılan, Türk Ulusal Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kongresi'nde poster olarak sunulmuştur. 

Bilateral Large Haller Cells

Abstract

Haller cell is one of the paranasal sinus anomalies that is located inferior to orbital floor and bulla ethmoidalis. It may cause recurrent acute rhinosinusitis and chronic rhinosinusitis. In this case report, the patient suffers from orbital pain and has recurrent sinusitis. Paranasal tomography shows that bilateral very large Haller cells. Haller cells were opened and excised by endoscopic sinus surgery, then patient complaints were improved considerably. Keywords : Haller cell , recurrent rhinosinusitis , paranasal sinus anomalies

Turkish Abstract

Haller hücresi orbital tabanın ve bulla etmoidalisin altında yeralan paranazal sinüs anomalilerinden biridir. Tekrarlayan akut rinosinüzite ve kronik rinosinüzite sebep olabilir. Bu yazımızda, orbital ağrı ve tekrarlayan sinüzit atakları ile kliniğimize başvuran bir hasta sunulmuştur. Hastanın bilgisayarlı tomografi görüntülerinde bilateral çok büyük Haller hücreleri saptanmıştır. Endoskopik sinüs cerrahisi uygulanarak Haller hücreleri açılmış, hastanın şikayetlerinde belirgin düzelme sağlanmıştır. Turkish Keywords : , Haller hücresi , tekrarlayan rinosinüzit , paranazal sinüs anomalisi

Introduction

Paranazal sinüs varyasyonlarından olan Haller hücresi, infraorbital yerleşimli bir hücredir. yılında Albrecht von Haller tarafından tariflenmiştir 1. Oluşma mekanizmaları ön veya orta etmoid hücrelerin orbita tabanına invazyonu şeklindedir. Orbita tabanı ve bulla etmoidalisin inferiorunda yer alan hücrelerdir 1,2,3. Lokalizasyonu itibariyle maksiller sinüs ostiumunu ve etmoid infundibulumu daraltabilir. Bu nedenle tekrarlayan rinosinüzit ataklarına ve kronik sinüzite neden olabilir 3,4. Mathew ve ark.?nın yaptığı çalışmada bilgisayarlı paranazal sinüs tomografisi (BT) koronal kesitlerinde Haller hücreleri tespit edilmiş ve mediolateral çapı ölçülmüştür. Buna göre Haller hücreleri küçük (2 mm?den küçük), orta ( mm arası) ve büyük (4 mm?den büyük) olmak üzere sınıflandırılmıştır 4. Bu çalışmada çok büyük Haller hücreleri olan bir hastanın değerlendirilmesi sunulmuştur.

Case Report

Hastanın BT kesitlerinde sağ tarafta daha büyük olmak üzere her iki tarafta çok büyük Haller hücreleri görüldü. Bu büyük hücreler maksiller sinüs ostiumlarını kapatmaktaydı. Her iki tarafta da Haller hücreleri maksiller sinüs içinden etmoid kaviteye kadar uzanmaktaydı. Yapılan mediolateral çap ölçümünde sağdaki Haller hücresinin mm, soldaki Haller hücresinin mm olduğu saptanmıştır. Haller hücrelerinin, bulla etmoidalis, maksiller ostium ve orbita tabanı ile olan ilişkisi görüntü kesitlerinde net görülmektedir (Şekil1). Hastada kronik sinüzit bulgusu izlenmedi.

Şekil 1
Bilateral Haller hücreleri (oklar). Bulla etmoidalis (yıldızlar).

Hastanın mevcut şikayetleri, fizik muayene ve görüntüleme bulgularıyla beraber değerlendirildiğinde septoplasti, alt konka radyofrekans ablasyonu ve bilateral endoskopik maksiller antrostomi planlandı.

Hasta genel anestezi altında operasyona alındı. Septoplasti ve konka radyofrekans işlemleri sonrası sinüs cerrahisine geçildi. Her iki tarafta unsinektomi yapıldı ve maksiller sinüs ostiumları bulundu. Ostiumlar tru-cut ve back-bite forsepsler ile genişletildi. Ostiumun superiorunda sinüs ostiumunu daraltan büyük Haller hücreleri görüldü.  Maksiller sinüs içindeki medial kısımları ve etmoidal kısımları eksize edildi. Sağ maksiller sinüs içinde lateralde kalan ve ulaşılamayan kısımları ostiumdan uzak olduğu için bırakıldı. Orta meatuslara Nasopore tampon yerleştirildi. Nazal pasaja Doyle nazal splint konuldu.

Postoperatif dönemde cerrahi bölgede herhangi bir sorun izlenmedi. Hastaya takibinin 6. ayında kontrol paranazal BT çekildi. Kontrol BT'de Haller hücrelerinin eksize edildiği ve maksiller sinüs ostiumlarının genişletildiği görülmektedir (Şekil 2.). Takibinin birinci yılını dolduran hasta akut sinüzit geçirmedi. Bir kez viral üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdi ve göz ağrısı olmadı. Hasta burun tıkanıklığı şikayetinin düzeldiğini belirtti.

Şekil 2
Postoperatif görüntü

Discussion

Haller hücresi etmoidal hücrelerin etmoid bulla inferioruna ve orbita tabanına doğru uzanması ile oluşurlar. Haller hücresi büyüklüğüne ve yerleşimine bağlı olarak tekrarlayan akut sinüzit ve kronik sinüzit bulguları oluşturabilir 4. Leunig ve ark.'nın incelediği olguda %16 oranındaki hastada Haller hücreleri tespit edilmişlerdir 5. Bhatacharya ve ark. yaptıkları çalışmada tekrarlayan akut sinüzitli hastaların %'unda, kontrol grubunun %'unda Haller hücresi tespit edilmiştir 6. Tekrarlayan akut sinüzitli vakalarda Haller hücresi varlığı istatiksel olarak anlamlı saptanmıştır. Shin ve ark.'nın yaptıkları maksiller sinüs fungal sinüzitlerine olan araştırmada ise mantar topu oluşan grupta Haller hücresi daha fazla bulunmuş, ancak istatiksel anlamlılık oluşmamıştır 7.

Sunduğumuz olguda Haller hücresinin çok büyük boyutlara ulaşabildiği gösterilmiştir. Giriş kısmında belirtilen kalsifikasyona göre 4 mm?nin üzeri büyük boyutlu Haller hücresi olarak tanımlanmaktadır 4. Olgudaki boyutlar göz önüne alındığında çalışmadaki Haller hücreleri tarafımızdan çok büyük olarak tanımlanmıştır.

Sonuç olarak Haller hücrelerinin varlığı çok büyük boyutlara ulaşabilir. Bu hücreler sinüzit gelişimini artırmakla birlikte tek başına varlığı bir cerrahi endikasyon değildir.  Tekrarlayan akut sinüzit ve kronik sinüzit vakalarının değerlendirilmesinde dikkat edilmeli ve endoskopik sinüs cerrahisi ile bu hücreler açılmalıdır.

References

  1. Friedrich RE, Fraederich M, Schoen G. Frequency and volumetry of infraethmoid cells (Haller cells) on cone-beam computed tomograms (CBCT) of the mid-face. GMS Interdiscip Plast Reconstr Surg DGPW. Apr 11;6:Doc07
  2. Zinreich SJ, Kennedy DW, Rosenbaum AE, Gayler BW, Kumar AJ, Stammberger H. Paranasal sinuses: CT imaging requirements for endoscopic surgery. Radiology ;
  3. Kennedy DW, Zinreich SJ. Functional endoscopic appraoch to inflammatory sinus disease:current perspectives and technique modifications. Am J Rhinol ;
  4. Mathew R, Omami G, Hand A, Fellows D, Lurie A. Cone beam CT analysis of Haller cells. Dentomaxillofac Radiol, 42;(9)
  5. Leunig A, Betz CS, Sommer B, Sommer F. Anatomic variations of the sinuses; multiplanar CT-analysis in patients.
  6. Alkire BC, Bhattacharyya N. An assesment of sinonasal anatomic variants pottentially associated with recurrent acute rhinosinusitis. Laryngoscope Mar;(3)
  7. Shin JM, Baek BJ, Byun JY, Jun YJ, Lee JY. Analysis of sinonasal anatomical variations associated with maxillary sinüs fungal balls. Auris Nasus Larynx Oct;43(5)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir