bilekleri kesilerek öldürülen padişah / (PDF) Osmanlı’nın kanlı tarihi | Yaşar Topçu - seafoodplus.info

Bilekleri Kesilerek Öldürülen Padişah

bilekleri kesilerek öldürülen padişah

Abdülaziz Han
(Türk Kağanları ve Sultanları)

(1. Kaynak)

Osmanlı padişahlarının otuzikincisi ve islam halifelerinin doksan yedincisi. Küçük yaşta din ve fen ilimlerini tahsile başladı. Kısa zamanda Arapça, Farsça ve dini bilgileri çok iyi bir şekilde öğrendi. Ayrıca boş zamanlarını değerlendirerek ata binmek, kılıç kullanmak, güreş tutmak, cirit atmak gibi zamanın bütün spor dallarında pek mahir oldu. AğaBeyi Abdülmecid zamanında veliahd ilan edilen Abdülaziz bundan sonra devlet idaresi ve Avrupa'nın siyasetini iyi bir şekilde takibe çalıştı. Abdülmecid Han'ın 25 Haziran 'de ölümü üzerine tahta çıktı.

 

Bu sırada devlet‘in durumu son derece karışıktı. Mali sıkıntı son haddinde idi. Karadağ, Hersek ve Girit'te büyük karışıklık hüküm sürüyOrdu. Avrupa devletlerinin müdahalede bulunacaklarını anlayan Abdülaziz Han yayınladığı bir fermanla onların Tanzimat konusundaki endişelerini, nisbeten ortadan kaldırdıi. Mali konulardaki sıkıntının önüne geçebilmek için israf ve gereksiz harcamaların önlenmesine çalıştı. Rüşvet ve irtikab işine karışanları şiddetle cezalandırdı.

 

'de Karadağ bölgesinde çıkan isyanı serdar-ı ekrem Ömer Paşa kumandasında gönderdiği bir ordu ile anında bastırdı. Mısır'da son yıllarda OsmanlıDevleti'ne karşı bağlılığın azaldığının farkında olan Abdülaziz Han, bu bölgeye bir seyahat düzenledi. Mısır valisi İsmail Paşa'ya Hidiv ünvanını verdi. Gittiği her yerde muhteşem merasimler ve halkın Sevgi gösterileri ile karşılanan Sultan, Mısır'ın payitahta olan bağlılığını güçlendirdi. OsmanlıDevleti'ndeki müsbet gelişmelerin önüne geçmek isteyen batılı devletler Girid'de büyük bir isyan çıkardılar ve adanın beynelmilel bir komisyon tarafından idaresini istediler. Bunu şiddetle reddeden Abdülaziz Han, bazı imtiyazlarla meseleyi bir müddet için halletti.

Abdülaziz Han, 21 Haziran 'de Fransa, İngiltere, Belçika, Prusya ve Avusturya'yı içine alan bir geziye çıktı. Sultan‘ın bu gezisi Genel barışın sağlanmasında önemli rol oynadı. Avrupa devletleri ile olan münasebetler iyileşti. Abdülaziz Han, devlet ve milletin bekası ve huzuru için gece gündüz çalışırken içte batı hayranı ve mason devlet adamları her türlü siyasi desiselerle nizam ve intizamın bozulmasına gayret sarfediyorlardı. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Süavi gibi yazarlar halkı Padişah'a karşı düşmanlığa teşvik ederken, mütercim Rüşdü, Hüseyin avni ve Mithat Paşalar da padişah'ı devirmenin hesapları içerisindeydiler. Nitekim gözlerini iktidar hırsı bürümüş bu devlet adamları, 'de patlak veren Bosna-Hersek isyanı ile, ardından çıkan Rus harbini fırsat bildiler. Abdülaziz Han, ssıkıntılar içinde olmasına rağmen Sırbistan'ı kısa sürede mağlup etti. Bulgaristan'daki karışıklıkları mahalli kuvvetlerle bastırdı. Ancak Hüseyin Avni, Mithat, Redif ve Süleyman Paşalar 30 Mayıs günü Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatarak Sultan‘ı tahttan indirdiler.

 

Abdülaziz Han efradıyla birlikte çeşitli hakaret ve işkencelere maruz bırakıldıktan sonra 1 Haziran 'da Fer'iye Sarayı'na nakledildi. Avni Paşa üç gün sonra, güvenlik gerekçesiyle saray bahçesine yerleştirdiği adamlarına verdiği emirle, Kur'an-ı Kerim okumakta olan Sultan‘ın bileklerini kestirerek şehid ettirdi. Hadiseye intihar süsü verilmeye çalışıldı. Ancak pehlivan yapılı Abdülaziz Han'ın zorbalarla boğuşması sırasında vücudunda meydana gelen çürükler ile iki dişinin kırık olduğunu görgü şahitleri ifa'de etmişlerdir. Zaten tıp ilmi, intihar edecek bir şahsın iki bileğinin damarlarını kesemeyeceğini belirtmektedir. Şehid Sultan‘ın cenazesi 5 Haziran günü peDeriSultan İkinci Mahmud Han'ın Çemnerlitaş'taki türbesine defn edildi.

Abdülaziz Han iyi niyetli, dindar, her sabah Kur'an-ı Kerim okuyan, son derece vakar sahibi bir kimse idi. Devrin alimlerini sayarak toplar münazaralar yaptırır, kendisi de bazen bu münazaralara iştirak ederdi. Devlet işlerini bilfiil kendisi idare etmeğe çalışırdı. Onun en büyük gayesi Devlet-i Aliyyenin istiklalinin devam etmesi ve halkının refah içinde yaşaması idi. Bu sebeple ilim ve teknikte ilerlemeeye ve imar faaliyetlerine büyük önem verdi. 'de sahillere deniz fener leri yapıldı ve devlet şurası kuruldu. 'de Sultan‘i mektebleri(Liseler), 'de sanayi mektebleri, 'da Süveyş kanalı açıldı. 'de şark rüşdiyye mektebleri açıldı. Donanmaya büyük önem verdi. Hind Okyanusu'na kadar donanmamızı göndererek, Osmanlı deniz gücünü İngilizlere kabul ettirdi. Osmanlı donanmasının birinci Dünya ve Kurtuluş harpleri sırasındaki muvaffakiyeti, Sultan Abdülaziz'in donanmaya kazandırdığı bu kudretle mümkün olmuştur.


(2. Kaynak)

Abdülaziz (OsmanlıTürkçesi: عبد العزيز)(d. 8 Şubat – ö. 30 Mayıs ). Osmanlı padişahıdır. II. Mahmut ve Pertevniyal Sultan‘ın çocuğu, Abdülmecid'in kardeşidir. Abdülaziz 25 Haziran tarihinde kardeşinin ölümü üzerine, 31 yaşında iken tahta geçmiştir.

 

Güreş, cirit ve av sporlarına meraklı olan padişahın tahtta kaldığı sürece en çok üzerinde çalıştığı konu Osmanlı Donanması'nın modernizasyonu idi. Bu nedenle o dönemlerde Avrupa devletlerinden alınan kredilerin çoğu bu konuda harcandı. Sayısı gün geçtikçe artan Osmanlı Ordusu'nun askerlerine yetecek dönemin son model top ve tüfeklerin de sağlanması Abdülaziz döneminde gerçekleşmiştir.

 

SultanAbdülaziz (hükümdarlığı süresince sık sık ülke içi ve ülke dışı temaslarda bulunmuş geziler düzenlemiştir. YavuzSultanSelim‘den sonra Mısır'ı ziyaret eden ilk ve tek Osmanlı Padişahı Abdülaziz'dir.

 

Eyâletlerin yanısıra Abdülaziz Batı Avrupa'da ziyaretler yapan ilk ve tek padişahtır. yılında Paris'te açılan büyük bir sanat sergisine III. Napolyon'un daveti üzerine katılan Abdülaziz, sergiden sonra imparator ile temaslarda bulunmuş İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya-Macaristan gezilerinden sonra da geri dönmüştür. Ayrıca Richard Wagner'in Bayreuth operasına maddi yardımda bulunmuş ve davet edilmiştir. Seyahatlerinde İngiltere kraliçesi Victoria, Belçika kralı II. Leopold, Prusya kralı I. Wilhelm, Avusturya-Macaristan imparatoru François-Josef ve Romanya Prensi I. Karol ile görüşmüştür.

 

Osmanlı‘da Abdülaziz döneminde batıyla iyi ilişkiler kurulmasına özellikle dikkat edildi. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı‘nın girdiği batılılaşma süreci bu dönemde de devam etti. Ülke genelinde yeni vilâyetler ilân edildi ve İstanbul Üniversitesi Fransız Eğitim sistemi örnek alınarak tekrar düzenlendi. Doğu Ekspresi'nin bir durağıı olan Sirkeci Garı'nın temelleri Abdülaziz döneminde atılmıştır. Abdülaziz'in 15 senelik hükümdarlığı boyunca yaptığı bazı yenilikler şunlardır;

 

* Yeni asker üniformaları edilmedi.
* İlk kez posta pulu kullanıldı.
* Sahillere deniz fenerleri inşâ edildi.
Osmanlı Bankası açıldı.
* Bugünkü Sayıştay ve Danıştay seviyesinde kurumlar oluşturuldu.
* Lise ve sanayi okulları açıldı.
* Orman madencilik ve tıp okulları açıldı.
* İtfaiye teşkilâtı kuruldu.
* Fransa, Avusturya ve İran yöneticileri İstanbul'a ziyaretlerde bulundu.

 

Döneminde yaşanan önemli olaylardan bir kısmı ise Rusya ve Avrupa devletleri'nin kışkırttığı Balkan isyanlarıdır. Girit ve Sırbistan'da çıkan isyanlar ise devletin ve padişahın otoritesini derinden sarsmıştı.

 

Abdülaziz 30 Mayıs bilekleri kesilerek ölmüş olarak bulundu. Doktorlar tarafından intihar ettiğine karar verilmişse de yaygın kanı öldürüldüğü yönündedir. İddiaya göre Mabeynci Mithat Efendinin yardımıyla odasında bilekleri güreşçiler tarafından kestirilip öldürülen talihsiz padişah Divanyolu'nda II. Mahmut Türbesine babasının hemen yanına defnedildi. Osmanlıtarihinde en acı olaylardan biridir.


(3. Kaynak)

Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi. Sultan İkinci Mahmud‘un ikinci oğlu ve İslam halifelerinin doksan yedincisidir. yılında doğdu. Annesi Pertevniyal Sultan Hanımdır. İyi bir tahsil görerek yetiştirildi. Sultan Abdülmecid Hanın vefatından sonra yılında, 32 yaşında padişah oldu.

 

Abdülaziz Han, güçlü kuvvetli, ata sporlarından güreşe, ciride, ava meraklı, kahraman yapılı bir hükümdardı. Halk kendisini sevmekte, ikinci bir Yavuz olarak görmekteydi. Üzerinde durduğu en mühim mesele ordu ve donanmanın yeniden tanzim edilmesi, yeni usullere göre tekamül ettirilmesiydi. Avrupa'dan elde edilen kredilerin pek çoğu bu sahada sarf edildi. Donanma, dünyanın sayılı donanmalarından birisi oldu. Nizamiye, ihtiyat, redif ve müstahfız adıyla 'i aşkın askeri bir kuvvet hazırladı. Bunların top ve tüfek ihtiyaçları için de modern tesisler kurdurdu.

 

Sultan Abdülaziz Han, zeki, anlayışlı ve dünya siyasetine vakıf olduğu için saltanatının ikinci yılında () Mısır'ı ziyaret etti. Kalabalık bir heyetle beraber, Mısır'a yapılan bu gezi çok gösterişli oldu. YavuzSultanSelim‘den sonra Mısır'a gelen ilk Osmanlısultanına halk çılgınca sevgi gösterilerinde bulundu. Sultan Abdülaziz, Kahire'yi at üstünde dolaştı. Bu seyahat Mısır halkının Hilafet makamına olan bağlılığının güçlenmesini sağladı.

 

yılında Paris'te açılan büyük bir sergiyi görmek için imparator Napolyon'un davetini kabul ederek Fransa'ya gitti. Oradan, İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan yoluyla memlekete döndü. Bu seyahatlerinde Fransa imparatoru Üçüncü Napolyon, İngiltere Kraliçesi Victoria, Belçika Kralı İkinci Leopold, Prusya Kralı Birinci Wilhelm, Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı Birinci Fransuva-Josef, Romanya Prensi Birinci Karol ile görüştü. Sekiz ülkeye gitti. Beş hükümdarla görüştü.

 

Balkanlarda Rusya ve diğer devletlerin desteklemesi ile çıkan isyanlar, devrinin en mühim hadiselerindendir. Rumeli ve Girit'teki gayrimüslim halkın ayaklanmaları devletin başına büyük gaileler açtı. Karadağ, Sırp, Bulgar ve Girit isyanları ile hükümet hem nüfuz, hem de mali bakımdan kayıplara uğradı. Karadağ'a yapılan savaşlar kazanılarak bu mesele bir müddet için kapandı. Sırbistan'da bazı kalelerdeki askerlerin geri çekilmesi ile anlaşma yapıldı. Girit'teki isyan, başarılı bir askeri harekat ile bastırıldı.

 

MahmudNedim Paşa'nın sadareti, hem dışta hem de içte devletin itibarının sarsılmasına sebep oldu. Taraftarı olduğu Rus Sefiri İgnatiyef'in tavsiyeleri ile hareket eden Mahmud Nedim Paşa, aldığı kararlarla Avrupa devletlerinin tepkisini çekti. Bilhassa devletin senelik ödediği borcunu beş sene müddetle ödenmeyeceğini bildirmesi üzerine Avrupa'da Osmanlılar aleyhine gösteriler yapılmasına yol açtı. Zaten Rusya'nın da istediği buydu. Nitekim, Ruslar bu karışıklıktan faydalanarak Balkanlarda Panislavizm propagandasını yaygınlaştırıp büyük huzursuzluklar çıkardılar. yazında Bosna-Hersek'te isyanlar çıktı. Bunu Rusya'nın teşviki ile 'da Sırbistan'ın OsmanlıDevletine savaş ilanı takip etti. OsmanlıDevleti sıkıntılar içinde olmasına rağmen Sırbistan'ı kısa sürede mağlup etti. Ardından Bulgaristan'da karışıklıklar çıktı ise de mahalli kuvvetlerle bastırıldı.

 

Sultan Abdülaziz Han, Balkanlardaki tehlikeli gelişmeyi önlemeye çalışırken daha önce görevlerinden azledilmiş bulunan Hüseyin Avni, Midhat, Mütercim Rüşdi paşalar ile Hasan Hayrullah Efendi ihtilal hazırlığı yapıyorlardı. Bilhassa Hüseyin Avni Paşa, Mahmud Nedim Paşa tarafından azledilip, sürüldüğü için padişaha kin bağlamıştı. ‘Kinim dinimdir' diyen bu adam, padişahı tahttan indirip öldürmeye karar verdi. Londra'ya gidip İngilizlerle bu işi planladı. İkinci adam olan Midhat Paşa ise, batı kültüründen ve din bilgilerinden tamamen yoksun birisiydi. Tuna valiliği zamanında yaptığı işler, bilhassa İngilizler tarafından reklam edilerek şişirilmişti. İçki masalarında devlete ait kararlar alırdı. Memleketi kurtaracak tek insanın kendisi olduğuna inanırdı.

 

Hüseyin Avni, Midhat, Mütercim Rüşdi ve Süleyman paşalar, padişahın tahttan düşürülmesi için geniş bir propagandaya giriştiler. Halkın gözünde Sultan‘ı küçültmek için çeşitli iftiralar yaydılar. 30 Mayıs Cuma günü sabahı, saat 'da harekete geçtiler. Taşkışla'dan gelen taburlarla, Mekteb-i Harbiyyenin kadar talebesi, Dolmabahçe Sarayını çevirdi. Donanma da deniz tarafını kontrol altına aldı. Sultan Abdülaziz Han kayıkla alınıp, Topkapı Sarayına götürülerek, Sultan Üçüncü Selim Hanın şehid edildiği odaya hapsedildi. Sonra Fer'iyye Sarayına götürüldü.

 

4 Haziran 'da Avni Paşa, çoktan planlamış olduğu cinayeti saraydan elde ettiği adamlarına yaptırdı. Cezayirli Mustafa Pehlivan, Mabeyinci Fahri Bey, Yozgatlı Pehlivan Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan, Sultan Abdülaziz Hanın kaldığı odaya zorla girdiler. Büyük mücadeleden sonra iki bileklerini kesip dışarı kaçtılar. Avni Paşa çığlıkları duyar duymaz, Kuzguncuk'taki yalısından Fer'iyye Sarayına geldi. Henüz ölmemiş olan Sultan Abdülaziz Han, pencereden çıkartılan adi bir perdeye sarılarak yakın bir karakola nakledildi. Ölüm Raporunu imzalamak istemeyen iki doktordan birini Avni Paşa hemen Trablusgarb'a sürdü. Diğerinin de apoletlerini söktü. Üç pehlivana maaş bağlanarak gerçeği açıklamaları önlendi. Sultan Abdülaziz'in naaşını yıkayan imamlar, sonradan verdikleri ifadelerde, Sultanın iki dişinin kırık olduğunu, sakalının sol tarafının yolunduğunu, sol memesinin altında büyük bir çürüğün bulunduğunu belirtmişlerdir. Pehlivanlar da, yaptıklarını sonra itiraf etmişlerdir. İsmail Hami Danişmend 5 ciltlik İzahlı OsmanlıTarihi Kronolojisi adlı kitabında Sultanın ölüm sebebinin intihar olmayıp, cinayet olduğunu 31 delil ile izah etmektedir. İntihar eden bir kimsenin iki bileğini küçük bir makasla kendisinin derince kesmesi adli tıbba göre mümkün değildir. Sultanın cenazesi 5 Haziran günü büyük bir merasimle kaldırıldı. Babası Sultan İkinci Mahmud Hanın Çemberlitaş'taki türbesine defnedildi.

 

Sultan Abdülaziz Han, on beş senelik saltanat zamanını Dolmabahçe Sarayında geçirdi. Zamanında yeni asker elbiseleri kabul edildi. İlk defa posta pulu kullanıldı. Süveyş Kanalı açıldı. Sahillere deniz fenerleri kondu. İstanbul'da tramvay işletilmeye başlandı. Galata Tüneli yapıldı ve işletilmeye başlandı. Askeri Rüştiye Mektepleri ve Osmanlı Bankası açıldı. Devlet Şurası (Danıştay) ve Adliye Teşkilatı kuruldu. Mahkeme-i Nizamiye, İcra Cemiyeti, Ceza, Cinayet ve Hukuk Mahkemelerini havi İstinaf Mahkemesi, Temyiz Mahkemesi, gümrüklerle ilgili Rüsumat Eminliği, Merkez Bidayet Mahkemeleri teşkil edildi. Yine Abdülaziz Han zamanında vilayet ve sancaklar yeni bir teşkilata tabi tutuldu. Maliye Nezaretinin Muhasebe Meclisi genişletilerek Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) kuruldu. Meclis-i Kebir-i Maarif ve Tapu Umum Müdürlüğü ve Meclis'i Hazain teşkil edildi. Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında Mecelle Cemiyeti kuruldu. Maarif Teşkilat nizamları düzenlendi. Sultani Mektepleri (Liseler) ve Sanayi Mektepleri açıldı. Fransa İmparatoriçesi, Avusturya İmparatoru, İran Şahı, Sultan Abdülaziz'i ziyaret için İstanbul'a geldiler. Şark ve İzmir Demiryolları açıldı. Tıbbiye, Mülkiye, Orman ve Maden Mektepleri, Darüşşafaka Lisesi açıldı. İtfaiye Alayı teşkil edildi. Erzurum'un müdafaası için yapılan ‘Aziziye' tabyaları onun zamanında bitirildi.

 

Sultan Abdülaziz Han, Çırağan ve Beylerbeyi sarayları ile muhtelif yerlerdeki kasırları yaptırdı.

Hüseyin Avni Paşa, kanlı olaydan bir gece evvel başına gelecekleri hissetmiş olacak ki Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderi olan Yüzbaşı Çerkes Hasan’ı tutuklatmış, ancak Hasan ertesi günü Taif’e sürgüne gitmesi şartıyla Redif Paşa tarafından salıverilmişti. 

Çerkes Hasan, Sultan Abdülaziz’in ölümünden sonra iki adet revolve tabancası ve ceketinin içinde taşıdığı kama bıçağıyla serseri bir mayın gibi bilinçsizce ortalıkta dolaşıyordu. Redif Paşa’nın ihtarlarından sonra artık tek seçeneği sürgüne gitmekti; ancak ne ablasına yapılan kötü muameleleri ne de Sultan Abdülaziz’in ölümünü aklından çıkarabiliyordu. O gece sabaha kadar uyuyamadı, günün ilk saatlerinde kararını vererek evden çıktı.

Cibali iskelesine geldi, kayığa binerek Üsküdar’a geçti. Artık aklında tek bir hedef vardı: Sultan Abdülaziz’in ve ablasının başına gelen tüm felaketlerden sorumlu olan Cuntanın başı Hüseyin Avni Paşa’yı öldürmek. Muhafız zabitleri, Çerkes Hasan Paşa’nın konağına geldiğinde ona Paşa’nın Mithat Paşa’nın konağında olduğu söyledi.

Tekrar kayığa atlayan Çerkes Hasan önce Sirkeci’ye oradan da bir kiracı beygiri tutarak Mithat Paşa’nın Beyazıt’ta bulunan konağına doğru gitti. Hasan konağa vardığında zabitlere, Hüseyin Avni Paşa’ya çok önemli haberler içeren bir telgraf getirdiğini bildirdi. Zabitler Paşa’nın kabinesiyle toplantı halinde olduğunu, bitene kadar Hasan’ın salonda beklemesi gerektiğini söylediler.

Çerkes Hasan Fotoğraf seafoodplus.info_.jpg

Çerkes Hasan / Fotoğraf: seafoodplus.info

Hasan, zabitlerin dalgınlığına denk gelen bir anda hızla koşarak sert bir biçimde kapıyı açtı ve kabine odasına girdi. Tam karşısında oturmuş toplantı halindeki Cuntacılardan Şeyhül İslam Hayrullah Efendi ve iki bakan hariç hepsi oradaydı. Sadrazam Mütercim Rüşdi Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Bahriye Nazırı Kayserili Ahmet Paşa, Hariciye Nazırı Raşid Paşa, Maarif Nazırı Cevdet Paşa, Defter-i Hâkanî Nazırı Yusuf Paşa, Şûrây-ı Devlet Reisi Midhat Paşa, Hasan Rıza Paşa, Şerif Hüseyin Paşa, Hâlet Paşa, Sadaret Müsteşarı Said Efendi, Âmedci Mahmud Celaleddin ve Sadaret Mektupçusu Memduh Bey 

Kabine üyeleri bir anda huzurlarında gördükleri bir eli silahlı bir eli kamalı adam karşısında şaşkınlık yaşayarak konuşmayı bıraktılar. Salonda Çerkes Hasan’ı tanıyan ilk kişi Cuntanın başı Hüseyin Avni Paşa oldu. Paşa kaçmak için ayağa kalktığında Çerkes Hasan elindeki revolve tabancayla Paşa’nın göğsünün ortasına iki el ateş etti. Hüseyin Avni oracıkta yere yığıldı. Bakanlar kaçışmaya başladığında Kaptan-ı Derya Ahmed Paşa, Çerkes Hasan’ın silahının üzerine atıldı, Hasan çevik bir hareketle elindeki kamayı Hasan Paşa’nın kulağına saplayıp kurtuldu. Hasan, Ahmed Paşa’yı atlattığında yere yığılan Hüseyin Avni Paşa’nın can çekiştiğini gördü. Hüseyin Avni Paşa’nın yanına geldi, Hasan, Hüseyin Avni Paşa’yı gücü tükenene kadar defalarca elindeki Kama ile bıçakladı. Hasan ayağa kalktığında, daha ilk kurşun sesiyle bayılmış olan Hariciye (Dışişleri) Nazırı Reşid Paşa’yı da vurdu, Hasan öfkesini alamamış olacak ki ilk kurşunda öldürdüğü Reşid Paşa’nın boğazını elindeki kamayla kesti.

Hasan bu kez salonun içinde yaraladığı Kaptan-ı Derya Kayserili Ahmed Paşa’yı aramaya koyuldu. Birçok Bakanın can havliyle sığındığı ve çığlık çığlığa yardım istediği küçük odaya yöneldi. Paşalar kapıyı sıkı sıkı tutmuş can havliyle Hasan’ın içeriye girmesini engellemeye çalışıyordu. Bu sırada Mithat Paşa’nın emir eri Ahmet Ağa salona gelerek, kapıyı zorlayan Çerkes Hasan’ın başına ve omzuna iki darbe vurdu. Büyük bir acıyla arkasını dönen Çerkes Hasan elindeki tabancayla Ahmet Ağa’yı karnına sıktığı tek kurşunla yere yığdı. 

Salonun önüne geldiklerinde Hasan’ın kurşunlarının hedefi olan zabitler uzun bir müddet içeri giremedi. Hasan bir yandan kapıyı açıp diğer Cuntacı Paşaları öldürmeye çalışırken bir taraftan da toplantı salonunun önündeki zabitlere ateş açıyordu. Hasan, bu çatışmalarda da üst düzey rütbeye sahip iki subayı öldürdü. Kurşunu bitip de daha fazla çatışamayacağını anlayan Çerkes Hasan zabitlere teslim oldu.

Olay sonrası ikisi Bakan olmak üzere toplam beş kişi öldü. Çerkes Hasan sorgulandığında ölen zabitler için üzgün olduğunu amacının sadece cuntacıları öldürmek olduğunu söyledi. Çerkes Hasan Bab-ı Seraskeri’nin önündeki büyük dut ağacına asılarak vatana ihanet cürmünden idam edilmiştir. Sultan İkinci Abdülhamid tahta çıktığında Çerkes Hasan’ı kahraman ilan ederek iade-i itibarda bulunmuş ve Hasan için Edirnekapı Şehitliğinde bir mezar yaptırarak başına şu levhayı astırmıştır:

…Genç yaşında veliyyünnimeti uğrunda fedây-ı cân eden merhum Çerkes Hasan…

Çerkes Hasan’ı bu suikastlara zorlayan ise veliyyünimeti Sultan Abdülaziz’in başına gelen felaketlerdi

Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilişi ve ölümü

Abdülaziz 7 Şubat yılında dünyaya geldi. Pertevniyal Valide Sultan’ın oğlu olan Abdülaziz, Sultan Abdülmecid’in de kardeşidir. İyi bir eğitim aldı ve rahat bir şehzadelik yaşadı. Abdülmecid’in ölümü sonrası yılında 31 yaşındayken tahta oturdu. 

Sultan Abdülaziz kendisinden önceki Sultan olan Abdülmecid’in aksine saraya kapanmış halktan kopuk bir profil değildi. Camilere gidiyor halkla beraber namaz kılıyor, onlarla yemek yiyor alışılagelmiş Padişahlardan farklı bir görüntü ortaya koyuyordu.

Sık sık şehir dışı ziyaretlerde bulunan Sultan, Avrupa’ya da gitmiş ve bu seyahatte birçok önemli karar ve anlaşmaya imza atmıştır. Maliye, askeriye ve eğitimde önemli yenilikler yapan Sultan bozulan Osmanlı ekonomisini ise tam anlamıyla ıslah edememiştir.

Abdülaziz’e karşı muhalefet artıyor

Sultan Abdülaziz’in bazı tutumları aydın ve ordu arasında rahatsızlık oluşturuyordu. Bunların başında istişare konusundaki katı tutumuydu. Sultan, iktidarı döneminde tam 15 kez sadrazam değiştirmişti. Emirlerinin sorgulanmasına asla izin vermiyordu. Bir defasında birlikte satranç oynadığı Abraham Paşa’nın kendisine itiraz etmesi sonrası satranç tahtasını Paşa’nın kafasında kırması çokça anlatılan bir hadisedir. Sultan yanında sık sık dalkavuklar ve perde göstericileri bulunduruyor, davranışlarından hoşlanmadığı devlet adamlarını bu kimselere hicv ettiriyordu. İzzet-i nefisleri kırılan paşalar durumdan son derece rahatsızdı, Durumdan rahatsız olan paşaların tutumu, bunların içerisinde özellikle Hüseyin Avni Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e olan nefreti, kişisel bir husumet boyutu kazanmıştır.

Sultan’ın sonunu getiren atama: Mahmut Nedim Paşa

Devlette bir denge mekanizması işlevi gören Ali Paşa’nın vefatı sonrası Sultan Abdülaziz Sadrazamlığa Mahmut Nedim Paşa’yı getirmiştir. Göreve gelmeden önce de halk ve bürokrasi tarafından sevilmeyen Nedim Paşa icraatlarıyla tüm okları sarayın üzerine çekmiştir. Sevilen valilerin şehir şehir sürülmesi, sayısız memurun gerekçesiz işten atılması, devlet ihalelerinde yapılan ciddi yolsuzluklar Mahmut Nedim’in rahatsızlık veren icraatlarındandı.

Mahmut Nedim Paşa ile bürokrasiyi karşı karşıya getiren asıl hadise ise Ruslara karşı verilen akla ziyan tavizler oldu. Rus Büyükelçisi İgnatiyef’in Mahmut Nedim Paşa üzerinde önemli bir tesiri vardı. Mahmut Paşa’nın neredeyse hiçbir kararı İgnatiyef’e danışmadan almaması Hüseyin Avni ve Mithat Paşa’ya darbe için psikolojik zemini hazırladı. Durumdan şüphelenen İgnatiyef bu iki paşayı kendisine tehdit olarak gördü ve sürgüne gönderilmelerini sağladı. Paşalar kısa bir süre sonra İstanbul’a çağrıldılar; ama bu sürgün artık harekete geçmeleri gerektiğini onlara somut bir şekilde gösterdi.

Başarısız darbe ve suikast girişimleri

Sultan Abdülaziz tahttan indirilmeden önce kendisine karşı birçok darbe teşebbüsü olmuştur. Bir defasında Mithat Paşa, Sultan Abdülaziz’in Alemdağ kasrına gitmesini fırsat bilerek şehzade Murat’ı tahta çıkarmayı denedi. Sultan Abdülaziz’in erken dönüşü bu teşebbüsün hayal kırıklığı ile sonuçlanmasına neden oldu.

Darbenin başarısız olmasından sonra Mithat ve Hüseyin Avni Paşalar birçok defa Sultan’a suikast teşebbüsünde bulunmuştur. Bunun için Hüseyin Avni Paşa bir Arnavut suikastçıya yüklü miktarda para ödemiş; ama plan ortaya çıkarılıp zanlı yakalanmıştır. Hüseyin Avni Paşa olayın arkasında kendisinin olduğunun ortaya çıkmasını engellemek için Zaptiye Nazırının (Emniyet Bakanı) evine giderek Arnavut suikastçının konuşmadan öldürülmesini rica etti. Nazır, Arnavut’u öldürmemiş; ama konuşturmadan İstanbul’dan uzaklaştırmıştır.

Hüseyin Avni Paşa Arnavut’un kendisine karşı bir koz olarak hayatta kalmasına Nazırın rıza göstermesinden dolayı daha da öfkelenerek artık darbe yapmaktan başka şansı olmadığına inanmaya başlamıştır.

Ekonomik kriz Sultan Abdülaziz’in sonunu hazırlıyor

Devlet derin bir ekonomik krizin içinde bulunuyordu ve kurumlar artık dış borçları ödemekte oldukça zorlanıyordu. yılında devletin ödediği borç ve faizleri 5 yıl boyunca keserek bunun yerine esham dağıtacağı haberi ülkenin hem içinde hem de dışarda şok etkisi yarattı. 

Mithat ve Hüseyin Paşalar hemen harekete geçerek durumu daha da kışkırtmaya başladı. Gizli gizli toplantılar yapmaya başlayan Paşalar içlerinde Şeyhülislam'ın da olduğu pek çok önemli toplantı yaparak darbeye karar verdi.

Sultan Abdülaziz Fotoğraf seafoodplus.info seafoodplus.info

Sultan Abdülaziz / Fotoğraf: seafoodplus.info 

Kışkırtmaların sonucunda sayısı 4 bini bulan öğrenciler Yıldız Sarayı'nın önünde toplanarak Sadrazam ve seraskerin azledilmesini istedi. Sultan olayların büyümesini istemedi ve bu teklifi kabul etti. Mithat Paşa sadrazamlığa Hüseyin Avni Paşa da seraskerlik makamına getirildi. Paşalar artık Sultan’ı tahttan indirecek stratejik güce bu şekilde sahip olmuşlardı.

Erkene alınan darbe

Darbeci Paşalar, Fetva Emini Halil Efendi’den Sultan’ın hal edilmesi için gerekli fetvayı alarak işe başladılar. Darbe için planlanan günden önce beklenmeyen bir gelişme Cuntacı Paşaları tedirgin etti. Sultan Abdülaziz yaverini göndererek Mithat ve Hüseyin Avni Paşaları saraya çağırıyordu. Sultan’a mühim işleri olduğunu kısa sürede geleceklerini bildiren Paşalar darbe gününü bir gece öne çekerek harekete geçtiler.

Darbe şöyle gerçekleşecekti. Hüseyin Avni Paşa’nın saray bahçesine yerleştirdiği Arap askerler harekete geçerek içeriden Sultan’ı esir alacak, askeri lise öğrencileri ise sarayın dışında bir güvenlik kordonu oluşturarak çatışmaya hazır olacaktı. Son olarak Şehzade Murat tahta oturtularak Padişah ilan edilecekti. 

Darbeden haberdar olan ve cuntacılarla birlikte hareket eden Şehzade Murat’ın psikolojik sorunları vardı. Darbenin öne alındığından habersiz olan şehzade sabahın 5’inde cuntacı askerleri karşısında gördüğünde onları Sultan Abdülaziz’in gönderdiğini zannederek akli melekelerini iyice kaybetti. Tahta oturtulduğunda dahi şehzade Murat hala öldürüleceğini sanıyordu.

yılının 30 Mayıs sabahında askerler ve donanma Dolmabahçe Sarayını kuşattı. Yangın var sesleri arasında uyanan saraylılar büyük bir panik içerisinde koşuşturmaya başladığında bunun bir darbe girişimi olduğunu ilk anlayan Sultan Abdülaziz yaverine kimin cülus ettirildiğini sordu. Aldığı cevap Şehzade Beşince Murat idi.

Sultan Abdülaziz’in ölümü: Cinayet mi intihar mı?

Sultan Abdülaziz tahttan indirildikten sonra Darbeciler tarafından oldukça kötü bir muameleye maruz kalmıştır. Sultan Abdülaziz ve ailesi, içlerinde Çerkes Hasan’ın ablası Neşerek’in de bulunduğu kafile, şiddetli bir yağmurun altında saatlerce ıslanmalarına izin verilerek Topkapı Sarayı’na nakledildi. Burada Sultan Abdülaziz, Üçüncü Selim’in öldürüldüğü odaya yerleştirildi.

Olaylar yatışıp da darbe başarıya ulaşınca Sultan Abdülaziz Neşerek Sarayı’na nakledilir. Devrik Sultan’ın varlığından tedirgin olan Cuntacı Paşalar Sultan’ı gözetimleri altında tutar.

Sultan Abdülaziz Fotoğraf seafoodplus.info seafoodplus.info

Sultan Abdülaziz 5 Haziran günü abdest almak ve tıraş olmak için odasına çekilir. Valide Sultan, oğlunun ne yaptığını sorduğunda odasında oturduğu kendisine söylenir. Valide Sultan yanına çıkmak istediğinde ise eski Sultan’ın müsait olmadığı söylenerek geri çevrildi. Saray görevlileri tedirgin davranıyordu, ters giden bir şeyler vardı.

Bir süre sonra Abdülaziz’in haykırma sesleri duyulunca saray ahalisi yukarı çıkarak odanın kapısını kırarak içeri girdiler. Sağına doğru yatmış Abdülaziz kanlar içinde yerde yatıyordu. Gözlerini hala oynatan Sultan henüz hayattaydı. 

Sultan apar topar odanın perdesine sarıldı; ama hastane yerine karakola götürüldü. Hüseyin Avni Paşa ise olayı önceden biliyormuşçasına herkesten önce karakola varmıştı. Karakola getirilen meşhur Doktor Marko Paşa’dan ölüme dair bir rapor hazırlaması istendi. Oysa Sultan’ın göğsü ve kollarında bulunan morluklardan şüphelenen Marko Paşa karakolda bulunan naaşın tam bir muayene için uygun olmadığını belirterek bu teklifi reddetti. Daha sonra Topkapı Sarayı'nda bulunan makaslar üzerinde yapılan incelemede Abdülaziz’in ölüm raporunda bahsedilen şekilde bir yarık açmaya yarayacak makaslar olmadığı ortaya çıkarılacaktı.

Olay yaşandığında henüz 10 yaşında bulunan tek görgü tanığı Nazime Sultan yıllar sonra verdiği bir demeçte babasının odada oturduğu bir sırada iri yarı sekiz adamın içeri girdiğini söyler. Sultan Abdülaziz durumu anlayarak üst kata giden merdivenlere doğru koştuğunu adam onu yakalayarak yere yatırdıklarını ve bileklerini keserek kan iyice akana kadar Sultan Abdülaziz’in vücudunun üstüne bastırdıklarını iddia etmiştir.

Sultan ikinci Abdülhamid Yıldız’da mahkeme kurdurttu

Sultan Abdülhamid tahta geçtikten beş yıl sonra Yıldız Sarayı’nda bir mahkeme kurdurtarak Sultan Abdülaziz’in ölümünün sorgulanmasını ister. Yapılan yargılamalar sonucunda zanlılar Sultan Abdülaziz’i öldürdüklerini itiraf eder. 

Pehlivan Hacı Mehmed, Boyabadlı Hacı Mehmed, Cezayirli Mustafa, Mabeynci Fahri Bey, Mabeynci Seyyid Bey, Binbaşı Necip Bey, Binbaşı Namık Paşazade Ali Bey, İzzet Bey, Damat Nuri Paşa, Damat Mahmud Paşa, Midhat Paşa, Mütercim Rüşdü Paşa, Hasan Hayrullah Efendi, Baş Mabeynci Ethem Bey cinayetten suçlu bulunur.

Bu isimler idama mahkûm edilmiştir. Bir kısmı sürgüne gönderilirken bir kısmının cezası ömür boyu hapse dönüştürülmüştür. Cinayette ve darbede önemli payı bulunan Beşinci Murat da idam cezası almış ama akli dengesi yerinde olmadığı için cezası bozulmuştur, Mithat Paşa önce Taif’e sürgüne gönderilmiştir, burada da darbeye teşebbüs edince zindanda boğdurulmuştur.

Darbenin bir numaralı ismi olan Hüseyin Avni Paşa ise Abdülaziz’in kayınbiraderi Çerkes Hasan tarafından iki el kurşun ve sayısız bıçak darbesiyle yukarıda zikredildiği şekilde öldürülmüştür.

''Abdülaziz yanan binada katledildi''

Galatasaray Üniversitesi'nin binası hakkında bilgi veren Uğurluel, Osmanlı döneminde, küle dönen yapının da içinde bulunduğu 4 blokun Feriye Sarayları olarak isimlendirildiğini anlattı.

Osmanlı'nın Topkapı Sarayı'nda yıl kaldığını hatırlatan Uğurluel, 'dan sonra devletin Çırağan Sarayı'ndan yönetildiğini belirtti. Uğurluel, devletin yönetim merkezi konumunda olan Çırağan Sarayı'nın kapasitesinin yetersiz kalması sonucu Çırağan Sarayı ile Ortaköy Camisi arasına 'yan saray' anlamına gelen Feriye Sarayları'nın yapıldığını söyledi.

Feriye Sarayları'nı ''Bugün yanmış olan o bina ile solunda bulunan 2 sarı bina, onun yanında bir küçük ahşap yapı, bir de o ahşap yapının Ortaköy Camisi'ne bakan tarafında bulunan 4. bina'' olarak tarif eden Uğurluel, 4 binadan müteşekkil Feriye Sarayları'nın Osmanlı'nın son dönemlerine kadar faal olduğunu belirtti.

''Çırağan Sarayı'nda ölmedi''

Feriye Sarayları'nın acı bir hatırası da olduğunu belirten Uğurluel, ''Sultan Abdülaziz, Feriye Sarayları olarak bilinen ve dün geceki yangında kullanılamaz hale gelen binada katledildi'' dedi.

Uğurluel, bilinenin tersine Abdülaziz'in Çırağan Sarayı'nda ölmediğini, intihar süsü verilerek Feriye Sarayları'nda katledildiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

''Sultan Abdülaziz'in katledildiği yer; bu saraydır. Abdülaziz, Feriye Sarayları'nda katledildi. İnsanımız, Sultan Abdülaziz'in Çırağan Sarayı'nda öldürüldüğünü bilir. Çırağan Sarayı değildir. Bu acı hadise, yangında mahvolan bu binada oldu. Sultan Abdülaziz, Feriye Sarayı'nda, dönemin Sadrazamı Mithat Paşa ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Avni Paşa tarafından bilekleri kesilerek öldürülmüştür.

Hadise şöyle; 'da bir gece Dolmabahçe Sarayı gemilerle sarılıyor, darbe yapılıyor, Sultan tahttan indiriliyor. Sultan Abdülaziz'i önce Topkapı Sarayı'na kapatıyorlar, 4 gün sarayda kalıyor. Topkapı, çok soğuk bir saray. O günlerde bir yaşantı olmadığı için çok pejmürde. Abdülaziz rahatsız oluyor. 'Beni başka yere götürün' diyor. Alıyorlar, Feriye Sarayları'na götürüyorlar. Abdülaziz, 22 gün kadar Feriye'de kalıyor ve o gece içeriye adamlar sokuluyor. Kendisini öldürmüş süsü verilerek, bu büyük adamı bileklerini keserek öldürüyorlar.''

Cumhuriyet'ten sonra Feriye Sarayları'nı oluşturan binaların okul olarak kullanıldığını anlatan tarihçi Talha Uğurluel, yanan binanın 20 yıldır da Galatasaray Üniversitesi olarak eğitim hayatına devam ettiğini hatırlattı.

TARİHİ BİNA BÖYLE KÜL OLDU! İŞTE O ANLAR


Sultan Abdülaziz öldü mü öldürüldü mü? Sultan Abdülaziz’in taht hayatı

Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahı olan Sultan Abdülaziz intihar mı etti yoksa öldürüldü mü?

Yayınlanma:

Sultan Abdülaziz öldü mü öldürüldü mü? Sultan Abdülaziz’in taht hayatı

Sultan Abdülaziz, yılları arasında yaşayan, Osmanlı padişahı ve İslam halifesidir. II. Mahmut ve Pertevniyal Sultan’ın oğlu, Abdülmecid’in kardeşidir. Sultan Abdülaziz, 25 Haziran tarihinde kardeşinin ölümü üzerine, 31 yaşında iken tahta geçmiştir. Sultan Abdülaziz yılında bir darbe ile tahttan indirilmiş, 4 gün sonra ise gözaltında tutulduğu yerde ölü olarak bulunmuştu. Peki Sultan Abdülaziz’in ölümü intihar mı yoksa intihar etmiş gibi gösterilen bir cinayet mi?

Güreş, cirit, av ve bilek güreşi sporlarına meraklı olan Sultan Abdülaziz’in tahtta kaldığı sürece en çok üzerinde çalıştığı konu Osmanlı Donanması’nın modernizasyonu idi. Bu nedenle o dönemlerde Avrupa devletlerinden alınan kredilerin çoğu bu konuda harcandı. Sayısı gün geçtikçe artan Osmanlı Ordusu’nun askerlerine yetecek dönemin son model top ve tüfeklerin de sağlanması Sultan Abdülaziz döneminde gerçekleşmiştir.

Sultan Abdülâziz hükümdarlığı süresince sık sık ülke içi ve ülke dışı temaslarda bulunmuş geziler düzenlemiştir. Yavuz Sultan Selim’den sonra Mısır’ı ziyaret eden ilk ve tek Osmanlı Padişahı Abdülaziz’dir.

Eyâletlerin yanı sıra Sultan Abdülaziz, Batı Avrupa’da ziyaretler yapan ilk ve tek padişahtır. yılında Paris’te açılan büyük bir sanat sergisine III. Napolyon’un daveti üzerine katılan Sultan Abdülaziz, sergiden sonra imparator ile temaslarda bulunmuş İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya-Macaristan gezilerinden sonra da geri dönmüştür. Ayrıca Richard Wagner’in Bayreuth operasına maddi yardımda bulunmuş ve davet edilmiştir. Seyahatlerinde İngiltere kraliçesi Victoria, Belçika kralı II. Leopold, Prusya kralı I. Wilhelm, Avusturya-Macaristan imparatoru François-Josef ve Romanya Prensi I. Karol ile görüşmüştür.

Osmanlı’da Sultan Abdülaziz döneminde Batı’yla iyi ilişkiler kurulmasına özellikle dikkat edildi. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı’nın girdiği Batılılaşma süreci bu dönemde de devam etti. Ülke genelinde yeni vilâyetler ilân edildi ve İstanbul Üniversitesi Fransız Eğitim sistemi örnek alınarak tekrar düzenlendi. Doğu Ekspres’in bir durağı olan Sirkeci Garı’nın temelleri Sultan Abdülaziz döneminde atılmıştır.

Sultan Abdülaziz’in 15 senelik hükümdarlığı boyunca yaptığı bazı yenilikler şunlardır;

Osmanlı’da ilk kez posta pulu basıldı
Bank-ı Osmani-i Şahane (Osmanlı bankası) açıldı
Osmanlı donanmasına ilk zırhlı savaş gemisi katıldı
Osmanlı donanması döneminin en büyük 4. donanması oldu
Vilayet nizamnamesi ile yeni idari yapı ve bunun uygulanmasıyla meclisler oluşturuldu
Mekteb-i Sanayi (Sanayi okulu) açıldı
Darü’l Fünun faaliyete geçti
Mekteb-i Sultani açıldı
Divan-ı Ahkam-ı Adliye (Yargıtay) kuruldu (Meclis-i Ahkam-ı Adliye’nin bölünmesiyle)
Şuray-ı Devlet (Danıştay-Yasama) kuruldu (Meclis-i Ahkam-ı Adliye’nin bölünmesiyle)
Mecelle yayınlandı
Dar’ül Muallimat (Kız Öğretmen Okulu) açıldı
Belediyeye bağlı ilk modern İtfaiye teşkilâtı kuruldu
Darü’ş şafakka açıldı
Mekteb-i Maadin (Maden mektebi) açıldı

Sultan Abdülaziz döneminde yaşanan önemli olaylardan bir kısmı ise Rusya ve Avrupa devletleri’nin kışkırttığı Balkan isyanlarıdır. yılları arasındaki Karadağ İsyanı İkinci Karadağ Harekatı ile bastırılmasına rağmen, Karadağ sorunu büyümeye devam etti. yılları arasındaki Eflak-Boğdan olayları Birleşik Romanya’nın doğuşunu ve bağımsızlık mücadelesini hızlandırdı. yılları arasındaki Sırbistan olayları ise Türk askerlerinin Sırbistan’daki kalelerden çekilmesiyle sonuçlandı. arasındaki Girit Ayaklanması Girit Nizamnamesi ile çözümlenmeye çalışıldıysa da Girit’in kaybına giden olaylar dizisi başlamış oldu. Hıdivlikle yönetilen Mısır’ın özerklik haklarının genişletilmesi bu eyaletin ’de kesinkes kaybına yolaçan Mısır’ın borç sorununun ortaya çıkmasına başlangıç teşkil etti.

SULTAN ABDÜLAZİZ’İN TAHTTAN İNDİRİLMESİ VE ÖLÜMÜ

Sultan Abdülaziz’in hükümdarlığının son yılları ise yılındaki Hersek İsyanı ile ’de başlayan ve ’da iyice yayılan Bulgar İsyanları ile mücadele ederek geçti. 30 Mayıs Darbesi ile tahttan indirildi. Sultan Abdülaziz, gözaltında bulundurulduğu Feriye Saraylarında 4 Haziran günü bilekleri kesilmiş olarak ölü bulundu.

Abdülaziz’in ölümü hep tartışma konusu olmuştur. Resmî tarih olarak intihar ettiği yazılsa da özellikle son yıllarda öldürüldüğüne dair iddialar daha da artmıştır. Bahattin Öztuncay’’ın hazırladığı ve Aygaz tarafından yayımlanan “Hatıra-i Uhuvvet: Portre Fotoğraflarının Cazibesi ” adlı kitapta ilk kez yayınlanan bir resimde Abdülaziz’in hal edildikten sonra ve ölmeden önce çekilmiş son fotoğrafı yer almaktadır. Bu resimde saray hizmetçileri laubali bir şekilde padişaha dirsek dayamış, padişah ise eski bir üst baş ve etrafa öfkeyle bakan gözlerle görülmektedir.

Osmanlı Saray fotoğrafçılarından Vasilaki Kargopulo tarafından çekilen fotoğrafta, padişahın giydiği kıyafetler ve arkasında lâubali şekilde duran sarayın alt görevlileri dikkat çekiyor. Endişeli gözlerle bir sandalye üzerinde oturan Abdülaziz’in arkasında duran iki görevli, sultanın omuzuna dirsek dayamış şekilde poz veriyor. Resmî tarih kitaplarında Abdülaziz’in iki bilek damarını keserek intihar ettiği yazılıyor. Ancak annesi Pertevniyal Valide Sultan, hatıratında oğlunun Feriye Sarayı’na gizlice sokulan üç pehlivan tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Valide Sultan’ın söylediklerinin doğruluğuna inanan çok sayıda tarihçi de bir insanın her iki bileğini de keserek intihar etmesinin mantıken mümkün olmadığına işaret ediyor.

AlmanyaAvrupaAvusturyaBelçikaCinayetDanıştaydarbeİngiltereintiharKaradağMacaristanMeclisMısıröldü müRomanyaRusyaSanatSanayiYargıtay

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.