Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim…
Eskiden güneşin doğuşu ile korkularım dağılırdı. Şimdi her sabah yeni korkularla uyanıyorum.
Çok beklemiştim. Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıyım. Oyalanacak durumum yoktu. Ezberlemiş olduğum bütün şiirleri okumalıydım, bütün kavgalarımı çıkarmalıydım, bütün kuruntularımı ortaya dökmeliydim.
Olur ya, belki bir gün tam senin gibi hissederim, senin heyecanların benim heyecanlarım olur: o zaman seni bütünüyle yaşarım, kim bilir?
Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İnsan yerine bir yığın kuklalar yaratıyoruz.
Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişi güzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özeldir itina isteyen varlıklardır.
Demek sen aşkı, sinüs ve kosinüse çok görüyorsun. Soyut aşk kavramı sende henüz gelişmemiş. Sen ve senin gibiler, ancak beş ile on elmayı toplayabilen basit insanlarsınız. Elle tutulan şeylerle düşünebilir, elle tutulan şeyleri sevebilirsiniz yalnız.
Sen, yalın düşüncelere alışıksın sadece. Hayatın asıl tadı, gerçek tuzu olan ikinci dereceden bilinmeyen güzelliklerin farkında değilsin.
Değişebilmek. Kendinin bile tanıyamayacağı yeni bir varlık olmak. Bütün canlıların olanca güçleriyle karşı koydukları bir değişim, başkalaşım. Korkutucu ve aynı zamanda çekici bir eğilim. Hücreler bütün güçleriyle, dış etkenlere karşı koyar ve vücuda girmek isteyen yabancı unsurları dışarı atmaya çalışırken değişebileceğini, onların bu kör inadını yenebileceğini düşünmek, insan için ne kadar zordu. Değişmek kendine yabancılaşmak demekti.
Sevmek zor geliyor. Alışmamışım: yoruluyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım.
(Oğuz Atay, Tutunamayanlar, İletişim Yayınları, )
1. Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi (s. )
- Reklam Arası -
2. seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım (s. )
- Reklam Arası -
3. bendeki tutukluğun senin yanında nasıl azaldığını bilsen (s. )
- Reklam Arası -
4. insanlar tetikte hatalarımızı bekliyorlardı onlara güvenilmezdi yaşadığımız güzellikleri onlara anlatmaya gelmezdi kıskanırlar dostluk maskesi altında bizi yıkmaya çalışırlardı (s. )
5. aşk sanat okulunun birinci sınıfında bir öğrenciyim bana kafamdaki bütün güzellikleri seninle yaşayabilmek için neler verdiğini bir bilsen (s. )
6. siz kurduğum hayallerden de güzelsiniz (s. )
7. yaşamak her gün girilen bir imtihan olursa buna kimse dayanamaz (s. )
8. beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim (s. )
9. birbirimize şiirler okuyoruz kitapları tartışıyoruz dünya umrumuzda değil (s. )
hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatmadığım anlaşılacak (s. )
ilk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan (s. )
Günseli beni arayıp bulmalıydın bu kadar geç kalmamalıydın (s. )
müddei hayatımda nice baharlar gördüm en güzeli geçen bahardı seninle geçirdiğim bahar yaşamanın tabiat içinde meydana gelen bir olay olduğunu bana yeşil rengin gözünüzdeki yansımaları haber verdi (s. )
insan sonu geldiği zaman iyileşiyor (s. )
canım sevgilim Günseli Selim
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün brakp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çkarma beni. Alşkanlklarm özellikle yalnzlğa alşkanlğm kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey brakmadm. Tasm tarağm topladm geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni brakrsan sudan çkmş balğa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavall köylüye dönerim. Beni uyandr."
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
🎭
Genç kadn dairesinden içeriye girdiğinde, nihayet bu gece yalnz kalabildiği için rahatlayarak derin bir nefes verdi. Sanki akşamdan beri nefesini tutuyormuş gibi hissediyordu. Boğulmak ve ölmek üzereymiş gibi göğsü skşyor, bütün bu yaşananlarn hala bir kabus olduğunu düşünerek kendine işkence ediyordu.
Oysa olan biten her ne ise, bir an önce kabullenmek ve yoluna devam etmek yaplabilecek en doğru şeydi. Sare bunu çoğu zaman beceremiyordu. Yaşadğ her şeyin beynine ve ruhuna saplanp kalmas yaşayan, yaşamaya çalşan ruhu için tehlikeliydi. Geçmişin bir toz bulutu gibi üzerine sinmesine, onu ele geçirmesine göz yumuyor, adeta onu parçalamasna izin veriyordu.
Hissettiği suçluluk ruhunda kapkara bir gölge gibiydi. Onlarla birlikte ölmediği için suçlu hissediyordu. Ama geride Saruhan da kalmşt. Keşke Saruhan o gün hem Sare'ye hem de kendi kafasna sksayd. Sare o kadar çok ac çekiyordu ki bu aklna bile gelmemişti. Sonrasnda ölmeyi denemiş, bütün tehlikeli operasyonlarda kendini bile isteye öne atmş ama yine de ölmemişti.
Saruhan ise ölmeyi denemiyordu bile. Sare onun zaten öldüğünü biliyordu, ancak abisi yaşayan bir adamdan çok yaşayan bir robottu sanki. Sare'den başka hiç kimse onun bam teline basamyordu. Hissetmeye zorlayamyordu. Genç kadn onun hala bir insan olduğunu, can yandğnda ya da tehlikeli bir işe gireceklerinde anlyordu. Öyle zamanlarda Saruhan kaybetme korkusunun verdiği azapla onun üzerine titriyor, onu tam bir koruma altna almak istiyordu.
Sare ölmeyi bu kadar istemeseydi, Saruhan bunu kolaylkla yapabilirdi. Ama genç kadn ona hep zorluk çkaryordu. Son zamanlarda aralar bu yüzden biraz limoniydi.
Bazen uyuduğunda rüyasnda küçük kz kardeşi Serra'y görüyor, onunla her zaman yaptğ gibi ya kavga ediyor ya da sohbet ediyordu. Onu gördüğü her rüyada, kz kardeşi hiç gülmüyordu. Oysa Serra gülmeyi çok severdi. Sare onu her zaman ciddiyetsizlikle suçlard, ama on yaşndaki küçücük bir kz ciddiyetten ne anlard ki?
Işklar yakt ve şöyle bir etrafa bakt. Buras onun iniydi. Saruhan ile birlikte kalyorlard ama Saruhan çoğu zaman eve uğramazd bile. Sare onun ne yaptğn, nereye gittiğini hiç sormazd. Buna rağmen anlatlacak bir şey varsa Saruhan onunla paylaşrd. Nefretin, pisliğin kol gezdiği dünyada onlar birbirine destek olmak zorundalard. Saruhan en azndan yaşamay, ölü de olsa yaşamay deniyordu. Bunu Sare adna da yapyordu. Onu yaşatmak için iki kat çaba harcyordu.