Fotoğrafta Neredeyse bütün Kürt coğrafyasına yayılmış olan Celalî Kürtleri 20. yüzyılın başlarında Doğu Kürdistan’da bir ayaklanma sırasında toplu halde bir arada.
Bu aşiret İran, Türkiye ve Rusya üçgenindeki Aras Nehri arasındaki Ararat dağları ile Maku ilçesindeki Kalini tarafındaki Sukar arasında ve Doğu Anadolu’nun kuzeydoğu ve doğu bölgelerinde yaşarlar. Erzurum, Kars, Ağrı, Muş Malazgirt ve Vanda oldukça sayıları fazladır.
Mesaliku'l Absar isimli eserde, bu aşiretin isminin Kelaliye ve gelaliye isminden türediğini yazar. Bu aşiretin yurdunun Danterk ve Şehresora yakın olan Nihavend (Bazı kaynaklarda bu yerin ismi Datırsık olarak geçer) olduğunu ifade ederek buradaki aşiret guruplarına Seyf gurubu denildiğini ifade eder. Kelaliye veya Gelaliye aşiretinin savaşçı erkek sayısının çok fazla olduğunu cesur bir aşiret olmasının yanında hem kendilerine hem de komşu yörelerdeki Kürtlere emirlik yapan bir hükümdarları vardı ifadeleri kullanılmaktadır.
Bu aşiretin bilinen Liderlerinden biri Şerafeddin ismindeki zattır. Bu bey Memluk Sultanları zamanında yaşamış ve 1250 yılında Hewlêr (Erbil) valiliğinde iken bir Moğol askeri tarafından öldürülmüştür.
Kökleri çok eski olan bu aşiret tarihte birçok devlet içinde önemli yerlerde bulunmuş ve ağırlıklarını her dönemde hissettirmişlerdir.
Yakut El Hamevi, Mu cem'ul Buldan isimli eserde Celailer ile ilgili şu bilgileri verir;
Yaşadıkları yerler onların isimleri ile tanınır olmuştur. Zerzarî, Humeydiye ve Celaliye örneklerinde olduğu gibi.
Celâliye (الجلالية ): Yâkût, Misar b. Mühelhel’den nakille, bunların Kürtlerden 60.000 hane olup ve Şehrezûr ’da kışlayan bir topluluk olduğunu söylüyor. (Yakuti. Cilt:II Sayfa:375) Yâkût Erbil’e bağlı Bakelba köyüne nispet olunan Ebu Abdullah el-Huseyn b. Şervin b. Ebu Bişr el-Celalî el-Bakelbî’den bahsederken, onu bir Kürt aşireti olan Celalî’ye nispet etmiştir. (Yakuti Cilt:III Sayfa:328)
1606 Yılında Anadolu da Celaluddin isminde biri liderliğinde isyan başlatıp, daha sonra Kuyucu Murat Paşa'ın peşlerine düşmesi ile Osmanlı bölgesinden kaçan Celaliler ile aynı aşiret olup olmadığı bilinmiyor. Ancak Anadolu’dan kaçan bu Celaliler'in 20,000 kişilik bir gurubu İran içlerine kaçtılar Şah bunların 8,000 adedini Bradost aşiretinin içine yerleştirmek istedi. Bunun için Hasan Han komutasında bir orduyu Emir Han'a gönderip, kendisinin bu ordu ile yeni gelen Celalilere refakat etmesini istedi. Fakat Emir Han Bu işin akıbetinden korkup, kendisine karşı Celalilerin düşman olmasını istemediği için kabul etmedi. Daha sonra Diğer Kürtler ve İranlı Kızılbaşlar ile birlikte hareket eden celaliler ile Şah Abbas arasında şiddetli çarpışmalar oldu. Sonuçta Hasan Han yönetimindeki Şahın Ordusu ağır bir hezimet aldı.
Ermeni Tarihçi Ş.X.Mıhoyan'a göre; M.S. 906 yılında Ninova (Musul) civarında, Arap ve oğuz baskılarına karşı başlayan Kürt isyanlarında, Celaliler Hazbani aşireti ile güçlerini birleştirip bu bölgeyi yerle bir etmişlerdir. Bu aşiretlerin öfkesini yatıştırmak için büyük çabalar sarf edilmiştir.
Kürt tarihinde büyük bir yeri olan Celaliler hakkında, İranlı Ali Ahmed ibn. Miskaveyh'in altı cilt'lik tarih çalışmasında geniş bilgiler verilmiştir...
John S.Guest 1704 yılında Musul Eyaletini Celaliler'in yönettiğinden bahseder.
Celali aşireti, İran, Türkiye ve Rusya'nın sınırlarının kesiştiği üçgen bölgede Kürd aşiretlerinin en büyük aşiret konfederasyonlarından biridir. Bu aşiret konfederasyonunun mensupları Kuzey Kürdistan'da Büyük Ağrı ve Doğu Kürdistan'da ise Küçük Ağri Dağı ve Urmiye bölgesinde yaşıyorlardı. Ayrıca Celalilerin büyük bir sayısıda Kafkas bölgesine ve Sovyet Ermenistan'ına yerleşmişlerdi. Celalilerin bir kesimide Güney Kürdistan'da Şarezor bölgesine yerleşmişlerdi. Konfederasyon olarak Celaliler; Maku ile Bazîd ve Kars arasında yaşarlar. Güney Kürdistan’daki Celalawendler ve İslam öncesi dönemlerde güney Zagroslar’da yerleşik olan Gelu’lar ile bağlantılıdır. Celalan, Celalî, Celilan, Celli, Gelli, Geloyî, Gelalan, Jelalan, Jelilî ve daha birçok benzer isimle anılırlar.
Celali aşireti kendi içinde 40 kabileden fazla kollara ve her biride kendi için tayfa ve ailelere bölünmüştü. Bu aşiretin en önemli kabileleri Doğu Kürdistan'a yerleşmiş.
Bunlar: Xalikanlu, Eli Mehweli, Cilikanlu, Qendkanlu, Hisu Xelef, Sakan ve Misirkanludur.
Sayılan bu aşiretlerin Celali'lere bağlı aşiretler olduğu sadece sözlü anlatımlara dayanmaktadır.
1892 tarihinde Rusya’dan Bayezid’e gelen Zilanlı ve Celali aşiretleri için arazi tespiti yapılamadığından gelenlerin sefalet çekmekte olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda kış mevsiminin de yaklaşmakta olması nedeniyle iskân işlemlerinin hızlandırılması istenmiştir. Bu amaçla bir an evvel bir komisyon kurularak, yeterli ve uygun yerlerin tespitiyle acilen iskânın tamamlanması emredilmiştir.
Büyüklüğünden dolayı kısım kısım iskân edilen Celali Aşireti, İran ile Osmanlı Devleti arasında sürekli olarak sınır sorunları yaşanmasına sebep olmuşsa da Osmanlı Devleti kendisine sığınmış olan bu insanları geri iade etmeyerek iskâna tabi tutmuştur. Örneğin 1893 tarihinde Bayezid’in Cebekent ve Türkmen köylerine 30 hane Celali aşireti iskân edildiği tespit edilmiştir.
Devlet, kefalet ve senet alarak bu kişilerin sınır ihlalleri yapmalarını, uygunsuz hal ve hareketlerde bulunmalarını önlemeye çalışmıştır.
Celali Aşireti’nin büyüklüğü ve büyük bölümünün İran’da olması nedeniyle aşiretin nüfusu tam olarak tespit edilememiştir. Bu durum da Erzurum Vilayeti’nin toplam nüfusunun tam olarak tespit edilememesi sonucunu doğurmuştur. Nüfus konusuyla ilgili olarak kaleme alınan 1888 tarihli bir belgede, Erzurum nüfusunun Celali Aşireti müstesna olmak üzere yaklaşık iki yıldır tamamlandığı ve adı geçen aşirete nüfus meselesinden dolayı ceza verilmesinin bunların yeniden İran’a gitmelerine sebep olacağından cezanın ertelenmesi istenmiştir.
Osmanlı ülkesine muhaceretle gelen bazı grupların iskân işlemlerinin hızlandırılması için bu grupların Hamidiye Hafif Süvari Alayları kapsamında olup olmadığının önemli olduğu tespit edilmiştir. Osmanlı ülkesine hicret edecek alay mensubu aşiretlerin akrabalarının iskânlarının kolaylaştırılması için acil tedbirler alınmıştır.
Kaynak: BOA. Dâhiliye Tesri-i Muamelat ve Islahat Komisyonu Muamelat Kısmı Belgeleri
Bu aşiret, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın ilk dönemlerinde yarı göçer bir yaşam sürdürüyordu. Fakat Celalilerin göç şekli, hem düzenli ve hem de tespit edildiği şekilde yürüyordu. Kış mevsiminde, Celaliler, Rusya'nın sınırlarına ve Aras nehrinin çevresine göç ediyorlardı. İlkbahar'da ise Celaliler Türkiye ve İran sınırındaki Siyah çeşme çevresine geliyorlardı. Celali aşiretinin üyeleri yiğitlikleriyle namlarını salmışlardı. Onlar kendileriyle gurur duyar ve yurtlarını severlerdi. Celaliler özgürlüğü çok seviyorlardı. Dinsel olarak da Celaliler Sünni mezhebine bağlı ve dindar insanlar olarak tanınıyorlardı.
1930’lu yıllarda Celaliler aynı diğer Kürt aşiretleri gibi, İran-Türk sınırının her iki yanında yaşıyorlardı. Yazın müsait buldukları bir ülkede yaylaya çıkıyorlardı, kışın ise öteki devletin vadilerine iniyorlardı. İran Kürtlerine paniranist politikaları zorla ve kabaca dayatan İran yönetiminin, İran Kürdistan’ında, doğal bir biçimde oluşmuş olan bir yaşam tarzını ihlal etmesi ve bozması, İran Kütlerinin bir tepkisi olarak ulusal duyguların kabarmasına yol açtı.
Celali aşiretinin İran Kürdistan’ından İsfahan’a iskan edilişinin hikayesi, Rıza Şah yönetiminin Kürtlere ilişkin politikalarına tipik bir örnek olarak gösterilebilir.
Genelde Ağrı Dağının doğu yamaçlarında yaşayan Celali aşireti, Türkiye’deki Kürt isyanlarının değişmez iştirakçisiydi. Celalilerin yaşadığı, İran’a ait topraklar, Türk askeri birliklerinin ulaşamadığı yerlerdi. Türk ordu birlikleri ile girdikleri çarpışmalarda yenik düşen Kürt birlikleri geri çekilirken bu yerlere geliyorlardı. Daha sonra buradan, Türk-İran sınırı boyunca giden patikaları izleyerek kendi yerlerine dönüyorlardı. Bu yüzden 1929-1932 Kürt isyanlarından sonra Türk makamları, Ağrı Dağının İran’a bakan yamaçlarının Türkiye’ye verilmesini ve Celalilerin İran’ın içlerine iskan edilmesini, sonunda İranlılarda kabul ettirmişlerdi.
1936 yılında Celaliler, Kazvin ve İsfahan’a dağıldılar. Bu iskan sonucu Celali aşiretinin %40’ı yaşamını yollarda yitirmişlerdi ve beş yıl süreyle yarı aç yarı tok acınacak bir yaşam sürdürdüler. Ancak 1941 yılında Rıza Şah’ın tahttan indirilmesinden sonra Celali aşiretine dönüş izni verildi. Ne var ki, Celaliler eski yerlerinde, kendilerinden müsadere yoluyla alınmış topraklarının yeni sahipleri ve sakinleri ile karşılaştılar.
Bütün Kürt önderler hapishanelere kapatılmış olduğundan, bütün iktidar olanca imkânlarıyla zaman içinde adım adım İranlı memurların eline geçmişti. Kürtçe konuşmak şöyle kalsın, ulusal kıyafetlerle dolaşmak bile, yurtseverlik karşıtı duyguların tezahürü gibi değerlendiriliyordu. Kürtler “gereği gibi kültür geleneğinden yoksun İranlılar” olarak ilan edilmişlerdi.
Sultan Abdulhamit’in 1893 yılında kurduğu Hamidiye alaylarında da aktif rol oynamışlardır. Hamidiye Alaylarında Doğubeyazıt örtülü kışlağı Bölgesinde 305 Suvari ve 370 Piyade olmak üzere 675 kişi, Doğubeyazıt Şeyhlu Kışlağında ise 300 Süvari ve 240 Piyade olmak üzere 540 kişi ile görev yapmışlardır
Ağrı Dağı Hareketinin (xoybun) önemli kişilerinden olan ve Celalilerin Hesesori kolunun önemli şahsiyetlerinden biride İbrahim Paşa olarak tanınan ibrahimé Heski (Hesıké)dir. Babasının ismi Hesko Annesinin ismi Telli'dir. İbrahim Heski (halk arasında ibrahimé çargurçık yani dört böbrekli yiğit olarak tanınır.) mahiyetindeki kuvvetleri örgütlemiş ve 1927 yılında Ağrı taşrasının sivil yönetimini kurmuştur. Yani ağrı direnişinin önemli unsurlarından biri idi.
Kaynak: Muhammed Emin Zeki Beg (Kürtler S:382) ve Celali aşireti Facebook sayfasından kısmen alıntı.
Celali aşireti ile ilgili Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünden Cengiz KARTIN'IN "Atatürk'ün Milli Mücadele döneminde Kürt Aşiretlerine yönelik Siyaseti" isimli hazırlamış olduğu Tez’de şu bilgiler mevcuttur.
Muş’a bağlı merkeze yaklaşık 24 km. uzaklıkta 375 hane ve 2 bin 50 nüfuslu bir köy olan Kırköy’de yasayan Celalilerdir. Aşiretin ayrıca Bitlis ve Muş’ta bulunan 10 binin üzerinde mensubu vardır.
Kabile Nüfus
Sersem kabilesi 800
Suvar kabilesi 300
Teter kabilesi 50
Sıhlar kabilesi 60
Kuri kabilesi 50
Toti kabilesi 200
Siirtli kabilesi 25
Hali kabilesi 100
Kurmaçlar kabilesi 200
Kırköy, Bürikanlılar gibi tek aşirete bağlıdır. Aşiret reisi Hacı Mecid Ağa iken onun ölümü üzerine oğlu Faik, aşiret reisliğini devralmıştır. Aşiret reisliği babadan oğla geçen bir sistem izlemektedir. Yalnız, evlatlar veya ölen ağanın en yakınlarından tahsilli biri, yerini alabilmektedir. Yani belirli bir silsile izlenir. Celalilerin de bir silsilenamesi mevcuttur.
Ancak Prof. Dr. Orhan Türkdogan’ın aşiret reisi Faik ile görüşmesinde, bu silsilenamenin Faik’te değil, Hasköy ilçesinde Sıhlar kabilesinde bulunabileceğini aşiret reisi Faik’ten öğrendiğini ifade etmektedir. Celali aşireti, Bürikan aşiretinden farklı olarak “reis” yerine “ağa” tabirini kullanmaktadır. Faik ağaya göre, aşirette eski kurallar bozulmuş, saygınlıklar da ortadan kalkmıştır. Faik ağanın ailesinde 20 kişi aynı çatı altında yasamaktadır. 65 yaslarında olduğunu söyleyen Faik Aga’ya “aşiret” nedir? Sorusunu yönelten Türkdogan: “Aşiret, birlik, beraberlik ve güç demektir” cevabını almıştır.
Gerçekte, aşiret kimliğinde bu yapısal özellikleri gözlemek mümkündür. Aşiret, mensupları tarafından bir “devletçilik” biçiminde algılanmaktadır. Her aşiret reisi ya da ağası kendi cemaatini, toprağı ve mahiyeti bulunan bir küçük devletçik kimliğinde kabul eder. Aşiret mensuplarının töre ve yasa gibi kaide ve nizamları aşiret temsilcilerinde aramaları güç kaynağını ağada toplar. Bu durum çoğu kez, aşiret mensuplarını ikili düşünmeye iter. Eğer, fert aşiret dışında ise polis ve jandarma nizamına, değilse reis veya ağanın gücüne uyum sağlamaya çalışır.
Aşiret, önemli kişiler de yetiştirmiş durumdadır. Menderes Hükümeti döneminde Gıyaseddin Emre ile kardeşi Kasım Emre milletvekilliği görevini yürütmüş; Baki Duygu, Altınordu Belediye başkanı olmuş, Gıyaseddin Emre’nin oğlu Petrol Genel Müdürü ve Halk Bankası Genel Müdürlüğünde bulunmuşlardır.
Orhan Türkdogan’ın yaptığı araştırmalardan çıkardığı sonuç bu önemli resmi görevlere rağmen, aşirete aidiyet duygusu hiçbir zaman eğitim veya kültür süreci içerisinde kaybolmamıştır. Birey, ne kadar yüksek bir mertebe elde etse de “ben su aşirettenim” diyebilmektedir ki asıl aşiret olgusu herhalde bu olsa gerektir.
Türkiye’nin bir zamanlar çok önemli görevlerde bulunmuş bir devlet adamının ailesi, ellerinde bulunan özel arşivinin bir bölümünü geçenlerde bana verdiler. Kendilerine teşekkür borçlu olduğum bu aileden gelen evrak arasında, Celâl Bayar’ın 1959’da cumhurbaşkanı olduğu sırada hazırlattığı bir “Kürt raporu” da vardı.
Devlet Arşivleri’nde 70 küsur seneden buyanamuhafaza edilen “DersimBelgeleri”nin üzerindeki “gizlilik” derecesi kaldırıldı. Evrakın araştırmacılar tarafından bundan böyle kullanılabileceği duyuruldu ve bazı belgeler, Dersim harekâtı ile ilgili olarak açılan tazminat davalarına da kanıt olarak gönderildi. Dersimolayları ve Türkiye’deki Kürtçülük faaliyetleri ile ilgili bu yeni belge yağmuru modasından geri kalmak istemedimve geçtiğimiz günlerde bana ulaşan özel bir arşivde bulunan bir belgeyi yayınlayarak yeni akıma uyayımdedim... Sözünü ettiğimözel arşivin öyküsü, kısaca şöyle: Geçmişte uzun seneler resmî görevlerde ve çok önemli bakanlıklarda bulunmuş rahmetli bir devlet adamının ailesi, büyükbabaları olan bu devlet adamının hâlen kendilerinde bulunan arşivindeki bazı belgeleri birmüddet önce bana verdiler.
HER TÜRLÜ BİLGİ VAR
Bu özel arşivde, 1950’ler ve 60’lar Türkiye’sinin artık tarih kitaplarına intikal etmiş olan bazı iç ve dış güvenlik konuları ile özellikle de Kürtçülük faaliyetleri ve sol hareketler hakkında ayrıntılı bilgiler ve raporlar vardı. Bugün bir bölümünü yayınladığımrapor da, bu devlet adamının özel arşivinde idi. Ancak, dün, bu yazıyı yazmadan önce evrakı bana veren aileden isimlerinden bahsetme konusunda henüz izin almamış olduğumiçin, evrakın asıl sahibi olan devlet adamının ismini vermeyecek, ailesine teşekkürlerimi tekrarlamakla yetineceğim... Türk siyaset hayatının bir zamanlar en güçlü isimlerinden olan devlet adamının evrakı arasında, 1959’da zamanın cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın emri ile hazırlanan “Türkiye’de Bugünkü Kürtçülük Fikir ve Cereyanının Doğuşu” başlıklı bir rapor da bulunuyor. Raporun üzerine zımbalanan etikette “İşbu rapor Sayın Reisicumhur Hazretleri’nin emirleriyle not halinde hazırlanmış ve kendilerine takdim olunmuştur” deniyor. Raporda yazılanların bir kısmını bu sayfadaki kutularda okuyabilirsiniz...
‘NEFRET TARİHÇİLERİ’NE ÖRNEK
Daha önce de söylemiştim: Türkiye’de son senelerde ortaya yeni bir tarihçi grubu çıktı... Devletin geçmişte yaptığı herşeyi eleştiriyor, hattâ küfrediyorlar ve “nefret tarihçiliği” yapıyorlar... “Nefret tarihçileri”nin ortak özelliklerinden biri de ortaya belgelere dayalı yeni bir araştırma koymamak ama 1930’larda çok az sayıda basılmış bazı “hizmetemahsus” kitapları 70 küsur senelik aradan sonra “Devletin gizli arşivini keşfettik” iddiası ile tekrar yayınlamak ve bu işi “araştırmacılık” zannetmek! Mâlum“nefret tarihçileri”miz, bugün bu sayfada yeralan raporu okurlarsa, “ilk kez yayın”ın ne demek olduğu konusunda belki bir fikir edinebilirler...
İktidarın milletvekilleri bile ‘Kürtçü’ diye listeye alınmış
CELÂL Bayar’ın talimatı ile hazırlanan raporda “Memleketimizde Kürtçülük Cereyanlarını ve Propagandasını Sevk ve İdare Edenlerden Başlıcaları Şunlardır” başlığı altında 38 kişilik bir liste de yeralıyor. Listede, sıradan birkaç eylemcinin yanısıra, o dönem Türkiyesi’nin bazı önemli politikacılarının ve sonraki senelerde bilim dünyasında önemli yerler edinecek olan genç akademisyenlerin de bulunduğu görülüyor. Üstelik, kuruculuğunu Celâl Bayar’ın yapmış olduğu Demokrat Parti’den milletvekili olan bazı kişiler de raporda “Kürtçü liderler” arasında gösteriliyor. Dolayısıyla, aşağıda tamamını yayınladığım listedeki isimlerin Türkiye’de o günlerde aslen Kürt olan herkese “Kürtçü” gözü ile bakıldığı hatırlanarak değerlendirilmesi gerekir. İşte, Celâl Bayar’a sunulan liste:
“1. Şeyh ALİ RIZA ŞEYHSAİTOĞLU, maslup (asılan) Şeyh Said’in oğludur. Bu zat aynı zamanda Kürtler’in siyasî ve dinî lideri durumundadır.
2. Şeyh SELÂHATTİN ŞEYHSAİTOĞLU, maslup (asılan) Şeyh Said’in oğludur. Kardeşi Ali Rıza’nın tesir ve nüfuzu altındadır.
3. Şeyh KASIM KÜFREVÎ, halen Ağrı mebusudur.
4. HALİS ÖZTÜRK, halen Ağrı mebusudur.
5. Dr. YUSUF AZİZOĞLU, sabık Diyarbakır mebusudur.
6. Avukat İSMAİL HAKKI ALACA, Kars’ta ikamet etmektedir.
7. Şeyh SELÂHATTİN İNAN, maslup (asılan) Şeyh Ali’nin oğludur.
8. ESAT CEMİLOĞLU, Diyarbakır’da çiftçilikle meşguldür.
9. ALİ KARAHAN, Zaza Kürtleri’nden olup halen avukatlık yapmaktadır. Siverek şeyhinin oğludur.
10. Doçent ABDÜLKADİR KARAHAN, Ali Karahan’ın amcasının oğludur. Halen İstanbul Edebiyat Fakültesi’ndedir.
11. FAHRİ KARAHAN, Siverek’te doktorluk yapmaktadır.
12. İBRAHİM KARAHAN, halen Siverek’te çiftçilikle meşguldür.
13. HASAN ORAL, halen Urfa mebusudur.
14. KİNYAS KARTAL, Van’da ticaretle meşguldür. Bruki aşiretinin reisidir.
15. EBUBEKİR ERTAŞ, Ertuşi aşireti reisidir.
16. GALİP YÜKSEK, Berazî aşiretinin Pijanlı kolu reisidir. Suriye’de oturan Kürtçü liderlerden BOZAN ŞAHİN’e kızını vermek suretiyle akraba olmuştur,
17. SALİH KILIÇ, Suruç’ta Dinaî aşireti reisidir. Millî Mücadele esnasında Ketkânlı aşiretiyle birleşerek Fransızlar’a hizmet etmiştir.
18. NACİ GÜNEŞ, (Şemseddinof), Zilân aşireti ileri gelenlerindendir.
19. ATİK PALANDÖKEN, Erzurum İl Genel Meclis üyesidir.
20. MECİT HUN, Geloi oymağı reisi AHMET ŞEMO’nun oğludur, müfrit Kürtçü olup “Dil” gazetesinin sahibidir.
21. Avukat SALİH YILDIZ, Van’da avukatlık yapmaktadır.
22. MÜSLİM GÖRENTAŞ, halen Van mebusudur.
23. HASAN ve RESUL KOTAN kardeşler, Kotan aşireti reisi ABDÜLKADİR’in (ölü) oğullarıdır. İkinci Dünya Harbi’nde İran’da Ruslar tarafından kurulan Mahabat Hükümeti’nde vazife almışlardır.
24. AHMET KARAKOÇ, Cemil Paşazadelerdendir.
25. NEJAT CEMİLOĞLU, Cemil Paşazadelerdendir.
26. CANİP YILDIRIM, Kürt istiklâline inanmış bir kimsedir. Paris’te hukuk doktorasını yaparken Kürt lideri KÂMURAN BEDİRHAN’la müştereken Kürtçülük faaliyetlerini organize ettiği öğrenilmiştir.
27. RECAİ İSKENDEROĞLU, Diyarbakır’da avukatlık yapmaktadır.
28. KEMAL BADİLLİ, Badilli aşireti reisi SAİT AĞA’nın oğludur. İdealist bir Kürtçüdür.
29. MEHET ve NADİR SÜPHANDAĞI kardeşler, Haydaranlı aşireti reisi Kör Hüseyin Paşa’nın oğullarıdır. Her ikisi de koyu Kürtçüdür.
30. Şeyh MASUM MUTLU, Kürtçülük ve irticanın Şark’taki lideridir.
31. HASAN KEMALOĞLU ve oğlu SELÂHATTİN KEMALOĞLU, baba oğul her ikisi de koyu Kürtçüdür.
32. SABRİ ERDUMAN, halen Erzurum mebusudur. Şeyh ALİ RIZA’nın tesiri altındadır.
33. HÜSEYİN TİRYAKİ, Erzincan’da ikamet eder, koyu Kürtçüdür.
34. HÜSEYİN AKSU, Alevi Abbasuşağı aşireti reisidir.
35. HASAN ŞAHİN ve oğulları ALİŞAN ŞAHİN, HÜSEYİN ŞAHİN, Şah Hüseyin Oğulları ailesinden olup hepsi koyu Kürtçüdür.
36. EDİP ALTINAKAR, babası SIDDIK, Şeyh Sait isyanında idam edilmiştir.
37. AZİZ GÖKHAN, Berazî aşiretinin Şeddadî kolu reisidir. 38. HACI ALİ BUCAK, Bucak aşireti reisidir”.
1959’da önerilen tedbirler: Ajan, sansür ve Türkleştirme!
CELÂL Bayar’ın 1959’da cumhurbaşkanı olduğu sırada hazırlattığı raporun ilk bölümünde, Türkiye’deki Kürtçülük faaliyetlerinin nasıl başladığı konusunda kısa bir açıklamadan sonra Kürt talepleri ve bu taleplere karşı alınması gereken önlemler sıralanıyor. Raporun girişinde, şöyle deniyor:
“Memleketimizde Kürtçülük fikri, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Ağa, Bey, Şeyh gibi reisler ile Bedirhânî ve Babanlar gibi emir veya hükümdar olmak arzusunda olan aileler tarafından müdafaa ve takip edilmiş ve bu fikir yabancı devletler tarafından kendi maksat ve emelleri için istismar olunarak zaman zaman cahil halk kitleleri ayaklandırılmak suretiyle müzmin bir hale getirilmiştir. ...Cumhuriyetin ilânından sonra memleketimizde vukua gelen Kürt isyanlarının hepsinin şiddetle bastırılması, isyana iştirak edenlerin ağır cezalara çarptırılmaları, bu arada kendilerine vaadlerde bulunan büyük devletlerin bu vaadlerini yerine getirmemiş olmaları, Kürt liderlerin ve cahil halkın gözünü yıldırmıştır. Kürtler, davâlarını artık silâhla ve isyanlarla kazanamayacaklarına emin olmuşlardır. Bu bakımdan Kürtçülük dâvâsının önderliğini yapan şahıslar, gayelerine ulaşabilmek için yeni bir metod takip etmeğe başlamıştır”. Raporun son kısmında ise, “Alınacak Tedbirler” başlığı altında Kürtçülük faaliyetlerine karşı devletin neler yapması gerektiği, maddeler halinde sıralanıyor:
“...Aşağıdaki tedbirler, âcilen ele alınması gereken hususlardır: Şark bölgesindeki istihbarat faaliyeti ve ajanlama işinin takviyesi ve bu bakımdan daha büyük maddî fedakârlıklara katlanılması lâzımdır. İstanbul’daki gençlik esaslı bir kadro ile ve ajanlarla hepsinden önce de bazı Türkçü liderlerle murakabe edilmeli (denetlenmeli) ve kılavuzlanmalıdır. Türk ve Kürt kültürü arasındaki fark görünmez şekle sokulmalı ve onların tertip ettiği Şark geceleri, folklor ve kültür gayretleri maarif ve kültür sistemimize göre ele alınıp Türk kültürüne temsil edilmelerine çalışılmalıdır. Yeni teknik imkânlarımızdan faydalanarak neşriyat yapan üç dış radyonun dinlenmesine mâni olunmalıdır. Posta sansürü Kürt muhaberat ve neşriyatına karşı daha geniş ölçüde işletilmelidir. Bunlarla uyumlu olarak politik müdahale ve karıştırmalar da tertip olunabilir. İran’la bu konudaki işbirliğinin güçlendirilmesi lâzımdır. Irak devleti, Kürtçülükle mücadeleye ikna olunmalıdır”.
Qardoxan: Hecidêri
Sotkıli: Hecidêri
Hostekar (Ağırkaya): Hecidêri, Çıviki (Asi), Redki
Kelle: Hecidêri
Qerekılisa Hecidêriya: Hecidêri
Taşlıçay (Pani): İski, Evdoyi (Redki), Bırımi
Kertız: Seyidki
Çimen (Dilan): Mısırki, Hecidêri, İski
Çatakdibi (Zortıl) : Bekıri, Seyidki, Berazi, Şengeli
Dêra Seyidka: Seyidki
Dêra Jêrê (Salmanağa): Seyidki, Redki, Torına Mala Şero (Heyderi), Hecidêri, Guloyi
Düvenci (Tewla Dêri) : Seyidki, Bekıri
Kırkdeğirmen (Kanzag): İski, Bıruki
Çolketiz: İski, Celali (Mısırki)
İşhan: İski
İzik (Çökek): Xıdıri
Hasanabdal (Hesenevdal): Hemoyi, Ecoyi
Haydarbey (?): Nezoyi, Şêx, Memani, Berjêri
Çakırbey (Çaxırbeg): Bekıri, Mıkaili
Taşkapı (Şor): Hemoyi
İkizçalı (Komır) : Hemoyi, Bekıri
Yılanlı (İlani): Hemoyi, Mıkaili
Pêrtax (Dinlence): Hemoyi, Redki, İski, Şengeli
Tertexan: Hemoyi
Topraklı (Berazgol): Gıloyi
Topraklı, Deredam mezrası (?): Cefoyi (Kalki)
Yukarıışıklı (Êrşata Jorê): Berjêri, Torına Mala Şero, Celali
Ekiciler (Sıvek): Xeloyi
Êrşata Jêrê: Berjêri
Kocapınar (Axi): Berjêri, Redki, Remedotki, Hecidêri
Axasav: Sori
Pay: Sori, Mıkaili
Doluca (Exs): Redki, Celali (Mısırki)
Şehirbazar (Şarbazar): Celali
Taşevler (Tonduras): Bekıri, Zirki, Sori
Hacıkaş (Heciqaş): Bekıri
Hocaali (Xoceeli): Bekıri, Davudi (Duderan)
Şerefli (?): Merxuri
Aksakal (Bavezeng): Bekıri
Derimevi (Cergeşin): Bekıri
Sabanbüken (Qızılkılis): Bekıri
İncesu (Incesi): Bekıri, Celali
Yünören (Xarxus): Bekıri
Süleyman Mezrası (Mezre): Bekıri
Meydanboğaz (Meydanok): Redki, Hecîdêrî
Meçetuli (?): İski
Gedikbulak (Canik): Bıruki
Gökoğlan (Qubık): Sipki
Yukarıakçagedik (Hêrişo): Celali, Memani, Ecoyi
Karatavuk (Dızdar, Culge): Seyidki, İski, Xeloyi
Dêra İska (Yağlık mezrası): İski, Redki (Kumki)
Karakilise (İşbaşı): Kaçiyi, Mıkaili
Akçayuva (Zekzek): Berjêri
Çataltepe (Şıxlar): Heyderi
Karaboyun (Hezare): Heyderi
Kırkpınar (Çılkani): Heyderi, Celali, Memani
Kumbulak (?): Heyderi, Hecidêri
Yoldere (Ekrek): Heyderi, Celali
Yoldere (Anzav): Heyderi, Celali
Uncular (Qerekılise, Maças): Xeloyi (Celali)
Çobandüzü (Hespinek): Xeloyi
Çubuklu (Maçarıs, Papuşkin): Xeloyi
Abdalmezrası (?): Mıkaili
Ağaçören (Partaş): Mıkaili, Mexsoyi
Gergili (Tendurek): Banoki
Doğancı (?): Hemoyi, Celali, Torına Mala Şero (Heyderi)
Karaağaç (?): Sipki, Celali, Torına Mala Şero
Keklikova (Soskun): Celali (Sori), Hecidêri
Maral (?): Şemski
Nişancı (Qeremıllık): Nezoyi
Sogıti (Söğütlü): Hıloyi, Hecîdêrî
Yeşilova (Suli): Bekıri, Xeloyi, Sori (Celali), Hemoyi, Redki, Nezoyi, İski
Çılganlı (Mamevdal, İmamabdal): Mıkaili, Celali
Ortayayla (Zevêk): Xeloyi, Mexsoyi
Zevek, Kaniya Naso mezrası: Mexsoyi
Ziyareta Baso: Mexsoyi
Zorava (?): İski
Pepecik (Pebecik): Berjêri
Xaçrof (Pınarlı): Berjêri
Erciş mahalleleri
Çelebibağ Mah: Sori, Xeloyi, Mısırki, Bekıri, Hemoyi, Redki, Hecidêri
Örene mah: Celali, Bekıri, Hemoyi, Redki, Gıloyi, Ecoyi, Hecidêri
Kışla Mah: Gıloyi, Pileki, Redki, Berjêri, Evdoyi (Redki), Mıkaili, Hecidêri
ÇALDIRAN (Bazîdaxa)
Akbaşak (Goma Kalo): Asi
Altıyol (Xaça): Asi
Aşağımutlu (Şerefxan): Kuresıni, Mıkaili
Aşağıkuyucak (Sarıca Jêrê): Mexsoyi
Ayrancılar (Dewtırş): Şemski
Avtune: Sori
Alikelle: Sipki, Şengeli
Alakaya (Gıresor): Sipki, Şadi
Aşağıgülderen (?): Asi
Pıra Erdê (Yaşkütük): Mıkaili, Asi
Başeğmez (Avesor): Başımi
Bızırxana (Bezirhane): Remedotki
Çayır (?): Asi
Çubuklu: Koçoyi, Gelturi, Asi
Çubuklu, Şorık mezrası: Koçoyi, Gelturi
Davan (?): Asi
Direkli (?): Asi
Doyumalan (Nêçirvan): İski
Hangediği (Heci Xatun): Pınaşi, Asi
Han (Xan): Mıkaili
Temrenli (Gundê Qaçaxa): Bırımi (Sipki)
Çilli: Bırımi
Güngören (Dıro): Cemaldini, Remedotki, Asi
Incealan (Hewida): Asi
Ismailbaba (?): Asi
Temrenli (Gundê Qaçaxa): Asi
Sarıharman (Çaçur): Sori
Salhane (Selexane): Etmaneki, Sori, Asi
Sarıçimen (Navri): Redki, Heyderi, İski
Soğuksu: Madi, Asi
Sungur (Şerebegya): Redki, Qardari, Tırtopi
Bışaraxa (Kalkandelen): Redki, Çılkeri