Hıyarlar, toprakta organik gübrenin bol olmasını ister. Organik gübre ticari gübrelerin toprakta tutulmasına ve toprakta tuz miktarının azalmasına neden olur. Dekara ton iyi yanmış çiftlik gübresinin sonbaharda veya ilkbaharda ekimden en az birkaç ay önce toprağa verilmesi gerekir.
Toprak analizine göre gübrelemenin yapılması akıldan çıkarılmamalıdır.
Hıyar yetiştiriciliğinde toprağa verilecek olan mineral gübre miktarları toprağın mineral yapısına bağlı olarak dekara kg triple süper fosfat, kg potasyum sülfat, kg amonyum sülfat, kg kalsiyum ve 5 kg magnezyum verilmelidir.
Hıyar yetiştiriciliğinde magnezyumlu gübreleme kalitenin sağlanması açısından büyük önem taşır. Magnezyumca fakir topraklarda yetiştirme yapılmışsa hıyar meyvelerinin tohum yataklarında istenmeyen boşluklar oluşur.
Verim ve kalite üzerine doğrudan etkili olmakla birlikte dengesiz ve fazla azotlu gübreleme meyve iriliğine ve yumuşak yapılı meyve oluşumuna neden olur.
Azot noksanlığında yaprakların rengi açılır. Yapraklar zamanından önce sararıp dökülürken çiçeklerin ömrü kısalır, meyveler açık renkli ve küçük olur.
Azotlu gübrenin yarısı tohum ekiminden önce toprak hazırlığı sırasında temel gübreleme olarak verilir. Kalan azotun yarısı kol atma döneminde, yarısı da meyve bağlamanın başlangıcında toprağa verilir. Azotlu gübrelemenin hasattan bir ay önce yapılmış olması gerekir.
Fosforlu gübre meyve tutumu için önemlidir. Fosforlu gübrenin tamamı triple süper fosfat şeklinde verilmelidir. Fosfor noksanlığında gelişme ve yan sürgün teşekküllü zayıflar. Yaprak kirli, gri yeşil renge dönüşür. Yaprak kenarları yukarı doğru kıvrılır. Yaprak ayası üzerinde muntazam olmayan kahverengi lekeler meydana gelir.
İlk meyve görüldükten sonra azotlu gübrelerden veya çiftlik gübresinden hazırlanmış şerbetten defa verilmesi çok faydalıdır.
Potasyum meyve kalitesi ve meyve sertliği üzerine olumlu etki yapar. Potasyumun 2/3’ü tohum ekiminden önce toprak hazırlığı sırasında da temel gübrelemede, 1/3’ü ise sulamada verilmelidir.
Bitkilerde magnezyumun ve potasyum noksanlığı görülmesi durumunda bu gübreler yapraktan püskürtülerek de verilebilir.
Hıyar yetiştiriciliğinde demir, bor mangan gibi iz elementleri noksanlığı ile fazlalığı bitkilerin gelişimi, meyve verimi ve kalitesi üzerine olumsuz etki yaptığından besin maddelerinin eksikliği ve fazlalığı ortadan kaldırılmaktadır.
Hıyar suya çok duyarlıdır. Bu sebeple diplerinin daima nemli bulundurulması gerekir. Böylece bitkinin iyi gelişmesi sağlanırken özellikle susuzluktan ileri gelen acılaşmaya fırsat verilmemiş olur.
Hıyarda sulama yönünden en kritik dönem meyve bağlama dönemidir.
Fideler dikildikten sonra ilk verilen can suyundan ilk meyveler görülünceye kadar ki dönemde çok olmamak koşuluyla günde kez su verilmelidir. Bu dönemde fazla sulama yapılması meyvelerin sararmasına (boğulmasına) neden olur. Bundan sonra su büyük önem kazanır ve mümkünse her günde bir sulama yapılmalıdır.
Hıyarın su isteği birçok sebzeye göre daha kolay anlaşılır. Özellikle sabah ve akşamları hıyarın iri yapraklarının anormal pörsüme göstermesi ve aşağı doğru sarkması, ayrıca gövde ve yapraklarda tüylülüğün artması ve yaprakların küçülmesi su eksikliğini belirtir.
Bu durumda zaman geçirmeden sulanmalı ve sulamalar mümkünse sabahın erken saatlerinde veya akşamüstü yapılmalıdır.
Toprak tipi ve bitki büyüklüğü de sulamayı etkileyen faktörlerdendir. Kaba yapılı topraklar daha sık su ister. Hızlı ve taşkın bir sulamadan ziyade, yavaş ve dikkatli sulama yapılması, hastalıkların yayılmasına da mani olur.
Dikkat edilecek bir başka husus da hıyarın gövde ve dallarına basıldığında iletken doku zedeleneceğinden meyveler kendilerine gerekli olan suyu normal olarak alamayacaktır. Böylece gelişmeleri aksayarak acılaşma meydana gelecektir. Bunun için gelişme döneminde ve hasat zamanında bitkiler arasında gelişi güzel dolaşılmamalıdır.
Hıyar bitkisi açıkta ve serada yetiştirilirken çeşitlere bağlı olarak destek verilmesi gerekebilir. Destek verme işlemi herekler yardımıyla (daha çok açık yetiştiricilikte) ve ipe alma şeklinde yapılmaktadır.
Sera yetiştiriciliğinde dengesiz büyümeyi önlemek, verimi devam ettirmek ve daha iyi ışıklanmayı sağlamak için bitkiler askıya alınmalıdır.
Hıyar bitkisinde gövde ve büyüme noktaları oldukça gevrek dokulardır. İpe alma ve sarma işlemlerinde bunların yaralanmamasına dikkat edilmelidir.
İpe almanın yararları şöyle sıralanabilir:
Hıyar bitkisi çok hızlı gelişme gösterir. Meyvelerin iyi gelişmesi için yaprak koltuklarından çıkan sürgünler alınmalıdır.
Ayrıca hasadın ilerleyen dönemlerinde alt yapraklar alınmalıdır. Bu işlemle bitkinin besin maddeleri ve suyuna ortak olan ama meyvenin gelişmesine katkısı olmayan alt yapraklar alınır. Bunun yanında havalanmayı da sağlayacağından hastalık ve zararlılarla mücadeleyi de kolaylaştırır. Diğer yararı da birim alana harcanan ilaç miktarının azalmasıdır.
Hıyarda budama genel olarak iki şekilde yapılmaktadır.
Bunlardan biri bitkinin tek gövde üzerinde büyütüldüğü sistemdir. Bitki tele varıncaya kadar yan dallar alınır.
Diğerinde ise bitki gövdesi üzerinde yan dallar bırakılır ve mevsime, bitkinin büyüklüğüne bağlı olarak yan dalların değişik uzunluklarında uçları alınır.
Bitki boyunun 30 cm’ ye ulaşıncaya kadar ki kısmında bulunan meyvelerin ve koltukların tamamı kesilir. Ancak ana gövdeden çıkan yapraklara dokunulmamalıdır. Bu işlemin yapılmasının ana sebebi bitkiyi güçlendirmektir.
Bu dönemde bitkinin meyve vermesine müsaade edilirse, alınan gıda bölünmekte ve bitki istenilen güç ve kuvvete ulaşamamaktadır.
Bundan sonra bitki tele ulaşıncaya kadar ana gövdedeki çiçeklere dokunulmamalıdır. Yan sürgünlerde (koltuklarda) ise bir meyve bir yaprak bırakılarak koltukların ucu koparılır. Bitki teli aşıp aşağıya doğru döndükten sonra ise koltuklar üzerinde iki meyve iki yaprak bırakılarak ucu kesilir.
Ana gövde üzerinde oluşan meyvelere dokunulmaz. Ancak eğri, şekilsiz ve standart dışı oluşan meyveler görülürse bunlar koparılmalıdır.
Son yıllarda budama işçiliğinden tasarruf amacıyla yan dallanması zayıf çeşitler geliştirilmiştir.
Bitkinin daha iyi ışıklanma ve havalandırmasını sağlamak için görevini bitirmiş yaşlı ve hastalıklı yapraklarla, alt yan dal ve yapraklar temizlenir.
Partenokarp çeşitlerin haricindeki çeşitlerden çiçeklerin tozlanması ve döllenmesi için gerekli önlemler alınmazsa ne kadar iyi bakım yapılırsa yapılsın meyve alınamaz.
Gynoik (dişi) çeşitler için ve sık dikim yapılan sahalar için tozlanmayı sağlayacak böcekler gereklidir. Bu iş için ülkemizde en uygun ajan bal arılarıdır.
Tarlaya yerleştirilecek kovan sayısı, bitki çeşidi ve dikim sıklığına bağlıdır. Genelde 5 dekar arazi için kovan yeterlidir.
Arıların hıyar tarlalarında aktif olabilmesi için etrafta daha cazip çiçekleri olan bitkilerin bulunmaması ve hıyarlarda yeteri kadar çiçeklenmenin olması gerekir. En iyisi kovanların çiçeklenme başlangıcından 5 gün sonra tarlaya yerleştirilmesidir.
Bu arada dikkat edilmesi gereken diğer bir faktör, sulama ve ilaçlama programlarının arıları rahatsız etmeyecek şekilde uygulanmasıdır.
Şayet kullanılan çeşit partenokarp ise tarlanın, tam tersine, böceklerden korunması ve arı kovanlarının mümkün olduğunca tarladan uzak tutulması gerekir. Aksi taktirde tozlama ve döllenme sonucu, bu çeşitlerde oluşan ürünün pazarlama kalitesi çok düşük olur.
Çapalamayla, toprağın havalanması, gevşetilmesi, yabancı otların yok edilmesi ve çatlakların kapatılması ile toprak neminin korunması amaçlanmaktadır. Bu nedenle bitki boyu cm olunca ilk çapası yapılmalıdır. Normal şartlarda bitkinin gelişim durumuna göre hafta ara ile birkaç defa çapalanma işlemi yapılmalıdır.
Fakat hıyar kökleri toprak içerisinde genellikle yüzeysel olarak yayıldıklarından çapalamada dikkatli olunmalı kökler zedelenmeden fazla derin yapılmamalıdır.
Çapalama işine bitkiler bulundukları yeri tamamen örtünceye kadar devam edilmeli, bundan sonra yabancı otlar görüldüğü zaman elle çekilerek temizlenmelidir. İkinci çapa ile birlikte bitkilerin daha geniş bir kök sistemi oluşturmaları ve kuvvetli gelişme gösterip iyi ürün verebilmeleri için hafifçe boğaz doldurulması yapılmalıdır.
Birinci veya en geç ikinci çapa esnasında her ekim yerinde en kuvvetli bir bitki bırakılarak diğerleri seyreltilmelidir. Çapalama esnasında bitki kolları su yollarına düşmeye başlamışsa bunlar dikkatle masuralar üzerine alınmalıdır.
Seraya dikilen fideler gelişmeye başlayınca bir hafta içinde birinci çapa, ondan bir süre sonra ikinci çapa yapılmalıdır. Bitkinin toprakla birleştiği kök boğazında kökler teşekkül etmeye başlayınca da boğaz doldurması yapılmalıdır. Kotiledon dediğimiz ilk çıkan yapraklar toprak altında bırakılmamalıdır. Boğaz doldurmanın zamanını iyi tayin etmek ve doğru olarak yapmak çok önemlidir. Çünkü zamansız ve hatalı boğaz doldurma bitkide ölümlere ya da büyümede duraklamalara sebep olur.
Bitkilerin daha iyi gelişme gösterebilmeleri için toprağın fiziksel özelliklerini (sıcaklık, nem vb.) artırmak, kaliteli, erkenci ve bol ürün almak amacıyla toprak yüzeyinin ince bir tabakayla kaplanmasına malçlama denir.
Hıyarda da çeşitli malzemelerle malçlama yapılmaktadır. Hıyar, toprak sıcaklığının yüksekliğine hızla cevap veren bir bitkidir. Bu nedenle dikim yatağının malçlama materyali ile kapatılmasıyla çok iyi sonuçlar alınır. Malçlama hıyarda aynı zamanda mildiyö gibi yaprak hastalıklarının da azalmasını sağlar.
Ağır topraklarda malç uygulamasından kaçınmalıdır. Malçlama yaz aylarında sera atmosferik rutubetini azaltacağından kuru ve sıcak aylarda zaman zaman yağmurlama ile sera rutubeti %70' ler seviyesine getirilir.
Malç materyali olarak çam pürü, bitki sapları, saman balyaları, torf gibi maddeler kullanılabileceği gibi daha kullanışlı olarak değişik renk ve kalınlıktaki plastikler malç materyali olarak kullanılabilir. Yapılan bir araştırmada 0,02 mm kalınlıktaki şeffaf plastik kullanılmış, sonuçta ise %40’lık bir verim artışı sağlanmıştır.
Yusuf HAYALOĞLU
Velinin, nikâhlamak hakkı olduğu gibi, peder ve pederin pederinden mâdâ olan velinin (1), nikâhlamakta, sagir ve sagire için, bülûğ hiyârı, ve malikinin nikâhlamasında, memlûke için, azatlık hiyârı dahi vardır.
Kadınlar, erkeklerin velâyeti altında olduğu, ve diğer tâbir ile, nikâh bir nevi milk (2), demek bulunduğu için, baliganın nikâhı, kendi rızasına muallâk kılınmış, ve bâliğ olmayan için dahi, âtîdeki vech üzere hiyâr hakkı verilmiştir ki, onun bülûğa ermemiş sabiye dahi, şümulü olmuştur. Câriyenin, azatlık hiyârı, bülûğ hiyârının da yerine kaim olur.
Bülûğ hiyârı: Bülûğ sebebiyle, nikâhı fesh ettirmeğe, muhayyer olmak demektir ki, sagir yahut sagire baba ve ceddinin gayrisi tarafından — vilâyetle — edilen akde vâkıf olduklarına göre, bülûğ sırasında, ve haberleri olmadığına göre bâliğ olduktan sonra haberdar olduklarında, nikâhlılarını istemezlerse, taraflar huzurunda, hâkimin hükmü ile, nikâhı feshedebilirler (3). İşte bu hiyâra, bülûğ hiyârı denildiği gibi, (idrâk hiyârı) dahi denilir. Mezkûr, hiyar, talâk değildir (4).
Mezkûr hiyâra ehil olan küçükler, mezkûr hakkın kendilerine teveccüh ettiğinde, nefisleri ihtiyar edip, feshi istediklerine, hemen işhat etmek lâzımdır. Ondan sonra rızaya delil olmadıkça, hâkime müracaat gecikmiş olabilir.
Kızın bülûğü ânında, nikâhı bilip kendi ihtiyâriyle sükût etmekle, hiyârı, bâtıl olur. Meselenin hükmünü bilmemesi, onun için özür sayılmaz. Eğer, nikâhtan haberi yok idiyse, nikâhlı olduğunu bilip sükût edinceye kadar hiyârı bâkî bulunur.
Oğlanın bülûğa erip sükût etmesiyle — ve meclisten kıyamı ile — hiyârı bâtıl olmayıp, bütün ömrünce, onun için hiyârı bâki olur. Delâleten olsun, onun rızasına bakılır. Eğer rızasını söylerse yahut muvakaa veya mehri muacceli teslim yahut iltizamı nafaka, etmek gibi, rızasına delâlet edecek şeyi, işlerse, hiyârı kalmamış olur. Nikâhtan mâdâya cehl, onun hakkında dahi, özür değildir.
Fesihten evvel, vefat vukuunda, aralarında tevarüs cereyan eder. Fesihten sonra, irs sebebi kalmaz.
Sagîr ve sagîreyi nikâhlayan velî, baba olduğu yahut baba babası bulunduğu surette — sûü ihtiyâr ile — mârûf olmamak ve akdin icrası anında sarhoş bulunmamak şartiyle, nikâh nâfiz ve lâzım olup, bülûğ hiyârı dahi olmaz (5).
Eğer tamamdan veya sefehinden nâşî, — süû ihtiyâr ile — mârûf ve yahut akd ederken, sarhoş bulunursa, sagîreyi küfünün gayriye veya mehri mislinden aza, ve sagîri, mehri mislinden çoğa, tezviç ve ilkâh etmesi sahih olmaz.
Hiyârı itk ki ona azatlık hiyârı dahi denir: azat sebebiyle câriyenin, nikâhı fesh etmek muhayyerliği demektir. Efendisi yahut hanımı tarafından, birine tezviç ve inkâh edilmiş olan, memlûke, azat olunduğunda, zevcini istemezse, ondan ayrılabilir. İşte hiyârı itk, budur.
Bunda hâkimin hükmüne hacet olmayarak, câriye kendinin azat edildiğini bildikten sonra, «ben nefsimi ihtiyar ettim» demesi kâfidir (6).
Bu bapta, cariyenin azatlığa yahut nikâha bilgisizliği özür olduğu gibi, meselenin hükmüne, cehli dahi özürdür (7).
Erkek köle için, hiyârı itk yoktur.
Vilâyet, bülûğ ile ve memlûkeye göre, azat ile münkati olacağından, âkil olan, hurrei bâliğa ve azatlı baliğa, bakir dahi olsa, nikâha cebr olunamaz (8). Kendinin rızası lâzımdır. O da, seyyibin söylemesiyle, ve bakirenin, söylemekte sıkıldığı, en yakın velîsine karşı red etmeyerek sükût etmesiyle, malûm olur.
İstihza etmeyerek gülmek, ve sessiz ağlamak dahi, rıza sayılır.
Azatlığa dahi şâmil olmak üzere, hürrei mükellefenin velîsi olmadığına göre, — alel-itlâk (9) — Nikâhı ittifakla, ve velisi olup ta, hazır veya razı olmadığına göre, — zahiri rivayette — sahih ve nâfizdir (10).
Hürrei mükellefe nefsini — velînin izni olmaksızın — küfünün gayriye tezviç etmiş olursa, asabeden bulunan velî için, itiraz hakkı vardır ki, o velî, hâkime nikâhı feshettirebilir. Nitekim, beyanı gelecektir.
Mezkûr nikâhın esasen, câiz olmaması — rivayetin zahirine muhalif olarak — bilâhare, fetvâ olmuştur. Muhtar olan da budur.
(1) Velev ki, vâlide yahut hâkim olsun.
(2) Hazreti Ayişeden rivayet edilen hadiste, varit olduğuna göre: «Nikâh, rikdemektir: Kişi, kendi kerimesini, kime nikâhlıyor, iyi baksın» buyurulmuştur. Diğerbir hadisi şerif mefhumuna göre, (Bâzı zevce, esirin boynunda, bitlenmiş tüylü lâleyebenzer ki, boynunu, ondan kurtarmak, çok müşkül olur.)
(3) Baba ve ceddin gayri velînin akd eylediği nikâhı, zevc gaip iken, zevce,bülûğ hiyârı ile feshe kaadir olamaz. Hâkimden gayri velisi olmayan, sagire Hindi,hâkim mehri misliye, küf'u Zeyde tezviç ettikten sonra, Hind bâliğa olduğu zamanda, nefsini ihtiyâr ve işhad edip, - bülûğ hiyârı ile - o akdi, Zeydin huzurunda hâkime, fesh ettirir.
(4) Talâk kitabına bakınız. Bâliğa Hinde nikâh haberi, vâsıl oldukta fesh edip,sonra razı olsa akdin tecdidine ihtiyaç vardır.
(5) Çocuğu, küfünün (denginin) gayriye tezviç eden: Meselâ oğluna bir memlûke ve kızına bir köle nikâhlayan yahut oğlunun zevcesi mehrini gayet ziyade vekızının mehrini noksan kılarak, gabnı fâhiş eyleyen babanın, o tezvici sahihtir veceddin gayrisi için, bu câiz değildir.
(6) Zeyd, câriyesi Hindi, Arnre tezviç ettikten sonra, azat edip sonra, Hindazat olduğunu öğrendiği mecliste, nefsini ihtiyar etmeyip kendini Arnre teslimetmekle, Amr dahi Hinde mukarrenette bulunsa, - bilâhare - Hind nâdim olarak,mezkûr akdi feshe kaadir olur mu? Cevabı: Olmaz.
(7) Hiyârı itkin, hiyârı bülûğa muhalif olduğu, vecihlerden biri budur. Biridahi, bundan sonra mezkûr olandır ki, hiyâri itk, yalnız câriye için sâbit olur. Hiyârıbülûğ ise, hem kız ve hem oğlan için sâbit olur. Üçüncü vech budur ki, mûtakanınmuhayyerliği, talâk ile muhayyerede olduğu gibi, âhar meclise kadar, imtidat eder.Dördüncü vech bu ki, hiyârı itk, muhayyerede olduğu gibi meclisten kıyam ilebâtıl olur. Bülûğ hiyârı ise, seyyib ve gulâm hakkında - meclisten kıyam ile - Bâtılolmaz. Beşinci vech dahi, budur ki, hiyârı bülûğda, kaza şarttır. Hiyârı itk'te şartdeğildir.
(8) Bu cebir, velilerin cebridir. İkrahen cebr, nikâha mâni değildir.
(9) Yâni, küf'ü olsun olmasın.
(10) Asıl budur ki, malında mutasarrıf olabilen, nefsinde dahi, mutasarrıftır.