budizm mabetleri için kullanılan kavram nedir / Budizm’in Ritüelleri | Budizm’in Kutsalları ve Sembolleri - seafoodplus.info

Budizm Mabetleri Için Kullanılan Kavram Nedir

budizm mabetleri için kullanılan kavram nedir

MÖ 6. yüzyılda Hindistan’ın kuzeydoğu bölgesinde yaşamış olan Siddharta Gautama’nın düşüncelerine bağlı olarak gelişen bir dinî sistemdir. İnanışa göre Gautama aşırı dünyevileşme ve katı riyazetten uzak durarak bir orta yol takip etmiş, böylece mutlak hakikate ulaşmıştır. Bu nedenle kendisi “aydınlanmış” anlamına gelen Buda unvanıyla anılmıştır. Buradan hareketle Gautama’nın öğretisine “Budizm”, bu öğretiyi benimseyenlere de “Budist” denilmiştir. Budistler kendi dinî geleneklerini “Buda’nın buyruğu/öğretisi” manasında Buda şaşana/dharma olarak adlandırmışlardır. Günümüzde yaklaşık milyon mensubu ile dikkat çeken Budizm daha çok Tibet, Çin, Japonya, Tayvan, Kamboçya ve Myanmar gibi Güney Asya ve Uzak Doğu ülkelerinde yaygınlık göstermektedir.

Hint inanç ve kültürünün hâkim olduğu ortamda yetişmiş olan Buda, Hinduizm’i çok tanrıcılık anlayışı, kast sistemi, kanlı kurban törenleri ve Brahminlerin tekelciliği gibi niteliklerinden dolayı tenkit etmiş ve kendine özgü yeni bir dinî sistem tesis etmiştir. Keşfettiğine inandığı hakikatleri gerek kendi çabası gerekse öğrencileri vasıtasıyla geniş kitlelere duyurmaya çalışmıştır. Buda’nın ölümünden sonra öğrencileri arasında birtakım sorunlar yaşanmıştır. Bunların çözüme kavuşturulması ve Buda’nın sözlerinin kayıt altına alınması amacıyla çeşitli konsiller düzenlenmiştir. Buda’nın ölümünden hemen sonra gerçekleştirilen Racagrha konsilinde Budist kutsal metinlerinden Vinaya ve Sutta Pitaka kayıt altına alınmıştır. Bundan yaklaşık bir yüzyıl sonra toplanan Vaisali konsilinde, keşişlerin yanlarında değerli eşya taşıyıp taşıyamayacakları ve manastır kurallarının nelerden müteşekkil olduğu tartışılmıştır. Bu konsilin hemen ardından Budizm tarihinde ilk bölünme yaşanmıştır. Milatta önce üçüncü asrın ortalarında Kral Aşoka tarafından organize edilen Pataliputra konsilinde ise Buda’nın tabiatı ile ilgili tartışmalar yaşanmış ve mezhepler arasındaki görüş ayrılıkları derinleşmiştir. Bu konsilde ayrıca Abhidamma Pitaka tespit edilerek Budist kutsal metinleri arasına eklenmiştir.

Budizm, Kuzey Hindistan’da hüküm sürmüş olan Maurya İmparatorluğu’nun önemli hükümdarlarından Aşoka zamanında oldukça güçlenmiştir. O, Budizm’i imparatorluğun resmî dini ilan etmiş, hâkimiyeti altındaki bölgelere çok sayıda Budist tapınağı inşa ettirmiş, aynı zamanda Orta Asya, Sri Lanka ve Burma gibi bölgelere çeşitli Budist önderler göndermiştir. Maurya İmparatorluğu’ndan sonra kurulan yeni yönetimlerin Budist geleneğe karşı yürüttükleri olumsuz politikalar, Budistlerin Hindistan’daki gücünü azaltmıştır. Miladi ilk yıllardan Orta Çağ’ın sonuna kadar geçen sürede Budistlerin önemli bir kısmı Afganistan, Orta Asya, Tibet, Çin ve Japonya gibi bölgelere geçiş yapmıştır. Bazıları ise Hindistan’ın belli bölgelerine sıkışmıştır. Neticede Budizm, doğduğu topraklardan çıkmak durumunda kalmıştır.

Budist kutsal metinleri uzun süre sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilmiştir. Pali dilinde derlenmiş metinler, en sahih kabul edilmektedir. Bu nedenle Budist kutsal metinleri “Pali Kanon” adıyla bilinmektedir. Pali Kanon için “üç sepet” anlamına gelen Tripitaka ismi de kullanılmaktadır. Metinlerin sepet şeklinde nitelendirilmesi, metinlerdeki öğretilerin nesilden nesile nakledildiğini vurgulamak içindir. Tripitaka üç ana bölümden oluşmaktadır. İlki, keşiş ve keşişelerin uyması gereken kurallar ile Sangha teşkilatının yapısına dair bilgiler ihtiva eden Vinaya Pitaka’dır. İkincisi, temel dinî öğretiler ile Buda’nın hayat hikâyesini içeren Sutta Pitaka’dır. Sonuncusu, Budist öğretilere ilişkin felsefi yorum ve izahların yer aldığı Abhidamma Pitaka’dır. Mahayana ekolünde Pali Kanon dışında kutsal kabul edilen başka metinler de bulunmaktadır. Bunlardan dikkat çekenleri “Bilgeliğin mükemmelleştirilmesi” manasına gelen Pracnaparamita ve Lotus Sutra adıyla meşhur olan Saddharma Pundarika’dır.

Budizm’in özünü triratna (üç mücevher) olarak adlandırılan üç iman esası oluşturmaktadır. Bunlar; “Buda’ya inanırım/sığınırım, Dharma’ya inanırım/sığınırım ve Sangha’ya inanırım/sığınırım” şeklinde formüle edilmektedir. Birincisiyle kastedilen, mutlak aydınlanmaya kavuşmuş kişilere inanma ve onların öğretilerine bağlı kalmadır. Dharma ile Budist öğretilerin bütünü ve kâinattaki uyumu sağlayan evrensel yasa kastedilmektedir. Sangha ise özelde Budist öğretilerin yayılması için çaba sarf eden din adamlarını genelde de bütün Budist cemaati ifade etmektedir.

Budizm’e göre evren birbirini takip eden çeşitli dönemlerden oluşmakta ve bu süreç sonsuza dek tekrarlanmaktadır. Evren, üstün bir varlık tarafından yaratılmadığı gibi kendiliğinden veya tesadüfi olarak varlık bulmuş da değildir. Âlem ve içindeki fenomenler, bağımlı varoluş yasasına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre her yeni durum veya varoluş kendisinden öncekinin bir sonucu ve daha sonradan ortaya çıkacak durumun da sebebi olmaktadır. Dolayısıyla erken dönem Budist anlayışta yaratıcı tanrı fikri açıkça yer almamaktadır. Nitekim Buda, vaazlarında tanrının var olup olmamasından ziyade acı ve ıstıraptan kurtulma yolları üzerinde durmuştur. Zamanla Budizm’de tanrı düşüncesi hususunda farklı inançlar gelişmiştir. Buda, tanrısal bir varlık olarak görülmüş ve ona tapınma biçimleri ortaya çıkmıştır.

Budizm’de, karma-tenasüh öğretisi önemli bir yer tutmaktadır. Bu noktada Budizm’i Hinduizm’den ayıran başlıca husus ruh anlayışıdır. Zira Budizm’de varlıkların özünü oluşturan sabit bir cevher veya sürekli aynı kalan bir ruh anlayışı bulunmamaktadır. Buna anatman öğretisi adı verilmektedir. Bu öğretide bir bedenden diğerine geçen ruh, aynı ruh olmadığı için tenasüh öğretisinin ahlakiliği tartışılır hâle gelmektedir. Budizm, bu sorunu bağımlı varoluş yasası çerçevesinde izah etmeye çalışsa da bu konudaki tartışmalar sona ermiş değildir. Budist kozmolojisinde evren aşağıdan yukarıya doğru duyular âlemi, şeffaf varlıklar âlemi ve mutlak şekilsizlik âlemi şeklinde üç temel varlık kategorisinden oluşmaktadır. Hayat serüveni sona eren birey, dünyadaki eylemlerinin neticesine göre bunlardan birinde yeniden beden almaktadır. Önceki yaşamlarında yapmış olduğu iyi veya kötü amellerinin karşılığını mutluluk/cennet ve ıstırap/cehennem şeklinde tasvir edilen bu varlık kategorilerinde gördükten sonra yeniden yeryüzüne dönmektedir. Bu döngü nihai kurtuluşa ulaşıncaya kadar devam etmektedir. Bireyin varlık âleminin en alt basamağında doğmasına neden olan başlıca kötü fiiller din adamı öldürmek, anne babaya isyan etmek ve cemaat arasında tefrikaya sebep olacak işlerde bulunmaktır.

Budizm’e göre tenasüh zincirinden kurtuluş, tanrısal bir inayetten ziyade bireysel çabayla elde edilebilir. Bunun için öncelikle Buda’nın keşfettiği dört temel hakikati idrak etmek ve sekiz dilimli yolu takip etmek gerekmektedir. Dört temel hakikat şunlardır: Hayat, acı ve ıstırapla doludur. Bunun sebebi hırs ve arzulardır. Acı ve ıstırabı sona erdirmek için hırs ve istek duygusunu yenmek gerekmektedir. Bu da sekiz dilimli yolu takip etmekle mümkündür. Sekiz dilimli yol ise doğru bilgi, doğru düşünce, doğru konuşma, doğru davranış, doğru meslek, doğru çaba, doğru muhakeme ve doğru murakabeden oluşmaktadır. Budizm’e göre bu ilkelere uygun bir yaşam neticesinde acı ve ıstıraba neden olan doğum-ölüm döngüsünden kurtulup mutlak huzura yani Nirvana’ya ulaşılmaktadır.

Budizm’de ibadet anlayışı Buda merkezli gelişmiştir. Buda’nın doğumu ve aydınlanması gibi önemli zaman dilimleri bayram olarak kutlanmaktadır. Bu günlerde tutulan bazı oruçlar vardır ve bunlar genelde perhiz şeklindedir. Buda’nın doğduğu, aydınlandığı, ilk vaazını verdiği ve öldüğü yerler hac mekânları olarak kabul edilip ziyaret edilmektedir. Budizm’de ahimsa prensibi gereği kan akıtmak çirkin bir davranış olarak kabul edildiğinden kanlı kurban ibadeti yoktur. Buda heykelleri önünde sunulan pirinç, süt, çiçek gibi takdimeler birer kurban olarak telakki edilmektedir. En dikkat çeken ibadetlerin başında ise yoga ve meditasyon gelir. Bundaki amaç eşyanın gerçek mahiyetini kavrama meleke ve yeteneğini kazanmaktır. Budizm’de ibadet için tayin edilmiş özel bir vakit veya mekân yoktur. Budist mabetleri için kullanılan yaygın isim vihara’dır. Viharalar, ibadet ihtiyacını karşılamanın yanı sıra Budizm’e ait kutsal değerleri muhafaza etmek ve bir kimsenin günlük ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla da planlanmaktadır.

Budizm’in Theravada ve Mahayana olmak üzere iki ana mezhebi bulunmaktadır. “Ataların yolu” anlamına gelen Theravada Sri Lanka, Birmanya, Tayland ve Vietnam gibi yayıldığı bölgelerden ötürü Güney Budizm’i olarak da bilinmektedir. Theravada ekolüne göre asıl hedef, her bireyin tek başına nihai kurtuluşa ermesidir. Böyle kimselere arhat adı verilmektedir. Bireysel kurtuluşa vurgu yaptıkları için rakiplerince kendilerine yerici bir çağrışımı olan “küçük araç” anlamında Hinayana adı verilmiştir. Mahayana ise “büyük araç” anlamına gelmektedir. Tibet, Kore, Çin ve Japonya gibi yayıldığı bölgelerden ötürü Kuzey Budizm’i olarak da bilinmektedir. Mahayana ekolünde önemli olan evrensel kurtuluştur. Bu nedenle ideal insan, mutlak aydınlanmaya erişmesine ramak kala diğer insanlara rehberlik etmek üzere kendi kurtuluşunu öteleyen kimsedir. Böylelerine boddhisattva adı verilmektedir. Daha çok Mahayana ekolünde yaygınlık kazanan bir diğer inanca göre her şeyin kötüye gittiği ahir zamanda Maitreya adında bir kurtarıcı ortaya çıkacak ve kötülükleri yok edip unutulmakta olan Budist öğretiyi yeniden canlandıracaktır.

Budist bakış açısına göre Budizm dışındaki dinî geleneklerden hiçbiri mutlak hakikati bütün yönleriyle ortaya koyabilmiş değildir. Kutsal metinde geçen “sekiz dilimli yolu ihtiva eden din doğrudur ve değerlidir. Bu yolları içermeyenler ise değersiz ve geçersizdir…” (Sutta Pitaka, I. 2. ) şeklindeki ifadeler böyle bir düşünceyi yansıtmaktadır. Budizm’de sadece bu dünyanın gerçekliğine vurgu yapan ve ahlaki normları gereksiz gören dinî sistemler değersiz kabul edilmektedir. Ahlaki ilkeleri önceleyen, öldükten sonra varlığın devam ettiğini kabul eden ve insanın iradi eylemleriyle hareket ettiğini savunan dinî sistemler ise nihai kurtuluş için yeterli görülmeseler de saygıdeğer bulunur.

Cemil Kutlutürk

Kaynakça

Arslan, Hammet. “Hint Dinlerinde Bir Arınma ve Aydınlanma Yolu Olarak Yoga.” (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Aydın, Fuat. “Buda’nın Diğer Dinlere Bakışı.” Divan İlmî Araştırmalar 16 ():

Barth, Auguste. The Religions of India. Çev. James Wood. Varanasi: The Chowkhamba Sanskrit Series Office,

Karataş, Hüsamettin. “Nichiren Budizmi.” (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara: AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Kaya, Korhan. Budistlerin Kutsal Kitapları. Ankara: İmge Kitabevi,

King, Richard. Indian Philosophy: An Introduction to Hindu and Buddhist Thought. Edinburg: Edinburg University Press,

Prasad, Sinha Harender. Bharatiya Darşan ki Ruprekha. Delhi: Motilal Banarsidass,

Sangharakshita. A Survey of Buddhism: Its Doctrines and Methods Through the Ages. Windhorse Publications,

The Dhammapada and Suttanipata. Çev. M. Müller ve V. Fausböll. SBE Delhi: Motilal Banarsidass Publishers,

The Inscriptions of Asoka. Yay. Haz. D. R. Bhandarkar ve S. Majumdar. Calcutta: University of Calcutta,

The Sutta Nipada, Çev. V. Fausböll. Part II, Sacred Books of the East (SBE) Yay. Haz. Max Müller. Delhi: Motilal Banarasidass Publishers,

Yitik, Ali İhsan. Doğu Dinleri. İstanbul: İSAM Yayınları,

Türk Budizmi &Türk Budist Kozmoloji ve Mitolojisi

Facebook
YOUTUBE
LINKEDIN

“Altaylılar tüm tarihleri boyunca imparatorluk kurucusu, fatih, teknoloji ve düşünce tüccarı olmuşlardır. Başka uygarlıklarla kaynaşmışlar, hatta kendi uygarlıklarını kurmuşlardır. Bu aşamadan sonrada önceki dönemlerde edindikleri kimliklerini kaybetmemişlerdir. Zerdüşt, Manici, Budist, Nesturi, Musevi, Taocu, özelliklede Müslüman olmuşlardır.” Jean Paul Roux.

Jean Paul Roux’un söylediği gibi, Orta Asya’daki göç ve ticaret yolları, Türklerin pek çok din ile tanışmışlarını sağlamıştır. Benimsedikleri dinin ritüellerini yerine getirmişler, o dinin söylence ve geleneklerine uygun hareket etmişlerdir. Ve elbette Orta Asya bozkırlarında at koştururken, bu din ve mitolojilerin taşıyıcısı da olmuşlar ve yaymışlardır. Fakat, geçmişteki dini kimliklerini de kaybetmeyerek, yeni dinin içinde bir şekilde muhafaza etmişlerdir. Bu, Eliade’nın “Hiç bir din yerinde bitmemiştir” sözünü akla getirir. Ona göre hiç bir din bütünüyle yeni değildir, bir sonraki din, bir önceki dinin anılarını muhafaza eder.

Bu bağlamda hemen akla şu soru geliyor. Türklerin Budizm ile tanışmaları ne zaman olmuştur?.

Budha’nın M.Ö. yıllarında yaşadığı varsayılır. Ancak onun bilgeliği yıl sonra yazıya dökülmüştür. Budha’nın tarihi bir kişilik olup olmadığı ya da üzerine atfedilen efsanevi anlatıların, ne kadarının gerçek ne kadarının ondan önceki geçmiş mitolojik çağlara ait söylenceler olduğu tartışılabilir. Hatta hangi milletten olduğu dahi kesinlik kazanmamıştır.

kisvwzy6x1ezu0wkd

 

Resim Türk Uygur Buda figürü. Turfan. yy. Buddha, Türkçe “Bağdaş” adı verilen ve bir tür meditasyon oturuş biçimi olan Vajrayana yaparken. Önündeki 4 Kadeh, Türklerin öteki dünya inancı ile bağlantılı Hayat Suyu içeceğini sembolize eder.

Budha göçebe ve savaşçı Sakya soyundandı ve savaşçı bir hükümdar oğlu olduğu söyleniyordu. Ve kendisine dünya hükümdarı payesi de vermişti. Orta Asyalı göçebelerden biri olan, “Sakyalar Hakimi” ve Budha’nın da bağlı olduğu kabilenin hükümdarları Türk olarak bilinirdi. Budha’nın Moğol ırkından bir Sakyalı olduğu da söylenceler arasındadır. Doğduğu yer Lumbini, bugünkü Nepal sınırları içindedir.

cff6e

 

Resim Buddha’nın doğduğu yer bugünkü Nepal sınırları içinde Lumbini adı verilen bölgedir. Nepal Çin ve Hindistan sınırları arasındadır.

Budacılık İç Asya’da göçebe kökenli çevrelerde, Hiungnu, Hun (M.Ö. 2-M.S. 5 yy.) ve Kuşhan (seafoodplus.info) medeniyetinde gelişmişti. İlk Köktürk ve Batıtürk kağanlarının hanımları Budist’ti ve Budist abideler yaptırmışlardı.

___n

Resim Sevgili Emel Esin Kuşhan Devletinin kurucu hakanlarının Türk Soylu olduğunu ve Hintlilerin Türkler &#;Turuşka&#; adını verdiğini söyler. Hintliler aynı adı hem Kuşhan hükümdarlarına, hem de Gazne Türk hakanı Sebük Tegine vermekteydi. yüzyılda F.S. Growse tarafından yazılmış, &#;MATHURA A DISTRICT MEMOİR&#; adlı kitabın bir paragrafı Hint Sanksritçe metinlerden çevrilmiştir. 

Kuşan&#;lar ile ilgili metinde şu ifade yer alır. &#; There, too, the three kings Hushka, Jushka, and Kanishka, born of Turushka descent, monarchs of eminent virtue. In their exalted reign a great part of the region of Kashmir was occupied by peripatetic Buddhist ascetics.&#;

&#;Hushka, Jushka, and Kanishka (Kuşhan Hakanları) Turuşka yani Türk asıllıdır. Seçkin ve Erdemli hükümdarlardır. Keşmir, Onların yüce saltanatı içinde, Budist rahipler tarafından işgal edilmiştir&#;. Buddha dini Kuşan medeniyeti ile birlikte Türkistan’a girmiştir.

Hint kaynaklara göre, kurucularının Turuşka-Türk soylu hakanların olduğu Kuşhan İmparatorluğu devrinde Budist sembol ve simgeler çok etkileyici idi. Aynı simgeler Ak-Hun devrinde de devam etti. Kabulistan Türk Şahi Tigin Devleti kağanları da Budistti. Barha Tegin ’li yıllarda Türk Şahi Tegin devletinin başındaydı. Tarihçi el-Biruni () ilk Türk Kabil Şahının adını Barha Tegin olarak kaydeder.

e_sn_full_geschn_0

 

Resim Türk Şahi Tegin Devleti dönemi duvar resmi. Bamiyan Mağarası. Afganistan yy. Buddha’nın başının etrafındaki kızıl hale, Güneş Tilgenidir. Başının üzerindeki üç dilimli tacı Türk Kün-Ay Tamgaları ile süslenmiştir. Tahtına Türk usulü bağdaş kurup oturmuştur. Sağında uluyan bir Mavi-Kurt (Gök-Börü) resimlenmiştir. Tüylü ok başlarındaki Hilal dikkat çeker.

06a__jpr__01

Resim Ak-Hun parası üzerinde hem Buddha’nın gönlünü sembolize eden Çark, hem de Hilal sembolü birlikte görülür. M.S. seafoodplus.info Hun Kağanın başının üzerinde Türk Tamgası Kün-Ay..

Budizm milattan önceki devirlerden itibaren Kuşhan medeniyeti ile birlikte Türkistan’a girdi. Bazı Güney Hunları ve Göktürklerin atası sayılan Çinlilerin Tsu-k’ü adını verdiği Hun boyları 4 yy.’da Budizmi benimsedi.

yılından itibaren Tsü-k’ü Hunları Gansu-Kansu ve Turfan içinde devlet kurdular ve Buddha dinine bağlı kağanlar tarafından idare edildiler. Çin hükümdarı, Budizm’e bağlı, barışçıl ve hümanist insanlar olan Tsü-k’ü devletine hücum edince, Kansu’da yaşayan Türkler kendilerini savunamadılar. Turfan ve Kansu’da yenilgiye uğrayınca Altay’a göç etmek zorunda kaldılar. 1oo yıl sonra Tsü-k’ü Hunlarının çocukları olan Köktürkler, Juan Juan’ların “Esir Demircisi” olarak yaşadılar. Daha sonra Juan Juan’ları ve diğer Orta Asya devletlerini de yenerek, Çin’den Bizans’a ve Fars’a kadar büyük bir imparatorluk kurdular.

Türkler, tarihi kayıtlara göre Budizmden bir türlü vazgeçemeyecek ve dönem dönem bu dini benimseyeceklerdi. Çinlilerin ona verdiği isimle T’opa ve Bugut yazıtındaki adıyla Taspar Kağan Budacıydı. Taspar Kağan Budist dinin gereği et yemezdi.

Kaşgari, Tabgaçları Türk boylarından biri olarak tanıtır. Tabgaçlar Taspar Kağan (To-pa Siun) döneminden () başlayarak Budizm’i devlet dini haline getirmişlerdi. Tabgaçların ve aynı soydan gelen boyların, kuzey Çin’e hakim olduğu 4. ve 6. yüzyıllarda ortaya çıkan Budist sanatına Çin’li Sung-yun, “HU Sanatı” yani Türk sanatı demekteydi. (Çinliler Türklere “Hu” adını verir.) Yani bu sanatı Xiongnu (Hun) soyundan gelen milletlere bağlamaktaydı. tarihlerinde Çin Hükümdarı başkentine Türklerin kullanımı için Budist bir tapınak inşa ettirmişti.

6. yüzyılda Sogd’ca yazılmış olan “Bugut Yazıtı” Budizm ile ilgilidir. Yazıtta bu inanca katılması için Bumin Kağanın ruhunun çağrılması gibi ibareler vardır. Göktürk Kağanı Mu-Han’ın ardılı ve Bugut yazıtını yazdıran Taspar Kağan, Budizm’i kabul etmiş ve bu dine sıkı sıkıya bağlanmıştı. Onun döneminde Buddha heykelleri yaptırılmış ve tapınaklar inşa ettirilmişti. yılından sonra Çin’deki baskıdan kaçan Budistler Taspar Kağana sığınmışlardı.

 

Resim Türklere ait Bugut Yazıtı. M.S. 6. yy. Kök Türk Kağanı Mu-han Tigin adına Taspar Kağan tarafından dikilmiştir. Kaplumbağa kaidesi üzerine yerleştirilmiş Bengütaşın 3 yüzü Sogd harfleriyle Sogd’ca, bir yüzü Brahmi harfleriyle Sanksritçe yazılmıştır. Kaidenin üst bölümünde, Göktürklerin Aşina boyu Mitolojisinde adı geçen çocuğu emziren Kurt tasvir edilmiştir. Bugut, kelime anlamı itibarı ile “Geyik” anlamına gelen Buku/Bugu ‘den türemiştir. Geyik Buddha’nın kutsal hayvanıdır.

Tüm bu geçişler için İstemi Kağan ve Bumin Kağanın ruhsal anısına başvurulmuştur. Değişim ve geçiş dönemlerinde kökene dönme ve ataların bir şekilde anılması, ruhsal açıdan bakıldığında değişimi olanaklı kılar ve kolaylaştırır. Türkler din değiştirirken Ataların ruhlarına danışarak onlardan izin almışlardır. Bu tamamen Türklerin “Atalar” tapımı ile alakalıdır.

Türk kağanlar gerek duygusal gerekse siyasi nedenlerden ötürü Budizme eğilim gösterse de, “Atalar” dinini ve bu dinle bağlantılı geleneksel inanç ve ritüelleri asla terk etmemişlerdir.

Bilge Kağan Türk imparatorluğunun yeniden derlenip toplanması döneminde duvarlarla çevrili bir şehir inşa etmeyi düşünürken, Tonyukuk onunla tartışarak bu isteğinden, “Buddha ve Lao-tseu insanlara yumuşaklığı ve alçak gönüllülüğü öğretmektedir. Bu öğretiler savaşçılara yaraşan meziyetler değildir.” diyerek vazgeçirmiştir. Çünkü Türklerde Alplık kurumu olmasa, diğer milletler tarafından kolayca yok edilebilirlerdi. Fakat Bilge Kağan bu dönemde kendi ilini surlar ile çevirerek Budist mabetler de yaptırmıştır.

Türkler ne zaman barışçıl bir din olan Budizmi benimseseler, etrafındaki milletler tarafından yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Türklerin geçmiş tarihinde Tsü-k-ü Hunlarının yok edilişi Bilge Tonyukuk’un Bilge Kağanı bu dinden vazgeçirmeye çalışmasını haklı gösterir.

 

Resim Bilge Kağan’ın mezarında bulunan Geyik ikonografisi. Ölümü M.S.

Bu tarihlerden sonra güçlü bir milliyetçilik düşüncesi ile birlikte Sogd dili de terkedilmiş ve her alanda Türkçe kullanılmaya başlanmıştır. Xiongnu’larda da görülen, Tengri kavramı ile birlikte Türklerin öz kozmolojisi olan Gök, Yer ve Su gibi kutsallar da vurgu kazanmıştır.

Uygurlara Budizm ’lu yıllarda tesir etmeye başladı. tarihlerinde iyice yerleşti. Uygurlar ile birlikte, Karluklar ve hatta kuzey Türkleri de kitleler halinde Budizmi benimsedi.

Budizm’in Orta Asya’ya yayılması, doğal olarak Türkleri bu dinle karşı karşıya getirmiştir. Budist din adamları bozkırlarda yaşayan insanları bu dine davet etmekteydi. Rus bilim adamlarına göre, bu dinin bozkır birliği fikrini gerçekleştirebileceği düşüncesi, Altay toplumlarında özellikle yılları arasında, Budizm’in birdenbire patlamasına neden olmuştu.

karluk-kag%cc%86anyy

 

Resim Bir Karluk Kağanının tahta çıkışını anlatan metal tabak üzerindeki figürler. yy. Taht Budacı düşünceye uygun olarak iki aslan tarafından taşınıyor.

Çin başkentindeki Budacı tapınaklara, Türk Uygur Budist rahipler görevlendirilirdi. Çin devletinde Budist mabetleri Uygur rahipler yönetirdi. Sonraki yıllarda Budizm Mani dini ile birlikte yaşamaya devam etti. Uygur Mani dini rahipleri beyaz renkli kıyafetler giyerdi. Çinliler bu yüzden bu dine “Beyaz Buda Dini” adını verirdi.

___o

 

Resim yüzyıl Türk Uygur &#;Mani Dini&#; Din adamları. Kullandıkları Başlıklar ile Mevlevi Dervişlerinin kullandıkları ritüel başlıklar aynıdır. Giyim şekilleri çok benzer ve giysi renkleri de beyazdır. Manicilik Budizminde içinde bulunduğu bir kaç dini içine alan bir dindir.

Budizm Doğu Türkistan’da Uygurlar arasında yüzyıla kadar devam etti. yılında Budacı rahip Kalamari, tarihçi Reşüdiddine Türkler açısından çok önemli olan şu sözleri söyler. “Türklere gelince. Onlar başından beri Buda Sakya-muni milletidir. Şimdi bazıları Müslüman oluyor. Ama o yörede ve onların hudutları içinde sayısız Buda Mabedi vardır.”

yılında Gandrayı ve İran illerini fetheden Batı Göktürk imparatoru ve Karahanlı Türk devletinin de atası kabul edilen T’ong Yabgu Budistti. yılına kadar Budist dine bağlı olan Karahanlılar, Budist tapınaklara Burkan Orun adını verdiler. (Orun taht anlamına gelir.) Bu tapınaklar 4 yön sembolizmi ile bağlantılı olarak, yeryüzünü ifade edecek şekilde ana yönlere göre konumlandırılmıştı. İslami benimsedikten sonra ilk camileri bu tapınaklar üzerine inşa etmişlerdir.

Türk Budist Kozmoloji ve Mitolojisi

Kozmolojik ve mitolojik benzerlikler açısından Türk mantık ve düşünce sistemi ile Budist inanç ve ritüeller arasında ortaklıklar çoktur. Türk Budist mitolojiler eski Türk mitolojileri ile kaynaşmıştır.

Türklerin “Atalar Dinindeki” geleneksel evren düşüncelerinde olduğu gibi, Burkan dininde de Gök ve Yer-Su dikotomisi vardı.

Türklerin, yeryüzünü ayakta tutan ve taşıyan, dünyanın merkezi olarak kabul ettiği Altay dağının yerini Sumeru dağı almıştır. Güneşin ve Ay’ın bu dağın etrafında döndüğü düşünülür. Türk mitolojisinde Altay dağı dünyanın merkezindedir ve gökyüzünün merkezi kabul edilen Kutup Yıldızı ile kozmik olarak iletişim halindedir. Altın Dağ olarak da isimlendirilen Altay dağı 33 katlı olarak kabul edilir. Aynı düşünce Türk Budizminde de devam etmiş ve Sumeru dağı 33 katlı olarak görülmüştür.

Sumeru dağından gökyüzüne Hayat Ağacı yükselir. Bu kozmik merkezler yeryüzü ile gökyüzünü birbirine bağlar ve Tanrı ve insan arasında iletişimi sağlar. Sumeru dağında yarı insan yarı hayvan kutlu mitolojik hayvanların yaşadığı düşünülür.

Sumeru dağının bir balık üzerinde durduğu varsayılır. Bu dünya tasavvuru eski Türk “Atalar” düşüncesindeki merkeze yerleştirilen ve yer-kara ile ilişkilendirilen öküz ikonografisi ile birleşerek, İslami kültür çevresinde de devam etmiştir.

by9ryowicaaj

 

Resim Acaibü&#;l Mahlûkat, Kazvinî, Ölümü Eski Türk kozmoloji düşüncesinde, yeryüzü ortası sarı renk ve öküz ikonografisi ile Gökyüzü ise melekler gibi ruhani varlıklar ile ifade edilirdi. Yer altındaki büyük tengizde ise kocaman bir balık yaşadığı düşünülürdü. Meleğin kollarında dünya ve dağlar tasvir edilmiştir.

 

image

 

Resim Türk Uygur Budist Fresk. Bezeklik Mağarası. yy. Buddha, sonsuz sular ile ilişkilendirilen büyük bir balığın üzerinde resimlenmiş.

tumblr_nc5octn1qfg0tlo1_

 

Resim Türk Uygur Budist Panel. Hotan yy. Buddha, Türklerinde ata hayvanı olarak da kabul edilen iki öküz üzerinde, Türk usulü bağdaş kurup oturmuş. Öküz merkez ve yeryüzü sembolizmi ile de bağlantılıdır.

Buddha’nın mensup olduğu hanedan Ongun’u, Aslan ya da Tibet Budizminde olduğu gibi Ak Bars (Kar leoparı) idi. Türk Alp’larının da ongun hayvanlarından biriydi. Budist ikonografide Buddha Aslan üzerine binmiş biçimde resimlenir. Aynı kavram Hacı Bektaş-ı Veli ile anlatılan menkıbelerde ve resimlerde de vardır.

___nx

 

Resim Seyyid Mahmud Hayrani yılanı kamçı gibi kullanarak aslan üzerine binmiş. Hacı Bektaş ise Pars postunun üzerinde resimlenmiş.

%d0%b1%d0%b0%d1%85%d0%b0_%d0%b2%d0%b0%d0%bb%d0%b0%d0%b4_-_%d0%bc%d0%b0%d0%b0%d1%80%d0%b8%d1%84_%d0%bc%d0%b8%d0%bd%d0%b8%d0%b0%d1%82%d1%8e%d1%80%d0%b0

 

Resim Hacı Bektaş-ı Veliyi Buddha’nın da avatar hayvanı sayılan Geyik ve Aslan ile gösteren resim.

Türk Budizminde Ajun-Acun dünya anlamına gelir. Kaşgari Acun Beyi tabirini Alp Er Tunga için kullanır. (Tunga aslan ve kaplan cinsinden bir hayvandır.) Alp Er Tunga’ya ait mitolojide oğlunun adı Bars olarak geçer. Uygur Budist sanatında Türk Alp’lar üç çatallı kargı tutar vaziyette ve kargıya üç “Bars” kuyruğu bağlanmış olarak ifade edilir. Bu işaret sadece Uygur Budist sanatına özgüdür. Alp’ların haleleri ise “Hilal” şeklindedir.

asdd

 

Resim yy. Tang dönemi Budist ipek boyama. Kuzey Gözcüsü. Hilal kuzey simgesi olarak Uygur sanatında, özellikle “Kuzey Küzedkici’si” (Lokapala) ve Türklerde özel bir tapıma sahip olan Kupiri veya Basaman’ın alametidir.

image

 

_seljuks

 

Resim Aslan ve Pars cinsinden hayvanların ikonografik sembollerinin olduğu Türk Devleti paraları.

Ayrıca güneş, güç ve iktidar ile bağlantılı bir başka sembol olan aslan, Tibet Budizminde “Kar Leoparı” yani “Ak-Bars”, Buddhanın makamı sayılan üzerinde oturduğu ve binek olarak kullandığı tahtı sayılırdı.

Türk ikonografisinde Aslan-Öküz mücadele sahnesi önemlidir. Işığın karanlığı mağlup etmesini anlatır. Aslan Güneş ile Boğa-Öküz Ay ile ilişkilendirilir. Bu ikisi gündüz ve geceyi de sembolize eder. Aslan gündüz ve ışık ile ilişkilendirilir, karanlık ile mücadele eder, Öküz ile sembolize edilen karanlık ve cehaleti yener. Aynı sembolizm Türk Selçuklu sanatında da devam etmiştir.

pelliot_chinois_

 

Resim Tang Dönemi Dunhuang mağarası Aslan-Öküz mücadelesini gösteren fresk.

diyarbakir_ulu_cami_

 

Resim Türk Selçuklu dönemi Aslan-Öküz mücadele sahnesi. Diyarbakır Ulu Camii.

Güneşin sembolü sayılan Aslan, Astroloji ile de bağlantılı olarak Köktürk devrinde Budacı düşünce ile bağlantılı olarak görülürdü. Köktürk devrine ait mezarlarda çift aslanlı Buddha tahtları bulunmuştu.

astenrelief-med-loever

 

Resim Türk Selçuklu Aslan Figürlü Rölyef. yy.

Tarih sahnesine Türklerin çıktığı ilk andan itibaren, Chou’lar, Hun’lar ve Tabgaç devletleri döneminde, Gök Tengri düşüncesi ile birlikte Güneş ve Ay tapımı da önemli idi. Türk Budist ikonografide kullanılan beyaz ve kırmızı haleler Güneş ve Ay tilgenlerini sembolize eder. Budist rahiplerin başının etrafındaki kırmızı haleler “Kün Tengri Tilgeni” olarak isimlendirilir. Ay tilgeni ya da halesi beyaz renktedir ve çoğunlukla hilal şeklindedir.

 

Resim Türk Uygur Budist levha. Ay Güneş ve Mars antropomorfik olarak ifade edilmiş. Üçü de Türk usulü bağdaş kurup oturmuş. Sol baştaki Ay-Tengri. Arkasındaki Ay Tilgeni hilal şeklinde. Ortada elinde güneş diski taşıyan ve arkasında Güneş tilgen’i olan figür Gün-Tengri. Sağ baştaki ise Türklerin çok önemsediği savaş gezegeni Mars. Elinde Türk Ant Kadehi tutar. Arkasında savaşçılar ve Ok-Yay ikonografileri ile gösterilmiş.

Budist sanat geleneğinden gelen, “Hale” ikonografisinin kullanımı Türk Selçuklu sanatında da devam etmiştir.

untitled-1

 

Resim yy. Türk Selçuklu seramik tabak. Figürün başının etrafındaki hale, Türk Uygur Budist geleneğinden gelen ve “Aydınlanmış” anlamı vardır.

9 sayısı Türklerin Evren düşüncesi ile ilgilidir. Budizm’de de gök katları 9’dur. Güneşin sayısı da 9’dur. Köktürk döneminde kağanlar güneşi şahit göstererek ant içerdi. Cengiz Kağan Burkan Haldun dağına çıkarak, güneşi 9 kez diz çökerek selamlardı. Buddha evrenin hükümdarı niteliği ile Güneş ile özdeşleştirilir. İkonografilerde çoğu zaman Güneşi de sembolize eden açılmış lotus çiçeği içinde gösterilir. Buddha’nın Orta Asyalı bir Sakyalı olduğu ve Sakya simgesinin Güneş olduğu rivayet edilir. Güneş kahramanları ile ilgili mitler özellikle göçebe çobanlar, Türk-Moğollar arasında çok yaygındır. Ay ve Güneş tanrıları atlı göçebe Orta Asya halkları ile ilgiliydi. Budist resimlerde Güneş ve Ay’ı taşıyan atlı araba sürücüleri, atlı göçebe kıyafetinde çizilirdi. Budizmdeki “Güneşin Oğulları” ve “Ay’ın Oğulları” tabiri büyük olasılıkla göçebe kültürü ile alakalıydı.

dsc

 

Resim Tuvada bulunmuş bir petroglif M.Ö. yy. İki At’ın çektiği Güneş Çarkı-Tekerleği

Güneş ve Ay kavramları Kuşhan ve Ak-Hun devrinde de devam etti. Türk Uygur kağanlar Güneş ve Ay’dan kut alırdı. Türk tarihinin her döneminde Gün-Ay tamgası ikonografik sembol olarak kullanılmıştır.

d12afcfaacc

 

Resim Türk Memluklu Kün-Ay ve Hexagram 6 uçlu yıldız ikonografileri.

Oğuz Kağan destanında Güneş bayrak olarak düşünülmüş ve evrensel hakimiyet sembolü olarak sunulmuştur. Oğuz’un oğulları arasında Gün-Han ve Ay-Han bu anlamda kozmik nitelikli kağanlardır.

Göktürk mitlerinde ilk ateşi-ocağı yakan ve kendi milletine adını veren Türk atanın, ilk Ateş-Güneş inancını başlattığı düşünülür.

Türk evren tasarımında, Büyükayı Takımyıldızı Güneş ve Ay’ı taşıyan, mevsimleri ve zamanı oluşturduğu düşünülen, bir sürücünün sürdüğü at arabasına benzetilir. Güneş ise bu at arabasının tekerleği ile ifade edilirdi. Bu bağlamda Büyükayı Takımyıldızının zamanı sürdüğü düşünülür. Büyükayı Yedigen, Yelbegen gibi isimler ile anılır ve 7 başlı ejderha kavramı ile de alakalıdır.

47e25a1d27e21d3ccddb3fd

 

Resim Acaibü&#;l Mahlûkat, Kazvinî, Ölümü Evreni evirdiği düşünülen Büyükayı Takımyıldızının 7 yıldızını sembolize eden 7 başlı Yelbegen.

buddhaprotectedbyseven-headedcobra

 

Resim Buddha’nın makamı sayılan ve 7 başlı ejderha ile sembolize edilen Büyükayı Takımyıldızı.

Ejderha Türk mitolojisinde zaman Tengrisi olarak anılır. Büyükayı Takımyıldızının 7 yıldızına 7 Hanlar adı da verilir. Moğollar ona 7 Buddha Türkler 7 Kardeşler Burcu der. Budizm’de Büyükayı Takımyıldızı Buddha’nın makamı olarak kabul edilir. Türk Uygur Budist mabetlerde Yitiken adı da verilen bu takımyıldız için mum yakılır. Büyükayı Takımyıldızı ile de bağlantılı olabilecek 7 dallı şamdanlar Türk Budist ikonografide de vardır.

Budacılıktan Türklere geçen Gök Ejderi kavramı, Kültigin mezar anıtında ve Selçuklu mezar anıtlarında görülür.

___n

 

Resim Ahlat Selçuklu mezar taşları. Evreni evirdiği düşünülen iki başlı ejderha.

Budizm ile Türk kozmoloji düşüncesi arasındaki benzer kavramlar dikkat çekicidir. Büyükayı takımyıldızının ikonografik görüntüsü olan ve 4 yön-4 mevsim gibi döngüleri ifade eden “Swastika” Buddha’nın gönlü-kalbi olarak bilinir. Türkler ona “Çark” ya da “Çarkıfelek” adını verir. Bu çark bir merkez ve Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızı etrafında döner.

 

Resim yy. Buddha’nın ayak izi ve çark sembolleri. Hindistan Lahor Müzesi.

fa9dae49afabd

 

Resim Kıgızistan Saymalı Taş. Tunç çağına ait Çarkıfelek Petroglifi.

Güneş tilgeni at arabası tekerleği şeklindedir ve Türkler ona Çakır ya da Çakra adını da verir. Büyükayı Güneşi taşıyan at arabası olarak düşünülür. Çakra Türkçe bir kelimedir ve Budizmde de aynı isimle yani Çakra olarak devam etmiştir. Uygur Türkleri Çakır ve Tilgen tabirlerini dünya etrafında dönen gezegen, Güneş, Ay ve gezegen gibi ışıklı cisimler için kullanmışlardır.

faf8a8ea5

 

Resim Kıgızistan Saymalı Taş. Tunç çağına ait Güneş tekerleği ve “Tengri” okunan Tamga.

Budist felsefede de aynı Türk düşüncesinde olduğu gibi, yaratılış bir merkez sayılan Kutup Yıldızından başlar. Oluşumun bir silsile şeklinde, yukarıdan aşağı yeryüzüne, yeryüzünde ise bir merkezden perifere doğru yayıldığı kavramı vardır. Anadolu’da bu yıldıza “Kuluçka Yıldızı” adı verilir. Kutup Yıldızı Buddha’nın makamıdır ve Türk Budist mitolojisinde dünyayı Burkan-Burhan yaratmıştır.

Buddha ile ilgili anlatılan kozmolojik mit şöyledir. Doğar doğmaz Bodhisattava ayaklarını yere uzattı, kuzeye döndü, 7 adım attı ve Kutba ulaşıp şöyle bağırdı. “Dünyanın tepesindeyim, dünyanın ilk doğanıyım”. Bu şekilde kozmik zirve ve yaratılışın başlangıç yeri sayılan Kutup Yıldızına ulaşarak, zamanın başlangıcı ile birlikte var olduğu düşünülmüştür.

Tanrıya ulaşan, kozmos ile bütünleşen ve ilk kozmik insan Buddha olarak kabul edilir. (7 sayısı da mitolojik bir sayıdır ve gök katları, 7 gezegen ve 7 hanlar ile bağlantılıdır.)

Türklerin öz mitolojisinde Kutup Yıldızı Tanrının kapısı sayılır. Türk şamanlar kutsal gök bineği olan “Geyik” ile bu kapıya kozmik yolculuk yapar. Tanrı ile iletişim bu şekilde sağlanır. Merkez, teklik ve yaratılış kavramı ile bağlantılı olan Kutup Yıldızı, Türk tasavvufundaki “Kutup-Gavs” kavramı ile de yakından ilişkilidir. Buddha’nın makamı kabul edilen Kutup Yıldızı, Türk-İslam felsefesinde Tanrının yeryüzündeki en büyük halifesi şeklinde, yani Kutup kavramıyla devam etmiştir.

Kutup Yıldızına “Geyik Yıldızı” adı da verilir ki, Buddha’nın geçmiş yaşamlarında geyik olarak doğduğu ve avatar hayvanının geyik olduğu düşünülür. Budizmde geyik vuranlar bu nedenle günahkar sayılır. Sıgun geyikler Buddha ile özdeşleştirilir ve kutlu sayılır. Sıgunlar Bey’i ya da Altın Renkli Sıgunlar Bey’i olarak Budist söylencelerde adı geçer.

 

Resim Budist Uygur duvar resmi. Han ve hatun ellerinde hayat çiçeği bağlamında lotus tutar. Ortada Budist ikonografide Güneş Çarkı-Güneş Tekerleği olarak bilinen Çark ve Buddha’nın avatarı 4 kutsal geyik resimlenmiş.

Kutad-ku Bilig’de hükümdarlara “Sıgun” olarak hitap edilir ve devlet kut’u da geyiğe benzetilir. Köktürk kağan tamgası olan dağ keçisinin adı da Sıgundu. Sıgun geyik tek boynuzlu geyik olarak da düşünülmüştür. Hükümdar ongunu sayılan Sıgun geyik avı yasaktı. Sıgun geyiğin Sıgun otu yiyerek ölümsüz olduğu düşünülürdü. Türklerde ebedi yaşamın simgesi idi. Sıgun geyik ile efsaneler Göktürk mitlerinde anlatılır. Günümüzde de Türkler tarafından geyik avının iyi sayılmaması, geyiğin Budacı kültürdeki kutsallığı ile ilgili gibi görünüyor.

bezeklikvv

 

Resim Budist Uygur Türklerine ait Bezeklik mağarası ve Tokat Çöreğibüyük camii detayındaki Geyik ikonografisi.

Kutup yıldızının yeryüzündeki izdüşümü kutsal kabul edilen Hayat Ağacı ya da Bengütaş adı verilen, merkez sembolizmi ile bağlantılı şeylerdir. Buddha ile ilgili anlatılarda onun “Sala” ağacının altında doğduğu ifade edilir. Türk mitolojisinde Ağaçlar ruhların gelip gittiği yer olarak görülür. Türk sanatında Hayat Ağacı daima dallarında ve tepesinde ruhları sembolize eden kuşlar, köklerinde Hayat Suyu ile birlikte resimlenir. Hayat ağaçları Türk Budist ikonografide 7 dallı olarak gösterilir.

Budist mitolojideki yeraltı Tanrısı “Yama” Türk mitlerindeki “Erlik” ile birleşir ve Erlik Yama” adını alır.

ubhist

 

Resim Bilge Kağan mezarından çıkan Erlik-Yama figürü. seafoodplus.info

Budizm ile bağlantılı bir başka mitsel figür, Tanrıça Anahita-Nanaia’dır. Kuşhan Tanrıçası Nanaia’nın başının üzerinde Hilal içinde üç nokta sembolü Türk runik harfidir ve “Ant” olarak okunur. Anahita 4 kollu olarak düşünülür. Sağ taraftaki bir eli ile Güneşi diğeri ile bir asa tutar, sol eli ile Ay’ı diğeri ile Ant Kadehi. Kadeh Tanrıça Umay figürlerinde de görülür. Umay süt ak gölden getirdiği hayat suyunu-sütü bebeklerin ağzından damlatarak onlara ruh verir.

___n

 

Resim Kuşhan Tanrıçası Anahita.

untitled

 

Resim Kuşhan Tanrıçası Anahita.

Budist ikonografilerde Türklerin Tamga ve Runik harflerinin prototipleri de görülebilir. Benzer simgelere Xiongnu Noin Ula kurganındaki Hun karakterlerinde de rastlanır. Ant, Çintemani, Çark, 6 uçlu yıldız, ve hatta Türk halı ve kilimlerindeki mandala sembolleri bunlardan bazılarıdır.

fig5ishjamts_pr2

 

Resim Moğolistan Noin Ula Kurganında bulunan Xiongnu (Hun) Tamgaları. M.Ö. yy. Aralarında Budizm ile bağlantılı bir simge olan, 6 uçlu yıldız da görülür.

0dfd3ecba2fc3cb30f97d

 

Resim Türk Uygur Budist derviş. Bezeklik Mağarası. Sol elinde Türk ikonografisinde çok önemli bir sembol olan Hayat Çiçeği tutar. Sol kolunun altında Budacı geleneğin simgelerinden olan Hexagram çizimi vardır.

haci_bektas_ucler_cesmesi

 

Resim Hacı Bektaş-ı Veli türbesindeki Hexagram.

Mandala adı verilen, 4 yön ve yeryüzünü ifade eden kare ve Gökkubbeyi sembolize eden dairenin eşlik ettiği kozmolojik tasarımlara Türk Budizminde “Mantal” denir.

s_82

 

Resim Türk Selçuklu seramik tabak ve Mandala. yy. Gök ve Yer dikotomisi. Daire gökyüzü ve sonsuzluk işaretidir. 8 köşeli simge yeryüzü ve 8 yön kavramı ile alakalıdır.

ffb30ef26cc1ea3fecaf

 

Resim Budist hexagram-mandala sembolü. Tibet.

Türk çevrelerinde yılbaşı, Budha’nın doğumu kabul edilen 8 Mayıs günü, “Çeçklig Ay” adı verilen ayda kutlanırdı. Türk Budist takviminde çiçek açma zamanı yılbaşı sayılırdı. Göktürkler Mayıs tarihlerinde çalılıkları ateşe vererek bu dönemi kutlardı. Günümüzde aynı tarihlerde Hıdrellez adını verdiğimiz bahar bayramını kutlarız.

Budist ikonografi Türk sanatında, tüm Türk devletlerinde, Selçuklu ve Osmanlı’da da devam etmiştir. Türk Budist minyatür sanatında Hand Mudra adı verilen ikonografik el sembolleri Osmanlı padişahlarının portrelerinde görülür.

___n___n

 

Resim Orta Asya Türk Budist sanat geleneğinden gelen Mudra sembolleri ve minyatürlerdeki görünümü.

 

Resim Turfan Türk Uygur Duvar seafoodplus.infoattva..

Buddha, Sanskrit dilinde “uyanmak, idrak etmek, bilinçlenmek” anlamına gelen “budh” fiilinin geçmiş zaman kipidir. Buddha adı, &#;uyanmış, idrak etmiş, bilinçlenmiş” anlamına gelir.

Türkçe olan Sak kelimesinin verdiği anlamda aynıdır. Türkçe Sak uyanık duygulu bilgili zeki, anlamında kullanılır. Sakyalı Buddha, Sakyalar Hakimi, Buddha Sakyamuni kelimeleri ise Sak’ların, yani aydınlanmış bilge insanların ülkesinden olan, anlamında kullanılmış olabilir.

”But” kelimesi “Bud”, “Buddha” manasına gelir. “Bir gün bir but-hâneye girdim”. Budahane adı da verilen Budist tapınaklar, Puthane ve Put olarak Türk dilinde varlığını korumuştur.

Türk Budizminde Buddha’ya Burhan yada Burkan adı verilir. Budizm, Burhanilik adı altında Türk İslam tasavvufunda da devam etmiştir.

Türk Uygur Budist mitolojisinde Sansar adı verilen ve Türk tasavvuf felsefesinde Devriye ya da devir olarak süren düşünce, “Yeniden Doğuş” ile alakalı inanıştır. Türk düşüncesinde de insan ruhu “Dönen” varlıklar arasındaydı. Hint Budizminde “Samsara” adı ile anılır ve Uygur Türkleri buna Sansar ya da Sangsar adını vermişleridir. Uygur Budizminde “Ruhların Dönüşümü Tekerleği” Sansar Çarkı olarak isimlendirir. Sansar Kakım cinsinden bir hayvandır. Kakım Uygur Türklerinde Ata Ruhlarını sembolize eder. Bazı Uygur fresklerinde elinde Sansar ya da Kakım tutan ve Pars postu giymiş Alplar görülür. Yeniden doğuş düşüncesi ile bağlantılı ve ata ruhlarını sembolize eden bu hayvan Türk ikonografisinde de yerini almıştır. Türk Osmanlı Padişahlarının kaftanlarında da bu hayvanın kürkü kullanılır.

Eliade’ya göre; esrimeli Şamancıl inisiyasyon ritüellerinde şamanın kılavuzu “Sansar-Kakımdır”. Şamanları yeraltı dünyasına götüren ve ona rehberlik eden hayvan Kakım-Fare ve Sansar türünden hayvanlardır.

ddg

 

Resim Kaplan postu giymiş bir figür. Elinde kakım cinsinden bir hayvan tutar. yy. Tang dönemi Budist ipek boyama.

Çintemani adı verilen motif, Buddha’nın üç mücevheri olarak Budist ikonografide de yer alır. Ayrıca Türkçe “Ant” okunan piktogram, Türk runik harflerinden biridir. Çintemani ve Ant işareti Türk kağanlık ve hükümdarlık sembolü olarak Osmanlı dönemine kadar kullanılmıştır.

urn-3_huam_inv_dynmc

 

Resim Osmanlı dönemi kumaş üzerindeki Çintemani motifi ve Göktürk harflerinden “Ant” okunan runik harf.

51tbw-ylzl

 

Resim Güney Kore’de Budist bir tapınaktaki Çintemani ya da Buddha’nın üç mücevheri adı verilen ikonografi.

Esin, Emel

, Türk Mitolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul

, Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul

, Türk Sanatında İkonografik Motifler, Kabalcı Yayınevi, İstanbul

Ögel, Bahaeddin

, Türk Kültür Tarihine Giriş 5, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara

, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, T. T. K. Basımevi, Ankara

, Türk Mitolojisi 1, T. T. K. Basımevi, Ankara

, Türk Mitolojisi 2, T. T. K. Basımevi, Ankara

, Türk Kültürünün Gelişme Çağları 1, M. E. B. Basımevi, İstanbul

, Türk Mitolojisi 2, M. E. B. Basımevi, İstanbul

Roux, Jean-Paul

, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul

, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı Yayınevi, İstanbul

History of Civilizations of Central Asia

Multiple History Series UNESCO Publishing UNESCO Paris

  • * Makale içeriklerinde yer alan görüşler yazarlarımıza aittir. ANKA Enstitüsünün kurumsal düşüncelerini yansıtmayabilir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir