cami kavramları / KUR’ÂN’DA “MESCİD” KAVRAMI VE TÜRKİYE’DE CAMİ HİZMETLERİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ

Cami Kavramları

cami kavramları

Ocak-Haziran dair bir “gerçeklik”in var olduğu düşüncesi hareketin varlığından kaynaklanan bir ispat ile ortaya çıkan varsayım gibi algılanır. Mekân düşüncesi, ister bir ger- çekliğe temas etsin isterse de zihni bir varlık haline gelsin, her iki durumda da tanımlarken genel kanı, mekâna ait niteliklerin, vasıfların, özelliklerin ortaya konması gerektiği düşüncesidir. Örneğin; bir cami tanımlanırken “Müslümanla- rın ibadet etmek için toplandıkları yer”20 ya da “müslümanların, içinde vakit namazlarıyla cuma ve bayram namazlarını kıldıkları ibadet ettikleri mihraplı, minberli, genellikle minâreli binâ, büyük mescit”21 gibi niteliklerin, vasıfların veya özelliklerin ortaya konduğu tanımlamalara maruz kalmaktadır. Böylelikle, mekâna yüklenen anlamlar ve işlevler bahsi geçen mekânı şekillendirmekle birlikte, mekânın kullanıcısı olan insanın da mekân tarafından şekillenmeye başladığını görmemiz pekâlâ mümkündür. İnsan zihninde simgesel olarak algılanan mekânın yapılan tanımlamalar ya da gündelik hayat içerisindeki konumu ile edinilen mekân bilgisi, mekânı insan fiillerinin düzenleyicisi haline getirdiği açıkça görülebilir. Başka bir ifade ile mekân, şimdiye değin yapılan tanımlamalar ve anlam yüklemeleri karşısında şu anki kullanıcısına bir şeyler vaaz eder ve bu kullanıcının eylemlerini yönetir hale gelir. Ortaya çıkan bu genel uyarıların dışında yapılan eylemler tabii olarak karşıt bir reaksiyona vesile olabilir. Zihinsel/simgesel anlamların fiziksel ger- çeklikle yaptığı simgesel değiş tokuşun başladığı noktada mekâna yönelik amaç, yöntem ve içerik olarak düzenlemeye gidildiği görülebilir. Bu değiş toku- şun sonucunda tam tersi de düşünülüp eyleyen insana dair mekânın amaç, yön- tem ve içerik olarak eylemleri düzenlemeye çalıştığı da söylenebilir. Böylelikle, zihinsel olanın fiziksel gerçeklikle yaptığı değiş tokuş, mekânı eyleyen ya da mekânda eyleyen insanın mekâna dair politik bir üretiminden bahsedebileceği- miz gibi mekânın bizatihi kendisinin de politik tavırlar ürettiği söylenebilir. Mekânın, politik yönelim ortaya koyabilen insanın zihin süreçlerine müdahale ederek, düzenleyerek ve eylemlerini kontrol altına alarak, insana dair politik eylemler üreten bir varlığa dönüştüğü düşünülebilir. Dolayısıyla mekânın, var- lığı ve tasarımıyla, politik bir tavır ortaya koyduğu açıklık kazanmıştır. Örne- ğin: “bir parkta dolaşırken parktaki bank bir mekân ve bir imkân olarak "yer"i işgal eder. Bankın üzerinde bir evsizin uyuduğu görülürse, bank evsiz için uyu- ma mekânına dönüşmüş demektir. Buna karşın "bank uyuma mekânı değil, oturma mekânıdır!" denilirse o andan itibaren mekân fiziksel gerçekliğinden sıyrılmış bir anlama bürünmüş olur” Verilen örnekteki asıl husus, mekânın 20 TDK sözlüğü, seafoodplus.info?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK. GTSacdfb, 21 Kubbealtı Lugati, seafoodplus.info?km=cami&mi=0, 22 Emin Selçuk Taşar, Aslında Neyi Konuşuyoruz: Türkiye’de Cami Tartışmalarına () Yönelik Bir Söylem Analizi, s. 77 Sosyoloji Divanı Ocak-Haziran Mekân Politikası Mekân, zihin dünyasında alelacele verilebilecek bir kararla, fiziksel bir gerçekliğin var olduğu varsayımı üzerinden yürüyen güzergâhın adıdır Bu güzergâhın yanı sıra tartışılması gereken asıl husus, fiziksel bir gerçeklik olarak kabul edilen mekân kavramının, zihin süreçlerinde böyle bir gerçekliğe temas eden verilerinin mevcut olup olmamasıdır. Genellikle tartışma güzergâhlarında mekân, iki şekilde kendini gösterir; birincisi nitelikleri/vasıfları ile zihinsel bir varlığa dönüşen mekân; ikincisi ise herhangi bir şeyi kapsayan/kaplayan bir gerçeklik haline gelen mekân. Ortaya çıkan zihinsellik ve fiziksel gerçeklik bir dikotominin varlığını açığa çıkarmaktadır. Fakat her iki durum için de söz ko- nusu olan mekânın zihinsel algısının, diğer algılarda da olduğu gibi, simgesel olanla temas etmesi insanın düşün dünyasında simge olarak kendini göstermesi kaçınılmazdır. Simgesellik fiziksel gerçeklik alanı ile zihni algı arasındaki dikotomik ayrımı görünmez kılıp ya da muğlaklaştırıp, iki durumu birbirleriyle olan karşılıklı etkisi bakımından düşsel kıldığı düşünülebilir. Nitekim Baudrillard’ın dediği gibi; “Simgesel, ne bir kavram, ne bir süreç, ne bir kategori, ne de bir ‘yapı’dır. Simgesel, gerçeğe son veren toplumsal ilişki biçimi olarak gerçeği ortadan kaldırıp gerçek ve düşsel arasındaki karşıtlığa son veren bir değiş tokuş eylemidir” Nihai kertede Baudrillard, politikada benzer bir “gerçeklik” alanının düş- sel alana dönüştüğünü şöyle örneklemektedir: “Örneğin Üçüncü Dünya ülkeleri (Araplar, Siyahlar, Kızılderililer) Batı kültürü için bir düş gücü (gerek ırkçılık konusunda aşağılanacak kişi/nesne gerekse devrimci umudun dayanağı olarak) kaynağıdırlar. Buna karşın teknolojik ve sınai açıdan gelişmiş bir Batı, yani biz de onlara özgü düş gücünün temel kaynakları arasında yer alıyoruz. (Doğu ve Batı şeklinde) ayrılık/kopuş sonucu sahip olduğumuz her şey onlar açısından bir düşe benzemektedir. Evrensel egemenliğin üzerine oturduğu gerçeklik de bu ayrım/kopuştan başka bir şey değildir” Mimarlık gibi toplumsallığın tebellür ettiği bir alandan bahsedilebilecekse eğer, bahse değer gerçeklik ve düşsel olanın karşıtlığının ortadan kalktığı görü- lebilir. Mekânın varlığı tartışılırken, eyleyen insanın mekâna doğru bir hareke- tinden ya da mekânın içerisindeki hareketinden bahsedilebilir. Öyle ki mekâna 17 Neredeyse sözlüklerin tamamında benzer bir tanımlamanın mevcut olduğu görülmektedir. Mekân kavramı tanımlarında: yer, mahal, bulunan yer gibi tanımlamalar mevcuttur. 18 Jean Baudrillard, Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, , s. 19 Jean Baudrillard, A.g.e., s. 76 Sosyoloji Divanı Patricia Melo’nun “Inferno Rio Cehennemi” ve Aslı Erdoğan’ın “Kırmızı Pelerinli Kent” Adlı Eserlerinde Şehir ve Suç HAYAT SAHNESİ Fatih Özkafa

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir