cercis peygamber kabri nerede / Hz. Yuşa A.S Hz. Danyal A.S Hz. Cercis A.S - Peygamberler ve Önemli Dini Kişiler - seafoodplus.info

Cercis Peygamber Kabri Nerede

cercis peygamber kabri nerede

Eğitimci yazar Ahmet Çelik, röportajının ikinci kısmında Konya’da medfun peygamberlerin kabirleri ile ilgili yapılması gerekenleri ortaya koydu. Çelik,  geniş bir taramayla kaynaklarının daha ayrıntılı tespiti ve bunların dini-ilmî boyutlarının araştırılarak yayınların gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Çelik ayrıcamedfun peygamberler için mekân tespiti, makam ve çevre düzenlemesinin yapılmasından sonra da basın yoluyla bunun ulusal ve uluslararası etkin tanıtımın yapılmasını önerdi.

Bu Peygamberler hakkındaki bilgi kaynakları nelerdir?

Bu konuda yazılmış eserlere göre Konya’da medfun peygamberler hakkındaki bilgiler “erbab-ı mükaşefe ve müşahede sahibi –yani kalp gözleri açık- mutasavvıfların verdikleri bilgilerine dayanmaktadır Keşf: “Aklın ve duyuların yetersiz kaldığı dini konularında doğrudan bilgi edinme yolu anlamında bir tasavvuf terimidir. Mukaşefe de “iki şey arasındaki perdenin kalkması ve bu iki şeyin birbirine karşı açığa çıkması”dır. Keşf, tasavvuf ehlinin yanı sıra bazı kelâm âlimlerine göre güvenilir bilgi kaynaklarından biridir. Aklî deliller gibi keşf de bazen kesin bilgi, bazen zan (yani kesin olmayan bir bilgi) ifade eder ve içtihatta olduğu gibi keşiflerde de bazen hata, yanılma ihtimali söz konusu olabilir.

Peygamberlerin yaşadıkları çağa dair bilgilere erişmek mümkün oldu mu?

Konya’da adı geçen Peygamberlerin yaşadığı çağ ve faaliyetleriyle ilgili bilgi şimdilik mevcut değildir. Ancak Hz. İsa ile Hz. Peygamber (s.a.s.) arasında –ki bu döneme fetret dönemi diyoruz- peygamber gönderilmediğini biliyoruz. Buna göre adı geçen peygamberlerin Hz. İsa’dan önceki devirlerde yaşamış olmalılar.

Konya’nın tarihi şehir yapısı maalesef tahrip edilmiş ve pek çok eserin gün yüzüne vuran ışıltısı kalmamıştır. Peygamber kabirlerinin yerlerine dair hangi bilgilere erişebildiniz?

Peygamberlerin medfun bulunduğu yerler Konya kalesinin iç ve dış surunun içidir. Bu yerler olarak yaklaşık mevki olarak biliniyorsa da risalelerde belirtilen peygamber medfenlerinin tam olarak yerlerini günümüzde bilmek mümkün değildir. Çünkü buna dair herhangi bir kitabe, mezar taşı veya iz mevcut değildir.

Bu bilgiler ışığında; Dünyayı bilemem ama Türkiye’de en çok peygamberin yaşadığı şehir olarak Konya öne çıkıyor değil mi? Türkiye’de nerelerde hangi peygamberler yaşamış?

Ülkemizde; Şanlıurfa’da 13, Diyarbakır’da 10, Adıyaman ve Şırnak’ta 1’er, Tarsus’ta ise 3 peygamberin kabri ya da makamının olduğu rivayet edilir. Mesela Diyarbakır merkezde Yunus ve Cercis, Eğil ilçesinde Zülkifl, Elyesa, Harun Asafi, Danyal (Zülkifl (a.s) oğlu), Nebi Hallak ve Nebi Harut, Ergani ilçesinde ise Enüş peygamber bulunuyor. Tarsus Ulu camiinde Hz. Şit ve Hz. Lokman medfundur. Danyal (as)’ın makamı da Tarsus’tadır. Dolayısıyla bu şehirlerimiz kendilerini “Medine-i Enbiya-Peygamberler Şehri” olarak ilan etmektedirler. Konya’da ise 14 tane…

Konyalı Peygamberlere dair bilgiler hangi kaynaklarda yer alıyor?

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Konya’da on dört peygamberin medfun olduğunu kaydeden yazma eserler ve bunların ait olduğu kütüphaneler liste halinde şunlardır;

1.”Mecmûa-i Enbiyâ-i İzâm ve Evliyâ-i Kirâm”, Mevlana Müzesi, İhtisas Kütüphanesi,Türkçe Yazmaları, No;

2. “Haza Mecmuau Enbiyai İzam ve Evliya-i Kiram Rahimehullah”, Konya Mevlana Müzesi, Türkçe Yazmaları,No/13;

3.“Mecmua: Konya’da Medfun Evliya ve Enbiya Medfenleri”, Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi No;

4.“Mecmua: Konya’da Yatan Evliya ve Enbiya İsimleri”, Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi No;

5. “Medine, Konya ve Haricinde Olan Enbiya-i İzam ve Evliya-yı Kiram'ın İsimleri” Ankara Milli Kütüphane, Arşiv No: 06 Mil Yz A /17;

6. “Medine-i Konya Dâhilinde ve Haricindeki Enbiyânın ve Ehlullah-ı Kiramın Esami-i Şerifeleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Türkçe Yazmaları, Arşiv No/6;

7. “Medine-i Konya dâhil ve haricinde günüde-i hak-i ıtırnak olan” Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu İlçe Halk Kütüphanesi Arşiv no: 43 Ze /8.

İki risalede eseri kaleme alanların isimleri geçmektedir. Bu şahıslar Mevlevi dergâhındandırlar. Bunlar sertarık Mehmet Fehmi Dede (v), ahçı Mehmet Nesip Dede (v), türbedar Safayi Ali Dede, Şemsi Tebrizi türbedarı Ahmed Dede (v), neyzenbaşı Hasip Dede ()’seafoodplus.info , ve tarihli üç ayrı yazım tarihi görülmektedir. Risaleyi kaleme alanlar bu tarihten sonra vefat etmişlerdir. Ayrıca eserin hattatı Mevlana Müzesi ve A. Süheyl Ünver nüshasında geçmektedir ki Hattat Silleli Osman b. Ahmet Şükrü Efendi’dir. Eserin yukarıdaki yazmalarından ve tarihli olanları onun tarafından yazıldığını göstermektedir. Hattat Osman Efendi, ’de Sille’de vefat etmiştir.

Konyalı araştırmacıların bugüne kadar konuya dair tespitlerinde tutarlılık var mı?

Bu konuda bazı çalışmalar karşımıza çıkmakta ve onlar da Konya’da 14 peygamberin medfun olduğunu ifade etmektedir. Prof. Dr. Süheyl Ünver, ’da Türk Folklor Araştırmaları dergisinde (sayı 89, sayfa ) yayınlanan “Konya’da Evliya Sayımı” adlı makalesinde Konya’da medfun Peygamberlerden ilk bahseden araştırmacılarımızdandır. Buna göre veli ismiyle birlikte 14 peygamberin medfun olduğunu yazmaktadır. Yine bu nüshada da Konya velileri sayılırken Ali Gav Sultan’ı zikrettikten sonra “bu civarda bir sahabenin medfun olduğu” kaydı mevcuttur. Prof. Ünver makalesinde risaleyi kendisine Galip Kemali Söylemezoğlu hediye ettiğini belirtmektedir. Galip Kemali Söylemezoğlu ise Konya Valisi Ali Kemali Paşa’nın oğludur. Bu eser ona Konya’da vali olarak bulunduğu tarihleri arasında hediye edilmiş olmalıdır. Konya’daki Peygamber ve evliya tespitiyle ilgili bir diğer kaynak ise araştırmacı Selçuk Es’e aittir. Es, 21 Ağustos tarihli Şehir Postası gazetesinde yayınlanan ve “Konya’da Yatan Peygamberler ve Evliyalar” adını taşıyan makalesini Konya Sultan Selim Camii baş imamı ve kayınpederi Abdurrahman Şükrü Özaydın’ın kitapları arasında bulduğu el yazması bir risale ile İbrahim Aczi Kendi’de mevcut bir risaleye dayanarak hazırladığını ifade etmektedir. Hasan Özender, “Konya Velileri” adlı eserinde Konya’da medfun bulunan peygamberle ilgili olarak “Mevlana İhtisas kütüphanesinde bulunan “Tûmar-ı Silsile-i Benî Âdem” adlı yazma esere dayanarak 14 peygamberin medfun olduğunu ifade etmektedir. Refi Cevat Ulunay, 2 Ekim tarihli Milliyet gazetesindeki “Konya’ma Şükran” başlıklı yazısında; “Konya Peygamberler ve veliler memleketidir. Konya’da 14 Peygamber medfundur. Bunların altısının isimleri malum, sekizinin meçhuldür ve cümlesinin nerelerde gömülü oldukları bellidir.” demektedir. Ayrıca A. Cenap Kendi 4 Ağustos ’da Yeni Konya gazetesindeki köşesinde “Konya Yatan Peygamberler ve Evliyalar” başlığıyla bu konuyu tekrar gündeme getirmiştir. “Konya’da Medfun Peygamberler” adlı en kapsamlı çalışma bizim hazırladığımızdır. Bu çalışma Merhaba Akademik Sayfalar’da (22 Haziran ’da) “Özel Sayı” olarak yayınlandığı gibi Konya Ticaret Odası’nın yayınladığı “İpekyolu” dergisinde (Nisan , sy) tekrar neşredildi. Ayrıca konuyu ’da Koyunoğlu Müzesinde İkindi Sohbetleri’nde ve 18 Mayıs ’da Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinde kalabalık bir dinleyici kitlesine sunduk.

Konya’yı Peygamberler Şehri olarak tarihe takdim etmek için ne tür çalışmaların yapılmasını önerebilirsiniz? Kabirlerin keşfedilmesi, gün yüzüne çıkarılması ya da temsili kabir veya makamlar oluşturulması mümkün mü?

Konya’da medfun peygamberlerle ilgili olarak öncelikle böyle bir şeyin mevcut olduğunu kabul etmek gerekir. Bundan sonra geniş olarak yeniden kaynak taraması yapılarak kaynaklarının daha ayrıntılı tespiti ve bunların dini-ilmî boyutlarının araştırılarak yayınların gerçekleştirilmesi gerekir. Medfun peygamberlerle ilgili olarak uzmanlarca medfun peygamberler için mekân tespiti, makam ve çevre düzenlemesinin yapılmasından sonra da basın yoluyla bunun ulusal ve uluslararası etkin tanıtımın yapılması gerekir. Eldeki mevcut yazma nüshalarda Konya’nın altı bölgesinde peygamberlerin medfun olduğu zikrediliyordu. Bu yerler Musalla Mezarlığı, Sarı Yakup Mezarlığı, Alaaddin Camii, Yeni Kale Kapısı, Şehitler Mevkii ve Hisarönü’dür. Bu konuyu ’da Belediyemiz gündemine almıştı. Bu kapsamda Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç beyle de istişare ettik. Mehmet Ali Uz ve Hasan Yaşar beyle birlikte günümüzde nerelerin makam yapımı için uygun yer olabileceğine dair bir keşif gezisi yaptık. Musalla Mezarlığı, Sarı Yakup Mezarlığı ve Alaaddin Camii bahçesinin en uygun yerler olabileceği kanaatine vardık. Mevlana Kültür Merkezinde 27 Kasım ’da bir grup ilahiyat, dinler tarihi, tarih, arkeolog gibi alanında uzman akademisyenlere ve yerel araştırmaların katıldığı bir çalıştay yaptık. Orada “Konya’da medfun peygamberlerle ilgili olarak yetkili kurumlarca mekân tespitine resmiyet kazandırılması, tespiti yapılan mekâna uygun makamın yapılması ve bunlara ait olacak tanıtıcı işaretlerin konulmasının uygunluğunun ilgili makamlara iletilmesine dair bir sonuca da varılmıştı. Ama son durum nedir bilmiyorum.

Yeryüzünde bilinen peygamber kabirleriyle ilgili neler anlatabilirsiniz?

Tarihte bazen peş peşe, bazen aynı zaman dilimi içinde, bazen da kısa veya uzun aralıklarla peygamberler gönderilmiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (as), sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Peygamberlik Hz. Muhammed aleyhisselam ile son bulmuştur. Hz. Muhammed (sas)’in tüm insanlığa gönderildiği için “hateme’n-nebiyyin ver-rusülin” olmuştur. Rasulullah (sas): “Ben peygamberlerin sonuncusuyum ve benden sonra peygamber olmayacaktır.” buyurmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Medine de bulunan kabri dışında diğer peygamberlerin kabrini tespit oldukça zordur. Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde şöyle bir hadis anlatılır: “Âdem (as) vefat edeceği zaman çocuklarına: “Ey oğullarım, canım cennet meyveleri istiyor.” dedi. Bunun üzerine çocukları meyveleri aramaya gittiler. Yolda onları melekler Âdem’in kefeni ve kokusu ile karşıladılar. Yanlarında kazma, kürek ve zembil vardı. “Ey Âdemoğulları neye gidiyorsunuz?” dediler. Onlarda babalarının isteklerini söyleyince: “Geri dönün, onun eceli geldi.” dediler. Geri dönünce Hz. Havva gelenleri tanıdı. Âdem’in arkasına sığındı. Âdem (as): “Yanımdan çekil! Melek bana senin tarafından geldi. Benimle Rabbim arasından çekil.” dedi. Sonra ruhunu kabzettiler. Onu yıkayıp kefenlediler. Ve kokular sürdüler. Ona bir mezar kazdılar. Ve mezarda bir lahit açtılar. Sonra namazını kılıp mezara indiler onu mezara yerleştirdiler. Üzerini kerpiçle kapattılar. Sonra mezardan çıkıp toprak atmaya başladılar. Sonra da: “Ey Âdemoğulları, ölüleriniz hakkında tutacağınız yöntem işte budur.” dediler. (Müsned, )

Başka bir rivayette Rasulullah (sas), Musa (as)’ın vefatıyla ilgili olayları anlattıktan sonra, Musa (as): “Ey rabbim beni mukaddes topraklara bir taş atımı kadar yaklaştır. Orada ölüp gömüleyim” dedi. Rasulullah (sav): “Vallahi eğer Musa’nın gömüldüğü yerde olsaydım yol kenarında kızıl kum tepesinin yanında bulunan mezarını sizlere gösterirdim.” buyurmuştur. (Müsned, ) Rasulullah (s.a.s), Hz. Davud (a.s)’ın vefatını şöyle anlatır. “O kıskanç biriydi. Dışarı çıktığında kapıları kapatır, kimse içeri alınmazdı. Hanımı avluya çıkınca birini gördü ve o sırada Davud (a.s) geldi. “Sen kimsin?” dedi. O da: “Ben krallardan korkmayan ve onların koyduğu perdelerle yolu engellenemeyen bir kimseyim.” deyince Davud (a.s): “Vallahi sen ölüm meleğisin Allah’ın emrine merhaba.” dedi. O ruhunu teslim edinceye kadar yerinde dikilip kaldı.” (Müsned, ) Sebe suresi ayet, cinlerin, Hz. Süleyman (a.s)’ın öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucu anladıkları bildirilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Peygamberler vefat ettikleri yere gömülürler.”

Yine Rasulullah (s.a.s.): “Her peygamber mutlaka ruhunu teslim ettiği yere defnedilir.” (Muvatta, Cenaiz, 27) buyurmuştur. Sonuç olarak tarihen bir “İslam şehri” olan “Konya” çok eski çağlardan beri insanların yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir. Dolayısıyla Allah tarafından bu bölgede yaşayan insanlara emir yasakları tebliğ ve irşat için bir peygamber gönderilmesi mümkündür. Kur’an-ı Kerim’de: “Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” (Yunus 47); “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz” (İsra 15); “Andolsun ki biz, “Allah'a kulluk edin ve tağuttan sakının” diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.” (Nahl, 36) ve “Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var.” (Mümin 78) buyrulduğu gibi Allah her topluma bir peygamber göndermiştir. Kaynaklarda Rasullerin sayısının ’e, nebilerin ise ’e ulaştığı belirtilmiştir. İşin doğrusunu Allah bilir…

Masanızda olan çalışmalar hakkında bilgi vermek ister misiniz?

Hazır ve devam eden pek çok çalışma var. Onlardan bir kısmı şunlar diyelim.

1. Güneysınır Temettü ve Nüfus Defteri: Güneysınır ilçesinin Osmanlı dönemine ait vergi ve nüfus defterleridir. Doğduğum yere bir vefa borcu olarak bu çalışmayı yaptım.

2. Mehmet Emin Bolay ve Makaleleri: Mehmet Emin Bolay Konya’nın son dönemde yetiştirdiği önemli âlim, gazeteci, avukat ve yazarlarından birisidir. Bolay’ın İbret, Babalık, Yeni Konya ve Yeni Meram’da çıkan birçok makalesi var. Konya’nın yakın tarihine ışık tutacak nitelikte olan makalelerini toplayarak terceme-i hali ile birlikte yayına hazır hale getirdik.

3. Ahmet Yesevî Divanı: Ahmet Yesevi’nin Divanı Hikmeti’nin ilk Türkçe çevirisini Doç. Dr. İsmail Bilgili ile birlikte hazırlamaya devam ediyoruz.

4. Konya’da Mevcut Müessesat-ı İslamiye: Konya’nın Türkler tarafından fethedilmesinden sonra bir İslam şehrine dönüşmesinin en önemli göstergesi burada inşa edilen saray, kale, cami, mescid, kervansaray, han ve türbeler gibi yapılardır. Hamdizade Abdülkadir Erdoğan ’te Konya’nın bu yönünü -el yazması- bir çalışmasında bunları ayrıntılı bir şekilde kayda geçirmiş. Biz de bu çalışmasını günümüz Türkçesine aktararak hazırladık.

5. Konya Islah-ı Medarisi İslamiye Medresesi: Osmanlının son döneminde Konya’da nitelikli âlimler yetiştirmek için açılmış ilk İslam Üniversitesi olan "Islah-ı Medaris Medresesinin eğitimi, hocaları, öğrencileri ve diğer faaliyetlerini ele alan bir çalışmadır. Bu yüksek din eğitimi kurumunda Zeynelabidin Efendi, Ahmet Ziya Efendi, Rıfat Efendi, Hasan Kudsî Efendi, Ali Rıza Kudsî, Refik Kırış, Ali Yücesoy, Fahri Kulu, Hacı Veyis Efendi, Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi, İbrahim Hakkı Konyalı ve Ömer Lütfi Tekin gibi Konya’nın önde gelen âlimleri ders vermiş ve Abdullah Tanrıkulu, Tahir Elliiki, Hakkı Özçimi, Osman Oktaç, Saatçi Osman Efendi, Zekai Sarsılmaz, Ferid Ülgen, İbrahim Rüştü, İbrahim Hakkı Konyalı, Ahmet Muhtar Altunay ve Mehmet Fatih Göktay gibi birçok değerli ilim, fikir ve gönül ehli insan yetişmiştir.

seafoodplus.info Maarif Atlası: ’ten ’a kadar geçen Cumhuriyetin ilk altı yılındaki Konya’ın eğitim envanteri, sicilidir. Burada kadar eğitimcinin biyografisine Konya İl MEM Arşivinden yararlanarak hazırladık.

7. Konya’da İrfan Medeniyeti: Selçukludan itibaren Konya ve civarında yetişen gönül coğrafyamızın mutasavvıflarını araştırdığımız bir çalışmadır.

Ayrıca Akademik Sayfalar, Konya Burada, Edirne Evladı Fatihan, Karaman İmaret, Beyaz Bulut ve Mahalle Mektebinde yayınlanan kadar makale birikti. Uluslararası sempozyumlarda sunduğum bazı bildirilerim de var. Bunlar da oldukça değerli çalışmalar; Allah nasip ederse bunların da kitaplaşmasını arzu ve ümit ediyorum.

Hepsi bir birinden değerli çalışmalar için tebrik ediyorum.

MUSTAFA GÜDEN

Hz. Cercis Peygamber hakkında bilgi verir misiniz?

Değerli kardeşimiz,

Hz. Cercis’in (a.s.) Şam civarlarında ve Filistin’de yaşadığı ve Hz. İsa’dan (a.s.) sonra geldiği için, onun dininin hükümlerini devam ettirdiği ve Musul şehri Kralı Dâdiyan tarafından şehit edildiği rivayet edilmiştir. (bk. Tarih-i Taberî, 2/) Günümüz Hristiyanları tarafından St. Georges ismiyle anılan Hz. Cercis’in (a.s.) Filistin’in Remle kasabasında doğduğu ifade edilir.

Cercis Aleyhisselam'ın yaşadığı bölge, putperestlerin elinde olup Dadıyan adında zalim bir hükümdarları vardı. Cercis Aleyhisselam, şehirleri dolaşarak ticaretle meşgul oluyor ve kazancının bütününü fakirlere dağıtıyordu. İdarecileri ikaz ederek halka zulmetmelerini önlemeye çalışırdı.

Yine bir defasında, kralı hidayete davet ederek, zulümden vazgeçirmek maksadıyla Musul'a gider. Yanına da değerli hediyeler alır. Kral, büyük bir ateş yakıp halkı etrafına toplamış, kendilerinin yaptığı eflun adlı puta tapmalarını istiyordu. Kral bu isteğini yerine getirmeyenleri ateşe atıyordu. İşte bu sırada Cercis Aleyhisselam gelir. Bu feci durumu görünce, önce bütün malını müminlere dağıttı ve daha sonra da krala giderek; hiddet ve kızgınlığı bırakmasını, zulmü terk etmesini, kendisinin emin bir nasihatçi olduğunu, kendisine inanmasını söyler. Hem kendisinin, hem de zulmettiği insanların Allah'ın kulu olduklarını, yoktan var etmenin sadece Allah'a mahsus olduğunu, kendisi dahil tüm insanların Allah'ın aciz kulları olduklarını ve ibadetin sadece Allah'a yapılabileceğini, rızkı verenin Allah olduğunu tebliğ eder. İnsanları puta tapmaya zorlamaktan vazgeçmesini, onu kırmasını, Allah'a iman etmesini ister.

Hazreti Cercis (as)'ın daveti kabul edilmediği gibi, puta tapması istenir, reddedince de uzun sürecek olan işkencelere maruz kalır. Kral, Cercis Aleyhisselam'ı bir ağaca bağlatarak mübarek vücudunu demir taraklarla taratır. Demir taraklarla tarandıkça etleri lime lime olur. Etleri iplik iplik döküldüğü halde ölmeyen Hz. Cercis'in üzerine keskin sirke ve tuz döktürür. Büyük bir demiri önce ateşte iyice kızartıp başının üzerine koyarlar. Cenab-ı Hak, Onu tekrar eski haline getirir. Bu durum karşısında kral ve adamları ne yapacaklarını şaşırırlar ve yeni çareler ararlar.

Büyük bir kazan kurdurup altında ateş yaktıktan sonra, Cercis Aleyhisselam'ı içine atıp kapağını kapatırlar. Kazanın kapağı uzun bir süre kapalı tutulduktan sonra, ölmüş olduğuna hükmedilerek kapağı açtıklarında hayrete düşerler. Çünkü, yine Ona bir şey olmamıştır. Krallığını kaybetmekten korkmaya başlayan hükümdar, Cercis Aleyhisselam'ın zindana hapsedilmesini emreder.

Zindana hapsedilen Cercis Aleyhisselam, zindanda da rahat bırakılmaz. Başkalarıyla görüşüp onları hidayete davet etmesin diye el ve ayakları çivilendiği gibi, büyük bir mermer taşı da üzerine yaslarlar. Ancak, Cenab-ı Hak bir melek göndererek kurtarır ve kendisine yapılan işkencelere sabrederek vazifesine devam etmesini emreder. Kafirler tarafından dört kez şehid edileceği, her seferinde tekrar diriltilerek yüksek mertebelere nail olacağı kendisine vahyedilir. Bu durum kendisini ziyadesiyle sevindirir.

O'nu tekrar karşılarında görünce, yakalatıp ikiye ayrıştırılan bir ağacın arasına koyup sıkıca bağlandıkları gibi vücudundan et kopararak insan eti yiyen aslanların önüne atarlar. Cercis Aleyhisselam tekrar kral ve adamlarının karşısına çıkar. "Bu adam Cercis'e ne kadar çok benziyor." demeye başladılar. Düştükleri acziyetten kurtulamayan kralın adamları, "Bu adam çok iyi bir sihirbazdır, kendini bir ölü bir diri gösteriyor." dediler. Sihirbaz olduğu için de karşısına iyi bir sihirbaz çıkarmaya karar verirler. Zaten kendi ülkelerinde çok sayıda sihirbaz da mevcuttu.

Sihirbazların üstadını bularak kralın karşısına çıkarırlar. Sihirbaz bir kap içindeki suya çeşitli sihirler yapıp üstüne okuduktan sonra Cercis Aleyhisselam'a içirmelerini ister. Cercis Aleyhisselam getirilen suya hiç itiraz etmeden "Bismillahirrahmanirrahim" deyip içer. Durumu gören sihirbaz, bu ancak Allah'ın işi olabilir, yoksa kesinlikle ölürdü, deyip iman eder. Kral, hiddetlenerek sihirbaza "Ne çabuk da aldandın." diyerek tepki gösterir. Sihirbaz ise, aldanmadığını, her şeye kudreti yeten alemlerin Rabbi olan Allah'a iman ettiğini söyler.

Sihirbazın iman ettiğini kimseye söylememesi ve halkın iman etmesini önlemek için dilini keserler. Ancak, olay halk arasında yayıldığı gibi bir çok kişi de iman eder. Zalim kral, bütün müminleri toplatıp hepsini şehid ettikten sonra Cercis Aleyhisselam'ı da şehid ettirir. Daha sonra bu kavim ateşle helak edilir.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Fikri Demirtaş

CERCİS PEYGAMBER TÜRBESİ MASALI

“Kilisenin Süryaniler tarafından yüzyılda Aziz Sarkis (Saint Georges) anısına yapılmış olduğu inanışı ve yoğun ziyaret edilmesi, bazı din istismarcıları tarafından kullanılmış ve Müslümanlarca ve Hristiyanlarca peygamber olarak kabul edilen Aziz Sarkis (Saint Georges) için Venk kilisesinin dış duvarına bitişik olarak bir mezar kondurulmuştur.

Kilisenin önünde Cercis Peygamber’in mezarının bulunduğuna inanıldığı için, kilisenin giriş kapısının yan tarafındaki mezar taşının çevresi yılında önce taşlarla örülmüş, üstü de sacdan bir kubbeyle kapatılarak türbeye dönüştürülmüş. tarihlerinde bunun yerine betondan 2 metre yüksekliğinde kâgir, kapısız, türbe gibi küçük bir bina yapılmış, içine de yeşil bir kumaşla örtülmüş bir mezar taşı konmuş ve burası bir türbeye dönüştürülmüş, (bu mezar taşının eskiden duvara dayalı olarak durduğu da söyleniyor) Sac kubbe ise tepeden aşağılara yuvarlanmış.

Ortada Aziz Krikor Lusavoriç ile Aziz Sarkis veya Cercis Peygamber arasında bir karışıklık olduğu kesindir. Ermeni kayıtları; Aziz Krikor Lusavoriç’in bugünkü Erzincan Esense (Keşiş veya Sebuh) dağında bir mağarada inzivaya çekildiği, burada yalnız vefat ettiği ve çobanlar tarafından bulunduktan sonra tam belli olmayan bir yere defnedildiğinden bahseder.

Ayrıca araştırmacı İbrahim Olcaytu yılında yayınladığı Folklor Araştırmaları kitabında “Malatya, Diyarbakır’a komşu bir ildir. Bu bölge de Hz. Cercis’den etkilenmiştir. Malatya’ya 5 km. Beydağı’nın göğsündeki bir kilise bu gün Müslümanlarca da çokça ziyaret edilmektedir. Burada Cercis peygamberin kabri olduğu söylenirse de gözükürde böyle bir şey yoktur. Halk kurbanlar keser, çocuklarına Cercis ismi koyar” yazmaktadır. ”

VENK KİLİSESİ RESTORASYONU:

Malatya İl merkezinden 5 km doğudaki Çamurlu Köyü parsel üzerindeki “Venk Kilisesi” yapısı ve arsası hazineye ait olup, arsa büyüklüğü seafoodplus.info Manastırın içi ve çevresi yıllar boyu definecilerce kazılarak delik deşik edilmiş ve bugüne bir kilise harabesi ve manastıra ait küçük bir bina kalıntısı kalmıştı. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından son yıllarda yapılan Venk Kilisesi restorasyonu küçük birkaç dokunuş dışında hemen hemen tamamlanmıştır.

Venk Kilisesi duvarına bitişik yapılan bu iğreti yapı gerçekte bir peygamberin veya bir başka ruhaninin mezar yeri değildir. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin yapacağı bir çalışma akabinde bu gerçekliği olmayan şekilde Bu türbemsi yapı mutlaka ortadan kaldırılmalı ve Venk Kilisesi özgün konumuna kavuşturulmalıdır.

Venk Kilisesi Malatya’nın dış eteğinde olup insan olarak yoğun olmayan bir yerde bulunduğu için bir anıt yapı olarak restorasyonu yapıldıktan sonra Van Akdamar Kilisesi için uygulandığı üzere turizm amaçlı kullanılmalı ve yılın belli günlerinde ibadete açılmalıdır. ” **

Malatya Surp Krikor Lusavariç – Venk –

Ermeni Kilisesi Kitabesi

Şinvetsav Turıs Surp Krikori

Tseramp Simeovn Yebisgobosi:

İ Tvin hy: BTSI ( = )Mardi

Hişadagin Tsev Dznoği

yazmaktadır.

Kaynak:

1-*Malatya Ermenileri Kitabı / Arşag Alboyacıyan

2-**MalatyaHAYDer Hosrof Köletavitoğlu’nun Venk kilisesi ile fotoğraf ve göndermiş olduğu bilgilerden alıntı yaptım..

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir