Cici Film

Cici filmi 27 Ekim'den itibaren Netflix'te izleyici ile buluştu. Filmin yönetmen koltuğunda Bir Başkadır dizisi ile uzun süre çok konuşulan Berkun Oya oturuyor. Ayça Bingöl, Yılmaz Erdoğan, Fatih Artman, Nur Sürer, Okan Yalabık, Olgun Şimşek gibi güçlü oyuncuları bir araya getiren film sosyal medyanın da gündeminde ve yorumlar ağırlıkla filmin beğenildiği yönünde. Hem film hem bireysel oyunculuklar beğenilmiş durumda. İşte Cici filmini izlememiş olanlar için filmin konusu, künyesi ve kısa bir özeti...

Cici filmi künyesi

Tür:Dram
Yönetmen:Berkun Oya
Süre:151 dakika
Yayın Tarihi:27 Ekim 2022

Cici Filmi Fragmanı

CİCİ FİLMİNİN KONUSU NE?

Cici filmi acı bir kaybın ardından köyden kente göçen bir ailenin, 30 yıl sonra eski evlerinde yeniden bir araya gelmesini konu alıyor. Aile, aradan geçen 30 yılın ardından geçmişin izlerini taşıyan çiftlik evine geri döndüklerinde yıllarca üstü kapalı duran gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Netflix filmi şu tanıtımla duyuruyor:Acı bir kaybın ardından köyden kente göçen bir aile yaklaşık 30 yıl sonra eski evlerinde buluşur. Bastırılmış duygular ve sırlar ortaya çıktıkça eski yaralar yeniden açılır.

CİCİ FİLMİ OYUNCULARI

Netflix'in yeni filmi Cici güçlü bir oyuncu kadrosunu bir araya getiriyor. Cici filmi oyuncuları şöyle:

• Ayça Bingöl

• Fatih Artman

• Funda Eryiğit

• İncinur Daşdemir

• Nur Sürer

• Okan Yalabık

• Olgun Şimşek

• Şevval Balkan

• Yılmaz Erdoğan

CİCİ FİLMİ NEREDE ÇEKİLDİ?

Cici filmi İznik'te film için özel olarak hazırlanan bir evde gerçekleştirildi.

OYUNCULARIN GÖZÜNDEN CİCİ VE BERKUN OYA

Oyuncuların gözünden nasıl bir filmle karşı karşıyayız... T24'e konuşan Nur Sürer, Okan Yalabık, Ayça Bingöl ve Fatih Artman'ın filmle ilgili yorumları şöyle:

Nur Sürer:“Bir kadının gençliğinden başlayıp belli bir yaştan sonrasını oynuyorum” diyen Sürer, bütün oyuncularla çekim süreci boyunca “mutlu bir aile hayatı” yaşadıklarını söyledi.

Ayça Bingöl:Ayça Bingöl, Berkun Oya’nın ön hazırlığı çok gelişkin bir yönetmen olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: Oyuncuyu çok konforlu bir alana yerleştiriyor. Ne olacağını çok iyi biliyorsunuz. Harika bir senaryo, o senaryonun üzerine basıyorsunuz ve sörf yapıyorsunuz. Oyuncu orada da çok konforlu bir yerde. Orada da hiç bir soru işareti yok. Bütün meslek yaşantım boyunca çalıştığım en konforlu setlerden biriydi.

Fatih Artman:Berkun Oya’nın senaryosunda oyuncu olarak bir şey eklemek istemiyorsunuz çünkü sizin ekleyeceğiniz her şeyin fazla geleceğini fark ediyorsunuz. Artman, canlandırdığı karakterle ilgili “Doğaçlamaya yer verdiniz mi?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor: Tam olarak bu süreç benim için öyle oldu. Berkun Oya’nın disiplin anlayışı içinde çalışıp kurmak istediği atmosfere özen gösterip, anladığımı aktarmaya çalıştım ama benim ve bütün oyuncu arkadaşlarım için de doğaçlama çok vardı diyemeyiz diye düşünüyorum.

Okan Yalabık:Okan Yalabık canlandırdığı karakterle ilgili şunları söylüyor: “Baba oğul ilişkisi içerisinde ve ailenin diğer fertleri ile birlikte bu ilişkinin geçmişte hesaplaşamadığı ve çözümleyemediği durumların hala şu anını çekiştiren, etkileyen bir hali var. Belki travması” diye konuştu.

Berkun Oya’nın uzun zamandır beklenen yeni filmi Cici Netflix’te izleyiciyle buluştu. Tam bir Oya klasiği olarak sosyal medyanın gündemine oturan yapımın oldukça güçlü oyuncu kadrosunda Yılmaz Erdoğan, Nur Sürer, Okan Yalabık, Ayça Bingöl, Fatih Artman, Olgun Şimşek, Funda Eryiğit, İncinur Daşdemir ve Şevval Balkan yer alıyorlar. 80’li yıllarda İç Anadolu taşrasında yaşayan Almancı bir ailenin, 30 yıl sonra yeniden bu evde buluşarak geçmişine büyüteç tuttuğu yapım Oya’nın, İyi Seneler Londra’dan sonra hem yazıp hem yönettiği 2. filmi olma özelliği taşıyor. 

Filmin açılış sekansı, TRT’de hemşireler ile ilgili belgesel izleyen Havva’yı kameraya çekmeye çalışan oğlu Kadir’in, elektrik düğmesine basarak ortamı aniden siyah - beyaza çevirdiği sembolistik bir sahne ile başlıyor. Bu metaforik sekanstan sonra ailenin asıl hayatına, dönemin ilk renkli televizyonu Beko Hitachi’nin merkezinde olduğu bir salondan giriyoruz. Filmin ilk sahneleri, 80’lerde çocuk olma özleminin kütlesini hatırlatan bir TRT arka planı, despot ama eğlenceli yanları olan baba ile nispeten ileri görüşlü, anaç ama depresif bir anne figürü ile başlayarak hikâyenin kaderindeki kedere yönelik küçük ipuçları taşıyor.

3 PERDELİK BİR ESER

Önce Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı Bekir’in Almanya’dan getirdiği kamera ve ilk sahnelerdeki televizyon odağıyla eser miktarda bir Vizontele gel-git’i yaşayıp hızla Cici’ye geri dönüyoruz. Sonra ise ailenin 3 çocuğu Saliha, Kadir, Yusuf ile manevi olarak bu kardeşlere katılan çoban Cemil’in aralarındaki ilişkiye odaklanıyoruz. Derken tüm aile bireylerinin hafızasında yer eden, hikâyenin de belkemiği haline gelecek bir olay yaşanıyor. Cemil’i kıskanan Kadir bir gün onu hortumla ıslatırken bunu fark eden babası, Kadir’i de aynı şekilde ıslatarak onu cezalandırmak için bu anı kameraya kaydediyor. Ardından şömine sönüyor, karanlık salonda açık bırakılan bir pencereden giren rüzgâr yankılanıyor. Reha Erdem’in “Beş Vakit” filmini fazlasıyla çağrıştıran bu sahne, başta o filmi izlemiş olanların zihninde Kadir’e yönelik bir yanılsama bırakıyor. Baba ölüyor ve ocak da metaforik olarak sönüyor. İşte yapım tam da bu noktada, benzer hikâyelerle derinleşecek bir aile dramı olma kavşağından net biçimde ayrılarak “aile belleği sineması” olduğunun altını çiziyor. İlk perde de böylece kapanıyor.  

Akabinde 2018 yılına ışınlanıyoruz. Kadir büyümüş ve yönetmen olmuş, aile hikayesini çekmek üzere yine bu evde kurulmuş bir film setinin ortasındayız. Aniden filmin içine aslını 30 yıl önce – az önce – izlediğimiz film giriyor. O günkü hikâyeyi bir de Kadir’in bugünkü gözünden ve filmde küçük bir rolü bulunan annesinin bulanıklaşsa da acıları silinmemiş zihninden izliyoruz.

Son perde ise yaklaşık 2 -3 sene sonra pandeminin kol gezdiği zamanlarda Kadir’in hala evde, filmin kurgusunu bir türlü bitiremediği pejmürde haliyle başlıyor. O sırada hikayeye karısı ve çocuğuyla kardeşleri Yusuf dâhil oluyor. İkisinin de babadan yadigâr farklı bir husumeti var, Saliha ise aslında anneye dayalı bir başka tramvayı üstleniyor. 3 kardeşin arasındaki gerilim, evin satılmasıyla ilgili fikirler ayrılığı, babanın anneyle ölüm döşeğindeki diyalogları ve Saliha’nın kızı Naz’ın ortaya çıkardığı Havva’nın itirafları… Bunların hepsi ailede güçlü bir volkan etkisi yaratıyor. Koca bir vicdan yükü özne değiştiriyor ve her birinin inandığı gerçeklik, o günden sonra kabullenmesi kolay olmayacak bir başka bedene taşınıyor.  

MÜKEMMEL OYUNCULUKLAR

Merkezine travmatik ama tetikleyici bir olayı alıp, keder içine hapsolmuş bir ailenin geçmişiyle yeniden yüzleşmesini ve hafızasını sil baştan edecek başka bir gerçeklikle tanışmasını konu alan Cici, bir yandan da aslında travmatik olmayan bir hikâyeyi köpürttüğü için bazı izleyicilerin eleştirisine maruz kalıyor. Yapımın tek derdi olay örgüsü üzerinden ilerlemek olsa, bu tespite kısmen katılmak mümkün olabilir. Oysa Cici yaratmak istediği duyguyu, karakterlerin psikolojileri, psikozları, ilişki örgüleri ve algılarını yansıtma biçimlerini kullanarak, ortak yaşanan bir olayın herkesin belleğinde kalan ve birbiriyle çelişebilecek denli sübjektif izleri üzerinden anlatmayı tercih ediyor. Tabii bunu hayata geçirmede mükemmel seviyedeki oyunculukların da büyük rolü var. 10’u aşkın tiyatro oyunu bulunan Oya’nın aynı zamanda tiyatro oyunculuğu kökenli olması, oyuncularının tüm potansiyelini role taşıma noktasında onu, bir yönetmen olarak farklı bir koltuğa oturtuyor. Mesela Yılmaz Erdoğan’ı son zamanlardaki en hakiki rolünde izlerken Nur Sürer, suçluluk duygusunun kemirdiği zihni ve bomboş bakışlarının ardında taşan vicdanıyla Havva rolünde muhteşem bir oyunculuk sergiliyor. Öte yandan yapımın bir diğer öne çıkan ismi Olgun Şimşek. Bu empat, içtenlikle kibar, mahcup ama sıcak yanıyla Cemil, buruk bir yarım kalmışlığın en tamamlanmış hali. Havva’nın gençliğini canlandıran Funda Eryiğit yine üzerine dikilen “buhranlı kadın” giysisiyle; Yusuf’a hayat veren Fatih Artman ise fevri ve yüksek halleriyle Bir Başkadır’daki rollerinin adeta bir benzerini oynuyorlar. Aynı şekilde Okan Yalabık da Kadir rolünde, Oya’nın yazdığı Masum dizisindeki Tarık karakterinin bir başka versiyonunu hatırlatıyor. Saliha’yı canlandıran Ayça Bingöl, uzun yıllarını köyde geçirmiş bir kıza göre fazla modern ve didaktik. Naz’a hayat veren Şevval Balkan ise aslında filmin enerjisine oldukça tezat bir karakter olarak Cici’nin belki de en dikkat çeken isimlerinden… Tam da bir Z kuşağı sembolü olarak her konuya dümdüz girişi, hikâyenin ayaklarını yere bastırıyor ve filmin çözülmesine çok sevimli olmasa da rasyonel bir katkı sağlıyor. Diğer tarafta Yusuf’un avam karısı olarak karşımıza çıkan İncinur Daşdemir de, bu karikatüre kaçabilecek rolde dozu son derece iyi ayarlanmış oyunculuğuyla yapım için öngörülü bir seçim olmuş. Filmin ilk çeyreğindeki çocuk oyuncular oldukça iyi performanslar sergilerken, karakterlerin çocukluk ve olgunluk çağındaki müthiş benzerlikleri (hatta Funda Eryiğit ile Nur Sürer bile) yapımın güçlü bir özelliği olarak karşımıza çıkıyor. 

Kısaca Cici, tatsız bir hatıranın belleklerde bıraktığı izin hayatımızı ne denli birbirinden farklı olarak etkileyebileceğini ve değiştirebileceğini yansıtmayı şiar edinmiş bir üslubun peşinden koşuyor. Bunu da oyuncuyu daha uzaktan resmederek, izleyiciyi oyuncunun öznel alanına sokmak yerine mesafeli ama objektif bir noktada tutmak amacıyla özellikle yapıyor. Büyüleyici kadrajları, dengeli diyalektiliği ve rolüne çok iyi angaje edilmiş oyuncularıyla hikâye, kâğıt üzerindeki ağırlığının büyük bölümünü bu şiirsel sinematografiye bırakıyor. Finalinde ise gerek kendine tüküren, gerekse de cici yapan Havva’nın kendini affetme çabasına, yine bir bellek sorgulaması üzerinden tiyatro tadında ucu açık bir sonla nokta koyuyor. 

Odatv.com