Akciğer iltihabı, akciğerlerdeki küçük hava yollarının, akciğer dokusunun ve akciğer içindeki alveol adı verilen hava keseciklerinin çeşitli mikroorganizmalar etkisiyle iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanma tek akciğerde olabileceği gibi her iki akciğerde de olabilmektedir. Bununla beraber iltihaplanma her iki akciğeri de çevreleyen plevra olarak adlandırılan akciğer zarında da meydana gelebilmektedir.
Akciğer iltihaplanmalarının temel nedenleri akciğere göç edip orada biriken bakteriler ve virüslerdir. Göç eden bu mikroorganizmalar genellikle grip gibi bulaşıcı bir solunum yolu hastalığından sonra gelişir. Vücudun bu yabancı mikroorganizmalar ile savaşması için çeşitli savunma hücrelerini uyararak o bölgeye göndermesi ile yabancı mikroorganizmalara karşı iltihabi bir yanıt başlar. Bunun sonucunda da etkilenen bölgede salgı artışı ve iltihaplanma meydana gelir. Hastada aşırı derecede balgam üretimi ve solunum güçlüğü gerçekleşir.
Akciğerlerin ve hava yollarının iltihaplanma durumu, hastalığın derecesine göre kişide çeşitli belirtilere neden olabilmektedir. Bu belirtilerin hastanın yaşantısını ciddi derece olumsuz yönde etkileyebilir hatta kişinin ölümüne neden olabilir.
Akciğer iltihaplanmasının en sık görülen türleri akciğerdeki küçük hava yollarının yani bronşların etkilendiği bronşit ve akciğerlerdeki küçük hava keselerinin (alveoller) iltihaplandığı pnömoni yani zatürredir. Unutulmamalıdır ki akciğer iltihapları her yaştaki bireylerde görülebilmektedir. Doktorun önerdiği tedaviye ve tedavi süresine tam olarak uymak oldukça önemlidir. Bununla beraber hasta kişilerdeki enfeksiyon etkenleri damlacıklar ile taşındığı için hapşırma ve öksürme ile hasta bireyden sağlıklı bir bireye geçebilir.
Akciğer iltihabı gelişen hastalarda, hastalığın derecesine göre hafif derecede belirtiler görülmekle beraber çok ciddi belirtiler de gelişebilmektedir. Bunun için çeşitli solunum şikayetleri olan hastalar erken dönemlerde uzman doktora başvurmalı ve gerekli kontrollerden geçmelidir. Geç tanı konulan ya da tedavisine gerekli uyumu göstermeyen hastalarda belirtiler daha da şiddetlenebilir. Hastalarda ilk başlarda görülen belirtiler, genellikle balgam çıkarmada artma ve nefes darlığı şikayetleridir. Hastalar genellikle bu şikayetler ile polikliniğe başvurmaktadır.
Bunun yanında hastalarda görülen diğer belirtiler şu şekildedir;
Nefes alıp vermede zorlanma, şiddetli öksürük, boğaz ağrısı ve yüksek ateş şikayetleriniz varsa ve genel durumunuzda kötüleşme hissediyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.
Akciğer iltihapları, genellikle kış aylarında görülen bakteri ya da virüsler nedeniyle gelişen grip gibi solunum yolu hastalıklarından sonra meydana gelmektedir. Solunum yollarında göç eden bu mikroorganizmalarla savaşan savunma hücreleri o bölgede iltihabi bir yanıta neden olur. Bunun sonucunda da akciğer iltihaplanması gelişmektedir.
Ayrıca hastalığa neden olan bu mikroorganizmalar damlacıklar ile taşınabildiği için hapşırma ve öksürme ile de havaya yayılabilir. Havada asılı kalabilen bu etkenler ayrıca yüzeylere de yerleşebilir. Bu durumda ellere yerleşmesi ile ağız, burun ve göz teması ile de sağlıklı bireyin vücuduna geçebilir. Bakterilerin ve virüslerin yanı sıra bazı mantarlar da nadir de olsa akciğerlerde iltihaplanmaya neden olabilmektedir.
Akciğer iltihabı, yaş, cinsiyet, ırk ve yaşanılan bölge ayrımı yapmadan her bireyde görülebilmektedir. Ancak bazı faktörler kişilerin ya etkenlerle temas süresini ya da vücudun etkenlerle savaşma gücünü azaltarak hastalığın gelişme riskini arttırabilmektedir. Bu risk faktörlerine sahip kişiler daha dikkatli davranmalı, hasta bireyler ile temastan çekinmeli ve aralarındaki mesafeyi korumalıdır.
Akciğerlerin iltihabi hastalıklarının görülme riskinin daha fazla olduğu kişiler şu gruplardır;
Sigara kullanımı: Sigara kullanımı vücutta ciddi derece hücresel stres ve hücresel hasar meydana getirmektedir. Bunun yanında neden olduğu solunum yolu ve akciğer harabiyeti nedeniyle de akciğer ve solunum yolları iltihaplarının gelişme riskini ciddi derece arttırmaktadır.
Hamileler: Hamile kadınların bedenlerinde meydana gelen duygusal ve hormonal değişimler bağışıklık sisteminde zayıflamaya neden olabilir. Bu nedenle bu bireyler basit bir soğuk algınlığına bile daha sık yakalanabilir.
Bağışıklık sistemi baskılanan hastalar: Çeşitli hastalıklara yakalanma, çeşitli ilaçların kullanımı, yaşlılık bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilmektedir. Bu grupların yanı sıra bebeklerde bağışıklıkta görevli savunma hücreleri yeteri düzeyde olmadığından bebeklik dönemi de bağışıklığın zayıf olduğu durumlar arasındadır. Yaşlılık olarak kabul edilen dönem 65 yaş üstü kişiler, bebeklik dönemi ise yaş arası bebeklerdir.
Bağışıklığın azalmasına neden olabilen ilaçların başında steroid grubundaki ilaçlar gelmektedir. Uzun süreli steroid kullanımı hastanın bağışıklığının azalmasına neden olabilmektedir. Kalp yetmezliği, astım, diyabet (şeker hastalığı), kistik fibrozis ve diğer kronik hastalığı olan kişiler bağışıklık sistemi daha zayıf olan kişilerdir. Bağışıklık sisteminin zayıf olması nedeniyle hastalık etkenlerine karşı vücut savunması daha az olduğu için bu kişilerde akciğer iltihabı gelişme riski daha fazladır.
Mesleksel ve çevresel etkenler: Yaşadığı çevre ya da yaptığı meslekten dolayı çeşitli zararlı toz, duman ya da kimyasallara maruz kalan kişilerde solunum yollarında tahriş meydana geldiği için bu kişilerde akciğer iltihaplarının görülme riski daha fazladır.
Son zamanlarda dünyada salgına neden olan COVİD hastalığı (Korona virüs) göstermiştir ki bütün insanlar akciğer iltihaplanması için risk altındadır. Bu nedenle gerekli önlemler alınmalı ve sosyal mesafe kuralına mutlaka uyulmalıdır.
Akciğer iltihapları, akciğerlerde solunum yollarını ve küçük hava keseciklerini tutabilmektedir. Bu durum sonucunda iltihabın akciğerdeki gelişme yerine göre çeşitli alt türlere ayrılmıştır. Başlıca bronşlarda, bronşiollerde ve akciğerin kendi dokusunda iltihaplanma görülmektedir. Alt türler şu şekildedir;
Akut bronşit: Akut bronşit, akciğerlerde yer alan bronş adı verilen hava yollarının iltihaplanmasıdır. Bu hastalarda görülen temel şikayetler nefes darlığı ve balgam çıkarmaktır. Bronşit görülme süresine bağlı olarak akut ve kronik olarak ikiye ayrılmaktadır. Akut bronşit toplumda çok yaygın görülmesine rağmen, sigara içenlerde olduğu gibi solunum yollarında tahriş ve iltihaplanma devam ederse kronik bronşit gelişebilmektedir.
Akut bronşit hastalığı uygun tedavi ile kalıcı olmadan gün içinde iyileşebilir iken, meydana gelen öksürük daha geç iyileşir. Hastanın durumu daha da ilerler ve kronik bronşit haline dönüşürse hastada KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) gelişme riski artabilmektedir. Akut bronşit hastalığı daha sık olarak soğuk algınlığı ve gribe neden olan virüsler kaynaklıdır. Bu nedenle virüs etkenli bronşite antibiyotikler etki edemez. Kronik bronşit hastalığında ise temel nedenler sigara, hava kirliliği ve zararlı tozlardır.
Bronşiyolit: Bronşiyolit olarak bilinen klinik tablo akciğerlerdeki en küçük hava yollarının yani bronşiollerin iltihaplanmasıdır. Genellikle virüslerin neden olduğu bronşiyolit, daha çok yaş arası bebeklerde görülmektedir. Bebeklerde nefes darlığı gelişmesinin yanı sıra beslenme problemleri de görülebilmektedir. Bu durumda hastanın hastaneye yatışı gerekmektedir.
Pnömoni (Zatürre): Pnömoni yani zatürre bakteri, virüs ve mantar gibi mikroorganizmalar nedeniyle bir ya da her iki akciğerde meydana gelen iltihaplanmadır. İltihaplanma alveol adı verilen küçük hava keselerinde meydana gelmektedir. Bu hava keseciklerinde iltihaplanma meydana gelmesiyle alveollerin içinde iltihap sıvısı birikir. Bu birikim sonucunda havalanma azalır ve nefes almak zorlaşır. Pnömoniye neden olan etkenleri sayacak olursak; Bakteriler (Micoplasma pneumoniae, Legionella Pneumoniae), Virüler (Rinovirüsler, H. İnfluenzae) ve Mantarlardır (Histoplasmosis). Bu pnömoni etkenler damlacıklar içinde hapşırma ve öksürme ile sağlıklı bireylere bulaşabilmektedir.
Akciğer iltihaplarının erken dönemde tanısı oldukça önemlidir. Hastanın şikayetleri erken dönemde teşhis edilip uygun tedaviye başlanırsa yapılan tedavinin başarı şansı daha yüksek olur ve hastadaki şikayetlerin kalıcı olma riski azalır. Hastalarda kendilerinde solunum sistemi ile ilgili şikayetler ve bunlara ek olarak yüksek ateş, terleme gibi diğer sistemik şikayetler fark ettiği zaman en kısa zamanda tanı için uzman doktora başvurmalıdır. Akciğer iltihapları gelişen hastalara tanı konulurken yararlanılan tanı yöntemleri şöyledir;
Akciğer iltihaplarının temel nedenleri bakteriler, virüsler ve nadiren de olsa mantarlar olduğu için tedavide kullanılan yöntemler bu etkenlere karşı geliştirilen ilaçlardır. Yapılan tetkikler sonucunda doktorun önerdiği tedaviye tam olarak uyulmalı, tedavi dışına çıkılmamalı ve verilen tedavi yarım bırakılmamalıdır.
Tedavideki amaç iltihaplanmayı durdurmak, hastanın şikayetlerini gidermek ve tekrardan iltihaplanma görülmesine engel olmaktır. Ancak verilen tedavi kişisel alışkanlıklar ile sürdürülmeli, sigara ve alkol gibi alışkanlıklar bırakılmalı ve düzenli bir egzersiz programı edinilmelidir. Bunun yanında doktor onayı alınarak çeşitli bitkisel desteklerde alınabilir. Unutulmamalıdır ki bu bitkisel tedavilerin ciddi yan etkileri olabileceğinden mutlaka uzman doktora danışılıp onay alınmalıdır. Hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlar etken olan mikroorganizmaya göre değişmekle beraber temel olarak şöyledir;
Akciğer iltihaplarında kullanılan ilaçlar iltihaba neden olan mikroorganizmaya göre değişiklik göstermektedir. Bunun yanında hastada görülen diğer belirtilere karşı da ek ilaçlar verilebilir.
Hastalarda kullanılan ilaçlardan bazıları şunlardır;
Akciğer iltihaplarında erken dönemde teşhis edilip tedavi edildiği zaman hastada yüksek oranda başarılı sonuçlar gösterebilmektedir. Daha geç dönemde tedavi edilen, tedavisi başarılı olmayan, tedaviye direnç gelişen ya da tedaviyi yarıda bırakan hastalarda bazı komplikasyonlar görülebilmektedir.
Bu komplikasyonlardan bazıları şunlardır;
Akciğer iltihapları olan hastaların dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri şikayetlerinin başlamasından sonra en kısa sürede uzman doktora başvurmaktır. Bu sayede zamanında gerekli müdahaleler yapılarak hem hastanın sağlığının daha da kötüleşmesinin önüne geçilirken hem de çevresindeki sağlıklı bireylere hastalığın bulaşması önlenebilir.
Hem hastanın sağlığı hem de çevredeki diğer sağlıklı bireylerin sağlığı için alınması gereken bazı kurallar vardır;
Çocuklarda ve bebeklerde özellikle pnömoni olmak üzere akciğer iltihabı vakaları yaygın olarak gelişmektedir. Bu yaş grubunda akciğer iltihaplarına neden olan etkenler çeşitli olmakla beraber genellikle virüslerdir. Özellikle H. İnfluenza ve Streptococcus Pneumoniae 5 yaş altı bebek ve çocuklarda etkili iken yaş arasındaki yaş grubunda Mycoplasma Pneumoniae etkeni daha sıklıkla görülür. Çocuklarda ve bebeklerde görülen şikayetler genellikle şöyledir; nefes almakta zorlanma, halsizlik, iştah azalması, ateş yüksekliği, öksürük, dudaklarda ve parmak uçlarında morarma vb.
Tedavide hastanın klinik durumu hafifse dinlendirme ve ateş düşürücüler yeterli olabilirken, daha ileri vakalarda hastaneye yatış gerekmektedir. Tedavi süreci sonrasında hastanın klinik durumu 1 hafta içinde iyileşmektedir. Hastalığın daha sonraki dönemlerde tekrardan görülebileceği unutulmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki yaş arası bebeklerin bağışıklık sistemi zayıf olacağı için en riskli gruplar arasında yer almaktadırlar. yaş arası çocuklarda bağışıklık sistemi biraz daha gelişmiş olsa da savunma sistemi tam olarak gelişmediği için en riskli ikinci grup kabul edilebilir.
Hamileliğin meydana getirdiği duygusal ve hormonal değişimler nedeniyle kadınların bağışıklık sistemi zayıflayabiliyor. Bu nedenle hamile kadınlar akciğer iltihaplarının gelişmesi açısından riskli gruplar içinde yer almaktadır. Akciğer iltihaplarının gösterdiği belirtiler kimi zaman hamilelik nedeniyle görülebilen belirtilere benzeyebildiği için bu durum fark edilemeyebilir. Ancak hamile kadınlar için anormal belirtiler görülmeye başladığında ya da her zaman görülen belirtilerin şiddeti ve karakteri değiştiği zaman doktora mutlaka doktora başvurmak gerekmektedir. Annede görülebilecek akciğer iltihaplarına gerekli müdahaleler uygulanmaz ise erken doğum ve düşük doğum ağırlığı gibi bebek için tehlikeli durumlar görülebilir iken hastalık ilerlerse annenin sağlığı da olumsuz etkilenip tehlikeye girebilir.
Akciğer iltihapları olan hastalarda solunum yolları ile ilgili şikayetler meydana gelmektedir. Hastada uzun süreli ciddi öksürük, nefes alıp vermede zorlanma, nefes darlığı, balgam çıkarma, kanlı balgam, hırıltılı solunum ve yüksek ateş gibi şikayetler meydana gelirse en kısa sürede uzman doktora başvurmak gerekmektedir. Başvuru süresi olduğu kadar erken sürede olmalıdır. Çünkü hasta bu süreçte evindeki ve iş yerindeki diğer sağlıklı bireylerle temas sonucu hastalığını bulaştırabilir.
Hastaların başvurması gereken uzman doktorlar Göğüs Hastalıkları bölümüdür.
Akciğerde su toplaması şeklinde görülen plörezi, akciğer kaynaklı önemli hastalıklar arasında yer almaktadır. Plörezinin belirtileri ve uygulanan tedavi yöntemleri ise hastalığın nedenlerine göre şekillenmektedir. Dolayısıyla plörezi şüphesi taşıyan hastaların tanı ve tedavi aşamaları hakkında doğru şekilde bilgi sahibi olması çok önemlidir.
Göğüs boşluğunu çepeçevre saran zarlardan oluşan plevra, aynı zamanda akciğerin dış kısmında da yer almaktadır. Bu iki zarın arasında kalan bölgeye ise plevra boşluğu adı verilmektedir. Plevra boşluğu, akciğerin solunum esnasında rahatça hareket edebilmesi adına kaygan bir sıvı ile kaplanır. Yaklaşık 20 mL ölçüsündeki sıvı, akciğerde bulunan plevra zarından salgılanır ve göğüs boşluğundaki zarlardan geçerek emilim sürecini tamamlar. Böylece akciğerin normal şekilde çalışması kolaylaşır.
Plörezi, zarlar arasında dolaşan sıvının salınım miktarının artması ya da emilimin normal düzeyde olmamasına bağlı olarak plevra boşluğunda oluşan sıvı artışı sonucu gerçekleşir. Halk arasında akciğerin su toplaması olarak da nitelendirilen bu hastalığın tıptaki bir diğer karşılığı ise plevral efüzyondur. “Plörezi ne demek?” sorusunun detaylı cevabı bu şekilde açıklanabilir.
Vücutta plörezi hastalığının oluşmasına pek çok dışsal faktör neden olabilmektedir. Akciğer su toplaması nedenleri konusunda verem hastalığı başı çekmektedir. Verem hastalığının bir etkisi olarak plevra boşluğunda gerekenden daha fazla sıvı birikmesi oluşur ve bundan ötürü plörezi görülebilir. Ayrıca akciğer kanserinde akciğeri saran plevranın kanserli hücrelerin istilasına uğraması, plevra duvarını zayıflatır. Bundan ötürü emilen sıvının miktarı azalır ve plevra boşluğundaki sıvı artar. Bundan dolayı akciğer su toplaması kanser nedeniyle oluşabilir.
Bakteriler sonucu vücutta tespit edilen enfeksiyonlar da plörezi hastalığının kaynağı olarak görülmektedir. Zatürre gibi solunum yolu hastalıkları, akciğer embolisi ve asbest gibi zararlı maddelerin solunması da akciğeri zayıflatıp vücutta plörezi oluşmasına neden olabilmektedir.
Plörezi tedavisi hususunda akciğerin neden su topladığını öğrenmek, doğru tedavi yöntemi belirleme konusunda çok önemlidir. Plörezinin oluşmasına sebep olan durumun enfeksiyon kaynaklı oluşması durumunda antibiyotik takviyeli ilaç tedavisi ile hastalık kolay bir şekilde atlatılmaktadır. Verem hastalarında ise plöreziyi giderecek ilaç tedavisi, uzman doktorun da görüşü alınarak ana tedaviyi destekleyecek şekilde uygulanır. Kalp yetmezliği görülen hastalarda da idrar sökücü ilaçlar tedavi için kullanılmaktadır.
Akciğer kanseri gibi daha ağır hastalıklarda görülen plörezinin tedavisi ise onkoloji biriminin tavsiyesi neticesinde gerçekleşir. Hastalığın ileri safhalarında gerçekleşen drenaj, plöridez ve dekortikasyon gibi cerrahi müdahaleler ile akciğer duvarında biriken fazla suyun tahliyesi sağlanır. Bunun yanında kanserli hücrenin plevra duvarına yerleşmesi durumunda ise cerrahi operasyon ile plevradaki kalınlaşma temizlenerek, her iki plevral yaprağın yapışarak tekrar sıvı birikmesine engel olmaya çalışılabilir.
Plörezi konusunda en çok merak edilen soruların başında “Plörezi tedavisi ne kadar sürer?” gelmektedir. Tedavi süreci, plöreziyi tetikleyen hastalığın tehlike durumuna göre değişmektedir. Plörezi tedavisinde kullanılan ilaçlar yardımıyla bu süreç günlerle ifade edilebilirken, cerrahi müdahale gerektiren tedavi ise daha uzun sürebilir.
Akciğer su toplaması belirtileri arasında en sık görülen unsur, göğüs kafesinin yan kısmında meydana gelen şiddetli ağrıdır. Plevral boşlukta biriken fazla sıvı, miktarına göre bir süre sonra göğüs kafesine baskı yapmaya başlar. Bu da özellikle hareket esnasında hastayı rahatsız etmektedir. Göğüsteki ağrının yanı sıra anlık gerçekleşen nefes darlığı da plörezi belirtileri arasında görülmektedir. Oluşan sıvının özellikle uyku esnasında akciğeri sıkıştırması, nefes alışverişinde hastaya sıkıntı yaratmaktadır. Bununla beraber nefes darlığı çekildiği sırada plevra boşluğundan çıkan sürtünme sesi ise sıvı birikmesine işaret olabilir.
Her hastalıkta olduğu gibi plörezinin de erken teşhis edilmesi, hastalığın tedavi sürecinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için çok önemlidir. Akciğerde su toplanmasını genellikle başka bir hastalık tetiklediği için plörezi tek başına ölümcül değildir.
“Plörezi öldürür mü?” sorusunun cevabı ise hastalığın neden kaynaklandığına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Akciğer kanserinin plevral boşluğa sıçraması, plörezinin tek ve en büyük doğrudan öldürücü etkisidir. Bunun dışında tüberküloz ve enfeksiyon kaynaklı plörezi oluşumunda ilaç tedavisi uygulandığı için akciğerdeki sıvı oluşumu kolay şekilde dengelenmektedir.
Akciğer enfeksiyonları, bakteri ya da virüslerin sebep olduğu akciğer dokularında gelişen rahatsızlıkları tanımlar. Akciğerlerde oluşan enfeksiyon, ciddi komplikasyonlara yol açarak diğer organları da etkileyebilir. Bu yüzden belirtiler dikkate alınmalı ve alanında uzman bir doktora başvurulmalıdır.
Hastanemizde; akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, kan ve kültür testleri yapılarak akciğer enfeksiyonları erken evrede tespit edilir. Göğüs hastalıkları kliniğimizde gerekli tetkikler yapılarak sizin için doğru tedavi yöntemleri uygulanacaktır.
Akciğer enfeksiyonları özellikle kış aylarında virüs veya bakteriler sonucunda gelişir. Grip gibi solunum yolu hastalıklarından sonra akciğerlerde enfeksiyon oluşma ihtimali vardır. Kişinin bünyesine göre enfeksiyon riski artabilir. Hastalık, öksürük, hapşırık gibi eylemler ile başka insanlara bulaşabilir.
Akciğer enfeksiyonu farklı şekillerde görülebilir. Bunları; Zatürre, bronşit, bronşiyolit olarak sıralayabiliriz.
Zatürre, en ciddi akciğer enfeksiyonlarında biridir. Enfeksiyon sonucu akciğerdeki hava kesecikleri iltihaplanır ve sıvı ile dolar. Tedavi edilmediğinde diğer organlarda da hasara yol açabilir. Nefes almayı da olumsuz etkileyerek hayati riske sebep olabilir. Özellikle iler yaşta veya kronik hastalığı olanlar için ölümcül bir hastalıktır.
Grip gibi solunum yolu hastalıklarından sonra akciğerlere hava taşıyan bronşların iltihaplanması sonucu gelişen bir akciğer hastalığıdır. Virüs veya bakteri kaynaklı olabilir.
Akciğerlere hava taşıyan en küçük kanallardan biri olan bronşiyolitlerde gelişen bir enfeksiyondur. Genellikle bebek ve küçük çocuklarda görülür. Kendiliğinden iyileşebilse de nefes darlığı gibi ciddi belirtilere sebep olduğunda ilaçla tedaviye başvurulmalıdır.
Akciğer enfeksiyonu çoğu zaman net belirtiler ile kendini gösterir. Hastalığın şiddeti arttığı için normal bir soğuk algınlığı olmadığı anlaşılır. Belirtiler dikkate alınmaz ise enfeksiyon ilerleyerek daha ağır komplikasyonlara sebep olabilir. Akciğer enfeksiyonu belirtileri genel olarak şu şekildedir;
Akciğer enfeksiyonu tanısı için hasta hikâyesinde yer alan belirtiler dikkate alınır. enfeksiyon şüphesi olduğu taktirde akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi gibi tetiklere başvurulabilir.
Enfeksiyona sebep olan etkenlere göre bir tedavi yöntemi belirlenir. Antibiyotik, antiviral ilaçlar kullanılabilir. Aşırı sıvı kaybı oluştuğunda serum ile sıvı takviyesi uygulanır. Acil durumlarda oksijen desteği verilebilir.