cüreyc / Beşikteyken konuşan iki bebek ve Cüreyc kıssası | | seafoodplus.info

Cüreyc

cüreyc

عن أبي هريرة رضي الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: «لم يتكلَّم في المهد إلا ثلاثة: عيسى ابن مريم، وصاحب جرَيج، وكان جُريج رجلًا عابِدا، فاتخذ صَوْمَعَة فكان فيها، فأتته أمه وهو يصلي، فقالت: يا جريج، فقال: يا رَبِّ أُمِّي وصلاتي فأقبل على صلاته فانْصَرفت. فلمَّا كان من الغَدِ أتَتْهُ وهو يصلي، فقالت: يا جُريج، فقال: أي رَبِّ أمِّي وصلاتي، فأقبل على صلاته، فلمَّا كان من الغَدِ أتَتْهُ وهو يصلي، فقالت: يا جُريج، فقال: أي رَبِّ أمِّي وصلاتي، فأقبل على صلاته، فقالت: اللَّهُمَّ لاَ تُمِتْهُ حتى يَنظر إلى وجوه المُومِسَاتِ. فتذاكر بَنُو إسرائيل جُريجا وعبادته، وكانت امرأة بَغِيٌّ يُتَمَثَّلُ بحُسنها، فقالت: إن شِئتم لأَفْتِنَنَّهُ، فتَعرَّضت له، فلم يَلتَفت إليها، فأتت راعِيا كان يَأوِي إلى صَوْمَعَتِهِ، فَأَمْكَنَتْه من نَفسِها فوقع عليها، فحملت، فلمَّا ولدت، قالت: هو من جُريج، فَأتَوْهُ فَاسْتَنْزَلُوهُ وهدَمُوا صَومَعتَه، وجَعَلوا يَضربونه، فقال: ما شَأنُكم؟ قالوا: زَنَيْتَ بهذه البَغِيِّ فولَدَت منك. قال: أين الصَّبي؟ فجاؤَوا به فقال: دَعوني حتى أُصلَّي، فصلَّى فلمَّا انْصرف أتى الصَّبي فَطَعن في بَطنه، وقال: يا غُلام مَنْ أبوك؟ قال: فلانٌ الراعي، فأقبلوا على جُريج يقبلونه ويَتمسَّحون به، وقالوا: نَبْنِي لك صَوْمَعَتَكَ من ذهب. قال: لا، أعِيدُوها من طين كما كانت، ففعلوا. وبينا صبي يَرضع من أُمِّهِ فمرَّ رجل راكب على دابة فَارِهة وَشَارَةٍ حسَنَة، فقالت أمه: اللهم اجعل ابْني مثل هذا، فَترك الثَّدْي وأقْبَلَ إليه فنَظَر إليه، فقال: اللَّهم لا تجعلني مثْلَه، ثم أقْبَلَ على ثَدْيه فجعل يَرتضع»، فكأني أنظر إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو يَحكي ارتْضَاعه بِأصْبَعِهِ السَّبَّابَة في فِيه، فجعل يَمُصُّهَا، قال:«ومَرُّوا بجارية وهم يَضْرِبُونها، ويقولون: زَنَيْتِ سَرقت، وهي تقول: حَسبي الله ونعم الوكيل. فقالت أمه: اللَّهم لا تجعل ابني مِثلها، فترك الرَّضاع ونظر إليها، فقال: اللَّهم اجعلني مِثْلَها، فَهُنَالك تَرَاجَعَا الحديث، فقالت: مرَّ رجلٌ حَسَنُ الهَيْئَةِ ، فقلت: اللَّهم اجعل ابْنِي مِثْلَه، فقلت: اللَّهم لا تَجْعَلْنِي مِثْله، ومَرُّوا بهذه الأَمَة وهم يَضربونها ويقولون: زَنَيْتِ سَرقت، فقلت: اللَّهم لا تجعل ابني مِثلها، فقلت: اللَّهم اجعلني مِثلها؟! قال: إن ذلك الرَّجُل كان جبَّارا، فقلت: اللَّهم لا تجعلني مِثْله، وإن هذه يقولون: زَنَيْتِ، ولم تَزْنِ وسَرقْتِ، ولم تَسْرِقْ، فقلت: اللَّهم اجْعَلْنِي مِثْلَهَا».
[صحيح] - [متفق عليه]
المزيــد

Ebu Hureyre -radıyallahu anh-'dan rivayet edildiğine göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “Üç kişiden başka beşikte konuşan (bebek) olmamıştır! (Beşikte konuşanların birincisi) Meryem oğlu İsa -aleyhisselam-’dır. Beşikte konuşanların ikincisi ise Cureyc'e nispet edilen çocuktur. Cureyc ibadete düşkün bir kimseydi. Cureyc kendisine bir manastır yaptı ve bir gün manastırda namaz kılarken annesi gelip, Ey Cureyc! diye seslendi. Cureyc kendi kendine: –Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti. Annesi de dönüp gitti. Ertesi gün namaz kılarken annesi yine geldi ve Ey Cureyc! diye seslendi. Cureyc yine kendi kendine: –Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti. Annesi de dönüp gitti. Ertesi gün namaz kılarken annesi yine geldi ve Ey Cureyc! diye seslendi. Cureyc yine kendi kendine: –Ey Rabbim! Anneme cevap mı versem yoksa namaza mı devam etsem diyerek namazına devam etti. Bunun üzerine annesi: –Ey Allahım! Fahişe kadınların yüzlerine baktırmadıkça Cureyc’in canını alma! dedi. Bir gün İsrailoğulları birbirlerine Cureyc’i ve ibadete düşkünlüğü hakkında konuşuyorlardı. Güzelliğiyle meşhur fahişe bir kadın da oradaydı. O fahişe kadın, İsrailoğullarına: –Eğer siz isterseniz, ben onu sizin için muhakkak fitneye (yani zinaya) düşürürüm dedi. Bu fahişe kadın kendisini Cureyc’e arz edip (cinsel ilişkiye girmek) istedi. Fakat Cureyc o fahişe kadına iltifat edip dönüp bakmadı bile. Sonra bu fahişe kadın, Cureyc’in manastırında kalan bir çobana geldi ve onunla cinsel ilişkiye girdi. Buna müteakiben çobandan hamile kaldı. Çocuğunu dünyaya getirince, çocuğun Cureyc’ten olduğunu söyledi. Bunun üzerine halk, Cureyc’in yanına varıp onu aşağı indirdiler ve manastırını yıkıp Cureyc’i dövmeye başladılar. Cureyc onlara: –Ne yapıyorsunuz? diye sordu. Onlar da Cureyc’e: –Sen, bu fahişe kadınla zina ettin ve o da senden bir çocuk doğurdu, dediler. Cureyc: –Çocuk nerededir? diye sordu. Onlar çocuğu Cureyc’e getirdiler. Cureyc: –Bırakın beni de namaz kılayım! dedi. Buna müteakiben namazı kılıp bitirince çocuğun yanına gelip karnına dürttü ve: –Ey çocuk! Senin baban kimdir? diye sordu. Çocuk da: –Babam falan çobandır, diye cevap verdi. Bunun üzerine halk, Cureyc’e dönerek onu öpmeye ve okşamaya başladılar. İsrailoğulları Cureyc’e: –Sana altından bir manastır yapacağız, dediler. Cureyc ise onlara: –Hayır, manastırı önceden olduğu gibi çamurdan yapın! dedi. İsrailoğulları da öylece yaptılar. (Beşikte konuşanların üçüncüsüne gelince) Çocuğun biri günün birinde annesini emerken asil bir ata binmiş çok güzel elbiseler giyinmiş bir adam oradan geçti. Çocuğun annesi: –Ey Allah'ım! Benim çocuğumu da onun gibi yap! dedi. Çocuk annesinin memesini bıraktı, o adama doğru döndü ve ona bakarak: –Ey Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedi ve sonra tekrar annesinin memesine dönüp emmeye başladı. Ebu Hureyre -radıyallahu anh- şöyle dedi: Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in bunu bize anlatırken şehadet parmağını ağzına koyup onu emmeye başlayarak çocuğun emişini temsil edişi hâlâ gözümün önündedir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sözüne şöyle devam etti: Sonra o, çocuğu emziren kadının yanından bir cariye geçirdiler ki o cariyeyi götürenler, onu hem dövüyorlar hem de: –Sen zina ettin! Sen hırsızlık yaptın! diye söyleniyorlardı. O cariye ise: –Allah bana yeter! O ne güzel vekildir! diyordu. Çocuğun annesi: –Ey Allah'ım! Benim çocuğumu onun gibi yapma! dedi. Çocuk yine annesinin memesini bıraktı da o cariyeye baktı ve: –Ey Allah'ım! Beni onun gibi yap! dedi. Bundan sonra, anne ile çocuk, karşılıklı konuşmaya başladılar. Çocuğun annesi: –(Ey oğlum! Sütüm) boğazına dursun! –Yakışıklı bir adam geçti, onu görünce ben: –Ey Allah'ım! Benim çocuğumu da onun gibi yap! dedim. Sen ise: –Ey Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedin! Sonra şu cariyeyi döverek ve: –Sen zina ettin! Sen hırsızlık yaptın! diye diye yanımızdan geçirdiler. Bunu üzerine ben: –Ey Allah'ım! Benim çocuğumu onun gibi yapma! dedim. Sen ise: –Ey Allah'ım! Beni onun gibi yap! dedin! (Çocuk annesine) şöyle dedi: –Kuşkusuz ki o adam kibirli, zalim biri idi. Ben de: –Ey Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedim. –Ve şüphesiz şu kadın ki; zina etmediği halde, zina ettin! Hırsızlık yapmadığı halde, hırsızlık yaptın! diyorlardı. Ben de: Ey Allah'ım! Beni onun gibi yap! dedim."
[Sahih Hadis] - [Muttefekun Aleyh]

Şerh

Müellif –Allah ona rahmet etsin- Ebu Hureyre -radıyallahu anh-'ın Peygamber efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellem-'den rivayet ettiği hadiste Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve selem-'in şöyle buyurduğunu zikretmiştir: Üç kişiden başka beşikte konuşan olmamıştır. Birincisi: Meryem oğlu İsa –sallallahu aleyhi ve sellem-'dir. Meryem oğlu İsa Allah Azze ve Celle’nin mucizelerinden olup, beşikteyken konuşmuştur. İkincisi: Cureyc’e nispet edilen çocuktur. Cureyc ibadete düşkün bir kimseydi. Allah Azze ve Celle onu kendisine atmak istedikleri töhmetten temize çıkarmıştır. Bu mucizeyi onun kerameti olarak göstermiş ve beşikteki çocuğun konuşmasını sağlayarak ona atılan iftiradan onu temizlemiştir. Üçüncü olarak beşikte konuşan çocuk ise; güzel ve yetenekli bir ata binmiş, iyi giyinmiş ve yakışıklı bir adam oradan geçince annesini emen çocuktur. Allah Rasûlü –sallallahu aleyhi ve sellem- annesinin memesini emen çocuğun durumunu temsil ederken işaret parmağını ağzına alıp onu emerek hakikatte nasıl olduğunu anlatmıştır. Çocuk: Ey Allahım! Beni onun gibi yapma! dedi. Sonra o, çocuğu emziren kadının yanından bir cariye geçirdiler ki o cariyeyi götürenler, onu hem dövüyorlar hem de: Sen zina ettin! Sen hırsızlık yaptın! diye söyleniyorlardı. O cariye ise: Allah bana yeter! O ne güzel vekildir! diyordu. Çocuğun annesi Çocuğunu emzirirken Ey Allahım! Benim çocuğumu onun gibi yapma! Dedi. Çocuk yine annesinin memesini bıraktı da o cariyeye baktı ve Ey Allah'ım! Beni onun gibi yap! dedi. Annesiyle karşılıklı konuşmaya başladılar. Annesi yakışıklı bir adamın yanından geçtim ya da o benim yanımdan geçti, onu görünce ben: Ey Allah'ım! Benim çocuğumu da onun gibi yap! dedim, sen ise: Ey Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedin. Çocuk ise evet dedi. Kuşkusuz o adam kibirli, zalim biri idi. Ben de: Ey Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedim. Şüphesiz o kadına gelince; zina etmediği halde, zina ettin! Hırsızlık yapmadığı halde, hırsızlık yaptın! diyorlardı. O, ise Allah bana yeter! O ne güzel vekildir! diyordu. Ben de: Ey Allah'ım! Beni onun gibi yap! dedim. Yani işimi Allah’a döndürerek zinadan ve hırsızlıktan beni temiz kıl anlamındadır. Kadının şu sözünde olduğu gibi; Allah bana yeter! O ne güzel vekildir.

Tercüme:İngilizceFransızcaİspanyolcaUrducaEndonezceBoşnakçaBengalceÇinceFarsçaTagalogHintliVietnamHausa

Tercümeleri Görüntüle

Daha Fazla
  • Hadis: Bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi.
  • Hadis: «Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleri helâk etti.»
  • Hadis: «Ey Kullarım! Ben zulmü nefsime haram kıldım ve sizi aranızda da haram kıldım. Birbirinize zulmetmeyiniz. Ey kullarım! Hepiniz dalalettesiniz, ancak benim hidayet ettiğim müstesna. Benden hidayet isteyiniz, sizi hidayet edeyim.»
  • Hadis: ‘’Allah Teâlâ, zalime vakit verir, bir kerede ansızın onu yakaladı mı, artık bırakmaz (onun için kurtuluş yoktur).’’
  • Hadis: "İsrâîloğulları peygamberler tarafından idare ediliyordu. Ne zaman bir peygamber ölse, onun yerine başka bir peygamber geçerdi. Şüphesiz ki benden sonra peygamber yoktur. Fakat bir çok halife olacaktır.
  • Hadis: «Ey Ebû Bekr! Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne düşünüyorsun?»
  • Hadis: «Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan koparak aşağı yuvarlanan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine: İşlediğiniz salih amelleri vesile kılarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz, dediler.»

Nâfile namazlarda ana baba yardım istemese, sadece seslenmiş olsa namazı bozup icabet etmek vâcib olur mu?

Ana, baba, dede, nine çağırınca, farz namazı bozmak vâcib olmaz, câiz olur ise de, ihtiyâc yok ise, bozmamalıdır. Nâfile ise, bozulur. Bunlar, imdâd isterse, farzları da bozmak lâzım olur. Namaz kıldığını bilerek çağırıyorlarsa, nâfileyi de bozmayabilir; bilmeyerek çağırdılarsa, bozması lâzımdır. (İbni Abidin) Nitekim Ebû Hüreyre anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki:"Beni İsrâil’den Cüreyc adında kendini ibâdete vermiş âbid bir kul vardı. Bir manastıra çekilmiş orada ibâdetle meşguldü. Derken bir gün annesi yanına geldi, o namaz kılıyordu. "Ey Cüreyc! (Yanıma gel, seninle konuşacağım! Ben annenim)" diye seslendi. Cüreyc: "Allahım! Annem ve namazım (hangisini tercih edeyim?" diye düşündü). Namazına devama karar verdi. Annesi çağırmasını (her defasında üç kere olmak üzere) üç gün tekrarladı. (Cevap alamayınca) üçüncü çağırmanın sonunda: "Allahım, kötü kadınların yüzünü göstermedikçe canını alma!" diye bedduada bulundu. Beni İsrâil, aralarında Cüreyc ve onun ibâdetini konuşuyorlardı. O diyarda güzelliğiyle herkesin dilinde olan zâniye bir kadın vardı. "Dilerseniz ben onu fitneye atarım" dedi. Gidip Cüreyc'e sataştı. Ancak Cüreyc ona iltifat etmedi. Kadın bir çobana gitti. Bu çoban Cüreyc'in manastırı(nın dibi)nde barınak bulmuş birisiydi. Kadın onunla zina yaptı ve hâmile kaldı. Çocuğu doğurunca: "Bu çocuk Cüreyc'ten!" dedi. Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc'i manastırından çıkarıp manastırı yıktılar, (hakâretler ettiler), kendisini de dövmeye başladılar, (linç edeceklerdi). Cüreyc onlara: "Derdiniz ne?" diye sordu. "Şu fâhişe ile zinâ yaptın ve senden bir çocuk doğurdu!" dediler. Cüreyc: "Çocuk nerede, (getirin bana?)" dedi. Halk çocuğu ona getirdi. Cüreyc: "Bırakın beni, namazımı kılayım!" dedi. Bıraktılar ve namazını kıldı. Namazı bitince çocuğun yanına gitti, karnına dürttü ve: "Ey çocuk! Baban kim?" diye sordu. Çocuk: "Falanca çoban!" dedi. Bunun üzerine halk Cüreyc'e gelip onu öpüp okşadı ve: "senin manastırını altından yapacağız!" dedi. Cüreyc ise: "Hayır! Eskiden olduğu gibi kerpiçten yapın!" dedi. Onlar da yaptılar.” (Buhârî; Müslim). Farz namazda iken anne ve baba çağırırlarsa, namazı bozup cevap vermek gerektiği hükmünü ulemâ bu kıssadan çıkarmışlardır. Nitekim Hazret-i Peygamber’in “Cüreyc eğer fakih olsaydı, namazı bozup annesine cevap verirdi.” dediği rivâyet edilir.
26 Haziran Salı

Tebe-i tabiîn devrinde Mekke’de yetişen hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Adı, Abdülmelik bin Abdülazîz bin Cüreyc el-Mekkî'dir. Ebü’l-Velîd ve Ebû Hâlid diye iki künyesi vardır. Ümeyye bin Hâlid bin Üsevd’in âzâdlı kölesidir. Aslen ailesi Rum diyarındandır. Türk soyundan olduğu da rivâyet edilmektedir. (m. )’de yaşı 70’den fazla olduğu halde Mekke’de vefât etti.

İbn-i Cüreyc’in hadîs ilminde sika (güvenilir, sağlam) bir râvî olduğu icma’ ile sabittir. Hadîs imâmı olup, üçyüzbinden ziyâde, hadîs-i şerîfi, râvîleri ve senetleri ile birlikte ezberleyen yüksek bir âlimdir. En son vefât eden sahâbîlere de yetiştiği bildirilmektedir. Fakat onlardan hadîs-i şerîf rivâyet etmemiştir. En çok Atâ bin Ebî Rebâh’tan ( radıyallahü anh ) rivâyette bulunmuştur. Ondan başka Amr bin Dinar, İbn-i Ebî Müleyke, Muhammed bin Münkedir, İbn-i Tâvûs, Nâfi ve Meymun bin Mihran, Hişâm bin Urve ve daha birçok hadîs âliminden rivâyette bulunmuştur. Kendisinden de Yahyâ bin Saîd el-Ensârî, Sevr bin Yezîd el Humsî, Evzâî, Süfyân-ı Sevrî, Leys bin Sa’d ve daha pek çok âlim hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir.

İbn-i Cüreyc, zamanındaki Mekkeli fakîhlerin en büyüklerindendi. İlk olarak kitap yazan bu zâttır. İlim için, Bağdâd’a ve yaşlılığında Basra’ya gitti. On yedi sene Atâ bin Ebî Rebâh’ın yanında kalarak, ondan ilim aldı ve çok hadîs-i şerîf ezberledi. Bu bakımdan “İmâm” ve “Hâfız” ünvanlarına sahiptir. Talha bin Ömer el-Mekkî, şöyle anlatıyor: Atâ bin Ebî Rebâh’a, “Senden sonra kime soralım?” dedim. O da, “Eğer yaşarsa bu gence!” dedi. İşâret ettiği İbn-i Cüreyc idi. Yahyâ bin Saîd ve İbn-i Maîn, O’nun sadûk (rivâyet ettiği hadîslerde sağlam) ve sika (güvenilir) bir râvî olduğunu bildirdi. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’in oğlu Abdullah, “Babama hadîsde kitapları tasnif edenlerin ilki kimdir? diye sordum. İbn-i Cüreyc ve İbn-i Arûbe’dir dedi.” diye nakletti. Ayrıca, Ahmed bin Hanbel, O’nun ve İbni Arûbe’nin ilimde bir derya olduğunu bildirdi. İmâm-ı Iclî de; O’nun Mekke’li sika bir râvî olduğunu bildirdi. Yahyâ bin Saîd de, “Biz İbni Cüreyc’in kitaplarını emîn kitaplar diye isimlendirdik” dedi. Yine Velîd bin Müslim de, “İmâm-ı Evzâî’ye ve daha başka kimselere, ilmi kimin için tahsil ediyorsunuz?” diye sordum. İbni Cüreyc hâriç hepsi, (kendim için) dedi. O ise, “(insanlar için tahsil ettim) dedi.” diye bildirdi. Ali bin el-Medînî de dedi ki: “Baktım ki, isnat altı kişi üzerinde dönüyor. (Bunların isimlerini saydıktan sonra) Onların ilmi bu ilimde (hadîsde) eserler veren kimselere intikâl etti. Mekke’de İbni Cüreyc onlardandır.”

İbn-i Cüreyc, fıkıh ilminde de yüksek bir âlimdi. Hicaz bölgesinin Mekke’de yetişen meşhûr fakîhlerindendi. Şâfi’î mezhebi âlimlerinin imamlarındandı. Çünkü İmâm-ı Şâfi’î fıkıh ilmini, Müslim İbni Hâlid’den, O da İbn-i Cüreyc’den, O da Atâ bin Ebî Rebâh’tan ve O da Abdullah İbn-i Abbâs’tan aldı. İbn-i Hibbân, “Kitab-üs-Sikâ”sında, onun hakkında şöyle diyor: “O, Hicaz’ın fakîhlerinden, Kur’ân-ı kerîmi en güzel okuyanlarından ve her şeyi güzel yapan âlimlerindendi.”

İbn-i Cüreyc, çok ibâdet ederdi. Her ay, üç gün hariç hep oruç tutardı. Kendisinin çok ibâdet eden bir hanımı vardı. İbâdetlere düşkünlüğü, haramlardan sakınması ve Allahtan korkusu çoktu. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel, “İbn-i Cüreyc’ten daha güzel namaz kılan birisini görmedim” dedi. Yine Abdürrezzâk da, “Mekke’nin âlimleri dediler ki, İbni Cüreyc namazı Atâ bin Ebî Rebâh’tan, O da İbni Zübeyr’den, O da Hazreti Ebû Bekir’den ve O da Resûlullahtan öğrendi. İbni Cüreyc çok güzel namaz kılardı” dedi. Bir kerre de, “Ondan daha güzel namaz kılanı görmedim. Onu gördüğüm zaman, Allahtan çok korktuğunu hemen bilirdim” dedi.

İbni Cüreyc, insanlara ihsânı, ikramı bol olan bir zâttı. Kendisinden birşey isteyen bir kimseyi boş çevirmezdi. Birgün evinden dışarı çıktığında, birisi gelip kendisinden ihtiyâcını karşılamak için birşeyler istedi. O da, hemen çıkarıp çok miktarda dinar (altın para) verdi.

Rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden ba’zıları şunlardır:

“Mü’mine diken veya daha büyük musîbet isâbet ederse, o onun günahlarına keffârettir.”

İbn-i Cüreyc, Ebû Saîd’in şöyle rivâyet ettiğini bildiriyor:

Ebû Mûsâ el-Eş’arî kapının arkasından üç defa Hazreti Ömer’e selâm verdi. Fakat kendisine gir izni verilmediği için geri döndü. Hazreti Ömer arkasından bir adam gönderip, Ebû Musa’yı çağırttı ve neden dönüp gittiğini sordu. O da Resûlullahın ( aleyhisselâm ): “Sizden biriniz üç defa selâm verir de, cevap alamazsa geri dönsün! Dediğini işittim.” dedi. Hazreti Ömer o zaman Ebû Musa’ya, “Ya Resûlullahın böyle buyurduğunu isbât edersin, yahut seni cezalandırırım” dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ el-Eş’arî rengi uçmuş vaziyette bize geldi. Biz oturuyorduk, sana ne oldu? dedik. Hâdiseyi bize anlattı. Ve dedi ki: “Sizden bunu işiten oldu mu?” Biz de, “Evet, hepimiz işittik!” dedik. Orada bulunanlar Ebû Mûsâ el-Eş’arî ile birlikte Ebû Sâid el-Hudrî’yi Hazreti Ömer’e gönderdiler ve durumu haber verdiler.”

“Her kim şu sebzeden, ya’nî sarımsaktan yerse mescidimizde bizim yanımıza gelmesin!”

Eshâb-ı kiramdan Mikdâd ( radıyallahü anh ) “Yâ Resûlallah! Ben kâfirlerden bir adama rastlasam da benimle vuruşsa, ellerimden birini kılıçla kestikten sonra bir ağaca sığınsa ve: “Ben Allaha teslim oldum, ya’nî müslüman oldum dese, bu sözü söyledikten sonra onu öldürebilir miyim?” Resûlullah ( aleyhisselâm ) “Onu öldürme!” buyurdu. Ben: “Ama, o evvelâ benim elimi kesti, ondan sonra bu sözü söyledi, yâ Resûlallah! Şu halde onu öldüreyim mi?” dedim. Resûlullah ( aleyhisselâm ): “Onu öldürme! Çünkü öldürürsen, O, senin onu öldürmezden önceki vaziyetine geçer, sen de onun söylediği sözünden önceki vaziyette olursun” buyurdular.

“Her hangi biriniz, namaza durduğu zaman önüne (sütre olabilecek) birşey koysun!”

İbn-i Cüreyc şöyle anlatıyor: “Ebû Eyyûb ( radıyallahü anh ) devesine binerek Mısır’da oturan Ukbe bin Âmir’in ( radıyallahü anh ) yanına geldi ve: “Sana bir şey soracağım. Çünkü Resûlullahın ( aleyhisselâm ) Eshâbından sen ve benden başka kimse hayatta kalmadı. Sen Resûlullahın ( aleyhisselâm ) müslümanın ayıbını örtmek konusundaki hadîsini nasıl işittin?” O da: “Ben Resûlullahın ( aleyhisselâm ) “Kim dünyâda bir mü’minin ayıbını örterse, Allahü teâlâ da kıyâmet günü onun ayıplarını örter.” buyurduğunu işittim.” deyince, Ebû Eyyûb ( radıyallahü anh ) tekrar devesine binerek geri döndü ve memleketine varınca bu hadîs-i şerîfi tekrar etti.

İbni Cüreyc’den bildirilen hikmetli sözlerden ba’zıları şöyledir:

“Onlar (kirâmen kâtibîn) iki tane melektir. Biri sağda, diğeri soldadır. Solda duran, sağda duranın şehâdeti ile yazar. Ama sağda duran, soldakinin şehâdetine bakmaz. Oturulduğu zaman biri sağda, diğeri de solda kalır. Yüründüğü zaman, biri arkada diğeri de önde kalır. Uyuma zamanı, biri baş ucunda, diğeri de ayak ucunda durur.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) El-A’lâm cild-4, sh. 60

2) Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh.

3) Vefeyât-ül-a’yân cild-3, sh.

4) Târîh-i Bağdâd cild, sh.

5) Tehzîb-üt-tehzîb cild-6, sh.

6) Mîzân-ül-i’tidâl cild-2, sh.

7) Müsned-i Ahmed İbni Hanbel cild-4, sh.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir