dağlar deprem ayet / (PDF) Kur'an'da Deprem-Dağlar Konusu Üzerine | Bahaeddin Saglam - seafoodplus.info

Dağlar Deprem Ayet

dağlar deprem ayet

Kuran’da Deprem-Dağlar konusu üzerine Bu konudan, Bahaeddin Sağlam Bey’in geçen hafta Academia’da yayınlamış olduğu ‘Bilim ve Din Çelişmezler’ adlı makalesini okurken haberdar oldum. Makale Linki: seafoodplus.info Prof. Celal Şengör’ün dağlar ve deprem konusunda Kur’an’da geçen bazı ayetlerde bilimsel çelişki olduğu iddiasına cevaben yazılmış olan bir bölüm vardı. (Bkz. Syf, iddia 10). Mevzuyu daha iyi anlayabilmek ve kafamda mutmain bir cevap oluşturabilmek adına konu hakkındaki iddiaları ve cevapları daha detaylı taradım ve araştırdım. Bu yazıda da genel bir çerçeve çizip konu hakkında oluşturmaya gayret ettiğim anlayışımı ortaya koymaya çalışaca- ğım… Öncelikle iddia sahibi Prof. Şengör’ün orijinal ifadesi şu şekilde; videosu şu linkten izlenebi- lir: seafoodplus.info?v=4WKqg4C6KTs İlgili kısımdaki konuşmayı yazıya dökersek; ‘Efendim diyor ki, biz dağları karaları zelzeleden korusun diye yarattık. Tam tersi, tam tersi! Dağların olduğu yerde müthiş zelzele olur, canına okur karaların. Dağ olmadı mı dümdüz yerlerde zelzele olmaz, Kratondur.’ Burada bahsedilen konuyu anlatan ayetleri çıkarttığımızda ise 3 tane ayetle karşılaşıyoruz Kur’an’da; Sonuçta bir meal/tercüme’yi temel alarak bu iddiayı ortaya attığı için, biz de ayetlerin litera- türdeki tüm karşılaştırmalı meallerine göz atabiliriz hızlıca; Nahl seafoodplus.info Lokman seafoodplus.info Enbiya seafoodplus.info Maalesef meallerde herkes farklı bir telden çalmasına rağmen; Ayetlerdeki ortak ifade aynı: Ve elkâ ya da Ve Ceâlnâ (koydu, kıldı, oluşturdu), fî el ardı (arz/yeryüzünde/fizik alemde), revâsiye* (ağırlıklar/dağlar*), en temîde (sarsılma), bi-kum (sizinle)… 1 Ayetlerin siyak ve sibaklarına (öncesi ve sonrasına) baktığımızda ise tüm ayetlerde öne çıkan ifade; Allah’ın yarattığı bir ‘sisteme’ vurgu yapması (gökler, karalar, aradaki yollar, nehirler vs..), içerdiği nedenselliklerden örnekler vermesi ve işte bu yaratma nedensellikle çalışan bir bütüncül (holistik) sistemdir, buna bakıp (gözlemleyip ya da idrak edip) tezekkür, tefekkür (anma ve düşünme) etmez misiniz? Şeklindeki vurgu olarak göze çarpmaktadır. İlişkili zincir- leme sebepler dahilinde gitmesi muhatabının kafasında Tek bir İlâh sistemi vurgusu yapıyor. Dağlar var sarsılıyorsunuz, zorlular ama aradan nehirler de akıyor, bunlar arasında yollar da var, yolları kullanırken de yıldızlar var, onlardan da yön bilgisi alıyorsunuz Yani bu tek bir bütünlüktür. Yaratma tek sistemdir diyor… Bir alıntı: *“Revâsiye” kelimesi ise Kur’an’da yalnız çoğul olarak “revasî” ve “râsiyât” şeklinde kullanılmıştır. Bu kelimenin fiili “resâ-yersû” olup bir şeyi bir yere sabit kılmak, perçinleştirmek manasına gelir. Sözlük anlamı itibariyle bu kelime dağ için kullanılmaz. Nitekim Kur’an’da yer alan “ve’l-cibale ersâhâ” (Naziat, 79/32) ayetinde "cibal" keli- mesi, “revasî” kelimesinin -if’al babından- fiili olan “ersâ” ile birlikte kullanılmıştır. Manası “Yerin dağlarını oturttu/sabitleştirdi.” şeklindedir. Bununla beraber, dağlar yerküresinin yörüngesinden kaymaması, havaya fırlamaması için, Allah tarafından birer kazık gibi yere çakılıp, sabitlenmiştir. Ve bu manayı çağrış- tırdığı için Kur’an’da “revasî-revâsiyât” kelimesi dağlar manasında kullanılmıştır. Aslında zahiren ifade oldukça basit, avamın da nazarına hitap edecek bir düzen/yaratım anla- tımı var. Bunlar bir bilincin eseri diyor özetle. Sizinle sarsılır ‘diye’ (nedensellik) yeryüzüne ağırlıklar(dağlar) koyduk… Burada kelimeler ile ayrı ayrı anlamlar çıkarmak, esas kastedilen buydu vs. diyerek tamamen zıt ve derin anlamlar çıkarmak taraftarı değilim kesinlikle. Çünkü bu ayetlerin ‘apaçık’ olduğu da yine Kur’an da özellikle nazara verilen bir husus. Üzerinde de çokça yorum yapılmış, farklı alternatifler de üretilmiş konular zaten. Dağ’ın kelime anlamının Cebel/Cibal olarak kullanılırken burada Revasiye (ağırlıklar) kelimesi kullanılması, ters an- lam üretilmesi, diğer bir ayetteki ‘kazık’ kullanımı ile ilişkilendirilip dağların sabitlenmesi yorumu çıkarılması vs. gibi oldukça fazla akla yatan yorum var… Ama bunların hepsi zahiren gözüken ilk anlamından sonra irdelenebilecek, farklı anlam katmanlarında yolculuk yapmak amacıyla kullanılacak yaklaşımlar olmalı diye düşünüyorum. Örneğin Prof. Celal Şengör’ün bu ifadesi ile ilgili tüm durumu olduğu gibi kabullenip (halbu- ki tüm iddiası kesinlikle doğru da değil), suçu meallerin tamamen yanlış olmasına atan Prof. Caner Taslaman’ın şu cevabı izlenebilir; seafoodplus.info?v=KdYBK0hX7x0 Burada üzücü olan nokta, şimdiye kadar bu konuda kimsenin bir kapsamlı tespiti veya bilime uygun kabul görmüş bir tefsiri ya da tev’ili yokken, bir delinin (oldukça akıllıdır, deli-kuyu metaforundan dolayı) kuyuya taş atmasıyla dindar refleksin bin bir türlü açıklama getirmeye koşması, farklı farklı yorumlar üretmesi, buna rağmen ortak bir anlayış oluşturamamasıdır… Amiyane tabirle dindarlar kalesine bir gol yemişken, üstüne birkaç gol de kendi kalelerine atıyorlar, bu tarz bir yangın söndürme gayretiyle maalesef yangın da sönmüyor, aksine üzeri- ne su atılmış ateş gibi daha da artıyor ve büyüyor. 2 Ayetlere geri dönersek anlatımda bizimle sarsılan bir ağırlık/dağ ifadesine rastlıyoruz ve de- vamında aralarında oluşan yollara, nehirlere, yani rahat ulaşım kulvarlarının olduğuna da atıf var. Yani ‘sistematik bir kurgu’ olduğu anlaşılıyor sadece. Allah bizi neden bu olaydan ko- rusun? Bu sarsıntı bize neden zarar verecek ki bundan korunma ihtiyacı güdelim? Bu sorular çoğaltılabilir. Buradaki ifadede ne zelzele afeti tanımı var ne de zelzelenin bizim için çok za- rarlı olduğu ve korunmamız gerektiği gibi bir ön kabul var. Yine farklı sorular da sorulabilir hemen: Zelzeleden koruyorsa neden yıldırımdan korumuyor, ya da diğer doğal afetlerden ne- den korumuyor? İlk olarak bu ön kabulümüzden kurtulmamız gerekiyor. Çünkü Tevhid naza- rıyla ve bilim gözlüğü ile yeryüzü sarsıntılarına baktığımızda bunun Celâl ve Cemâl isimleri- nin iç içe geçtiği bir hadise olduğunu rahatça görebiliriz. Bizim için birey bazında hayati teh- likeler barındırsa da (Celâl), bu sarsıntılar ile pek çok yeni su kaynakları da oluşmakta, yine canlılığın en önemli öğelerinden toprak oluşmakta, kara parçaları gelişmekte ve yer küremiz seyeranına ve üretkenliğine devam etmektedir (Cemâl). Yani Nefsî bir bakış açısı ile değil de daha bütüncül ve sistemsel bakıldığında zaten ayet bir sünnetullah hakikatini mucizevi bir şekilde ifade etmektedir. Çünkü dağlar gerçekten bizlerle beraber, yani yeryüzündeki tüm mahlukat ile beraber sarsılıp çok ciddi makro hadiselerin başrolünde yer alıyorlar. Bilimsel olarak (jeoloji) bu hakikate bakıldığında dağların yer yüzündeki plakaların birbirleri- ni itmeleri/sıkıştırmaları ile kıvrılma ya da kırılma-çökme gibi hadiseler ile oluştuklarını bili- yoruz. (Bkz. orojonez) Burada önemli bir gerçek şu ki, karşılıklı yanal olan gerilimler (tension) bu kıvrılmalar sonu- cu sönümlenmektedir. Yani gerilimin bir sonucu olarak kinetik enerjiye dönüşen kuvvet deva- sa kayaçları şekillendirmekte ve bu dev gerilim kuvvetlerinin tüm yeryüzünde yıkım yarat- maması için adeta bir sibop mekanizması işlevini görmektedir. Bu da kainattaki müthiş bir sibernetik (geribildirim-denge-tetik mekanizmaları) düzenin göstergesidir. Bu aynı gerilim- basınç dengeleme sistemi zaten hayatımızda pek çok yerde de karşımıza çıkmaktadır. Vücu- dumuzda da kan basıncımız (tansiyon) uzun süre yüksek seyrettiğinde sistem en zayıf yerin- den bir miktar kan çıkararak tansiyonu dengeleyecek savunma mekanizmalarına sahiptir. Bu nedenle yüksek tansiyon hastalarında burun kanamaları veya hemoroid oluşumu gözlenir. 5lt kan bulunan vücudumuzda ml kan atımı ile bu denge sağlanır. Bu da jeolojideki bu geri- lim dengeleme mekanizmasının esasında aynısıdır. Daha da âmiyane bir örnekle, evlerimiz- deki kombi tesisatında da sistem basıncı 3 bar’ı geçerse emniyet ventilleri dışarı su atar ve 3 sistem basıncını dengeler. 50 seafoodplus.info bulunan bir ısıtma tesisat düzeneğinden yarım bardak su atarak sistem basıncını 2 bar’a düşürebilirsiniz ve böylece tesisatın zarar görmesini engellemiş olursunuz. Bu mantığı geriye doğru sardığımızda dağların oluşumu da bu sistem basıncını (yeryüzünde gerilim kuvvetidir.) dengeleme mekanizmasından başka bir şey değildir özetle. Yani burada apaçık bir rahmet tecellisi bulunmakta. İlk iddia ’ya dönersek ayetler zaten Şen- gör’ün dediği gibi dağların insanları zelze- leden koruduğunu falan ifade etmemektedir. Aksine zelzele mekanizmasında baş aktör- lerdir dağlar. En büyük gerilim zaten geri- limin atıldığı bu karşılaş- ma/kırılma/kıvrılma noktalarında oluşmak- tadır. Yine bu bilimsel gerçekten yola çıkan ya da ilham alan Mimari asma germe yapı sistemlerinde de aynı örneklerle karşılaş- maktayız. (seafoodplus.infoe Surface Structures) Görüldüğü gibi dikilmiş kazıklar üzerinde inşa edilmiş esnek yapılarda da gerilimin en yüksek se- viyesi, esnek yüzey kaplamasının (yeryüzündeki plakalar) denge kazıkları ile sabitlendiği pivot nok- taları etrafındadır ve gerilim aşağılara doğru azal- maktadır. Diğer bir yandan bu germe yapı rüzgar gibi bir etkiye maruz kaldığında, kazığın en ucun- daki gerilim ve neden olduğu titreşim en yüksek seviyede iken hareket mesafesi ise bir o kadar da ufaktır. Gerilimin azaldığı daha gevşek noktalarda ise hareket mesafesi giderek artmaktadır. Bu da bize şu gerçeği hatırlatmaktadır ki bir dağın yamacı zel- zele anında ovaya göre daha güvenlidir. Gerilimin en yüksek noktasındaki bir sabit nokta cm hareket ederken, düz alanlardaki sabit bir nokta metre hareket edebilir. Yani bilimsel olarak gerilim noktaları aslında sarsıntının odak noktası, sebebi iken deplasman mesafeleri bakımından da en güvenli yeridir. Bu arada ilgili diğer ayetlerdeki Kazık metaforuna da değinmiş oldum diye düşünüyorum. Çünkü kazık ile çadır/barınak kurma işlemi kadîm bir insanlık becerisidir ve Arap kabilelerince de iyi bili- nen bir olgu olmasının yanında evrensel bir metafor olarak da herkesin idrak edebileceği bir temsildir. Sırf bu Kazık metaforu dahi yapı bilimini temsil olarak bir mucizedir. Yine Şengör’e dönersek, ilk önermesinde verdiği ayet manasının hatalı olduğuna ben kendi adıma aklen ikna oldum. Esasen daha sıkıntılı olan kısım ise, verdiği ilk argümanı çürütmek için kullandığı ikinci cümlesi, yani; ‘Dağ olmadı mı dümdüz yerlerde zelzele olmaz, Kraton- dur…’ 4 Kratonlar ise kıta kalkanı olarak da bilinir, yerkabuğunun Prekambriyen dönemde (4 milyar ile milyon yıl arası önce) kristalin kayaçlardan oluşan, görece daha düzgün yüzey şekille- rine sahip büyük, kararlı/stabil alanlarıdır. Prekambriyen kayaçlar, yeryüzündeki en yaşlı ve stabil oluşumlardır. Kratonlar genellikle kıtaların yapısal çekirdeği olarak kabul edilir; bu bölgelerin çoğu, Prekambriyen Zaman son- rasında gelişen, kıvrımlanmış kayaç kuşaklarıyla (orojenez, dağ oluşumu) çevrelenmiştir. Burada durup bir düşündüğümüzde ayetlerdeki Cebel (dağlar) kelimesi yerine Revasiye (ağır- lıklar) kelimesinin seçilmesinde bir mucizevi anlatım pırıltısı daha yanıyor sanki… Kratonlar yani Kıta Kalkanları da aslında bir nevi diğer tüm oluşumlar için bir stabilizasyon yani kazık görevi görüyor adeta. Ama esas önemli kısmı ise şu; Jeoloji bilimi bulgularına göre büyük kraton kütlelerinin çar- pışması ve oluşan dağ oluşumu kuşakları yerel veya bölgesel iklim değişimlerini sağlayan ana faktördür. Yani canlıların da çeşitliliğini sağlayan ana sebeplerdendir. Dağlar, yüksek irtifa nedeniyle oldukça düşük sıcaklıkların hüküm sürdüğü bölgeler olmuştur. Yüksekliklerde ki soğuk hava nemi absorbe ederek aşağılara kuru havanın akmasını sağlar ve tabii ki yine bu yeryüzündeki su döngüsü (yağmur ve yoğunlaşma) için de çok kritik bir roldür. Sadece şu özet tanımlara bakarak Prof. Şengör gibi bir sıkı evrim savunucusunun Kratonların en eski haliyle olan yapısını zelzele olmaması için örnek bir argüman yapması zaten yeryü- zünde Evrim şartlarının oluşması ile çelişmektedir. Diğer bir ifadeyle Kratonlar çarpışıp dağ oluşumları olmasaydı iklim çeşitlilikleri oluşmayacak, doğal seleksiyon tetiklemeleri yaşan- mayacak ve sonuçta itici bir evrim motoru da işlemeyecekti. Kendisi de eminim çok iyi bili- yordur ki Evrim sadece yaşam formlarının değişimine bağlı olmayıp bir bütün halinde Yerkü- renin tüm katmanları ile (atmosfer, hidrosfer, eosfer, biyosfer…) ilgilidir. İddiadaki bu iki bölümün de hatalarını ortaya koyunca zaten yanlış bir dini önermeye, bilim- sel olarak da çelişkili bir argüman sunulması şeklinde bir tablo oluşuyor önümüzde. Sistemsel 5 bir mucizevi anlatımı ilk olarak bağlamından da koparmak, sonra da yanlış meallerin kıstasıy- la karşılaştırma yaparak mantıksal çelişki (!) yakalamak oldukça basit bir hadise olsa gerek. Halbuki ayetin en basit zahiri anlamı dâhi, görüleceği üzere günümüzün bilimsel gerçekleriyle bir zıtlık içinde değil, kaldı ki kelime seçimleri ve ilişkilerinden çıkan yorumlarıyla da nice mucizeler çıkıyor içinden. Bu da ancak evrensel ve zamanlar üstü bir bilgi kaynağının izini sürdüğümüzü gösterir bize. Aldatma ve Karmaşa çağında, o kadar istidraclı ve nüfuz edici argümanlar ortaya atılıyor ki insanların şüphe ve sarsıntı yaşamamaları neredeyse imkânsız… ayete müracaat etmiş ama yanlış eder komşusunun kapısı çalar. Nahl-4’tür esas muhatabı, vesselâm… ْ ُّ‫سانٌَ ِمن ن‬ ِ ‫طفَةٌ فَإِ َذا ُه ٌَو خ‬ ٌ‫َصيمٌ ُّمبِين‬ ِ ٌَ‫َخلَق‬ َ ‫اإلن‬ Halakal insâne min nutfetin fe izâ huve hasîmun mubin; İnsanı da bir damla sıvıdan yarattı; ama o yaman bir hasım (mücadeleci- tartışmacı) kesiliver- di… Gökhan Keman 6

Dağlar İle İlgili Ayetler

İbrâhim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Rabbi ise: “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrâhim: “Elbette inanıyorum, fakat kalbim iyice kanaat getirip yatışsın diye bunu istiyorum” dedi. Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: “Öyleyse dört kuş yakala, onları kendine meylettir, alıştır, iyice tanı; sonra onları kesip hamur yaparak her bir dağın tepesine ondan bir parça bırak. Sonra onları çağır, bak nasıl koşarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır

“Bir düşünün: Allah sizi Âd kavminin ardından halîfeler kıldı ve yeryüzünde size geniş imkânlar bahşetti. Yerin düzlüklerine saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyorsunuz. Öyleyse Allah’ın bütün bu nimetleri üzerinde düşünün de, bozguncular kesilip yeryüzünde karışıklık çıkarmayın.”

Nihâyet Mûsâ belirlediğimiz zamanda buluşma yerine geldi. Rabbi kendisiyle konuşmaya başlayınca, gerek bunun verdiği şevk ve heyecan, gerekse O’nu görme aşk ve cezbesi içinde: “Rabbim! Kendini bana göster de sana bakayım!” dedi. Allah ona: “Sen beni asla göremezsin! Fakat şu dağa bak; eğer dağ yerinde durabilirse sen de beni görürsün” buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi. Mûsâ da bayılıp düştü. Kendine gelince: “Rabbim! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, affına sığınarak sana yöneliyorum, sana iman edenlerin ilki de benim” dedi.

Bir zamanlar o dağı yerinden sökerek üzerlerine sanki bir gölgelik gibi kaldırmıştık da onun başlarına düşüvereceğini sanmışlardı. Biz de onlara şöyle demiştik: “Size verdiğimiz kitaba bütün gücünüzle sarılın ve içindeki kanun, irşat ve tavsiyeleri belleyip aklınızdan kesinlikle çıkarmayın. Belki böylece Allah’a karşı gelmekten ve O’nun azabına uğramaktan sakınırsınız.”

Sular her tarafı kapladığında, gemi yolcularıyla birlikte dağlar gibi dalgalar arasında süzülmeye başladı. Nûh, geminin dışında bir kenarda bulunan oğluna: “Evlâdım, bizimle birlikte gemiye bin de kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.

Fakat oğlu: “Ben şöyle büyük bir dağa sığınırım, o da beni sulardan korur” diye karşılık verdi. Nûh: “Bugün, merhamet edip korudukları dışında, hiçbir kimse bir başkasını Allah’ın helâk emrinden kurtaramaz” dedi. Birden aralarına dalga giriverdi de o âsi oğul boğulanlardan oldu.

İnsanlar inansın diye ilâhî bir kitapla dağlar yürütülecek, yeryüzü parça parça edilecek ve ölüler diriltilip konuşturulacak olsaydı, o kitap yine bu Kur’an olurdu. Fakat inatçı kâfirler buna da inanmazlardı. Gerçek şu ki, her şeyi murad edip yapmak yalnızca Allah’ın elindedir. Mü’minler hâlâ şunu anlamadı mı: Eğer Allah dileseydi bütün insanları doğru yola erdirirdi. Fakat o kâfirlerin yaptıkları işler, kurdukları düzenler ve sistemler yüzünden, başlarına âni ve büyük felâketler gelmesi veya bunların yurtlarının hemen yakınına inmesi devam edecektir. Allah’ın verdiği söz yerine gelinceye kadar da bu böyle sürüp gidecektir. Allah verdiği sözden asla caymaz.

Hal böyleyken, onlar yine de, tuzak kurmaya devam ettiler. Bu tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar güçlü kuvvetli bir şekilde tasarlanmış olsa bile, onların tuzaklarının cezası Allah’ın yanındadır; onları bir bir boşa çıkaracak ve asla başarıya eriştirmeyecektir.

Onlar dağları yontarak güven içinde yaşayacakları evler yaparlardı.

Allah, sizi sarsmaması için yeryüzüne sağlam, sarsılmaz dağlar çaktı; yolunuzu bulabilmeniz için de ırmaklar ve yollar açtı.

Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlarda, ağaçlarda ve insanların kurdukları çardaklarda kendine göz göz kovan edin.”

Allah yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı ve kimi dağlarda sizin için barınaklar meydana getirdi. Sizi sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi düşmandan koruyacak zırhlar var etti. Allah, size olan nimetini böylece tamamlıyor ki, tam bir teslimiyetle O’na yönelip itaat edesiniz.

Hem yeryüzünde büyüklük taslayarak yürüme. Çünkü kendini ne kadar büyük görürsen gör ne yeri yarabilir, ne de boyca dağlara erişebilirsin.

O gün dağları yerlerinden söküp yürüteceğiz ve yeryüzünün dümdüz, çırılçıplak hâle geldiğini göreceksin. Biz bütün insanları mahşerde toplayacağız; içlerinden bir tek kişiyi bile geride bırakmayacağız.

“Bana demir kütleleri getirin!” Zülkarneyn iki dağın arasını demir kütleleriyle doldurtup dağlarla aynı seviyeye getirince: “Şimdi ateş yakın ve körükleyin!” dedi. Demir yığınlarını kor ateş hâline getirince de: “Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim” dedi.

Neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı;

Rasûlüm! Sana kıyâmet gününde dağların ne halde olacağını soruyorlar. De ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.”

Biz, kendilerini sarsmasın diye yeryüzüne sapasağlam dağlar yerleştirdik ve şaşırmadan seyahat edip istedikleri yere ulaşabilmeleri için o dağlarda geniş geniş yollar, geçitler açtık.

Biz, sözkonusu dâvada en isabetli hükmü Süleyman’a bildirdik. Zâten biz, her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dağları ve kuşları Dâvûd’un emrine râm ettik; onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı. Gerçekten biz, dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sa­hi­biz.

Görmez misin ki, göklerde olanlar, yerde olanlar, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, yeryüzünde hareket eden bütün canlılar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedir; birçoğu hakkında da azap hükmü kesinleşmiştir. Allah kimi alçaltırsa, artık onu yükseltecek kimse yoktur. Şüphesiz Allah, ne dilerse yapar.

Görmez misin ki, Allah bulutları sevk ediyor, sonra açıklarını giderip onları bir araya getiriyor, sonra onları üst üste yığıp sıkıştırıyor. Bir de görürsün ki bunların arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlar büyüklüğünde bulutlardan dolu indiriyor da onunla dilediğini vuruyor, dilediğinden de onu öteye çeviriyor. O bulutlarda çakan şimşeğin parıltısı ise nerdeyse gözleri alıverecek!

Biz de Mûsâ’ya: “Asân ile denize vur!” diye emrettik. Mûsâ vurur vurmaz deniz yarıldı, on iki yol açıldı, öyle ki koridor gibi açılan yolların iki yanındaki sular birer büyük dağ gibi yığıldı.

“Böyle sandığınız için mi, şımarık kimseler olarak dağlardan büyük bir ustalıkla görkemli evler yontuyorsunuz?”

Onlar mı hayırlı yoksa yeryüzünü yaşamaya elverişli kılan, içinde yer yer nehirler akıtan, onun sallanmaması için sâbit dağlar yaratan ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilâh daha olur mu hiç? Hayır, hayır! Onların çoğu gerçeği bilmiyorlar.

Dağları görür, onları hareketsiz, yerlerinde donmuş sanırsın. Halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer giderler. Bu, her şeyi sağlam ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz O, yaptığınız her şeyi en iyi bilendir.

Allah gökleri, gördüğünüz herhangi bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yeryüzüne haşmetli sabit dağlar yerleştirdi ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz, gökten su indirdik de orada renk, koku, tat bakımından türlü türlü o güzel bitkilerden çift çift yetiştirdik.

Şüphesiz biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve onun sorumluluğunu yerine getirememekten korktular. Ne var ki, onu insan yüklendi. Bunca kabiliyet ve nimetlerle donatıldığı halde yüklendiği emânetin hakkını veremeyen insan ne kadar zâlim, ne kadar câhildir.

Biz Dâvûd’a tarafımızdan büyük bir lutufta bulunduk: “Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin. Ey kuşlar, siz de!” buyurduk. Demiri onun için yumuşattık.

Görmez misin ki, Allah gökten bir su indiriyor? Biz onunla renkleri çeşit çeşit meyveler, sebzeler çıkarıyoruz. Dağlarda da toprağın rengine göre beyaz, kırmızı, daha farklı renklerde ve simsiyah yollar vardır.

Biz, dağları onun emrine verdik de, akşam sabah onunla birlikte Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini tesbih ederlerdi.

O, yerin üstünde sağlam sarsılmaz dağlar yerleştirdi, orayı bereketli kıldı ve isteyip arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları önceki iki günle birlikte toplam dört günde takdir etti.

Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun varlığını ve kudretini gösteren delillerinden biridir.

Yeryüzünü de döşedik, oraya sağlam dağlar yerleştirdik, orada gönüller, gözler açan her türlü bitkiyi çift çift bitirdik.

O heybetli dağlar yerlerinden sökülüp süratle yürütülecek!

Deniz üzerinde koca dağlar gibi yüzüp giden devâsâ gemiler O’nundur.

Dağlar parçalanıp darmadağın edildiği,

Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağın tepesine indirseydik, sen onu Allah korkusundan başını eğip paramparça olduğunu görürdün. Biz bu misâlleri insanlara veriyoruz ki, etraflıca düşünüp gerekli dersi alsınlar.

Yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, birbirine tek çarpışla çarpılarak paramparça edildiğinde,

Dağlar da atılmış rengârenk yüne döner.

Kıyâmet günü yer ve dağlar şiddetle sarsılır; koca dağlar kum yığınına döner.

Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

Üstüne de sarsılmaz, sâbit yüce dağlar diktik; size tatlı sular içirdik.

Dağları da onu sağlam tutan birer kazık.

Dağlar yerlerinden koparılıp yürütülür, bir serâp hâlini alır.

Dağları sapasağlam yerleştirdi.

Dağlar yerlerinden sökülüp yürütüldüğü zaman,

Dağlara bakmazlar mı, nasıl çakılıp dikilmiş?

Sînâ dağına,

Dağlar da atılmış rengârenk yünlere döner.

DAĞLARIN HAREKET EDİŞİ İLE İLGİLİ AYET

"Dağları görür, onları hareketsiz, yerlerinde donmuş sanırsın. Halbuki onlar, bulutların yürümesi gibi geçer giderler. Bu, her şeyi sağlam ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz O, yaptığınız her şeyi en iyi bilendir."

DAĞLARIN YARATILIŞI İLE İLGİLİ AYETLER

O Allah ki, yeryüzünü enine boyuna yayıp genişletti, oraya yerinden oynatılamaz dağlar yerleştirdi, nehirler akıttı ve orada her bir ürünü çifter çifter yetiştirdi. O, sürekli olarak geceyi de gündüze bürüyüp duruyor. Doğrusu bütün bunlarda, sistemli düşünebilen kimseler için nice deliller, alınacak nice dersler vardır.

Yeryüzünü de yayıp genişlettik, üzerine sağlam, sarsılmaz dağlar yerleştirdik ve orada rengi, tadı, şekli ölçülü her bitkiden ürünler bitirdik.

Allah, sizi sarsmaması için yeryüzüne sağlam, sarsılmaz dağlar çaktı; yolunuzu bulabilmeniz için de ırmaklar ve yollar açtı.

Yeryüzünü de döşedik, oraya sağlam dağlar yerleştirdik, orada gönüller, gözler açan her türlü bitkiyi çift çift bitirdik.

Dağları sapasağlam yerleştirdi.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir