darul hadis ne demek / Daru'l Hadis ne Demektir?, guncel fetvalar, diyanet isleri fetvalari | seafoodplus.info

Darul Hadis Ne Demek

darul hadis ne demek

İslam tarihinin önemli ihtisas kurumu darülhadis hakkında 10 bilgi

Medreselerin en üst basamağında yer alan darülhadisler, kuruldukları dönemden itibaren ilim hayatına ve sistematiğine önemli katkılarda bulundular. Peygamber Efendimizin (SAV) hadislerinin öğrenimi için kurulan bu okullarda İbn Asakir, İbnu's-Salah, İbn Teymiye gibi önemli muhaddisler hocalık yaptı. Peki, darülhadislerde hangi eserler okutulurdu?

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

DARÜLHADİS NEDİR?

İSLAM'IN İLK YILLARINDA EĞİTİM

İSLAM’IN İLK YILLARINDA EĞİTİM

İSLAM TARİHİNDEKİ İLK DARÜLHADİS

İSLAM TARİHİNDEKİ İLK DARÜLHADİS

DARÜLHADİSLERDE DERS VEREN HOCALAR

DARÜLHADİSLERDE DERS VEREN HOCALAR

Kur’an ve Sünnet, İslâm’ın birbirini tamamlayan iki temel kaynağıdır. Sünnetin ifadesi olan hadisler de esas itibarıyle vahiy ve ilhâma dayanır. Hz. Peygambere ve onun sünnetine kesin bir şekilde uymayı emreden bir çok âyet ve hadisler mevcuttur.

Hadis, sünnetle eş anlamlı olup, Peygamber Efendimize nispet edilen söz, fiil, takrir ve niteliklere denmektedir. Bir diğer ifade ile sünnetin söz ve yazıyla nakledilmiş şekli demek olan hadislerin toplanması, tasnifi ve değerlendirmesi şeklinde yapılan ve yaklaşık üç asır süren çalışmalar sonucu geniş sahası olan bir ilim dalı meydana geldi .[1] Bir tanım olarak hadis, Hz. Peygamber’in sözlerini, fiillerini ve tasviblerini ifade eden terimdir. Hadisleri tesbit, nakil ve anlamaya yönelik ilim dalına da hadis ismi verilmektedir.[2]

DÂRÜ&#;L-HADİS NEDİR?

Dâr kelimesi, “yer, mekân, ev, yurt” gibi anlamlara gelmektedir. Dârü’l-hadis, “Hadis okutulan yer” demektir. Önceleri evler, mescidler ve medreseler bünyesinde yapılan hadis öğretimi faaliyeti, ilk defa Büyük Selçuklular döneminde dârü&#;l-hadis denen ayrı müesseselerde yapılmaya başlamıştır. Hadis mektebi, hadis medresesi anlamında olup, bu öğretim faaliyetinin yapıldığı bina anlamını da ihtiva eder.

İslâm dünyasında medreselerden ayrı olarak “Dârü&#;l-hadis” adıyla ilk öğretim kurumu, ’de Şam’da kurulmuştur. Kurucusu Selçuklu atabeglerinden Nûreddin Mahmûd Zengî(ö)&#;dir. Dârü’l-hadîsi’n-Nuriyye diye adlandırılan bu müessese, büyük muhaddis ve tarihçi İbn Asâkir(ö) adına yaptırılmıştır. Şam’da kurulan bu müesseseden yaklaşık 70 yıl sonra Anadolu’da ilk dârü&#;l-hadisin kurulduğunu görmekteyiz.

ANADOLU’DA İLK DÂRÜ&#;L-HADİS

Anadolu’da kurulan ilk dârü&#;l-hadis, ötedenberi iddia edildiği şekliyle Konya İnce Minare Darü&#;l-hadisi olmayıp ondan 35 yıl önce kurulan”Çankırı Dârü&#;l-hadisi”dir.
Bu konuya dikkatleri ilk kez çeken merhum Prof. Dr. Ali Yardım’a[3] şükran borçluyuz.
Taşmescid diye bilinen Selçuklu devri eseri, “darü&#;ş-şifâ” tarafı ile ön plana çıkarılmış olup, asıl kimliği bu yüzden gölgede kalmıştır. Halbuki yıllara direnen bu eser, Anadolu’da kurulan ilk dârü&#;l-hadisdir. Dârü&#;ş-şifa(Bimâristan, dârü’l-âfiye, hastane) yılında inşa edilmiş olmakla birlikte bu eserden bugüne yalnız kitâbesi kalmıştır. Çankırı’ya iki defa gelerek bu eseri inceleyen ve kitabesini doğru biçimde okuyup bizlere aktaran Ali Yardım, şu önemli ifadeyi eklemeyi de ihmal etmemiştir:

Çankırı Cemaleddin dârü&#;l-hadisi(Taş Mescid) orijinal kitâbesi ile günümüze kadar gelebilen en eski dârü&#;l-hadis binasıdır. Bu hüviyeti ile farklı ve mümtaz bir kıymeti hâizdir. Ayrıca bu bina, ruhaniyetli bir yapıya sahip olan Çankırı şehri için de bir “şeref âbidesi’dir.”[4]

Merhum Ali Yardım, darü&#;l-hadis kitabesini şu şekilde çevirmiştir:

Bu dârü&#;l-hadis ve mezarlığın(makbere) yapılmasını, () yılında lûtfu bol Allah’ın rahmetine muhtaç zayıf kul, Abdullah oğlu Atabey Ferruh emretti”[5]

İslam tarihinde İlk dârü&#;l-hadisi inşa ettiren Nureddin Mahmud Zengî gibi Cemaleddin Ferruh da bir Selçuklu atabegidir. Atabeg, şehzadeleri yetiştirmekle görevli güvenilir, umur görmüş devlet adamlarına verilen Türkçe bir ünvandır. Bazen Lala şeklinde kullanılmaktadır.

/ tarihinde inşâ edilen bu dârü&#;l-hadis, /’de yapılan darü&#;ş-şifânın gölgesinde kalmıştır. Yapılan inceleme ve araştırmalarda darü&#;ş-şifâ ön plana çıkarılmış, Anadolu’da bir ilk olan dârülhadisten fazla söz edilmemiştir. Bu konuyu gündeme getiren Prof. Dr. Ali Yardım, yaptığı tespit ile önemli bir gerçeği ortaya koymuştur . Yardım’a göre, şu anda mescid olarak kullanılan kısım, medresenin ders okutulan eyvan kısmıdır. Talebe odalarının güney kısımda arsa üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Çankırı’yı ruhaniyetli yapıya sahip ve Taşmescid(Dârü&#;l-hadis)i bir şeref âbidesi olarak gören Ali Yardım’a Cenab-ı Hak’dan rahmet niyaz ederim. Ona olan minnet borcumuzu kitaplarından bir veya birkaçını okuyarak ifa etmeye gayret edelim. Cemaleddin Ferruh’a da rahmet ve şükranlar…
Sonuç Olarak;
1-Anadolu Selçukluları döneminde Lala Cemaleddin Ferruh tarafından yılında yaptırılan dârü&#;ş-şifâ(hastane, bimâristan, dârü&#;l-âfiye) nın yalnız kitabesi günümüze gelebilmiştir. Yılan motifi bu yapıya aittir.
2-Dârü&#;ş-şifânın yanına yılında dârü&#;l-hadis inşa edilmiştir. Bugün ayakta kalan Taşmescid dediğimiz taş yapı, Cemaleddin Ferruh Dârülhadisi’dir. Bu zatın kabri de bu yapı içindedir. Anadolu’da inşa edilen ve kitabesiyle birlikte günümüze kadar ayakta kalabilen ilk dârülhadis olması ve taş işçiliğinin güzel bir numunesi olması hasebiyle eşsiz kıymete sahiptir.
Yukarıda açıklanan özellikleriyle bu eser, tarih ve turizm açısından yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır. Kendi dalında Anadolu’da ilk olan bu eşsiz Selçuklu yâdigârının ne olduğunu gerçek hüviyetiyle bilmeden bu değerlendirmeyi yapmak mümkün değildir.

_________________________________________________________________________________________&#;
[1]Nuri Topaloğlu, Selçuklu Muhaddisleri, D.İ.B. yayınları, Ankara,
[2] TDVİA ,”Hadis” maddesi, cilt. 15, s ve..
[3] Prof. Dr. Ali YARDIM() : Ülkemizin yetiştirdiği önemli hadis bilginlerinden biridir.
yılında Alanya – Oba Köyü’nde doğdu. yılında başladığı öğrenim hayatını, ’de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olarak tamamladı. Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü ve Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde görev aldı. ’de Doktor, ’ Doçent ve ’de Profesör oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Hadîs Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. 2Ocak ’da en verimli çağında aramızdan ayrıldı.
Prof. Dr. Ali Yardım’ın Arapça’ya vukufu, Klâsik Türkçe’ye âşinalığı, Fransızca ve Farsça ile de ünsiyeti bulunuyordu.
ALİ YARDIM’IN Eserleri:  Mesnevî Hadisleri, Hadîs I-II,  Peygamberimiz’in Şemâili,  Şihâb’ül-Ahbâr Tercümesi (Kuzâî’nin),  İslam’da Altın Yüzük Kullanımı, Ashâb Bilgisinin Kaynakları ve Tirmizî’nin Tesmiyetü Ashâb’in-Nebî’si,Temel Kültür Müesseselerimizden Dârulhadîsler .
[4] Ali Yardım, Temel Kültür Müesseselerimizden Dârülhadisler, İstanbul , s
[5] Ali Yardım, age. s

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

İlgili

Darulhadis Nedir?

Dâru’l-hadîs: Hadîs ve bununla ilgili şeyleri öğretme mektebi anlamına gelir.

DARU’L-HADİS KELİMESİNE ÖRNEK

Böyle hanımların biri de Mâhpeyker Kösem Vâlide Sultan’dır. O da Yeni Cami’nin temelini atmış, Üsküdar Çinili Camii ve yanına da mektep, çeşme, dâru’l-hadîs, çifte hamam ve sebil yaptırmıştır. Ayrıca Anadolu Kavağı’ndaki

camiyi inşâ ettirmiştir. Onun, yetim ve fakir kızları evlendirmek için kurmuş olduğu vakıf da meşhurdur. Bunlardan başka daha birçok hayrâtı vardır. Oldukça dikkat çekicidir ki, vâlide sultanlar arasında celâlli ve sert tabiatıyla tanınmış olduğu hâlde Kösem Sultan bile, vakıf tesis etmekteki gayretiyle zayıflara şefkat ve merhamet hususunda zirve bir şahsiyettir.

*****

Osmanlı’da kurulan vakıfların çeşitlerini ve hizmet sahalarını tam olarak tespit edip sayabilmek mümkün değilse de, bunların şümûlü hakkında bir fikir sahibi olabilmek için, en mühimlerinden birkaç tanesini şöyle sıralayabiliriz:

-Câmî, mescid, tekke, zâviye ve türbelerin inşâ ve bakımı,

-Medrese, dâru’l-huffâz, dâru’l-hadîs vb. ilim müesseseleri,

-İmârethâneler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar ve dâru’ş-şifâ hizmetleri,

-Namazgâh, kütüphâne ve misâfirhâneler,

-Kuyular, su yolları, su kemerleri, çeşme ve sebiller,

-Aşevleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvaları;

-Esir ve köle âzâd etmek,

-Fakirlere yakacak temin etmek,

-Efendileri tarafından azarlanmaması için, hizmetçilerin kırdıkları

veya zarar verdikleri eşyâyı tazmin etmek,

-Yetim kızlara çeyiz hazırlamak,

-Borçluların borçlarını ödemek,

-Dul kadınlara ve muhtaçlara yardım etmek,

-Mektep çocuklarına gıda ve giyecek yardımı yapmak,

-Fakir ve kimsesizlerin cenâzesini kaldırmak,

-Bayramlarda çocukları ve kimsesizleri sevindirmek,

-Yaşlı ve kimsesiz hanımları korumak.

Bunlara ilâveten akla gelebilecek her sahada vakıf tesis eden Osmanlılar, kendi medeniyetlerini âdeta bir “vakıf medeniyeti” telâkkî ettirecek ölçüde hayır ve hasenât zenginliği ortaya koymuşlardır. Gerçekten vakıflar,

Osmanlı Medeniyeti’nin bir alâmet-i fârikası sayılabilir.

*****

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

DÂRU&#;L-HADÎS

Hadîs ilimlerinin ihtisas seviyesinde öğretildiği özel eğitim müessesesi.

Kur'ân-ı Kerim'den sonra, İslâm'ın ikinci ana kaynağı olan "Sünnet" ve bunun sözlü ifadesi olan "Hadis" öğretimi büyük bir önem arzeder. Hz. Peygamber, sözleri, fiilleri ve tasvipleriyle İslâmî hükümleri pratik hayata aktarmış, müslümanlar için canlı bir model olmuştur. O'nun hayatı bütünüyle iyi bilindiği ve müslümanların yaşayışına aktarıldığı ölçüde İslâmiyet ferdî ve sosyal hayatta müsbet etkisini gösterecektir.

İslâmiyet'in ilk dönemlerinde öğretim ve eğitim faaliyetleri daha çok mescid ve camilerde yürütülmekte idi. İbadet yeri olan mescidler, bu dönemde aynı zamanda dershane görevini de yapmakta idiler. Hadis öğretiminin ilk yapıldığı cami, Mescid-i Nebevî'dir. Hz. Peygamber döneminde Ashab-ı Suffâ, mescidin bir bölümünde Rasûlullah'tan hadis öğreniyorlardı. Ashab arasında en çok hadîs rivayet eden Ebu Hüreyre burada yetişmiştir. Sünen-i İbn Mâce de rivayet edildiğine göre, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.) camide Kur'ân tilaveti, dua ve ilim öğrenmekle meşgul olan iki ayrı halkaya rastlamış ve onlara iltifat etmiştir (İbn Mâce, Mukaddime, 17). Bu haberden de anlaşıldığı gibi, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashab döneminde İslâmî ilimlerin öğretildiği yer mescitlerdi.

Emevîler döneminde çocuklar için "mektepler" inşa edilirken, Abbasîler döneminde ise "medreseler" tahsil müesseseleri olarak kurulmaya başlanmıştır. Bunların dışında "mecâlis" denilen ilmî toplantılar da hadîs, ilimlerinin öğretildiği yerlerdi. Bu dönemlerde, câmi ve mescidler yine ilim merkezi olarak kullanılmaya devam etmiştir. Ancak; hadîs ilminin önemi dolayısıyla sonraları, hadis ilimlerinin ihtisas seviyesinde öğretildiği "dârü'l-hadîs" denilen özel müesseseler kurulmaya başlanmıştır ki, bu müesseseler birer hadîs araştırma merkezi mahiyetinde idiler.

Hadîslerin tetkîki için çok iyi düzeyde Arapça bilmek ve belâgat, tefsir, usûl-ı hadîs ve diğer şer'î ilimleri de bilmek gerekiyordu. Bunun için özel müesseseler kuruldu. Medreselerde okutulan derslerde icazet alanların kabul edildiği bu ihtisas okullarının ilki, Atabek Nureddin Mahmud İbn Zengi (/)tarafından hicrî yılında Şam'da kuruldu. Kurucusunun adına nisbetle bu dârü'l-hadîs'e "Nuriye Medresesi" denildi. İkincisi Musul'da kurulan bu hadis medreseleri daha sonraları çoğaldı. Hadisle birlikte Kur'ân ilimlerinin de okutulduğu medreselere ise "dârü'l-Kur'ân ve'l-hadis" ismi verildi.

Anadolu sahasındaki ilk dârü'l-hadîs, İlhanlılar zamanında Başvezir Şemseddin Cüveynî'nin / yılında Sivas'ta kurduğu çifte minareli medresedir. Anadolu Selçukluları devrinde verir. Sahip Ata tarafından Konya'da yaptırılan ince minareli medrese, dârü'l-hadislerin en meşhurlarındandır.

Osmanlılar döneminde önce Bursa'da, sonra da II. Murat tarafından yılında Edirne'de dârü'l-hadîs kuruldu.

İstanbul'daki ilk dârü'l-hadîs ise, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Süleymaniye Camii'nin tam karşısında ve tabhanenin bulunduğu yerde kurulan Dârü'l-Hadîs'tir. Binası bugün de ayakta duran bu medrese, kubbeli bir oda, kubbesiz ondokuz odadan müteşekkildir. Süleymaniye Dârü'l-Hadîs'i, paye bakımından medreselerin en yükseği olduğu için, buraya ilk tayinlerinde müderrislere yüz akçe, bilâhare elli daha artırılarak yüzelli akçe yevmiye verilirdi. Payelerine göre dârü'l-hadîs müderrislerine verilen yevmiye on ile yüzelli akçe arasında değişiyordu. Ayrıca imkânlar nisbetinde talebelere de burs veriliyordu. Meselâ, Birgi Dârü'l-Hadîs'inde okuyan yedi öğrenciden her biri dörder akçe yevmiye alıyordu.

XV. ve XVI. yüzyıllar arasında Osmanlılar tarafından, on üçü İstanbul' da olmak üzere yirmi dârü'l-hadîs yaptırılmıştı. Geri kalanlardan ikisi Amasya'da, ikisi Edirne'de, diğerleri de İznik, Birgi ve İstip'te kuruldu. Ayrıca Anadolu'nun Konya, Aksaray, Niğde, Kayseri, Sivas, Alanya, Erzurum, Urfa, Adana, Tokat, Ankara, Bursa, Manisa şehirlerinde dârü'l-hadîs'ler vardı. Evliya Çelebi'ye göre, XVII. yüzyılda dârü'l-hadîs'lerin sayısı yüzotuzbeşi buluyordu. 'de yapılan umûmî nüfus sayımı dolayısıyla yapılıp bastırılan istatistiğe göre, İstanbul'da çeşitli semtlerde onbir dârü'l-hadîs görülmektedir.

Dârü'l-hadîs'lerde, usûl-i hadîs ile birlikte Kütüb-i Sitte okutulurdu. Bunlardan Buhârî* ve Müslîm üzerinde bilhassa durulur, hadis kritiğine oldukça önem verilirdi. Dârü'l hadîs'ler genellikle vakıf kurumları olduğu için, buralarda okutulan kitaplar, vakfın şartına, -vakıf herhangi bir şart koşmamışsa- o beldenin örfüne göre okutulan eserlerdi. Bu sebeple dârü'l-hadîs'lerde takip edilen program ve kitapları kesin olarak tespit etmek mümkün olamamaktadır. Ancak, Osmanlı âlimlerinden Kemal Paşazade'nin Edirne Dârü'l-Hadîs'inde müderris iken Sahîh-i Buhârî'ye şerh yazması (Taşköprüzâde, Şekaikûn-Nu'maniyye, ), Mevlâna Haydar'ın ise Dârü'l-Hadis müderrisi iken Sahîh-i Buhârî'yi, Kirmânî şerhiyle birlikte okutması (a.g.e. ) genellikle son devirde dârü'l-hadîs'lerde metin olarak Buhârî ve şerhlerinin okutulduğunu göstermektedir.

Dârü'l-hadîs'ler en yüksek medreseler olduğu için müderrisleri hem en yüksek yevmiye alıyorlar, hem de törenlerde öteki müderrislerin önünde bulunuyorlar ve onlara başkanlık ediyorlardı. İlim, eğitim ve kültür hayatımızda önemli hizmetler gören dârü'l hadîs'ler, diğer birçok müessese gibi kapatılınca, tarihe karışmış olup; tekrar ihya edilerek İslâm'ın yeniden hâkim kılınacağı günleri beklemektedir.

A. Rıza TEMEL

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir