Tarih: 03 Ocak FIKIHZekat
Bir kimse evli olup da başka yerde oturan ve kendisine yetecek miktarda mal ve kazanca sahip olmayan evlâtlarına, gelinine, damadına veya üvey anne ile üvey babasına zekât verebilir, çünkü bunlara bakma yükümlülüğü yoktur.[1]
Zengin olan bir kadının, fakir olan kocasına zekâtını vermesi caizdir. Çünkü zengin de olsa kadın, kocasının ve çocuklarının nafakasını temin etmekle yükümlü değildir. Ebû Hanife’ye göre birbirlerine bakmakla yükümlü olduklarından karı ve koca birbirine zekât veremez.
Kadın, kocasının veya baba, evlâdının verdiği nafakayla geçinemiyorsa; evli kadına veya evlât sahibi babaya başkasının zekât vermesi caizdir.
Babası zengin olan çocukla, kocası zengin olan kadın zengin kabul edilir. Ancak zengin bir adamın kazanmaktan aciz, fakir olan büyük çocuğuna ve fakir olan babasına başkasının zekât vermesi caizdir.
Nisap miktarı mala sahip olmamakla birlikte geçimini rahat sağlayan insanlara da zekât verilmez.
Zekât parasını içki, kumar gibi günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere vermek de doğru değildir.
Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır. Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) (Hicri ) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu.
Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.
Dipnotlar:
[1] Nevevî, el-Mecmû', 6/
[2] Ebû Davud. Zekât, 3; Mâlik, el-Muvatta Zekât, 29
[3] Tirmizi, Zekât 23, Nesai, Zekât 90
Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi),
İslam ve İhsan
PAYLAŞ:
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.
Erkam Medya © islam&ihsan
Soru: Dede zekâtını kursta okuyan ihtiyaç sahibi torununa verebilir mi?
el Cevab: verilmez.
Ama;
-Babası varken bakmakla yükümlü olmaz. Bu durumda verme vechi oluşur.
-Fi sebilillah sınıfı kapsamında verebilir diyenlere göre verilebilir.
-Cihad edenlere verilecek payı ilim tahsil edenlere kadar genişletenlere göre verebilir.
Yani, ailesinden olması sebebiyle zekât veremeyecek iken, bakmakla yükümlü olmadığı durumda iken dede torununa zekât verebilir mi, babası varken dedeye torununun velayeti düşmez. Bu açıdan zekâtını torununa verebilmesinin vechi oluşur.
Allah yolunda ilim tahsil ediyorsa bu durumda esasen yine bakmakla yükümlü olduğu kimselere zekât vermez ama bazı fakihler Allah yolunda taat durumunda olanlara bakmakla yükümlü akrabalarından olsalar bile ''ayrım yapılmayıp zekâtın bu açıdan verilebileceğini söylemişlerdir.
Esasen verilmez iken bu açıdan verilebilir diyenleri ima ederek ''zekâtın dar olan verilebilirlik sınırını genişletenlere göre verilebilir'' dedim.
Başka bir hocaya sorduğunuz ve cevabını bildiğiniz soruları sormamalısınız.
Daha önce bu soruyu cevaplamıştım, aşağıdadır;
Allah Yolunda Taatle Meşgul Muhtaçlar
Allah yolunda olmaktan kasıt; Allaha taat ile alakalı işlerle uğraşmaktır. Bunlardan da muhtaç olanlara sadece zekât düşer.
İmam Ebu Yusuf Allah yolunda olanlardan kasdın sadece muhtaç mücahidler olduğunu, İmam Muhammed’de bunlardan kasdın fakir hac yolcusu olduğunu fetvaya bağlamışlardır.
Allah yolunda ilim tahsil edenler ve taatlerle meşgul olup da muhtaç durumda olanlar hanefi mezhebinde bir görüşe göre zekât verilecekler grubuna girer
Allah yolunda olanlardan muhtaç olanlara zekât verilir. Allah yolunda olanlar teriminden mücahidler anlaşılmıştır. Mücahidlerden zengin olanlara zekât verilmez. Ama muhtaç olanlara zekât verilir.
Memleketinde hali vakti yerinde olsa da cihada çıkarken elbise silah, yol azığı, binek gibi şeylere ihtiyacı olan zengine de zekât malı cihada çıkacağı zaman verilir. [1]
Mülahaza: Bazı kurslar cemaatlerden zekât toplayıp devir yapıyorlar ve zekâtı kursta kullanıyorlar bu caiz mi?
el Cevab: Cemaatler zekât toplayamaz. Vekâlet ile zekâtı verilecek olanlara ulaştırabilirler. Vekâlet şahıslara verilirse daha uygun olur. Zekâtı şahıslara ulaştırmak üzere vekâlet alan adam zekâtı ulaştırmazsa vebal altında kalır.
Kursta okuyan çocukların kurslara para ödemesi gerekiyorsa, ödeyecekleri para yerine onlara dağıtılan zekâtı onlardan alırlarsa bunun caizlik vechi vardır. Zekât verilen şahıs parasını istediği şekilde sarf eder. Ama onları zorlarlarsa ya da tehdit ederlerse bir tür gaspçı durumuna düşerler.
zekât parasını bu şekilde kurs hizmetlerine kullanmak kesinlikle caiz olmaz.
Cemaatlere Zekât Verilmesinin Hükmü İçin Linki Tıklayınız;
Soru: Kişinin oğluyla gelini boşanmışlar birde çocukları var. Çocuk annesinde kalıyor. Çocuk ve annesinin durumları kötü bu kişi çocukla annesine yani eski gelinine zekât verebilir mi? Ben torununa veremez dedim ama eski gelininde şüpheliyim.
2. soru: Kişi kayın pederine ve kaynanasına zekât verebilir mi kayınlarda buna dahil?
el Cevab:
Gelinine verebilir. Torununa veremez.
Kayınpederine kaynanasına ve kayınlarına üzerlerinde zekât şartları oluşuyorsa verebilir.
el usul (baba ve anne ve anne babalarına) ve furu (çocuklar ve çocukların çocukları)na; bakmakla yükümlü olduğu insanlardan olmaları sebebiyle zekât düşmez. [2]
Ek: Usul ve furu mensupları, zekâtın verileceği sınıflardan borçlular ve mücahidler konumunda olduklarında bu iki sınıftan olmaları açısından zekât alabilirler mi?
Problem borçlular açısından bakılması ön şartı üzerine bina edilmiş. Mücahidlere verilmesi de yine aynı.
[1] Bedayi II
[2] el Meydani, el Lubab fi Şerhil kitab I; el Kasani Bedaius Sanai, II vd.