define olan yerler nasıl belli olur / Define İşaretleri Çözümleri ve Anlamları

Define Olan Yerler Nasıl Belli Olur

define olan yerler nasıl belli olur

Define Olan Yer Nasıl Anlaşılır ?

Ülkemizin her bölgesine kayalar üzerine yontularak yapılmış  değişik şekillerde figürler, izler, çizgiler, yazılar ve canlılara ait resimlere rastlamak mümkündür. Bu şekilde geçmiş medeniyetlerin bıraktıkları bu izlerin ne anlama geldiği merak edilmiş yıllarca araştırılmış, tartışılmış bazıları hakkında bir takım kanaate varılmıştır. Bu medeniyet izlerinin hepsi define yada gömü gibi anlamak yorumlamak yanlıştır. Bunların bir çoğu define değildir. bizi ilgilendiren konu bunlardan hangileri direkt olarak gömüyü gösterir olanıdır.

Unutmayalım ki gömüyü yapan insan kendisinden başka birinin bu gömüyü alma imkanı olmasın, kendi açısında rahat ve kolay olsun, işaret dediğimiz bu tür düzeneklerin yapım mantığı budur. O zaman bu işaretler nasıl çözülecek? sorumuza aşağıda kısaca cevap vermeye çalışacağız.

Öncelikle aşağıdaki konulara dikkat edelim!

1- İşaretin bulunduğu bölge yaşamaya elverişli ve yaşanmış olduğuna dair kalıntı ve izler olması,

2- İşaretin yapıldığı kaya iri yerli sabit olması,

3- İşaretin oyma yada kabartma olması,

4- İşaretin derin kalın biçimde yapılmış olması,

5- Aynı alan içerisinde manalı bir bağlantı ile birden fazla olması,

6- İşlendiği kayanın bir çok afetlere karşı dayanıklı sağlam olması

7- İşaret yapılan kaya su yatakları kenarında olmamalı (kimse su kenarlarına gömü saklamaz)

8- İşaretlerde  yontma sanatı  belirgin  şekilde  olmalı.

Bu niteliği taşıyan işaretler gömü olma ihtimali yüksektir. Bu özellikleri taşımayan figüranlar üzerinde durup uğraşmayalım. Aşırı yosun  tutan kayalardaki işaretler  gerçek  olmayabilir,  işaret yapılan kaya yosun tutmaz. İşaret çözümünde öncelikle tarihi bilgimizi yoğunlaştırmak, işaretin bulunduğu bölgenin tarihini öğrenmek, yapılan figüranın özelliklerini bilmek(örneğin bir yılan yılanın özellikleri birer ip ucudur) işaretin bulunduğu doğal coğrafyaya aykırı, çukur ,tümsek ,işaretli kaya gibi unsurları değerlendirmek, En önemlisi arkeolojik metotlara baş vurarak çözüm yollarını aramakla sonuca varılabilir.

İşaretlerin Mantıksal ve Tecrübeli Yorumları

Geçmiş zamanlarda belli bir serveti ellerinde tutan kişiler, bu servetlerini çeşitli tehlikelerden koruyabilmek için toprağa gömdüler, gizli bir takım yerlere sakladılar.Gömülen yerin daha sonra neresi olduğunu hatırlayabilmek için gömüyü yapan kişiler kazdıkları yerin yakınına (veya uzağına) sadece kendilerinin bileceği bir veya daha fazla işaretler bıraktıseafoodplus.info işaretlerin kalıcı olması için de işaretlerin bir kısmını taşların ve kayaların üzerine işlediler.

Günümüzde define arayanlar araziye çıktıklarında taşların üzerlerinde pek çok işaretler görüyorlar ve bu işaretlerin bir define işareti olabileceğinden şüseafoodplus.info işaretlerin manasının ne olduğu hep sorulmuşseafoodplus.info arayan kişiler bu işaretleri kendi görüşlerine göre yorumlamışlardır.

Bir işaretin ne maksatla o taşa çizildiği hiçbir zaman tam olarak bilinemez.O işaretin ne maksatla oraya çizildiğini ancak o işareti çizen söseafoodplus.info da mümkün olmadığına göre işaretleri yorumlayan kimselerin görüşlerini bir hakikat, bir doğru anlatımmış gibi kabullenmek safça bir davranıştıseafoodplus.info işaretlerin gruplanmış olarak bulunduğu bölgelerden şüphelenmek te doğrudur. Bu bölgelerin araştırılması gerekir.

Gömen kişi mantığını ve düşünme gücünü kullanarak işaretleri yaptığı için,bizlerde mantığımızı,düşünce gücümüzü vede deneyimlerimizi işaretlerin yorumlarına ekledik ve her yeni tecrübemizi eklemeye devam edeceğiz.

Define Nerede ve Nasıl Aranır ?

Değerli arkadaşlar şunu kesinlikle unutmayınız. Hiç bir insan elindeki değerleri bir yere gömüp yanı başındaki kayaya ve ya kayalara bir çentik yada bir figür koyup; EY! millet ben buraya gömü yaptım deme mantıksızlığı içerisinde değildir.

Arazide karşılaştığımız kayalar üzerinde gördüğümüz bir çok figürler mevcuttur, bunlar bire bir gömü için yapılmamıştır. Bunların bir çoğu mezarlardır, bazıları kabile veya kavimlere ait nişanelerdir, kaya mühürleridir, bir takım figürler sınır taşlarıdır v. s.

Önemli: Define sadece çil çil altınlardan oluşmaz, bir yazılı toprak tablet, bir figürlü vazo, bir yazılı kaya parçası v. s eser ve objeler kilolarca altın değerinden olduğunu unutmamalıyız, tahrip etmekten şiddetle kaçınmalıyız.

Define Olan Yer Püf Noktalar

Defineci, gündönümü yani 21 haziran gönü doğaya çıplak göz ile izlemeye çalışması profesyonel defineciliğin gereğidir. Çünkü bu gündönümü gömünün atlar gibi bitkiler üzerinde etki edip sarartacaktır. İkinci gözlem dönemi rüzgarsız lapa lapa yağan kar zamanında doğayı gözlemlemektir. Gerçekten yer altında bulunan muhtelif metallerin otları sararttığı, kar yağışı esnasında karı erittiği çevresine göre karı geç tutup erken erittiği görülecektir.

Bir başka gözlem yolu; kazılan toprak üzerinde ne kadar zaman geçerse geçsin mutlaka orijinal tabakaya göre yumuşak duracak birde üzerinde yetişen ot gibi bitki türlerinin boyu farklı ve kökleri kalın olacaktır. Bu gözlemler defineciyi ulaşmasında ciddi şekilde götürecektir.

Mezarlık alanlarında bitki örtüsü boyu çok yüksek sığ olmakla birlikte toprak rengi çevresine göre bir ton daha siyah olur. Bununda sebebi insan bedeninin de yüksek seviyede yağ bulunmasıdır.

Toprak altında bulunan altın ve gümüş gibi metaller atmosferdeki 15 ile 27 derece ıssı seviyesinde doğal olarak ısınacak ve genleşecek ısınma ve genleşe ile doğal olarak yaydığı manyetik alanı da aynı yönde açığa çıkacaktır. İletkenliği çok yüksek olan altın, sıcaklığın etkisi ile elektronlarında büyük ölçüde bir hareketlilik olacaktır, bu hareketlilik sonucunda manyetik dalgaları sıkışarak toprağın en zayıf yerinde atmosfere dağılma yapacaktır.

Elektronların genleşmesi ile meydana gelen manyetik üst seviyede bir sıkışma meydana getirecektir. Sıkışma ve sürtünme olayında ateşlenme olayı da gerçekleşebilir. Bu nedenle ot ağaç gibi bitki örtüsünün toprak altındaki damarlarını zayıflatıp çevresine göre erken sarmalarına neden olacaktır. eğer sıkışma ve sürtünme fazla ise o yerde bitki örtüsü kalmayacaktır. (Definecilerin hava ısısının 15 ve üzeri derecelerde detektörle arama yapmaları daha avantajlıdır.

Maddeler Halinde Define Nerelerde olur

Defineci çıplak gözleri ile doğayı iyice gözlemlemelidir, arazının insan yaşamına elverişli olup olmadığına kanaat getirmeli, dikkatini aşağıda sırladığımız unsurlar etrafında yoğunlaştırıp araştırmaya başlamalıdır.

1- Harabe yerleri (Ören yerleri Gömü mezar ve muhtelif objeler bulunmakta ve sit alanı içinde olup yasal olmayan tahribattan kaçınalım)

2- Yığma tepeler (Tümülüs ve Höyük yapılarıdır. Muhtelif gömü ve objeler bulunmakta Yasalarımıza göre sit alanıdırlar tahrip etmekten kaçınalım.)

3- Çeşme veya pınar gibi su kaynakları çevreleri ( Gömü bulunabilinir.)

4- Üzerinde işaret resim veya sembol bulunan kayaların çevresi (Geneli Mezarlarıdır, içinde muhtelif mezar hediyeleri bulunur.)

5- Çeşitli medeniyetlere ait mezarlık alanları ( Mezar hediyeleri bulunur)

6- İnsan yaşantısına uygun mağara önleri (Gömü bulunabilir, yaşayan insanlara ait muhtelif araç ve gereçler ele geçirilebilir.)

7- Dini yapılar ( sebep ne olursa olsun saygılı davranmak gerekir İnancımızın gereğidir. )

8- Çakıl yığınlar ( Büyük çakıl yığınları Roma dönemine ait tümülüslerdir, ufak olanları yine mezarlardır, bir çoğunda mezar hediyesi bulunmamaktadır.)

9- Şelale arkaları: Önemli bir araştırma alanıdır, mezar ve gömü bulunmaktadır.

Kale surlarının önleri: muhtelif sikke, savaş malzemesi bulunur.

Halk arasında define var olduğu söylentisi olan alanlar ( Yakın tarihe aittir, sabit ve kalıcı olan yüzey unsurları üzerinde durulmalı)

Köprü ayakları: Değerli arkadaşlar definecilik alanında faaliyet gösteren bir site bu tür bilgi vermektedir, sakın bu bilgiye uyup hiç bir tarihi yapıyı, köprüyü hanları ve sairleri define arama uğruna yıkmaya, tahrip etmeye yönelmeyelim. Yanlış ve art niyetli bir bilgilendirmedir. Hiç bir insan deli de olsa bile gidip su yatağına yada köprü ayağına altınlarını gömmez akıl işi değil. Lütfen itibar etmeyelim.

Şunu unutmayalım insanlar yaşadıkları yerlerde mutlaka bir kalıntı bırakmışlardır, bırakılan çeşitli kalıntılar zamanında yaşamış insanlar hakkında bilgi verir. Define bu alanlar içinde olduğuna dair Arkeoloji bilimi ispatlamıştır. Başka yanlış yalan ve dolandırırcıların peşinde gidip zaman ve paranızı ziyan etmemenizi tavsiye ederiz.

Önemli: Yasal izin almadan kazı işlemine kalkışmayınız.

Alt resimdekiler roma tiyatrosunda bulunan roma definesi.

küp dolusu define
Define Olan Yer
Define Olan Yer Nasıl Anlaşılır ?

Define Nerelerde Olur

-   Define aramak istiyorum. Ne yapmalıyım?

Define aramak isteyenler, define arayacakları yerin bağlı olduğu mülki amire Define Arama Yönetmeliği’nin (seafoodplus.info,/seafoodplus.info) 7. maddesinde yer alan belgelerle birlikte bir dilekçe ile müracaat ederler.
Dilekçede arama maksadı açıkça belirtilir ve define aranacak yerin il, ilçe, bucak, köy, mahalle, sokak ve ev numarası bildirilir. Ayrıca bu yerin ekili, dikili, meskûn, gayrimeskûn, tapulu ve tapusuz olup olmadığı ve kime ait olduğu açıklanır.


-   Türkiye genelinde define aramak için izin almak mümkün müdür?
Türkiye genelinde define arama izni verilemez. Define aranacak yer 50 metrekareyi ve 10 metre derinliği geçemez. 

 

-   Define aramak istediğim arazinin mülkiyeti bana ait değil ne yapmalıyım?

Define aranacak yer sahipli ise; gerçek kişilerden noterden tasdikli muvafakatname, tüzel kişilerden de yetkili organlarından alınacak muvafakat yazısının alınması gerekmektedir.

 

-   Define aramak istediğim arazinin birden çok sahibi var ne yapmalıyım?

Tüm hissedarlardan noterden tasdikli muvafakatname alınması gerekmektedir.

 

-   Define araması için Kültür ve Turizm Bakanlığı maddi destek ve ekipman sağlar mı?

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Define Arama Ruhsatı sahiplerine maddi destek ve ekipman sağlanmamaktadır.

 

-   Define Arama Ruhsatı sahibinin maddi sorumlulukları var mıdır?

Define aranacak yeri incelemeye gidecek en az iki kişiden oluşan müze ihtisas elemanı ve aramada bulunacak ihtisas elemanları ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı temsilcilerinin yol masrafı ve birinci derece devlet memuru harcırahı üzerinden yevmiyeleri define arayıcısı tarafından ödenir. Bu yevmiyeler günlük zorunlu giderleri karşılamadığı takdirde, aradaki fark yevmiyelerin yüzde ellisini geçmemek şartıyla define arayıcısı tarafından ayrıca ödenir.
Define aramasından doğacak zarar ziyan ve kazı yapılan yerin eski haline getirilmesi ile ilgili masraflardan, define aranacak sahada, on beş günlük define arama süresi dikkate alınarak çevre sakinlerinin can ve mal güvenliğini sağlayıcı tedbirlerin alınmasından ve doğabilecek tüm zararın karşılanmasından define arayıcısı sorumludur. Bu masrafların tahmini tutarı ilgili müze müdürlüğünce tespit edilir. Tespit edilen bu tutara sayılı Kanunun ekinde yer alan (8) sayılı tarifenin “VI – Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve ruhsatnamelerden alınacak harçlar” başlıklı kısmının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereğince her yıl belirlenen define araştırmaları için verilecek ruhsatnameler harcının yüz katı teminat bedeli eklenir.
Define arama yerini incelemeye gidecek müze ihtisas elemanlarının harcırahı incelemeden önce, yukarıda belirtilen masraflar ve teminat bedeli  ise arama başlamadan önce define arayıcısı tarafından bir kamu bankasına ilgili müze müdürlüğü adına yatırılır.
Müze müdürü aramadan önce görevlilere avans öder. Hizmetin yerine getirilmesinden sonra görevlilerin verecekleri hakediş belgelerine göre kesin hesap yapılır. Artan para define arayıcısına iade edilir.

-   Define arama kazısı sonucunda bulduğum defineden ne kadar pay alırım?

Bulunan definenin Hazine ve Maliye Bakanlığınca geçer akçe olarak değeri tespit edilir. Define Hazineye ait arazide bulunmuşsa yüzde ellisi define arayıcısına; özel veya tüzel kişilere ait arazide bulunmuşsa yüzde kırkı define arayıcısına, yüzde onu ise mülk sahibine verilir.

 

-   Ülkemizde son 5 yılda kaç tane ruhsatlı define kazısı yapıldı?

seafoodplus.info,/seafoodplus.info

 

-   Yapılan define kazıları sonucunda define bulundu mu?

Yapılan izinli define kazıları bünyesinde herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır.

 

-   Tarihi eser buldum ne yapmalıyım?

Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanlar, malik oldukları veya kullandıkları arazinin içinde kültür ve tabiat varlığı bulunduğunu bilenler veya yeni haberdar olan malik ve zilyetler, bunu en geç üç gün içinde, en yakın müze müdürlüğüne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine bildirmeye mecburdurlar.

Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüğüne mazereti olmaksızın ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bildirimi yapılmamış olan kültür ve tabiat varlığını satışa arz eden, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

 

-   Bulduğum tarihi eseri müzeye götürsem para alır mıyım?

Korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olup olmadığını, müzeye alınacaklarla alınmayacakları tespit etmek ve müzelere alınmasına karar verilmesi durumunda kıymetini belirlemek için müze uzmanları tarafından  “ Değerlendirme ve Kıymet Takdir Komisyonu” oluşturulur. Müzelere alınması uygun görülen eser için komisyonca belirlenen maddi bedel eseri getiren şahsa ödenir.

 

-   Dededen kalma ata yadigârı silahım (halı, kilim, madalyon, kap-kacak vs.) var. Ne Yapmalıyım?

En yakın Müze Müdürlüğüne gidilerek ata yadigârı objenin korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olup olmadığı yönünde bir incelemenin yaptırılması gereklidir.

 

-   İnternette eser satışı yapabilir miyim?

Korunması gerekli etnografik nitelikli kültür varlıklarından müzelere alınması gerekli görülmeyen taşınır kültür varlıkları için Müze Müdürlüklerince “Tescile Tabi Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Belgesi” düzenlenerek sahibine iade edilir
Bu belge sahipleri tarafından esere ilişkin alım-satım ve el değiştirme işlemleri mahalline en yakın müze müdürlüğünde yapılır, yeni durum belgenin verildiği müzeye yazılı beyan edilir. Yasa dışı yollarla başkasına devredilmesi, satılması ve yurt dışına çıkarılması yasaktır.


-   Yurtdışından eser getirmek serbest midir?

Yurtdışından ülkemize eser getirmek serbesttir. Ancak, ülkemiz kökenli olmamakla birlikte bir başka ülkenin korunması gerekli kültür varlıklarından olabileceği ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler gereği köken ülkeye iadesi gerekebileceğinden getirilen eserlerin gümrükte beyan edilmesi gerekmektedir.

 

-   Yurt dışına kaçırılan eserler nasıl tespit ediliyor?

Yurt dışında bulunan ülkemiz kökenli kültür varlıklarının tespit edilmesi, yurt dışındaki müzeler ile sanat ticaretiyle uğraşan kurum ve kuruluşların WEB sayfalarının, yayınlarının incelenmesi, bazı durumlarda yerinde inceleme yapılması, akademik yayınların taranması ve bu konuyla ilgili Bakanlığımıza iletilen ihbarların değerlendirilmesi suretiyle yapılmaktadır.

 

-   Yurt dışına kaçırılmış kaç tane eserimiz var?

Yabancı müze depolarının ve bazı özel koleksiyonların erişilebilir olmaması nedeniyle Türkiye’den kaçırılan kültür varlıklarına ilişkin net bir sayısal değerlendirme yapılması mümkün olamamaktadır.

 

-   Yurtdışından iadesi sağlanan eserlere ilişkin nasıl bilgi edinebilirim?

seafoodplus.info,/seafoodplus.info

 

-   Yurt dışında kaç adet eserin iadesi sağlandı ve ülkelere göre dağılımı nedir?

seafoodplus.info,/seafoodplus.info

 

Nakış MAĞARALI

Gazi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi, ANKARA

Anahtar Kelimeler: Ani,kazı,define,gümrük,vergi,Moğollar

Kars’ın 42 km doğusunda Ani’de (Şek.1), surun yaklaşık m batısında, yandan az kısmı ayakta, pandantifler üzerine oturan iki kubbe kalıntısına sahip bir duvar parçası mevcuttur. Kalıntı, volkanik taş kırıntıları, kum ve kireç karışımından oluşan bir harçla bağlanan muntazam yontulmuş sarımsı-gri tüf taşlarıyla kaplanmış; kaplamanın içi molozla doldurulmuştur. Yapı kalıntısı bu durumu ile tespit edildikten sonra, soldaki kubbenin dış hizasından bir sondaj yapılmıştır. cm aşağıda, dört tarafı 45 cm kalınlığında muntazam kaplama duvar taşlan ile örülü, tabandan itibaren yer yer 50 cm yüksekliğe varan, içten içe x cm ölçüsünde bir oda bulunmuştur. Bu odanın içine doğru 90 derecelik bir eğimle cm’lik bir duvar parçası girmektedir. Bu duvarın köşesinden içe doğru cm’lik bir daire çizen ikinci küçük bir hücre ( cm x l72 cm) bulunmuştur. Bu kısımdaki dairesel kalıntının, tabanı ve duvar taşları kısmen yanık olup, duvarları hafifçe içe kavis yaparak basık bir kubbe meydana getirecek şekilde, düzgün yontulmuş sarımtırak-gri taşlarla inşa edilmiştir (Şek.2). Duvarlarındaki muntazam örgü taşlarının levhalar halinde dökülen kısımları ve düzgün taşlarla döşenmiş tabanı bu oda içindeki kalıntının bir fırın olabileceğini düşündürmektedir. Kalıntının içinden yana doğru çıkan, içi yer yer sıvalı, kenarları küçük, düzgün taşların örülmesi ile meydana getirilmiş kısım havalandırma için kullanılmış olabilir.

Kazı sonunda yan yana dört oda ortaya çıkarılmıştır. Ocak bulunan hücrenin batısındaki odada bir seki, diğer ikisinde ise sadece su küpleri bulunmuştur. Bu küçük odaların önünde köşedeki odalarla dik açı yaparak birleşen, m genişliğinde boylu boyunca uzanan bir mekan ortaya çıkmıştır (Şek.3) .

Ani’de sur içindeki yapıların çoğunun tarihi veya dönemi, kitabelerine veya yaptıranına göre belirlenebildiğinden, tarihi belli olmayan eserler diğerlerinin malzemelerinin cinsine, inşa tarzlarına, kesilen taşların ölçülerine bakarak sağlıklı olarak tarihlendirilebilmektedir. Ani’deki Ermeni Krallığı döneminde kullanılan tüflerin renkleri ve karışımları ile boyutları daha sonraki devirlerden hemen ayırdedilebilecek özelliklere sahiptir. Kral Aşot dönemi koyu pembemsi taşları ile Gagik döneminin büyük ölçülerde kesilmiş gri renkli taşları arasında fark vardır. Katedral’de çok temiz bir taş işçiliğin yanı sıra, x cm’ye varan iri, gri tüf taşı kullanılmıştır. Şeddadlılar ve Gürcüler zamanlarında, tüf taşlarının boyutları 35 x 40 cm’ye inmiş; kareye yakın dikdörtgen sarımtırak-gri tüf kullanılmış; buna ilave olarak duvarlardaki düzgün yontulmuş tüfler arasına konulan harçlar da belirlenmiştir.1 Bu sebeple yapımızı tarihlendirmek daha kolaylaşmaktadır. Bu eserdeki duvarların taş boyutları 37 x 39 cm, 47 x 40 cm civarında, ancak pandantiflerin üzerindeki kubbe eteğinde 45 x 49 cm ve 80 x 49 cm olanlar da kullanılmıştır. Duvar örgüsünde düzgün yontulmuş taşların arasına doldurulan volkanik taş parçaları ile karışan kum-kireç harcı yüzyılın ikinci yarısı- yüzyıl harçlarına çok benzemektedir. Bina, harç ve örgü sistemi, taş boyutları ve kasnaksız oluşu ile yüzyıllar arasında yapılmış olmalıdır. Yüksek kasnak yerine sadece pandantifler üzerine kubbelerin oturması Ani mimarisinde ilk defa bu yapıda karşımıza çıkmaktadır.

Bu yan yana küçük odaların bir hamam olabileceği düşünülebilir, çünkü Amberd’de (Ermenistan) iki kubbeli ve kubbeleri doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturan, yan yana iki oda ve ısıtmalıktan meydana gelen bir hamam vardır.2 Diğer bir düşünce ise, bu yapının bir kervansaray olabileceğidir. Ancak, bunun için yapı çok küçük olup, kervanın barınması için uygun mekanları içermemektedir.

Bu binanın pazar esnafına yiyecek temin eden bir yer olabileceği akla gelmekle beraber, hükümet memurlarının satılacak eşyayı damgaladıkları ve fiyat tespitinde bulundukları mekan olabileceği ihtimali ağırlık kazanmaktadır. Ani’de sur içindeki dükkanlar yaz kış kullanılan yerlerdir. Sur içinde ticaret belli yasalara uymak ve değişik “damga resimleri” ödemek mecburiyeti getirmekte; dolayısı ile alışveriş pahalıya mal olmaktadır.3 Ayrıca şehir içindeki dükkanlar şehir halkına hizmet veren küçük çaptaki yapılardır. Surun dışına kurulan pazar ise pek çok köy ve şehirden gelen satıcı ve alıcıların bulunduğu geniş, fakat belli zamanlarda toplanan bir alışveriş merkezidir.

Bir şehrin ticaret meydanı yani pazar yeri şehrin surları içinde değil sur duvarının dışında ana giriş kapısının yanından başlamaktadır.4 Milletlerarası veya şehirlerarası büyük pazarlarda ve çarşılarda fiyatları kontrol eden belediye görevlilerinin ve uzak bölgelerden pazar yerine gelenlere yiyecek sağlayacak aşhanelerin bulunduğu mekanlar bu güne kadar tespit edilememiştir.

Yukarıda bahsettiğimiz yapının batıdan birinci odasında bulunan fırının düzgün taş kaplama tabanında, havalandırma yerinin başladığı kısmın yakınında bir kaplama taşının ucu yerinden oynamış ve hafifçe kalkmış olarak bulunmuştur. Bu taş tamamen kaldırılınca altından toprağa gömülü vaziyette biri kurşun, diğeri pişmiş topraktan ve kulplu iki adet kap ortaya çıkmıştır (Şek.4,5). Kapların boyun kısımları oldukça muntazam olarak kırılmıştır. Bu kaplardan gövde çapı cm, yüksekliği cm olan kurşundan yapılmış olanın içi boş olduğu halde, neden fırının zemin taşları altına saklandığını yorumlamak güçtür. Sırsız toprak kap ise ondan biraz daha irice olup 15 cm çapında ve 17 cm yüksekliğindedir. Yanda kulpunun sadece izi kalmıştır. Testi muhtemelen içindeki ağırlıktan dolayı, hafif yana yatmış olarak bulunmuştur. Kabın içinden hepsi altın olmak üzere iki bilezik, bir kemer ve iki kemer tokası çıkmıştır. Parçaların kıymeti ve ortamın güvensizliği sebebiyle insitu durumdaki fotoğrafı çekilemeden yerinden hızla kaldırılmaları gerekmiştir (Şek.6).

Bilezikler: Birbiriyle aynı fiziksel özelliklere sahip olmakla beraber, biri 8 cm çapında, cm kalınlığında, gr ağırlığında, diğeri ise cm çapında, cm kalınlığında ve gr ağırlığındadır. Bilezikler altın bir çubuğun basitçe kıvrılarak bilezik şekline getirilmesiyle yapılmış; ancak uçları birleştirilmeyip iki ucu arasında 2 cm’ye yakın bir açıklık bırakılmıştır. Bu kısımda uçlar yassıltılarak ve inceltilerek, üzerlerine birer insan başı işlenmiştir. Bu güne kadar gördüğümüz benzer örneklerde aslan, koç veya ejder başı bulunmakta iken ilk defa bu bileziklerde insan başı ile karşılaşılmaktadır. Figürler gür bıyıklı, iri gözlü ve iri burunlu olarak çizilmiştir. Figürün başında taca benzer üçgen şeklinde bir başlık görülmektedir (Şek). Yayınlarda bileziklerin başka hiçbir benzerine rastlayamadık. Ancak başlıkları hatırlatan örnekleri 9. yüzyıl Uygur duvar resimlerinde bulmaktayız.5 Buna benzer üçgen başlıklar Ahlat seramiklerindeki figürlü tasvirlerde de karşımıza çıkmıştır6 (Şek. 11). Ayrıca Kubadâbad çinileri üzerinde görülen figürlerin başlıklarında da bunlara benzeyen örnekler mevcuttur (Şek. 12 ).7 Yine bunları andıran başlıklar, Dadıvank’da (Azerbaycan), Arzu Hatun’un oğullarının hatırasına yaptırdığı kilisenin () güney cephesindeki kabartma kilise maketinde, iki tarafta duran erkek prens figürlerinin başlarında görülmektedir8 (Şek. 13). Biri Uygur, ikisi Selçuklu, biri de Ermeni eseri olan başlıkların hepsinde önde üçgen bir kısım, arkada ise takke kısmı görülmektedir. Bileziklerdeki figürlerde de önde ve yanlarda tacın üçgenlerini hatırlatan şekiller vardır. Başta taç bulundurmak bir hakimiyet sembolü olarak düşünülürse, bu bileziklerin de Ani’deki bir yöneticiye veya yüksek seviyedeki bir kimseye ait olması akla yakın gelmektedir. Bu aşamada kesin bir tarihlendirme mümkün olmamaktadır. Ancak, elimizdeki benzer başlıklardan faydalanarak, bu bileziklerin yüzyılın ilk yansında yapılmış olduklarını düşünebiliriz..

Kemer: 70x cm ölçülerinde, gr ağırlığındaki kemer, sekiz dilimli yuvarlak bir toka ile, örülerek meydana getirilmiş siyah keten bir kuşak üzerine dizili, ortadan boğumlu 82 adet altın çubuktan oluşmaktadır (Şek. 14). Kuşağın yanlarına denk gelen yerlerinde kama, bıçak vs. asmak üzere yapılmış iki adet altın halka bulunmaktadır (Şek. 15). Ayrıca kemerin sarkan ucunu tutturmak için, yine altından yapılmış altıgen bir köprü vardır (Şek. ) Tokanın arka yüzünde devrini ve tarihini belli edecek bir bilgi yoktur. cm aralıklarla keten kuşağa yerleştirilen çubukların arkadan perçinlendikleri görülmektedir. Kuşağın bozulan ve parçalanan kısımları hariç, perçinler olduğu gibi durmaktadır (Şek. 17). Kemerin tokası ve köprüsü savatlıdır. Tokanın ortasında, zeminde yer alan savat üzerine altınla, birbirine dolanan kıvrımdallar, rumî, yaprak ve filizler işlenmiştir. Savatın boşluklarına üzeri ufak karelere bölünmüş altın noktalar yerleştirilmiştir. Kemerin sekiz dilimli tokasının dilimleri de benzer şekilde bezenmiş, diyagonal yerleştirilmiş sade yaprakların aralarında kalan boşluklara altın noktalar konulmuştur. Kemerin köprüsü, yine altın kıvrımdallar ve bunlara takılı küçük yapraklarla bezelidir. Oluşan boşluklar altın noktalarla doldurulmuştur (Şek. 18).

Bu bitkisel süslemenin dönem üslubu bakımından benzerleri Anadolu Selçuklu süslemesinde görülmekteyse de, kompozisyon şemasının benzeri daha geç tarihli olarak karşımıza çıkmaktadır.9 Ancak benzer kompozisyon örneklerinin İran’da bulunması gerekir. Sanatkarları ve yapılan sanat eserleri ile ün salmış, Moğol veziri Reşidüddin’in Tebriz civarında kurduğu “Rab-ı Reşidî” bu kemeri yapabilecek kuyumcuların bulunduğu bir merkez olabilirdi.10 Ancak bu parça bir hükümranlık sembolü olarak Ani idarecilerine hediye amaçlı gönderilmişse, eserin yüzyılın sonu ile yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmesi düşünülebilir. Zira Moğollar zamanında bu maksatla hediye verilme adeti görülmemektedir.11 Bu durumda eserin Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında, Merv veya Rey civarında yapılmış olması mümkündür.

1. Kemer tokası: Karşılıklı gelen iki parçadan oluşan toka 25 x 2,5 cm ölçülerinde olup, her parçası ön yüzde üç şeride ayrılmıştır (Şek. 19). Üst ve alt şeritler savat üzerine altınla süslenmiş; ortadaki daha geniş olan ise altın üzerine yine altınla kabartma olarak bezenmiştir. Parçalardan birinin ucunda üç boğumlu palmete benzer bir motif, diğerinde ise tokanın kemeri tutması için gerekli olan iğne ve köprü bulunmaktadır. Her iki parçanın da kısa kenarları dilimlidir. Ucunda palmet bulunan parçanın savatlı kenar bordürlerinde düz kenarlı altın yapraklar zigzag olarak yerleştirilmiş ve aralarına iri birer altın nokta konulmuştur. Ortadaki daha enli bordürde birbirine dolanan iki kıvrımdal ve bunların aralarındaki rumî ve palmetlerle bitkisel bir şerit meydana getirilmiştir (Şek. 20). Bu süslemenin benzerlerine yine Anadolu Selçuklu örneklerinde rastlamak mümkündür.12 Tokanın iğne ve köprüsünün bulunduğu diğer parçası da aynı kalınlıktaki şeritlerle bezenmiştir. Ortadaki şeritte yer alan bitkisel bezeme aynı, kenarlardaki ise farklıdır. Burada, çiçekli kûfî yazı vardır. Burada “sahibine” sözcüğü parçalanarak sadece “lisa” kısmı yazılmıştır. Aslında “sahibihi” (sahibine) yazılmış olsaydı bu ifade “sahibine nimet, bereket ve surur getirmek” anlamını içerecekti. “Lisa” sözcüğü bu ifadenin zaman içinde anlamını kaybedip sembolikleşmiş kullanımıdır13 (Şek). Burada “elif ve “lam”ların zülfeleri vardır. Ayrıca “sad” harfinin üzerinde kıvrık bir palmet ve yaprak yer alır. Şeridin dilimli kenarında sadece rumîli bir kıvrık dal görülür. Bu parçada seramiklerde de karşımıza çıkan “lisa” sözcüğü alt ve üst şeritte peş peşe tekrarlanarak grafiksel bir görüntü sergiler. Uzunlamasına yan yana dik hatlar ile enlemesine bir hattın bulunduğu şeritler, görünüş olarak etkileyicidir. Tokanın ucunda yer alan iğne ve köprü de altın olup, köprünün üzeri savatlıdır ve “lisa” sözcüklü çiçekli kûfî bezeme burada da tekrarlanır. Köprünün ortasında üçgen biçimli bir insan başı görülmektedir (Şek). Çene altında sakalı bulunan figürün belirgin bir burnu, çekik gözleri, ortadan birleşik yay biçimli kaşları vardır. Ancak burun üzerinden başlayan kaşlar yanlardan yukarı dönerek birer boynuz halini almaktadır. Kaşlar arasında üçüncü göz olarak nitelendirebileceğimiz bir şekil vardır. Böyle ikonografik bir figüre açıklık kazandırmak oldukça zor görünmektedir. Ahlat seramikleri arasında yüzyıla tarihlendirdiğimiz bir kabın içini böyle boynuzlu ve üçüncü gözü olan bir figür süslemektedir14 (Şek). Tepede göz bulundurma Budizm ve diğer doğu inançlarında çok bilinen bir betimleme şeklidir. Şamanizm, Budizm ve diğer doğu inançları dikkate alındığında bu boynuzlu ve tepe gözlü figürün doğu etkisi taşıyanı ikonografik bir figür, belki bir cin olduğu söylenebilir. Ermeni ve Gürcü tasvirlerinde henüz böyle bir örneği bilmiyoruz.

Tokaların arkalarında ortada yine savatlı, iki ucunda üç dilimli birer salbek bulunan, elips şeklindeki şemseler, cilt sanatında ancak yüzyıldan itibaren görülmektedir15 (Şek). Tokalardan üzerinde insan başı bulunan parçanın arkasında, dar kenarlarında yine çiçekli kûfî ile “lisa” ifadeleri yer alır. “Lisa” kelimesi yüzyılın başından itibaren İran seramik kaplarında görülmektedir.16 Ucunda palmet bulunan toka parçasının arka yüzünde, kısa kenarında kuşlu ve çiçekli kûfî harflerle “Allah” (Şek); diğer ucunda yine “lisa” yazılıdır. Ahlat’taki seramik kapların çoğunda görülen “lisa” sözcüğü bize eserleri tarihlemede yardımcı olmaktadır.17

Bu tokadaki bitkisel bezeme yukarıda anlatılan kemerin tokasındakiyle büyük benzerlik göstermektedir. Yukarıda yaptığımız açıklamalara dayanarak, bu tokanın Müslüman inançlarının hakim olduğu İran’da Rey ve Merv’deki kuyumcular tarafından yapılmış olabileceği düşünülebilir. Böylece yukarıda bahsedilen özelliklerine göre, eserin yüzyıl sonlan yüzyıl ortalarına ait olması mümkün görünmektedir.

2. Kemer tokası: İki parçadan oluşan toka altın telkari işlemeciliği göstermektedir (Şek,27). Kemere bağlandığı tarafta bir palmeti bulunan parça x cm ölçülerinde ve 22 gr ağırlığındadır. Palmet kısmı olmayan ikinci parça x cm ölçülerinde ve 15 gr ağırlığındadır. Parçalar cm kalınlığındadır. Dikdörtgen şeklindeki tokaya beş dilimli büyük bir palmet eklenmiştir. Dikdörtgen kısmın ortasında büyük, şeffaf, yarı kıymetli bir taş (muhtemelen akik) yer almaktadır. Daha küçük bir taş da palmet üzerinde bulunmaktadır. Parçanın uzun kenarlarında bulunan dört halkadan üçü mevcuttur. Dördüncü halka ve dar kenardaki beşincisi kopmuştur. Bunlar tokaları kumaş vb. bir kuşağa tutturmak için olmalıdır. İki telin birbirine sarılmasıyla kalınlaştırılmış tellerin dairesel şekiller ve iç içe dolanan kıvrımlarla oluşturduğu bezeme, tokaların kenarları boyunca yan yana dizili noktalardan meydana gelen bir hatla sınırlanmıştır. Alt yapraklan içe kıvrılmış olan palmet çok özenli yapılmıştır.

Palmet kısmı kırık olan diğer parça öbürüne çok benzerse de, dikdörtgenin dört köşesindeki dairelerle farklı bir kompozisyona sahiptir. Dikdörtgenin ortasındaki taş şeffaflığını kaybetmiştir. Uzun kenarlarında ikişer, kısa kenarında ise kırık bir adet halka vardır. Telkâri işçiliği Bizansta 7. yüzyıldan beri bilinmektedir (Şek,29). İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan 7. yüzyıla ait bir çift gümüş küpe birbirine sarılarak kalınlaştırılmış tellerin spiraller oluşturmasıyla bezenmiştir.18 Ancak, İran ve Anadolu Selçuklu sanatındaki örneklerde altın teller spiraller değil, yanyana eklenen küçük yuvarlaklar oluşturmaktadır. Bu toka ise, altın tellerin spiraller, spirallerin ise iri yuvarlaklar meydana getirmesiyle bezenmiştir.

Kemerlerin uçlarında görülen palmetler motif olarak Bizans dönemi kumaşlarında da görülür.19 Gerek Bizans dönemi küpelerindeki benzer işçilik, gerekse kumaşlarındaki palmet motifleri bu parçaları Bizans sanatı içinde düşünmemizi gerektirmektedir. Telkâri işçiliğinin oldukça gelişmiş ve özenli bir örneği olan bu parçaları, Ani’nin en parlak dönemlerinden biri olan Ermeni Krallığı döneminin sonlarına, yani yüzyılın ilk yarısına tarihlemeyi uygun buluyoruz.

Bu hazine ile ilgili açıklığa kavuşturulması gereken problemler bulunmaktadır. Bu altın takılara ait ya da bunlarla ilişkilendirebileceğimiz örneklere, hiçbir Ermeni, Gürcü, Bizans ve Selçuklu yazılı kaynağında, mimari plastikte, minyatür ve fresklerde rastlayamadık. Sadece, bileziklerdeki insan başlarında görülen başlıkların benzerlerini Ahlat ve Kubadâbad seramik parçalarındaki ve Dadıvank Kilisesi’nin duvar kabartmasındaki prens başlıklarında bulduk. Bu başlıkların hakimiyet sembolü olma ihtimali söz konusudur.20

Bu problemlerden ilki, bu altın takıların söz konusu yapıda ne amaçla bulunduğudur. Ani surlarının sıkı korunduğunu Ani’nin tarihi olaylarına, geçirdiği savaşlara ve surlardaki farklı dönemlere ait tamir ve yenilemelere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna göre yabancıların şehre izinsiz girebilmesi ve bunların basit bir hırsızlık neticesinde Ani surlarının dışına çıkarılabilmesi mümkün görünmemektedir. O halde bunları toplayan şahıs ya da şahıslar, şehre girme izni ya da hakkı olan kimseler olmalıdır. Moğol vergi tahsildarlarının keyfi vergi topladıkları ve bunları devlet hazinesine intikal ettirmedikleri,21 bu yüzden de bir süre sonra hazinenin boşalması sebebiyle kağıt para basılması zorunluluğu doğduğu bilinmektedir.22 Tahsildarların Moğolların şahsi mülkü olan Ani’den23 de aynı şekilde vergi topladıkları,24 bu mücevherlerin de vergi karşılığı şehrin ileri gelenlerinden toplandıklarını düşünmek mümkündür. Bunların sur dışındaki damga resmi ve vergi işlemlerinin yapıldığı binada bulunması bu durumla ilgili olabilir. Bunların dışında, bu define az bir ihtimalle, ’da şehri kuşatan Harzemşahlar tarafından, veya Harzemşahlardan sonra Moğolların zaptına kadar geçen on üç yıllık boşlukta25, bilhassa da Moğollar zamanında şehrin yağmalanması sonucu surların dışına çıkarılmış olabilir.

İkinci problem, birbirinden farklı üslup, teknik ve dönemlere ait bu parçaların bir arada bulunmalarıdır. Bileziklerin yüzyılın ilk yansına, savatlı kemer ve diğer savatlı kemer tokasının da yüzyıl sonları yüzyılın ortalarına, telkâri kemer tokasının ise yüzyılın ilk yarısına ait olmaları, bunların nasıl bir araya geldikleri sorusunu açıklamayı zorunlu kılmaktadır. Bugüne kadar, Ani’de altın işçiliği olduğuna dair hiçbir bilgi ya da ipucu ne kaynaklarda, ne de kazılarda ele geçmiştir. Bu yüzden, bu mücevherler bir kuyumcu tarafından Ani’de yapılmış olamazlar. Altın işçiliğinin olmaması kırık parçanın Ani’de tamir edilme ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır. Bu mücevherler satın alma veya hediye yoluyla Ani’ye gelmiş ve saraya mensup ya da halkın ileri gelen kimseleri tarafından kullanılmış olmalıdırlar. Aristokrat ailelere ait olan bu kıymetli mücevherler miras yolu ile daha sonraki kuşaklara geçmiş olabilirler. Bu sebeple, yüzyıla ait parçalarla, bir veya iki yüzyıl erkene ait telkâri kemer tokası bu şekilde bir araya gelmiş olabilir. yüzyıla ait olduğunu düşündüğümüz telkâri kemer tokasının nerede yapıldığını söylemek güçse de, “Konstantinopolis”den geldiğini kabul edebiliriz. İslam sanatı özellikleri gösteren savatlı parçaların İran’da, muhtemelen Büyük Selçuklular döneminde, bileziklerin de figürlerin taçları sebebiyle yine aynı bölgede yapıldıkları düşünülebilir.

Ani’de ziynet eşyası olarak altının zengin tüccarlarca kullanıldığını da el yazmalarından tespit etmekteyiz. Mesela, Horomos’da kendi parası ile İncil yazdıran karı-kocayı gösteren sayfada şahısların parmaklarında altın yüzükler bulunmaktadır.26 Ancak yüzyılda zengin tüccarların bile kemer, küpe ve altın yüzük gibi nesneleri kendi imkanları ile aldıklarını düşünmek zordur. Bu gibi aksesuarlar, yapılan bir görev karşılığında idareciler tarafından hediye edilmiş olmalıdırlar. İbn-i Bibî Alâeddin Keykubat’ın bir ‘murassa kemeri’ Erzincan Meliki Alâeddin Davud Şah’a hediye ettiğini yazmaktadır.27 Baybars Tarihi’nde ise ‘altın kuşağın’ prens kumandanlara hediye edildiği ifade edilmektedir.28 Bir Ermeni yazmasında da figürlerin bellerinde altın izlenimi veren ince kemerler bulunmaktadır.29 Burada da kemerin bir hükümranlık sembolü olabileceğini düşünmek mümkündür.

Ani’de takı olarak bu kadar çok altın ziynet eşyası bulunması şaşırtıcıdır. Moğollarda bir idareciyi kendisine bağlamak ve hakimiyetini göstermek için hediye verme adeti bilinmemektedir. Halifeler Devleti sona erince Moğol hakimiyeti altına giren ülkelerde bu gelenek kullanılmamıştır.30 Kaynaklardan öğrendiğimize göre Moğol döneminde altın para sıkıntısı çekilmekte ve bu yüzden altın damgalı Moğol kağıt paraları ortaya çıkmaktadır.31 Kaynaklar Gürcistan’da altın sikkenin bilinmediğini söylemektedir.32 yılında, herkesin elindeki altın ve gümüşü, Moğol tahsildarlarına teslim etmesi, etmeyenlerin ölüm cezasına çarptırılacakları Moğol hükümdarı tarafından duyurulmuştur.33 Ayrıca kaynaklardan, şehirlerden toplanmış altın parçaların Abaka, Gazan, Olcaytu ve Ebu Said Hanlar tarafından sikke basımında kullanıldığı anlaşılmaktadır.34 Bu bilgilerin ışığında, Ani’li mal mülk sahibi zenginlerin ve aristokrat ailelerin ellerindeki altınların da Moğol liderlerin isteği ile vergi olarak toplandığını düşünebiliriz. Sonuç olarak, farklı dönemlere ait bu define bu sebeplerle toplanmış ve bugün bulduğumuz yere saklanmış olmalıdır.

1 İşler, B., “Ani’de Ortaçağ Dönemi Yapılarının Duvar Malzemesine Göre Değerlendirilmesi”, VI. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Sempozyumu, Nisan, Erciyes Üniversitesi, Kayseri , s
2 Thierry, J.M., Les Arts Armeniens, Paris , p
3 Basmadjian, K.J., “Les inscriptions armeniennes d’Ani, de Bagnayr et de Marmasen”, Revue de l’Orient chretien, Paris ; Orbelli, H.A., Corpus Inscriptionum Armenicarum, Vol. I (Ani), Erivan
4 Barthold, W., İslam Medeniyeti Tarihi, TTK, Ankara , s Anadolu’da henüz pazar yerleri ve çarşılar tam olarak araştırılmamıştır. Selçuklu döneminde her şehirde sur dışında pazar yerleri ve çarşılar ile zabıta görevlilerinin bulunduğu yapıların olması gerekir. Konya, Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya, Harput hatta Ahlat gibi şehirlerde yapılacak çarşı ve pazar yeri araştırmaları bu yapı tipinin benzerlerini ortaya çıkaracaktır. Ayrıca uluslararası pazar yerlerinin bulunması da kuvvetle muhtemeldir. El-Yâ’kubî, anlattığı şehirlerin pazarlarında zabıta dairelerinin bulunduğundan bahsetmektedir (El-Yâ’kubî; (çev. Y.Z.Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, İstanbul , s)
5 Von le Coq, Chotscho, Graz , Taf. 9, 45d.
6 Karamağaralı N., Ahlat Seramikleri, Ankara , basılmamış Yüksek Lisans tezi.
7 Arık, R., Kubadâbad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul , s, ,
8 Thierry, J.-M, Les Arts Armeniens, Paris , p, photo
9 Schneider, G., Pflanzliche Bauornamente der Seldschuken in Kleinasien, Wiesbaden , Taf no
10 Wilber, D., The Architecture of Islamic Iran, The II Khanid Period, New Jersey , s. ; Togan, Z.V., Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul , s
11 Turan, O., “Selçuk Türkiyesi Din Tarihine Dair Bir Kaynak”, Fuat Köprülü Armağanı, İstanbul , s
12 Schneider, G., Pflanzlche Bauornamente der Seldschuken in Kleinasien, Wiesbaden , Taf no. , Taf no
13 Flury, S., “Ornamental Kufic Inscriptions on Pottery”, (ed. Pope, U.A.) A Survey of Persian Art, Oxford University Press, London , pp.
14 Karamağaralı N., Ahlat Seramikleri, Ankara , (basılmamış Yüksek Lisans tezi).
15 Arıtan, A., Konya Müzelerinde Bulunan Selçuklu Ciltlerinin Özellikleri, Konya , s. (basılmamış Yüksek Lisans tezi).
16 S. Flury, “Ornamental Kufic Inscriptions On Pottery”, (ed. Pope, U.A.) A Survey of Persian Art, seafoodplus.info, London and New York , pp
17 Karamağaralı, age.
18 Rice, D.T., Art Byzantin, Paris-Bruxelles , photo
19 Rice, D.T., age, seafoodplus.info
20 Köymen. M. A., Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Cilt:3, Ankara , s
21 Aksarayi (çev. MN. Gencosmanj, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara , s, , , ; Barthold, W., “Ani Kitabesi, İlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Makaleler ve İncelemeler-Abdülkadir İnan, TTK Basımevi, Ankara , s
22 Aksarayi, age., s; Togan, Z.V., Umumi Türk Tarihine Giriş, Cilt I, İstanbul , s. ,,; Spuler B.; “İlhanlılar maddesi”, ME.B. İslam Ansiklopedisi, İstanbul , s.
23 Barthold, W., “Ani Kitabesi, İlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Makaleler ve İncelemeler-Abdülkadir İnan, TTK Basımevi, Ankara , s; Barthold,W.; “Ani maddesi”, ME.B. İslam Ansiklopedisi, İstanbul , s
24 Barthold, W., age., s
25 Barthold, W., “Ani maddesi”, M.E.B. İslam Ansiklopedisi, İstanbul , s
26 Thierry, J. M., Les Arts Armeniens, Paris , , foto,; Rapti, I., “Manuscrits bibliques”, Le Monde de la Bible, nu, Paris , pp.
27 İbn-i Bibî, (çseafoodplus.info Gencosman), Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, Ankara , s
28 (çev. Ş.Yaltkaya) Baybars Tarihi, İstanbul , s
29 Thierry, J. M., age., foto
30 Turan, O., age., s
31 Spuler, B. (çev. Cemal Köprülü), Iran Moğolları, Türk Tarih Kurumu, Ankara , s.
32 Spuler, B. age., s. , not
33 Spuler, B. age., s.
34 Spuler, B. age., s, not

Kaynaklar

  1. Aksarayi (çev. MN. Gencosmanj, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara
  2. Arık, R., Kubadâbad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlan, İstanbul
  3. Arıtan, A., Konya Müzelerinde Bulunan Selçuklu Ciltlerinin Özellikleri, Konya , (basılmamış Yüksek Lisans tezi).
  4. Barthold, W., “Ani Kitabesi, İlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Makaleler ve İncelemelerAbdülkadir İnan, TTK Basımevi, Ankara
  5. Barthold, W., “Ani maddesi”, M.E.B. İslam Ansiklopedisi, İstanbul
  6. Barthold, W., İslam Medeniyeti Tarihi, TTK, Ankara
  7. Basmadjian, K.J., “Les inscriptions armeniennes d’Ani, de Bagnayr et de Marmasen”, Revue de l’Orient chretien, Paris
  8. El-Yâ’kubî, (çev. Y. Z. Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, İstanbul
  9. Flury, S., “Ornamental Kufic Inscriptions on Pottery”, (ed. Pope, U.A.) A Survey of Persian Art, Oxford University Press, London ,
  10. İbn-i Bibî, (çev. M. Nuri Gencosman), Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, Ankara
  11. İşler, B., “Ani’de Ortaçağ Dönemi Yapılarının Duvar Malzemesine Göre Değerlendirilmesi”, VI. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Sempozyumu,
  12. Nisan, Erciyes Üniversitesi, Kayseri
  13. Karamağaralı N., Ahlat Seramikleri, Ankara , basılmamış Yüksek Lisans tezi.
  14. Köymen. M. A., Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Cilt:3, Ankara
  15. Orbelli, H.A., Corpus Inscriptionum Armenicarum, Vol. I (Ani), Erivan
  16. Rapti, I., “Manuscrits bibliques”, Le Monde de la Bible, nu, Paris
  17. Rice, D.T., Art Byzantin, Paris-Bruxelles
  18. Schneider, G., Pflanzlche Bauornamente der Seldschuken in Kleinasien, Wiesbaden
  19. Spuler, B. (çev. Cemal Köprülü), Iran Moğolları, Türk Tarih Kurumu, Ankara
  20. Thierry, J. M., Les Arts Armeniens, Paris
  21. Togan, Z.V., Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul
  22. Turan, O., “Selçuk Türkiyesi Din Tarihine Dair Bir Kaynak”, Fuat Köprülü Armağanı, İstanbul
  23. Wilber, D., The Architecture of Islamic Iran, The II Khanid Period, New Jersey
  24. Von le Coq, Chotscho, Graz

Şekil ve Tablolar

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir