devlet malını çalmanın cezası / Kamu malına zararın cezası 12 yıla kadar hapis - Son Dakika Haber

Devlet Malını Çalmanın Cezası

devlet malını çalmanın cezası

Kamu malına zararın cezası 12 yıla kadar hapis

Haberin Devamı

Yasa dışı gösterilerde ortaya çıkan kamu malına zarar verme suçu, genellikle kaldırım taşlarının sökülmesi, otobüs duraklarının yıkılması, dükkanların camlarının kırılması, otobüslerin yakılması gibi eylemler şeklinde işleniyor.    

İstanbul ve Diyarbakır'da yaşanan izinsiz Nevruz kutlamalarında İstanbul'da çok sayıda otobüs, metrobüs, tarmvay ve durağa zarar verildi. Diyarbakır'da da GSM operatörlerinin mobil baz istasyonları yakıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, nevruz kutlamaları sırasında yaklaşık 1 milyon 80 bin liralık zarar verildiğini bildirdi. Diyarbakır'daki olayda da GSM firmalarının zararının 2,6 milyon lira olduğu açıklandı.

12 yıla kadar hapis

Türk Ceza Kanunu'nda (TCK), “mala zarar verme” suçu, , ve maddelerde düzenleniyor. maddenin ilk fıkrasında mala zarar verme suçunun tanımı yapılıyor. Buna göre, başkasının taşınır veya taşınmaz malının kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, bozulması, veya kullanılamaz hale getirilmesi mala zarar verme suçunu oluşturuyor. Bu suçu işleyen kişi, mağdurun şikayeti üzerine 4 aydan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılıyor.

TCK'nın maddesinde ise bu suçun işlenişiyle ilgili 7 ağırlaştırıcı neden sayılıyor.
Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de mala zarar verme suçunun, yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olmak suretiyle, radyasyona maruz bırakarak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanarak işlenmesi halinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılıyor.

Buna göre, yasa dışı eylemlerde kamu malına zarar verenler hakkında 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Suçun, yakıcı madde kullanarak işlenmesi halinde faillere verilecek ceza iki katına çıkarılarak, 2 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası olarak uygulanıyor.

“Polise karşı gelenlere ayrı bir suçtan daha ceza verilebilir”

İstanbul Kültür Üniversitesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan, TCK'da mala zarar verme suçunu işleyenlere 4 aydan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezası verildiğini belirtti.

Mala zarar verme eyleminin kamu malına karşı yapılması halinde cezada artırıma gidildiğini söyleyen Tezcan, bu eylemleri yapanların 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmalarının öngörüldüğünü anımsattı.

Prof. Dr. Tezcan, “Kamu malına yakarak zarar verme durumunda, bu eylemleri yapanlar 2 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası alabilirler. Bu suçlar, 12 yıla hapis cezası verilen suçlardır” dedi.

Bu suça, birden fazla yerde katıldıkları ve aynı suçu işledikleri tespit edilen kişilerin eylemlerinin zincirleme suç şeklinde değerlendirileceğini ifade eden Tezcan, bir de zincirleme suç nedeniyle cezanın artırılacağını kaydetti.

Olaylarda, kamu malına zarar vermenin yanı sıra polise karşı gelenler hakkında da ayrı bir suçtan daha ceza verilebileceğini anlatan Tezcan, bu kişiler hakkında, kamu görevlisine görevini yaptırmama suçundan da ayrı bir dava açılabileceğini bildirdi.

TCK'ya göre, kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişinin, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığını belirten Tezcan, suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını ifade etti.

Teczan, yasa dışı eylemlere katılan göstericilere, kamu malına zarar verme suçundan verilecek cezaların yanı sıra bu suçtan da ceza verilebileceğini dile getirdi.

“Cezalar epey ağır”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer de mala zarar verme suçunun kamu malına yönelik işlenmesi durumunda cezanın ağırlaştırılarak 6 yıl hapse kadar çıktığını, yakarak, yakıcı ve patlayıcı madde kullanarak kamu malına zarar verilirse bu cezanın iki katına kadar artırıldığını hatırlattı.

Sözüer, “Örneğin molotofkokteyli atıp mala zara verilmesi durumunda 12 yıl hapis cezası verilebilir. Görüldüğü üzere cezalar epey ağır. Önemli olan bu cezaları etkin olarak uygulamak. Bu yapılmadan, cezaları orantısız ve gereksiz yere artırmak sakıncalı olur” diye konuştu.

Hırsızlık Suçunun Cezası ve Unsurları (TCK Maddeleri)

Delil Hukuk Bürosu

Makale İçeriği:

  1. Hırsızlık Suçu (TCK vd)

  2. Hırsızlık Suçunun Özellikleri, Şartları ve Unsurları

  3. Suçun Maddi Konusu

  4. Suçun Hukuki Konusu ve Mağduru

  5. Suçun Faili ve Suç Kastı(Kusur)

  6. Suç Fiili

  7. Hukuka Aykırılık

  8. Hırsızlık Suçuyla İlgili Diğer Özel Hükümler

  9. Nitelikli Hırsızlık Suçu (TCK Madde)

  10. Hırsızlık Suçunun Gece Vakti İşlenmesi (TCK Madde)

  11. Hırsızlık Suçunun Daha Az Cezayı Gerektiren Halleri (TCK Madde)

  12. Hırsızlık Suçunda Malın Değerinin Az Olması (TCK Madde)

  13. Kullanma Hırsızlığı (TCK Madde)

  14. Hırsızlık Suçunda Zorunluluk Hali (TCK Madde)

  15. Şahsi Cezasızlık veya İndirim Sebepleri

  16. Hırsızlık Suçunda Şikayet

  17. Hırsızlık Suçunda Şikayetten Vazgeçme

  18. Basit Hırsızlık ve Nitelikli Hırsızlık Suçlarında Şikayetten Vazgeçme

  19. Daha Az Cezayı Gerektiren Hallerde ve Kullanma Hırsızlığı Halinde Şikayetten Vazgeçme

  20. Hırsızlık Suçunda Zamanaşımı

  21. Hırsızlık Suçunda Uzlaşma

  22. Hırsızlık Suçunda Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme

  23. Hırsızlık Suçunda İştirak

  24. Hırsızlık Suçunda İçtima

  25. Hırsızlık Suçunda Etkin Pişmanlık

  26. Hırsızlık Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

Hırsızlık Suçu (TCK vd)

Hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunumuzun "Özel Hükümler" başlıklı 2. kitabının, "Kişilere Karşı Suçlar" başlıklı 2. kısmının, "Malvarlığına Karşı Suçlar" başlıklı bölümünde düzenlenmiş bir suç tipidir. Çoğunlukla güveni kötüye kullanma, yağma(gasp) ve hakkı olmayan yere tecavüz gibi başkaca malvarlığına karşı suçlarla birbirine karıştırılabilmektedir. Bu nedenle hırsızlık suçunun tanımsal çerçevesinin doğru çizilmesi ve suç tipikliğinin dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre:"Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir."

O halde hırsızlık, zilyedinin rızası olmadan,başkasına aittaşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıylabulunduğu yerden almaktır. Hırsızlık suçunun mağduru taşınır malın zilyedidir, mağdurun hırsızlık suçunun konusu olan taşınır malın mülk sahibi olması gerekmez. Bu anlamda kişinin kullanmakta olduğu bir bisiklet, o kişinin kendi rızası olmaksızın çalınmışsa, o kişinin bizzat kendisi bisikletin sahibi olmasa dahi hırsızlık suçu meydana gelmiş olur ve burada bisikletin sahibi olmayan zilyet suçun mağduru haline gelmiş olacaktır.

Ayrıca madde ve devamı hükümlerde, hırsızlık suçuna ilişkin diğer özel hükümler düzenlenmiş olup bunlara ilişkin olarak da makalemizin devamında bilgilendirme yapılacaktır.

Hırsızlık Suçunun Özellikleri, Şartları ve Unsurları

Hırsızlık suçunun şartları ve unsurları, hırsızlık suçunda tipikliği meydana getiren davranış ve oluş şekilleri ile hırsızlık suçunda yargılamanın doğru anlaşılabilmesi için detaylı bir şekilde ele alınması gereken hususlardır. Hırsızlık suçunda tipikliği sağlayacak olan hususların somut olayda mevcut olması gerekmektedir; aksi takdirde hırsızlık suçunun mevcut olduğu düşünülemez, somut olayın gereklerine göre başka bir suç tipi üzerinden hüküm kurulmalı veya beraat kararı verilmelidir.

a) Suçun Maddi Konusu

Hırsızlık suçunun maddi konusu, taşınır bir maldır. Taşınır mal, özüne zarar verilmeksizin bir yerden başka bir yere götürülebilen mallardır. Malın niteliği önemli değildir; katı, sıvı veya gaz olabilir. Hayvanlar ve bitkiler de mal kavramına girmektedir. Dolayısıyla sahipli bir kedi veya köpeği sahibinin izni olmaksızın almak hırsızlık suçunun konusudur.

Konut, işyeri, tarla, arsa vb. taşınmaz malların malikinin veya zilyedinin rızası olmaksızın kullanılması hırsızlık suçunu oluşturmaz, şartları mevcutsa Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde düzenlenmiş olan "hakkı olmayan yere tecavüz" veya maddede düzenlenmiş olan güveni kötüye kullanma suçlarını oluşturabilir.

Ayrıca suçun maddi konusu olan "çalınan şey", maddi bir varlığa sahip olmalıdır. Düşünce ve fikirler ise bu anlamıyla maddi varlığa sahip birer taşınır mal olmadıkları için, hırsızlık suçunun konusu olamazlar. Bunlar üzerinde işlenen suçlar, esasen Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince telif ihlali vb. şekilde ele alınır.

Örnek olarak; başkasının telefon hattına girerek telefon konuşması yapmak ve bunun faturasını hat sahibine ödetmek hırsızlık suçunun değil karşılıksız yararlanma suçunun konusudur. Hırsızlık suçuna konu malın maddi bir varlığı bulunmalıdır.

b) Suçun Hukuki Konusu ve Mağduru

Türk Ceza Kanunumuzda hırsızlık suçunun mağduru, bizzat kendisi çalınan mala malik(malın sahibi) olsa da olmasa da, zilyettir(malı elinde bulunduran kişi). Yani malı elinde bulunduran kişi, malın gerçek sahibi olmasa da hırsızlık suçunun mağduru olan kişidir. Çünkü sayılı Türk Ceza Kanunumuzda hırsızlık suçuna ilişkin olarak korunan değerin mülkiyet değil, zilyetlik olduğu, kanun lafzından apaçık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Yeni Türk Ceza Kanunumuz bu yönüyle eski Türk Ceza Kanunumuzdaki hırsızlık suçu düzenlemesinden ayrışmaktadır. Suçun mağdurunun malik değil, zilyet olarak belirlenmesi, malik ile zilyet arasındaki olası karışıklıklara da sebebiyet verebilecek niteliktedir. Bir örnekle açıklayıp bu ifademizi somutlaştırmamız gerekirse: Malikin bir X kişisine taşınır bir malı teslim ettiğini ve sonrasında da yine malikin 3. bir kişi olan Y kişisine söz konusu taşınır malın kullanılması için onay verdiğini düşünecek olursak, bu noktada kanundaki hırsızlık suçu tanımına göre Y kişisinin söz konusu taşınır malı zilyet X'in iradesi olmaksızın yerinden alması halinde hırsızlık suçu oluşmuş mu olacaktır? Bu gibi spesifik durumların varlığı halinde doktrinde yaygın görüş olduğu haliyle: Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde düzenlenen "hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası"na ilişkin hükmün uygulanması gerektiğine katılıyoruz.

Burada önemli olan, suça konu olan malın alınmasında, zilyedin rızasının bulunup bulunmamasıdır. Bu noktada önemli bir ayrımı aydınlatmada fayda var: zilyedin rızası ile malın alınması durumunda zilyedin mağdur olduğu bir hırsızlık suçundan söz edilemez, burada artık diğer tüm şartlar sağlanmışsa, malikin mağdur olduğu bir güveni kötüye kullanma suçundan(TCK Madde) söz edilebilecektir.

c) Suçun Faili ve Suç Kastı(Kusur)

Hırsızlık suçunun meydana gelebilmesi için, bu suçu gerçekleştiren kişinin kendisine veya bir başkasına yarar sağlama maksadının bulunması ve bu maksadın ispatlanması gerekir, aksi takdirde hırsızlık suçunun oluştuğu düşünülemez. Somut olayın gereklerine göre yalnızca mal sahibini zarara uğratma iradesi mevcutsa ve fakat yararlanma amacı mevcut değilse, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde düzenlenmiş olan mala zarar verme suçu oluşmuş olabilir. Bu nedenle somut olayın doğru irdelenmesi gerekmektedir.

Failin fiilinde esaslı hataya düşmüş olması suç kastını kaldırır. Örneğin kişi, kendi telefonu sanarak başkasının telefonunu cebine alıp ortamdan uzaklaşmış ve kendi telefonunu da ortamda bırakmış olsun, bu örnekte esaslı bir hata olduğu ortadadır ve hırsızlık suçunun oluşmuş olduğu düşünülemez.

Bununla birlikte, kanun metninde "yarar sağlama" ifadesi yalnızca maddi yararla sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle manevi yarar sağlama, yani örneğin yalnızca manevi değere sahip bir taşınır malın zilyedin rızası olmaksızın alınması da hırsızlık suçunu oluşturabilir.

Ancak burada ifade edilmiş olan yarar sağlama maksadına ilişkin olarak çok önemli olduğunu düşündüğümüz bir nokta da şudur: Failin hırsızlık fiilini yarar sağlama maksadı ile gerçekleştirmiş olması, suçun meydana gelmesi için yeterlidir. Söz konusu taşınır maldan fiilen yarar sağlamış olması gerekmemektedir.

d) Suç Fiili

Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, suça konu edilen taşınır malın bulunduğu yerden alınması gerekmektedir. Malın bulunduğu yerden alınması, esasen Yargıtay kararları ve mahkeme uygulamalarında, mal üzerinde fiili hakimiyet kurulması ve zilyedin hakimiyetinin kesilmesi şeklinde yorumlanmaktadır. Hatta bu anlamda zilyedin hakimiyetinin tam anlamıyla kesilmesi, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tespitinde de büyük önem arz etmektedir.

e) Hukuka Aykırılık

Hukuka aykırılık: Başkasına ait bir taşınır malı zilyedinin rızası olmadan, kendisine veya başkasına yarar sağlama amacıyla bulunduğu yerden alınması fiilinin herhangi bir hukuka uygunluk nedeni olmaksızın gerçekleştirilmesidir.

Bu noktada hukuka uygunluk ifadesinin içi doldurulmalıdır. Bunun için Türk Ceza Kanunumuzun maddesi ve devamında düzenlenmiş olan ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler mercek altına alınmalıdır. Örneğin kişi, kanun hükmü veya amirin emrini yerine getiriyorsa, meşru savunma amacıyla başkasına ait olan taşınır bir malı almışsa, zorunluluk hali mevcutsa; cebir, şiddet, korkutma ve tehditten muzdaripse hırsızlık suçunun tipiklik koşulları mevcut olsa dahi kişiye ceza verilmeyebilir veya verilecek olan cezada indirim yapılması gündeme gelebilir. Ancak bu hususa ilişkin olarak belirtmemiz gerekir ki, hırsızlık suçuna ilişkin olarak zorunluluk hali Türk Ceza Kanunumuzun maddesine özel olarak düzenlenmiştir. Bu hususa ilişkin makalemizin devamında, konunun kendi başlığı altında bilgilendirme yapılacaktır.

Hırsızlık Suçuyla İlgili Diğer Özel Hükümler

Hırsızlık suçunun diğer halleri ve hırsızlık suçuyla ilgili diğer özel hükümler, Türk Ceza Kanunumuzun , , , , ve maddelerinde düzenlenmiştir. Bunlar:

  1. Hırsızlık suçunun nitelikli halleri(TCK Madde),

  2. Suçun gece vakti işlenmesi hali(TCK Madde),

  3. Daha az cezayı gerektiren halleri(TCK Madde),

  4. Malın değerinin az olması hali(TCK Madde),

  5. Kullanma hırsızlığı hali(TCK Madde) ve

  6. Zorunluluk hali(TCK Madde) düzenlenmiştir.

a) Nitelikli Hırsızlık Suçu (TCK Madde)

Nitelikli hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde ayrıca ve kademeleri olarak düzenlenmiştir. Bu anlamda Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin her bir fıkrası dikkatle ele alınmalıdır, çünkü farklı haller için farklı cezalar öngörülmüş durumdadır.

Türk Ceza Kanunumuzun /1. Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun; a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, b) (Mülga: 18/6//62 md.) c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, f) (Mülga: 2/7//82 md.) İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."

Yukarıda alıntılamış olduğumuz Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 1. fıkrasının a. bendinde ifade edilen kamu kuruluşu olan yerin, suç anında bu özelliğini sürdürüyor olması gerekir. Eğer terk edilmişse veya başka bir sebepten kamu kuruluşu özelliği korunmuyorsa bu nitelikli hal söz konusu olmayacaktır.

Yukarıdaki maddenin 1. fıkrasının e. bendinde yer alan adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılan eşyalara örnek olarak: tarlalarda bırakılan tarım ilaçları, çapa vs. yahut inşaat yerine yığılan malzemeler bu kapsamdadır. Açıkta bırakılmış eşyadan kasıt; özel alanlar dışında kalan sokaklar, parklar, tarlalar, sahiller vb. yerlerde bırakılmış eşyalardır. Bununla birlikte nitelikli unsurun oluşabilmesi için eşyanın hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması gerekmektedir. Yargıtay'a göre; kullanımları gereği açıkta bırakılmaları kaçınılmaz olan ve cadde kenarlarına tedbir alınmaksızın park edilen motosikletlerin çalınması da bu nitelikli unsur kapsamında değerlendirilir.

Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 2. fıkrasında ise, suçun 1. fıkradakilerden daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun /2. Maddesine Göre: "(2) Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında, h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

Ayrıca Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin devamında yer alan 3, 4 ve 5. fıkralarda da nitelikli hırsızlık suçuna ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesinin 3., 4. ve 5. Fıkralarına Göre: "(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz. (5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır."

b) Hırsızlık Suçunun Gece Vakti İşlenmesi (TCK Madde)

Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde ayrı olarak düzenlenmiştir. Yani suçun cezasını artıran bir sebep olarak Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde yer alan nitelikli hırsızlık suçundan ayrı olarak farklı bir maddede düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre:"(1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

Aslında suçun gece vakti işlenmesi de hırsızlık suçunun nitelikli halidir denilebilir. Kanun koyucunun, suçun bu halini diğer nitelikli hallerden ayrı bir madde hükmünde düzenlenmiş olmasının sebebi: Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde madde hükmünce yapılacak olan yarı oranda artırımın hem basit hırsızlık suçu(TCK Madde) açısından hem de nitelikli hırsızlık suçu(TCK Madde) açısından uygulanmasının istenmesidir. Yani Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde yer alan "suçun gece vakti işlenmesi" halinin sonucu olan, verilecek cezanın yarı oranda artırılması hükmünün, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde sayılmış olan nitelikli haller açısından da uygulanmasının arzu edilmesidir.

Bu nedenle Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde sayılmış olan nitelikli hırsızlık suçunun da gece vakti işlenmiş olması halinde, hem nitelikli hırsızlık suçundan somut olaya uygun düşen ceza verilecek, hem de Türk Ceza Kanunumuzun maddesi hükmü uyarınca hırsızlık suçunun gece vakti işlenmiş olması sebebiyle nitelikli hırsızlık suçu nedeniyle maddeye göre verilecek olan ceza, yarı oranında artırılacaktır.

c) Hırsızlık Suçunun Daha Az Cezayı Gerektiren Halleri (TCK Madde)

Türk Ceza Kanunumuzun maddesi, hırsızlık suçunun daha az cezayı gerektiren hallerini düzenlemektedir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre: "(1) Hırsızlık suçunun; a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde, b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur."

Madde hükmünde, üzerinde durulması ve dikkate alınması gereken iki temel husus bulunmaktadır:

  1. Paylı mülkiyet veya elbirliğiyle mülkiyet konusu olan bir malın hisseli maliki de, esasında paydaş veya ortak olarak malik olduğu taşınır malı; diğer maliklerin rızası olmaksızın bulunduğu yerden alırsa, hırsızlık suçunu işlemiş olur. Aynı şekilde hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil etmek amacıyla bir malı zilyedinin rızası olmaksızın alan kişinin de hırsızlık suçunu işlemiş olacağı ortadadır. Kanun koyucu bu anlamıyla Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde "hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası" başlığı ile yer alan hükmün, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 1. fıkrasının a ve b bentlerinde sayılmış olan bu kişiler açısından uygulanmasının önünü kapatmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Türk Ceza Kanunumuzun /1-b. bendinde alacaklının, alacağını tahsil amacıyla borçlunun malını almasının önüne geçilmesi, şiddet tekelinin yalnızca devletin egemenliğinde bulunması kuralının doğal bir sonucudur.

  2. Maddenin devamında yer alan "şikayet üzerine" ifadesinden açıkça anlaşılabileceği üzere, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde sayılmış olan ve daha az cezayı gerektiren bu haller şikayete tabiidir.

d) Hırsızlık Suçunda Malın Değerinin Az Olması (TCK Madde)

Hırsızlık suçunun maddi konusu olan taşınır malın değerinin az olması, somut olayın gereklerine göre ceza verilmemesini sağlayacak bir neden ya da cezayı hafifletici bir neden olarak Türk Ceza Kanunumuzun Maddesinde düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre:"(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir."

Çalınan malın değerinin azlığı, her somut olay açısından ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulmalıdır. Bu noktada kanun koyucunun, "değer azlığı" ifadesini kullanmakla ve belirli, spesifik bir değeri açıkça belirtmemekle, hakime takdir yetkisi bırakmış olduğu ortadadır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunumuzun maddesi hükmü gereğince karar verilebilmesi noktasında hakim: İşlenen fiilin ve verilecek olan cezanın ağırlığını; malın değeriyle, sanığın durumuyla ve somut olay uyarınca dikkate alınması gereken tüm diğer hususlarla birlikte değerlendirmeli ve hakkaniyet ilkesini de gözeterek hüküm kurmalıdır.

Hırsızlık suçunda değer azlığına ilişkin olarak hüküm kurulabilmesi için, çalınan malın değerinin, yani ikinci el piyasa değerinin hesaplatılması gerekmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre: Hırsızlık suçuna konu olan eşyanın rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyalardan olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek, mesai ve benzeri de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.

e) Kullanma Hırsızlığı (TCK Madde)

Kanun koyucu, kullanma hırsızlığını teşebbüsten ayrı tutmuş ve hem suçun bu halini şikayete tabii olacak şekilde düzenlemiş hem de bu durumun, cezayı hafifletici bir sebep olmasını sağlamıştır. Ancak kullanma hırsızlığı şeklinde gerçekleşen fiilin maddi konusu olan taşınır malın, başkaca bir suçun işlenmesi amacıyla kullanılmış olması halinde bu hükümde yer alan indirimin uygulanmayacağı da ayrıca ifade edilmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre: "Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz."

Aşağıda, makalemizin en sonunda yer alan Yargıtay kararları arasında tamamını paylaşacağımız Yargıtay Ceza Dairesi'nin / E., / K. sayılı kararına göre:

"Kullanma hırsızlığı suçunun oluşması için, kişinin, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında kullanmanın her halde kısa sayılabilecek bir süre devam etmesi temel koşuldur. Başka bir ifade ile hırsızlık suçundan bu maddeden istifade edebilmek için, taşınır mal geçici bir süre kullanılıp sahibine iade edilmek üzere alınmış olmalıdır. Burada bahsi geçen özel kastın varlığının kabulü için, aracın iade edilmek üzere alındığının ilk bakışta açıkca anlaşılması gereklidir. Gece vakti dolmuş ve taksinin çalışmadığı bir yerde sanığın komşusunun aracını çalıp, otogardan oğlunu alıp geldikten sonra aracı aldığı yere bırakması, acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek veya servisi kaçıran öğrenciyi sınava yetiştirmek amacıyla araç çalınması ve aracın alındığı yere veya yakın bir yere bırakılması eylemleri kullanma hırsızlığı suçuna örnek olarak verilebilir."

f) Hırsızlık Suçunda Zorunluluk Hali (TCK Madde)

Genel olarak zorunluluk hali, kişinin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik olan, ağır ve muhakkak bir tehlikenin def edilmesi amacıyla işlenen fiillere ilişkin olarak Türk Ceza Kanunumuzun 25/2. maddesinde düzenlenmiş bir cezasızlık halidir.

Ancak kanun koyucu, ceza genel hükümleri dahilinde düzenlenmiş olan zorunluluk halinin, hırsızlık suçuna yeterince uygun düşmeyeceği düşüncesiyle hırsızlık suçunda zorunluluk halini özel olarak düzenleme gereği duymuş ve Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde hırsızlık suçuna özgü bir zorunluluk halini düzenlemiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre:"(1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir."

g) Şahsi Cezasızlık veya İndirim Sebepleri

Malvarlığına karşı suçlara ilişkin şahsi cezasızlık veya cezada indirim sebepleri, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde düzenlenmiştir. Önce maddeyi alıntılayacağız, sonra da siz değerli okuyucularımızla madde hükmünün etkileri üzerine tartışacağız.

Türk Ceza Kanunumuzun Maddesine Göre:"(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir."

Yukarıda alıntılamış olduğumuz TCK maddesi hükmü, Türk Ceza Kanunumuzda yer alan malvarlığına karşı suçlardan, yağma ve nitelikli yağma haricinde kalan hepsine uygulanacaktır.

Buna göre hırsızlık suçlarının tamamı açısından maddenin uygulanacağının kabulü gerekir. Madde hükmüne göre hırsızlık suçunun maddenin 1. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde cezaya hükmolunmaz.

Ayrıca maddenin 2. fıkrasında sayılan kişilere karşı işlenmesi halinde hem verilecek olan ceza yarı oranına indirilir, hem de işlenmiş olan suç şikayete tabii değilse dahi artık şikayete tabii bir suç haline gelir. Yani hırsızlık suçunun normal şartlar altında şikayete tabii olmayan basit ve nitelikli halleri de, TCK maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmekle birlikte artık şikayete tabii suçlar olarak işlem görür.

Hırsızlık Suçunda Şikayet

Hırsızlık suçunun bazı halleri şikayete tabiiyken, bazı halleri ise şikayete tabii değildir ve resen soruşturulur.

Türk Ceza Kanunumuzun ve maddeleri arasında düzenlenmiş olan hırsızlık suçunun:

  • TCK maddesinde düzenlenen basit halinde ve

  • TCK maddesinde düzenlenmiş olan nitelikli hallerinde,

şikayet aranmaz, ancak kanunda yer alan açık hükümlerden de anlaşılabileceği üzere:

  • TCK maddesinde yer alan, suçun daha az cezayı gerektiren hallerinde ve

  • TCK maddesinde düzenlenmiş olan kullanma hırsızlığında şikayet aranmaktadır.

Bununla birlikte, takibi şikayete bağlı olan: Daha az cezayı gerektiren haller ve kullanma hırsızlığı açısından Türk Ceza Kanunumuzun maddesine göre işlem yapılacaktır. Şikayet hakkı olan kişi tarafından suç fiili ve failinin öğrenildiği andan itibaren altı ay içerisinde ve her halde dava zamanaşımı içerisinde şikayette bulunulması gerekmektedir. Ayrıca birden fazla kişinin şikayet hakkının bulunması halinde, şikayet hakkı sahiplerinden birisi için şikayet süresinin kaçırılmış olması, diğerlerinin hakkını düşürmez.

Tüm bunlara ek olarak, kanunda şikayete tabii olacak şekilde düzenlenmiş olsa dahi, basit hırsızlık suçu ve nitelikli hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde, TCK /2. hükmü gereğince şikayet aranır. Türk Ceza Kanunumuzun /2. maddesi hükmü, tüm şartların sağlanmış olması halinde bu suçları da takibi şikayete bağlı suçlar haline getirmektedir.

Türk Ceza Kanunumuzun /2. Maddesine Göre: "(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir."

Hırsızlık Suçunda Şikayetten Vazgeçme

Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun ve maddelerinde düzenlenmiş olan basit ve nitelikli hallerinde şikayet aranmazken, ve maddelerinde düzenlenmiş olan daha az cezayı gerektiren hali ve kullanma hırsızlığı halleri şikayete tabiidir. Bu nedenle hırsızlık suçunun bu halleri ayrı ayrı değerlendirmeye tabii tutulmalıdır.

a) Basit Hırsızlık ve Nitelikli Hırsızlık Suçlarında Şikayetten Vazgeçme

Şikayete tabii olmayan basit hırsızlık ve nitelikli hırsızlık suçlarında, hırsızlık suçuna ilişkin şikayetin geri çekilmesinin soruşturmaya veya kovuşturmaya hiçbir etkisi olmayacaktır, bu neviden bir hukuki işlem yalnızca mahkemede olaya ilişkin kanaat uyandırabilecektir.

Ancak bu suçların, Türk Ceza Kanunumuzun /2. maddesinde sayılmış olan kişilere karşı işlenmesi halinde, TCK /2. madde göndermesiyle birlikte artık suçun takibi şikayete tabii hale geleceğinden ötürü, bu halde de şikayetten vazgeçme sonuç doğurur.

b) Daha Az Cezayı Gerektiren Hallerde ve Kullanma Hırsızlığı Halinde Şikayetten Vazgeçme

Hırsızlık suçunun takibi şikayete bağlı olan ve maddelerindeki hallerinde ise, hükmün kesinleşmesi öncesinde şikayetten vazgeçilmesi davayı düşürür. Ancak hüküm kesinleşmişse, şikayetten vazgeçme verilen cezanın infazına engel olmayacaktır. Hırsızlık suçunun iştirak halinde birden fazla kişi tarafından işlenmiş olması halinde bu kişilerden birinin hakkında şikayetten vazgeçme, diğerleri açısından da sonuç doğurur.

Bu hallerde şikayetten vazgeçmiş olan kişi, şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca ve açıkça açıklamamışsa, hukuk mahkemesinde tazminat davası vb. davaları açabilecek özel hukuk dahilinde hak talebinde bulunabilecektir.

Ancak kullanma hırsızlığı halinde, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin son cümlesi nedeniyle suçun maddi konusunu teşkil eden taşınır malın başkaca bir suç işlemek amacıyla kullanılması halinde madde hükmünün uygulanamayacak olması sebebiyle bu halde de şikayetten vazgeçme sonuç doğurmayacaktır.

Hırsızlık Suçunda Zamanaşımı

Hırsızlık suçunun basit hali, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis cezasını gerektirmekte olduğundan dolayı Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 1. fıkrasının d. bendi uyarınca 8(sekiz) yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.

Ancak Türk Ceza Kanunumuzun 66/3. maddesi uyarınca hırsızlık suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri, dava zamanaşımının da belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Bu nedenle somut olayın gereklerine göre, örneğin: Nitelikli hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde dava zamanaşımının 20(yirmi) yılı bulması da muhtemeldir. Son derece teknik bir husus olan dava zamanaşımı konusunda, dava konusu hırsızlık olayının gereklerine göre bir tespit yapılabilmesi adına, mutlaka alanında uzman bir ceza avukatı ile görüşülmesi tavsiye edilmektedir.

Hırsızlık Suçunda Uzlaşma

Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun maddesi ve devamında düzenlenmiş bir süreçtir. Düzenlemeye göre kanunda sayılmış olan suçlarda uzlaştırma usulünün uygulanması gerekmektedir.

Hırsızlık suçunun basit hali(TCK Madde) ile şikayete tabii olan daha az cezayı gerektiren hali(TCK Madde) ve kullanma hırsızlığı(TCK Madde) hallerinde uzlaştırma usulü uygulanır.

Nitelikli hırsızlık suçunda ise kural olarak uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır. Bununla birlikte nitelikli hırsızlık suçunun Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 2. fıkrasında sayılmış olan kimseler aleyhine işlenmesi halinde şikayete tabii bir suç olacağı dikkate alınmalı ve Ceza Muhakemesi Kanunumuzun maddesinin 1. fıkrasının a. bendi hükmü gereğince uzlaşma hükümleri uygulanmalıdır.

Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesini düzenleyen TCK maddede, şikayete ilişkin olarak herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır. Ancak Yargıtay tarafından verilmiş olan bazı kararlarda, hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesinin, eylemi nitelikli hırsızlık suçuna dönüştüreceği ve bu nedenle yargılamayı uzlaşma kapsamından çıkaracağına ilişkin hüküm kurulduğu görülmektedir. Kanaatimizce bu neviden bir hüküm kurulması doğru bir uygulama olmasa da, söz konusu kararlardan birini makalemizin sonunda siz değerli okuyucularımızın takdirine sunuyoruz.(Bakınız: Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı)

Hırsızlık Suçunda Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme

Teşebbüs, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde, genel hükümler arasında düzenlenmiştir. Bu nedenle aksine bir düzenleme bulunmaması kaydıyla, uygun düştüğü her suç tipi açısından uygulanması mümkündür.

Türk Ceza Kanunumuzun "Suça Teşebbüs" başlıklı Maddesine Göre: "(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. (2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."

Hırsızlık suçu da kanunda yer alan bu teşebbüs tanımına uymakla birlikte teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına elverişli suçlardandır. Hırsızlık suçunu işleme amacıyla hareket eden fail, suça elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlamışsa ve fakat elinde olmayan, kendinden kaynaklanmayan yani dışsal nedenlerle işlemeyi kastettiği hırsızlık suçunu işleyemediyse, Türk Ceza Kanunumuzun maddesinin 2. fıkrasına göre cezada indirim yapılır.

Hatta uygulamada, hırsızlık suçunda teşebbüse ilişkin olarak "kesintisiz takip" hususu da dikkate alınmaktadır. Çünkü hırsızlık suçunda failin kesintisiz takip olmaksızın yakalanması halinde suçun meydana geldiği ve artık teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağına dair bir çok karar mevcuttur. Bu kararlardan bazılarını makalemizin sonunda siz değerli okuyucularımızla paylaşayacağız. Dolayısıyla hırsızlık suçunda teşebbüsün saptanabilmesi açısından kesintisiz takip hususunun son derece önemli olduğunun bilinmesi, şimdilik yeterlidir.

Gönüllü vazgeçme ise, yine ceza genel hükümleri arasında ve Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde, teşebbüsten ayrı olarak düzenlenmiştir. Hırsızlık suçunda, tüm şartlar oluşmuşsa gönüllü vazgeçme hükümlerinin de uygulanması mümkündür.

Türk Ceza Kanunumuzun "Gönüllü Vazgeçme" Başlıklı Maddesine Göre:"(1) Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır."

Kanun hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere gönüllü vazgeçme halinde teşebbüsten dolayı cezalandırma gerçekleştirilmez. Ancak gönüllü vazgeçildiği esnada halihazırda gerçekleştirilmiş olan fiiller sonucunda meydana gelen bir suç mevcutsa, o suça ait ceza ile cezalandırılır. Örneğin hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla bir kapının veya camın kırılması suretiyle mala zarar verme suçu da gerçekleştirilmişse, bu suçtan ceza verilmesi gündeme gelecektir.

Hırsızlık Suçunda İştirak

Suça iştirak, bir suçun birden fazla kişi tarafından işlenilmesi, bir kişinin bir suça azmettirilmesi veya teşvik edilmesi ya da suç işleyen bir kimseye yardım veya yataklık edilmesi şeklinde gerçekleştirilebilir. Suça iştirak hükümleri, ceza genel hükümleri arasında, Türk Ceza Kanunumuzun maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Suça iştirak: Faillik, azmettirme ve yardım etme şeklinde gerçekleştirilebilir.

Hırsızlık suçunda da somut olayın gereklerine göre iştirak hükümleri uygulanabilmektedir. Ancak hangi şüpheli veya sanığın suça ne şekilde iştirak etmiş olduğu açıkça ortaya konulmalıdır. Hırsızlık suçuna iştirak eden kişilerin cezası, diğer faillerin cezalandırılmasını engelleyen kişisel nedenler dikkate alınmaksızın, yalnızca kendi kusurlu fiiline göre gerçekleştirilir.

Hırsızlık Suçunda İçtima

İçtima, ceza hukukumuzda birden çok suçun sübut bulması halinde verilecek cezanın belirlenmesi amacıyla kullanılan, terminolojik bir terimdir. Bu anlamda sayılı Türk Ceza Kanunumuz, sayılı eski Türk Ceza Kanunumuzdan farklı düzenlemelere yer vermiştir.

Hırsızlık suçu, zincirleme suç olarak işlenebilir, ek olarak sayılı eski ceza kanunumuzda içtimaya ilişkin olarak, özellikle mala zarar verme suçu ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları bakımından, hırsızlık suçunda bileşik suç olarak değerlendirilme gerçekleştiriliyordu. Bu anlamda örneğin, hırsızlık suçunun bir eve girilerek ya da bir deponun kapısındaki bir kilit kırılarak gerçekleştirilmesi hallerinde yalnızca nitelikli hırsızlık suçundan hüküm kuruluyordu. Ancak sayılı Türk Ceza Kanunumuzla getirilmiş olan özel düzenlemeyle bu durum artık sonlanmıştır.

sayılı Türk Ceza Kanunumuzun /4. maddesinde yer alan: "Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikayet aranmaz." ifadesi ile eski kanundaki bileşik uygulaması sonlandırılmış ve artık bu tip durumların varlığı halinde birbirinden ayrı olarak bu suçlar açısından da resen kovuşturmaya geçilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Hırsızlık Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, bir suç işlemiş olan kişinin işlediği suçtan ötürü etkin bir şekilde pişmanlık göstermesi ve zararı gidermesi halinde uygulanabilen bir çeşit ceza hukuku müessesesidir. Etkin pişmanlık, yalnızca kanunda özel olarak düzenlenmiş olan hallerde uygulama alanı bulabilmektedir, dolayısıyla her suç tipi için etkin pişmanlık uygulamasının gerçekleştirilmesi mümkün değildir.

Hırsızlık suçu da Türk Ceza Kanunumuzun maddesinde açıkça etkin pişmanlık hükümlerine dahil olan suçlar arasında sayılmıştır.

Buna göre hırsızlık suçunda etkin pişmanlık indirimleri özetle aşağıdaki gibi gerçekleştirilir:

  • Hırsızlık suçunda kovuşturma başlamadan önce etkin pişmanlık gösterilmesi ve mağdurun zararının giderilmesi halinde 2/3'e kadar indirim uygulanır.

  • Kovuşturma başladıktan sonra, hüküm verilmeden önce etkin pişmanlık gösterilmesi halinde 1/2'ye kadar indirim uygulanır.

Etkin pişmanlık uygulaması hakkında detaylı bilgi için tıklayınız: Ceza Hukukumuzda Etkin Pişmanlık

Hırsızlık Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

  • Hırsızlık suçunda teşebbüs ve kesintisiz takip,

Yargıtay 6. Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Müştekinin, ikametine 50 metre mesafedeki iş yerinden suça sürüklenen çocuğu elinde bilgisayar kasasını görünce durumdan şüphelenip evine çıkıp baktığı ve bilgisayar kasasının kendisine ait olduğunu anlayınca suça sürüklenen çocuğu kovaladığı, suça sürüklenen çocuğun metre kadar uzakta bilgisayar kasasını bırakarak kaçmaya çalıştığı, müştekinin metre mesafede suça sürüklenen çocuğu yakaladığı olayda kesintisiz takip bulunmaması sebebiyle nitelikli hırsızlık suçu tamamlandığından tebliğnamede teşebbüs hükümlerinin uygulanmasını isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; o yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, tarihinde oy birliği ile karar verildi.

  • Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceğine ilişkin karar,

  • Kesintisiz takip hususunun teşebbüse ilişkin hüküm kurulabilmesi açısından önemine ilişkin karar,

Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Hükümden sonra 02/12/ tarihinde sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun maddesi ile değişik sayılı CMK'nın maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve sayılı TCK'nın maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceği ve eylemi uzlaşma kapsamı dışına çıkaracağı gözetilip yüklenen suçu gece vakti işlediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak, 1-TCK'nın 61/1. maddesi uyarınca; suç konusunun değerine göre temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Müştekinin kolluk beyanına göre aracın kesintisiz takip edilmediği, mahkeme beyanına göre ise kesintisiz takip edildiğinin anlaşılması karşısında; bu husus müştekiden sorularak suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilerek TCK'nın maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

3-Suçun gece vakti işlendiğinin anlaşılması karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında TCK'nın maddesinin uygulanmaması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, Sayılı CMUK'un /son. maddesi gereği suça sürüklenen çocuğun ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının gözetilmesine, gününde oybirliğiyle karar verildi.

  • Hırsızlık suçunda çalınan malın değerinin azlığı,

  • Değer azlığı nedeniyle cezasızlık veya ceza indirimi,

  • Kesintisiz takip olmaksızın yakalanan sanıklar açısından teşebbüs hükümlerinin uygulanması,

Yargıtay 6. Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli hırsızlık HÜKÜMLER : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: I-Sanıklar hakkında mağdurlar , ve ’e karşı nitelikli hırsızlık suçlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Kesintisiz takip olmaksızın yakalanan sanıkların mağdur ’e yönelik eylemleri tamamlanmış olmasına rağmen teşebbüs hükümlerinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık müdafiinin ve sanık müdafiilerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanıklar hakkında mağdur ’a karşı nitelikli hırsızlık suçuna yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak; LCW mağazasından çalınan eşyaların değerinin 99,50 TL olduğunun anlaşılması karşısında; suçun konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle tayin edilen cezadan sayılı TCK'nın maddesi gereğince ceza verilmekten vazgeçilemeyecek ise de belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin ve sanık müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle sayılı CMUK'un maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 06/04/ tarihinde oy birliği ile karar verildi.

  • Hırsızlık suçunun şikayete tabii olan daha az cezayı gerektiren hallerinde şikayetten vazgeçme halinde düşme kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna ilişkin karar,

  • Alacağı tahsil amacıyla hırsızlık suçuna ilişkin karar,

Yargıtay 6. Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanığın mağdurun yanında bir süre işçi olarak çalıştığı ve mağdurdan alacaklı olduğu, tanık ’nın da sanığın alacağı olduğu konusunda sanığı doğruladığı, sanığın suça konu cep telefonunu alacağını tahsil amacıyla çaldığı, sanığa yüklenen suçun suç tarihi itibariyle şikayete tabî olduğu ve mağdurun kolluktaki tarihli beyanında şikayetten vazgeçtiğini belirtmesi karşısında, sanık hakkında TCK'nın /1-b maddesindeki hırsızlık suçundan şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla sayılı CMUK'un maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkındaki nitelikli hırsızlık suçundan kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle sayılı CMK’nın /seafoodplus.infoi uyarınca DÜŞMESİNE, gününde oy birliğiyle karar verildi.

  • Kullanma hırsızlığının tespiti usulü,

  • Kullanma hırsızlığının neye göre belirleneceğine ilişkin karar,

Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

Nitelikli hırsızlık suçundan sanık ’in, sayılı Türk Ceza Kanunu’nun /2-d, , 32/2 ve maddeleri gereğince 2 yıl 5 ay 5 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Arhavi Asliye Ceza Mahkemesinin 18/04/ tarihli ve /7 esas, / sayılı kararını karşı Adalet Bakanlığının 10/02/ tarih ve // sayılı yazısı ile Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/02/ tarih ve / sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.

MEZKUR İHBARNAMEDE; İddianame içeriğine ve mahkemenin kabulüne göre sanığın eyleminin, bankta bulduğu anahtarla mağdura ait aracı çalarak Arhavi ilçesinden Rize ili gitmek ve ertesi gün aracı Rize sahil yoluna bırakmak olduğunun anlaşılması karşısında eylemin sayılı Türk Ceza Kanunu'nun /1. maddesi kapsamında kullanma hırsızlığı suçunu oluşturacağı, suçun kovuşturmasının şikâyete bağlı bulunduğu, mağdurun 21/02/ tarihli duruşmada alınan ifadesinde sanıktan şikâyetçi olmadığını bildirmiş olduğunun da anlaşılması karşısında, sayılı Kanun'un 73/4. maddesi hükmü nazara alınarak, şikâyet yokluğu sebebiyle kamu davasının sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun /8. maddesi uyarınca düşürülmesi gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediğinden, sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Kullanma hırsızlığı suçunun oluşması için, kişinin, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında kullanmanın her halde kısa sayılabilecek bir süre devam etmesi temel koşuldur. Başka bir ifade ile hırsızlık suçundan bu maddeden istifade edebilmek için, taşınır mal geçici bir süre kullanılıp sahibine iade edilmek üzere alınmış olmalıdır. Burada bahsi geçen özel kastın varlığının kabulü için, aracın iade edilmek üzere alındığının ilk bakışta açıkca anlaşılması gereklidir. Gece vakti dolmuş ve taksinin çalışmadığı bir yerde sanığın komşusunun aracını çalıp, otogardan oğlunu alıp geldikten sonra aracı aldığı yere bırakması, acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek veya servisi kaçıran öğrenciyi sınava yetiştirmek amacıyla araç çalınması ve aracın alındığı yere veya yakın bir yere bırakılması eylemleri kullanma hırsızlığı suçuna örnek olarak verilebilir. Kanun yararına bozmaya konu olayda ise, madurun oturduğu bankta unuttuğu anahtarı bulan sanıkların, bu anahtar yardımıyle aracı çalıştırıp İlçesinden Rize İline geldikleri, sanık 'ün savunmasına göre diğer sanık 'un hırsızlık yapma teklifini kabul etmediği, bilahare her iki sanığın minibüsle 'ye döndüğü, aracın saat sıralarında park edildiği yerde polisler tarafından bulunduğu ve sahibine teslim edildiği anlaşılmaktadır. Çalınan araçla 'den Rize'ye gelinmiş olması, sanık 'un Rize'de hırsızlık yapmayı teklif etmesi, sahibinin i'de oturduğunun bilinmesine rağmen aracın Rize'de bırakılmış olması, aracın geçici bir süre ile kullanılıp sahibine iade maksadıyle alınmadığını göstermektedir. Burada sanığa isnat edilen suçun ''kullanma hırsızlığı'' kapsamında kaldığını kabul etmek mümkün görülmemiştir. Nitekim dairemizin gün ve / esas, / karar, gün ve / esas, / karar ve gün ve / esas, / karar sayılı ilamları da bu yöndedir. Açıklanan nedenlerle talep yerinde görülmediğinden;

Kanun Yararına Bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ihbar yazısı, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, hırsızlık suçundan hükümlü hakkında Arhavi Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen gün ve / sayılı karar ile sanık hakkında hırsızlıktan mahkumiyet kararı verilmiş ise de, sanığa yüklenen suç kullanma hırsızlığı kapsamında kaldığından ve müşteki şikayetini geri aldığından, davanın düşürülmesi gerektiğine yönelik talebinin REDDİNE, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Yerel mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak; 1)Suça konu paraların cami içerisinde bulunan imam odasından çalındığı, eylemin niteliği ile ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun tarih, / Esas ve / Karar sayılı ilamında "Kanun koyucu, hırsızlık suçunun ibadete ayrılmış yerlerde bulunan eşya hakkında işlenmesi haline özel bir önem atfederek bu durumu cezayı artıran nitelikli hal olarak kabul etmiştir. İbadete ayrılmış yerin bina niteliğinde olmasında bir zorunluluk bulunmadığı göz önüne alındığında, suçun bina vasfında olmayan ibadete ayrılmış yerlerde işlenmesi durumunda bu nitelikli halin uygulanacağında bir şüphe bulunmamaktadır. İbadete ayrılmış yerin bina vasfında olması durumunda ise bu yerin bina niteliği esas alınmaksızın daha az cezayı öngören maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin uygulanması, aynı maddenin 2. fıkrasının (h) bendinin ancak bu yerlerin ibadete ayrılmış yer vasfını kaybetmesinden sonra tatbik edilmesi sonucunu doğuracaktır ki bu durum kanun koyucunun iradesine aykırılık teşkil edecektir. Buna göre; Mehmet Gazioğlu Camii içerisinde bulunan paraları çalmak suretiyle TCK'nın maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde düzenlenen "Kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında" ve 2. fıkrasının (h) bendinde düzenlenen "Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında" olmak üzere hırsızlık suçunun iki farklı nitelikli halini ihlal eden suça sürüklenen çocuğun, suçun daha ağır cezayı içeren nitelikli hali olan TCK'nun maddesinin 2. fıkrasının (h) bendi uyarınca cezalandırılması gerekmektedir." şeklinde belirtildiği anlaşılmakla suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK'nun /2-h maddesi kapsamında kalmasına rağmen yazılı şekilde hüküm kurulması,

2) sayılı TCK'nun 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK'nun maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun gün ve 6/ sayılı içtihadında belirtildiği üzere, "daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, TCK'nun madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. TCK maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK'nun maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK'nun 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK'nun maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.

Somut olayda ise; müşteki beyanına göre cami içerisinden TL bozuk para çalan suça sürüklenen çocuk hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin miktar olarak az olması nedeniyle TCK'nun maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından, yeniden hüküm kurulurken sayılı yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla sayılı CMUK'nun /son maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının gözetilmesine, tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

  • Çalınan malın değerinin azlığına ilişkin karar,

  • Değer azlığının belirlenmesi amacıyla çalınan şeyin ikinci el piyasa değerinin hesaplatılmasının gerektiğine ilişkin karar,

  • Rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmaması gerektiğine ilişkin karar,

Yargıtay 6. Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs HÜKÜMLER : İstinaf başvurusunun esastan reddi ve istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

I-Sanık hakkında katılan ’e karşı nitelikli hırsızlık suçundan, katılan ’a karşı nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelenmesinde; sayılı CMK'nın maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'', aynı Kanunun maddesinin ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.'' ve aynı Kanunun maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usûle ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde belirttiği sebeplere yönelik olarak yapılan incelemede; sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren sayılı Kanunun maddesiyle sayılı TCK’nın maddesinde yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmüştür.

Katılan ’e yönelik nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümde; hırsızlık suçuna konu eşyaların değeri, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak TCK'nın maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.

Oluş ve dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

Ayrıca dosyada CMK'nın maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli hırsızlık ve nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerde, eleştiri dışında, ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, sayılı CMK'nın /1. maddesi uyarınca, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine,

II-Sanık hakkında müşteki ’e karşı nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesine gelince; Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdiri ile Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararına göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak; Sanığın gece saat sıralarında müştekinin oturduğu apartmanın katındaki deponun asma kilidini kırarak içeriden annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizi çalması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın müştekiye yönelik eylemi hakkında TCK’nın /2-h, /1 ve maddeleri kapsamında mahkûmiyet hükmü verilmiştir. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin değer azlığı indirimi de uygulanmamıştır.

TCK'nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı /2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.” denilmektedir.

Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.

TCK’nın maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.

Y.C.G.K.'nın günlü, 6/ esas ve karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, sayılı TCK'nın (veya /2) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.

TCK'nın veya /2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.

Hâkim indirim oranını TCK'nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.

TCK'nın ve /2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, T.C. Anayasası’nın /3, sayılı CMK'nın 34, , ve maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.

Öte yandan hâkim, TCK'nın veya /2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.

Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.

Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.

Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, müştekiye ait annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizin suç tarihi olan itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, değerlerinin tespit edilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle; Müştekiye ait annesinden kalan iki adet bakır tencere ile boş valizin suç tarihindeki ikinci el değeri araştırılarak sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın maddesinde düzenlenen değer azlığına ilişkin ceza indiriminin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, sayılı CMK'nın /2. maddesi uyarınca yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosyanın 4. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 28/09/ tarihinde oy birliği ile karar verildi.

  • Hırsızlık suçunun iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçuyla birlikte işlenilmesine ilişkin karar,

  • Hırsızlık suçunun gerçekleşmesi akabinde çalınan malların yakılması halinde, hırsızlık suçunun gerçekleşmesi esnasında değil de sonradan mala zarar verme gerçekleşmiş olduğundan dolayı mala zarar verme suçundan hüküm kurulamayacağına ilişkin karar,

  • Hırsızlık eylemi tamamlandıktan sonra kendisine haber verilen sanık hakkında iştirak sebebiyle hüküm kurulamayacağına ilişkin karar,

Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K. sayılı kararı"İçtihat Metni"

TÜRK CEZA KANUNUNDA MEMUR SUÇLARI: ZİMMET,  İRTİKAP VE RÜŞVET

 

GİRİŞ

Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Babının birinci, ikinci ve üçüncü fasıllarında; devlet idaresi aleyhinde işlenen suçlardan basit ve nitelikli zimmet ile devlet alım ve satımlarında menfaat sağlama, irtikap ve rüşvet suçları düzenlenmiştir.

Bu yazıda Türk Ceza Kanunun ,  , ve inci maddelerinde yer alan zimmet ( basit ve nitelikli), zimmete neden olma, irtikap ve rüşvet suçları incelenmiştir.

Bahsedilen suçlar öncelikle ancak memurlar tarafından işlenebilir. Bunun için öncelikle memur tanımının bilinmesi ve belirlenmesi gereklidir.

sayılı Devlet Memurları Kanunundan farklı olarak Türk Ceza Kanununda tatbikatında memur tanımı uncu maddede şu şekilde yapılmıştır:

&#;1. devamlı veya muvakkat surette teşrii, idari veya adli bir amme vazifesi gören Devlet veya diğer her türlü amme müesseseleri memur ve müstahdemleri,

 2. devamlı veya muvakkat, ücretli veya ücretsiz, ihtiyari veya mecburi olarak  surette teşrii, idari veya adli bir amme vazifesi gören diğer kimseler memur sayılır,

ceza kanununun tatbikatında amme hizmeti görmekle muvazzaf olanlar:

seafoodplus.infoı veya muvakkat surette bir amme vazifesi gören Devlet veya diğer amme müessesesinin memur ve müstahdemleri,

2. devamlı veya muvakkat, ücretli veya ücretsiz, ihtiyari veya mecburi surette bir amme hizmeti gören diğer kimselerdir&#;.

 

A.       ZİMMET  SUÇU

TANIMI

Zimmet suçu TCK&#;nin nci maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; &#;Görevi sebebiyle kendisine tevdi olunan veya muhafaza, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak ve senetleri veya diğer malları zimmetine geçiren memura altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ve meydana gelen zararın bir misli kadar ağır para cevazı verilir.

Yukarıdaki fıkrada gösterilen cürüm, dairesini aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmiş ise faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç misli kadar ağır para cezası verilir.

Zararın kovuşturma yapılmadan önce tamamen ödenmiş olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üte biri indirilir.

Meydana gelen zararın ödenmemesi halinde mahkemece ödettirilmesi re&#;sen hükmolunur.

Bu fiiller kamu bankaları aleyhine işlenmiş ise faile verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır.&#;

nci madde ile zimmet fiilinin basit ve nitelikli şekilleri gösterilmek suretiyle, kişilerin Devlete karşı koruması zorunlu olan itimat duygusu ve memuriyet görevi korunmaktadır.

nci maddenin birinci fıkrasında basit zimmet suçunun tanımı yapılmakta ikinci fıkrasında ise cürmün nitelikli hale dönüşme biçimini tespit ederek ihtilasen (nitelikli ) zimmet tanımlanmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrası zimmet nedeniyle ortaya çıkan zararın kovuşturmaya başlamadan (fail hakkında dava açılmadan) giderilmesi halinde cezanın yarıya kadar indirileceği, hüküm verilmeden önce ödenmesi halinde cezanın üçte birinin indirileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

Dördüncü fıkraya göre, mahkeme zararın ödenmesine res&#;en yani hiçbir talep olmasa da ara verebilecektir.

Yapılan zimmet suçu kamu bankaları aleyhine işlenmesi halinde faile verilecek cezanın üçte bir oranında arttırılacağı dördüncü fıkrada hüküm altına alınmıştır.

Zimmet eyleminin suç olarak kabul edilmesi ve bunun yaptırıma bağlanması, kuruluşa ait ekonomik değerleri kuruluş görevlileri eliyle kullanırken kuruluşa ait malvarlığının dürüstlük ilkesine uygun biçimde ve kuruluşa ait değerlerin amaca uygun biçimde kullanılmasının sağlanması amaçlanmıştır. Kuruluşun amacına tam olarak ulaşabilmesi, ancak görevlilerin kendilerine tevdi edilmiş malvarlığının tamamını bu amaç doğrultusunda kullanmalarıyla olanaklıdır. Bu nedenle, devlet idaresinin zarara uğramasının önüne geçilmesi için zimmet suç olarak yaptırıma bağlanmıştır.

 

BASİT ZİMMET SUÇUNUN UNSURLARI VE SUÇUN FAİLİ

Genel suç teorisinde her suçta bulunması gerekli  unsurları; kanunilik (tipiklik), hukuka aykırılık, kusurlu hareket olarak sayılmıştır. Bundan başka bir suçun oluşması için bulunması gerekli unsurlar vardır ki bunlara da suçun özel unsurları denmektedir.

Zimmet suçu ancak bir memur tarafından işlenebilir. Memur olmayan kişilerin zimmet suçunu işlemeleri halinde suçun zimmet değil inancı kötüye kullanmak suçu olacağı açıktır. Ceza kanununun uygulamasında kimlerin memur sayılacağı TCK da belirtilmiştir. Memur tanımına ilişkin açıklamalar bu yazının başlangıç kısmında verildiği için ayrıca burada tekrar edilmeyecektir. Ancak şu bilinmelidir ki ilke olarak kamu hizmetlisi bu suçun faili olamaz.

Ceza kanunundan başka Anayasanın inci maddesi ile Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinde yapılan memur tanımları yapılmıştır. Ancak, bu yasalardaki memur tanımlarının kendi alanları dışında ceza kanununu ilgilendirmemektedir.

Memurun ceza uygulaması bakımında tespit edilmesinde kamu görevi ve kamu hizmeti kavramlarının ayırımının göz önünde tutulması gerekmektedir. Devletin, esaslı nitelikte amaçlar edinmesine yönelik çalışmalar kamu görevini, esaslı olmayan çalışmalar ise kamu hizmetini oluşturmaktadır. Bu ayırımdaki en önemli özellik kamu görevinin devlet tarafından yapılma zorunluluğu varken kamu hizmetinin devlet dışındaki kişi veya kuruluşlarca da yapılabileceği hususudur.

Bu noktada memur tanımının yapıldığı uncu maddenin birinci fıkrasının birinci bendinde belirtilen müstahdem  kelimesinin üzerinde durmak gerekmektedir. Burada kastedilen müstahdem devlet dairelerindeki hizmetli değildir. Müstahdemler, kamu görevlerinin yapılmasını sağlamak için bazen sürekli hizmet kadrosuna girmeden geçici olarak idare adına çalışmalar yapan kişilerdir. Müstahdemlerin yasama, idare veya yargısal kamu görevini (kamu hizmetini) üstlenmiş olmaları şarttır. Yasama görevi gören müstahdemler arasında milletvekillerini, idari kamu görevinin yürüten müstahdemler bakan, müsteşar, genel müdürler, vali, kaymakam ve belediye memurlarını, yargısal kamu görevini üstlenen müstahdemler arasında da hakim, savcı ve adli kolluk görevlilerini sayabiliriz.

Aynı maddenin ikinci bendinde belirtilen kamu görevi üstlenen diğer görevliler ise fahri ajanlar ve özel kişilerdir. Fahri ajanlar, il ve belediye meclisi üyeleri gibi seçimle belirli bir süre için kamu görevine katılan kimseler, özel kişiler ise yasaların açıkça kamu görevi ile görevlendirdiği, devlet ile aralarında kamu hukuku ilişkilerinin bulunması gerekli olan bilirkişiler, hakemler (resmi kuruluşlarda veya kuruluşlarla kişiler arasındaki anlaşmazlıkları çözen görevli) gibi kimselerdir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kamu hizmetlileri memur olmadıkları için zimmet suçunun da faili olamazlar.

Zimmet suçunun işlendiği anda failin memur olması yeterlidir. Failin daha sonra bu sıfatı kaybetmiş olması veya zimmet suçunun görevini yerine getirmediği sırada işemiş bulunması önem taşımamaktadır.

Türkiye&#; görevli yabancı devlet memurları da zimmet suçunun faili olamazlar çünkü, zimmet suçunda failin sıfatı bu suçun oluşumunda asli unsurlardan biridir ve sayılı yasaya göre bir yabancı devlet memurunun Türk memur olarak kabulüne imkan yoktur.

 

BASİT ZİMMET SUÇUNUN MADDİ KONUSU VE ÖN KOŞULLAR

Para veya para yerine geçen belgeler veya senetlerle sair mallar zimmet suçunun maddi konusunu oluşturmaktadır.

Para kavramının içine yasa gereği ülke içerisinde tedavülde bulunan ulusal paralarla yabancı ülkelerde yasaları uyarınca tedavülde bulunan paralar girmektedir.

Para yerine geçen belge veya senetler ise, poliçe, bono, çek gibi kambiyo senetleridir. Bunların yanısıra, para gibi tedavülde olan kağıtlar, hükümet tarafından çıkarılmış hamiline yazılan senetler, kuponlar ve haiz oldukları mezuniyet uyanıca kuruluşla tarafından çıkarılıp yasa gereği tedavül eden diğer belge ve senetler de zimmete konu olabilirler.

Maddede bahsi geçen sair mallar kavramına ise, taşınır eşya niteliğine haiz mallar girmektedir. Taşınmaz mallar üzerinde zimmet suçu işlenmemekle birlikte taşınmazdan elde edilen gelirler zimmet suçunun işlenmesine elverişlidir.

Basit zimmet suçunda ön koşullar şunlardır:

A)   Zimmet suçunun yaptırıma bağlanması ile devlet idaresine olan güven korunmak istendiğinden zimmet suçunun konusunu oluşturan şeyin mülkiyet veya zilyetliğinin devlete veya kişilere ait olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Zimmetin konusu olan para veya eşya devlete veya ferde ait olabilir. Burada önemli olan malın veya paranın memura görevi sebebiyle tevdii edilmiş olmasıdır.

B)   Suçun konusunun memura görev nedeniyle tevdi edilmiş olması veya onun muhafaza &#;denetim ve ya sorumluluğu altında bulunması gerekmektedir. Bir Arapça sözcük olan tevdii kelimesi bırakmak vermek anlamına gelmektedir. Zimmetin konusu oluşturan para veya sair şeylerin memura görevi nedeniyle bırakılmasıdır.

Yargıtay 5 inci Ceza Dairesinin,  Örneğin, tarih / sayılı kararında &#; bir daire mutemedinin zimmet suçunun oluşması için paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu gereği tevdi edilmiş olması gerekmektedir. Sanığın mutemetlik sıfatından yararlanarak bordrodaki sütunları fazla toplamak suretiyle yaptığı eyleminde yasal bir tevdi bulunmadığından zimmet suçu oluşmaz&#; veya tarih / sayılı kararında &#; suç konusu paraların sanığa görevi gereği teslim edilmediği ve düzenlediği sahte belgelere dayanarak verilen emri ile banka hesabından çekip mal edindiği anlaşılmasına göre belgelerin iğfal kabiliyeti taşıması halinde resmi belgede sahtekarlık, aksi halde görevi kötüye kullanma suçunun oluşacağı&#; gibi bir çok kararında &#; tevdii&#; kelimesi ile &#; görev&#; kelimesi arasında ilişki kurulmak suretiyle zimmet ile diğer suçlar arasında ki ince çizgi çekilmeye çalışılmıştır.

Zimmet suçuna konu olabilen şeylerin memura doğrudan doğruya resmen teslim edilmiş olması gerekmemektedir. Tevdi görev nedeniyle mala zilyed olma anlamını taşıdığından mal memur tarafından fiilen kullanılmakta ise doğrudan doğruya resmen teslim edilmemiş olsa bile memur bu mala zilyeddir.

Zimmete konu olan para, belge veya eşya üzerindeki zilyedlik eğer tevdiden dolayı oluşmamışsa memurun zilyedliğinin bu para, belge veya eşyayı koruma, denetim veya sorumluluğu altında bulunması gerekmektedir. Bu bulundurmanın nedeni ise memurun görevinden kaynaklanması gerektiği unutulmamalıdır.

 

BASİT ZİMMET SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI

Zimmetin maddi unsuru bir memurun görevi nedeniyle kendisine tevdi olunan veya korunması, denetimi veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak ve senetleri veya diğer malları zimmete geçirmesinden ibarettir.

Buradaki zimmete geçirmekten maksat, şey üzerinde o şeyin zilyetliğini meşru gösteren nedenle bağdaşmayan bir kısım işlemlerde bulunmadır. Bir başka deyişle zilyetliğin fiilen mülkiyete dönüştürülmesidir.

Zimmete geçirmeden söz edebilmek için, suça konu şey üzerinde onun maliki imiş gibi tasarrufta bulunulmuş olmak gerekmektedir. Memur, zimmete konu olabilen ey üzerinde, bu şeyi tahsis amacından farklı olarak ve mal edinme kastı ile hareket ederse suç oluşacaktır. Örneğin, resmi aracı tahsis amacı dışında kendi işinde kullanan memur bu taşıtın içinde bulunan akaryakıtı zimmetine geçirmiş olarak kabul edilmesi gerektiği hukuk yazınında görüş olarak ileri sürülmektedir. Ayrıca, Yargıtay Ceza Kurulunun tarih ve / sayılı kararında, idareye ait parayı temellük etmeyip bu paranın 10 ve 23 günlük gibi kısa aralıklarla nemasından faydalandıktan sonra hiçbir uyarı olmadan iade edilmesi kullanma zimmetidiryolunda karar alarak kullanma zimmetinin de suç oluşturduğuna dikkat çekmiştir.

Zimmete geçirme fiili bir değerin failin malvarlığına girmesi veya tahsis amacının dışına çıkarılması ile tamamlanır. Oluşan zararın giderilmesi veya tazmini suçun tamamlanmasına engel olmaz. Burada amaç oluşan zararın giderilmesi değil Devlet&#; e karşı olan güvenin korunmasıdır.

Zimmet kasıtlı bir suçtur. Bunun için failde zimmete geçirme bilinç ve iradesinin bulunması gerekir. Bu nedenle zimmet suçu taksirle işlenmiş olamaz.

Zimmet suçunda genel kastın yeterli olup olmadığı tartışmalıdır. Genel kastın unsurları &#;bilme&#; ve &#;isteme&#; dir. Failin görevi nedeniyle zilyedi bulunduğu suça konu olan şeyi kendisi veya üçüncü kişinin malvarlığına katarak tahsis amacından farklı olarak kullandığı para veya sair şeyin kendisine ait olmadığını bilmesidir. Yargıtay Ceza Kurulu, taksir ile zimmet suçunun işlenemeyeceğini, bilgisizlik ve meslekte yetersizlik halinde kasttan söz edilemeyeceği yönünde değerlendirmeler yapmıştır.

Fiilin işlendiği sırada failin iade niyetinin bulunması suçu ortadan kaldırmaz. Bunun yanında zimmetten sağlanacak menfaatin mutlaka faile ait olması gerekmez.

 

NİTELİKLİ ZİMMET (İHTİLAS)

Türk Ceza Kanununda yılında yapılan değişiklikten önce TCK üncü maddede düzenlenmiş olan nitelikli zimmet, değişiklikten sonra nci maddenin ikinci fıkrasına alınmış, daha önceleri ihtilas olarak nitelendirilirken değişiklikten sonra nitelikli zimmet olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.

Nitelikli zimmet suçunun oluşması için, suçun dairesini aldatacak şekilde ve fiilin ortaya çıkmamasını sağlayacak hileli faaliyetlerde bulunmak suretiyle işlenmesi gerekmektedir.

Nitelikli zimmet suçunun oluşabilmesi için; zimmetin, hile ile gerçekleştirilmesi ve yapılan hilenin aldatıcı nitelikte olması gerekmektedir. Hile, yapılan faaliyetlerle muhatabı yanıltmak, aldatmak anlamına gelmektedir. Failin, işlediği zimmet suçunun ortaya çıkarılmasını engellemek amacıyla yaptığı her türlü aldatıcı faaliyet hileyi oluşturmaktadır. Zimmet suçunun tamamlanmasından sonra gerçekleştirilen hileli faaliyetler zimmet suçunu gizlemeye yönelik olsa bile nitelikli zimmet değil belgede sahtekarlık suçunu oluşturur. Failin zimmetinin ortaya çıkmaması için yaptığı hile dairesini aldatacak ve zimmetin ortaya çıkmamasını sağlayacak nitelikte bulunması gerekmektedir. İşlenmiş olan zimmet suçunu örtmeye, gizlemeye yönelik olmalı ve bu amacı sağlamaya elverişli bulunmalıdır. Oluşan zimmet olayında yapılacak incelemeyle, hilenin ilk bakışta anlaşılabilir nitelikte olup olmadığı araştırmalı ve hilenin yapılacak soruşturmalar sonucunda saptanmasının mümkün olduğu anlaşılmış ise, nitelikli zimmet suçu söz konusu olabilmelidir. Örneğin, memur zimmetini sağlamak için silinti ve kazıntı yapmış ve bu silinti ve kazıntı ilk bakışta anlaşılabilir nitelikte ise hilenin aldatıcılık niteliği bulunmadığından nitelikli zimmet suçu değil basit zimmet suçu işlenmiş olacaktır. Bu noktada Yargıtay Ceza Kurulunun kararları bulunmaktadır.

 

NİTELİKLİ ZİMMET SUÇUNU AĞIRLAŞTIRICI VE HAFİFLETİCİ NEDENLER

Kanun bu suçla ilgili olarak 3 ayrı ağırlaştırıcı neden öngörmüştür. Bunlar, zimmet suçunun;

-Kamu bankaları aleyhine işlenmiş olması,

-Emir ve idare yetkisine sahip olanlarla hakim ve savcılar tarafından işlenmiş olması halleridir.

İşlenen zimmet suçu, kamu bankaları aleyhine işlenmiş olduğu takdirde faile verilecek ceza üçte bir oranında arttırılarak verilmektedir. Zimmet suçu emir ve idare yetkisine sahip olanlarla hakim ve savcılar tarafından işlenmiş olması halinde verilecek cezalar yarı oranında arttırılır. Burada amaç, suça konu olan şeylerin kullanma biçimini belirlemek ve bu şeyler üzerinde tasarruf yetkisini taşıyanların sorumluluğunun arttırılmasıdır.

Zimmet suçuyla ilgili olarak iki ayrı hafifletici neden öngörülmüştür:

Zimmet sonucu sağlanan yararın değeri hafif veya pek hafif olması ve zararın ödenmesidir.

Suça konu olan şeyin değerinin hafif veya çok hafif olması cezayı hafifletici neden olarak görülmektedir. Değerin hafif veya pek hafif olmasına göre belirlenen miktarlar TCK uncu madde de belirlenmiştir. uncu maddeye göre sağlanan yararın hafif olması takdirde verilecek cezanın yarısı, pek hafif olması halinde üçte ikisi indirilir.

Zararın ödenmesi halinde cezadan indiririm yapılabilmesi için zararın tamamen ödenmesi gerekmektedir. Kısmi ödeme cezanın indirilmesini gerektirmez.

Cezanın azaltılmasında zararın ödeme zamanı da önem kazanmaktadır. Ödeme kovuşturma yapılmadan önce yapılırsa verilecek ceza yarısına kadar indirilir. Ödeme hüküm verilmeden önce yapılırsa yine cezadan indirim yapılmaktadır.

 

NİTELİKLİ ZİMMET SUÇUNDA MÜEYYİDE

yılında yapılan değişiklikten önce basit zimmet suçunun müeyyidesi yıl ağır hapis idi ve ağır para cezası öngörülmemekteydi. daki değişiklikten sonra basit zimmet suçunun yaptırımı yıl ağır hapis ve meydana gelen zararın bir misli ağır para olmuştur.

Suçun kamu bankaları aleyhine işlenmesi halinde hapis cezası üçte bir oranında artırılırken kovuşturma yapılmadan önce zararın ödenmesi halinde hürriyeti bağlayıcı ceza yarı oranında, ödeme hükümden önce yapılmış ise hapis cezası üçte bir oranında indirilir.

Suça konu olan şeyin değeri  hafif ise basit zimmet nedeniyle ortaya çıkan hapis cezanın yarısı, hafif ise 2/3 ü indirilmektedir. Eğer suçun faili emir veya yönetme yetkisine sahip veya yargıç ya da savcı ise ceza yarısı oranında arttırılır.

Nitelikli zimmet suçunda ağır hapis cezasının alt sınırı 12 yıl üst sınırı 24 yıl  olarak belirlenmiştir. Buna ek olarak zararın üç misli kadar ağır para cezasına hükmedilir.

Yukarıdakilere ilaveten faile ömür boyu memuriyetten mahrumiyet cezası da verilmektedir.

Zimmet nedeniyle ortaya çıkan zararın fail tarafından ödenmemesi halinde mahkemece kendiliğinden ve istek aranmadan karara bağlanır.

 

ZİMMET SUÇUNUN KOVUŞTURULMASI YÖNTEMİ

sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasasının 17 inci maddesinde, &#;bu Kanunda yazılı suçlarla irtikap, rüşvet, nitelikli zimmet, zimmete para geçirme, görev sırasında veya görevinden dolayı resmi ihale veya alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara katılmaktan sanık olanlar hakkında Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uygulanmaz&#; hükmü yer almış olduğu için zimmet suçunun CMUK hükümlerine göre kovuşturulması gerekmektedir.

 

DENETİM GÖREVİNİN SAVSAKLANMASIYLA ZİMMETE SEBEBİYET VERMEK

Türk Ceza Kanunun üncü maddesinde denetim görevini ihmal ederek inci maddesinin birinci fıkrasında yazılı olan zimmetin oluşmasını veya artmasını mümkün kılmış olan kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis ve beşyüzbinliradan iki milyon liraya kadar ağır para cezası verilir hükmü yer almak suretiyle denetim görevinin ihmali sonucu oluşan zimmet cezalandırılmaktadır. Fail meydana gelen zararın ödenmesinden asıl fail ile birlikte sorumlu tutulmaktadır.

Bu maddede belirtilen suçun faili denetim görevini üstlenmiş olan memurdur. Bu memur zimmet suçunu işlemiş memurun amiri durumundaki memur olması yanında zimmet suçunu işleyen memuru denetleyen denetim elemanı da olabilir.

Zimmete sebebiyet vermek suçunun ön koşulu tamamlanmış bir zimmet suçunun varlığıdır. Bu suçta maddi unsur, denetim görevini yerine getirmemek suretiyle bir memurun basit zimmet suçu işlemesine veya zimmetine geçirilen değerin artmasına sebep olmasıdır. O halde suçun faili denetim görevini yerine getirmemiş bulunmalı ve denetim görevinin yerine getirilmemesi nedeniyle zimmet oluşmalı veya zimmete geçirilen miktar artmış olmalıdır. Buradaki denetim görevinin yerine getirilmemesi deyimiyle görev gereğinin hiç yapılmaması veya zamanında ya da gerektiği yapılmaması anlaşılmalıdır.

Zimmete sebebiyet verme suçunun manevi unsuru diğer zimmet suçunda da olduğu gibi kasıttır.

Bu suçun müeyyidesi ise 3 aydan 2 yıla kadar hapis ve bin liradan iki milyona kadar ağır para cezasıdır. Ağırlaştırıcı sebeplerin varlığı halinde cezalar yarı oranında arttırılır.  Hafifletici sebepler varsa yarısı veya üçte ikisi indirilir. Ayrıca, zimmetten mahkum olanla birlikte zincirleme olarak zararın ödettirilmesine karar verilir.

 

B.      İRTİKAP SUÇU

TANIMI

İrtikap Türk Ceza Kanununun (TCK) uncu maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır:  &#;Memuriyet sıfatını veya görevini kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına haksız olarak para verilmesine veya sair menfaatler sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına, bir kimseyi icbar eden memura altı yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası verilir.

Yukarıdaki fıkrada yazılı cürüm ikna suretiyle işlenirse faile dört yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Memur kanunen almaması gereken bir şeyi diğerinin hatasından yararlanarak almış bulunursa iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir&#;.

Bu Maddenin Birinci fıkrasında geçen icbar kelimesinin anlamı manevi cebirdir. Zira cebirin maddi cebir olması halinde suçun yağma suçunu oluşturacağı açıktır. İrtikap suçunun mağdurunda meydana getirilen korkunun etkisiyle suçun işlenmesi halinde icbar gerçekleşmiş olur.

Maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikna kavramı failin yeteneklerini kullanmak, kandırmak suretiyle mağduru kendisine haksız bir menfaat sağlama veya vaat etme gereğine inandırmasıdır.

Maddenin son fıkrasında hatadan yararlanmak suretiyle işlenen irtikap suçunu cezalandırmaktadır. Fail, mağdurun hatasından yararlanmak suretiyle almaması gereken şeyi almakta ve bu yolla menfaat sağlamaktadır.

Tek taraflı olan irtikap suçunun yaptırıma bağlanması ile kamu idaresinin itibarı ve dürüstlük korunmak istenmektedir.

 

İRTİKAP SUÇUNUN FAİLİ VE ÖN KOŞULLARI

İrtikap suçunun faili memurdur ve sadece devlet memurları tarafından işlenebilir. Bu itibarla kamu hizmeti gören kişilerin bu suçu işlemelerine imkan yoktur. Bu kimselerin irtikap suçuna benzer eylemlerde bulunmaları halinde irtikap suçu değil yağma, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçları oluşabilir.

Suçun işlendiği zaman memurun görev başında olması gerekmediği gibi suç işlendikten sonra memuriyete atanma halinde de irtikap suçundan söz edilemez.

İrtikap suçunda suçtan zarar gören, failin çalıştığı kurum değil menfaat teminine zorlanan veya kandırılan kişi mağdurdur.

İrtikap suçunun oluşması için failin, para verilmesine, sair menfaatler sağlanmasına,bu yolda vaatte bulunulmasına memuriyet sıfat ve görevini kötüye kullanarak işlemesi gerekmektedir.

Devlete ait işlemlerin yerine getirilmesinde memur, devleti temsil eder. Bu temsil devam ettiği sürece memuriyet sıfatı kişiye güç vermektedir. Bu nedenle, memuriyet sıfatı kötüye kullanılarak haksız çıkar sağlanması irtikap suçunu oluşturur.

İrtikap suçunun oluşmasında ön koşullarından biri de memuriyet görevinin kötüye kullanılmasıdır. Memurun kendi görev ve yetki alanına giren bir işlemi yaparken haksız çıkar sağlamak amacıyla bundan faydalanmasıdır.

 

İRTİKAP SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI

İrtikap suçunda maddi unsur, icbar, ikna veya hatadan yararlanma suretiyle haksız olarak para veya sair menfaatler sağlanması veya bu yolda vaat sağlanmasıdır. Suçun maddi konusu kişilere ait para veya sair şeylerdir.

İcbar, zorlayıcı söz ve davranışları ifade eden bir kavramdır. Bu hareketlerin çıkar veya vaat istenmeden önce yapılması gerekmektedir. Mağdurun iradesinin baskı altında tutulmak istenmesi koşuluyla doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareket bu kavrama dahildir.

Toroslu, icbarı, bir kimse üzerinde iradesinin oluşumunu değiştirecek ve yapmak istediğinden başka bir hareketi yapmasına neden olacak biçimde şiddet veya tehdit ile baskı yapmaktır şeklinde tanımlamıştır.

İkna ise, kişinin tutum ve davranışlarını zorlama olmaksızın etkilemek amaç olup irade inandırılmıştır. Mağdur, çeşitli yöntemlerle inandırılmış, faile sağladığı çıkarın yasal olmadığını bilmemektedir. İkna, hile, desise, yalan ve aldatma ile olabilmektedir.  Yargıtay 5 inci Ceza Dairesi tarih ve / sayılı kararında iknaya &#;bu itibarla memurun, memuriyet sıfat ve görevini kötüye kullanarak, yalan, hile, desise gibi araçlarla mağduru bir çıkar sağlamaya veya vaade inandırması yoluyla yapabildiğini görmekteyiz. Hatta , failin üstü kapalı bir takım sözlerle, kendisine bir çıkar sağlaması gereğine mağduru inandırıp, teklifin onun tarafından gelmesini sağlaması halinde iknanın varlığı kabul edilmelidir&#;  tanım getirmiştir.

İrtikap suçunun icbar ve iknadan başka üçüncü yolu hatadan yararlanma yoluyla irtikaptır. Bu durumda fail, herhangi bir zorlayıcı veya inandırıcı bir hareket yapmadığı halde mağdur kendiliğinden bir çıkar sağlar. Hatadan yararlanmak suretiyle irtikap suçunun oluşabilmesi için mağdurun hataya düşmesinde failin hiçbir etkinliği bulunmamalıdır. Örneğin, mağdurun ödemesi gereken vergi önceki dönemden ödenmiş ve mağdur unutarak ikinci bir defa ödeme yapar ve failde parayı mağdura iade etmezse ve zilyedine geçirirse hataen irtikap suçu oluşmuş demektir.

uncu maddede bahsi geçen sair çıkar, failin mali ve kişisel durumunda iyileştirme yapan, ona yarar sağlayan şeylerdir. Memura maddi olarak bir mal verilmesi, bedelsiz veya düşük bedelle memura bir şeyin kiraya verilmesi veya sigortalanması, mesleğinde ilerlemesinin sağlanması ve buna benzer beşeri ve sosyal, kişisel çıkarlar sair çıkar kavramı altında değerlendirilebilir.

İrtikap suçunun anlatıldığı uncu maddede bahsi geçen vaat sağlama veya sağlama, para veya sair şeyin üçüncü bir kişiye fiilen veya hukuken verilmesidir. Burada, para veya sair çıkar failin veya üçüncü kişinin malvarlığına girmeli ve sebepsiz zenginleşmeye neden olmalıdır. vaat, mağdurun failin veya üçüncü kişiye para veya sair çıkar sağlayacağını söseafoodplus.info geçerli olması veya yerine getirilmesi önemli olmayıp mağdurun böyle bir vaadde bulunmaya icbar veya ikna edilmiş olması yeterlidir.

İrtikap kasten işlenen bur suç olup taksirle işlenemez. Fail, memuriyet görevini ve sıfatını kötüye kullanarak icbar veya ikna suretiyle mağdurun kendisine veya üçüncü bir kişiye haksız çıkar sağlaması veya vaadde bulunmasını istemesidir. Bundan dolayı genel kast yeterlidir.

 

İRTİKAP SUÇUNU AĞIRLAŞTIRICI VE HAFİFLETİCİ NEDENLER

Eğer irtikap suçunun faili emir ve yönetim yetkisine sahip ise veya hakim veya savcı ise TCK&#;nin /1 inci maddesi uyarınca verilecek cezalar ½ oranında artırılır.

TCK uncu maddenin 3 üncü fıkrası uyarınca sağlanan yararın veya vaat edilen çıkarın hafif veya vaat edilen çıkarın hafif olması halinde verilecek cezanın ½  si,  pek hafif olması halinde 2/3 ü indirilir.

 

İRTİKAP SUÇUNUN MÜEYYİDESİ

İrtikap suçunun cezası failin suçu işleyiş biçimine göre değişmektedir. Buna göre:

Eğer suç icbar suretiyle işlenmiş ise cezası yıl arası ağır hapistir. Eğer burada ağırlaştırıcı neden varsa bu cezanın alt sınırı 9 yıl ağır hapistir.

İkna suretiyle işlenmiş irtikap suçunun cezası yıl ağır hapistir. Ağırlaştırıcı neden olduğu takdirde yarısı kadar artırılacaktır.

Hatadan yararlanma suretiyle irtikap suçunun cezası yıl arası hapis cezası olup

 

C.      RÜŞVET SUÇU

TANIMI

TCK&#;nin inci maddesinde düzenlenen Rüşvet suçu bahsi geçen madde de şu şekilde tanımlanmıştır: &#;Ceza Kanunun tatbikinde memur sayılanların, kanunen veya nizamen yapmaya veya yapmamaya mecbur oldukları şeyi yapmak veya yapmamak için aldıkları veya başkalarına aldırdıkları para, hediye ve her nam altında olursa olsun sağladıkları diğer menfaatler ile bu maksatla alıp sattıkları veya ihale eyledikleri taşınır ve taşınmaz malların gerçek değeri ile verilip alınan bedel arasındaki fahiş fark rüşvet sayılır.

Bu Kanundaki memur tanımı dışında kasalar dahi özel kanunlarında belirli hallerde Devlet memuru sayıldıkları açıklananlar ile bazı yükümlülük ve sorumlulukları bakımından Devlet memurları gibi cezalandırılacakları belirtilenlerin yukarıdaki fıkrada gösterilen şekilde sağladıkları her türlü menfaat de rüşvet sayılır&#;.

Maddeden de anlaşılabileceği üzere, TCK kapsamında bulunan bütün kişilerin aldıkları para, hediye, her ne ad ile olursa olsun sağladıkları diğer menfaatler ile malların gerçek değeri ile fiili bedeli arasındaki fahiş fark rüşvet sayılacaktır.

Kendi kanunlarında Devlet memuru gibi cezalandırılacakları belirtilen kişilerin aldıkları şeyler de rüşvet sayılacaktır.

Sözcük anlamı ile rüşvet, haksız çıkar sağlama anlamındadır ve memurun kendi görevi kapsamına giren bir işlem nedeniyle bir başka kimseden verilmesi gerekmeyen bir karşılık sağlamasına neden olan bir anlaşmadır. Bu haliyle rüşvet iki taraflı suçlardandır ve haksız çıkar veren kişinin eylemi ile bunu kabul eden kişinin eylemi birbiriyle sıkı sıkı ilişkilidir.

İrtikap suçunda olduğu gibi rüşvet suçunun yaptırıma bağlanması ile kamu idaresine olan güvenin sarsılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Rüşvet suçu basit rüşvet alma ve nitelikli rüşvet alma suçu olarak ikiye ayrılmakta ve bu TCK&#;nin nci maddesinde açıklanmaktadır.

 

BASİT RÜŞVET ALMA SUÇU

Basit rüşvet alma suçu nci maddenin 1 inci fıkrasında şu şekilde tanımlanmıştır: &#;Kanun ve nizam hükümlerine göre yapmak zorunda olduğu şeyi yapmak veya yapmamak zorunda olduğu yapmamak için rüşvet alan veya bir vaat veya taahhüt kabul eden kimseye dört yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası verilir&#;.

Rüşvet alma suçunun faili  memurdur. Yargıtay uygulamalarına göre TCK da tanımı yapılmış olmakla birlikte inci maddede gösterilmeyen görevlilerin de rüşvet suçunun faili olabilecekleri kabul edilmektedir. Ayrıca, özel idare, TBMM üyeleri, jandarma er ve erbaşları ve Belediye memurları  bu bağlamda değerlendirilebilmektedir.

Basit rüşvet alma suçunda failin görev gereği yapması veya yapmaması gereken bir işin varlığı önemlidir. Bu nedenle her şeyden önce yapılması veya yapılmaması gereken iş memurun görevi alanına girmeli ve bu işin yapılması veya yapılmaması mecburi  olmalıdır.

 

BASİT RÜŞVET ALMA SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI

Maddi unsur, madde metninde de belirtildiği gibi görev dolayısıyla yapılması gereken bir işlemi yapmak veya yapılmaması gereken bir işlemi yapmamak için rüşvet almak veya bir vaat ya da taahhüt kabul etmektir.

Suçun maddi unsuru rüşvet anlaşması ve rüşvetin kabul edilmesi olarak iki bölümden oluşur. Memurun görev alanına giren bir işin yapılması veya yapılmaması için bu işi yapacak veya yapmayacak olan memura bir çıkar sağlanması hususunda memurla bireyin rızalarının uyuşmuş olması halinde rüşvet anlaşması gerçekleşmiş olmaktadır.

Rüşvetin maddi unsurunun ikinci kısmı rüşveti kabul etmektir. Rüşvetten söz edilebilmesi için memurun yaptığı hizmet ile kişinin sağladığı menfaat arasında belirli bir oranın olması gerekmektedir. Örneğin, nezaket ifadesi olan ikram bir rüşvet değildir. Çünkü bu memurun görevini yapması veya yapmaması konusundaki iradesine etki etmez.

Rüşvet suçu tarafların anlaşmasıyla tamamlanır. Bu nedenle, para veya çıkarın memura sağlanamaması suçun oluşumuna engel değildir.

Basit rüşvet alma suçu kasten işlenen bir suçtur. Fail yani memur, aldığı para veya sağladığı çıkarın alınması, sağlanması veya kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu bilmesi ve bunu istemesi ve bunu özgür iradesiyle yapması gereklidir.

 

BASİT RÜŞVET ALMA SUÇUNUN MÜEYYİDESİ

Basit rüşvet alma suçunun yaptırımı yıl ağır hapis cezası ve sağlanan çıkarın beş misli para cezasıdır. Ayrıca, TCK uyarınca memuriyetten müebbetten men cezası verilir. Öte yandan, rüşvete konu olan para veya sair eşyanın zor alımına karar verilir.

 

BASİT RÜŞVET ALMA SUÇUNU AĞIRLAŞTIRICI VE HAFİFLETİCİ NEDENLER

TCK&#;nin nci maddesinin son fıkrasında memuriyet, maaş, nişan  veya sair rütbe, derece ve kademeler verilmiş ise faile altı yıldan on beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir denilmiştir.

Rüşvet alma suçu hakimler ve savcılar ile emir  ve yönetim yetkisine sahip kişiler tarafından işlendiği takdirde cezalar ½ arttırılır.

Eğer alınan rüşvet sonucunda memurun bulunduğu kurum sözleşme veya taahhütlere girmiş ise ceza arttırılarak verilir.

Eğer alınan rüşvet kesinleşmiş bir mahkeme kararına etkili olmuş ise ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edilmektedir. Bilirkişinin aldığı rüşvet sonucunda yanıltıcı rapor vermesi ve bu yolla da karar verilmesini sağlaması buna bir örnek olarak verilebilir.

Rüşvet olarak alınan para veya sağlanan çıkarın değeri hafif olduğu takdirde cezadan indirim yapılacaktır. Ayrıca TCK&#; nin inci maddesi uyarınca rüşveti kabul eden kimse rüşveti almadan önce veya aldıktan sonra fakat istenilen hususu kısmen dahi yerine getirmeden ve hakkında soruşturmaya geçilmeden evvel durumu merciine bildirir ve aldığı para ve diğer şeyleri aynen iade ederse sorumlu olmaz.

 

NİTELİKLİ RÜŞVET ALMA SUÇU

TCK&#; nin inci maddesinin 2 nci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre: &#; Cürmün, yapılması gereken işin yapılmaması veya yapılmaması gereken işin yapılması için işlenmesi halinde faile beş yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ceza ı verilir&#;.

Bu suçun faili de ancak bir memur olabilir. Bu suçta memurun o işi yapmakla yükümlü memur olması gerekmektedir.

Rüşvet almak veya bir vaat ya da taahhüt kabul edilmesi suçun maddi unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, anlaşma önerisinin memur tarafından gelmesi zorunludur. Görev gereği yapılması gereken bir işlemi sadece belirli bir süre yapmayarak geciktirmek için yapılan anlaşma da nitelikli rüşvet alma suçuna girmektedir.

 

NİTELİKLİ RÜŞVET ALMA SUÇUNU AĞIRLAŞTIRICI VE HAFİFLETİCİ NEDENLER VE MÜEYYİDESİ

TCK&#; nin nci maddesinin 3 üncü fıkrasına göre, bu suçun işlenmesi sonucunda, memuriyet, nişan, rütbe, maaş , kademe ve derece ilerlemesi verilmiş ise faile verilecek ceza arttırılır.

TCK /3&#; e göre, kanun ve nizama aykırılık veya hakkı ihlal eden bir hâl meydana gelmiş ise faile verilecek ceza arttırılır.

TCK /1&#; e göre, rüşvet alan hakim veya yargıç ya da yönetim yetkisine sahip kişilerden ise ceza arttırılır.

Fail rüşvet anlaşmasını, hakkında kovuşturmaya başlanmadan ve rüşvete konu olan işi kısmen dahi yerine getirmeden merciine bildirir ve aldığı para veya sair eşyayı iade ederse sorumluluktan kurtulmuş olur.

Nitelikli rüşvet alma suçunun müeyyidesi yıl ağır hapis ve alınan paranın 5 katı nispi para cezasıdır. Öte yandan memuriyetten ömür boyu mahrumiyetin yanı sıra rüşvete konu para veya sair çıkarın zor alımına karar verilir.

 

İRTİKAP SUÇU İLE RÜŞVET SUÇU ARASINDAKİ FARKLAR

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, irtikap ve rüşvet suçları birbirlerine çok benzemektedir. İki suçu birbirinden ayırmak için doktrinde çeşitli ölçütler ileri sürülmüştür.

Bu ölçütlerden ilkine göre ilk teklif memurdan gelmiş ise irtikap, kişilerden gelmiş ise rüşvetten söz edilir. Bir başka ifadeyle memurun hakkı olmayan fakat kişi tarafından sunulan bir karşılığı &#;kabul etme&#;si durumunda rüşvet, memurun kendiliğinden harekete geçerek sağlanması zorunlu olmayan bir yararı, &#;isteme&#;si durumunda irtikap söz konusu olacaktır.

Ancak bu ölçüt çeşitli eleştirilere uğramıştır. Çünkü irtikap suçunun gerçekleşmesi için memurun gerçek anlamda &#;teklif&#;te bulunması şart değildir. Örneğin, memurun engelleyici davranışı ile kişiyi kendisine bir miktar para vermeye itmesi durumunda olduğu gibi. Ayrıca memur önceden harekete geçmiş ve haksız bir yarar sağlıyorsa irtikaptan değil rüşvetten söz etmek gerekecektir.

Getirilen bir ölçüte göre, rüşvetin esası memur ile özel kişi arasında bir &#;serbest anlaşma&#;da yer almaktadır. Bu ölçüte göre rüşvet özelliğini taraflar arasındaki eşitlik durumundan alır. Buna karşılık irtikabın ayırıcı özelliği, memurun üstün durumda olmasıdır.

Diğer bir ölçüt, yukarıdaki ölçütü temel almakla birlikte onu tamamlayıcı niteliktedir. Gerçekten eğer kişi kamu yönetimi zararına meşru olmayan bir avantaj elde etmek istemekteyse, memur ile kişi arasındaki durum eşitlik esasına dayanmasa bile, irtikap değil rüşvet söz konusu olacaktır. Çünkü bu gibi durumlarda kişi, kamu görevlisinin mağduru değil, kamu kurumunun menfaatlerine zarar veren bir hareketin gerçekleştirilmesinde onunla işbirliği yapan kimsedir. 

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1.     Türk Ceza Kanunu

2.     Memurlar ve Suçlar, İsmail Malkoç ve Mahmut Güler, Adil Yayınevi, Ankara

3.     Ceza Hukuku, Nevzat Toroslu

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir